Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/155 E. 2022/166 K. 02.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

ESAS NO : 2016/155
KARAR NO : 2022/166

DAVA : Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) – Maddi Tazminat
DAVA TARİHİ : 08.02.2016
KARAR TARİHİ : 02/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Asıl ve birleşen davaların yapılan açık yargılaması sonunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ, DÜŞÜNÜLDÜ:
ASIL DAVA DOSYASINDA:
1-İddia: Davacı 08.02.2016 tarihli dava dilekçesinde özetle; ortağı ve yöneticisi bulunduğu —- şantiyesinde kullanılmak üzere—– arasındaki ticari ilişkinin 60 veya 90 gün vadeli şirket çekleri ile yapıldığını, ekli sözleşmeye göre cihaz bedelinin %30’u olan—- ödendiğini, kalan miktarın da —- gelmesi ile 90 gün vadeli şirket çeki ile ödeneceğini, davalı firma tarafından “çeklere — verilmesi halinde malların tesliminin yapılabileceği” beyanı karşısında—– imzalı çekleri aldığını, oysa sözleşmede bu yönde bir maddenin bulunmadığını, —-maddi sıkıntılar nedeni ile—– tutarındaki çekini vadesinde ödeyemediğinden davalı şirket tarafından —- hakkında icra takibinde bulunulduğunu,—- tarafından ——– yapılan takibin mevcut koruma tedbiri nedeni ile iptal olduğunu ve kendisi hakkındaki haczin ise itiraz ve karşı dava açması nedeniyle yargıya intikal ettiğini, — çalışmasını engelleyen tutumu nedeniyle konunun çözümü için tarafların bir araya gelerek mutabakat yapıldığını, bu mutabakata göre “davalının– alacağını,—– tarafından davacı ve davacının sahibi olduğu —- ödeneceğini, hacze karşı kendisinin açmış olduğu davadan feragat edileceğini, —- parasını aldığı için icra takibini kaldıracağını, cari hesabı kapatacak şekilde — tarafından karşı tarafa aynı miktarda fatura kesileceği” hususlarında anlaştıklarını, herşeyin bu mutabakata göre yapıldığını ve davalı … firmasının işveren — tutarındaki borcun karşılığı olan 156.100,00 TL’yi ayrı bir sözleşme ve fatura karşılığında tahsil ettiğini, öncesinde de kendisinin açtığı davadan feragat ettiğini ancak davalının parasını almasına rağmen icra takibinden vazgeçmediğini belirtmiş olup, icra takibi ve haciz konusu yapılan çekin ödenmiş olduğundan bu çekten dolayı borcunun bulunmadığının tespitini, baskı altında alınan şahsi kefaletin ve —hükmünün iptalini, davalının icra kötü niyet tazminatı ve ilave olarak maddi ve manevi tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderlerinin karşı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
2-Savunma: Davalı —dilekçesinde özetle; davacının ortağı ve yöneticisi olduğu —- müvekkili şirket arasındaki ticari ilişki sonucu dava dışı — borçlarına istinaden ——tarihli çekin keşide edildiğini, davacının da çeke — sıfatıyla sorumluluk altına girdiğini, söz konusu çekin ödenmemesi üzerine —— ve davacı aleyhine — sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığını, söz konusu takibe “dava dışı borçlu şirket vekillerince imzaya itiraz edilmek suretiyle” —- Esas sayılı dosya ile dava açıldığını, —– tarihli sunulan dilekçesi ile “imzaya itiraz davasından iddiamızın —— olmadığı anlaşıldığından” şeklinde beyanda bulunarak davadan feragat edilmesi nedeniyle davanın reddine karar verildiğini, söz konusu kararın kesinleştiğini, bu süreçte dava dışı ——- Esas sayılı dosyasında görülen iflasın ertelenmesi davasında 28.04.2014 tarihinde tedbir kararı verilmesi üzerine bu şirket yönünden takibin durduğunu, hakkında takip kesinleşen davacı yönünden ise takip işlemlerine devam edildiğini, davacı üzerinde kayıtlı bulunan araçlara —- haciz işlemlerinin uygulandığını, davacının icra işlemlerden kaçmak ve zorlaştırmak için 27.04.2015 tarihinde—- sayılı borca itiraz davasını ikame ettiğini, mahkemece davanın reddine karar verildiğini, mahkemece verilen kararın davacı tarafın temyiz talebi üzerine — gönderildiğini, huzurdaki davadan sonraki bir tarihte davacı tarafından —– sayılı dosyası ile aynı talepli olarak dava açıldığını, davacının “müvekkili şirketin davacıdan tehdit ve şantaj ile — çekler aldığı” iddiasının basiretli tacir kavramına aykırı olduğunu ve davacının kefil sıfatıyla değil —-sıfatıyla aynen keşideci gibi sorumlu olduğunu, bu sorumluluğun iptalinin mümkün olmadığını, — !dava dışı— bedeli! olduğunu, tarafların ticari defter ve kayıtların incelenmesi halinde söz konusu hizmetin verildiğine dair faturalar ve kayıtların görülebileceğini, davacının müvekkili şirkete karşı olan çekten kaynaklı borcuyla ilgisi bulunmadığını belirtmiş olup, davanın reddini, davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
3-Islah: Davacı …—-tarihli ıslah dilekçesinde—-esas sayılı icra dosyasında kendisi aleyhine kambiyo senetlerine mahsus icra takibinde bulunduğunu, kendisinin iflas eden — olduğunu,— alım satım işlemi olduğunu, en son —- —- tarafından temin edilmesi ve devreye alınması konusunda sözleşme yapıldığını, —- bu sözleşme için önden avans mahiyetinde— çek verildiğini, ancak çekin zamanında ödenmediğini,—- nedenle — devreye alma ve çalışır hale getirme hizmetini vermeyeceğini söylediğini, bu nedenle —- açılamayacağı anlaşıldığından çek bedelini davacının —- ödemeye karar verdiğini—– mutabakat yapıldığını, anlaşma uyarınca davacının—- bedelini ödeyeceğini, ——- devreye alacağını, davacınının takibe itirazını geri çekeceğini, — bedelsiz kalan çekle ilgili icra takibini kaldıracağını, bu sözleşmenin uygulandığını, ancak — icra takibini kaldırmadığını, davacının çeke karşılık davalıya 156.000 TL ödeme yaptığını, bu hususun davalının ticari defterlerinde görüldüğünü, ancak—— merkezinin doğrudan —- ödeme yapamayacağından usulen fatura kestiğini, —-borcu ödeyip kapattığını, davacının bu işin dışında olduğunu, kendisinden—–alınırken tehdit ve ikrahla korkutulduğunu, —- geçerli olmadığını, çekin kambiyo vasfının bulunmadığını, kefil olduğuna ve —vereceğine dair sözleşmede hüküm bulunmadığını, —– değerindeki çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, davalının 210.000 TL maddi tazminat ödemesine, davalının %20 kötü niyet tazminatı ödemesine, tüm alacaklar için 22.4.2014 tarihinden itibaren en yüksek banka gecikme faizi uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
4-Islaha cevap: Davalı … vekili ıslaha cevap dilekçesinde, davalı ile dava dışı —–şirketi arasında mal-hizmet alım satım ilişkisi bulunduğunu, bu nedenle dava dışı—- tarihinde çek keşide ettiğini, davacının da çeki — imzaladığını, çekin ödenmemesi üzerine 9.4.2014 tarihinde kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla—– sayılı icra dosyasında takibe başlandığını, borçlu dava dışı şirket olan —- takibinde imzaya itiraz ettiğini ve—- dosyasında dava açıldığını, ancak davacı —- adına feragat ettiğinden davanın reddine karar verildiğini, bu kararın kesinleştiğini,— iflasın ertelenmesine ilişkin—–dosyasında tedbir kararı verildiğinden —- icra takibinin durduğunu ve takip kesinleşen davacı hakkında takip işlemlerine devam edildiğini ve davacının — haciz konulduğunu, davacının bu kez —- dosyasında borca itiraz davası açtığını, ancak davanın reddine karar verildiğini,—– esas, —– karar sayılı kararı ile onandığını, davacının bu kez haczin kesinleşme tarihi ile ilgili bir dava dava açtığını, bu davanın da hukuki yarar yokluğundan reddedildiğini, akabinde işbu davanın açıldığını, sonrasında —- feragatin feshi ve tespiti talepli dava açıldığını, davalı olarak kendilerinin derdestlik itirazında bulunulması üzerine bu davayı maddi ve manevi tazminat davası olarak ıslah ettiğini, aynı şekilde işbu davayı da “çekin çek vasfına haiz olmadığı” gerekçesiyle borçlu olmadığının tespiti talepli olarak ıslah ettiğini, bu nedenlerle öncelikle işbu davanın—- esas sayılı dosyası ile tarafları aynı, konusu ve sebepleri aynı olduğundan derdestlik itirazında bulunduklarını, davacının işbu davadaki maddi tazminat talebinin ise —- taleple aynı olduğundan bu taleple ilgili olarak da derdestlik itirazında bulunduklarını, huzurdaki davanın takipten haberdar olunduktan sonra 5 günlük hak düşürücü süre içinde açılması gerektiğini, bunun yapılmaması nedeniyle davanın hak düşürücü süreden reddini talep ettiklerini, görevli mahkemenin icra hukuk mahkemesi olduğunu, bu nedenle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddini talep ettiklerini, esasa ilişkin olarak da, borcun — ödenmediğini– tarafından yapılan — olduğunu, bu çekle ilgisinin bulunmadığını, çekin usulüne uygun olduğunu, çek üzerindeki —hukuka uygun olduğunu, davacının, dava dışı — şirketinin ortağı ve yöneticisi olduğunu, tacir sıfatını taşıdığını, çeki kefil sıfatıyla değil — imzaladığını, keşideci gibi sorumlu olduğunu, — sıfatının herhangi bir sözleşmeye veya yazılı bir belgeye dayanması gerekmediğini, çekten dolayı borçlu olmadığının ispat yükünün davacıya ait olduğunu, tüm bu nedenlerle davanın derdestlik nedeniyle, aksi halde süresinde açılmaması nedeniyle, aksi halde görevsizlik nedeniyle usulden reddine, aksi halde esastan reddine ve davacı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
5-Feri müdahale talebi: Feri müdahale talep eden — tarihli müdahale talepli dilekçesinde özetle;—şantiyesinin tüm — malzemelerinin —tarafından temin edilmesi hususunda taraflar arasında sözleşmeler bulunduğunu,— edilmesi için tarafların mutabakata vardıklarını, davalının edimini ifa etmeyerek– çalışır duruma getirmemesi— bozulmasına yol açtığını, bu nedenle yatırımcı işveren—- tehditleri ve şantiyeyi adeta kilitlemesi sebebiyle, çek bedelini (hakkedişlerinden mahsup etmek üzere) müflis — adına kendisi ödemek mecburiyetinde kaldığını, taraflar arasında yapılan anlaşmaya göre, çek tutarının TL karşılığı —edildiğini ve ödemenin —tarafından yapılmasına karar verildiğini, icra takibine konu olan çek bedeline karşılık — firmasına 156.000,00 TL tutarında — faturası kesilerek borcun kapatıldığını, müflis şirketin borcu kapatan faturasının — firmasının defterinde kayıtlı olduğunu,—- ödeme aldığının kendi defterlerinde yer aldığını, söz konusu çekin teminat çeki olduğunu, malzeme temin tedarik ve —- sözleşmesine dayalı olarak avans ve teminat maksatlı verildiğini ve icra takibi yapılan— ile ödendiğini ve müflis şirketin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını belirtmiş olup, feri müdahale taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizin — uyarınca feri müdahale talebinin kabulüne karar verilmiştir.
6-Ayırma kararı: –Karar sayılı ilamı uyarınca—- dava dosyasının — sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verilmiş, Mahkememizce yapılan– duruşmada “Davacının işbu belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığından HMK’nin 114/1-h ve 115/2.maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek üzere Mahkememiz yeni esasına kaydedilmek üzere ayrılmasına” şeklindeki ara kararına istinaden birleştirilen– Esas sayılı dosyası tefrik olunarak Mahkememizin — Esas sırasına kaydı yapılmıştır.
7-Göreve ilişkin dava şartının incelenmesi: Davalı vekili, ıslaha karşı sunduğu cevap dilekçesinde görevli mahkemenin icra hukuk mahkemesi olduğunu, bu nedenle görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddini talep ettiklerini bildirmiştir.
Davacının 20.03.2017 tarihli ıslah dilekçesindeki talebi; asıl davadaki menfi tespit davasına ek olarak davalının haksız icra takibi yapması ile davacının taşınır ve taşınmaz mallarına haciz koydurması ve davacının sahibi olduğu— iflasına neden olması ve feri müdahil şirketin iflastan kurtulabilme imkanını ortadan kaldırması nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4. maddesine göre, bir davanın ticari dava sayılması için uyuşmazlığın her iki tarafının da tacir olması ve ticari işletmeleriyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan Kanun maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gereklidir.
Müsnet davada, görevsizlik itirazına konu istem ıslah dilekçesine konu çekten dolayı uğranılan zararlara ilişkin maddi tazminat talebi olup, taraflar arasındaki ticari ilişki neticesinde yapılan icra ve haciz işlemlerinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır.
Buna göre ıslahla istenen talebi değerlendirme görevi de Mahkememize ait olduğundan davalı vekilinin görevli mahkemenin icra hukuk mahkemesi olduğuna ilişkin görev itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
— esas ve——- sayılı ilamı ile aynı — esas, — karar sayılı ilâmı da bu yöndedir.
