Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/850 E. 2019/306 K. 13.03.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO : 2016/850 Esas
KARAR NO : 2019/306
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ: 01/07/2016
KARAR TARİHİ: 13/03/2019
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı şirketin %40 paylı ortağı olduğunu, diğer ortağın eşi ——- payını devraldığını, —- sayılı ve 16-08-2012 tarihli Ortaklar Kurulu Kaarı ile 10 yıllık süre ile müdür olarak atanmasına karar verildiğini, şirketin diğer ortağı …”in müvekkilinin yokluğunda, tek başına düzenlediği 07-01-2013 tarihli ortaklar kurulu kararı ile müvekkilinin müdürlüğünün sona erdirilmesine ve kendisinin 10 yıl süre ile müdiir unvanı ile yetkili kılınmasına karar verdiğini, bu kararın İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——- Esas sayılı hükmü ile iptal edildiğini, müvekkilinin hisselerini devraldığı ———– aynı zamanda şirketi temsil ve ilzama yetkili müdür olup devir temlik sözleşmesine rağmen kötü niyetli olarak müdürlükten istifa etmemiş olduğunu, bu hususu müvekkilinden saklayarak———— tarih vc———– sayılı ———- Gazetesi’ııde haksız ve mesnetsiz olarak çağrısı ve toplantısı yapılan ortaklar kurulu kararlarını yayımladıklarını, ilgili kararla ——-…’i 10 yıllığına müdür olarak seçtiğini ve yine ——- hukuka aykırı olarak aylık net —–TL ücret ödenmesine karar verildiğini. ——— şans oyunları ve iddia bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, …’in ortaklık ilişkisinin başladığı 2009 yılından bu yana işyerini tek başına işlettiğini, tek taraflı kararları ile şirketi borç altına soktuğunu, şirket borçlarını ve müvekkilinin kar payını ödemediğini, vergileri ve bankalardan şirket adına alman kredileri müvekkilinin tek başına ödediğini, tüm bunları şirketin ticari geleceğinin tehlikeye düşmemesi adına yaptığını, …’in müvekkilini işyerine sokmadığını, müvekkilinin %40 paya sahip olduğu işletmeden hiçbir kazanç sağlayamadığını, şirket kazançlarının hiçbir şekilde müvekkiline bildirilınediğini, buna ilişkin olarak İstanbul Anadolu I. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ———E. sayılı dosyası ile dava açıldığını, …’in müşterek şirketi zarara uğrattığım, şirkette ——— Müdürlüğüne ait iki adet makine bulunduğunu, söz konusu makinelerin müşterek şirket üzerine zimmetli olııp müvekkilinin de yetkili müdür olması sebebi ile sorumlu olduğunu, müvekkilinin oıtaklığa şahsi hesaplarından aktarımlarda bulunduğunu, müvekkili münhasıran yetkili olmasına rağmen şirket faaliyetlerinin yasaya aykırı olarak ve ortaklık hakları gözetilmeksizin diğer ortak … tarafından yürütüldüğünü, şirket faaliyetleri ve mali tablolar hakkında müvekkiline herhangi bir açıklama yapılmadığını, şirketin çok kötü idare edildiğini ve vergi borçlan ile diğer yasal mükellefiyetlerin ödenmediğini öğrendiklerini, …’in şirket faaliyetlerinden elde edilen gelirleri yasaya aykırı şekilde kendi hesabına aktardığını, kar elde etmek amacıyla gayri resmi işlemler yaptığını öğrendiklerini, şirketi fiilen yöneten ortak …’in görevlerini tedbirli bir yöneticinin ö/.eniyle yerine getirmek ve şirket menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altında olduğu halde buna uymadığını, hukuka aykırı olarak toplanılan son ortaklar kurulu toplantısındaki kararlara binaen usulsüz olarak her ay şirketten ödeme aldığını, müvekkilinin azınlık paya sahip paydaş olarak haklı sebeplerin varlığı halinde tasfiye davası açarak şirketin feshini talep edebileceğini ve haklı neden sayılabilecek durumların da oluştuğunu iddia ederek, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine, şirkete kayyım atanmasına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davanın haksız ve dayanaksız olduğunu, fesih ve tasfiye talebinin reddi gerektiğini, şirkette davacının %40, …’in %60 hisseye sahip olduğunu, eski paydaş ———– müdürlüğünün