Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1275 E. 2019/939 K. 04.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2017/452 Esas
KARAR NO: 2019/957
DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA DEĞERİ: 787.195,97 TL
DAVA TARİHİ : 14/04/2017
KARAR TARİHİ: 09/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili bankanın ——Şubesi tarafından asıl borçlu ———-kullandırılan krediye davalı———— müteselsil kefil olduklarını, asıl borçlunun müvekkili bankadan kullandığı krediyi geri ödemediğini, vadesindeödenmeyen banka alacağının —–Noterliğinden keşide edilen —- tarih ve—- yevmiye sayılı muacceliyet ihtarnamesi gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun bankaya geri ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu 6. İcra Müdürlüğü’nün——- esas sayılı dosyasından davalı kefiller aleyhine tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla——— TL asıl alacak ve işlemiş faizlerinin tahsili için genel haciz yolu ile icra takibi başlatıldığını, davalıların borca, faizine ve fer’ilerine vaki itirazları nedeniyle takibin durduğunu, itirazların haksız olduğunu, her ne kadar icra dairesinin yetkisine itiraz edilmiş ise de, bu itirazın da yersiz olduğunu, bu nedenlerle itirazın iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle, davaya bakma yetkisinin İstanbul Mahkemelerine ait olduğunu, takibin yetkisiz icra dairesinde yapıldığını, husumet yönünden itiraz ettiklerini, sözleşmenin asıl borçlusu olan ————– gidilmeden kefiller aleyhine icra takibi açılmasının haksız olduğunu, kredi sözleşmesi gereği alacaklı banka lehine —– TL tutarında ipotek tesis edilmiş olduğunu, işbu takibe yaptıkları itiraz üzerine davacı bankanın İstanbul Anadolu 10. İcra Müdürlüğünün ———– esas sayılı dosyada ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibi başlattığını, bankanın yine İstanbul Anadolu l. İcra Müdürlüğü’nün ——– esas sayılı dosyasında davalılar ve dava dışı asıl borçlu ———– aleyhine icra takibi başlattığını, bankanın uyguladığı faiz oranına ve başlangıç tarihine, talep edilen icra inkar tazminatına itiraz ettiklerini, ileri sürmek suretiyle öncelikle yetkisizlik kararı ile dosyanın yetkili İstanbul Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, olmazsa davanın husumet yönünden reddine, % 20 oranından az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE YETKİLİ YERDE İCRA TAKİBİNE İLİŞKİN DAVA ŞARTININ BULUNUP BULUNMADIĞININ TESPİTİ, İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağının tahsili için kefiller aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır.
HMK.’nun 114/1-ç maddesi gereğince kesin yetki kuralı dava şartıdır. HMK.’nun 115. maddesi gereğince dava şartlarının mahkemece re’sen dikkate alınması gerekir. İtirazın iptali davaları, icra takibine sıkı sıkıya bağlı olup, İtirazın iptali davasında yetkili icra dairesinde yapılmış bir icra takibi, dava şartıdır.
İcra takibinde yetki kurallarının düzenlendiği 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 50. maddesinin birinci fıkrasına göre “Para veya teminat borcu için takip hususunda HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yolu ile tatbik olunur.”
Somut olayda, borçlu-davalılar vekili, İstanbul Anadolu l. İcra Müdürlüğü’nün ——– esas sayılı dosyasından gönderilen ödeme emrine karşı kanuni süresi içerisinde sunduğu ——tarihli itiraz dilekçesinde, taraflar arasında yetki sözleşmesi olduğunu, bu nedenle İstanbul İcra Dairelerinin yetkili olduğunu belirterek itirazda bulunmuştur.
İtirazın iptali davalarında, yetkiye itiraz olması durumunda mahkemece ilk önce bu hususun değerlendirilmesi gerekmektedir.
—– tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun uyuşmazlıkla ilgili “Sözleşmeden doğan davalarda yetki “ başlıklı 10. maddesi “Sözleşmeden doğan davalar, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabilir” hükmünü ,“yetki sözleşmesi” başlıklı 17. maddesi ise “Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler.
Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.” hükmünü ihtiva etmektedir.
HMK m. 17’nin ikinci cümlesine göre, “taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır”. Bu hükme göre, yetki sözleşmesi (veya yetki şartı) yapan taraflar, aksine bir düzenleme yapmamışlarsa, dava sadece yetki sözleşmesinde kararlaştırılmış olan mahkemede açılabilir. Diğer bir deyişle, aksi belirtilmediği sürece, HMK, yetki sözleşmesinde gösterilen mahkemenin münhasır yetkili mahkeme olacağını kabul etmiştir. Bu şekilde yapılmış olan, yetki sözleşmesinin münhasır yetkili olacağı madde gerekçesinde de açıkça belirtilmiştir. Görüldüğü üzere, taraflar, salt bir münhasır yetki sözleşmesiyle, kanunun öngörmüş olduğu genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisini kaldırmış olmaktadırlar. Taraflar, bu sonucun ortaya çıkmasını istemiyorsa, yani genel ve özel yetkili mahkemelerin yetkisinin devam etmesini istiyorlarsa yetki sözleşmesinde bunu ayrıca belirtmek zorundadırlar. Buna göre, münhasır yetki sözleşmesinden kasıt, tarafların yetki sözleşmesi ile kararlaştırılan mahkemeden başka bir mahkemede dava açılamaması üzerinde anlaşmalarıdır.
Somut uyuşmazlıkta, davacı … dava dışı asıl borçlu arasında düzenlenen, davalı kefillerin müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları ————- tarihli genel kredi sözleşmesinin “yetkili Mahkeme ve İcra Müdürlükleri” başlıklı 29. Maddesinde “sözleşmeden doğacak her türlü anlaşmazlıkların çözümünde İstanbul Mahkeme ve İcra Müdürlüükleri yetkili olacaktır” hükmü mevcuttur.
Davacı … dava dışı asıl borçlu arasında düzenlenen, davalı kefillerin müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları—– tarihli ikinci genel kredi sözleşmesinin “yetkili Mahkeme ve İcra Müdürlükleri” başlıklı 29. Maddesinde “sözleşmeden doğacak her türlü anlaşmazlıkların çözümünde ….. Mahkeme ve İcra Müdürlüükleri yetkili olacaktır” hükmü mevcuttur. Yani ikinci sözleşmede bu bölüm boş bırakılmıştır.
Tacir olan taraflar arasında yapılan sözleşmedeki düzenleme dikkate alındığında, İstanbul Mahkemelerinin ve dolayısıyla İstanbul icra müdürlüğünün yetkisi münhasır yetki olup, bu nedenle icra takibinin İstanbul İcra Müdürlüğünde yapılması gerekir.
Müsnet olayda, davacı vekili, borçlularla yapılan iki ayrı kredi sözleşmesinden doğan alacakları için önce tek hesap kat ihtarnamesi göndermiş, ardından tek icra takibi yapmış olup, bu durumda itirazın iptali davasında sözleşmelerin ayrı olması nedeniyle bir sözleşme yönünden icra dairesinin yetkisine yapılan itirazın kabulü ile diğer sözleşme yönünden itirazın reddedilmesi suretiyle takip bölünemeyeceğinden ikinci sözleşmenin ayrı bir sözleşme olup olmadığı hususu tartışılmamış ve yetkili icra dairesinde takip yapılmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Yetkili yerde yapılmış icra takibi bulunmadığından HMK’nin 114 (1)ç maddesinin yollamasıyla HMK’nin 115(2). md. uyarınca davanın dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2- Harçlar Kanununa göre alınması gerekli 44,40 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 9.507,36 TL peşin harçtan mahsubu ile fazla yatan 9.462,96 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/10/2019