Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/861 E. 2021/712 K. 27.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/861
KARAR NO : 2021/712
ASIL DAVA DOSYASINDA:
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)(Kayıt Kabule dönüşen)
DAVA TARİHİ : 11.07.2016
BİRLEŞEN —-DOSYASINDA:
DAVA: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 23.12.2016
KARAR TARİHİ: 27.10.2021
Mahkememizde görülmekte olan asıl davada kayıt kabul davasına dönüşen Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan), birleşen —– sayılı Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Dosya incelendi.
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA DOSYASINDA;
1-İddia: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili —– satım sözleşmesi akdettiğini, müvekkili şirketin anılan sözleşme kapsamında davalı firmaya toplamda —- çek verdiğini, verilen bu çeklerden —- davalı firma tarafından tahsil edildiğini, davalı firmanın söz konusu tahsilatın karşılığı olarak teslim etmesi gereken kabloları teslim etmediğini, müvekkili şirketin bu durum sebebiyle maddi zarara uğradığını, müvekkili şirketin —— değişmesine bağlı olarak çeklerin iadesini davalıdan talep ettiğini, davalı firmanın çekleri iade etmediğini, müvekkili şirket tarafından davalıya sözleşmenin feshedildiğine ilişkin —- tarihli ihtarname gönderildiğini, davalı firmanın söz konusu ihtarnameye de cevap vermediğini, müvekkili şirket tarafından yapılan araştırma sonucunda davalı firmaya kayyum atandığının anlaşıldığını, müvekkili şirkete ait çeklerin tahsil edilmesi halinde müvekkilinin ağır derecede zarara uğrayacağını belirterek davalı firmanın sözleşmenin esaslı şartlarına aykırı davranmasına bağlı olarak kalan ürünler bakımından sözleşmenin feshini, müvekkili şirketin sözleşmeden dolayı davalı firmaya borçlu olmadığının tespitini, davalı firmanın elinde bulunan —- tutarındaki çekler ile davalı firmaya ödenen fazla miktarın müvekkiline iade edilmesini talep etmiştir.
2-Savunma: Davalı vekili — tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili —– tarihli ———alım satım sözleşmesi bulunduğunu, anılan sözleşmenin ekinde düzenlenen— adet sipariş formu ile siparişin konusunu oluşturan ürünlerin, bu ürünlerin teslim tarihinin ve siparişe konu olan ürünlerin toplam tutarının —- belirlendiğini, davacı firmanın siparişe karşılık müvekkiline vadeli olarak düzenlenen — adet çek verdiğini, bu çeklerden —- tanesinin siparişler teslim edildikten sonra müvekkili firmaya teslim edilmek üzere davacıda bırakıldığını, süreç içerisinde müvekkili firma tarafından yapılan sipariş teslimatının karşılığı olarak müvekkili firmaya —– bedelli çeklerin bulunduğunu, sözleşmeye göre sipariş formunda bulunan kablolardaki —— değişikliğinin alıcı firma tarafından satıcıya en geç teslim tarihine —–bildirilmesi gerektiğini, sözleşmedeki bu hükmün alıcı tarafından yerine getirilmemesi halinde satıcının üretimini yaptığı kabloları almak zorunda olduğunu, müvekkili firma tarafından sözleşmeye konu kabloların üretiminin yapıldığını ve davacıya teslim edildiğini, anılan siparişlere ilişkin faturaların ve sevk irsaliyelerinin dosyaya sunulduğunu, dava konusu edilen ——-bedelli sipariş formunda bahsi geçen ürünlerin müvekkili firma tarafından üretildiğini, söz konusu ürünlerin davacı firma tarafından sözleşmede değişiklik yapıldığı iddiaları ile bir kısmının iade, diğer bir kısmının ise teslim alınmaktan imtina edildiğini, davacı şirketin tesliminden imtina edilen malzemelerin yerine başka ürünlerin teslim edilmesini talep ettiğini, sözleşme ilişkisi içerisinde davacı şirketin müvekkili firmadan talep ettiği hususların müvekkili firma tarafından yerine getirildiğini, davacı şirketin vadesi gelen çeklerle ilgili erteleme taleplerinin dahi müvekkili firma tarafından karşılandığını, davacının — tarihli ihtarname ile cevap verildiğini, söz konusu ihtarnamenin davacı şirkete —- tarihinde tebliğ edildiğini, müvekkili şirketin davacı firmaya borcu bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN—– DAVA DOSYASINDA:
3-İddia: Davacı vekili—- dilekçesinde özetle; müvekkili—– anılan sözleşmeden doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini, buna ilişkin ihtilafın—– görülmekte olduğunu,—- müvekkili şirket arasındaki sözleşmede satıcının siparişlerdeki taahhüdünü yerine getirememesi halinde emtia için kendisine teslim edilen çekleri kendisi veya üçüncü kişi aracılığı ile tahsil edemeyeceğine ilişkin bir hüküm bulunduğunu, müvekkili şirket tarafından —- dava açılmasına müteakip — elindeki çekleri sözleşmeye aykırı olarak—- verdiğini, davalı— teslim alınan bu çeklerin icraya konulduğunu, davalı—-muvazaa bulunduğunu, söz konusu durum nedeniyle müvekkili şirketin zarara uğradığını belirterek esasla ilgili olarak müvekkili şirketin davalının elinde bulunan çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespit edilmesini, davalıya ödeme yapılması halinde çek bedellerinin müvekkiline iadesini, usulle ilgili olarak davanın—- birleştirilmesini, talep ve dava etmiştir.
4-Birleştirme kararı:——- dosyası üzerinden —- karar sayılı birleştirme kararı ile —–dava dosyasının Mahkememizin —- sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
5-Savunma: Davalı vekili Mahkememize sunduğu—-tarihli cevap dilekçesinde özetle; davacı şirket tarafından açılan bu davanın kötüniyetli olduğunu, davacı şirketin davaya konu çeklerin lehtarı —— açısından bir önemi bulunmadığını, müvekkili şirketin anılan ilişki içerisinde üçüncü iyiniyetli kişi konumunda olduğunu, davacı şirketin lehtara karşı ileri sürebileceği şahsi defilerini müvekkile karşı yöneltemeyeceğini, aksinin kabulü halinde kıymetli evrakların ticaret hayatında kullanımını imkansız hale getireceğini, davacı şirketin muvazaa iddiasının bir iftira olduğunu, müvekkili şirket tarafından alınan çeklerin ticari alışveriş ilişkisi içerisinde müvekkiline teslim edildiğini, söz konusu durumun ticari defter, fatura ve diğer sair belgeler ile tespit edilebileceğini, müvekkilinin —— başlattığı takiplerde 89/1 haciz ihbarnameleri gönderdiğini, anılan şirketin bazı hesaplarına haciz koydurduğunu, ilgili şirketin iflas erteleme nedeniyle tedbirlerden faydalandığını, kambiyo senetlerinde mücerretlik ilkesinin benimsendiğini, müvekkili şirketin —— davacı firma arasındaki ilişki durumunu bilmesinin mümkün olmadığını, keza bu durumun müvekkili şirketi ilgilendirmediğini belirterek müvekkili aleyhine kötüniyetli olarak ikame edilen davanın reddi ile davacının %40 kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK NOKTALARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
6-Davanın tespiti: Asıl davada, dava, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin feshi, taraflar arasındaki sözleşme nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ve davalının elinde bulunan—- tutarındaki çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, davalı tarafından iade edilmeyen — çek nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, terditli talep çekler nedeniyle ödeme yapılırsa—- faizi ile birlikte tahsili, davalıya bedeli ödenen ancak teslimi yapılmayan ürün bedeli olan—– faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkin olup, davalı şirket hakkında iflas kararı verilmiş olması nedeniyle ilgili dava, kayıt kabul davasına dönüşmüştür.
Birleşen davada, dava, muvazaa nedeniyle davalının elinde bulunan çeklerden dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti, davalıya ödeme yapılırsa çek bedellerinin iadesi istemine ilişkindir.
7-Tarafların uyuştukları hususların tespiti: Taraflar arasında, davanın başlangıcında, asıl dava ile ilgili olarak; davacı—– akdedildiği, sözleşmenin ekinde düzenlenen — adet sipariş formu ile siparişin konusunu oluşturan ürünlerin, bu ürünlerin teslim tarihinin ve siparişe konu olan ürünlerin toplam tutarının —-olarak belirlendiği, davacı firmanın siparişe karşılık davalı—- verdiği,
Birleşen davada ise, davanın başlangıcında; asıl dava davalısı —-şirketinin, davacı tarafından kendisine sözleşme uyarınca verilen çeklerden iki tanesini birleşen dava davalısı—— hususlarında taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
8-Taraflar arasındaki uyuşmazlıkların tespiti:
Asıl dava dosyasında, davanın başlangıcında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A-Davacının, sözleşmeyi haksız olarak feshedip etmediği,
B-Davacının ——- tarihindeki siparişi—— işleminin ifa yerine —–teklifi olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, bu teklifin taraflar arasındaki sözleşmeyi sona erdirici mahiyette olup olmadığı, bu teklifin yeni ürün talebi niteliğinde olup olmadığı,
C-Dava tarihi itibariyle davacının alacağının muaccel olup olmadığı, davalının temerrüde düşüp düşmediği, davalı temerrüde düşmüşse temerrüt tarihinin ne zaman olduğu,
Ç-Davalı temerrüde düşmüşse, davacının sözleşmeden dönme hakkı bulunup bulunmadığı,
D-Taraflar arasındaki sözleşmenin dava tarihi itibariyle ayakta olup olmadığı,
E- Davacının, davalının elinde bulunan çekler nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı,
F-Davalının, davacıya teslim etmediği ürün bedelini geri ödemesi gerekip gerekmediği, gerekiyorsa davalının, davacıya ne miktarda borçlu olduğu noktalarında toplandığı anlaşılmıştır.