sonlandırılmadığını, davacının şirkete ortak olduğu tarihte şirketin kayda değer borcu bulunmadığı gibi davacının devir aldığı hisselerin bir kısım bedellerini de şirketten elde ettiği kazanç ile geri ödediğini, davacı vergi ödemesine hisse nispetinde katılmak istemediğinden ortaklar arasında güvensizlik probleminin baş gösterdiğini, şirketin vergi borcunun daha önce diğer ortak … tarafından yapılan yapılandırma taksitleri davacının müdürlük yaptığı dönemde ödenmediğinden yükseldiğini, davacının maruz kaldığını iddia ettiği tüm durumların kendisinin müdürlük yaptığı dönemde yaşandığını, davacının diğer ortağa kar payı ödemediğini, şirketin borçlarını ve vergi ödemelerini düzenli olarak yapmadığını, genel kurulu toplama görevini ifa etmediğini, müdürlüğe atandıktan sonra şirket muhasebesini değiştirdiğini, rayicin üzerinde bir bedelle yeni bir muhasebeci ile anlaşmak sureti ile şirketi gereksiz yere zarara uğrattığını, – ——- müdürlüğünü davacıdan sakladığı ve kötü niyette hareket elliği yönündeki iddiaların asılsız olduğunu, davacının ——- kayıtları ve gazete ilanları karşısında paydaşı olduğu bir şirketin yetkililerini bilmemesi veya bu durumun kötü niyetle kendisinden saklanabilmesinin mümkün olmadığını, davacının …’in kendisine gönderdiği genel kurul davetini geri çevirdiğini, yapılan genel kurul çağrısı ve toplantısının TTK’na uygun olduğunu, davacının şirket hakkında herhangi bir bilgi alamadığı yönündeki iddiasının yerinde olmadığını, müvekkili firmanın resmi kurumlar aracılığı ile iş yaptığını, herhangi bir kazancın saklanmasının ya da diğer ortağı zarara uğratmak maksadı ile kaçırılmasının mümkün olmayacağını, tüm kayıtların gerçeği yansıttığını, paydaşlar arasında davacıdan kaynaklanan sebeplerle güvensizlik doğduğunu, davacının payının gerçek değerinin ödenmesi sureti ile ortaklıktan çıkarılmasının hem paydaşların hem de şirketin lehine olacağını savunarak; şirketin fesih ve tasfiyesi talebinin reddi ile davacının payının gerçek değerinin ödenmesi sureti ile ortaklıktan çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE ÇEKİŞME KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava; limited şirketin fesih ve tasfiyesi istemine ilişkindir.
Davanın dayanağı TTK’nin 636/3. maddesidir.
Davacı vekili, 19/12/2018 ve 13/03/2019 tarihli duruşmalarda ayrılma akçesi talebi olmadığını beyan etmiştir.
Buna göre, taraflar arasındaki uyuşmazlığın; “davalı şirketin davacı dışındaki ortağı dava dışı …’in şirketi tek başına işletip işletmediği, şirketi davacının zararına olarak borç altına sokup sokmadığı, davacının kâr payını ödeyip ödemediği, davacının şirkete alınıp alınmadığı, davacının davalı şirketin fesih ve tasfiyesini istemekte haklı olup olmadığı, davalı şirketin kâr edip etmediği, davalı şirketin tasfiyesi yerine davacının ortaklıktan çıkarılmasına karar vermenin daha uygun olup olmadığı” noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-İlgili mevzuat:
TTK’nin “Özen ve Bağlılık yükümü, Rekabet Yasağı” başlıklı 626. Maddesi; “(1) Müdürler ve yönetimle görevli kişiler, görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlüdürler. 202 ilâ 205 inci madde hükümleri saklıdır.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş veya diğer tüm ortaklar yazılı olarak izin vermemişse, müdürler şirketle rekabet oluşturan bir faaliyette bulunamazlar. Şirket sözleşmesi ortakların onayı yerine ortaklar genel kurulunun onay kararını öngörebilir.
(3) Müdürler de ortaklar için öngörülmüş bulunan bağlılık borcuna tabidir.” hükmünü haizdir.
TTK’nin “Sona erme sebepleri ve sona ermenin sonuçları” başlıklı 636. Maddesi; “(1) Limited şirket aşağıdaki hâllerde sona erer:
a) Şirket sözleşmesinde öngörülen sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesiyle.
b) Genel kurul kararı ile.
c) İflasın açılması ile.
d) Kanunda öngörülen diğer sona erme hâllerinde.
