Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/672 E. 2019/1180 K. 13.12.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2016/672 Esas
KARAR NO: 2019/1180
DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
DAVA TARİHİ : 25/05/2016
KARAR TARİHİ: 13/12/2019
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının, -TL nominal sermayesi bulunan davalı şirkette – TL paya sahip olduğunu, yani %12 oranında hissedar olduğunu, aynı zamanda davalı şirkette yönetim kurulu üyeliğinde de bulunduğunu,— tarihli olağan genel kurul toplantısına ait hazirun cetvelinde müvekkilinin hisselerinin davalılardan …, …, … ve …’nın miras bırakanı olduğu anlaşılan —adına gösterildiğini, — tarihli olağan genel kurulda da söz konusu hisselerin adı geçen şahıslar adına kayıtlı olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin sahip olduğu hisseleri herhangi bir şahsa devretmediğini, hisselerini kaybetmesini gerektirecek hiçbir hukuki işlemin söz konusu olmadığını, müvekkilinin hazirun cetvelinde hissedar olarak görüldüğü — tarihli genel kurulda şirket yönetim kurulu üyeliğine seçilen davalılar …, … ve …’in hile ve desiseler yapmak sureti ile müvekkilinin hissesini kayden yok ettiğini, müvekkilinin şuanda davalı şirkette hissedar olarak görünmediğini, müvekkiline geçen süre zarfında şirkete ait hiçbir konuda bilgi, belge vs. gönderilmediğini, genel kurul toplantılarına davet edilmediğini, şirketin geçen süre boyunca kâr dağıtımı yapıp yapmadığı, yönetim kurulu üyelerinin iş ve işlemlerinin hukuka uygun olup olmadığı, kendilerine ne gibi menfaatler temin ettikleri hususlarında bilgilerinin olmadığını, bilirkişi incelemesinde ortaya çıkacak tüm zararı tazmin ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik —-TL zararın şirket ve davalı yönetim kurulu üyelerinden tazminini, müvekkilinin paydaşlığının tespitini ve adına olması gereken —-TL nominal değerli hisselerin müvekkili adına şirket pay defterine işlenmesine karar verilmesini talep ettiklerini, ileride telafisi imkansız zararlarla karşı karşıya kalmaması adına davalı şirket adına kayıtlı bulunan taşınmazların üçüncü şahıslara devir ve satışının engellenmesi için tedbir kararı verilmesi gerektiğini iddia ederek; müvekkilinin davalı şirketteki payının tespiti ile davalılardan …, …, … ve … adına kayıtlı bulunan payların iptali ile müvekkilinin paylarının pay defterine işlenmesine, fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak kaydı ile —-TL zararın işleyecek yasal faizi ile birlikte şirket ve yönetim kurulu üyelerinden tazminine, şirket adına —- ilçesinde kayıtlı bulunan taşınmazın müvekkilinin ileride telafisi imkansız zararlarla karşı karşıya kalmaması adına üçüncü şahıslara devir ve satışının engellenmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davalılara tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar — vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna dayandığını, iddia edilen olayların—- yılında geçtiğini, o dönemde yürürlükte olan 6762 sayılı eski TTK’de mesul olan kişilere karşı tazminat istemek hakkı için öngörülen 5 yıllık zamanaşımı süresinin — yılı itibarıyla dolduğunu, davacının payının sözde gasp edildiği, silindiği ve genel kurul toplantılarının usulüne uygun yapılmadığı iddiaları ile haksız fiil hükümlerine dayanmakta olduğunu beyan ettiğini, o dönem yürürlükteki 818 sayılı Borçlar Kanunu’nda zararı ve faili öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık zamanaşımı süresi öngörüldüğünü, tescilin 3. şahıslar için dahi hüküm ifade ettiğini, davacının devri/ihtilaf konusu olayı bilebilecek durumda olduğunu, genel kurulun usulüne uygun toplanmadığı, davetiye gönderilmediği veya toplantıya katılmaya yetkili olmayan kişilerin katıldığı yönündeki iddiaların iptal sebebi oluşturduğunu, iptal davası için öngörülen hak düşürücü sürenin geçirildiğini, davacının sicil dosyalarından genel kurul toplantılarından ve — —- haberdar olabileceğinin açık olduğunu, husumet itirazında bulunduklarını, hisse devrine ilişkin ihtilaflarda şirket adına işlem