Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1105 E. 2018/1097 K. 14.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2016/1105 Esas
KARAR NO : 2018/1097

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 27/09/2016
KARAR TARİHİ : 14/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkilinin davalı … ve —————–‘nin azınlık hakkı sahibi büyük ortaklarından oluğunu, 21-04-2016 tarihli olağan genel kurul toplantısına kadar da yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını, ailevi nedenlerden ötürü şirketten dışlandığını, ilk defa 21-04-2016 tarihli toplantıda yönetim kurulu üyeliğine seçilmediğini, toplantıda müvekkili temsilcisinin talebi üzerine finansal tablo müzakereleri ile ilişkili 3, 4, 5, 6, 7 ve 8. maddelerin müzakere edilmeksizin ertelendiğini, ertelenen toplantının 27-06-2016 tarihinde yapıldığını, ibraya ilişkin 5 numaralı karar ile yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395 ve 396. maddelerince izin verilmesine ilişkin 8 numaralı kararın kanuna aykırı olmakla iptali gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin ibrası için yapılan oylamada tüm yönetim kurulu üyelerinin oy verdiğini, TTK’nun oydan yoksunluk başlıklı 436/2 maddesinin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarım kullanamayacakları hükmünü haiz olduğunu, bu madde gereğince ibraya ilişkin oylamada oylamaya katılamayan yönetim kurulu üyelerinin aynı şekilde kendi menfaatlerine olan yönetim kurulu üyelerine TTK’nun 395 ve 396. maddelerince izin verilmesine ilişkin kararlarda da oy kullanamayacaklarım, bu hususta alınmış 8 numaralı kararın kanuna aykın olduğunu, ertelenen ilk toplantıda yönetim kurulu üyeliklerine 3 yıl süre ile ————- ———–.’nin seçilmesine karar verildiğini, bu karardan sonra müvekkilinin şirketle ilişkisinin sadece azınlık hakkı sahibi ortak olarak devam ettiğini, finansal tablolar/bilanço tasdik edilmiş olmasına rağmen müvekkilinin ibra edilmemesinin kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, TTK’nun bilançonun onaylanmasına ilişkin karar başlıklı 424. maddesinin “Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur” hükmünü haiz olduğunu, müvekkilinin ibra edilmemesi karanmn hiçbir gerekçesinin bulunmadığını, bilançonun tasdik edildiği kabul edilecekse müvekkilinin ibra edilmemesine ilişkin kararın iptaline karar yerilmesi gerektiğini, karın dağıtılmamasına ilişkin olarak alınan 6 numaralı kararın kanuna, esas mukaveleye ve dürüstlük kuralına aykın olduğunu, müvekkili temsilcisinin 6. maddenin müzakeresi sırasında neden kar dağıtılmadığı hususunda bilgilendirme talep ettiğini, yönetim kurulu üyesi ———— konjonktür gerekleri ve şirketin idamesi için gerekli kaynakların korunması amacıyla geçmiş yıl zararlarının mevcudiyeti de gözetilerek kar dağıtılmaması gerektiğini düşündükleri beyanında bulunduğunu, yapılan oylamada muhalif oylarına rağmen oy çokluğu ile kar dağıtılmamasına karar verildiğini, ————yaptığı açıklamanın somut ve müşahhas bir gerekçeye dayanmadığı gibi yapılması planlanan bir yatırım veya geçmiş yıl zararlarının değerlemesine ilişkin bir bilgi de içermediğini, esas sözleşmenin karın dağıtımı başlıklı maddesine göre net dönem karından %5 genel kanuni yedek akçe ayrıldıktan sonra kalan miktarın %5’inin pay sahiplerine kar payı olarak dağıtılması gerektiğini, davalı şirketin dağıtılması zorunlu %5’i hiç dağıtmadığı gibi kalan karın da dağıtılmamasına karar verdiğini, alınan bu keyfi kararın bu haliyle öncelikle esas mukaveleye ve sonrasında da dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, alman kararların hukuka aykırılığı, şirketin ortakların menfaatine göre değil aile içi husumet gözetilerek yönetileceğinin açık olması ve özellikle 8 numaralı karardaki yöneticilere 395. ve 396. maddelerdeki işler için izin verilme kararının uygulanması halinde şirketin zarara uğratılabileceği muhtemel olduğundan dava konusu kararların uygulanmasının geri bırakılmasının zorunlu olduğunu iddia ederek; ———————–‘nin 27-06-2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5, 6 ve 8 numaralı kararların TTK m. 449 uyarınca uygulanmasının geri bırakılmasına, TTK m.445 uyarınca kanuna, ana sözleşmeye ve dürüstlük kurallarına aykırılığı nedeniyle iptaline, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalı şirkete tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının dışlanması şeklinde bir sürecin söz konusu olmadığım, davacının da diğer pay sahipleri ile aynı işleme tabi tutulması hususunda şirket yönetimi tarafından azami dikkat sarf edildiğini,—————- tabloların tasdikinden bağımsız olarak ayrıca karara bağlandığım, dava konusu genel kurul toplantısında alman ibra kararının oylamasında yönetim kurulıi üyelerinin birbirlerinin ibrasında oy kullanması TTK m.436/2 gereği hukuka aykırı olarak mütalaa edilse dahi somut olayda pay sahipleri dava dışı ————– davacı … ve dava dışı —— oydan yoksun kabul edileceğini, ibranın ibra kararının müzakere edildiği dönemde yönetim kurulu üyesi sıfatını taşımayan dava dışı pay sahibi ———- oylarıyla karara bağlanmış sayılacağım, oydan yoksun olanların oy kullanması halinde bunun sonuca etkili olup olmadığı hususu üzerinde durmak gerektiğini, yönetim kurulu üyelerinin davacı da dahil olmak üzere tümünün kendi ibraları haricinde ayrıca birbirlerinin; ibralarında da oy kullanmaktan yoksun sayılmaları halinde oydan yoksun olmayan yegane pay sahipleri————– toplam da 300.001 adet olan oylarının sonucu belirlediğini, davacının da aralarında bulunduğu yönetim kurulu üyelerinin ibralarının tartışıldığı dönemin 2015 dönemi olduğunu, anılan dönemde ———–‘nin yönetim kurulu üyesi olmadığı gibi şirkette yönetsel bir görev de üstlenildiğini, bu itibarla ———————.’nin söz konusu oylamada oydan yoksun konumda olmadığını, —— oy kullanmaya yetkili olup olmadığını tartışmanın dahi gerekmediğim,———ibranın kapsadığı dönemde olmadığı gibi halihazırda da yönetim kurulu üyeliği sıfatını haiz olmadığını, davacının oydan yoksunluğu bir iptal gerekçesi olarak ileri sürmek hakkından mahrum olduğunu, yönetim kurulu üyesi sıfatıyla diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrası hakkında oy kullanmış olup huzurdaki davada ise yönetim kurulu üyelerinin ibrada oy kullanma hakkından mahrum olduğunu ileri sürdüğünü, oydan yoksunluğun oy hakkını haiz olan ——————- oylan sayesinde etkisini doğurmadığını, davacının fınansal tablolar ve bilançonun tasdikine rağmen kendisinin ibra edilmemesinin kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu iddia ettiğini, genel kurul toplantı gündeminde finansal tabloların ve bilançonun tasdikine ilişkin karar ile ibraya ilişkin kararın birbirinden açıkça ayrıldığım, finansal tabloların ve bilançonun tasdikinin örtülü ibra anlamına geldiğinin savunulamayacağım, davacının yönetim kurulu üyesi olmasına rağmen şirket işleri ile ilgilenmemesi nedeniyle ibra edilmediğini, davacının şirket merkezine gitmediğini, yönetim kurulunun genel kurulu toplaması için gereken karan almaya yanaşmadığım, özen borcunu ihlal ettiğini, genel kurulun çağnlması için diğer yönetim kurulu üyesi dava dışı ———– tarafindan Üsküdar ————-. Noterliğinden 07-03-2016 tarihinde ——— yevmiye sayısıyla bildirim gönderilip ilgili karar taslağının paylaşıldığını, davacının taslağı imzalamadığı gibi toplantı yapılması talebinde de tmlunmadığım, şahsi ——-hesabından —– eleştirdiğini, ——– ———— hakkında haksız tereddütlere yol açtığını, davacımn İbra edilmemesinin özünde özen borcuna aykın davranışlarının yer aldığım, söz konusu kararın iptaline dair koşulların oluşmadığım, şirketin finansal verilerinin objektif olarak kar dağıtılmamasını gerektirdiğim, şirket hesapları üzerinde yapılacak bilirkişi incelemesinin keyfiyeti ortaya koyacağını, davacı tarafın yönetim kurulu üyelerinin kendilerine şirketle işlem yapma ve şirketle rekabet etmeme hususunda izin verilmesine dair kararın iptaline dair istemlerinin haksız olduğunu, bugüne değin gerçekleştirilen tüm genel kurul toplantılannda bu izinlerin alındığım ve davacının da bu izinler için olumlu oy kullandığını, davacı tarafin. 27-06-2016 tarihine değiıı TTK m. 395 ve 396 tahtında yönetim kunılu üyelerine izin verilmesi doğrultusunda oy kullanmışken bu genel kurulda oy çokluğu ile alınan karar hakkında iptal davası açmasının çelişkili davranış yasağına aykırı olduğunu savunarak; davanın reddine, yargılama masraflarının ve vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE ÇEKİŞME KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişmeli konuların tespiti: Dava, şirket genel kurulunda alınan kararların iptali istemine ilişkindir.
