Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/736 E. 2018/542 K. 31.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İstanbul Anadolu
4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2016/736 Esas
KARAR NO : 2018/542

DAVA : Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/06/2016
KARAR TARİHİ : 31/05/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket adına kayıtlı —-plakalt aracın davacı sigorta şirketince no.lu poliçe kapsamında kasko sigortalı okluğunu, 12.02.2016 tarihinde gece 4.00 sularında — sevk ve idaresi altındaki —plakalı aracın önde seyretmekte olan —plakalı aracın ani fren yapması, havanın yağışlı ve yolun kaygan olması sebebiyle arkadan çarparak maddi hasadı bir trafik kazasına karıştığını, kaza anında sürücü —-‘ın aracından indiğini, — plakalı araçta bulunan —-ve — isimli kişilerle yaşanan tartışma nedeniyle, gecenin ilerleyen saatleri olması ve kaza yapılan yefde sürücü—-‘a yardım edebilecek kimsenin olmaması sebebiyle, sürücünün can güvenliğinin tehlikeye girdiğini düşünerek kaza yerinden ayrıldığını, 12.02.2016 günü Beylıkdüzü Polis Müdûrlüğü’ne bizzat kendisi giden —-‘ın durumu izah ettiğini, ekte sunulan 12.02.2016 tarih ve 18.30 saatli Yüzleşme Tutanağından da sabit olduğu üzere kazaya karışan—- plakalı araçta bulunan —- ve —- isimli kişilerin müvekkili şirket adına kayıtlı —- plakalı aracı kaza anında kullanan sürücü —-‘ı teşhis ettiklerini, yüzleşmenin akabinde,alkol oranının tespiti için sürücü —-‘öan 12.02.2016 günü saat 20.45’de— Devlet Hastanesinde kan örneği alındığını, Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlenen 16.02.2016 tarihli rapor ile kanında ALKOL bulunmadığını, yaşanan maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle müvekkili şirkete ait —- plakalı aracın büyük zarar gördüğünü, tamir ile tekrar kullanılması mümkün olmayan aracın PERT işlemine tabi tutulduğunu, ancak davacı sigorta şirketi yaşanan tüm olaylara ve yapılan başvurulara rağmen kasko sigortacısı sıfatıyla müvekkiline ait araçtaki zararı karşılamaktan imtina ederek iş bu davanın açılmasına sebebiyet verdiğini, dava konusu maddi hasarlı trafik kazasında müvekkiline ait aracı —- isimli kişinin kullandığı diğer araç içinde bulunan sürücü ve yolcular tarafından emniyet müdürlüğünde yapılan yüzleşme ile sabit olmasına ve araç sürücüsün kanında alkole rastlanmamasına rağmen, müvekkiline ait araçta meydana gelen hasarın karşılanmamasının kabul edilebilir olmadığını, sigorta şirketi sıfatıyla davacı yanın müvekkili şirketin oluşan tüm maddi zararının tamamını karşılaması gerektiğinden Sayın Mahkemeye müracaat ile şimdilik olmak kaydıyla, fazlaya ilişkin talep hakkı saklı tutularak 10.000 TL’nin tahsili için iş bu davanın açılmasının zorunluluk arz ettiğini beyan ile, müvekkili şirkete ait —- plakalı araçta 12.02 2016 tarihli kaza nedeniyle oluşan tüm maddi zararın fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TLlik kısmının, kasko sigortacısı sıfatıyla davalı sigorta şirketinden zararın tazmini için ilk müracaat tarihinden itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Davalı —-Sigorta Şirketi vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya bakmaya görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu, bu nedenle sayın mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekliğini, davaya konu kazaya ilişkin tazminat talebinin Sigorta Genel Şartları A 5.10 maddeleri gereğince teminat kapsamı dışında olması sebebiyle reddedildiğini, kazanın alkolün etkisiyle meydana gelmiş olduğunun aşikar olduğunu, davacıya ait —- plaka sayılı araç sürücüsü — ın kazanın hemen ardından olay mahallini terk etmiş ve araç maliki ve sürücüsü görevli polis memurlarınca aranana kadar kazaya ilişkin olarak ne ifade ne de kan örneği verdiklerini—- Sigorta Danışmanlığı Ltd.