(2) Uzun süreden beri şirketin kanunen gerekli organlarından biri mevcut değilse veya genel kurul toplanamıyorsa, ortaklardan veya şirket alacaklılarından birinin şirketin feshini istemesi üzerine şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesi, müdürleri dinleyerek şirketin, durumunu Kanuna uygun hâle getirmesi için bir süre belirler, buna rağmen durum düzeltilmezse, şirketin feshine karar verir.
(3) Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.
(4) Fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabilir.
(5) Sona ermenin sonuçlarına anonim şirketlere ilişkin hükümler uygulanır.” hükmünü haizdir.
TTK’nin “Çıkma ve çıkarılma” başlıklı 638. Maddesi; “(1) Şirket sözleşmesi, ortaklara şirketten çıkma hakkını tanıyabilir, bu hakkın kullanılmasını belirli şartlara bağlayabilir.
(2) Her ortak, haklı sebeplerin varlığında şirketten çıkmasına karar verilmesi için dava açabilir. Mahkeme istem üzerine, dava süresince, davacının ortaklıktan doğan hak ve borçlarından bazılarının veya tümünün dondurulmasına veya davacı ortağın durumunun teminat altına alınması amacıyla diğer önlemlere karar verebilir.” hükmünü haizdir.
TTK’nin “Ayrılma akçesi” başlıklı 641. Maddesi “(1) Ortak şirketten ayrıldığı takdirde, esas sermaye payının gerçek değerine uyan ayrılma akçesini istem hakkını haizdir.
(2) Şirket sözleşmesinde öngörülen ayrılma hakkı dolayısıyla, şirket sözleşmeleri ayrılma akçesini farklı bir şekilde düzenleyebilirler.” hükmünü haizdir.
3- Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
Taraf delilleri toplanarak konusunda uzman bilirkişi kurulundan raporlar alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Davalı ———Müdürlüğü’nde —sicil numarasıyla kayıtlı olup, – tarihinde tescil edilerek 49 yıl süreli olarak kurulmuştur.
Şirketin sermayesi —-.- T.L. sı olup bu sermayenin; —– T.L.’lik kısmı …’c, —.- T.L.’lik kısmı davacı …’ya aittir.
Davacı … ———, davalı şirkete 25-05-2009 tarihinde hisse devir almak suretiyle ortak olmuştur.
Ana sözleşme ile ilk 10 yıl için … ve———- şirket müdürü seçilmişlerdir.
Ortaklar kurulunun 03-05-2012 tarihli toplantısında; “Şirket ortaklarından …’in müdürlüğünün devam etmesine ve şirketin diğer ortağı ——– şirket müdürü olarak seçilmesine, şirket ortakları o/arak 5 yıl süre ile şirket unvanı altına beraber atacakları müşterek imzaları ile şirketi her konuda temsil ve ilzam etmelerine” karar verilmiştir. Bu karar —- tarihinde tescil edilmiş, — tarihli ve — sayılı — — Cıa/etesi’nde yayımlanmıştır.
Ortaklar kurulunun ——- tarihli toplantısında ise; “Şirket müdürlerinden … ‘in müdürlükten islijasmın kabttlii, karar tarihinden itibaren 10yıl süre ile ——— şirket müdürü olarak atanması” kararlaştırılmıştır. Bli karar ——- tarihinde tescil edilmiş, ——– tarihli ve —– sayılı ———— Gazetesi’ndc yayımlanmıştır.
Ortaklar kurulunun ——— tarihli toplantısında; “…’in şirket müdürlüğüne seçilmesine, …’nın müdürlüğünün sona erdirilmesine” karar verilmiş olup, ilgili karar, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkeıııesi’nin ————- esas sayılı kararı ile iptal edilmiştir.
Ortaklar kurulunun ——— tarihli toplantısında; /——— müdürlük süresinin bitmesi sebebiyle şirket hissedarlarından …’in 10 yıl süreyle müdür olarak şirketi münferit imzası ile temsil ve ilzam etmesi” kabul edilmiştir. Bu karar 08-06-2016 tarihinde tescil edilmiş, ——– tarihli ve — sayılı ———-Gazetesi’nde yayınlanmıştır.
Türk Ticaret Kanunu’nun limited şirketlerle ilgili 636’ıncı maddesinin 3’üncü fıkrasında; “Haklı sebeplerin varlığında, her ortak mahkemeden şirketin feshini isteyebilir. Mahkeme, istem yerine, davacı ortağa payının gerçek değerinin ödenmesine ve davacı ortağın şirketten çıkarılmasına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme hükmedebilir.” denmektedir.