Somut uyuşmazlıkta davacı, davalı şirketin 27/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5, 6 ve 8 numaralı kararların iptaline karar verilmesini talep etmektedir.
Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A)Davalı şirketin 27/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan ibraya ilişkin 5 numaralı kararının iptalinin gerekip gerekmediği,
B)Davalı şirketin 27/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan kâr dağıtılmamasına ilişkin 6 numaralı kararının iptalinin gerekip gerekmediği,
C)Davalı şirketin 27/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan TTK’nin 395. Ve 396. Maddelerine göre yetki verilmesine ilişkin kararının iptalinin gerekip gerekmediği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişi kurulundan rapor ve ek rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
A)Mali yönden yapılan inceleme ve değerlendirme:
Davalı —————— Şirketi, İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nde ———— sicil numarasıyla kayıtlıdır. Merkezi; ——————- – İstanbul adresindedir.
Dava 27-09-2016 tarihinde açılmıştır. Davacı, davalı şirketin ortağı olup, genel kurul toplantısına vekâleten temsil edilmiş, vekili iptalini istenen kararlarda olumsuz öy kullanmış ve muhalefet beyanını toplantı tutanağına yazdırmıştır.
Davalı şirketin 27-06-2016 tarihinde yapılan 2015 senesine ilişkin olağan genel kurulunda alınan kararlar, 15-07-2016 tarihinde tescil edilmiş, 21-07-2016 tarihli ve 9120 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Davalı şirketin sermayesi her biri 1.- T.L. sı kıymetinde 1.000.000 adet hisseye ayrılmış olup, 1.000.000.- TL’dir. Hisse adetlerinin ve tutarlarının ortaklar arasındaki dağılımı aşağıda yer almaktadır. 27-06-2016 tarihli genel kurulun hazirun cetveli de buna göre düzenlenmiştir.
Şirkette ————-300.000 adet, ——— 125.999 adet, davacı …’nun 287.000 adet, ——— 287.000 adet, —————— adet hissesi mevcuttur.
B)İptal davası açma şartları açısından yapılan inceleme ve değerlendirme:
Davalı şirketin 27-06-2016 tarihinde yapılan 2015 senesine ilişkin olağan genel kurul toplantısında, davacı da dahil olmak özere tüm ortaklar vekâleten temsil edilmişlerdir. Bu şekilde % 100 oranında nisap sağlanmıştır.
Davacı vekili dava konusu genel kurulda alınan 5, 6 ve 8 numaralı kararların iptalini talep etmiştir.
•5 numaralı karar ibraya,
•6 numaralı karar kâr dağıtılmamasına,
•8 numaralı karar T.T.K. 395. ve 396. maddelerine göre yetki verilmesine ilişkindir.
TTK m. 445 uyarınca genel kurul kararının iptali davasının iptali talep edilen genel kurul kararının alınma tarihinden üç aylık hak düşürücü süre içerisinde açılması gerekmektedir. İşbu davada iptali talep edilen kararlar 27.06.2016 tarihinde alınmış ve dava 27.09.2016’da açılmış olmakla, davanın üç aylık hak düşürücü süre içinde açıldığı anlaşılmaktadır.