Şti araştırma görevlileri tarafından kazaya ilişkin yapılan ayrıntılı araştırmada kazanın alkolün etkisiyle meydana gelmiş olduğunun tespit edildiğini, kazadan üç-beş saat sonra mağdur —-‘nun görevli memurlarca alınan ifadesinde; — plaka sayılı aracın aniden arkadan gelerek kendilerine çarptığını, çarpmanın etkisiyle üç dört takla att)klarını,aracında bulunan —-isimli arkadaşının ön camdan fırladığını, davacıya ait araç sürücüsünün alkol koktuğunu ve bu sürücüyü kendilerine çarpan araçla aynı model başka bir aracın olay mahalline gelerek alıp kaçtığını beyan ettiğini, yine —araştırma raporunda; “Adli Tıp kurumundan alınan kan örneği ile ilgili olarak yapılan araştırma değerlendirme sonuçlarında araç sürücüsünün kazadan 16 saat sonra kan örneğinin alındığı hesaplandığında şahsın 0.240 promil derecesinde alkollü olabileceği ve bu nedenle olay yerinden kaçtığı kanaati oluştuğunun” belirtildiği, davacıya ait araç sürücüsünün olay mahallini terk etmiş olmasına ilişkin iddianın hiç de inandırıcı olmadığını, davacı tarafın aracı içinde bulunan iki kişinin ambulansla hastaneye sevk edilecek şekilde yaralandıklarını, kendi canlarının derdine düşmüş bu kişilerin bir başkasının can güvenliğine tehdit oluşturabilme» için olağanüstü güçlere sahip olması gerektiğini, meydana gelen kaza neticesinde davacı araç sürücüsünün ve kendisine yardım eden kişinin tutumunun ne insani ne de vicdani bakımdan aklı selim kişiler tarafından yapılabilecek bir davranış olmadığını, davaya konu araç üzerinde rehin hakkı bulunan kurumun muvafakati alınmadan davaya devam edilemeyeceğini beyan ile,her türlü dava açma hakkı saklı kalmak kaydıyla davanın reddini talep etmiştir.
Mahkememizce yapılan yargılama ve dosya içeresinde toplanan delillerin bir bütün olarak irdelenmesi sonucu;
Dava, kasko sigorta poliçesi kapsamında ödeme istemine ilişkindir.
12.02.2016 günü saat 04.30 sıralarında, dava dışı —-‘ in kullandığı davacıya ait —- plaka sayılı araç ile dava dışı —- ın yolcu olarak bulunduğu ve dava dışı—yönetimindeki — plaka sayılı araç arasında maddi hasarlı trafik kazası yaşandığı, kazadan sonra Çetin’ in olay yerinden uzaklaştığı,
16.02.2016 tarihli ATK raporunda, olay anından 16 saat 7 dakika sonra koruyucu olmaksızın —‘ e ait olduğu bildirilen kan üzerinde yapılan incelemede alkol bulunmadığı tespitinin yapıldığı,
—‘ in kolluk beyanında, kaza sonrası yaralandıklarını, — ile aralarında tartışma çıktığını, olaydan sonra başka bir aracın —-‘i alıp götürdüğünü beyan ettiği,
—-‘ ın kolluk beyanında, —‘ in alkol koktuğunu, — ile aralarında tartışma çıktığını, olaydan sonra başka bir aracın —-‘i alıp götürdüğünü beyan ettiği,
—‘ in kolluk beyanında, diğer araçtan inen iki şahsın üzerine yürümesi ve aralarında tartışma çıkması sebebiyle korktuğunu, bu nedenle olay yerinden ayrıldığını, alkollü olmadığını beyan ettiği görülmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kaskolu araç sürücüsünün kazadan sonra olay yerini terk etmesinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı ve kaza yerinin terki nedeniyle kazada oluşan hasarın poliçe teminatı kapsamında olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
TTK’ nın 1409/1. maddesi uyarınca, sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir. Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise, bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5. maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir. Sigortalı, Kasko Poliçesi Genel Şartları’ nın A.5. maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer. A.5.10. maddesinde, “zorunlu haller (tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma vb) hariç olmak üzere bu maddenin 5.4 ve 5.5 nolu bendlerdeki ihlaller nedeniyle, sürücünün kimliğinin tespit edilmesini engellemek için kaza yerinden ayrılma” denilmek suretiyle, maddede ifade olunan haller ile benzer haller dışında olay yerini terkin, zararın teminat dışı olmasına yol açacağı kabul edilmiştir.
Yukarıda anılan kanun ve sigorta genel şartları gereği, kural olarak zararın teminat dışı olduğunu ispat yükü, davalı sigortacıda bulunsa da; somut olayın özellikleri ve bilhassa davacıya ait aracın sürücüsü olan —-‘ in, can güvenliği nedeniyle olay yerinden ayrılmak zorunda kalmış olsa dahi en kısa sürede ilgili kolluk birimine başvurması gerekirken bunu yapmadığı, aracı olay yerine bırakarak yaklaşık 6 saat sonra kolluk birimlerine başvurduğu, kazanın oluş biçimi ve meydana geldiği saat gözetildiğinde, haklı sebeple olay yerini terkin ötesine geçen bir durum bulunduğu ve sürücünün kaza anında alkollü olmadığını ispat yükünün, davacı sigortalıya geçtiği kabul edilmiştir (benzer mahiyette Y. 17 HD’ nin 2016/11677-2017/6905 E-K sayılı ilamı).