Birleşen davadaki taraflar arasındaki uyuşmazlığın ise,
A-Davacının, birleşen davaya konu —— numaralı çeki, asıl dava davalısından muvazaalı olarak yani karşılıksız olarak veya çeklerle ilgili dava açıldığını bildiği halde alıp almadığı,
B-İşlem muvazaalı ise asıl dava davalısının birleşen davaya konu çekleri temlik cirosu ile mi tahsil cirosu ile mi devrettiği,
C-Davacının, asıl dava davalısına karşı ileri sürdüğü defileri, birleşen dava davalısına karşı ileri sürüp süremeyeceği,
Ç-Birleşen davaya ilişkin —— numaralı çekle ilgili davacının davalıya borçlu olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
9-İflas Kararının İncelenmesi:——iflasına karar verildiği, iflas işlemlerinin yürütüldüğü—– tasfiyenin basit tasfiye usulüne göre yapıldığı anlaşılmıştır.
10-İcra Dosyalarının İncelenmesi:
a)—- dosyası incelendiğinde, birleşen dava davalısı—- tarafından, asıl dava davalısı —- asıl alacak,—- üzerinden icra takibi başlattığı, takip açıklamasının —— ödeme yapıldığı anlaşılmıştır.
b)—- tarafından, —- asıl alacak,—– tutarındaki bono” olarak açıklandığı anlaşılmıştır.
11-Davacı—- Sözleşmesi: Davacı —- akdedilmiştir.
Sözleşmenin konusu, —-malzemelerinin —– alınmasıdır.
—-belirtilen kabloların siparişte belirtilen—-yapılabileceği, ————-cinslerinde değişiklik yapılması halinde teslim sürelerinde —–arası uzatım yapılabileceği, —-değişikliğinin en geç teslim tarihine—- kala bildirilmek zorunda olduğu, bildirilmediği takdirde üretilen siparişin alınmak zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.
———olduğu, ödemelerin -adet çekle yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
12-Çek Teslim Tutanağı: Dosyada bulunan — tarihli çek teslim tutanağı ile ——çekin teslim alındığı anlaşılmıştır.
13-Davacı —-tarafından, davalı —-verilmiş olup, bu çeklerin —- ödenmiştir. Son siparişimiz teslim edildikten sonra yaklaşık ödediğimiz çek tutarı kadar cari hesabımız kapanmış olacaktır—- değişiklik olmuştur. Bu sebeple bu iş ile ilgili ———siparişlerimizi tamamlamış bulunmaktayız.—- bildirilmiştir.
—Tarihli İhtarname: Davalı —– siparişin iptal edilmemesi nedeniyle gerçek dışı gerekçeler yaratıldığı, üretildiği halde teslim alınmadığı için —- ürünün fabrikada beklediğini, siparişlerin teslim edilmediğinin doğru olmadığını, siparişleri artırma hakları olduğu ancak iptal hakları olmadığını, sipariş edilen tüm ürünlerin teslim alınmak üzere hazır olduklarını—- hususlarının ihtaren bildirdiği anlaşılmıştır.
15-Davacı —– bedeli ödenen ürünlerin bugüne kadar teslim edilmemesi nedeniyle, sözleşme hükümlerinin ihlal edildiği, bu nedenle sözleşmenin feshedildiği ve—— iadesi ihtaren bildirildiği görülmüştür.
Davalı—– siparişin iptal edilmemesi nedeniyle gerçek dışı gerekçeler yaratıldığı, üretildiği halde teslim alınmadığı için —- ürünün fabrikada beklediğini, siparişlerin teslim edilmediğinin doğru olmadığını, siparişleri artırma hakları olduğu ancak iptal hakları olmadığını, sipariş edilen tüm ürünlerin teslim alınmak üzere hazır olduklarını——-, yazmaktadır.
17——-Tarihli Yazısı:
—-çeklerin ibraz edilip edilmediği ve ödenip ödenmediği bilgisi sorulmuş, —- tarihli cevabi yazısıyla,—-ibraz edilerek karşılıksız işlemi gördüğü ve çek yükümlülük bedellerinin ödenmediği,—- çekin ibraz edildiği karşılıksız işlemi gördüğü çeke istinaden —- tarihli müzekkere ile dava konusu —- ibraz edilip edilmediği ve ödenip ödenmediği bilgisi sorulmuş, —- tarihli cevabi yazısı ile, çekin ibraz edildiği, karşılıksız işlemi gördüğü, çek yükümlülük bedeli olarak —– ödendiği bilgisi verilmiştir.
TİCARİ DEFTER KAYITLARININ İNCELENMESİ
19-Davacı —– tarafından yapılan incelemede; davacı tarafça ibraz edilen ticari defterlerden, uyuşmazlık konusu—— yıllarına ilişkin TTK m.64 ve VUK m.182 gereğince tutulması gereken defterlerin tutulduğu, defterlerin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde yaptırıldığı tespit edilmiştir.
Davacı —-ticari defterlerinde davalı —- ilişkin işlemler aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir:
—bilirkişi tarafından, davacı — ticari defterlerinde, davalı—– alacak bulunduğu gözükmektedir.
20-Davalı —- ibraz edilen ticari defterlerden, uyuşmazlık konusu—– gereğince tutulması gereken defterlerin tutulduğu, işbu defterlerden yevmiye ve kebir defterinin —- göre açılış ve kapanış tasdiki yerine geçen —– beratlarının süresinde alındığı, ticari defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu tespit edilmiştir.
Aynı bilirkişi tarafından davalı —- ticari defterlerinde, davacı —- aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir:
Tarih Fiş No Fiş Türü Borç TL Alacak TL Bakiye TL—-
——-
—-
—-




—-
—–
—-
—-
—-
—–
Davalı—– borç gözükmektedir.
21-Birleşen Dava Davalısı —- Tespitler: Mali müşavir bilirkişi—- ibraz edilen ticari defterlerden, uyuşmazlık konusu—–tutulması gereken defterlerin tutulduğu, işbu defterlerden yevmiye ve kebir defterinin—– tebliğe göre açılış ve kapanış tasdiki yerine geçen —— süresinde alındığı, ticari defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu tespit edilmiştir.
Davalı —– hesap kodu ile işlem gören diğer daval——-ilişkin işlemler aşağıdaki şekilde tespit edilmiştir:
Fiş Tarihi Fiş No Açıklama Borç Alacak Bakiye

—-
—-


—-
—- ——
—-
—–
—-
—–
——
—–
—–
Davalı — ticari defterleri incelendiğinde; davalı —– önceye dayalı bir ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında oldukça ——yapıldığı, dava konusu ——- tarihinde borçların ifası uğruna —– alındığı görülmüştür.
BİLİRKİŞİ RAPORLARI:
22-Bilirkişiler —–Tarihli Rapor: Raporda;
“Asıl dava bakımından yapılan tespit ve değerlendirmeler: Asıl dosyada davacı taraf, davalı —- tarihinde ——–alım satımına ilişkin sözleşme akdettiğini, davalı —-sözleşmeye aykırı biçimde malları teslim etmemesi üzerine sözleşmeyi feshettiğini belirterek sözleşmenin kalan ürünler bakımından feshini, davalıya borçlu olmadığının tespitini, bedeli ödenen ancak teslim edilmeyen ürünlere ilişkin yapılan—- faiziyle birlikte ödenmesini, davalıda keşide edilen—- çekten kaynaklı olarak borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
Davacı vekili—- tarihli dilekçesinde; davalının iadesi talep edilen çekleri muvazaalı şekilde üçüncü şahıslara ciro ettiğini beyan etmiştir.
Davalı —– savunmalarında, davacının malların teslim süresi dolmadan sözleşmeyi haksız nedenle feshettiğini ve bu nedenle davacı taleplerinin yerinde olmadığını öne sürmüştür.
Yukarıda belirtildiği gibi, somut uyuşmazlıkta davacının taleplerinden ilki, sözleşmenin kalan ürünler bakımından feshi yönündeki taleptir. Halbuki dosya kapsamından, davacının davalı——— ihtarnamesinde, “Muhatap, sözleşme şartlarına aykırı davrandığından, ödemesi yapılan ürünleri teslim etmediğinden, iadesi talep edilen çekleri teslim etmediğinden kalan ürünler bakımından haklı nedenle sözleşmeyi feshediyoruz” ifadelerine yer vermek suretiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirdiği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi fesih bildirimi tek taraflı irade beyanı olup beyanın karşı tarafa ulaşmasıyla hüküm ve sonuç doğurmaktadır. Bu nedenle davacı taraf keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeyi zaten feshettiğinden, huzurdaki davada sözleşmenin feshi yönündeki talebin incelenmesine gerek bulunmamaktadır.
Bir önceki paragrafta açıklandığı üzere, taraflar arasındaki sözleşmenin feshedildiği konusunda kuşku yoktur. Bu noktada, davalının savunmalarının temelini teşkil etmesi sebebiyle, davacının sözleşmeyi feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığının değerlendirilmesi uygun olacaktır.