TTK’nin 446 maddesinde genel kurul kararlarının iptalinin kimler tarafından talep edilebileceği açık biçimde düzenlenmiştir. Maddeye göre, (i) toplantıda bulunup karara olumsuz oy veren bu durumu toplantı tutanağına geçirten pay sahipleri ile (ii) toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasına etkili olduğunu ileri süren pay sahiplerinin, (iii) yönetim kurulunun ve (iv) kararlatın yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her birinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir.
Görüldüğü üzere, toplantıya katılan pay sahipleri açısından iptal davası açabilmenin şartı -eğer pay sahibi çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini iddia etmiyorsa- karara olumsuz oy kullanmak ve bu durumu toplantı tutanağına geçirtmek olarak düzenlenmiştir. Dava konusu genel kurul toplantı tutanağının altında davacının alınan kararlara muhalefet şerhinin bulunduğu anlaşılmaktadır.
c)İptal sebeplerinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespiti açısından yapılan inceleme ve değerlendirme:
TTK’nin 445’inci maddesi uyarınca “446’ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler”. Bu hüküm uyarınca bir genel kurul kararının iptal edilebilmesi için, kararın kanuna, esas sözleşmeye ya da dürüstlük kuralına aykın olması gerekmektedir.
c.1)5 Numaralı Karar açısından inceleme ve değerlendirme:
Genel kurulun 5 inci maddesinde yönetim kurulu üyelerinin 2015 senesi faaliyetleri ile ilgili ibralarının ayrı ayrı oylaması yapılmıştır. Yapılan oylama sonucunda;
>Yönetim Kurulu Üyesi …, kendisinin oy kullanmadığı oylamada; oy kullanmaya yetkili olduğu belirtilen pay sahiplerinin aleyhine kullandığı toplam 713.000 adet oyu ile ibra edilmemiştir.
>Yönetim Kurulu ————— kendisinin oy kullanmadığı oylamada; aleyhine kullanılan 287.000 adet oya karşı, lehine kullanılan 587.001 adet oyla, oy çokluğuyla ibra edilmiştir.
>Yönetim Kurulu Üyesi ————— kendisinin oy kullanmadığı oylamada; aleyhine kullanılan 287.000 adet oya karşı, lehine kullanılan 426.000 adet oyla, oy çokluğuyla ibra edilmiştir.
Yukarıda yönetim kurulu başkan ve üyeleri olarak isimleri yazılı olan ———————– için ayrı ayrı ibra oylaması yapılmıştır. Bu oylamaya, hakkında ibra oylaması yapılan yönetim kurulu üyesi katılmamakla birlikte, aralarında davacının da bulunduğu diğer yönetim kurulu üyeleri, hakkında ibra oylaması yapılan yönetim kurulu üyesinin ibra oylamasına katılmışlardır. Hal böyle olmasına karşın, TTK m. 436/2 uyarınca “Şirket yönetim kurulu üyeleriyle, yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarım kullanamazlar”. Somut olay açısından da, yönetim kurulu üyeleri gerek kendilerinin gerekse diğer yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin oylamada oydan yoksun olmalarına karşın, diğer yönetim kurulu üyelerinin ibra oylamalarında oy kullanmışlardır. Belirtmek gerekir ki, bu kişilerin sahip olduğu oy sayısı toplamı 699.999 dur.
Bu durumda incelenmesi gereken husus, oydan yoksun olmalarına rağmen oylamaya katılan yönetim kurulu üyelerinin kullanmış oldukları oyların oylamaya etkili olup olmadığı hususudur. Zira, Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları uyarınca oydan yoksun olan paysahibi yönetim kurulu üyelerinin oylan oylamaya etkili değilse; bir diğer ifadeyle, oydan yoksun olan pay sahibi yönetim kurulu üyeleri dışındaki diğer pay sahiplerinin oylan ibra karan için gerekli yeter sayıyı sağlamaya yeterli ise, bu takdirde ibra oylamasının iptali gerekmemektedir. Örneğin Yargıtay 11. HD. 31.05.2016 tarih ve 2015/9554 E. 2016/5992 K. sayılı kararında “Ancak, somut uyuşmazlığa uygulanması gereken 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 436/2. maddesi gereğince, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz. Somut olayda, yönetim kurulu üyeleri birbirlerinin ibra oylamasına katılmışlar ve olumlu oy kullanmışlardır. Yukarıda açıklanan hüküm uyarınca yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibralarında oy kullanamayacak olmaları ve yönetim kurulu üyelerinin oyları çıkarıldığında yeterli nisabın sağlanamaması sebebiyle 12.9.2013 tarihli genel kurulda alınan yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine dair kararın da iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün bu yönden asıl ve birleşen davacılar yararına bozulması gerekmiştir” şeklinde karar vererek bu esası vurgulamıştır.