8-Derdestlik itirazı nedeniyle aynı davanın daha önce açılıp açılmadığına ilişkin dava şartının incelenmesi: Davalı vekili, davacının ıslah dilekçesine karşı sunduğu cevap dilekçesinde, davacının— sayılı dosyasında borca itiraz davası açtığını, ancak davanın reddine karar verildiğini, kararın — karar sayılı kararı ile onandığını, davacının bu kez haczin kesinleşme tarihi ile ilgili bir dava dava açtığını, bu davanın da hukuki yarar yokluğundan reddedildiğini, akabinde işbu davanın açıldığını, sonrasında da— dosyasında feragatin feshi ve tespiti talepli dava açıldığını, davalı olarak kendilerinin derdestlik itirazında bulunulması üzerine bu davayı maddi ve manevi tazminat davası olarak ıslah ettiğini, aynı şekilde işbu davayı da “çekin çek vasfına haiz olmadığı” gerekçesiyle borçlu olmadığının tespiti talepli olarak ıslah ettiğini, bu nedenlerle öncelikle işbu davanın—esas sayılı dosyası ile tarafları aynı, konusu ve sebepleri aynı olduğundan derdestlik itirazında bulunduklarını beyan etmiştir.
Davalı vekilinin derdestlik itirazı; davacının 20.03.2017 tarihli ıslah dilekçesindeki asıl davadaki menfi tespit davasına ek olarak davalının haksız icra takibi yapması ile davacının taşınır ve taşınmaz mallarına haciz koydurması ve davacının sahibi olduğu feri müdahil— neden olması ve feri müdahil şirketin iflastan kurtulabilme imkanını ortadan kaldırması nedeniyle maddi tazminat istemine karşı ileri sürülmüştür.
Derdestlik itirazına konu— esas sayılı dosyasında; davacı-borçlu .– açılan borca itiraz davası olup, bu davada;
davacı- borçlu dava dilekçesinde özetle—dosyasında davalı – alacaklı tarafından çekten kaynaklanan— asıl alacağa yönelik takip yapıldığını, büyük ortağı ve yöneticisi olduğu —- satın alıp karşılığında bu miktarda çek keşide ettiğini, çek üzerinde şahsi— bulunduğunu, firmanın içinde bulunduğu sıkıntılar nedeniyle çekin vadesinde ödenemediğini, alacaklı firmanın bunun üzerine şirket hakkında takip başlattığını, şirketin iflas erteleme tedbir kararı nedeniyle herhangi bir tahsilat imkanı bulamadığından— kendisine karşı takibe devam ettiğini, adına kayıtlı gayrimenkul ve araçlar üzerine haciz uyguladığını, imzaya itirazı nedeniyle takibin durduğunu,— alınmış olan —– —- çalışmaya hazır hale getirildiğini, alacaklı firmanın parasını alamadığı için cihazı çalıştıramayacağını beyan etmesi üzerine esas işveren olan yatırımcının— firması ile devreye girip, —— arasında üçlü sözlü mutabakat yapıldığını, buna göre — çek borcunun— firmasının da yangın—devreye sokacağının kararlaştırıldığını, bu sözlü anlaşma çerçevesinde — bedeli olan —— firmasının da borcun bedeli olarak –ettiğini, kesilen faturalar ve yapılan tahsilatın tarafların defter kayıtlarında mevcut olduğunu beyanla, borç ödendiğinden İİK 33. Maddesi de gözetilerek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Bu davada davalı- alacaklı vekili vermiş olduğu cevap dilekçesinde; icra takibine konu çekin vadesinde ödenmemesi üzerine — dosyasından ihtiyati haciz kararı alınarak —dosyasında takip başlatıldığını, borçlu — Sayılı dosyası ile iflas ertelemesine ilişkin dava açıp,– tarihinde tedbir kararı aldığından, bu borçlu yönünden takibe devam edilemediğini, diğer borçlu … hakkında icra işlemlerine devam edildiğini, davacının söz konusu çek üzerinde –sıfatını taşıyor olmasının borçtan dolayı sorumluluğunu ortadan kaldırmadığını, borçlunun borca 7 günlük yasal süre geçtikten sonra itiraz ettiğini, dava dışı — firma arasında davacı borçlunun belirttiği şekilde bir sözleşme mevcut olmadığını, çek bedelinin dava dışı– ödendiğine yönelik iddianın gerçek dışı olduğunu, dava dilekçesi ekinde yer alan — faturanın yangın söndürme– tarafından müvekkili firmaya verilmiş olan bir adet iade faturasının olduğunu, davacı tarafça borcun ödendiğine yönelik olarak İİK’nin 33. maddesinde belirtilen nitelikte belge ibraz edilmediğini beyanla, davanın reddine ve davacının tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda,– karar sayılı ilâmdaki “İcra dosyasının celp ve tetkikinde; davalı- alacaklının borçlular —– —. İş sayılı ihtiyati haciz kararına dayalı olarak—tarihinde— alacak ve ferileri de dahil olmak üzere—kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yaptığı, davacı borçlu —adına çıkarılan– tarihinde tebliğ edilerek takibin itiraz edilmeksizin kesinleştiği,
Takip borçlusu— Sayılı dosyasında görülen iflasın ertelenmesi davasında—– tarihinde verilen tedbir kararı uyarınca bu şirket yönünden takibin durduğu, hakkında takip kesinleşen — hakkında takibin devam ettirildiği anlaşılmıştır.
—incelenmesinde ise; takip borçluları tarafından—- dosyasında yapılan takibe ilişkin olarak — günlü dilekçe ile imzaya itirazda bulunulduğu, — günlü dilekçe ile davacıların davadan feragat ettikleri, mahkemece— davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava İİK 71. Maddesine dayalı olarak açılmış, takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun itfası nedeniyle takibin iptaline ilişkindir.
İİK 71 maddesinde; “Borçlu , takibin kesinleşmesinden sonraki devrede borcun ve ferilerinin itfa edildiğini, yahut alacaklının kendisine bir mühlet verdiğini noterden tasdikli veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispat ederse , takibin iptal veya talikini her zaman icra mahkemesinden isteyebilir.” denilmekte olup, davacı taraf imzaya itiraza yönelik açmış olduğu dava üzerine alacaklı tarafla sözlü mutabakata vararak bu mutabakat çerçevesinde —– ödendiğini, bu ödeme nedeniyle imzaya itiraz davasından feragat ettiğini beyan etmiş ise de, —dosyasının incelenmesinde, davacının sadece davadan feragat ettiğine yönelik dilekçesinin olduğu, ne sebeple feragat ettiğinin belirtilmediği, borcun 3. Bir şahıs tarafından ödendiği beyan edilmiş ise de, ödemeye ilişkin olarak İİK 71 maddesinde belirtilen nitelikte belge ibraz edilmediği, şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmasının da mahkememizce mümkün olmadığı, bu hususun genel yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, davanın reddine, İİK 71 maddesinde tazminat verileceğine yönelik hüküm bulunmadığından davalının tazminat talebinin reddine dair aşağıda yazılı hüküm kurulmuştur.” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine, davalının tazminat talebi de yerinde görülmediğinden reddine karar verilmiştir.
Bu karar yüksek—sayılı ilâmı ile onanarak kesinleşmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca “aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
Anılan madde metninde belirtildiği üzere derdest dava; açılan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılıp halen görülmekte olmasıdır. Bu bağlamda derdest davanın söz konusu olabilmesi için tarafları, sebepleri ve konusu aynı olan davanın iki defa ayrı ayrı açılmış olması ve birincisinde verilen hükmün kesinleşmemiş olması gerekir.
Birinci davanın ikinci dava için derdest dava sayılabilmesi için gerekli ilk şart her iki davanın taraflarının aynı kişiler olmasıdır. Davaların aynı dava sayılabilmesinin bir diğer şartı her iki davanın sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebinin aynı olmasından kasıt hukuki sebepler değil, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Son şart ise; davaların konularının —) aynı olmasıdır.
Aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması konusu eş söyleyişle derdestlik iddiası bir olumsuz dava şartı haline getirilmiş ve bu suretle derdestlik itirazı ilk itiraz olmaktan çıkartılıp; dava şartına ilişkin usuli bir itiraza dönüştürülmesi sağlanmıştır. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukuki korunma sürecini başlatmıştır. Artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı kalmamıştır; bu bağlamda hukuken korunma ihtiyacı içinde bulunmamaktadır ve onun yapacağı iş davanın sonucunu beklemektir. Davayı açmaktaki yarar hukuki olmalıdır; —veya ekonomik yarar tek başına yeterli değildir. Derdestlik itirazının korunmasının temelinde aynı davanın tekrar açılıp görülmesinin sağlanmasında davacının hiçbir hukuki yararının bulunmadığı düşüncesi yatmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, derdestlik itirazına konu– esas sayılı dosyasındaki dava — açılmış olup, davalı vekilinin derdestlik itirazı sadece ıslahla eklenen kısma değil 8.2.2016 tarihinde açılan asıl davaya da ilişkindir.
Buna göre, derdestlik itirazına konu—dosyasındaki davanın tarafları ve davaların sebebi yani dayanılan vakıalar aynı ise de davaların konuları—aynı değildir.
İcra mahkemesindeki dava İİK’nin 71. Maddesine dayalı olarak açılmış takibin kesinleşmesinden sonraki devreden borcun itfası nedeniyle takibin iptaline istemine ilişkin olup, Mahkememizdeki dava ise borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Bu bakımdan davaların konuları aynı olmadığından davalı vekilinin derdestlik itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
9-Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti: Asıl dosyadaki dava, davacının baskı altında— olarak— bedelli çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespiti, kefalet ve — hükümlerinin geçerli olmadığının tespiti ile ıslahla çekten dolayı uğramış olduğu zararlar nedeniyle 210.000 TL maddi tazminatın davalıdan tahsili istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
-Davacının ıslah talebinin geçerli olup olmadığı,
-Davanın ıslah talebine konu davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığı,
-Davacının —- tutarlı çekten dolayı başlatılan icra takibine borçlu olup olmadığı,
– İşbu çekten dolayı borçlu ise bu borçtan aval nedeniyle davacının sorumlu olup olmadığı,
-Davacının iddiasına konu şekilde dava konusu çekin, dava dışı — yapılmak üzere, davalı şirket ile— tarihli teklif formunda anlaşılan iş karşılığında verilip verilmediği,
-Davacının çekten doğan borcunun dava dışı —- davacının sahibi olduğu feri müdahil — mahsup etmek üzere ödenip ödenmediği,
-Çekle ilgili menfi tespit davasının tam veya kısmen kabulü halinde davacının çekten dolayı uğramış olduğu zararları bulunup bulunmadığı, bulunuyorsa miktarının ne kadar olduğu, davalıdan isteyip isteyemeyeceği,
-Davanın tam veya kısmen reddi halinde davalının inkâr tazminatı isteyip isteyemeyeceği, isteyebilecekse inkâr tazminatının miktarının ne kadar oludğu noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
10-Davacının ıslah talebinin geçerli olup olmadığı hususunda inceleme ve gerekçe: Davacı ….—— ıslah dilekçesi ile dava dilekçesindeki menfi tespit talebi yanında davalının 210.000 TL maddi tazminat ödemesine, davalının %20 kötü niyet tazminatı ödemesine, tüm alacaklar için 22.4.2014 tarihinden itibaren en yüksek banka gecikme faizi uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Bu nedenle davacının ıslah dilekçesi ile ek talepte bulunup bulunamayacağının tartışılması gerekmektedir.
— karar sayılı ilâmında, HUMK’a göre yapılan incelemeye ilişkin kararda; “Davanın tamamen — ıslah edilmesi halinde dava dilekçesi dahil, yapılmış olan bütün usul işlemleri yapılmamış sayılır. ( mülga HUMK m.87/1). Bunun doğal sonucu olarak, dava dilekçesinde yer alan ilk talep içeriği değil, ıslah yoluyla açıklanan talep içeriği nazara alınarak araştırma ve inceleme yapılması ve mahkemece verilecek hükümde de ıslahla ileri sürülen istemin karşılanması gerekir —
Davanın kısmen ıslahın da ise; davada yapılmış olan belli bir usul işlemi ıslah edilir (düzeltilir) ve bundan sonraki usul işlemlerinin (ıslah edilen usul işlemi ile ilgili oldukları ölçüde) yapılmamış sayılması sağlanır — arttırması, talep sonucunu terditli dava haline dönüştürmesi ve talep sonucunun daraltılması gibi işlemler kısmen ıslaha örnek olarak sayılabilecek usule müteallik işlemledir.
Islah ile kastedilen dava konusu edilen, yani dava dilekçesinde yer almış bir işlemin genişletilmesi veya değiştirilmesidir. Dava dilekçesinde hiç yer verilmemiş bir şeyin değiştirilmesi veya genişletilmesi yani kısmen ıslah edilmesi mümkün olmayacaktır. Örneğin, fazlaya ilişkin hak saklı tutularak dava değerini belirleyen davacı, ek dava açmak yerine, dilerse saklı tuttuğu alacak bölümü için kısmen ıslah yoluyla talebini arttırabilmesi mümkündür. Çünkü dava dilekçesinde bir değer belirlemiştir ve bu değeri kısmen ıslah ile düzeltmektedir.