Davacı taraf yukarıda da değinildiği gibi, malların süresi içerisinde teslim edilmediğini gerekçe göstererek sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Dosyadaki belgelerden, davacının—-gönderdiği yazıda, —- gelen onaylı yazıya istinaden ——–metrajlarında değişiklik yaşandığını, bu sebeple—— tutarındaki son onaylı siparişi vererek ——–alımlarını tamamladıklarını belirttiği görülmektedir. Davacının ——- denilerek siparişin ——–edildiği görülmüştür. Daha önce de belirtildiği gibi davalı —- davacının sözleşmede kararlaştırılan, siparişin ——–edilmesi halinde teslim süresinin ——– uzayacağına dair süreyi beklemeden sözleşmenin feshi yoluna gittiğini öne sürmektedir. Bu kapsamda taraflar arasındaki sözleşme incelendiğinde, —– Söz konusu siparişlerde bulunan —– cins ve kesit değişikliği yapılması halinde sipariş formalarında yazılı teslim süresinin —– arası süre uzatımı yapılacağını taraflar şimdiden kabul etmişlerdir.” hükmünün yer aldığı görülmüştür. Yukarıda ifade edildiği gibi, davacı taraf —- tarihinde sipariş verilen kablonun cinsinde ve metrajında değişiklik yapmış, bu değişiklikten— sonra keşide ettiği ihtarname ile malların teslim edilmediği gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Halbuki az önce yer verilen sözleşme hükmüne göre —— teslimi hususunda siparişin ——-edildiği tarihten itibaren —– yazı geldiği, bu yazıyla birlikte —–metrajlarında değişiklik olduğunu ileri sürerek davalı —– daha önce taahhüt ettiği miktarda ——-almayacağını bildirdiği anlaşılmıştır. Fakat sözleşme hükümleri incelendiğinde, sipariş formlarında bulunan kabloların metrajlarında azaltma yapılabileceğine dair bir hüküm bulunmadığı görülmüştür. Yapılan tüm bu tespitler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının sözleşmeyi feshinin haksız olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklandığı gibi somut olayda davacının sözleşmeyi haksız nedenle feshettiği tespit edilmiştir. Bu noktada incelenmesi gereken mesele, sözleşmenin davacı tarafça haksız nedenle feshedilmesinin somut olaya etkisidir. Davalı —- taraf savunmalarında, davacının sipariş verdiği malları hazır ettiği fakat davacının malları gelip almadığını öne sürmektedir. Nitekim dosyada mevcut —- ihtarnamesinden, davalı —– davacıya, sözleşme gereğince ürettiği malları teslim almasını ihtar ettiği görülmüştür. Bilindiği gibi, TBK m.106 hükmüne göre yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur. Somut olayda da davalı —— ihtarnamesiyle, TBK m.106 hükmüne uygun olarak davacıyı temerrüde düşürmüştür. Fakat burada önemle belirtelim ki, davacının temerrüde düşürülmesi, davalı—- borcunu ortadan kaldırmamaktadır.—– göre alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Bu kapsamda tevdi edilecek yerin ne şekilde belirleneceği, —— şeklinde düzenlenmiştir. Dosya kapsamı incelendiğinde, davalı — borçtan kurtulabilmesi için —- göre sözleşmeye konu malları tevdi etmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle her ne kadar sözleşme davacı tarafça haksız nedenle feshedilmiş ve davacı — borcundan kurtulmamıştır. Bu itibarla da somut uyuşmazlıkta davalı—— parasını tahsil etmesine rağmen davacı tarafça teslim alınmayan malların bedellerini ve teslim alınmayan mallara ilişkin verilen çekleri iade etmesi gerekmektedir.
İadesi gereken tutarın hesaplanmasına geçmeden önce bu noktada, dava konusu —– çekle ilgili olarak, çeklerin keşide tarihleri, tutarları, çeklerin hamilleri, çeklerin ödenip ödenmediği gibi konularda tespitlerde bulunmak uygun olacaktır.




——


—tarihli yazısında, çekin bankaya ibraz edilmediği belirtilmiştir. Bu çekin, tablonun sonunda yer alan —- tutarlı çekle değiştirildiği fakat çekin davalı —tarafından davacıya teslim edilmediği anlaşılmıştır. Nitekim davalı — iflas masası vekili —- tarihli dilekçesinde, bu çekin müflis şirkette olduğunu ve talep edilmesi halinde iade edilebileceğini belirtmiştir.
—-
—- tarihinde —-tarafından —–sunulduğu, karşılığı bulunmaması nedeniyle çek bedelinin ödenmediği, çekle ilgili olarak bankaca sorumluluk tutarı ödemesi yapılmadığı anlaşılmıştır. Dosyada mevcut —– dosyasından, söz konusu çekin davalı —tarafından birleşen davanın davalısı —- ciro edildiği, —-çeke ilişkin olarak takip başlattığı tespit edilmiştir.
—- tarihli yazısından, çekin —tarihinde —- tarafından —– sunulduğu, bu çeke ilişkin olarak banka sorumluluk tutarı dahil —- ödendiği anlaşılmıştır. Davalı —– dilekçesinde, müflisin ciro edip — teslim ettiği çekin, akdedilen protokole göre müflise iade edildiği belirtmiştir. Yani iflas masası vekilinin dilekçesinden, bu çekin müflis şirket uhdesinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
—- tarihli yazısından, çekin—- tarafından——– karşılığı bulunmaması nedeniyle çek bedelinin ödenmediği, bu çekle ilgili olarak banka sorumluluk tutarının ödenmediği anlaşılmıştır. Dosyada mevcut —–sayılı dosyasından, söz konusu çekin davalı —-tarafından birleşen davanın davalısı — edildiği, —– ise bu çeke ilişkin olarak takip başlattığı tespit edilmiştir.
—- tarihli yazısından, çekin karşılıksız çıktığı, banka sorumluluk tutarı olan — ise çeki ibraz eden —–ödendiği anlaşılmıştır. Davalı —- dilekçesinde, müflisin ciro edip —– teslim ettiği çekin, akdedilen protokole göre müflise iade edildiği belirtmiştir. Yani iflas masası vekilinin dilekçesinden, bu çekin müflis şirket uhdesinde bulunduğu anlaşılmaktadır.
İlk başlıkta incelendiği gibi, davacı—— alacaklı gözükmektedir. Bu alacak rakamının oluştuğu tarihten sonra taraflar arasında herhangi bir mal alım satımı olmadığı anlaşılmıştır. Fakat defterlerde gözüken alacağın —-tutarlı çekin değişimi karşılığında davalıya —- tutarlı çek verilip çekin bedelinin davalının borcuna işlenmesine rağmen, değişime konu —- çekin davalının alacağı olarak işlenmemesinden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar davacı taraf çeki iade almadığı için bu çek bedelini davalı alacağı olarak işlemediğini beyan etse de, söz konusu —- bedelli çekin karşılığında davalıya verilen — çekin borç olarak kaydedildiği tespit edildiğinden, —çek bedelinin borçtan mahsubu gerekmektedir. Bu tutar düşüldüğünde, davacının —- tutarında alacağı kalmaktadır. Ancak bu alacak rakamının içerisinde, tamamen veya kısmen karşılıksız çıkan — adet çek bulunmaktadır. Yukarıdaki tabloda listelendiği gibi, —-karşılıksız kalmıştır. Yani davacı tarafça keşide edilen —– kısmı karşılıksız çıkmıştır. Bu —–kalmakta olup hesaplanan bu tutarın davalı —— iadesi gerekmektedir.
Dosya kapsamından, yargılama sürerken —-sayılı dosyasından davalı— karar verildiği, bu sebeple—- tarihli ara kararıyla, davacı şirketin davalılardan—-kayıt yaptırması için süre verildiği, davacının bunun üzerine —tutarında alacak kaydettirdiği, tasfiyeyi yürüten—— edilen alacağın sıra cetveline ihtilaflı alacak olarak kaydedilmesine ve huzurda görülmekte olan davaya göre işlem yapılmasına karar verdiği görülmüştür. Bu sebeple davacının dava dilekçesindeki alacak talebi bakımından huzurdaki dava niteliği itibariyle kayıt kabul davasına dönüşmüştür. Davacının borçlu olmadığının tespiti yönündeki talebi ise, kayıt kabul isteminden bağımsız olarak incelenmelidir. Burada önemle belirtelim ki, İİK m.194 hükmü gereğince davacının menfi tespit istemi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra incelenmeye devam olunabilir.
Bu noktada, davacının dava dilekçesindeki alacak talepleri yönünden, sıra cetveline kaydı gereken tutarın belirlenmesi uygun olacaktır.
Davacı vekili dava dilekçesinde faiz talebinde bulunmuşsa da faizi hangi tarihten itibaren istediğini belirtmemiştir. Bu nedenle aşağıda dava tarihinden itibaren faiz hesabı yapılmıştır . Faiz oranı olarak ise, İİK m.196/II gereğince %9’luk yasal faiz oranı uygulanacaktır.
——-
Tablodan görüldüğü üzere, sıra cetveline kaydı gereken tutar—– olarak hesaplanmıştır.
Menfi tespit istemi yönünden ise, -yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan gerekçelerle- davacının cari hesaptan ve bilgileri yukarıdaki tabloda gösterilen —- adet çekten kaynaklı olarak davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi mümkündür. Dava dilekçesinden davacının, menfi tespit istemine konu ettiği çeklerin iadesini de talep ettiği görülmektedir. Davalı—dilekçesindeki beyanlarına göre, dava konusu——-çek müflis şirketin uhdesindedir. Bu nedenle, menfi tespit istemine konu bu çeklerin iadesine karar verilebilmesi de mümkündür.