yapan kişilere husumet tevcih edilemeyeceğini, şirkete ve devralan/pay sahibi görünen şahıslara husumet tevcihinin yeterli olduğunu, diğer davalı yönetim kurulu üyelerinin kendilerine veya başkalarına haksız kazanç sağlamak amacıyla yaptıkları bir işlem yahut saik bulunmadığını, bu kişilerin devir öncesi itibarıyla da çoğunluk hisseye sahip olduğunu, hisse kaybı dışındaki maddi zarar iddiasının soyut olup davanın niteliği ile de bağdaşmadığını, davacının neredeyse hiçbir genel kurul toplantısına icabet etmediğini, —– davacıya yabancı bir şahıs olmadığım, ihtilaf konusu işlemlerin yapıldığı dönemde anonim şirketlerin senede bağlanmamış esas sermaye paylarının devrinin herhangi bir şekle tabi olmadığını, —- eliyle bizzat davacının yazılı-paraflı beyanının sunulması üzerine yönetim kurulu kararı ile hisse devrinin kabul edildiğini, hiçbir sebep yokken davacının adının silinip —– adının yazılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, somut olay açısından olsa olsa yönetim kurulunun —– tarafından yanıltılmasının söz konusu olabileceğini savunarak; davanın reddine, yargılama gideri ve avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar —- vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının şirket yönetim kurulu üyelerine karşı dava açabilmesi için öncelikle şirkette hissedar olması gerektiğini, davacının davayı açtığı anda şirkette paydaş olmadığını, 6762 sayılı TTK’nun 309. maddesi gereğince mesul olan kimselere karşı tazminat istemek hakkının davacının zararı ve mesul olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren 2 yıl ve herhalde zararı doğuran fiilin vukuu tarihinden itibaren 5 yıl geçmekle zamanaşımına uğrayacağını, zamanaşımı sürelerinin geçtiğini, davacının işbu davayı açmaya hakkı olmadığını, davacının isteklerinin ayrı davalara konu edilmesi gerektiğini, davacının öncelikle şirkette paydaş olduğunu ispat etmesi gerektiğini, şirket paylarının hamiline mi nama mı yazılı olduğunun dava dilekçesinden anlaşılamadığını, dava konusunun meydana geldiği zamandaki kurallara göre değerlendirilmesi gerektiğini, davalı şirketten mahkemeye pay devrine ilişkin bir belge, temlikname, tam ciro edilmiş hisse senedi ve pay defteri getirtilmediği için davacının müvekkillerinin murisine yaptığı devrin doğru olup olmadığının bilinemediğini, devir yasaya veya şirket ana sözleşmesine uygun yapılamamış ise devir sırasında görev yapan şirket yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğu doğacağını , bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, davacının davalı şirketteki pay miktarının tespiti ve şirket yöneticilerinin eylem ve işlemlerinden zarar gören davacının yöneticilerin sorumluluğuna dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı, davalı şirketteki senede bağlanmamış paylarının şirket yönetim kurulunun haksız eylemleri nedeniyle sona erdirildiğini, şirket hissedarı olduğunun ve kaç paya sahip olduğunun tespitini ve yönetim kurulunun haksız eylemi nedeniyle uğradığı zararların tazminini talep etmektedir.
Davalı taraf, davacının hisselerini kendisinin devrettiğini, maddi tazminat davasının ise zamanaşımına uğradığını iddia etmektedir.
Buna göre, taraflar arasında “davacının —- tarihine kadar davalı şirketin hissedarı olduğu” hususunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A-Davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı, zamanaşımına uğrayıp uğramadığı,
B-Davacının, davalı şirketteki hisselerini —- devredip devretmediği,
C-Davacının, davalı şirkette kaç paya sahip olduğu,
D-Yöneticinin sorumluluğuna dayalı maddi tazminat davası zamanaşımına uğramadıysa davacının maddi zararının ne kadar olduğu noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Mahkememizce davacı tarafın delilleri toplandıktan sonra uzman bilirkişi kurulu vasıtasıyla yukarıdaki uyuşmazlık konularında gerekli incelemeler yaptırılarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
2-a)Davalı şirketle ilgili genel bilgiler: Davalı ——numarasıyla kayıtlı olup, — tarihinde tescil edilerek kurulmuştur.