Islahın amacı, yargılama sürecinde, şekil ve süreye aykırılık sebebiyle ortaya çıkabilecek maddi hak kayıplarını ortadan kaldırmak olduğundan; hak ve alacağı bu sürecin dışında ortadan kaldırmış olan işlemlerin, yani maddi hukuk işlemlerinin ıslah yoluyla düzeltilebilmesi, elbette olanaklı değildir. Bir başka deyişle, maddi hakkı sona erdiren maddi hukuk işlemleri, ıslahla düzeltilemez. Feragat, kabul, sulh gibi işlemler, —dava içinde yapılsın, asıl hakkı ortadan kaldırdıklarından, usul işlemi olduğu kadar (davayı etkilediği için usul işlemidir) maddi hukuk işlemi mahiyeti taşımaktadır ve bu sebeple, bu işlemlerin de ıslah yoluyla düzeltilmesi imkânsızdır. Zira ıslah, yargılama hukukunun şekle ve süreye bağlılığından kaynaklanan zımni hak kayıplarının telafisi için öngörülmüş bir müessesedir. Açık bir irade beyanı ile terk edilen haklar, maddi gerçeğin şekle feda edilmesi gibi bir sonuç doğurmadığı için, ıslahın konusu olamaz————-
Bu noktada; dava dilekçesinde dava konusu edilmiş vakıanın neticesi olan taleplerden bir kısmı hakkında dava açılmışken, dava konusu edilmiş vakıanın neticesi olan farklı bir kalem talebin ıslah yoluyla davaya dahiline olanak bulunup bulunmadığı irdelenmesi gerekir. Daha somut ifadeyle, somut olayda olduğu gibi, davacı çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiş iken, sonradan uğramış olduğu zararlar nedeniyle maddi tazminat talebinin ıslah yoluyla “dava konusu” haline getirilip getirilemeyeceği üzerinde durulmalıdır.
Vurgulamakta yarar vardır ki, kısmi bir dava açılmışsa, bu davanın kalan kısmı yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde ıslaha konu olabilecektir. Örneğin az önce değinildiği üzere fazlaya dair hak saklı tutularak maddi tazminat istenilmiş ise muhakeme sırasında artan maddi tazminat miktarı kısmen ıslah ile istenebilecektir. Veya bir taşınmaza el atma nedeniyle istenen tazminat miktarının kısmen talep edilip, daha sonra ıslaha konu edilmesi, bir taşınmazın bir bölümü dava edilmişken diğer bölümünün de ıslahen dava edilmesi örnek olarak verilebilecektir. Bu konuda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ancak bir dava konusu — kendisi davayı oluşturuyor ise, burada kısmi dava bulunmadığından ıslah edilebilecek bir dava da bulunmamaktadır. Örneğin bir taşınmazın tamamı hakkında iptal ve tescil istemiyle açılan davada, davanın konusunu bu taşınmazın bizatihi kendisi teşkil etmekle, bu taşınmazdan başka bir taşınmaz davaya dahil edilmek istenirse bu halde ıslah söz konusu olamayacaktır.
Şu hale göre kural olarak; dava açıldıktan sonra sebebinde, konusunda, delillerde ve diğer hususlarda usulüne ilişkin işlemlerin ıslah yoluyla düzeltilmesi mümkün olduğu gibi davanın konusunda da ıslah mümkündür. Ancak dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya — ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmamaktadır.
Ancak, müsnet davada olduğu gibi dava dilekçesi ile ——— tutarındaki çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti talep edilmiş olduğu halde ıslah dilekçesi ile dava konusu edilen bu çekten dolayı uğranmış olan zararlar talep edildiğinden bu ikinci talep ayrı bir dava niteliğinde olmayıp ıslahın konusu olabileceğinden davacının 20.03.2017 tarihli ıslah talebi geçerli olduğundan kabulüne karar vermek gerekmiştir.
11-Hak düşürücü süre itirazı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı vekili, 29.3.2017 tarihli ıslaha cevap dilekçesinde; davacı tarafın, takip konusu çekin kambiyo senedi vasfına haiz olmadığı ve söz konusu çekten ötürü borçlu olmadığı yönündeki iddialarının 09.04.2014 tarihinde ihtiyati haciz ve haciz talepli olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile —-. Sayısı ile başlatılmış olan icra takibine dayandıını— Sayısı ile başlatılan takibe karşı dava dışı borçlu şirket vekilleri tarafından imzaya itiraz edilmek suretiyle 16.04.2014 tarihinde— davadan davacı tarafından —- tarihinde feragat edildiğini, yani davacının, aleyhine başlatılan — haberdar olduğunu, İcra İflas Kanununun 168. Maddesine göre borçlu tarafından, takibin müsnedi olan senedin kambiyo vasfına sahip olmadığı ve/veya borçlu olmadığı veya borcun itfa edildiği yönündeki iddiaların beş gün içinde İcra Mahkemesinde ileri sürülmesi gerektiğini, davacının işbu davayı beş gün içinde açmaması nedeniyle davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacının menfi tespit davası 8.2.2016 tarihinde açılmış olup, davalı vekili menfi tespit davasına karşı sunduğu —– cevap dilekçesinde hak düşürücü süre itirazında bulunmamıştır.
Davacı, 20.3.2017 tarihli ıslah dilekçesinde, dava dilekçesi ile açtığı menfi tespit davasına ek olarak dava konusu edilen bu çekten dolayı uğranmış olan zararların tazminini talep etmiştir.
Bu nedenle davalının hak düşürücü süre itirazı sadece ıslah dilekçesinde dava konusu edilen bu çekten dolayı uğranmış olan zararlara ilişkin olup, bu davada davalı vekilinin itiraz ettiği gibi beş günlük bir hak düşürücü süre söz konusu olmayıp, davacının bu şekilde maddi tazminat davası(veya manevi tazminat davası) açabilmesi için menfi tespit davasında haklı olduğunu ispatlaması gerektiğinden ıslah tarihinde hak düşürücü süre henüz başlamamıştır.
Ayrıca belirtmek gerekir ki, asıl menfi tespit davasına ilişkin süresinde hak düşürücü süre itirazında bulunulsa dahi davalının davaya konu çekle ilgili başlattığı icra takibi ayakta olduğu sürece hak düşürücü süre başlamayacağından menfi tespit davası yönünden de hak düşürücü süre itirazı yerinde olmayacaktır.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin ıslaha karşı yaptığı hak düşürücü süre itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
DELİLLER:
12—– sayılı dosyası: Davaya konu icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı——-tutarlı çeke dayalı olarak——sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, söz konusu takibin davacı … yönünden kesinleştiği, diğer borçlu —–yönünden de iflas erteleme dosyasından tedbir kararı verilmesi nedeniyle durdurulmuş olduğu anlaşılmaktadır. İlgili takip dosyasına ait özet bilgiler aşağıdaki tabloda gösterildiği gibidir.
—— Sayılı Dosyası
ALACAKLI :——
2-…
ASIL ALACAK : 74.760,00 USD Asıl Alacak
TAKİP ÖNCESİ İŞLEMİŞ FAİZ : ———— Komisyon
ASIL ALACAK + İŞLEMİŞ FAİZ : ——–
TAKİP SONRASI İSTENİLEN FAİZ : Asıl alacağa işleyecek %6,00 yıllık faizi ile birlikte fiili ödeme günündeki TL karşılığı ile
TAKİP KONUSU ALACAK : ——–çekten k
ynaklanan alacak.
TAKİP TARİHİ : ——-
ÖDEME EMRİ TEBLİĞ TARİHİ : ——— …
BORÇLU İTİRAZ TARİHİ : —-
İTİRAZIN İÇERİĞİ : Takibe, ödeme emrine, asıl alacağa işlemiş ve işleyecek faiz oranı ile tüm ferilerine
13-Feri müdahil ——- ticari defterlerinin TTK ve VUK hükümlerine uygunluğunun incelenmesi: Bilirkişi heyetince müdahil —- tarafından ibraz edilen ticari defterlerden uyuşmazlık konusu dönemlere ilişkin defterlerin tasdik bilgileri şu şekilde tespit edilmiştir:
DEFTERİN NEVİ TASDİK TARİHİ —- YEVMİYE NO SAYFA SAYISI
YEVMİYE —–
6102 sayılı TTK m.64 ve VUK m.182 gereğince tutulması mecburi olan ve yukarıdaki tabloda belirtilen ticari defterlerin tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin – 2014 yılına ait yevmiye defterinin kapanışı hariç – süresi içerisinde yaptırıldığı, ticari defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu tespit edilmiştir.
Bilirkişi heyetince yapılan bu tespit dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli görülmekle teknik açıdan hükme esas alınmıştır.
14-Davalı ..—- kayıtlarının incelenmesi:—- tarafından tanzim edilen 27.08.2019 tarihli bilirkişi raporunun sonuç bölümünde “…-An itibariyle davalı şirkete ait incelemesi yapılan ticari defter ve belgeler üzerinde mevcut bir değerlendirme yapılması halinde;
-Davacı tarafından keşide edilen dava konusu —- — — şirketine düzenlenen dava dışı —- tutarlı fatura kapsamında verildiği,
——- düşünülse dahi davacı … şirketi tarafından davalı … şirketine düzenlenen dava konusu 156.000,00 TL tutarlı faturanın davalı şirketin ticari defterlerine işlenmiş ve bizzat davacı şirketin —— alacaklandırıldığı,
-Davalı şirkete ait ticari defter ve belgelere göre; Davacı … şirketinin davacı … şirketine dava tarihi itibariyle—— tutarında borcu bulunduğu ve —- doğrultusunda da davacı … şirketinin Davacı … şirketinden —tutarında alacaklı olduğu,
-Hal böyle olunca davacıların —- tutarlı çekten dolayı sadece —- tutarında borcunun bulunduğu,
-Davacı şirketin davalının teslim ettiği ürünlerin eksik alındığı hususunun değerlendirilebilmesi için öncelikle davacı ..—bulunan ticari defterlerinin incelenmesi ve yapılan tespit ve değerlendireler sonucunda taraflar arasında fark olması halinde bu farkların araştırılması ve dava dosyasına kazandırılan tespit ve değerlendirmeler sonucunda oluşacak sonucun takdirin sayın mahkemenize ait olduğu…” şeklinde görüş bildirilmiştir.
İlgili bilirkişi tarafından düzenlenen 27.08.2019 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde; anılan raporda davalı şirketin ticari defterlerinin TTK m.64 vd. hükümleri ile 19/12/2012 tarihli— — biçimde usulüne uygun tutulmadığına dair tespitlere yer verildiği görülmektedir.
Bilirkişi ——- tarafından yapılan bu tespit dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli görülmekle teknik açıdan hükme esas alınmıştır.
Buna göre, davalı şirketin kayıtlarına göre, dava tarihi itibariyle— şirketinden —– — borçlu gözüktüğü yönünde tespitlerde bulunulduğu görülmektedir.
15-Feri müdahil —— hesap hareketlerinin incelenmesi:— davalı .———- hareketleri bilirkişi heyetince şu şekilde tespit edilmiştir.
MÜFLİS——
TARİH —–BELGE AÇIKLAMA DÖVİZ DÖVİZ BORÇ ALACAK BAKİYE
NO BORÇ ALACAK (TL) (TL) (TL) —————-

Yukarıda yer verilen tablodan, müflis şirket ticari defterlerinde davalı firma için 725.402,38 TL borç kaydedildiği, karşılığında 678.951,01 TL alacak kaydedilmek suretiyle 46.451,37 TL alacaklı hale geldiği anlaşılmaktadır. Söz konusu alacak tutarının, davalı şirketin unvan değişikliği sonrasında — virman yapılarak kapatılmış olduğu tespit edilmiştir.
Müflis — hesabındaki hesap hareketleri ise şu şekildedir:
MÜDAHİL ———— AİT MUAVİN HESAP DÖKÜMÜ
TARİH FİŞ NO BELGE NO AÇIKLAMA BORÇ ALACAK BAKİYE
———-
Yukarıda yer verilen tablodan, müflis şirketin ticari defterlerinde davalı şirkete toplam 1.225.282,79 TL borç kaydedildiği, karşılığında 1.236.471,00 TL alacak kaydetmek suretiyle müdahil müflis şirketin kendi defterlerinde 11.188,21 TL borçlu hale geldiği görülmektedir.
Bilirkişi heyetince yapılan bu tespit dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli görülmekle teknik açıdan hükme esas alınmıştır.
16-Davalı … tarafından —–gönderildiği teklif formunun incelenmesi: Davalı şirket tarafından —- gönderilen teklif formundan,—– içerisinde teslim edilmesi konusunda anlaşma yapıldığı, söz konusu malzemelerin bedelinin—- hesaplandığı, bu bedelin %30’unun 60 gün vadeli çek ile kalan bakiyesinin malzeme gümrüğe geldiğinde 90 gün vadeli çek ile yapılacağının kararlaştırıldığı görülmektedir— —- tarafından 22.11.2013 tarihinde imzalandığı anlaşılan teklif formu metni şu şekildedir:
“Teklifimiz, teklif edilen malzemelerin tümü için geçerlidir. Ödemelerde,—— olarak teklif tutarının %30’u talep edilir. —– —- geldiğinde, teklif tutarının %50’si talep edilir. Malzeme tesliminde kalan tutar—— 90 gün vadeli çek.”
17-Faturaların İncelenmesi: Dava dosyasına sunulan—–aşağıdaki tabloda gösterildiği gibidir.
SN —- FATURA NO FATURA TUTARI (KDV Dahil) AÇIKLAMA
——
GENEL TOPLAM —-
Yukarıda yer verilen tablodan, toplam tutarı KDV dahil 156.000,00 TL olan faturanın müdahil —- şirketi tarafından davalı şirket adına düzenlenen fatura olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek——— yaptırılan bilirkişi incelemesinde bu faturanın gerek feri müdahil şirketin, gerekse davalı şirketin ticari defterlerinde kayıt olduğu tespit edilmiştir.