Birleşen dava bakımından yapılan tespit ve değerlendirmeler: Davacı taraf birleşen davada, asıl davada menfi tespit ve istirdatını talep ettiği —– kaynaklı olarak, asıl davanın davalısı — çekleri ciro ederek teslim ettiği davalı —- karşı borçlu olmadığının tespitini istemektedir. Davacı taraf bu istemini, asıl dosyanın davalısı —- incelemeye konu birleşen davanın davalısı —- muvazaa bulunduğu iddiasına dayandırmıştır. Davalı—savunmalarında, dava konusu çeklerin ticari ilişkiye dayalı olarak kendisine geçtiğini öne sürmüştür.
Bilindiği gibi TTK m.687/I hükmüne göre bedelsizlik def’inin üçüncü kişi konumundaki iyiniyetli hamile karşı ileri sürülebilmesi mümkün değildir. Bu nedenle somut olayda davacının menfi tespit istemi incelenirken, davalı—-iyiniyetli olup olmadığına bakılması gerekmektedir.
Yukarıda belirtildiği gibi, davalı —-ticari defterleri incelendiğinde, asıl dosyanın davalısı—-yılından önceye dayalı bir ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında oldukça —– yapıldığı, dava konusu ——- tarihinde borçların ifası uğruna—-alındığı görülmüştür. Bu tespitlere göre, davalı —- söz konusu çekleri——— ederken kötüniyetli olduğunu söylemek mümkün gözükmemektedir.
Dosya kapsamından, davacı vekilinin —– havale tarihli dilekçesinde “Takdir sayın mahkemenize ait olmak üzere taraflar arasında muvazaa olduğunu gösteren mailleri sayın mahkemenize sunuyoruz” ifadelerine yer vermek suretiyle, asıl dosyanın davalısı —- arasında muvazaa olduğunun ispatına ——— çıktıları sunduğu görülmüştür. Bu mail çıktıları incelendiğinde, asıl dosyanın davalısı—- söz konusu çekleri davalı—– muvazaalı bir şekilde verdiğine dair bir tespitte bulunulamamıştır.
Netice itibariyle, yapılan değerlendirmeler sonucunda, davalı —- iyiniyetli hamil olduğu, bu sebeple davacının, davalı —- bedelsizlik def’ini davalı—– ileri süremeyeceği kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
23——-
“Asıl dava yönünden değerlendirme: Asıl davada davacı taraf, davalı—–satımına ilişkin sözleşme akdedidiğini, davalı—-sözleşmeye aykırı biçimde malları teslim etmemesi üzerine sözleşmeyi feshettiğini belirterek sözleşmenin kalan ürünler bakımından feshini, davalıya borçlu olmadığının tespitini, bedeli ödenen ancak teslim edilmeyen ürünlere ilişkin yapılan—- faiziyle birlikte ödenmesini, davalıya verilen ve karşılıksız kalan — adet çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve çeklerin iadesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davalı——-savunmalarında, davacının malların teslim süresi dolmadan sözleşmeyi haksız nedenle feshettiğini ve bu nedenle davacı taleplerinin yerinde olmadığı ileri sürülmüştür.
Davacı şirket tarafından davalı ——- ifadelerine yer verilmiştir. Bu beyanlardan davacı şirketin sözleşmeyi feshettiği anlaşılmaktadır. Bilindiği gibi fesih bildirimi tek taraflı irade beyanı olup beyanın karşı tarafa ulaşmasıyla hüküm ve sonuç doğurmaktadır. Bu nedenle davacı taraf keşide ettiği ihtarname ile sözleşmeyi feshettiğinden, asıl davada sözleşmenin feshi yönündeki talebinin konusuz kaldığı kanaatine varılmıştır.
Davacı taraf davalının sözleşmeye konu malların süresi içerisinde teslim edilmediğini gerekçe göstererek sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Dosyadaki belgelerden, davacının—- tarihinde davalı —gönderdiği yazıda,—- gelen onaylı yazıya istinaden ——— değişiklik yaşandığını, bu sebeple —sözleşmeye istinaden verilen —–son onaylı siparişi vererek ——–almalarını tamamladıklarını belirttiği anlaşılmaktadır.
Davacının —— denilerek siparişin ——-edildiği görülmüştür.
Davalı —- savunmalarında, davacının sözleşmede kararlaştırılan, siparişin —–edilmesi halinde teslim süresinin——itibaren—- uzayacağına dair süreyi beklemeden sözleşmenin feshi yoluna gittiğini öne sürmektedir.
Taraflar arasında akdedilen—– siparişlerde bulunan kablolarda cins ve kesit değişikliği yapılması halinde ——- yazılı teslim süresinin —– gün arası süre uzatımı yapılacağını taraflar şimdiden kabul etmişlerdir.” hükmüne yer verilmiştir.
Buna göre davacı şirket — tarihinde siparişi verilen kablonun —– yapmış, bu değişiklikten—-sonra keşide ettiği ihtarname ile malların teslim edilmediği gerekçesiyle sözleşmeyi feshettiğini bildirmiştir. Ancak —- hususunda siparişin ——–edildiği tarihten itibaren — süresi bulunmaktadır.
Davacının —-yazı geldiği, bu yazıyla birlikte ——–metrajlarında değişiklik olduğunu ileri sürerek davalı —— daha önce taahhüt ettiği miktarda ——–almayacağını bildirdiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmede sözleşme eki sipariş formlarında bulunan kabloların metrajlarında azaltma yapılabileceğine dair bir hüküm bulunmadığında davacının sözleşmeyi feshinin haksız olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı —- taraf savunmalarında, davacının sipariş verdiği malları hazır ettiği fakat davacının malları gelip almadığını öne sürmektedir. —-yevmiye no’lu ihtarnamesinden, davalı —— davacıya, sözleşme gereğince ürettiği malları teslim almasını bildirdiği anlaşılmıştır.
TBK m. 106 hükmüne göre yapma veya verme edimi gereği gibi kendisine önerilen alacaklı, haklı bir sebep olmaksızın onu kabulden veya borçlunun borcunu ifa edebilmesi için kendisi tarafından yapılması gereken hazırlık fiillerini yapmaktan kaçınırsa, temerrüde düşmüş olur.
Davalı—– hükmüne uygun olarak davacıyı temerrüde düşürmüştür. Ancak davacının temerrüde düşürülmesi, davalı —— sözleşmeden doğan borcunu ortadan kaldırmamaktadır.
TBK m. 107/1 hükmüne göre alacaklının temerrüde düşmesi durumunda borçlu, hasar ve giderleri alacaklıya ait olmak üzere, teslim edeceği şeyi tevdi ederek borcundan kurtulabilir. Bu kapsamda tevdi edilecek yerin ne şekilde belirleneceği, aynı hükmün 2. fıkrasında “Tevdi yerini, ifa yerindeki hâkim belirler. Bununla birlikte ticari mallar, hâkim kararı olmadan da bir ardiyeye tevdi edilebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Davalı ——borçtan kurtulabilmesi için TBK m. 107 hükmüne göre sözleşmeye konu malları tevdi ine ilişkin herhangi bir talebi olmamıştır. Bu nedenle her ne kadar sözleşme davacı tarafça haksız nedenle feshedilmiş ve davacı TBK m. 106 kapsamında temerrüde düşürülmüş ise de davalı —– kaynaklı borcundan kurtulmamıştır.Davalı tarafından imal edilen ———–özel bir amaçla imal edilmeyip başka şahıslarada satılabilecek kablolardan olduğundan kabloların elinde kalması gibi bir durumun söz konusu olmadığı, bu nedenle davacı şirketin davalı —– parasını almasına rağmen rağmen teslim etmediği malların bedellerini ve teslim alınmayan mallara ilişkin verilen fazla çeklerin iadesini talep edebileceğin kabulünün gerektiği kanaatine varılmıştır.
Dava konusu çeklerden —– teslim ettiği çekin, akdedilen protokole göre müflise iade edildiğini belirtmiştir. Yani ——-vekilinin dilekçesinden, bu çekin müflis şirket uhdesinde bulunduğu ve talep edilmesi halinde ifade edilebileceği belirtilmiştir.
Aynı bankanın —-edildiği, — çekin karşılıksız çıktığı anlaşıldığı ve —- dosyası ile takibe konulmuş olduğu anlaşılmıştır.
Aynı bankanın—– ciro edildiği,—- ibraz edildiği ve karşılıksız çıktığının anlaşıldığı ve çekin—–dosyası ile takibi konulmuş olduğu anlaşılmıştır.
Aynı bankanın —– tarafından —- ibraz edildiği karşılığının çıkmadığı davamı —— iade edildiğini bildirdiği ve müflis şirket uhdesinde bulunduğu anlaşılmıştır.
—- çekin —–müflis şirkete iade ——arafından —- vekilinin —iade edildiğini bildirdiği ve müflis şirket uhdesinde bulunduğu anlaşılmıştır.
Davacı şirketin incelenen defter kalıtlarına göre davacı —- alacaklı gözükmektedir. Bu alacak rakamının oluştuğu tarihten sonra taraflar arasında herhangi bir mal alım satımı olmadığı anlaşılmıştır. Fakat defterlerde gözüken alacağın —– tutarlı çekin değişimi karşılığında davalıya —–bedelinin davalının borcuna işlenmesine rağmen, değişime konu —- çekin davalının alacağı olarak işlenmemesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır.