Davalı şirketin – tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının hazirun cetveline göre sermayesi – TL’dir. Bu sermaye her biri -TL kıymetinde– adet hisseye ayrılmıştır. Davacı — hazirun cetvelinin 6’ıncı sırasında – TL’lik 24 adet hissesi gözükmektedir. Davacının adı hazirun cetvelinde —olarak yazılıdır. Dava dosyasındaki diğer bilgilere göre ise -dir.
Davalı şirketin — tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının hazirun cetveline göre sermayesi yine her biri – TL’si kıymetinde – adet hisseye ayrılmış – TL’dir. Davacı — hazirun cetvelinde hissedar olarak yer almamaktadır. Yerine hazirun cetvelinin 6’ıncı sırasında – TL’lik 24 adet hisse ile —kayıtlıdır. Diğer hissedarlar ve sermayeleri, önceki hazirun cetveli ile aynıdır ve aynı sıradadır.
Bu duruma göre — tarihleri arasında davacı – ayrılmış, yerine – girmiştir.
Dava dosyasında;– firmasında sahibi olduğum — adet hissemi tüm hak ve vecibeleri ile — devrettim. Hiçbir alacağım kalmadığım beyan ederim.” şeklinde, – altındaki imzanm davacı …’e ait olup olmadığının tespiti konusunda uzman değildir.
Davalı şirketin yönetim kurulu karar defterindeki, Sayfa: – ve Karar No:—- olan — tarihli kararda; “‘Şirketimiz ortaklarından —- sahip olduğu 24 adet hissesinin tamamını — devretmiştir. Hisse devri oy birliğiyle kabul edilmiştir.” şeklinde yazılıdır. Kararı yönetim kurulu üyeleri …, … ve … imzalamışlardır.
Ortaklar pay defterinin – sayfasında da; …’in, sahip olduğu –adet hisseden oluşan — TL’lik payının tamamını, – tarihli ve— nolu yönetim kurulu karan ile — devrettiği kayıtlıdır.
Ortaklar pay defteri dava açıldıktan ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildikten sonra — tarihinde tasdik ettirilmiştir.
Davalı şirketin —- tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında üç yıl süreyle görev yapmak üzere …, … ve … yönetim kurulu üyeliklerine seçilmişlerdir. Davacının hisse devrine ilişkin yönetim kurulu kararı da bu kişiler tarafından alınmıştır.
Davacının sahip olduğu hissesinin tamamım devrettiği – tarihli yönetim kurulu toplantısında kabul edilmiştir. Bu devirden önce – tarihinde — gönderilen taahhütlü mektup ile davacı — tarihinde yapılacak olan genel kurul toplantısına davet edilmiştir. Devir işlemi davetten sonra gerçekleşmiştir.
Davalı şirketin ibraz edilen ve mali müşavir bilirkişi tarafından incelendikten sonra iade edilen defterlerinin tasdik bilgileri aşağıda gösterilmiştir.
İncelenen Defterlerin Yılı ve Nev’i Tasdik Makamı Tasdik Tarihi Tasdik No:
Karar Defleri (1) —
Karar Defteri (2) – –
Ortaklar Pay Defteri —
2-b)Hukuki açıklama: Öncelikle belirtmek gerekir ki, davalı şirketin payları pay senedine bağlanmamıştır.
Gerek 6762 sayılı eski TTK, gerekse 6102 sayılı TTK’de pay senedine bağlanmamış payların ne şekilde devredileceğine ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.
Buna karşın doktrinde hemen hemen oybirliğiyle pay senedine bağlanmamış payların devrinin alacağın temliki hükümleri uyarınca yapılacağı eski TTK döneminden bu yana kabul edilmektedir ————
Alacağın temlikinin geçerliliği ise eski BK m. 163 (yeni TBK m. 184) uyarınca devreden ve devralanın imzasını içerecek şekilde yazılı şekle tabidir. Hemen hatırlatmak gerekir ki, limited şirketlerden farklı olarak anonim şirketlerde pay devri ticaret siciline tescil edilmemektedir.