Bilindiği üzere Yargıtay Onbirinci Hukuk Dairesi’nin yerleşik görüşü “Kusurlu olan ortağın fesih ve tasfiye isteyemeyeceği” yönündedir (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi, Esas No:2007/7073, Karar No:2009/1889, Karar Tarihi:17-02-2009).
Yargıtay kararlarına göre; haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın/ortakların, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendilerinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan / ortaklardan kaynaklandığının kanıtlanması gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun 636’ıncı maddesinin gerekçesi; “Şirketin kişisel niteliği göz önünde tutularak ve 639’uncu maddenin birinci fıkrası da dikkate alınarak her ortağa haklı sebeplerle şirketin feshini isteme hakkı tanınmıştır. İsviçre’nin ön tasarısında da yer alan bu hak ortağın çoğunluğa karşı konumunu kuvvetlendirecektir. Ortağa tanınan bu hak anonim şirketlerdeki 531’inci maddede yer alan hükme paralel olarak düzenlenmiş ve yargıca şirketin yararına geniş müdahale hakkı tanınmıştır.” şeklindedir.
Görüleceği üzere söz konusu gerekçede; “Ortağa tanınan bu hakkın anonim şirketlerdeki 531’inci maddede yer alan hükme paralel olarak düzenlendiği ve yargıca şirketin yararına geniş müdahale hakkı tanındığı” belirtilmektedir. Bu nedenle anonim şirketler ile ilgili 531’inci maddenin gerekçesine de yer vermek yerinde olacaktır. 531’inci maddenin gerekçesine göre; haklı sebep tasarıda tanımlanmamış, haklı sebepler örnek olarak da gösterilmemiş, bu kavramın niteliklerinin gösterilmesi ve tanımlanması yargı kararlarıyla öğretiye bırakılmıştır. İsviçre öğretisinde genel kurulun birçok kez kanuna aykırı bir şekilde toplantıya çağrılmış olması, azlık hakları ile bireysel hakların devamlı ihlali, özellikle bilgi alma ve inceleme haklarının engellenmesi, şirketin sürekli zarar etmesi, dağıtılan kâr payının düzenli azalması, haklı sebep sayılmıştır. Buna karşılık varsayımlar ve olumsuz beklentiler haklı sebep sayılmamıştır. İleri sürülen sebeplerin haklı olup olmadığına karar verecek olan mahkemedir. Mahkeme sebepleri haklı bulsa bile fesih kararı vermek zorunda değildir. Şirketin feshini haklı kılan sebeplerin varlığına rağmen, yaşatılmasının ekonomik ve rasyonel açıdan daha doğru olacağına kanaat getiren mahkeme; şirketi feshetmek yerine, fesih talebinde bulunan pay sahiplerinin paylarının gerçek değerinin ödenmesine ve kendilerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir. Davacıya paranın kimin tarafından ve nasıl ödeneceği, bu payların geçici olarak şirketin iktisap edip edemeyeceği yargı kararlarına ve öğretideki görüşlere göre belirlenecektir.
Haklı sebepler, limited şirket ortaklarının bir araya gelmelerini sağlayan maddi ve kişisel sebepleri ortadan kaldıran böylece şirketin amacına ulaşmasını imkânsız kılan ya da ciddi bir şekilde güçleştiren ya da amacını tehlikeye sokan nedenlerdir. Doktrinde de haklı sebep, hukuki ilişkinin sürdürülmesini çekilmez hale getiren ve bozucu yenilik doğuran bir bildirim ve dava yolu ile hukuki ilişkiyi sona erdirmek veya değiştirmek yetkisinin kullanılmasını adil gösteren hukuki olgudur şeklinde tanımlanmıştır
Sebebin haklılığını değerlendirmek subjektif bir konudur. Ancak her somut olayda, yasal çıkma hakkına dayanarak şirketten ayrılmak isteyen ortağın gösterdiği sebebin, haklı olup olmadığının tespiti, çıkmak isteyen ortağın, şirketin ve diğer ortakların menfaatlerinin dikkate alınmasını gerektirir. Bu sebepten dolayı, haklı sebep, somut olayın özelliklerine göre değişebilir. Haklı sebep, doğrudan doğruya şirket ilişkisi veya ilgili ortağın şirketle ya da ortakların birbirileri ile ilişkisi yönünden mevcut olabilir.