Her ne kadar davacı taraf çeki iade almadığı için bu çek bedelini davalı alacağı olarak işlemediğini beyan etse de, söz konusu —- bedelli çekin ticari defter kayıtlarına borç olarak kaydedildiği anlaşıldığından — bedelinin borçtan mahsubunun gerektiği kanaatine varılmıştır.
Bu tutarın düşülmesinden sonra davacının—- tutarında alacağı kalmaktadır. Ancak bu alacak rakamının içerisinde, tamamen veya kısmen karşılıksız çıkan –adet çek bulunmaktadır. —–kısmının karşılıksız kaldığı anlaşılmaktadır.
Bu —karşılıksız kalan tutarlarının, yukarıda davacı alacağı olarak hesaplanan —- davacı tarafından davalı — talep edilebileceği kanaatine varılmıştır.
Davalı —– sayılı dosyasından iflasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Sayın Mahkemece —tarihli ara kararıyla, davacı şirketin davalılardan —- kayıt yaptırması için süre verildiği, davacının bunun üzerine iflas masasına — tutarında alacak kaydettirdiği, tasfiyeyi yürüten——- talep edilen alacağın sıra cetveline ihtilaflı alacak olarak kaydedilmesine ve huzurda görülmekte olan davaya göre işlem yapılmasına karar verdiği anlaşılmıştır.
Bu sebeple davacının dava dilekçesindeki alacak talebi bakımından huzurdaki davanın niteliği itibariyle kayıt kabul davasına dönüştüğü kanaatine varılmıştır.
Davacının borçlu olmadığının tespiti yönündeki talebi ise, kayıt kabul isteminden bağımsız olarak incelenmelidir. Burada önemle belirtelim ki, İİK m.194 hükmü gereğince davacının menfi tespit istemi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra incelenmeye devam olunabilir.
Davacı şirket yukarıda belirlenen alacağına dava tarihinden iflas tarihine kadar faiz talep edebileceğinden İİK m. 196/11 gereğince ——-yasal faiz oranına göre talep edebileceği asıl alacak tutarının —— olduğu hesaplanmıştır.
Davacı tarafından davalı —-sözleşme gereği alınacak mallara karşılık verilmiş bulunan—- malların teslim edilmemesi nedeni ile karşılıksız kaldığı anlaşılmaktadır. Bu sebeple davacının bu çeklerden dolayı —borçlu olmadığının tespitini talep edebileceği bu çeklerden —— dilekçesindeki beyanlarına göre, ——- uhdesinde bulunduğu belirtildiğinden davacının bu çeklerin iadesini talep edebileceği kanaatine varılmıştır.
Birleşen davadaki taleplerin değerlendirilmesi : —- ederek teslim ettiği bu çeklerden dolayı davalı ——karşı borçlu olmadığının tespitini ve çeklerin kendisine iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —– savunmalarında, dava konusu çeklerin ticari ilişkiye dayalı olarak kendisine verildiğini öne sürmüştür.
Bilindiği gibi TTK m.687/1 hükmüne göre bononun bedelsiz olduğuna ilişkin şahsi defiyi davacı keşidecinin kural olarak, davalı lehtara karşı ileri sürebilir ise de, hamil birleşen dava davalısı —– karşı ileri sürülebilmesi için kötüniyetle iktisabının ispatı gerekir.
Yukarıda belirtildiği gibi, davalı —- defterleri incelendiğinde, asıl dosyanın davalısı ——- davalı —- yılından önceye dayalı bir ticari ilişki bulunduğu, taraflar arasında oldukça—– tarihinde alacaklarına karşılık—-alındığı anlaşıldığından birleşen dosya davalısı —- söz konusu çekleri iktisap ederken kötüniyetli olduğunun kabul edilemeyeceği, davacı vekilinin —- tarihli dilekçesinde asıl dosyanın davalısı —- arasında muvazaa olduğunun ispatına yönelik birtakım mail çıktıları sunduğu görülmüş isede bu mail çıktılarından asıl dosyanın davalısı —-söz konusu çekleri birleşen dosya davalısı —- bir şekilde verdiğinin kabulü için yeterli olmayacağı, davacının, davalı— aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı bedelsizlik def’ini davalı—– bedelli çekten dolayı borçlu olmadığının tespitini ve çeklerin iadesini talep edemeyeceği kanaatine varılmıştır.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
24-Bilirkişiler —-Tarafından Düzenlenen —–
Her ne kadar taraflar arasında aralarındaki hukuki ilişkinin niteliği ihtilaflı olmasa da sözleşmeler hukukunda tarafların belirledikleri tanıma değil gerçek iradelerini ve mevcut gerçek ilişkiyi irdelemek gerekmektedir.
TBK md. 470 eser sözleşmesini “Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, işsahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlamıştır. “Eser meydana getirme” ve “bedel” unsurları bu anlamda eser sözleşmesinin karakteristik unsurları olarak karşımıza çıkar. “Eser meydana getirme” unsuru, yükleniciye, “bedel” unsuru ise iş sahibine işaret eder. İnsan emeği ürünü olup bir bütün görünüşü sergileyen ve iktisadi değeri bulunan her hukuki varlık, maddi nitelikte, olsun veya olmasın, eser sayılır.
TBK md. 207 satım sözleşmesini de “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” olarak tanımlamıştır. Satım sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen—— bir sözleşme olması nedeniyle tarafların karşılıklı olarak anlaşmaları gerekir. Satım sözleşmesinin kurulabilmesi için mutlaka malın teslimi veya parasının ödenmesi şart değildir. Ancak sözleşmenin iradelerin uyuşması sonucu kurulması ile birlikte her iki tarafın da birbirlerine karşı ileri sürebileceği şahsi talep hakkı doğar.——– göre, aksi kararlaştırılmamışsa, satımın peşin olarak yapılmış olduğu esastır.
Bu iki sözleşmenin birbirinden tamamen ayrıldığı noktalar olduğu gibi birbirleriyle kaynaştığı, ayırt etmenin zorlaştığı hususlar da mevcuttur.
Akla ilk gelen belirli bir ücret karşılığı teslim edileceği kararlaştırılan şey sözleşme yapıldığı sırada mevcutsa genellikle satım sözleşmesi olduğu; buna karşılık bu şey sözleşme yapıldığı sırada henüz mevcut olmayıp yüklenici bunu yapacaksa bir eser sözleşmesi olduğudur. Ancak bu kıstas her zaman ayırt edici olmayabilir. Zira satım sözleşmesi yapıldığı sırada satılanın mutlaka var olması ya da satıcının mal varlığında bulunması gerekmez. Satıcının sattığı malı ileriki bir tarihte elde edecek olması olasıdır. Bu durumda en ayırt edici husus iş sahibinin, işin yapılması konusunda yükleniciye talimat verme yetkisine sahip olup olmadığıdır. Eğer talimat verme durumu söz konusu ise eser; yüklenicinin özgür olduğu durumlarda da satım sözleşmesinin varlığından söz edilir . Bundan başka eser sözleşmesinde almak değil, ısmarlamak söz konusudur. Satın alınan şey genelde tek olmayıp birbirinin aynısı seri üretimdir, ısmarlama şey ise ısmarlayanın talebine uygun özel üretilir ve çoğu zaman eşsiz ve tektir. Kural olarak emek öğesi öne çıkıyorsa bu halde eser, buna karşılık malzeme öğesinin ağır bastığı durumlarda ise satım sözleşmesinin varlığı kabul edilir . Buradan varılan husus şudur ki; satımda nesnenin teslimi ağır basmakta, eser sözleşmesinde ise henüz teslim edilecek mal mevcut bulunmamakta, belli bir zaman dilimi içerisinde bir emek ürünü olarak ortaya çıkartılacaktır.
Bütün buraya kadar kısaca izah edilenlere göre, huzurdaki olayda taraflar arasında bir eser sözleşmesi değil, bir satım sözleşmesi mevcuttur.
b.Taraf İddialarının Değerlendirilmesi
Burada çözümlenmesi gerekli en önemli husus davacı taraf itiraz dilekçesinde ısrarla —- tarihinde oluşturulan siparişin —– tarihinde ——–edilmediği, davacının elinde mevcut mallarının talep edilmesinin davalının ifasını kolaylaştırmak amacıyla iyi niyetli olarak teklif edildiği, bu nedenle yeni bir talep mevcut olmadığından teslim süresinin uzamayacağı ve ilk oluşturulan sipariş kaydından itibaren teslim süresinin işleyip işlemeyeceği meselesidir. Zira karşılıklı edimleri havi bir sözleşme olan satım sözleşmesindeki borçlu ve alacaklı temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bu iddianın çözümü ile ortaya konabilecek ve neticede sözleşmeden dönme ——- hususunda da bir kanaat oluşturulabilecektir.
Taraflar arasındaki yazışmalar gerek ilk raporda, gerekse heyetimizin ilk hali ile hazırlanan kök raporda değerlendirilmiştir. Davacı ile davalı arasında —tarihinde bir sipariş kaydı oluşturulduğu hususunda bir ihtilaf yoktur. Davacı taraf bundan sonra—tarihinde alımı iptal etmek isteyerek çekleri de geri talep etmiş, bu talebi olumlu cevap görmemiştir. Davacı—- tarihindeki maili için de, davalının sözleşme konusu ürünleri üretmemiş olması nedeniyle, davalının elindeki hazır olan malları almayı teklif ettiklerini ancak sözleşme konusu ürünlerin talebinden vazgeçmediklerini ifade etmektedir. Sözleşme konusu mallardan vazgeçmemiş olmalarının kabulü halinde bunun “ifa yerine eda” teklifi olarak değerlendirilmesi imkânı bulunmamaktadır . Eğer sözleşmede borçlanılan edimden başka bir edimin ifası yerine başka ürünlerin kabulü- alacaklı tarafından kabulü zorunlu olmasa bile- sözleşmeyi sona erdirecektir ki, burada davacı bu teklifin kendi tarafından geldiğini iddia etmektedir.