Yüksek Yargıtay da aynı görüşte olup gerek eski TTK, gerek yeni TTK dönemlerindeki kararlarında senede bağlanmamış payların devrinin alacağın temliki hükümleri uyarınca yazılı şekilde yapılması gerektiğine ve bunun bir geçerlik şekli olduğuna kökleşmiş şekilde hükmetmektedir. Nitekim, yüksek Yargıtay -. HD., – tarih ve – E. — K. sayılı kararında “Dava, anonim şirket hisse devirlerinin iptali istemine dair olup mahkemece yukarda yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, mahkemenin de gerekçesinde belirtildiği üzere, anonim şirketlerde pay senedi çıkarılmamış hisselerin devri, alacağın temliki hükümlerine tabidir. Bu itibarla, pay devirlerinin yazılı olarak yapılması gerekmekte olup, —tarihli olağan genel kurul toplantısında davacıların hisselerinin genel kurul kararıyla davalılardan——— devri anılan sıhhat şartına uygun yapılmadığından geçerli olmadığı gibi hatta bundan sonra yine genel kurul kararıyla yapılan hisse devirleri de aynı sebeple geçersizdir. Bu geçersizliğin davacılar tarafından ileri sürülmesi T.M.K.’nın 2. maddesi hükümlerine göre hakkın kötüye kullanılması niteliğinde değildir. Bu çerçevede, davanın görülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeple davacılar yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” demek suretiyle bu esası belirtmektedir.
Yine yüksek Yargıtay -. HD. daha eski – tarih ve – E. — K. sayılı kararında “Dava dosyası içerisindeki bilgi ye belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve dava dışı anonim şirketin münferid pay senedi haline dönüştürülmemiş, yani ihraç edilmemiş nama yazılı “çıplak pay”larının BK’nun 162 ve devamı maddelerine göre devirlerinin gerçekleştirilmesi gerekli olup, dosyadaki bilgi ve belgelere nazaran, böyle bir devrin gerçekleştiği belge asılları ile kanıtlanamadığı gibi, TTK’nun 416 ve 417. maddeleri hükümleri uyarınca, devrin şirket yönetim kurulunca gerekli nisapla onanarak pay defterine kayıt kararının mevcudiyeti de belirlenememiş olması karşısında, böyle bir devrin anonim şirkete karşı hüküm ifade etmemesi nedeniyle temyiz itirazlarının reddi ile kararın onanması gerekmiştir.” şeklinde karar vererek alacağın temlikine ilişkin 818 sayılı eski BK m. 162 vd. (yeni TBK m. 183 vd.) maddeleri uyarınca yazılı yapılması gerektiğine hükmetmiştir. Yüksek Yargıtay -. HD.’nin — tarih ve – E. – K. sayılı kararı da bu yöndedir.
2-c)Davacının, davalı şirketteki paylarını devredip devretmediği hususu ile ilgili inceleme ve gerekçe: Somut olayda davacının, davalı şirketin – tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısının hazirun cetvelinde -TL’lik 24 adet payın sahibi olarak gözükmektedir. Buna karşın, davalı şirketin – tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının hazirun cetvelinde davacı – — pay sahibi olarak yer almamaktadır, yerine hazirun cetvelinin 6’ncı sırasında –TL’lik 24 adet pay ile — kayıtlıdır. Diğer hissedarlar ve sermayeleri, önceki hazirun cetveli ile aynıdır ve aynı sıradadır. Bu duruma göre – tarihleri arasında davacı – —pay sahipliği sıfatının sona ererek —- pay sahibi sıfatını kazanmış olması gerekmektedir.
Davacı devre ilişkin herhangi bir belge imzalamadığını beyan etmektedir.
Bu nedenle davalı taraftan davacı ile — arasında imzalanan devir belgesinin aslı istenmiş ve sunulması üzerine davacının ıslak imza örnekleri alınmak suretiyle ve taraflarca sunulan davacının samimi imza örnekleriyle birlikte devir belgesindeki imzanın davacıya ait olup olmadığının tespiti için ilgili evraklar——–görevli üç uzman tarafından düzenlenen — tarihli raporda “imzanın davacının eli ürünü olmadığı” yönünde görüş bildirilmiştir.