Dava dosyasına sunulan diğer faturalar ise şu şekildedir:
¸
Yukarıda yer verilen tablodan, toplam tutarı—– olan faturaların davalı şirket tarafından asli müdahil — şirketi adına düzenlenen— malzemelerine ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek——yaptırılan bilirkişi incelemesinde bu faturaların gerek feri müdahil şirketin, gerekse davalı şirketin ticari defterlerinde kayıt olduğu tespit edilmiştir.
18-Tahsilat Makbuzlarının İncelenmesi: Dava dosyasına sunulan tahsilat makbuzlarının dökümü aşağıdaki tabloda gösterildiği gibidir.

TARİH MAKBUZ NO AÇIKLAMA TUTAR ————-
Yukarıda yer verilen tablodan, —– makbuza konu çeklerin toplam tutarının ——–makbuza konu çek tutarının ise ——- olduğu anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, davalı … tarafından düzenlenen çeklerin toplam tutarının — olduğu tespit edilmiştir. İşbu davaya, yukarıdaki tabloda —- edilmiştir.
19-Çeklerin İncelenmesi: Davacı vekili tarafından dava dosyasına sureti sunulan çekte yer alan bilgiler aşağıdaki tabloda gösterildiği gibidir.
¸
Yukarıda yer — keşidecisinin müflis —– lehtarının ise davalı … olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu çekte, davacının —- veren sıfatı ile imzası bulunmaktadır. Söz konusu çekin vade tarihinde bankaya ibraz edildiği ve karşılıksız işlemine tabi tutulduğu görülmektedir. İlgili çekin karşılıksızdır işlemine tabi tutulması akabinde banka sorumluluk bedeli olan —– davalıya ödenmiş olduğu anlaşılmaktadır.
20 —– Dava dilekçesi ekinde sunulan e-posta yazışmalarında dair bilgiler aşağıdaki tabloda gösterildiği gibidir.
21-Dava dosyasına sunulan icra hukuk mahkemeleri dosyalarının incelenmesi:
a)—- Karar Sayılı Kararı: Davacıları—-… olan, davalısının ise ——-. olan itirazın kaldırılması yargılamasında mahkemece verilen karar şu şekildedir:
“Vaki feragat nedeni ile açılan davanın reddine…”
b)— Karar Sayılı Kararı: Davacısı …, davalısı ise —- itirazın kaldırılması yargılamasında mahkemece verilen karar şu şekildedir:——
——Hukuk Mahkemesi dosyasının incelenmesinde, davacının sadece davadan feragat ettiğine yönelik dilekçesinin olduğu, ne sebeple feragat ettiğinin belirtilmediği, borcun 3.bir şahıs tarafından ödendiği beyan edilmiş ise de, ödemeye ilişkin olarak İİK 71 maddesinde belirtilen nitelikte belge ibraz edilmediği, şirket kayıtları üzerinde inceleme yapılmasının da mahkememizce mümkün olmadığı, bu hususun genel yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, davanın reddine…”
c)— Karar Sayılı Kararı: Davacısı …, davalısı ise ——. olan tespit davasında mahkemece verilen karar şu şekildedir:
“…Davacının takip dosyasında haczin — olarak tespitine yönelik talebinde hukuki yararının olmadığı, bu yönde mahkememizce verilecek bir kararda bulunmadığı anlaşılmakla talebin REDDİNE…”
Yukarıda pek azına yer verilen kararın, davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine, ilgili dosyanın Yargıtay incelemesine tabi tutulduğu anlaşılmaktadır. İlgili karar, —. sayılı kararı ile kesinleşmiş olduğu tespit edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
22-Davadaki istemler: Huzurdaki davada,—- tarafından davalı şirkete verilen ve davacının—– sıfatıyla—- tutarlı çekten dolayı borçlu olup olmadığının tespiti ve bu çekten dolayı uğramış olduğu zararların tazmini istenmektedir.
23-Davalı şirket tarafından edimlerin yerine getirilip getirilmediği: Somut olayda davacı ve davacı yanında— olan müflis şirket, davalı şirketin edimlerini yerine getirmediğini, davalı firmanın sevk irsaliyelerinde isim ve imzası bulunmayan faturaları ispat etmesi gerektiğini ileri sürmektedir. Bu kapsamda yapılan incelemede, müflis şirket tarafından faturalara ve faturaların içeriğine süresinde yapılan herhangi bir itiraz bulunmadığı tespit edilmiştir. Davalı şirket tarafından düzenlenen bütün faturaların feri müdahil şirketin ticari defterlerinde yer alması ve usulüne uygun bir şekilde kayıtlı olması sebebiyle faturalar ve içeriğindeki malların tesliminin ispatlandığı kanaatine varılmıştır.
24-Ticari defterlere göre davalı şirketin alacaklı olup olmadığı hususunda yapılan inceleme: Dosya kapsamından, davalı … ——-” olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıda, müdahil şirketin ticari defterlerinin incelendiği bölümden görülebileceği üzere, müdahil şirketin TTK m.64 ve VUK m.182 gereğince tutulması mecburi olan ticari defterlerin tutulduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin —- ticari defterlerin birbirini teyit eder şekilde tutulduğu tespit edilmiştir. İlgili şirketin hesap hareketleri incelendiğinde, davalı firma için — borç kaydedildiği, karşılığında 678.951,01 TL alacak kaydedilmek suretiyle — alacaklı hale geldiği anlaşılmaktadır. Söz konusu alacak tutarının, davalı şirketin unvan değişikliği sonrasında — hesaba — kapatılmış olduğu tespit edilmiştir.— hesabındaki hesap hareketleri incelendiğinde ise, davalı — kaydedildiği, karşılığında — alacak kaydetmek suretiyle müdahil müflis şirketin kendi defterlerinde — borçlu hale geldiği görülmektedir.
Yukarıda ifade edildiği üzere, davalı şirketin ticari defterleri talimat ile incelenmiştir. İlgili talimat üzerine yapılan incelemede, davalı şirketin kendi defterlerinde — tutarında borçlu gözüktüğü tespit edilmiştir.
25-Davacı yanında — olan müflis şirket ve davalı şirketin ticari defterlerin karşılaştırılması: Yukarıda — şirketinin ticari defterlerinde yer alan —’– hesabın, davalı şirketin unvan değişikliğinden — olduğu tespit edilmişti. Davalı şirketin, —tarihi itibariyle unvanı değiştiğinden, müdahil şirket ile davalı şirket arasındaki — kadar olan süreçte tarafların ticari defterlerinin birebir uyumlu olduğu saptanmıştır.
Taraflar arasındaki ihtilaf, bu unvan değişikliğinden sonraki döneme ilişkindir. Davalı şirketin bütün faturalarının — şirketi defterlerinde kayıtlı olduğu gözükmektedir. Fakat— defterlerinde kayıtlı olup da davalı şirket defterlerinde kayıtlı olmayan borç ve alacak kayıtları bulunmaktadır. Bu kayıtlar şu şekildedir:
MÜDAHİL ŞİRKET DEFTERLERİNDE KAYITLI OLUP DAVALI ŞİRKET DEFTERLERİNDE KAYITLI OLMAYAN KAYITLAR
TARİH FİŞ NO BELGE NO AÇIKLAMA BORÇ ALACAK ————-
Yukarıdaki tablodan görüldüğü gibi, müdahil müflis şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olup davalı şirket defterlerinde kayıtlı olmayan ——– tutarında borç gözükmektedir. Bu kayda kendi defterlerinde borçlu gözüktüğü 11.188,21 TL’nin de eklenmesiyle, müflis şirketin kendi defterlerinde 131.449,61 TL tutarında borçlu hale gelmiştir. İşbu tutarın, davalı şirketin defterlerinde alacaklı gözüktüğü tutara denk geldiği tespit edilmiştir. Bu sebeple davalı şirketin kendi defterlerine—tutarında alacaklı olduğu saptanmıştır. İşbu tutardan dava konusu çekin karşılıksız çıkması sonucu banka tarafından ödenen 503,33 USD sorumluluk bedeli de düşüldüğünde, davalı— alacaklı olduğu tespit edilmiştir.
26-Dava konusu edilen —- faturaya istinaden verildiği hususunda inceleme, gerekçe ve varılan sonuç:Davacı, dava konusu çekin, dava dışı —— yapılmak üzere, davalı şirket — teklif formunda anlaşılan iş karşılığında verildiğini ileri sürmektedir. Ayrıca, söz konusu çekin karşılıksız çıkması üzerine, sözleşme konusu işin yapımı karşılığında, çek ödemesinin dava dışı — şirketi tarafından davalı şirkete yapıldığını iddia etmektedir.
Davacı tarafından dava—– incelenmesinde; davalı şirket tarafından,—– süreli olduğu, bu malzemelerin bedelinin yapılan — hesaplandığı görülmektedir. Yine söz konusu teklif formundan, malzemelerin——– anlaşılmaktadır. Bu bedelin %30’unun —- kalan bakiyesinin malzeme—çek ile yapılacağının kararlaştırıldığı görülmektedir.
Sözleşme konusu malların teslimine ilişkin, davalı şirket tarafından müflis—- tarihli,— seri no’lu— faturanın dava dosyasına sunulmuş olduğu görülmektedir. İşbu sözleşme doğrultusunda düzenlenen — olarak, müdahil —– tarafından davalı—çekin verildiği tespit edilmiştir. İşbu çekin her iki şirketin defterlerinde de kayıtlı olduğu ve ödemesinin yapıldığı anlaşılmaktadır— olarak ise müflis şirketin defterlerinde ve aynı zamanda faturanın düzenlendiği —– tutarlı çekin verilmiş olduğu tespit edilmiştir. İşbu çeke ilişkin olarak davalı şirket ticari defterleri üzerinde yapılan incelemede, yalnızca karşılıksız çıkması üzerine banka tarafından karşılanan zorunluluk bedeline dair kayıt bulunduğu görülmektedir. Çekin ödendiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir belgenin bulunmaması nedeniyle çekin karşılıksız çıktığı sonucuna varılmıştır.
Davalı şirketin ticari defterlerini inceleyen bilirkişi —- tarafından düzenlenen —- raporda; davalı şirketin ticari defterlerinde müflis şirket adına düzenlenen — bulunduğuna ve dava konusu çekin işbu faturaya karşılık ödendiğine dair tespitlerde bulunduğu görülmektedir.
İşbu faturaya ilişkin yapılan incelemede fatura bedelinin — kısmına karşılık müflis şirketin defterlerinde ——- tutarlı çekin bulunduğu görülmektedir. İşbu çekin her iki şirketin defterlerinde de kayıtlı olduğu ve ödemesinin yapıldığı,—- tutar karşılığı olarak ise müflis —–verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. İşbu çeke karşılık davalı şirketin defterlerinde sadece karşılıksız çıkması üzerine banka tarafından karşılığının zorunluluk bedeli kaydının bulunduğu ve çekin ödendiğine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir belge bulunmadığının anlaşılması karşısında söz konusu çekin karşılıksız çıktığınının kabulünü gerektirmektedir.
—– çeklerin karşılıksız çıkması üzerine, müflis şirket tarafından, davalı şirkete —- davalı şirkete teslim edildiği, işbu çeklerin de davalı şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olmadığı, dava konusu —çekin karşılıksız çıktığı hususunda herhangi bir ihtilafın bulunmadığı, diğer iki adet —- tutarlı) çeklerin de, davacı tarafından dava dosyasına sunulan —— yazışmalarından karşılıksız çıktığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, dava konusu çekin talimat bilirkişi raporunda — faturaya karşılık verilen çekin karşılıksız çıkması üzerine verildiği kanaatine varılmıştır.
27-Dava konusu —- bedelinin dava dışı—– ödenip ödenmediği hususunda inceleme, gerekçe ve varılan sonuç: Davacı ve müdahil müflis vekilleri, dava konusu çekin bedelinin, davalı şirkete ödenmesine ilişkin — mutabakat yapıldığını, bu mutabakat ile işveren —— şirketi tarafından —– şirketine —- ödeme yapıldığını, —-ayrı bir fatura düzenleyerek bu ödemeyi fatura karşılığı tahsil ettiğini, buna karşılık—–aynı tutarda bir fatura kesmek suretiyle cari hesapların birbirine uygun şekilde kapanmasını sağladıklarını, dosyada ibraz olunan mail yazışmalarının bunun doğruluğunu ispatladığını ileri sürmektedir.
Dava dosyasına sunulan 156.000,00 TL tutarlı fatura incelendiğinde; bu faturanın müdahil — şirketi tarafından davalı şirket —————– fatura olduğu görülmektedir.
Davacı tarafından dava dosyasına sunulan—- arasında davalı şirket vekili tarafından davacıya —— alacağının sulhen tahsili için takip edilmesi gereken hukuki adımlara ilişkin maddelerin değerlendirilmesi için” mail gönderildiği, davacının da bu maile karşılık ödemenin dava dışı — yapılacağına dair —-adıyla düzenlenen bir şablon yazı gönderdiği anlaşılmaktadır. Söz konusu —kesin hakedişin onaylanmasından sonra ödeneceğine dair bir ifade kullanıldığı görülmektedir. Davacı tarafından, (davalı şirket adına hareket ettiği anlaşılan) —— ise, ödemeye ilişkin çekin dava dışı — şirketi tarafından, —– ciro edilip ödeneceğinin belirtilmiş olmasına rağmen böyle bir çekin verilmediği anlaşılmaktadır. Söz konusu yazışmalarda, işbu ödemenin dava konusu çeke karşılık yapılacağına ilişkin herhangi bir ifade bulunmamaktadır. Nitekim bu konuda davacının davalı vekiline gönderdiği — yapılıp—- olduğunun belirtilmesi gerekirmiş, benim hatalarım yüzünden bu hale gelmişiz.Mutlaka çok kısa sürede imzalayacağız, hatta belki —- gün içinde tamamını nakit ödeyip ibralaşma seçeneği de var…” ifadeleri bulunmaktadır.
