Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1391 E. 2022/149 K. 24.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2016/1391 Esas
KARAR NO: 2022/149
DAVA: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 07/12/2016
KARAR TARİHİ: 24/02/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —— sayılı dosyası ile müvekkili şirket aleyhine —- tutarlı, keşide yeri ——olan çekin takibe konulduğunu, gönderilen ödeme emrine itiraz ettiklerini, takibin dayanağı çekin ve borcun hukuka aykırı olduğunu, kabul etmediklerini, müvekkilinin borçlu olmadığını, borca ve yetkiye itiraz ettiklerini, müvekkili şirketin takibe dayanak olan çek ile ilgili olarak ne davalı hamile ne de davalı cirantalara bir borcunun bulunmadığını, alacaklı hamil ve cirantalar ile herhangi bir ticari ilişkisinin mevcut olmadığını, müvekkilinin iş bu takibe dayanak çeki olan —–üç adet çeki ticari ilişkileri çerçevesinde —- isimli kişiye verdiğini, ancak verilen bu üç çekin ve daha birçok çekin —- isimli kişinin elindeyken zayi olduğunu, —- tarafından—-nolu dosya ile suç duyurusunda bulunulduğunu,——— sayılı dosya ile çek iptali davasının açıldığını, gerekli ilanların yapıldığını, bu nedenle müvekkili şirketin söz konusu çekten dolayı takip alacaklısına hiçbir borcunun bulunmadığını, çekin çekte cirosu bulunan davalı diğer kişilere nasıl geçtiğini bilmediklerini, davalı—diğer davalı —— bulunduğunu, çekin kambiyo vasfının bulunmadığını, çekin usulüne uygun bankaya ibraz edilmediğinden ve bankaca tedbir kararı nedeniyle herhangi bir işlem tesis edilemediğinden ortada usulüne uygun geçerli bir kambiyo senedinin bulunmadığını, davalıların müvekkili şirketten hiçbir alacağının bulunmadığını, davalı —– icra takibine konu ettiği çekin dayanağının bulunmadığını, çek üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini iddia ederek; takibin ihtiyati tedbir yoluyla yargılama sonuna kadar teminatsız durdurulmasını, aksi halde uygun bir teminat mukabilinde takibin durdurulmasını, müvekkili şirketin söz konusu takibe konu çekten kaynaklı olarak dava tarihi itibariyle —— tutarındaki asıl tutar, işlemiş/işleyecek faiz, çek tazminatı ile tüm diğer fer’ileri ile birlikte davalılara borçlu olmadığının tespitini, takibin iptalini ve çekin geçersizliği ile müvekkili şirkete iadesine karar verilmesini, davalılar aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı ——vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından haksız ve kötü niyetli olarak açılan davanın reddini talep ettiklerini, müvekkilinin davaya konu çeki kendisinden bir önceki ciranta olan——- alacağına karşı aldığını ve diğer cirantaları ve keşideciyi tanımadığını, kambiyo evrakı olan çekin bir ödeme aracı olduğunu bir yönü ile nakit para yerine geçtiğini, soyut borç ikrarının içermediğini, davacı ile kendisinden sonraki ciranta ile arasındaki hukuki ve ticari münasebet alacak ve borç ilişkisinin müvekkilini etkilemediğini, müvekkilinin söz konusu çekin meşru ve iyi niyetli hamili olduğunu, çekin aynı gün içinde birden çok kişiye ciro edilmesinin hayatın olağan akışına aykırılık teşkil etmeyeceğini, söz konusu takibe dayanak çekin eğer kambiyo vasfına haiz bir evrak olmasaydı takibe konu edildiği icra müdürlüğü tarafından resen bu hususun gözetilerek ödeme emrinin gönderilmeyeceğini, icra müdürünün takibi başlatmayacağını, çek hakkında ödemeden men talimatı alınmasının söz konusu çekin kambiyo vasfının olmadığı anlamına gelmediğini, müvekkilinin hukuka aykırı ve suç teşkil edecek şekilde evrakı eline geçirdiğine dair iddianın iftira niteliği taşıdığını savunarak; davanın reddini talep ve beyan etmiştir.
Dava dilekçesi ve tensip zaptının diğer davalılara tebliğ edildiği, diğer davalılar tarafından cevap dilekçesi sunulmadığı görüldü.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE GEREKÇE;
Dava, menfi tespit talebine ilişkindir.
Davacı vekili, —– esas sayılı dosyası ile müvekkili şirket aleyhine —vadeli —-sayılı dosyası celp edilmiş olup, dosya üzerinde yapılan incelemede , davacının söz konusu çek ile ilgili davadan feragat ettiği tespit edilmiştir.
Davaya konu edilen, —- tutarlı, keşide yeri——– olan çek üzerinde yapılan incelemede, davacının
Bu kapsamda davacının çeki hamiline yazılı olarak keşide ettiği ve çekin —- sayılı dosyası üzerinde yapılan incelemede, davalı —– tarafından yukarıda bilgileri verilen çek ile ——– takibe girişildiği ve takibin kesinleştiği anlaşılmaktadır.
TTK’nın 687. maddesinin birinci fıkrası, “Poliçeden dolayı kendisine başvurulan kişi, düzenleyen veya önceki hamillerden biriyle kendi arasında doğrudan doğruya var olan ilişkilere dayanan def’ileri başvuran hamile karşı ileri süremez; meğerki, hamil, poliçeyi iktisap ederken bile bile borçlunun zararına hareket etmiş olsun…” düzenlemesini içermektedir. Bu hükme göre şahsî def’îlerin kural olarak hamile karşı ileri sürülmesi söz konusu değildir. Ancak hamil poliçeyi devralırken bile bile borçlunun zararına hareket ederse, bu durumda şahsî def’îler hamile karşı da ileri sürülebilecektir. Anılan bu düzenleme TTK’nın 818. maddesinin birinci fıkrasının e bendi göndermesi nedeniyle çekler hakkında da uygulanmaktadır.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer.
Kıymetli evrak olmasının yanında kambiyo senedi olan çek; Kanun’da öngörülen sıkı şekil şartlarına bağlı olarak düzenlenen, para borçlarını ödeme amacına özgülenmiş, yazılı ve soyut bir havaledir. Mücerret bir borç ikrarı olan çek nedeniyle borçlu olmadığının ispat yükü davacı borçlu üzerindedir. Ancak davacı, davalıların çeki kötü niyetli olarak davacı zararına iktisap ettiğini ispat edememiş olup davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 80,70 TL harçtan, davacı tarafça dava açılırken peşin olarak yatırılan 1.922,46 TL harcın mahsubu ile fazladan yatırılan 1.841,76 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde DAVACI TARAFA İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yargılama gideri olmadığından, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı —– vekili lehine 2022 yılı AAÜT göre hesaplanan 14.644,40 TL vekalet ücretinin davacı taraftan tahsili ile davalı tarafa ödenmesine,
6-Arta kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair, davacı vekilinin ve davalı—– vekilinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde ———nezdinde İstinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.24/02/2022