Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/681 E. 2020/370 K. 08.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/1078 Esas
KARAR NO: 2020/369
DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/09/2018
KARAR TARİHİ : 08/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklanan cari hesap borcundan dolayı takip borçlularından —–dayanağı çeki verdiğini, Ancak takip dayanağı çek —– kaybettiğini , bunun üzrine bahse konu çek’e ödeme yasağı kararı alındığını , bahse konu çek sahte imza ile cirolandığını , ciro silsilesinin kopuk olduğunu, işbu çekten dolayı borcunun bulunmadığını, çeki uhdesinde kaybeden——–sonraki cirantalar arasında herhangi bir ticari İlişki bulunmadığını, çek kaybolduktan sonra ise davacı tarafından yetkili hamile kaybolan çek yerine yeni çek tanzim edilerek verildiğini buna rağmen bu çek ile ilgili olarak davalı müvekkil tarafından —— sayılı dosyasından başlatılan kambiyo senetlerine mahsus ilamsız takibe konu edildiğini ,borcu olmadığını , kendilerine karşı takip yapılamayacağını takip alacaklısının kötüniyetli olduğunu bu nedenle %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacıtarafın dava dilekçesinde belirttiği hususların hiçbirinin, çek bedelinin çekin yasal ve meşru hamili olan müvekkiline ödenmesine engel teşkil eden hususlar olmadığını, öne sürülen iddiaların hiçbiri keşideci davacı açısından,ödemeden kaçınmak için haklı bir neden oluşturmadığını, bunların hiçbiri müvekkilini ilgilendiren hususlar olmadığını, takibe konu çekin müvekkiline , muntazam ciro silsilesi yolu ile intikal ettiğini, müvekkilinin çekin hamili olup iş bu çek ciro yolu ile en son müvekkiline intikal ettiği için ve çeki bankaya ibraz eden en son ciranta olması sebebiyle, müvekkili çekin yetkili ve meşru hamili olduğnu, çekin iddia edildiği gibi çek keşidecisinden sonra çek üzerinde cirosu bulunan bir başka şahsa ödenip ödenmediği hususunun müvekkilini ilgilendiren bir husus olmadığını, müvekkili çekin en son hamili olup çeki elinde bulunduran sıfatı ile kambiyo senedine sıkı sıkıya bağlı hakkın sahibi bulunduğunu, —— takibine konu çekin keşidecisi olduğunu, çek keşidecisi açısından çekin kime ödeneceğinin hiçbir öneminin olmadığını, çek keşidecisinden sonra çek üzerinde cirosu bulunan cirantalara arasındaki çekişmeler keşideciyi bağlamayacağını çek keşidecisinin ancak ve ancak imza kendisine ait değilse bu itirazı herkese karşı öne sürebileceğini, yoksa kendisinden sonra yani çek keşide edildikten sonra çek üzerinde cirosu bulunan herhangi bir cirantanın öne sürebileceği itirazları yada kendisinden sonraki cirantaya karşı öne sürebileceği şahsi bir defiyi öne sürerek diğer cirantalara karşı böyle bir sebebe dayanarak dava açamayacağını bu nedenlerle takibin durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasını dava sonunda da davanın reddine karar verilmesini, haksız açılan bu dava nedeniyle davacı tarafın asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına mahkum edilmesini dava masraflarının ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini vekaleten talep etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ ve GEREKÇE:
Dava, kıymetli evraktan kaynaklanan menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkili tarafından—–keşide edilen —- Şubesi , —- keşide tarihli,— seri no’lu —- bedelli çeke istinaden———- sayılı dosyası ile müvekkili hakkında takip başlatıldığını, söz konusu çekin Lehdar———–uhdesinde iken kaybolduğunu ve çeklerin iptali için çek iptal davası açıldığını ve ödeme yasağı konulduğunu, söz konusu çek üzerinde lehtar adına atılan ciro imzasının sahte olduğunu ve davalının yetkimi hamil olmadığını ve müvekkilinin takibe konu çekten sorumlu olmadığını iddia etmekte, davalı vekili ise müvekkilinin iyiniyetli yetkili hamil olduğunu, davacının öne sürdüğü sebeplerin hiçbirinin çek bedelinin, çekin yasal ve meşru hamil olan müvekkiline ödenmesine engel teşkil eden hususlar olmadığını savunmaktadır.