Dolayısıyla, davacının yetkilisi olduğu müdahil—— karşılık dava dışı——şirketi tarafından davalı şirkete yapılan—- dava konusu çeke karşılık verildiği konusunda herhangi bir somut belge bulunmamaktadır.
Her ne kadar bu hususta davacı-birleşen ——- esas sayılı dava davacısı —- kendi imzaladığı, ancak—– başka bir hukuki sebeple alındığını ispat yükünün davalı …’—-olduğunu, bilirkişi raporunda, davalının — alacaklı olduğuna dair kanatin davacının davalıya —– gösterdiğini, davalının alacağını hangi faturalardan doğduğunun kanıtlanması gerektiğini, davalı şirket genel müdürü ve— civarında alacakları kaldığı, bakiye alacak ve faizi için takip yaptıklarına” dair ifadelerin davalıyı bağlayacağını, bu ifadenin çekin talil edildiğini gösterdiğini, çekin kambiyo vasfının bulunmadığının kanıtlandığını, bu nedenlerle davalı tarafından kesilen faturaların ve yapılan ödemelerin sıralaması yapılarak çek borcunun 16.7.2014 tarihli fatura ile ödenmiş olduğu anlaşıldığından ve bakiye borcun daha sonraki faturalardan kaynaklandığından bu hususun araştırılmasını, davalıdan——– devreye alma ve ilk çalıştırma belgesinin getirtilmesini, tahkikat eksikliklerinin bu şekilde tamamlanmasını ve menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesini talep etmişti— dava davacısı- asıl davada davacı yanında— dosyasında dinlenen davalı şirket genel müdürü ve — müdürünün ifadelerinin dikkate alınması ve bilirkişiye incelettirilmesini, bu ifadelerin bugüne kadar mahkeme ve bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığını beyan etmiştir. Birleşen—-dava davacısı-asıl davada davacı yanında—- Sayılı dosyasında dinlenen davalı şirket genel müdürü ve — yükünün karşı tarafa geçtiğinin kanıtlandığını, —- civarında alacakları kaldığı, bakiye alacak ve faizi için takip yaptıklarına” dair ifadelerin çekin kambiyo vasfının bulunmadığının kanıtlandığını, bu nedenlerle —- Müdürlüğünden davalı şirketin —–tarihinden sonraki yetkili temsilcilerinin kimliğinin istenmesine —- celsenin getirtilerek bilirkişiye inceletilmesini talep ettiğini bildirmiştir. Davacı vekili —– dilekçesinde, ispat yükünün davalıya geçtiğini, davalı şirketin genel müdürü ve— takibinin kötü niyetli olarak yapıldığının kanıtlandığını, 156.000 TL ödeme ile borcun sona erdiğine ilişkin mali yazışmaları ve kayıtlı faturalar yazılı delil başlangıcı olduğundan tanık dinlenmesi talebinde bulunduklarını, birleşen davadaki delillerinin toplanmasını,——- celsedeki tanık ifadelerinin bilirkişiye inceletilmesini ve sonuç olarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Bu dilekçeler ve beyanlara göre her ne kadar davacı ve davacı yanında ——- “davalı şirketin——– tanık sıfatıyla verdikleri ifadelerinde davacı ve davacı yanında— alacaklarının kaldığını, bunun faizinin de olduğunu beyan ederek çeki talil ettiklerini ve ispat yükünün davalı tarafa geçtiğini iddia etmiş iseler de, iddiaya konu —- verdikleri ifadelerde ——– şirketinden yaptıkları işe karşılık çek aldıklarını, çekler ödenmeyince icra takibi başlatıldığını, çeklerin— edemediklerini, bu alacağın faizinin de bulunduğunu” beyan ettikleri, bu kişilerin ifadelerinin dava dışı —şirketi tarafından yapılan ödemenin “bu şirkete verilen hizmetin karşılığı olduğu”nu savunan davalı şirket yönünden birleşik bağlantısız ikrar niteliğinde olamayacağı ve ispat yükünün davalı tarafa geçmesini sağlamayacağı kanaatinde olunduğundan davacı tarafın bu yöndeki itirazları kabul edilmemiştir.
Yine davacı vekili,—– olarak dinlenmesini talep etmiş ise de, bu talep dava değeri ve davalı tarafın muvafakat etmemesi nedeniyle reddedilmiştir.
Buna göre, dava dışı —– şirketinin davalı şirkete yaptığı ödemenin, takip konusu çek bedeline ilişkin olduğu hususundaki ispat yükü bu iddiayı ileri süren davacının üzerinde olup, davacının ise bu ispat yükünü yerine getiremediği kanaatine varılmıştır.
28—— Olup Olmadığı: Davacı dava dilekçesinde, davalı firma tarafından çeklere aval verilmesi halinde malların tesliminin yapılabileceği beyanı karşısında baskı ile —imzalı çekleri aldığını, sözleşmede bu yönde bir maddenin bulunmadığını, dava konusu çekten kaynaklı sorumluluğunun bulunmadığını beyan etmişse de — geçersizliğini ispata yarayacak delillerin dosyada bulunmadığı, başka bir ifadeyle, ispat yükü üzerinde olan davacının bu iddiasını da ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır.
29-Asıl davadaki menfi tespit istemi ile ilgili sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının yetkilisi olduğu davacı yanında feri müdahil — davalı —- verildiği, söz konusu çekin vadesinde ödenmediği konusunda herhangi bir çekişme bulunmadığı, davacı tarafından çek bedelinin dava dışı —- ödendiğinin ileri sürüldüğü, dava dışı —— davalı—- bir ödeme yapılmış ise de bu ödemenin dava konusu çekin karşılığında yapılıp yapılmadığının belirsiz olduğu, dosya kapsamında söz konusu ödemenin dava konusu çek karşılığında yapıldığını gösteren herhangi bir belgeye rastlanmadığı, davalı şirkete yaptığı ödemenin, takip konusu çek bedeline ilişkin olduğu hususundaki ispat yükünün bu iddiayı ileri süren davacının üzerinde olduğu, davacı tarafından bu yükümlülüğün yerine getirilemediği, davacı tarafından dava konusu çekten kaynaklı olarak verilen — ileri sürülmüşse de dosya kapsamında–geçersiz olduğunu gösteren herhangi bir veriye rastlanmadığı — işleminin geçerli olduğu kanaatine varıldığından davacının dava dilekçesindeki– tutarındaki çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti, — hükümlerinin geçerli olmadığının tespiti taleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
30-Davacının maddi tazminat talepleri ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacının ıslah dilekçesinde, menfi tespit davasına konu çekten dolayı davalı şirkete borçlarının bulunmadığını, işbu çekten dolayı aleyhine başlatılan icra takibi doğrultusunda bütün taşınır ve taşınmaz mallarına haciz konulduğunu, davalının haksız icra takibi sureti ile 30 yıllık şirketinin iflasına birinci dereceden hacizlerde bulunan taraf olarak yol açtığını, feri müdahil şirketin iflastan kurtulmasının engellendiğini, davalının haksız icra takibi ve şantiyelerine 89/1 ihbarları göndermesi nedeniyle sözleşmesinin işveren tarafından feshedildiğini, bunu haber alan bankaların hesaplarını kat etmek suretiyle kredileri geri çağırdığını, davalının iddia ettiği alacağın en az — fazla değerde mal varlığına haciz konulduğunu,— firmasının iflasına neden olunduğunu, ev halkının haksız hacizler nedeniyle mağdur edildiğini, davalının ev eşyası haczi yaparak davacının ve aile– karşı rencide edici tarzda eylemde bulunduğunu,— tazminat ödemesine karar verilmesini talep etmiştir.
Haksız hacizden doğan maddi zarara dayalı sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Haksız olarak haciz yapmış olan alacaklının sorumluluğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek uygulamada ve gerekse öğretide görüş birliği mevcuttur. Bu açıdan alacaklının ihtiyati haciz kararının hükümden düşmesinden sonra açacağı dava veya yapacağı takipte haklı çıkması da neticeye müessir bulunmadığı gibi, bu bakımdan alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili değildir. Haciz, haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık, haksız haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden geçerli değildir. Ancak, davacı asıl davada manevi tazminat talebinde bulunmamıştır.
Bu hukuki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, davacı, ister kusursuz sorumluluğa, ister kusurdan doğan sorumluluğa dayalı olarak icra takibine konu çekin icraya konulması nedeniyle oluşan zararları talep edebilmesi için davacının dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığını ispat etmesi gerekmektedir.
Müsnet davada, davacı gerek kendisinin, gerekse davacı yanında feri müdahil — çekten dolayı borçlu olmadığını ispat edemediği ve menfi tespit davasının dayanağı olan takibin başlatılmasında davalı şirketin haklı olduğu kanaatine varıldığından davacının maddi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
31-Asıl davada, davalının inkâr tazminatı istemiyle ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı taraf, icra inkar tazminatı isteminde bulunmuştur.
İİK’nin 72/4. Maddesi uyarınca menfi tespit davasının reddine karar veren mahkemenin, borçluyu tazminata mahkum edebilmesi için, alacaklının borçluya karşı bir icra takibi yapmış olması ve bu icra takibinin durdurulması (İİK. m. 72/2) veya icra veznesindeki paranın alacaklıya ödenmemesi (İİK. m.72/3 c.2 ) için ihtiyati tedbir kararı almış, bu ihtiyati tedbir kararının uygulanmış-infaz edilmiş olması şarttır(İİK m.72/4 c.2). (—- karar sayılı ilâmı, ——–
Somut olayda, Mahkememizce davacı vekilinin icra takibini — nitelikte tedbir istemi reddedilmiş olduğundan ve davalı lehine inkâr tazminatı verilmesi koşulları gerçekleşmediğinden, davalı-alacaklı vekilinin inkâr tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
BİRLEŞEN ——- ESAS SAYILI DOSYASINDA:
32-İddia: Davacı dava dilekçesinde özetle, müsnet dosyadaki zararların davacının taşınır ve taşınmaz bütün şahsi mal varlığına ve ev eşyalarına ihtiyati ve icrai haciz konulması ve sahibi olduğu araçlarının muhafaza altına alınması ile uğranılan zarar, hakkında haksız ihtiyati haciz uygulanmak suretiyle borçlarını ödeyemez hale düşürülüp iflasa sürüklenen ——– uğradığı zarar sebebiyle hissedar ve şirket sahibi olarak uğranılan zarar ve hakkında haksız ihtiyati haciz uygulanmak suretiyle– ödeyemediğinden, —– şirketinin ödeyemediği borçların davacının üzerine kalmış olması ve — şirketinin borçlarına şahsi kefalet ve — sebebiyle uğranılan icra takipleri ve — Banka borcu nedeniyle evinin cebri icrada satışından uğranılan zarar olduğunu, davalının haksız ihtiyati haciz, haksız icrai haciz, aşkın ve aşırı haciz uygulaması sonucunda maruz kalınan maddi—- esas sayılı dosaysında talep edilen maddi tazminatlar ile tahsilde tekerrür olmamak üzere ve bu dosyalarda dava konusu yapılanlar haricindeki zararların davalıdan tazmin edilmesi, fazlaya ve yeni sebeplere dair hakları saklı kalmak ve zararın miktarı belli olduğu anda artırılmak üzere belirsiz alacak davası şeklinde 1.000 TL maddi zararın davalıdan tazminini, şirket sahibi ve ——–uğradığı zarar sebebiyle uğranılan maddi zarara karşılık fazlaya dair hakları saklı kalmak ve tahsilde tekerrü olmamak üzere belirsiz alacak davası şeklinde— maddi zararın davalıdan tazminini, —- şirketinin iflasa uğratılması ve borçlarını ödeyememesi sebebiyle aruz kalınan maddi zarar ile bu şirketin ödeyemediği borçlar sebebiyle icra takip dosyalarına borçlanılan zararlara karşılık fazlaya dair hakları saklı tutulmak ve tahsilde tekerrür olmamak üzere belirsiz alacak davası şeklinde şimdilik 1.000 TL maddi zararın davalıdan tazminini, manevi zararların giderilmesini teminen 60.000 TL manevi tazminatın tarafına ödetilmesini, mahkemece hüküm kurulacak zarar ve tazminatlar için 09.04.2014 tarihiden itibaren en yüksek banka faizi oranında gecike faizi ve —- asıl dava ve birleşen davada hüküm verilecek zarar ve tazinat bedeli için—yükümlülüğü ve sahibi olunan taşınmazın cebri icrada yüzde 50 fiyata satışına bağlı munzam zararının da karşı taraftan tahsilini, yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesie karar verilmesini, davanın— sayılı dava dosy ası ile birleştirilmesini talep ve dava etmiştir.