——— uzmanlarınca düzenlenen – tarihli rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Buna göre, – tarihli ve davacının imzasını içeren —-firmasında sahibi olduğum — adet hissemi tüm hak ve vecibeleri ile —- devrettim. Hiçbir alacağım kalmadığını beyan ederim.” şeklindeki belgedeki imzanın davacıya ait olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, davalı şirket yönetim kurulunun “Şirketimiz ortaklarından—- sahip olduğu 24 adet hissesinin tamamım — devretmiştir. Hisse devri oy birliğiyle kabul edilmiştir.” şeklindeki – tarihli yönetim kurulu kararının davacı ile —arasında akdedilen herhangi bir pay devri sözleşmesine dayanmadan alındığı ve batıl olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu karara istinaden pay defterine yapılan kaydın da yolsuz bir kayıt olduğu sonucuna varılmaktadır. Kaldı ki, ortaklar pay defteri dava açıldıktan ve bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verildikten sonra —6 tarihinde tasdik ettirilmiş olduğundan usulüne uygun tutulmadığı ve lehe delil fonksiyonu bulunmadığı da sabittir.
Yukarıda anılan Yargıtay -.HD.’nin., — tarih ve – E. – K. Sayılı emsal kararında pay devrinin geçersizliğinin ileri sürülmesinin TMK m. 2 kapsamında dürüstlük kuralına aykırı olmadığı da göz önüne alındığında davacının, davalı şirkette — tarihli genel kurul haziran cetveli uyarınca davalı şirketin -adet payının sahibi olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu taleple ilgili olarak, her ne kadar davalı taraf hak düşürücü süre içinde açılmadığını ileri sürmüş ise de, öncelikle belirtmek gerekir ki, davalı tarafın sunduğu ve sahte olduğu kanıtlanan belgede davacının – payının — —-devredildiği yazılı olup, davacının şirketteki toplam payı – değil –.
Yani davacının -payını devrettiğine ilişkin herhangi bir iddia olmadığından davacı zaten bu – pay yönüden zaten davalı şirketin hissedarıdır ve bu paylar yönünden davalı şirket yönetim kurulunun aldığı karar yok hükmündedir.
Diğer – pay yönünden ise aynı şekilde, devre ilişkin belge sahte olduğundan yönetim kurulunun bu — pay yönünden aldığı karar da yok hükmündedir.
Bu nedenle,—- tarihli duruşmada davalı tarafın zamanaşımı definin reddine karar verilmiştir.
Velev ki, bu talep yönünden zamanaşımı defi geçerli kabul edilse dahi, davalı taraf, devre ilişkin belge aslını dava açıldıktan sonra sunmuştur.
Yine, hazirun cetveli ticaret sicili gazetesinde yayınlanmamıştır.—– yayınlanan genel kurul tutanaklarından davacının hissedar olmadığını görmesi mümkün değildir.
Davalı tarafça — tarihli toplantıdan ve hazirun cetvellerinden davacının haberdar olduğu kanıtlanamamış olup, dosyaya genel kurul toplantı çağrılarının davacıya bildirildiğine ilişkin herhangi bir delil sunulmamıştır.
Bu duruma göre, davalı taraf, davacının hisse devrini davadan önce öğrendiğini kanıtlayamadığından, davanın niteliğine, zamanaşımı süresinin başlangıcına esas tarihi ve dava tarihine nazaran yerinde görülmeyen zamanaşımı defiinin reddine karar vermek gerektiği değerlendirilmiştir.
2-ç)Yöneticinin sorumluluğuna dayalı maddi tazminat davası ile ilgili inceleme ve değerlendirme: Yönetim kurulunun, kendisine geçerli bir pay devri sözleşmesi ibraz edilmeden, dolayısıyla da pay devri sözleşmesine dayanmadan davacıya ait payların —– devrine karar vermesinin yönetim kurulu üyelerinin eski TTK m. 320 (yeni TTK m. 369) uyarınca özen borcunun ihlali sonucunu doğurduğu açıktır. Bu durumda yönetim kurulu üyeleri, eski TTK m. 336 vd. (yeni TTK m. 553 vd.) uyarınca davacının uğradığı zarardan sorumludurlar.
Ancak davacı, dava dilekçesinde zararın tazmini talebinde bulunmasına karşın, ne tür bir zarara uğradığına bir açıklamada bulunamamıştır. Bilindiği üzere sorumluluk davalarında zararın ispatı davacıya aittir. Ancak, davacı vekili buna ilişkin herhangi bir delil sunmamış, bu konudaki delilleri davacı vekilinden sorulmuş, davacı vekili— tarihli duruşmada maddi tazminat talebiyle ilgili başka delil sunmadığını beyan etmiştir.
Ancak, davalı taraf bu dava ile ilgili de zamanaşımı defiinde bulunmuştur.
Yönetim kurulu üyesini taşıyan davalıların zamanaşımı define ilişkin olarak ise TTK m. 560 (eski TTK m. 309) uyarınca yönetim kurulu aleyhine açılacak sorumluluk davası davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve herhalde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Mülga 6762 sayılı TTK’nun 340 ıncı maddesinde 336 ve 337 nci madde hükümleri gereğince şirket yöneticilerine yükletilen sorumluluk hakkında 309′ uncu madde hükmü uygulanır. 336 ve 337 nci maddelere yapılan atıf dolayısiyle ve metin açıklığı karşısında davalı şirketin yönetim kurulu başkan ve üyeleri aleyhinde açtığı bu sorumluluk davasında, özel hüküm niteliği taşıyan 309 uncu maddenin son fıkrasında(6102 s. TTK md.560) yazılı zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Buna göre, sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar.
Ancak,6102 s. TTK’nin 560. Maddesinin 2. Cümlesinde fiil TCK’ya göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır hükmü bulunmaktadır.
Diğer davalıların zamanaşımı define ilişkin olarak TBK m. 147/l-4(eski BK. 16/1-4) uyarınca bir ortaklıkta, ortaklık sözleşmesinden doğan ve ortakların birbirleri veya kendileri ile ortaklık arasındaki; bir ortaklığın müdürleri, temsilcileri, denetçileri ile ortaklık veya ortaklar arasındaki alacaklar beş yıllık zamanaşımına tabidir. TBK m. 149 (eski BK. m. 28) uyarınca “Zamanaşımı, alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Alacağın muaccel olmasının bir bildirime bağlt olduğu hâllerde, zamanaşımı bu bildirimin yapılabileceği günden işlemeye başlar”.
Ancak, fiil ceza kanunlarında suç olarak kabul edildiği taktirde ceza zamanaşımının uygulanması gerekmektedir.
Buna göre, eylem suç olduğu taktirde TCK’nin 207. Maddesindeki özel belgede sahtecilik suçunu oluşturmakta olup, bu suçun cezası bir yıldan üç yıla kadar hapistir.
Ancak, belgenin resmi belge olarak değerlendirilmesi halinde TCK’nin 204/1. Maddesinde yazılı resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturmakta olup bu suçun cezası da iki yıldan beş yıla kadar hapistir.
Her iki suçta da ceza zamanaşımı süresi TCK’nin 66/1-e maddesi uyarınca 8 yıldır.
Somut olayda herhangi bir pay devrine dayanmaksızın davacının paylarının ————— devrine ilişkin yönetim kurulu karan, bir diğer ifadeyle hukuka aykın eylem —tarihinde alınmıştır.
İşbu dava ise —- tarihinde açılmıştır.
Bu durumda, dava 8 yıllık uzamış zamanaşımı tarihinden sonra açıldığından davacının zararın tazmini talebinin zamanaşımına uğradığı ve tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerektiği kanaatine varılmıştır.
2-d)Sonuç: Sonuç olarak, yukarıda açıklanan nedenlere göre, davacının, davalı ….’de 24 paya sahip olduğunun tespitine, bu payın davalı şirketin pay defterine kaydına, davalılar …. ve …, … ve …’e karşı açılan maddi tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacının davalı şirkette pay sahibi olduğunun tespiti ve pay defterine kaydı talebine ilişkin davanın KABULÜ ile, davacının, davalı ….’de 24 paya sahip olduğunun TESPİTİNE, bu payın davalı şirketin pay defterine KAYDINA,
2-Davalılar …. ve …, … ve …’e karşı açılan maddi tazminat davasının zamanaşımı nedeniyle reddine,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 44,40 TL harcın dava açılırken davacı tarafından yatırılan 170,78 TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 126,38 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Davacı tarafından yatırılan harçtan tahsil edilen 44,40 TL harcın davalılar …, …, … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarf edilen 5.536,35 TL yargılama giderinin davalılar …, …, … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı … tarafından sarf edilen yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalılar …, …, … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalılar … ve … kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddine karar verilen dava yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılar … ve ….’ne verilmesine,
9-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili — davalılar —–yüzlerine karşı, davalılar …, …, … ve … vekili ile davalılar … ve …’in yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.13/12/2019