——– sayılı dosyasının incelenmesinde davalının —- tarihinde davalı aleyhine —- keşide tarihli,—- seri no’lu ——bedelli çeke istinaden takip başlatmış, takibin kesinleşmesi üzerine davacı vekili “1” yıllık hak düşürücü süre içerisinde İİK 72. Maddesi uyarınca menfi tespit davası açmıştır.
——— sayılı dosyasının incelenmesinde, dava dışı Lehdar —- davaya konu çekin zayi nedeniyle iptalini talep ettiği ve mahkemece ön inceleme duruşmasında dava dışı Lehdar ——- söz konusu çekin mahkememiz dosyasında davalı olan ——– elinde olduğu anlaşılması nedeniyle çek istirdat davası açması için süre verdiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekili takibe konu çekin müvekkili tarafından dava dışı Lehdar ———- keşide edildiğini ancak lehtarın ciro imzasının sahte olduğunu ileri sürerek müvekkili lehine menfi tespit talep etmektedir.
6102 sayılı TTK’nın 818. (eTTK.nun 730) maddesi yollaması ile çeklerde de uygulanması gereken aynı yasanın 677. (eTTK.nun589) maddesi uyarınca ”bir poliçe, poliçe ile borçlanmaya ehil olmayan kişilerin imzasını sahte imzaları, hayali kişilerin imzalarını veya imzalayan ya da adlarına imzalanmış olan kişileri herhangi bir sebeple bağlamayan imzaları içerirse, diğer imzaların geçerliliği bundan etkilenmez”. İmzaların bağımsızlığı (istiklali) şeklinde tanımlanan bu ilke, poliçeye atılan her geçerli imzanın (keşidecinin, cirantanın, avalistin, kabul eden muhatabın imzası gibi) sahibini bağladığını, geçersiz imzanın sahiplerini sorumlu kılmamalarına rağmen poliçenin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ifade eder. Geçerli imzaların sahipleri, başkasının imzasının geçersiz olduğunu ileri sürerek kambiyo sorumluluğundan kurtulamazlar. Geçersiz bir imza sahibini bağlamaz, ancak ciro zincirini de koparmaz. İmzaların bağımsızlığı ilkesi, ciro zincirinde bulunan imzalardan birinin veya bazılarının sahteliğine dayanılarak menfi tespit davası açılmasına olanak sağlamaz. Diğer bir deyişle, “imzaların istiklali (bağımsızlığı)” ilkesine göre senet lehtarının veya diğer cirantaların ciro imzasının sahte olması hali, diğer imza sahiplerinin ve özellikle senedin asıl borçlusu olan keşidecinin senetten kaynaklanan sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Poliçeye imza koyan kişi, diğer imzaların geçersiz veya sahte ya da mevhum kişilere ait olmasının riskini de taşır. Buna göre her imza kendi sahibini, diğer imzalardan bağımsız olarak bağlar. Poliçe üzerinde şekil bakımından tamam ve görünüşe göre sahibini bağlayan bir imzanın bulunması yeterlidir. Kanun yapıcı, 6102 sayılı TTK’nun 677 (eTTK 589) maddesinde senedin geçerliliğinin, sorumluluktan tamamen bağımsız şekilde mevcut olabileceğini kabul etmiştir. Çekteki imzalar, bu imzalarda ismi geçen şahıslar yönünden herhangi bir sorumluluk yaratmasa bile, senet yine de geçerli kalır. Çekin geçerli kalmasının sonucu ise, diğer imzaların sahiplerinin sorumluluklarının devam etmesidir. ———–
6102 sayılı TTK’nun 686/1. (eTTK 598) maddesi ; “Bir poliçeyi elinde bulunduran kişi, son ciro beyaz ciro olsa da kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde, yetkili hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro izlerse son ciroyu imzalayan kişi, poliçeyi beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır”. hükmünü içermektedir.