33-Savunma: Davalı vekili 09.02.2021 tarihli cevap dilekçesinde özetle; —- nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğunu, ancak—– davanın da aynı şekilde haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebine ilişkin olduğunu, davacının ayrıca —- dosyasında feragatin feshini talep ettiği, sonrasında davayı maddi ve manevi tazminat talepli olarak ıslah ettiğini, o davanın reddolunduğunu, davacının—-esas sayılı icra dosyasında haksız haciz yapıldığı iddiasıyla tazminat talebinde bulunduğunu, taleplerin her dosyada aynı olduğunu, bu nedenle derdestlik nedeniyle birleşen davanın reddi gerektiğini, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığını, davacının ödediğini iddia ettiği çekle ilgili açtığı davaların hiçbirinde davacı lehine sonuç çıkmadığını, bir kısmında karar çıktığını, bu kararların da davacı aleyhine olduğunu, ayrıca icra dosyasında davacı tarafından araçlar kaçırıldığından tahsil imkanı olmadığını, bu nedenle “borçtan fazla mal haczedildiğini” beyan etmenin abesle iştigal olduğunu, davacının iddiasına konu—- olunan — üzerinden 7 yıl geçtiğini, TBK’nin 72. Maddesi uyarınca zamanaşımı süresinin 2 yıl olduğunu, bu nedenle zamanaşımı defiinde bulunduklarını, esasa ilişkin olarak da, takip konusu çekin kambiyo senedi vasfı taşıdığını, davacının iddiasına konu ödemeye ilişkin faturanın iade faturası olduğunu, çekten kaynaklı borcun bu faturayla ödenmesinin mümkün olmadığını, 27.8.2019 tarihli bilirkişi raporunda çekin 27.11.2013 tarihli fatura kapsamında verildiğinin belli olduğunu, davacının ihtiyati haciz kararının kaldırılması isteminin — reddolunduğunu, davacının haksız olduğunu iddia ettiği hacizlerle ilgili —- sayılı usulsüz tebligat ve taşkın haciz nedeniyle şikayet davasında haciz konulan taşınmazın üzerindeki ipoteklerin taşınmazın değerinden fazla olduğunun anlaşıldığını, bu nedenlerle davanın usulden, olmazsa esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
34-Birleştirme kararı:— sayılı dava dosyası ile birleştirilmiş, dosya Mahkememize gönderilmiş ve mahkememizce birleşen dosya ile ilgili yargılama yapılmıştır.
35-Hukuki yarar dava şartı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı vekili, birleşen —- esas sayılı dosyası için sunduğu cevap dilekçesinde, davacı hakkında yapılan haczin ve icra işlemlerinin haksız olduğu kanıtlanamadığından hukuki yararı olmadığını savunmuştur.
Davacı vekili tarafından—-, davalının haksız haciz ve icra işlemleri nedeniyle — sayılı dosyası ile —- dosyasındaki taleplerle tekerrür olmamak üzere belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, —– hissedarı olarak belirsiz alacak şeklinde 1.000 TL maddi tazminat,— şirketinin iflasa uğratılması nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, —- şirketinin zarara uğratılması nedeniyle yaşanan üzüntü vs. Nedeniyle 60.000 TL manevi tazminat, taşınmazların ucuza satılması ve döviz borcu nedeniyle munzam zararın tahsili talep edilmekte olup, davalı vekili de yapılan haczin ve icra işlemlerinin haksız olduğu kanıtlanamadığından hukuki yararı olmadığını savunmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (h) bendi uyarınca “Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Bu nedenle, işbu davaya konu istemle ilgili olarak, davacının hukuki yararı olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
Davacının icra dosyası üzerinden yapılan ihtiyati haciz ve diğer icra işlemleri ile ilgili maddi tazminat ve manevi tazminat talep edebilmesi için, davalı tarafça yapılan haczin ve diğer icra işlemlerinin haksız olduğunun kanıtlanmış olması gerekir ve bu yönde davacının haklılığını kanıtlayan bir mahkeme hükmü yok ise de, davacının davayı erken açmış olması hukuki yarar yokluğu nedeni değildir. Mahkeme menfi tespit davası ile haczin ve icra işlemlerinin haksız olup olmadığını birlikte araştırabileceği gibi gerektiği taktirde haksız haciz nedeniyle tazminat davası için menfi tespit davasının sonuçlanmasını bekletici mesele yapabilir.
Bu nedenlerle, davacının — haksız haciz ve ——–uygulanması nedeniyle uğranılan zararın Mahkememizin asıl —– dosyasındaki alacakla tahsilde tekerrür olmamak üzere maddi tazminat, — hissedarı olarak belirsiz alacak şeklinde 1.000 TL maddi tazminat, —– iflasa uğratılması nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, — şirketinin zarara uğratılması nedeniyle yaşanan üzüntü— manevi tazminat, taşınmazların ucuza satılması ve –nedeniyle munzam zararın tahsili davasını, haczin ve icra işlemlerinin haksızlığına ilişkin karar verilmeden açabileceği, bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin hukuki yarar yokluğundan davanın reddi talebinin reddine karar verilmiş, kara— tarihli duruşmada açıklanmıştır.
36-Derdest davaya ilişkin dava şartı hususunda inceleme ve gerekçe:—- esas sayılı dosyasında davalı vekili tarafından aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olduğu ileri sürülmüştür.
Birleşen– esas sayılı dosyası ile ilgili olarak, derdestlik itirazına konu ilk dosya olan —- incelenmesinde; davacı … tarafından davalı—-tarihinde — sayılı dosyasında vermiş olduğu feragatın yanılma, irade bozukluğu nedeniyle geçersiz olduğunun tespitine, feragatin feshine ve iptaline karar verilmesi talepli dava açtığı, davacı vekilinin 31.10.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini haksız haciz uygulanması nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat davasına çevirdiği, Mahkemenin—- tarihli kararı ile “hiç dava konusu edilmeyen hususların ıslah yolu ile sürülmesi”nin mümkün olmadığı gerekçesiyle ıslahın reddine, feragatin iptali talebi hakkında da karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, kararın istinaf edilmeksizin kesinleştiği anlaşılmıştır.
Derdestlik itirazına konu diğer dosya olan —– dosyasının incelenmesinde; davacı … tarafından davalı .—– davalının haksız haciz başlatması ve davacının tüm mal varlığı üzerine haciz ve ihtiyati haciz koyması nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olduğu, 9.9.2021 tarihinde davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca “aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
Anılan madde metninde belirtildiği üzere derdest dava; açılan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılıp halen görülmekte olmasıdır. Bu bağlamda derdest davanın söz konusu olabilmesi için tarafları, sebepleri ve konusu aynı olan davanın iki defa ayrı ayrı açılmış olması ve birincisinde verilen hükmün kesinleşmemiş olması gerekir.
Birinci davanın ikinci dava için derdest dava sayılabilmesi için gerekli ilk şart her iki davanın taraflarının aynı kişiler olmasıdır. Davaların aynı dava sayılabilmesinin bir diğer şartı her iki davanın sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebinin aynı olmasından kasıt hukuki sebepler değil, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Son şart ise; davaların –aynı olmasıdır.
Aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması konusu eş söyleyişle derdestlik iddiası bir olumsuz dava şartı haline getirilmiş ve bu suretle derdestlik itirazı ilk itiraz olmaktan çıkartılıp; dava şartına ilişkin usuli bir itiraza dönüştürülmesi sağlanmıştır. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukuki korunma sürecini başlatmıştır. Artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı kalmamıştır; bu bağlamda hukuken korunma ihtiyacı içinde bulunmamaktadır ve onun yapacağı iş davanın sonucunu beklemektir. Davayı açmaktaki yarar hukuki olmalıdır; ideal veya ekonomik yarar tek başına yeterli değildir. Derdestlik itirazının korunmasının temelinde aynı davanın tekrar açılıp görülmesinin sağlanmasında davacının hiçbir hukuki yararının bulunmadığı düşüncesi yatmaktadır.
Buna göre,— sayılı dosyasında, davacı vekilinin —- ıslah dilekçesi ile talebini haksız haciz uygulanması nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat davasına çevirdiği halde Mahkemenin — edilmeyen hususların ıslah yolu ile sürülmesi”nin mümkün olmadığı gerekçesiyle ıslahın reddine karar verdiği, bu nedenle davanın feragatin iptali olarak devam ettiği ve bu talep hakkında da karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, buna göre karar verilen davanın konusunun haksız haciz nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat olmaması nedeniyle davaların konularının aynı olmadığı anlaşıldığından davalı … vekilinin bu dosya yönünden derdestlik itirazının reddine karar vermek gerekmiştir.
Derdestlik —dosyasındaki taleple ilgili olarak ise, bu dosyadaki haksız haciz ve icra işlemleri nedeniyle maddi tazminat davasının her iki davada da aynı olduğu, davacının yine Mahkememizin — eklediği — bedelli maddi tazminat davasının da konusunun maddi tazminat talebi yönünden aynı olduğu, ancak davacının, — sayılı dosyalarında talep ettiği miktarla tahsilde tekerrür olmamak üzere açtığı, bu durumda — dosyasındaki maddi tazminat talebi belirsiz alacak olarak açılmadığı,— dosyasındaki davanın haksız haciz nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası yönünden ek dava niteliğinde olduğu ve bu durumda —– sayılı dosyadaki ıslahla eklenen maddi tazminat talebi yönünden derdest olduğu halde birleşen—– yönünden derdest olmadığından, davalılar vekilinin derdest dava itirazının reddine karar verilmiş ve ara karar Mahkememizin —- duruşmada açıklanmıştır.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
37-Davanın ve uyuşmazlık noktalarının tespiti:— sayılı dosyadaki dava, haksız haciz ve haksız icra işlemleri nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı, birleşen dosyada davalı tarafça uygulanan haksız haciz ve taşkın haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın Mahkememizin asıl– sayılı dosyası ve —esas sayılı dosyasındaki alacaklarla tahsilde tekerrür olmamak üzere maddi tazminat, —şirketinin hissedarı olarak belirsiz alacak şeklinde —- tazminat, — şirketinin iflasa uğratılması nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, — şirketinin zarara uğratılması nedeniyle yaşanan— satılması ve döviz borcu nedeniyle munzam zararın tahsilini talep etmektedir.
Birleşen dosya ile ilgili — esas sayılı dosya üzerinden yapılan 14.10.2021 tarihli ön inceleme duruşmasında; taraflar arasında; davaya konu—— borçlular davacı … ile dava dışı ——– tutarındaki çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapıldığı, ihtiyati haciz kararı alındığı ve haciz işlemleri yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı,
b-Davacının, dava dışı —–.şirketinin hissedarı olarak,—- uğranılan maddi zarar talebi yönünden aktif husumet ehliyetinin olup olmadığı,
c-Davalının yaptığı haciz ve icra işlemlerinin haksız olup olmadığı,
ç-Davalı, haksız haciz yapmış ise maddi tazminat talepleri açısından, davacının talebine konu şekilde maddi zararlara uğrayıp uğramadığı, uğramışsa miktarının ne kadar olduğu,
d-Manevi tazminat talebi yönünden davalının haksız haciz yapmakta kötü niyeti ve ağır kusurunun olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
38-Zamanaşımı defii ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı vekili birleşen—- dosyasındaki davada zamanaşımı defiinde bulunmuştur.
Emsal alınan yüksek —- uyarınca haksız fiil nedeniyle tazminat talebiyle açılacak davada zamanaşımı, — halde fiilin vukuundan itibaren 10 yıllık süreye tabidir. Eylemin aynı zamanda suç oluşturması durumunda uzamış (ceza) zamanaşımı uygulanacaktır. Davaya esas eylem suç niteliğinde değildir. Davacının açtığı menfi tespit davası henüz sonuçlanmamıştır. Bu nedenle haczin haksızlığı henüz saptanmadığından zamanaşımının mahkememizin asıl dosyasındaki menfi tespit davasının kesinleştiği tarihten başlaması gerekir. Dava henüz kesinleşmediğinden ve zamanaşımı süresi henüz başlamadığından davalı vekilinin zamanaşımı defilerinin reddine karar verilmiş, ara karar 14/10/2021 tarihli duruşmada açıklanmıştır.
39-Davacının, dava dışı—-.şirketinin hissedarı olarak, — zarar sebebiyle uğranılan maddi zarar talebi yönünden aktif husumet ehliyetinin olup olmadığı hususunda inceleme ve gerekçe: Kural olarak bir hakkı dava etme yetkisi o hakkın sahibine ait olup, buna aktif husumet denilir. Bir hakkın kendisinden istenebilecek durumunda olan yani hakka uymakla yükümlü kişi ise borçlu kişi olup, buna da pasif husumet denilir. Bir davada gerek aktif ve gerekse pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı mahkemece öncelikle ve resen gözetilecek hususlardandır ve şayet husumet ehliyeti yok ise, dava bu sebep ile reddedilir.
Müsnet davada, davacının birleşen dosyada davalı tarafça uygulanan haksız haciz ve taşkın haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın —- dosyasındaki alacaklarla tahsilde tekerrür olmamak üzere maddi tazminat, —şirketinin hissedarı olarak belirsiz alacak şeklinde — tazminat, — şirketinin iflasa uğratılması nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, — şirketinin zarara uğratılması nedeniyle yaşanan — tazminat, taşınmazların ucuza satılması ve döviz borcu nedeniyle munzam zararın tahsilidir.
Davacı, gerek Mahkememizin asıl —esas ve gerekse diğer dosyalardaki menfi tespit talebine konu çekte avalist olup, birleşen dosyaya ilişkin olduğunu iddia ettiği hakkı dava etme yetkisi bulunduğundan davacının aktif husumet ehliyetinin bulunduğu kanaatine varılmıştır.