Ancak alacaklı açısından hem sözleşmede borçlanılan edimi talep etme, hem de ifa yerine başka bir edimi talep hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle taraflar arasındaki diğer yazışmalarla birlikte değerlendirildiğinde davacının burada ifa yerine edim teklifinde bulunduğundan ziyade teklifi ———–ettiği ve sözleşme konusu edimden başka nitelikte bir ürün talep ettiği anlaşılmaktadır.
c.Davalının Temerrüdüne Yönelik Tespitler
TBK m. 117’ye göre, muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.
Bu genel bilgilere göre, huzurdaki olayda taraflar arasındaki satım — maddesine göre, ifa gününü sipariş tarihinden itibaren— tarihi itibariyle, hem de fesih yapıldığı —- tarihi itibariyle henüz muaccel hale gelmemiş bir alacak için alacaklıya temerrüt için bir hak da vermemektedir ve dolayısı ile temerrüt gerçekleşmemiştir. Aksi halde TBK m. 117/f.2 de yer alan durumlardan biri gerçekleşmediği için davalının temerrüdünden bahsedilebilmesi için davacı tarafından ihtar edilmesi gerekir. Dosya kapsamında temerrüt ihtarının varlığını gösteren somut bir delil de yer almamaktadır. Bu sebeple, somut olayda davalının temerrüde düşmediği sonucuna varılmaktadır.
Bir an için davalının temerrüde düştüğü kabul edildiğinde ise değerlendirilmesi gereken husus, davacının alacak talebinde bulunup bulunmayacağıdır.
TBK m. 123’e göre, “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.
Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa (TBK m. 124)
TBK m. 125’e göre, Temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Burada fesih değil dönmeden bahsedilmektedir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda borçlu, temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.”
Huzurdaki olayda davacı tarafça davalıya usulünce gönderilmiş bir dönme beyanı bulunmamakta ve davacı davalıya vermiş olduğu çeklerin iadesi için huzurdaki davayı ikame etmekle sözleşmeden dönme seçimlik hakkının sonucu olan ifa etmiş olduğu edimi durdurmayı —— ya da ödemek zorunda kalırsa geri iadesini istemektedir. Sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığının kabul edilebilmesi için anılan maddede de açıkça belirtildiği üzere, sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığının hemen borçluya —— bildirilmiş olması gerekir. Dosya kapsamından bu şartın gerçekleşmediği, esasen taraflar arasındaki sözleşmenin ayakta kalmaya devem ettiği anlaşılmaktadır. Takdir Sayın Mahkeme’ye aittir.
d.Davacının Temerrüdüne Yönelik Tespitler
TBK md. 106 gereği, eğer alacaklı borca uygun şekilde önerilen ifayı kabulden veya kendine düşen hazırlık fiillerini yapmaktan haklı bir neden olmadan kaçınırsa o zaman temerrüde düşer . Götürülecek borçlarda edimin eylemli olarak teklif edilmesi gerekir .
Eğer alacaklı temerrüde düşerse, borçlu kendiliğinden borcundan kurtulmaz. Verme borçlarında TBK md. 107 gereği borçlunun tehlikesi ve giderleri kendisine ait olmak üzere tevdi etmesi gerekir. Borçlu o zaman borcundan kurtulur. Yukarıda izah edildiği üzere, davalının temerrüde düşmesi için gerekli şartlar oluşmamış, davacı da derhal edimi ya da dönme beyanını davalıya göndermediği için sözleşme ayakta kalmaya devam etmiştir. Bu arada davalı davacıya —– tarihinde ihtar göndererek sözleşme konusu ürünleri teslime hazır olduğunu, ürünlerin depoda beklediğini ihtar etmiştir. Davalının bu beyanı her ne kadar önceki raporlarda temerrüt ihtarı olarak kabul edilerek davacının temerrüde düştüğü ifade edilmişse de, kanaatimizce içerik olarak davacının feshine karşılık, bir itiraz ile malın teslimine hazır olunduğunun bildirilmesinden ibaret olup, açıkça malların nerede ve nasıl teslime hazır olunduğu ve belirlenen bir süre içerisinde gelip alınması açıkça belirtilmemiştir. Davacının gönderilen malları teslim almaktan imtina ettiğine dair de bir belge olmaması nedeniyle de, kanaatimizce davacının temerrüdünden de bahsedilemeyecektir. Bu konudaki nihai değerlendirme hak ve yetkisi de tamamen Sayın Mahkemeye aittir.
Davalı tarafından gönderilen bu ihtarnamenin temerrüt ihtarı olarak kabul edilmesi halinde de, yukarıda izah edildiği üzere, davalı borcundan kendiliğinden kurtulamamakta, masrafları kendisine ait olmak üzere tevdi edilmesini talep etmek durumundadır. Huzurdaki olayda davalının tevdi talep ettiği yönünde herhangi bir bilgi belge mevcut olmayıp, kendilerinin de bu yönde bir iddiası mevcut değildir. Dolayısı ile davalı da davacı gibi sözleşmeyle borçlandığı edimden halen kurtulmuş değildir. Takdir Sayın Mahkemeye aittir.
e.Davacının Tazminat Talepleri İle İlgili Değerlendirme
Yukarıda izah edildiği üzere davacı usulüne uygun olarak davalı tarafa temerrüt ihtarı ve dönme beyanı göndermediği için sözleşme ayakta kalmaya devam etmiştir.
Davacının dönme beyanı yokken, dönmeden kaynaklanan tazimat taleplerini ileri sürmesi olası olmadığı gibi, davacının dava dilekçesinde tazminat talebi de bulunmamaktadır. Davacının öncelikle dava dilekçesi ile tazminat talep etmiş olması ve hangi zarar kalemleri için talepte bulunduğunu belgeleri ile birlikte Sayın Mahkemeye arz etmesi gerekirdi. Aksi halde bilirkişi heyetinin kendiliğinden tazminat belirlemesi ve bunu hesap etmesi mümkün değildir. Takdiri tamamen Sayın Mahkemenindir.
BİRLEŞEN DAVA YÖNÜNDEN DEĞERLENDİRME
Huzurdaki olayda davacı, asıl dava ile birleşen davanın davalılarının muvazaalı olarak hareket ettiğini iddia ederek, davalının muvazaalı olarak çekleri diğer davalıya ciro ettiğini ifade etmektedir. Esasen davacı muvazaadan bahsetmekte ise de, kambiyo hukukunda söz konusu olan muvazaa değil, gizli tahsil cirosu olup olmadığıdır. Bu konuya da açıklık getirecek olursak:
Davacının sözleşme ile üstlendiği borç için çek vermesi ifa uğruna edadır. İfa uğruna eda sözleşme ile kararlaştırılan şeyin verilmesi değil, alacaklının aldığı şeyi paraya çevirerek alacağını tahsil etmesi yöntemine denir. —— birçok kararında satım bedeli karşılığında çek verilmesini ifa uğruna —— olarak kabul etmekte, çekin verilmesi tek başına ödeme olarak kabul edilmemekte, çekin ödenmesi durumunda borç ödenmiş kabul edilmektedir . Davacının davalı ile imzaladığı satım sözleşmesinin karşılığında çek düzenleyerek teslim etmesi ile davacı borcundan kurtulmayacak, çek bedelinin ödenmesi ile borcundan kurtulacaktır.
Kıymetli evrakta ciro emre yazılı senetlerin yazılı devir şeklidir ve ciro esas itibariyle alacağın temliki hükümlerinden başka sonuçlar doğurur. Amacına göre ciro; temlik cirosu, tahsil cirosu ve teminat cirosu olarak ayrılır.
Temlik cirosu, senetteki tüm hakların devralana geçirilmesi amacıyla yapılır. Tahsil cirosunda ise evrakı teslim alan hamil, devredenin temsilcisi durumundadır. Bunun sonucu olarak da muhatap cirantaya karşı sahip olduğu tüm hakları tahsil cirosuyla devralan hamile karşı da ileri sürebilir. Ancak tahsil cirosu, “tahsil içindir” “kabz içindir” gibi tahsil veya vekâleten yapıldığını gösteren ifadelerle yapılır . Kanunda ciro türleri arasında sayılmasa da “gizli veya inançlı tahsil cirosunun” varlığı doktrinde kabul edilmektedir. Bu ciroda, evrakın temlik cirosu olarak verilmesine ve dış görünüşte hamilin tam hak sahibi olarak görünmesine rağmen, gerçekte hamil hakları kendi adına fakat başkası hesabına ——– ileri sürmektedir. Yani vekâleten hareket etmektedir. Doktrinde borçlunun cironun gizli tahsil cirosu olduğunu ispat etmesi şartıyla ciro edene karşı ileri sürme hakkı olduğu tüm şahsi defileri hamile karşı da ileri sürebileceği kabul edilmektedir .