Sahte imza bir başkasının imzasının taklit edilmesi hali olup, ticari senetteki geçersiz imza zincirleme ve birbirine bağlı, lehtardan hamile değin tam ve düzenli yani kesintisiz cirolar hak sahipliğine karine sayılır. Cirolar arasındaki zincirleme bağlılığın gözlenmesi sadece dış görünüm bakımından yapılır. Başka bir anlatımla, ciro silsilesinin (zincirinin) muntazam bir şekilde birbirini takip edip etmediğini incelerken dış görünüşü incelemek yeterli olup, cirantalardan birinin imzasının sahte olması veya temsilci sıfatıyla senedi imzalayan şahsın imza yetkisinden yoksun olması ciro zincirini etkilemez———-
Yukarıda da değinildiği üzere somut olayda davacı kendi imzasının değil lehtarın imzasının sahteliğini ileri sürmekte olup ayrıntıları ile açıkladığımız üzere imzaların istiklali ilkesi gereği davacı vekilinin ileri sürdüğü bu gerekçelerle icraya konu edilen çek nedeniyle borçlu olmadığına karar vermek mümkün değildir. Bu nedenle de davacı vekili tarafından——- dosyasının bekletici mesele yapılması talebinin davacı taraf açısından sonuç doğramayacağı için talebi mahkememizce kabul görülmemiş ve davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesi ile birlikte ayrıca İİK 72/3 . Maddesi uyarınca ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve icra takibinin dava sonuna kadar durdurulmasına karar verilmesini de talep etmiş , söz konusu talep mahkememizce kısmen kabul edilerek İİK’nun 72(3). maddesi uyarınca davaya konu —— dosyasında İcra veznesine girecek paranın, davacı tarafça ——nakdi teminat veya Mahkemece kabul edilecek kati süresiz ve muteber banka teminat mektubu karşılığında, dava sonuna kadar tedbiren alacaklıya ödenmesinin durdurulmasına, karar verilmiş, davacının —– tutarlı teminatı yatırılması ile de verilen tedbir kararı uygulanarak icra veznesine yatan para davalı alacaklıya ödenmemiştir.
Borçluyu menfi tespit davası açmaya zorlayan takibin haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşılırsa, talebi üzerine, borçlunun dava sebebi ile uğradığı zararın da alacaklıdan tahsiline karar verilir. Takdir edilecek zarar, haksızlığı anlaşılan takip konusu alacağın ——
Ancak bu hususa dair kısa kararda sehven hüküm kurulamamıştır.
Fakat 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 26’ncı maddesiyle 305/A maddesi eklenerek Taraflardan her birinin, nihaî kararın tebliğinden itibaren bir ay içinde, yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesi gerekli olmasına rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda, ek karar verilmesini isteyebilir. Bu düzenleme ile Hükmün Tamamlanması müessesi getirilmiş olup, karar duruşmasında hakkında hüküm verilmeyen taleplere ilişkin ek karar verme imkanı getirilmiştir. Ancak taleple bağlı olarak ek karar verileceğinden resen kötüniyet tazminatına dair hüküm kurulamamış ve davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Mahkememizin ——– tarihli tedbir kararının kaldırılmasına ve bu hususta icra dairesine müzekkere yazılmasına
3-Alınması gerekli 55,40 TL harçtan 1.910,58 TL’si peşin olarak yatırılmış olduğundan bakiye 1.855,18‬ TL harcın davacıya istek halinde İADESİNE,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
5–Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca 14.578,32 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
6-Taraflar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —— Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/09/2020