40-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Dava, haksız haciz ve haksız icra işlemleri nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacının tüm istemlerinin temeli Mahkememizin– sayılı dosyasına konu olan— sayılı dosyasındaki icra takibidir. Davaya konu icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı——. sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, söz konusu takibin davacı … yönünden kesinleştiği, diğer borçlu—- dosyasından tedbir kararı verilmesi nedeniyle durdurulmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı ile davalı arasında gerek Mahkememizde görülen, gerekse birleşen dosyalarda görülen, gerekse de —— dosyasındaki davaya konu asıl —- dosyasına konu çekten dolayı gerek—- olarak kendisinin, gerekse sahibi olduğu müflis keşideci şirketin borçlu olmadığını savunmaktadır.
İşbu davada, davacı, aynı konuda açtığı asıl Mahkememizin —- sayılı dosyasındaki davada istediği haksız haciz ve haksız icra işlemleri nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerini tahsilde tekerrür olmamak üzere istemiş olduğundan, birleşen işbu dava maddi tazminat ve manevi tazminat davası açısından ek dava niteliğindedir.
Haksız hacizden doğan maddi zarara dayalı sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Haksız olarak haciz koydurmuş olan alacaklının sorumluluğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek uygulamada ve gerekse öğretide görüş birliği mevcuttur. Bu açıdan alacaklının haciz kararının hükümden düşmesinden sonra açacağı dava veya yaptığı takipte haklı çıkması da neticeye müessir bulunmadığı gibi, bu bakımdan alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili değildir. Yapılan haciz, haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür.
Buna karşılık, haksız haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden TBK’nin 49’uncu maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise, kusura dayalıdır. Bu itibarla, alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili olup, ağır olmasa da kusurlu olması da gerekmektedir. Haksız yere bir kimsenin mallarının haczettirilmesi, o kimsenin şeref ve haysiyetini ihlal eden, kişilik haklarına saldırı teşkil eden ve TBK’nin 49’uncu maddesi gereğince manevi tazminat ile sorumlu tutulmayı gerektiren bir davranıştır. Davalının haciz tarihi itibariyle gerçekte alacaklı olup olmadığının incelenmesi ve neticede de davalının alacaklı olmadığı veya sorumlu olmadığı halde, haciz uygulattığı sonucuna varılması halinde, manevi tazminat isteminin ilke olarak kabulü gerekir.
Bu nedenle, davacının gerek maddi tazminat, gerekse manevi tazminat istemesi için davacının dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığını ispat etmesi gerekmektedir.
Her ne kadar davacı, taleplerinin sadece hacze dayanmadığını iddia etmiş ise de, yukarıda anlatıldığı üzere, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın temeli sadece —-dosyasındaki icra takibine konu çek olduğundan, davacının — altında olursa olsun gerek maddi, gerekse manevi zararını istemesi için asıl davaya konu çekten dolayı borçlu olmadığını ispat etmesi gerekmektedir.
Buna göre davacı —– sayılı davada, davacı gerek kendisinin, gerekse davacı yanında feri müdahil — şirketinin çekten dolayı borçlu olmadığını ispat edemediği ve menfi tespit davasının dayanağı olan takibin başlatılmasında davalı şirketin haklı olduğu kanaatine varıldığından davacının maddi tazminat isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
BİRLEŞEN—DOSYASINDA:
41-İddia: Davacı — vekili, davalı ..– karşı —— dava dosyasında takibe konulan çek nedeniyle 158.648 TL borçlu olmadığının tespitine, çekin iptaline, kötü niyet tazminatı ödenmesine, haksız haciz ve taşkın haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tespiti, ihtiyati haciz kararının icra dosyasına konu ihtiyati haciz kararına aykırı olduğunun tespiti, belirsiz alacak ve tespit davası olarak –şirketinin zararlarına karşılık 1.000 TL maddi tazminat, şirketin değer kaybına ilişkin belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin kâr mahrumiyeti olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin hakediş alamaması nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat ve kötü niyet tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
42-Savunma: Davalı … vekili —tarihli cevap dilekçesinde, birleşen davanın — esas sayılı dosyasında açılan dava ile derdest olduğunu, yine —-esas sayılı dosyası ile açılan dava ve birleşen dava ile de derdest olduğunu, zamanaşımı defiinde bulunduklarını, davacının açtığı hiçbir davada icra dosyasındaki çekle ilgili menfi tespit kararı verilmediğini, bu nedenle işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, esasa ilişkin olarak da ihtiyati haczin haklı olduğunu, davacının davalıya borçlu olduğunu, bu nedenlerle davanın derdestlik, zamanaşımı ve hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden, aksi halde esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
43-Birleştirme Kararı:——sayılı dava dosyası ile birleştirilmiş, dosya Mahkememize gönderilmiş ve mahkememizce birleşen dosya ile ilgili yargılama yapılmıştır.
44-Birleşen dosyadaki menfi tespit istemi ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı——- sayılı dava dosyasında takibe konulan çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve çekin iptali istemlerine ilişkindir.
Birleşen———dosyasında, davacı müflis şirket çekten dolayı davalıya —- olmadığının tespiti talebi ile birlikte dava konusu çekin iptalini talep etmektedir.
Talebe konu çek bedeli—- birleşen davanın açıldığı —– karşılığı olup, dava nispi harca tabi olduğundan harç tamamlanmadan davaya devam edilemeyecektir.
Bu nedenle— dosya üzerinden yapılan yargılamanın— tarihli duruşmasının——– talebi ile birlikte dava konusu çekin iptalini talep ettiği anlaşılmakla, çek bedeli olan — tarihindeki değeri— olduğundan, çek sebebiyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasının dava değerinin 625.741,20 TL olduğu, bundan davacının borçlu olmadığının tespiti davası için gösterdiği dava değeri olan 158.648 TL çıkarılınca kalan bedelin — olduğu, bu miktarın peşin nispi harcının da 7.976,78 TL olduğu anlaşıldığından, davacı vekiline birleşen davadaki menfi tespit davasının peşin nispi harcından eksik kalan — tamamlaması için Harçlar Kanunu ve HMK’nin 150. Maddesi uyarınca bir sonraki duruşmaya kadar kesin süre verilmesine, aksi halde menfi tespit davası yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına, dosya işlemden kaldırıldıktan sonra harç tamamlanarak dava yenilenmediği taktirde HMK’nin 150/5. Maddesi uyarınca menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına, diğer maddi tazminat talepleri yönünden davaya devam edildiğine dikkat edilmesine” şeklindeki ara kararı uyarınca davacı tarafa peşin nispi harcı tamamlaması için Harçlar Kanununun 30. Ve HMK’nin 150. Maddeleri uyarınca bir sonraki duruşmaya kadar süre verilmiş ancak davacı tarafça eksik kalan peşin nispi harç tamamlanmamıştır.
Davacı müflis şirket vekili “davanın menfi tespit ve haksız haciz nedeniyle uğranılan zararların tazminine ilişkin olduğunu, menfi tespit talebine konu icra takibi üzerinden peşin nispi harcı yatırdıklarını ve bu nedenle mahkemenizin ara kararından vazgeçilmesini talep etmiş ise de, bu talep —— tarihli dilekçesi ile, geçen celsenin ——- kararı uyarınca menfi tespit davasının, çekin iptal ve iadesi davasından ayrı olmaması nedeniyle harcın tamamlanması talebine ilişkin ara karardan vazgeçilmesi talebiyle ilgili olarak, —- dosyasında, davacı çekten dolayı davalıya 158.648 TL borçlu olmadığının tespiti talebi ile birlikte dava konusu çekin iptalini talep ettiği —- tarihindeki değeri 8,37 TL olduğundan, çek sebebiyle borçlu olmadığının tespitine ilişkin menfi tespit davasının dava değerinin 625.741,20 TL olduğu, bundan davacının borçlu olmadığının tespiti davası için gösterdiği dava değeri olan 158.648 TL çıkarılınca kalan bedelin — olduğu, bu miktarın peşin nispi harcının da 7.976,78 TL olduğu anlaşıldığından, davacı vekiline birleşen davadaki menfi tespit davasının peşin nispi harcından eksik kalan 7.976,78 TL’yi tamamlaması için Harçlar Kanunu ve HMK’nin 150. Maddesi uyarınca bir sonraki duruşmaya kadar kesin süre verilmesine, aksi halde menfi tespit davası yönünden dosyanın işlemden kaldırılmasına, dosya işlemden kaldırıldıktan sonra harç tamamlanarak dava yenilenmediği taktirde HMK’nin 150/5. Maddesi uyarınca menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına, diğer maddi tazminat talepleri yönünden davaya devam edildiğine dikkat edilmesine” şeklindeki ara kararında—- üzerinden yatırılan peşin nispi harcın düşüldüğü, hesaplamanın dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığının tespitine yönelik olduğu ve dava tarihi itibariyle peşin nispi harcın hesaplandığı anlaşılmakla— davacı vekilinin talebinin reddi ile Harçlar Kanunu ve HMK’nin 150. Maddesi uyarınca menfi tespit davası dosyasının işlemden kaldırılmasına, davacı vekilinin tekrar harcın tamamlanması için süre verilmesi talebi yasal olmadığından bu talebin reddine, menfi tespit davası yönünden, dosya işlemden kaldırıldıktan sonra peşin nispi harç tamamlanarak dava üç ay içinde yenilenmediği taktirde HMK’nin 150/5. Maddesi uyarınca menfi tespit davasının açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına, birleşen davadaki diğer haksız haciz ve taşkın haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tespiti, ihtiyati haciz kararının icra dosyasına konu ihtiyati haciz kararına aykırı olduğunun tespiti, belirsiz alacak ve tespit davası olarak —- şirketinin zararlarına karşılık 1.000 TL maddi tazminat, şirketin değer kaybına ilişkin belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin kâr mahrumiyeti olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin hakediş alamaması nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat ve kötü niyet tazminatı ile ilgili davanın devam edilmesine” şeklindeki ara kararla reddedilerek birleşen davadaki menfi tespit isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili —- tarihli ıslah dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin davalıda—– karşı alacağının bulunduğunu, —- olduğunu, bu alacağın takip dosyası borcu ile takas edilmesine dair irade beyanının —- tarihinde mahkememiz aracılığı ile davalıya tebliğ ettirildiğinin,— mevcut olduğunu, bu alacağın takip dosya borcu ile takas edilmesine dair irade beyanını — tarihinde mahkememiz aracılığı ile davalıya tebilğ ettirildiğini, muhtelif fatura alacaklarına dayalı– fatura alacağı mevcut olduğunu, bu alacağın takip dosya borcu ile — edilmesine dair irade beyanının — tarihinde mahkememiz aracılığı ile davalıya tebliğ ettirildiğini, takası dava ve talep edilen karşı alacaklarının davalı tarafından Mahkememize sunulan— kayıtlarında yer aldığını, aynı zamanda davalı —beyan edilen alacaklar olduğunu, davalıda bulunan — alacaklarının davalı tarafından —– kanaatte olunması halinde —– alacaklarının TBK 102.madde—- Esas sayılı icra takip dosya borcundan düşülmesini ve yargılama giderlerinin davalıya tahmilini talep etmiş ise de; birleşen—-davacı vekilinin davanın tümüyle ıslahı talebi tahkikatının bitirildiği — sonra yapıldığından HMK’nin 177/1. Maddesi uyarınca ıslah talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve — tarihli duruşmada işlemden kaldırılan dava üç aylık süre içinde peşin nispi harcı yatırılarak yenilenmediğinden davanın HMK’nin 150. Maddesi uyarınca 14/01/2021 tarihi itibariyle açılmamış sayılmasına karar vermek gerekmiştir.
45—– dava şartı yönünden yapılan inceleme ve gerekçe: Davalı vekili, birleşen—— sayılı dosyası için sunduğu cevap dilekçesinde, davacı hakkında yapılan haczin ve icra işlemlerinin haksız olduğu kanıtlanamadığından hukuki yararının olmadığını savunmuştur.
Davacı, davalı tarafından —– uygulanan haksız haciz ve — haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tespiti, ihtiyati haciz kararının icra dosyasına konu ihtiyati haciz kararına aykırı olduğunun tespiti, belirsiz alacak ve tespit davası olarak — şirketinin zararlarına karşılık 1.000 TL maddi tazminat, şirketin değer kaybına ilişkin belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin kâr mahrumiyeti olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin hakediş alamaması nedeniyle belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat ve kötü niyet tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı vekili de yapılan haczin ve icra işlemlerinin haksız olduğu kanıtlanamadığından hukuki yararı olmadığını savunmuştur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (h) bendi uyarınca “Davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır. Bu nedenle, işbu davaya konu istemle ilgili olarak, davacının hukuki yararı olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
Davacının icra dosyası üzerinden yapılan ihtiyati haciz ve diğer icra işlemleri ile ilgili maddi tazminat ve manevi tazminat ile kötü niyet tazminatı talep edebilmesi için, davalı tarafça yapılan haczin ve diğer icra işlemlerinin haksız olduğunun kanıtlanmış olması gerekir ise ve bu yönde davacının haklılığını kanıtlayan bir mahkeme hükmü yok ise de, davacının davayı erken açmış olması hukuki yarar yokluğu nedeni değildir. Mahkeme menfi tespit davası ile haczin ve icra işlemlerinin haksız olup olmadığını birlikte araştırabileceği gibi gerektiği taktirde haksız haciz nedeniyle tazminat davası için menfi tespit davasının sonuçlanmasını bekletici mesele yapabilir.