Davacı da esasen davalılar arsındaki cironun görünüşte temlik cirosu olduğunu, ancak esasen bir tahsil cirosu olduğunu iddia ederek, huzurdaki birleşen dava ile asıl dava davalısına karşı ileri sürmek istediği defileri birleşen dava davalısına karşı ileri sürmektedir. Ancak önceki raporlarda da tespit edildiği üzere, davacının bu iddiasını kanıtlar mahiyette bir bilgi ve belge dosya içerisinde mevcut değildir. Bu nedenle davacının TTK md. 687’ye göre defilerini ileri sürebilme imkanı dosya kapsamındaki belgelerle mümkün değildir.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
25-Asıl dava ile ilgili inceleme ve değerlendirme: Asıl davada davacı taraf, davalı —- tarihinde ———–alım satımına ilişkin sözleşme akdedidiğini, davalı —-sözleşmeye aykırı biçimde malları teslim etmemesi üzerine sözleşmeyi feshettiğini belirterek sözleşmenin kalan ürünler bakımından feshini, davalıya borçlu olmadığının tespitini, bedeli ödenen ancak teslim edilmeyen ürünlere ilişkin yapılan — faiziyle birlikte ödenmesini, davalıya verilen ve karşılıksız kalan —-adet çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine ve çeklerin iadesine karar verilmesi talep edilmiştir.
Davacı vekili —-tarihli dilekçesinde; davalının iadesi talep edilen çekleri muvazaalı şekilde üçüncü şahıslara ciro ettiğini beyan etmiştir.
Davalı—-, davacının malların teslim süresi dolmadan sözleşmeyi haksız nedenle feshettiğini ve bu nedenle davacı taleplerinin yerinde olmadığı ileri sürülmüştür.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davalı —- üzerinden yapılan yargılamada — tarihli kararı ile iflasına karar verilmiştir. Ancak, davalı şirketin iflas işlemlerinin —- basit tasfiye usulüne göre yürütüldüğü anlaşılmış ve asıl davada İİK’nin 194/1. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekmediği tespit edilmiştir.
Her ne kadar taraflar arasında aralarındaki hukuki ilişkinin niteliği ihtilaflı olmasa da sözleşmeler hukukunda tarafların belirledikleri tanıma değil gerçek iradelerini ve mevcut gerçek ilişkiyi saptamak gerekir.
TBK’nin 470. maddesi; —– unsurları bu anlamda eser sözleşmesinin karakteristik unsurları olarak karşımıza çıkar.——- unsuru ise iş sahibine işaret eder. İnsan emeği ürünü olup bir bütün görünüşü sergileyen ve iktisadi değeri bulunan her hukuki varlık, maddi nitelikte, olsun veya olmasın, eser sayılır.
TBK’nin 207. Maddesi ise; “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir.” hükmünü haizdir. Buna göre satım sözleşmesi, tam iki tarafa borç yükleyen——— sözleşme olması nedeniyle tarafların karşılıklı olarak anlaşmaları gerekir. Satım sözleşmesinin kurulabilmesi için mutlaka malın teslimi veya parasının ödenmesi şart değildir. Ancak sözleşmenin iradelerin uyuşması sonucu kurulması ile birlikte her iki tarafın da birbirlerine karşı ileri sürebileceği şahsi talep hakkı doğar. ——– kararlarına göre, aksi kararlaştırılmamışsa, satımın peşin olarak yapılmış olduğu esastır.
Bu iki sözleşmenin birbirinden tamamen ayrıldığı noktalar olduğu gibi birbirleriyle kaynaştığı, ayırt etmenin zorlaştığı hususlar da mevcuttur.
Akla ilk gelen belirli bir ücret karşılığı teslim edileceği kararlaştırılan şey sözleşme yapıldığı sırada mevcutsa genellikle satım sözleşmesi olduğu; buna karşılık bu şey sözleşme yapıldığı sırada henüz mevcut olmayıp yüklenici bunu yapacaksa bir eser sözleşmesi olduğudur. Ancak bu kıstas her zaman ayırt edici olmayabilir. Zira satım sözleşmesi yapıldığı sırada satılanın mutlaka var olması ya da satıcının mal varlığında bulunması gerekmez. Satıcının sattığı malı ileriki bir tarihte elde edecek olması olasıdır. Bu durumda en ayırt edici husus iş sahibinin, işin yapılması konusunda yükleniciye talimat verme yetkisine sahip olup olmadığıdır. Eğer talimat verme durumu söz konusu ise eser; yüklenicinin özgür olduğu durumlarda da satım sözleşmesinin varlığından söz edilir. Bundan başka eser sözleşmesinde almak değil, ısmarlamak söz konusudur. Satın alınan şey genelde tek olmayıp birbirinin aynısı seri üretimdir, ısmarlama şey ise ısmarlayanın talebine uygun özel üretilir ve çoğu zaman eşsiz ve tektir. Kural olarak emek öğesi öne çıkıyorsa bu halde eser, buna karşılık malzeme öğesinin ağır bastığı durumlarda ise satım sözleşmesinin varlığı kabul edilir. Buradan varılan husus şudur ki; satımda nesnenin teslimi ağır basmakta, eser sözleşmesinde ise henüz teslim edilecek mal mevcut bulunmamakta, belli bir zaman dilimi içerisinde bir emek ürünü olarak ortaya çıkartılacaktır.
Bütün buraya kadar kısaca izah edilenlere göre, huzurdaki olayda taraflar arasında bir eser sözleşmesi değil, bir satım sözleşmesinin mevcut olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Buna göre, müsnet davalarda çözümlenmesi gerekli en önemli hususun, davacı vekilinin bilirkişi raporlarına itiraz dilekçesinde belirttiği ——– edilmediği, davacının elinde mevcut mallarının talep edilmesinin davalının ifasını kolaylaştırmak amacıyla iyi niyetli olarak teklif edildiği, bu nedenle yeni bir talep mevcut olmadığından teslim süresinin uzamayacağı ve ilk oluşturulan sipariş kaydından itibaren teslim süresinin işleyip işlemeyeceği” iddiasıdır. Zira karşılıklı edimleri havi bir sözleşme olan satım sözleşmesindeki borçlu ve alacaklı temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmeyeceği bu iddianın çözümü ile ortaya konabilecek ve neticede sözleşmeden dönme—- hususunda da bir kanaat oluşturulabilecektir.
Taraflar arasında “Davacı ile davalı arasında —- tarihinde bir sipariş kaydı oluşturulduğu” hususunda bir ihtilaf yoktur. Davacı taraf bundan sonra — tarihinde alımı iptal etmek isteyerek çekleri de geri talep etmiş, bu talebi olumlu cevap görmemiştir. Davacı —– tarihindeki maili için de, davalının sözleşme konusu ürünleri üretmemiş olması nedeniyle, davalının elindeki hazır olan malları almayı teklif ettiklerini ancak sözleşme konusu ürünlerin talebinden vazgeçmediklerini ifade etmektedir. Sözleşme konusu mallardan vazgeçmemiş olmalarının kabulü halinde bunun —– teklifi olarak değerlendirilmesi imkânı bulunmamaktadır. Eğer sözleşmede borçlanılan edimden başka bir edimin ifası yerine başka ürünlerin kabulü- alacaklı tarafından kabulü zorunlu olmasa bile- sözleşmeyi sona erdirecektir ki, burada davacı bu teklifin kendi tarafından geldiğini iddia etmektedir.
Ancak alacaklı açısından hem sözleşmede borçlanılan edimi talep etme, hem de ifa yerine başka bir edimi talep hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle taraflar arasındaki diğer yazışmalarla birlikte değerlendirildiğinde; davacının burada ifa yerine edim teklifinde bulunmadığı, teklifi ——– ederek sözleşme konusu edimden başka nitelikte bir ürün talep ettiği kanaatine varılmıştır. TBK’nin 117. Maddesine göre, muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; haksız fiilde fiilin işlendiği, sebepsiz zenginleşmede ise zenginleşmenin gerçekleştiği tarihte borçlu temerrüde düşmüş olur. Ancak sebepsiz zenginleşenin iyiniyetli olduğu hâllerde temerrüt için bildirim şarttır.
Bu genel bilgilere göre, huzurdaki olayda taraflar arasındaki satım — maddesine göre, ifa gününü sipariş tarihinden itibaren— sonrası olarak kabul edilmek gerekmektedir. Hem —– henüz muaccel hale gelmemiş bir alacak için alacaklıya temerrüt için bir hak da vermemektedir ve dolayısı ile temerrüt gerçekleşmemiştir. Aksi halde TBK m. 117/f.2 de yer alan durumlardan biri gerçekleşmediği için davalının temerrüdünden bahsedilebilmesi için davacı tarafından ihtar edilmesi gerekir. Dosya kapsamında temerrüt ihtarının varlığını gösteren somut bir delil de yer almamaktadır. Bu sebeple, somut olayda davalının temerrüde düşmediği sonucuna varılmaktadır.
Bir an için davalının temerrüde düştüğü kabul edildiğinde ise değerlendirilmesi gereken husus, davacının alacak talebinde bulunup bulunmayacağıdır.
TBK’nin 123. maddesine göre, “Karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri temerrüde düştüğü takdirde diğeri, borcun ifa edilmesi için uygun bir süre verebilir veya uygun bir süre verilmesini hâkimden isteyebilir.
Aşağıdaki durumlarda süre verilmesine gerek yoktur:
1. Borçlunun içinde bulunduğu durumdan veya tutumundan süre verilmesinin etkisiz olacağı anlaşılıyorsa.
2. Borçlunun temerrüdü sonucunda borcun ifası alacaklı için yararsız kalmışsa.
3. Borcun ifasının, belirli bir zamanda veya belirli bir süre içinde gerçekleşmemesi üzerine, ifanın artık kabul edilmeyeceği sözleşmeden anlaşılıyorsa——–
TBK’nin 125. maddesine göre; temerrüde düşen borçlu, verilen süre içinde, borcunu ifa etmemişse veya süre verilmesini gerektirmeyen bir durum söz konusu ise alacaklı, her zaman borcun ifasını ve gecikme sebebiyle tazminat isteme hakkına sahiptir.