Kabul edilen bu tespite karşın, davacı tarafça, sigortalı araç sürücüsünün olay anında alkollü olmadığının ispatına yönelik olay anından 16 saat sonra koruyucu olmaksızın ATK’ ya sunulan kan üzerinde yapılan inceleme neticesinde sürücüde alkol bulunmadığı tespitine yönelik ATK raporu sunulmuş ise de, olay anında sürücünün haklı bir neden olmaksızın olay yerini terketmiş olması, ATK raporunun uzunca bir süre sonra düzenlenmiş olması sebebiyle raporda da belirtildiği üzere gerçeği yansıtma ihtimalinin düşüklüğü ve dava dışı —-‘ ın kollukta —‘ in alkol koktuğuna ilişkin beyanı dikkate alındığında, olayın örgüsü ve oluşu itibariyle sigortalı araç sürücüsünün olay anında alkollü olduğu sabit görülmüştür.
Genel Şartların A.5.5.maddesinde “Teminat dışı kalan zararlar” kenar başlığı altında; taşıtın Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararların, kasko poliçe teminatı dışında olduğu belirtilmiştir. Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağından davanın reddine, aksi halde kabulüne karar verilmesi gerekeceği ilkesi benimsenmektedir (YHGK 23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840 sayılı ilamı, 19.4.2000 gün ve 2000/11-806-801 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-273 sayılı ilamı, 15.4.1998 gün ve 1998/11-258-73 sayılı ilamı, Y.11.HD.nin 23.2.2004 gün ve 2004/7094-1654 sayılı ilamı).
Olay anında alkollü olduğu değerlendirilen sürücüye dair alınan heyet bilirkişi raporunda özetle, kandaki alkol oranı saatte 0.15 promil düştüğü, bu nedenle olay anında —-‘ in en fazla 2.4 promil alkollü sayılabileceği, kazanın oluş saati, şekli ve hava koşulları itibariyle alkolün etkisi olmadan da böyle bir kazanın meydana gelebileceği, kazanın münhasıran alkolün etkisi ile meydana geldiğinin söylenemeyeceği tespit edilmiştir.
Dosyada mevcut bilgi ve belgelerle uyumlu, açıklayıcı ve denetime elverişli işbu tespitler mahkememizce de benimsenmiş olup, bu kapsamda meydana gelen hasarın teminat kapsamında kaldığı değerlendirilmiştir.
05.09.2017 ve 18.01.2018 tarihli iki farklı teknik bilirkişiden alınan raporda da, hasar tutarının 27.000 TL olduğu tespit edilmiştir.
İki farklı teknik bilirkişice düzenlenen raporların birbiriyle uyumlu, teknik verilere dayalı ve denetime elverişli, piyasa koşulları kapsamında mevcut bilgi ve belgelerin irdelenmesi neticesinde düzenlemiş olması dikkate alındığında, işbu rapor içerikleri makul kabul edilmiştir.
Davanın belirsiz alacak davası olduğu dikkate alınarak davalının ıslah ile artırılan kısma yönelik zamanaşımı itirazına itibar edilmemiştir (benzer mahiyette Y. 17 HD’ nin 2016/16457-2017/11000 E-K sayılı ilamı).
Benimsenen işbu raporlar doğrultusunda, teminat kapsamında kalan maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle davalı tarafından poliçe kapsamında ödenmesi gerekli hasar bedelinin 27.000 TL olduğu, davanın açılmasından evvel davalıya başvurulmuş olmasına rağmen temerrüt tarihinin kesin bir şekilde tespit edilemediği kabul edilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Açılan davanın KABULÜ ile,
27.000 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
Karar tarihinde alınması gerekli 1.844,37 TL harcın davacı tarafça peşin olarak yatırılan (170,78+600,00) 770,78 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.073,59 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Davacı tarafından yapılan tebligat gideri, müzekkere gideri, bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.851,60 TL yargılama gideri ve davacı tarafından peşin olarak yatırılan 770,78 TL harç toplamı 3.622,38 TL nin davalı taraftan tahsili ile davacı taraf ödenmesine,
Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde geçerli A.A.Ü.T. deki esaslara göre belirlenen 3.240,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde BAM nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 31/05/2018