Bu nedenlerle, davacının—- haksız haciz ve taşkın haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tespiti, ihtiyati haciz kararının icra dosyasına konu ihtiyati haciz kararına aykırı olduğunun tespiti, belirsiz alacak ve tespit davası olarak —-zararlarına karşılık 1.000 TL maddi tazminat, şirketin değer kaybına , kâr mahrumiyetine, hakediş alamaması nedeniyle uğradığı zarar nedeniyle maddi tazminat ve kötü niyet tazminatı davasını, haczin ve icra işlemlerinin haksızlığına ilişkin karar verilmeden açabileceği, bu davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu anlaşıldığından davalı vekilinin hukuki yarar yokluğundan davanın reddi talebinin reddine karar verilmiş, ara karar 14/10/2021 tarihli duruşmada açıklanmıştır.
46—-sayılı dosyasında derdest dava şartı yönünden yapılan inceleme ve gerekçe: Davalı vekili tarafından aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olduğunun ileri sürülmüştür.
—- esas sayılı dosyasında; davacının açılmamış sayılmasına karar verilen menfi tespit talebi dışındaki talepleri —– esas sayılı dosyasındaki haksız –uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tespiti, ihtiyati haciz kararının icra dosyasına konu ihtiyati haciz kararına aykırı olduğunun tespiti, belirsiz alacak ve tespit davası olarak —- zararlarına karşılık 1.000 TL maddi tazminat, şirketin değer kaybına ilişkin belirsiz alacak olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin kâr mahrumiyeti olarak 1.000 TL maddi tazminat, şirketin hakediş alamaması nedeniyle belirsiz alacak olarak — maddi tazminat ve kötü niyet tazminatının davalıdan tahsili” istemlerine ilişkindir.
Derdestlik itirazına konu—- davacı … tarafından davalı —- davalının haksız haciz başlatması ve davacının tüm mal varlığı üzerine haciz ve ihtiyati haciz koyması nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkin olduğu,— davanın takip edilmemesi nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114’üncü maddesinin (ı) bendi uyarınca “aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması” dava şartları arasında düzenlenmiş olup, aynı Kanunun 115’inci maddesi gereği bu durum kamu düzeni ile ilgilidir ve davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılır.
Anılan madde metninde belirtildiği üzere derdest dava; açılan bir davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılıp halen görülmekte olmasıdır. Bu bağlamda derdest davanın söz konusu olabilmesi için tarafları, sebepleri ve konusu aynı olan davanın iki defa ayrı ayrı açılmış olması ve birincisinde verilen hükmün kesinleşmemiş olması gerekir.
Birinci davanın ikinci dava için derdest dava sayılabilmesi için gerekli ilk şart her iki davanın taraflarının aynı kişiler olmasıdır. Davaların aynı dava sayılabilmesinin bir diğer şartı her iki davanın sebebinin aynı olmasıdır. Dava sebebinin aynı olmasından kasıt hukuki sebepler değil, davacının davasını dayandırdığı vakıalardır. Son şart ise; davaların konularının (—aynı olmasıdır.
Aynı davanın daha önceden açılmış ve halen görülmekte olmaması konusu — derdestlik iddiası bir olumsuz dava şartı haline getirilmiş ve bu suretle derdestlik itirazı ilk itiraz olmaktan çıkartılıp; dava şartına ilişkin usuli bir itiraza dönüştürülmesi sağlanmıştır. Açılmış ve görülmekte olan bir davanın davacısı, hukuki korunma sürecini başlatmıştır. Artık onun aynı davayı yeniden bir başka mahkeme önüne getirmesinde hukuken korunmaya değer güncel bir yararı kalmamıştır; bu bağlamda hukuken korunma ihtiyacı içinde bulunmamaktadır ve onun yapacağı iş davanın sonucunu beklemektir. Davayı açmaktaki yarar hukuki olmalıdır; —— tek başına yeterli değildir. Derdestlik itirazının korunmasının temelinde aynı davanın tekrar açılıp görülmesinin sağlanmasında davacının hiçbir hukuki yararının bulunmadığı düşüncesi yatmaktadır.
Buna göre,— dosyası ile derdestlik itirazına konu — dosyasındaki davanın davacıları farklı olduğundan “birinci davanın ikinci dava için derdest dava sayılabilmesi için gerekli ilk şart her iki davanın taraflarının aynı kişiler olması” gerektiğine ilişkin şart gerçekleşmediğinden derdestlik itirazının reddine karar verilmiş, ara karar—dosyasındaki davanın ve uyuşmazlık noktalarının–dosyasında; davacının açılmamış sayılmasına karar verilen menfi tespit talebi dışındaki kalan dava, haksız haciz ve haksız icra işlemleri nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Taraflar arasında; davaya konu— Tarafından, borçlular davacı ….şirketi ile dava dışı ..—– tutarındaki çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibi yapıldığı, ihtiyati haciz kararı alındığı ve haciz işlemleri yapıldığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Dava zamanaşımı süresinin dolup dolmadığı,
b-Davalının yaptığı haciz ve icra işlemlerinin haksız olup olmadığı,
c-Davalı, haksız haciz yapmış ise maddi tazminat talepleri açısından, davacının talebine konu şekilde maddi zararlara uğrayıp uğramadığı, uğramışsa miktarının ne kadar olduğu,
ç-Manevi tazminat talebi yönünden davalının haksız haciz yapmakta kötü niyeti ve ağır kusurunun olup olmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
48-Zamanaşımı itirazları yönünden değerlendirme: Davalı vekili, birleşen davalar bakımından zamanaşımı defiinde bulunmuştur.
Emsal alınan yüksek— uyarınca haksız fiil nedeniyle tazminat talebiyle açılacak davada zamanaşımı, zarara ve failine ıttıla tarihinden itibaren 2 yıl ve her halde fiilin vukuundan itibaren 10 yıllık süreye tabidir. Eylemin aynı zamanda suç oluşturması durumunda— zamanaşımı uygulanacaktır. Davaya esas eylem suç niteliğinde değildir. Davacının açtığı menfi tespit davası henüz sonuçlanmamıştır. Bu nedenle haczin haksızlığı henüz saptanmadığından zamanaşımının mahkememizin asıl dosyasındaki menfi tespit davasının kesinleştiği tarihten başlaması gerekir. Dava henüz kesinleşmediğinden ve zamanaşımı süresi henüz başlamadığından davalı vekilinin zamanaşımı defilerinin reddine karar vermek gerekmiş, ara karar 14.10.2021 tarihli duruşmada açıklanmıştır.
49-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Dava, haksız haciz ve haksız icra işlemleri nedeniyle maddi tazminat ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacı müflis şirket vekili,— davada; haksız haciz ve taşkın haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tespiti, ihtiyati haciz kararının icra dosyasına konu ihtiyati haciz kararına aykırı olduğunun tespiti, davacı şirketin zararlarına karşılık 1.000 TL maddi tazminat, davacı şirketin değer kaybına ilişkin 1.000 TL maddi tazminat, davacı şirketin kâr mahrumiyeti olarak 1.000 TL maddi tazminat, davacı şirketin hakediş alamaması nedeniyle 1.000 TL maddi tazminat ve kötü niyet tazminatı talep etmiştir.
Davacının tüm istemlerinin temeli Mahkememizin —- sayılı dosyasına konu olan—- dosyasındaki icra takibidir. Bu icra dosyasının incelenmesinde; alacaklı————. sayılı dosyası üzerinden kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla takip başlatıldığı, söz konusu takibin asıl dava davacısı … yönünden kesinleştiği, diğer borçlu olan işbu davanın davacısı —–. yönünden de iflas erteleme dosyasından tedbir kararı verilmesi nedeniyle durdurulmuş olduğu anlaşılmaktadır.
Gerek asıl dava davacısı —- yetkilisi olduğu işbu davanın davacısı müflis şirketle davalı arasında gerek Mahkememizde görülen, gerekse birleşen dosyalarda görülen davalara konu asıl uyuşmazlık aynıdır. Davacı, —- konu çekten dolayı gerek kendisinin gerekse —– borçlu olmadığını savunmaktadır.
Haksız hacizden(veya haksız ihtiyati hacizden) doğan maddi zarara dayalı sorumluluk, kusursuz sorumluluktur. Haksız olarak haciz koydurmuş olan alacaklının sorumluluğunun kusura dayanmadığı konusunda gerek uygulamada ve gerekse öğretide görüş birliği mevcuttur. Bu açıdan alacaklının haciz kararının hükümden düşmesinden sonra açacağı dava veya yaptığı takipte haklı çıkması da neticeye müessir bulunmadığı gibi, bu bakımdan alacaklının kötüniyetli veya iyiniyetli olup olmadığı da sonuca etkili değildir. Yapılan haciz, haksız ve bundan maddi zarar doğmuşsa, alacaklı kusurlu olmasa dahi, zarar görene maddi tazminat ödemekle yükümlüdür. Buna karşılık, haksız haciz koyduran alacaklının kusursuz sorumluluğu sadece maddi tazminat bakımından olup, manevi tazminat yönünden TBK’nin 49’uncu maddesindeki koşulların oluşması gerekir. Bu maddeye dayalı sorumluluk ise kusura dayalıdır. Ancak işbu birleşen davada manevi tazminat talebi bulunmadığından bu husus birleşen davanın konusu değildir. Bu nedenle, davacının maddi tazminat istemesi için davacının dava konusu çekten dolayı borçlu olmadığını ispat etmesi gerekmektedir.
Her ne kadar davacı, taleplerinin sadece hacze dayanmadığını iddia etmiş ise de, yukarıda anlatıldığı üzere, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlığın temeli sadece —– dosyasındaki icra takibine konu çek olduğundan, davacının ne isim altında olursa olsun maddi tazminat davası isteyebilmesi için Mahkememizin ——- sayılı dosyasındaki davaya ve işbu davada açılmamış sayılmasına karar verilen davaya konu çekten dolayı borçlu olmadığını ispat etmesi gerekmektedir.
Buna göre davacı gerek Mahkememizin asıl ——— sayılı davada, gerekse işbu davada açılmamış sayılmasına karar verilen menfi tespit davasında; gerek kendisinin, gerekse —– edemediğinden ve menfi tespit davasının dayanağı olan takibin başlatılmasında davalı şirketin haklı olduğu kanaatine varıldığından davacının tüm maddi tazminat istemlerinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
MAHKEMEMİZİN —–ESAS SAYILI DOSYASINDA;
1-Davacının dava dilekçesindeki aval veren sıfatı ile imzaladığı —– tutarındaki çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti, kefalet ve aval hükümlerinin geçerli olmadığının tespiti taleplerinin REDDİNE,
2-Davacının ıslah dilekçesindeki çekten dolayı uğramış olduğu zararlar nedeniyle — maddi tazminat isteminin REDDİNE,
3-Davalının inkâr tazminatı isteminin REDDİNE,
4-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 80,70.-TL. başvuru harcı ile 80,70.-TL karar harcı olmak üzere toplam 161,40.-TL. harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Reddolunan borçlu olmadığının tespiti davası yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan—- davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Reddolunan maddi tazminat davası yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan — 13/4. Uyarınca aynı Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün 9. Bendine göre belirlenen—davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7—— karşılanan 9 Müzekkere 15 tebligat gideri olan toplam 124.-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
8-Davacı tarafından sarf edilen 2.500,39 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Davalı ..—— sarf edilen 1.170 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
BİRLEŞEN —-SAYILI DOSYASINDA;
1-Davacının haksız haciz ve haksız icra işlemleri nedeniyle maddi tazminat davası ve manevi tazminat davasının REDDİNE,
Maddi tazminat davası yönünden;
2-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 1.075,89 TL harçtan mahsubu ile bakiye 995,19 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- 13/2-4. Bentleri uyarınca —– vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Manevi tazminat davası yönünden;
4-Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 80,70 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan — 10/3-4. maddesi uyarınca aynı Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünün 9. Bendine göre — davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
BİRLEŞEN——-ESAS SAYILI DOSYASINDA;
1-Davacının keşideci olarak imzaladığı —- tutarındaki çekten dolayı borçlu olmadığının tespiti davasının HMK’nin 150.maddesi uyarınca 14/01/2021 tarihi itibariyle AÇILMAMIŞ SAYILMASINA,
2-Haksız haciz ve taşkın haciz uygulanması nedeniyle uğranılan zararın tespiti, ihtiyati haciz kararının icra dosyasına konu ihtiyati haciz kararına aykırı olduğunun tespiti, davacı şirketin zararlarına karşılık 1.000 TL maddi tazminat, davacı şirketin değer kaybına ilişkin 1.000 TL maddi tazminat, davacı şirketin kâr mahrumiyeti olarak 1.000 TL maddi tazminat, davacı şirketin hakediş alamaması nedeniyle 1.000 TL maddi tazminat ve kötü niyet tazminatı istemlerinin REDDİNE,
3-Borçlu olmadığının tespiti davası yönünden Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 80,70 TL harcın davacı tarafından peşin yatırılan 2.777,63 TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.696,93 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
4-Maddi tazminatlar yönünden Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 80,70 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Borçlu olmadığının tespiti davası yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden ve ön inceleme yapılmadan davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğinden dava değerinin 158.648 TL olması nedeniyle karar tarihinde yürürlükte bulunan — 7/1. Maddesi uyarınca hesaplanan — vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Maddi tazminat davaları yönünden davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —- 13/2-4. Bentleri uyarınca— ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Davacı tarafından sarf edilen 100,40 TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, davacı-birleşen —– esas sayılı dosyası davacısı—- — esas sayılı dava davacısı —- yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı