Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/664 E. 2018/1007 K. 22.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2016/664 Esas
KARAR NO : 2018/1007

DAVA : Alacak (kayıp-kaçak bedeli)
DAVA TARİHİ : 23/05/2016
KARAR TARİHİ : 22/10/2018

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Kayıp-kaçak bedeli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil şirketinin yüklenicisi olduğu …… kapsamında proje gerekli doğrultusunda davalı ile sözleşme imzaladığını, 2013-2014 yılları arasında …… tesisat numarası ile davalı sağlayıcıdan elektrik enerjisi tedarik ettiğini, davalı sağlayıcının elektrik piyasası kanunu, elektrik piyasası tarifeler yönetmeliği, dağıtım sistemi gelirinin düzenlenmesi hakkında tebliğ ve diğer ikincil mevzuat gereğince müşterilerine kayıp-kaçak bedeli tahakkuk ettirdiğini, bu bedelin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, sözleşme dolayısıyla müvekkil şirketinden haksız ve hukuka aykırı bir şekilde kayıp-kaçak bedeli adı altında tahsil edilen tutara karşılık olmak üzere fazlaya dair tüm hak ve alacaklarını saklı tutarak şimdilik 3.500 TL belirsiz alacağın dava tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte davalı sağlayıcıdan tahsilini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı sağlayıcıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya konu EPDK kararlarının iptali hususunda mahkememizin görevsiz olduğunu, görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesini, bu talebin kabul edilmemesi halinde dava konusu bedellere ait iade taleplerinin mali yükümlülüğünün ilgili dağıtım şirketine ait olduğunu, husumetin İstanbul ……’ne yöneltilmesi gerektiğini, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davacının talep ettiği faturalarda tahsil edilen dava konusu bedelleri tespit etmesinin mümkün olduğundan sayın mahkemenizde ikame edilen belirsiz alacak davasının hukuki yarar yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesini, davacının dava konusu taleplerinin haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkil şirketin kanun, yönetmelik maddelerine istinaden ve Enerji Piyasa Düzenleme Kurumu’nun almış olduğu kararlara istinaden dava konusu bedelleri tahsil etme yetkisine sahip olduğundan davacının davasının reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın tespiti: Dava, elektrik abonelerinden tahsil edilen kayıp-kaçak vs. bedellerin davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
Davacı taraf, sözleşme dolayısıyla davacı şirketten haksız ve hukuka aykırı bir şekilde kayıp-kaçak bedeli adı altında tahsil edilen tutara karşılık olmak üzere 3.500 TL belirsiz alacağın dava tarihinden itibaren uygulanacak avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmektedir.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve Dairemiz kararları ile Anayasanın “Vergi ödevi” başlıklı 73. maddesindeki “… Vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler kanunla konulur, değiştirilir veya kaldırılır…” şeklindeki düzenlemeye göre; kayıp-kaçak, sayaç okuma, dağıtım, perakende hizmet ve iletim bedeli uygulamasının EPDK Kararları ve tebliğleri çerçevesinde uygulama arz eden kanunlar ve ikincil mevzuat hükümleri çerçevesinde EPDK tarafından belirlenerek uygulandığı, bu tarihteki mevcut hukuki düzenlemenin EPDK’na sınırsız bir fiyatlandırma ve tarife unsuru belirleme hak ve yetkisi vermediği, özellikle kaçak (elektrik enerjisinin hırsızlanması) bedellerinin kurallara uyan abonelerden tahsili yoluna gitmenin hukuk devleti ve adalet düşünceleri ile bağdaşmadığı, bu faturalara yansıtılan diğer kalemlere ilişkin bedel miktarlarının şeffaflık ilkesi ile denetlenebilmesi ve hangi hizmetin karşılığında ne bedel ödendiğinin bilinmesininde şeffaf hukuk devletinin vazgeçilmez unsuru olduğu, EPDK kararları ile bu bedellerin mevcut mevzuat kapsamında tüketicilerden alınmasının hukuka uygun olmadığı kabul edilmiştir.
Ne var ki, uyuşmazlıkla ilgili yargılama sırasında 17.06.2016 Tarih 29745 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren geçmişe de etkili 6719 sayılı kanunun 21. maddesi ile 6446 Sayılı kanunun 17. maddesinin birinci, üçüncü ve dördüncü fıkraları ile altıncı fıkrasının (a), (ç), (d) ve (f) bentleri değiştirilmiş olup, eldeki davada dava konusu bedellerin alınmasında esas olan ilgili tarifelerin düzenlenmesinde EPDK.nun Kanundaki yetkileri genişletilerek yukarıda sözü edilen bedeller maliyet unsuru kapsamına dahil edilmiştir.
Yine, 6719 sayılı kanunun 26. maddesi ile 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenen; Geçici madde 19; “Bu maddeyi ihdas eden Kanunla öngörülen düzenlemeler yürürlüğe konuluncaya kadar, Kurul tarafından yürürlüğe konulan mevcut yönetmelik, tebliğ ve Kurul kararlarının bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmünü,
Geçici madde 20; “Kurul kararlarına uygun şekilde tahakkuk ettirilmiş dağıtım, sayaç okuma, perakende satış hizmeti, iletim ve kayıp-kaçak bedelleri ile ilgili olarak açılmış olan her türlü ilamsız icra takibi, dava ve başvurular hakkında 17 nci madde hükümleri uygulanır.” hükmünü içermektedir.
Her dava, açıldığı tarihteki fiili ve hukuki sebeplere ilişkin koşullara göre hükme bağlanır. Ne var ki, dava açıldıktan sonra meydana gelen bir olay nedeniyle dava konusunun ortadan kalkması ve tarafların, davanın esası hakkında karar verilmesinde hukuki yararının kalmaması gibi hallerde işin esası hakkında infaz kabiliyeti olan bir hüküm kurulmamaktadır.
Yukarıda açıklanan bu yasa değişiklikleri birlikte değerlendirildiğinde; Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu kararlarına dayanılarak alınmış olan ve dava konusu yapılan bedeller ile ilgili olarak açılan (ve halen derdest olan) davalar, (açıklanan yasa değişikliklerinin yürürlüğe girmesiyle birlikte) konusuz kalmıştır.
Buna göre, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm kurulması gerekmiştir.
3-Yargılama masrafları ile ilgili gerekçe: Bu noktada bir diğer uyuşmazlık konusu, davalının, davanın açılmasına sebebiyet verip vermediği, bu bağlamda davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında; davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği düzenlenmiştir. Bu durumda mahkemenin yargılamaya devam ederek dava açıldığı zaman hangi tarafın haksız olduğunu tespit etmesi ve tutumuyla dava açılmasına sebep olan tarafı yargılama gideri ile mahkum etmesi gerekmektedir.
Bir tarafın, dava açıldığı andaki mevzuata veya içtihat durumuna göre davasında veya savunmasında haklı olup da, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren yeni bir kanun hükmü veya yeni bir içtihadı birleştirme kararı gereğince davada haksız çıkmış olması halinde, yargılama giderlerine mahkum edilemeyeceği kuşkusuzdur.
Burada önemle vurgulanmalıdır ki, bir kimseye diğer tarafın dava giderlerinin yükletilmesinin nedeni, o kimsenin diğer tarafın gider yapmasına haksız olarak sebebiyet vermiş olmasıdır. İşte bu nedenledir ki, dava açıldığı anda haklı durumda bulunan tarafın, yargılama sırasında meydana gelen mevzuat değişikliği sonucu haksız duruma düşmesi halinde yargılama giderlerinden sorumlu tutulması olanaklı değildir(Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 18.11.2009 günlü ve 2009/18-421 E.-2009/526 K. sayılı ilamında da aynı ilkeye yer verilmiştir.).
Somut olayda, davacı tarafın dava açıldığı tarihteki mevzuat, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 21.05.2014 tarih ve 2013/7-2454 Esas 2014/679 K. Sayılı kararı ve yüksek Yargıtay 3. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın yerleşmiş içtihatlarına (yüksek Yargıtay 3. HD 2017/16811-2017/17466, aynı yüksek Dairenin 2018/2230 esas, 2018/3401 karar) göre dava açmakta haklı olduğu, bu kapsamda kayıp kaçak ve diğer bedellerin tahsilini talep edebileceği dikkate alındığında, dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren geçmişe etkili yasa değişikliği ya da içtihadı birleştirme kararı gereği davanın kabul edilmemesi nedeniyle haksız çıkmasına rağmen yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağı kuşkusuzdur.
Bu durumda; dava açıldıktan sonra hasıl olan yasa değişikliği nedeniyle, davacının dava açmasında haksız sayılamayacağı anlaşıldığından; davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmesi ve yapmış olduğu diğer yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Dava açıldıktan sonra yürürlüğe giren 6719 sayılı yeni yasa nedeni ile konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına,
2-Karar tarihinde yürürlükte olan ———uyarınca 2.180 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasasına göre alınması gereken 35,90 TL harcın, davacı tarafından peşin olarak yatırılan 59,78 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 23,88 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı vekilinin yokluğunda, kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar okundu, ana hatlarıyla anlatıldı.-