Alacaklı, ayrıca borcun ifasından ve gecikme tazminatı isteme hakkından vazgeçtiğini hemen bildirerek, borcun ifa edilmemesinden doğan zararın giderilmesini isteyebilir veya sözleşmeden dönebilir. Burada fesih değil dönmeden bahsedilmektedir.
Sözleşmeden dönme hâlinde taraflar, karşılıklı olarak ifa yükümlülüğünden kurtulurlar ve daha önce ifa ettikleri edimleri geri isteyebilirler. Bu durumda, borçlu “temerrüde düşmekte kusuru olmadığını ispat edemezse” alacaklı, sözleşmenin hükümsüz kalması sebebiyle uğradığı zararın giderilmesini de isteyebilir.”
Müsnet davada; davacı tarafça davalıya usulünce gönderilmiş bir dönme beyanı bulunmamakta ve davacı davalıya vermiş olduğu çeklerin iadesi için huzurdaki davayı ikame etmekle sözleşmeden dönme seçimlik hakkının sonucu olan ifa etmiş olduğu edimi durdurmayı(borçlu olmadığının tespitini) ya da ödemek zorunda kalırsa geri iadesini istemektedir. Sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığının kabul edilebilmesi için anılan maddede de açıkça belirtildiği üzere, sözleşmeden dönme hakkının kullanıldığının hemen borçluya(davalıya) bildirilmiş olması gerekir. Dosya kapsamından bu şartın gerçekleşmediği, esasen taraflar arasındaki sözleşmenin ayakta kalmaya devem ettiği kanaatine varılmıştır.
TBK’nin 106. maddesi gereği, eğer alacaklı borca uygun şekilde önerilen ifayı kabulden veya kendine düşen hazırlık fiillerini yapmaktan haklı bir neden olmadan kaçınırsa o zaman temerrüde düşer . Götürülecek borçlarda edimin eylemli olarak teklif edilmesi gerekir.
Eğer alacaklı temerrüde düşerse, borçlu kendiliğinden borcundan kurtulmaz. Verme borçlarında TBK md. 107 gereği borçlunun tehlikesi ve giderleri kendisine ait olmak üzere tevdi etmesi gerekir. Borçlu o zaman borcundan kurtulur. Yukarıda anlatıldığı üzere, davalının temerrüde düşmesi için gerekli şartlar oluşmamış, davacı da derhal edimi ya da dönme beyanını davalıya göndermediği için sözleşme ayakta kalmaya devam etmiştir. Bu arada davalı, davacıya —- tarihinde ihtar göndererek “sözleşme konusu ürünleri teslime hazır olduğunu, ürünlerin depoda beklediğini” ihtar etmiştir. Davalının bu beyanının “içerik olarak davacının feshine karşılık, bir itiraz ile malın teslimine hazır olunduğunun bildirilmesi” olduğu kanaatine varılmıştır. Çünkü davalı bu beyanla, açıkça malların nerede ve nasıl teslime hazır olunduğu ve belirlenen bir süre içerisinde gelip alınmasını açıkça belirtmemiştir. Davacının gönderilen malları teslim almaktan imtina ettiğine dair de bir belge olmaması nedeniyle de, artık davacının temerrüdünden de bahsedilemeyecektir.
Davalı tarafından gönderilen bu ihtarnamenin temerrüt ihtarı olarak kabul edilmesi halinde ise, yukarıda izah edildiği üzere, davalı borcundan kendiliğinden kurtulamamakta, masrafları kendisine ait olmak üzere tevdi edilmesini talep etmek durumundadır. Huzurdaki olayda davalının tevdi talep ettiği yönünde herhangi bir bilgi belge mevcut olmayıp, kendilerinin de bu yönde bir iddiası mevcut değildir. Dolayısı ile davalı da davacı gibi sözleşmeyle borçlandığı edimden halen kurtulmuş değildir.
Yukarıda izah edildiği üzere davacı, usulüne uygun olarak davalı tarafa temerrüt ihtarı ve dönme beyanı göndermediği için sözleşme ayakta kalmaya devam etmiştir. Davacının dönme beyanı yokken, dönmeden kaynaklanan tazimat taleplerini ileri sürmesi mümkün olmadığı gibi davacının dava dilekçesinde tazminat talebi de bulunmamaktadır.
Tüm bu nedenlerle asıl davada, davacının sözleşmenin feshi, davacının sözleşme nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, davacının; davalının elinde bulunan çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, terditli çekler nedeniyle yapılan ödemenin faizi ile birlikte tahsili, davalıya bedeli ödenen ancak teslimi yapılmayan ürün bedeli olan—— faizi ile birlikte tahsili taleplerine ilişkin davaların reddine karar vermek gerekmiştir.
26-Birleşen dava yönünden inceleme ve değerlendirme: Birleşen davada, davacı, asıl dava davalısı ile birleşen dava davalısının muvazaalı olarak hareket ettiğini iddia ederek, davalının muvazaalı olarak çekleri diğer davalıya ciro ettiğini ifade etmektedir. Esasen davacı muvazaadan bahsetmekte ise de, kambiyo hukukunda söz konusu olan muvazaa değil, gizli tahsil cirosu olup olmadığıdır.
Davacının sözleşme ile üstlendiği borç için çek vermesi ifa uğruna edadır. İfa uğruna eda sözleşme ile kararlaştırılan şeyin verilmesi değil, alacaklının aldığı şeyi paraya çevirerek alacağını tahsil etmesi yöntemine denir. —— birçok kararında satım bedeli karşılığında çek verilmesini ifa uğruna ——-olarak kabul etmekte, çekin verilmesi tek başına ödeme olarak kabul edilmemekte, çekin ödenmesi durumunda borç ödenmiş kabul edilmektedir. Davacının davalı ile imzaladığı satım sözleşmesinin karşılığında çek düzenleyerek teslim etmesi ile davacı borcundan kurtulmayacak, çek bedelinin ödenmesi ile borcundan kurtulacaktır.
Kıymetli evrakta ciro emre yazılı senetlerin yazılı devir şeklidir ve ciro esas itibariyle alacağın temliki hükümlerinden başka sonuçlar doğurur. Amacına göre ciro; temlik cirosu, tahsil cirosu ve teminat cirosu olarak ayrılır.
Temlik cirosu, senetteki tüm hakların devralana geçirilmesi amacıyla yapılır. Tahsil cirosunda ise evrakı teslim alan hamil, devredenin temsilcisi durumundadır. Bunun sonucu olarak da muhatap cirantaya karşı sahip olduğu tüm hakları tahsil cirosuyla devralan hamile karşı da ileri sürebilir. Ancak tahsil cirosu, “tahsil içindir” “kabz içindir” gibi tahsil veya vekâleten yapıldığını gösteren ifadelerle yapılır . Kanunda ciro türleri arasında sayılmasa da “gizli veya inançlı tahsil cirosunun” varlığı doktrinde kabul edilmektedir. Bu ciroda, evrakın temlik cirosu olarak verilmesine ve dış görünüşte hamilin tam hak sahibi olarak görünmesine rağmen, gerçekte hamil hakları kendi adına fakat başkası hesabına ——-ileri sürmektedir. Yani vekâleten hareket etmektedir. Doktrinde borçlunun cironun gizli tahsil cirosu olduğunu ispat etmesi şartıyla ciro edene karşı ileri sürme hakkı olduğu tüm şahsi defileri hamile karşı da ileri sürebileceği kabul edilmektedir.
Davacı da esasen asıl dava ile birleşen dava davalıları arasındaki cironun görünüşte temlik cirosu olmasına karşın esasen bir tahsil cirosu olduğunu iddia ederek, birleşen dava ile asıl dava davalısına karşı ileri sürmek istediği defileri, birleşen dava davalısına karşı da ileri sürmekte olup, davacının bu iddiasını kanıtlar mahiyette hukuken geçerli bir belge veya bilgi sunmadığından TTK’nin 687. Maddesi uyarınca birleşen davanın kanıtlanamaması nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
ASIL DAVADA,
1-Davacının sözleşmenin feshi, davacının sözleşme nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, davacının; davalının elinde bulunan çekler nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, terditli çekler nedeniyle yapılan ödemenin faizi ile birlikte tahsili, davalıya bedeli ödenen ancak teslimi yapılmayan ürün bedeli olan —– faizi ile birlikte tahsili taleplerine ilişkin davaların REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 59,30 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken yatırılan 5.464,07 TL peşin harç ile 14.07.2016 tarihli ——— yatırılan 9.616 TL peşin harç olmak üzere toplam 15.080,07 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 15.020,77 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 61.208,34 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
BİRLEŞEN ——- DOSYASINDA;
1-Davalının elinde bulunan çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti, terditli davalıya ödeme yapılırsa çek bedellerinin iadesi taleplerine ilişkin davanın REDDİNE,
2-Davalı tarafın tazminat talebinin REDDİNE,
3-Harçlar yasasına göre alınması gerekli 59,30 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken birleşen dava dosyasına yatırılan 29,20 TL peşin harç ile 02.10.2018 tarihli —– Mahkememiz dava dosyasına yatırılan 3.740 TL peşin harç olmak üzere toplam 3.769,20 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 3.709,90 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından sarf edilen 11 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca takdir edilen 23.850 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair, davacı-birleşen dava davacısı vekili ——- karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ————– Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar okundu, ana hatlarıyla anlatıldı. 27.10.2021