Davalı limited şirket iki ortaklıdır. Dava konusu olayı incelediğimizde, ortakların bundan sonra bir araya gelmelerinin pek mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. Ancak, Yargıtay kararına göre; haklı nedenlerle fesih davası açılabilmesi için, davacı ortağın / ortakların, haklı nedenlerin ortaya çıkmasında kendilerinin eylem ve işlemlerinin katkısının bulunmaması, diğer bir anlatımla feshe dayanak gösterilen haklı nedenlerin diğer ortaktan / ortaklardan kaynaklandığının kanıtlanması gerekmektedir.
Dava, davalı şirketin ikinci ortağına ihbar edilmiştir. Dosyada mübrez belgelere göre şirketin diğer ortağı …’in şirketteki hissesi haczedilmiştir. Daha önce limited şirkette haczedilen ortaklık payı, şirket fesih ve tasfiye edilerek paraya çevrilirken, yeni TTK’ye göre anonim şirketlerdeki gibi haciz konulan hisse satılarak paraya çevrilmektedir. Böyle bir halde, davalı şirketin % 60 oranındaki hissesinin üçüncü kişinin eline geçmesi ihtimal dahilindedir. Bu da davacının talebi açısından bir haklı neden teşkil etmektedir.
Öte yandan davacı vekili, dava dilekçesinde davalı şirketin tasfiyesini istemişse de; davalının cevap dilekçesi ile davacının davalı şirketten çıkarılmasını talep etmiş, davacı vekili de 24-08-2016 tarihli cevaba cevap dilekçesinde, davacı tarafından ödenen bedelin yasal faiziyle kendisine iadesi ve şirketin mevcut borçlarından sorumlu tutulmaması kaydıyla şirketten çıkarılması hususunu gündeme getirmiştir.
Davacının, davalı şirketten çıkmasının Mahkememizce uygun görülmesi halinde, davalı şirketin mal varlığının konusunda uzman bilirkişiler tarafından tespit edilmesi, bu tespitlerden sonra davalı şirketin karar tarihine en yakın son bilançosunu ve kayıtlarını ibraz etmesi gerekmektedir. Çünkü, çıkma veya çıkarılma hallerinde ortağın sermaye payı hesap edilirken, karar tarihine en yakın bir tarihteki sermayenin rayiç değeri esas alınacaktır. Davacının alacak veya borçları da, ayrılma payı hesap edilirken, ayrılma payına ilâve edilecek veya düşülecektir. Yüksek Yargıtay’ın emsal kararları da bu şekildedir.
Bu nedenle Mahkememizce davacının ortaklık payının hesap edilmesi için dosyanın iki kişilik bilirkişi heyetine tevdiine karar verilmiş, ancak davacı vekili bilirkişi ücretini yatıramayacağını beyan etmiş, bu kez 19/12/2018 tarihli duruşmada “davalının cevap dilekçesi ile davacının davalı şirketten çıkarılmasını talep etmesi ve bu durumda davacının ayrılma akçesinin hesaplanması için bu kez delil avansı davalı tarafa yükletilmek suretiyle tekrar bilirkişi incelemesi kararı verilmiş, ancak davalı taraf da bilirkişi ücretini yatırmamıştır. Bu durumda, gerek davacı, gerekse davalı taraf ayrılma akçesinin hesaplanması için zorunlu olan bilirkişi ücretini yatırmadığından her iki tarafın “davacının, davalı şirketten çıkması/çıkarılması” taleplerinden vazgeçtikleri kanaatine varılmıştır.
Tüm bu nedenlerle, davalı şirketin fesih ve tasfiye edilmesi için haklı neden bulunduğu kanaatine varıldığından davanın kabulü ile davalı şirketin fesih ve tasfiyesine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile, 6102 s. TTK’nin 636/3. Maddesi uyarınca ——— sicil numarasında kayıtlı davalı …’nin FESİH VE TASFİYESİNE,
Tasfiye memuru olarak ——— atanmasına,
5.000,00 TL tasfiye memuru ücretinin davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılmasına,
5.000,00 TL tasfiye avansının davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılmasına,
Tasfiye memuru ücreti ve tasfiye avansı yatırıldığında ve karar kesinleştiğinde tasfiye memuruna görevinin tebliğine,
2-Alınması gereken 44,40 TL harcın peşin alınan 29,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 15,20 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 29,20 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.155,60 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca 2.725 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/03/2019