Buna göre somut olayda yönetim kurulu üyelerinin oylan çıkarıldığında geriye ——————.’nin 300.000 adet ve—– da 1 adet oyu kalmaktadır. Bunlar, dava konusu yapılan dönemde yönetim kurulu üyesi değildirler, imza yetkileri de yoktur. Bu pay sahipleri, …’nun ibra edilmemesi, —— ve — da ibra edilmesi yönünde oy kullanmışlardır. Geriye kalan oylar(1 oy dahi olsa) bu şekilde bir karar alınması için yeterlidir.
Görüleceği üzere oydan yoksun yönetim kurulu üyelerinin oyları, oylama üzerinde etkili olmamıştır. Bu kişiler oy kullanmamış olsalardı dahi, geriye kalan iki pay sahibinin oylarıyla aynı kararlar yine alınmış olacağı anlaşıldığından 27/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5 numaralı kararın Kanun’a veya esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.(Aynı doğrultuda T.C. YARGITAY ———– Hukuk Dairesi ESAS NO: 2016/12006 KARAR NO: 2018/4279, T.C. YARGITAY ————. Hukuk Dairesi ESAS NO:2016/11599, KARAR NO:2018/3655)
c.2)6 Numaralı Karar açısından inceleme ve değerlendirme:
Genel kurulun 6 numaralı maddesinde;”… 2015 senesi kârının dağıtılmamasına, olağanüstü yedek akçe olarak ayrılmasına” davacının 287.000 adet olumsuz oyuna karşılık kullanılan 713.000 adet olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu’nun 519/2 (c) maddesinde yüzde 5 oranındaki birinci temettünün Ödenmesi zorunlu hale getirilmiştir.
Ancak, davalı şirketin mali yapısı kâr dağıtımı yapılmasına müsait değildir. Çünkü, davalı şirketin kâr dağıtımı yapabilmesi için öncelikle geçmiş yıllar zararlarım kapatması gerekmektedir.
Davalı şirket 2015 senesinde 75.455,64 TL kâr elde etmiştir. Geçmiş yıllardan gelen 598.857 TL’lik zararı, 222.542,96 TL’lik de kârı bulunmaktadır. Zarar, (598.857 TL – 222.542,96 TL hesabı ile) 376.314,04 TL daha fazladır. 2015 senesinin 75.455,64 TL’lik kârı, devreden zarar fazlalığım kapatmaya yetmemektedir.
Bu nedenle genel kurulda alman 6 numaralı karar davalı şirketin mali yapışma uygun bulunduğu kanaatine varıldığından bu maddenin iptali isteminin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
c.3)8 Numaralı Karar açısından inceleme ve değerlendirme:
Genel kurulun 8 numaralı maddesinde; “yönetim kurulu üyelerine TTK’nin 395 ve 396’ıncı maddelerinde belirtilen işleri ifa edebilmeleri hususunda gerekli yetkinin verilmesine” davacının 287.000 adet olumsuz oyuna karşılık kullanılan 713.000 olumlu oyla, oy çokluğuyla karar verilmiştir.
Genel kurulda 7 numaralı maddede; yönetim kurulu üyelerine TTK’nin 395. ve 396. maddelerinde yazılı muameleleri yapabilmeleri için izin verilmiştir. Ancak, yönetim kurulu üyelerine anılan maddelerdeki yetkinin verilmesine ilişkin karar, pay sahibi ile şirket arasında şahsi bir işe ilişkin olduğundan TTK’nin 436/1’inci maddesindeki oydan yoksunluk halinin uygulanması gerekmektedir.
Türk Ticaret Kanunu’nun “Oydan Yoksunluk” başlıklı 436’ıncı maddesinin 1’inci fıkrasında; “Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.” denmektedir.
Yüksek Yargıtay ———-. Hukuk Dairesi’nin03/04/2012 tarih ve 2012/4712 esas, 2013/6730 karar tarihli emsal kararında oydan yoksunluk kapsamına kardeşler de dahil edilmiştir. Yargıtay Karanının gerekçesinde; “Yönetim kurulu üyelerine anılan maddelerdeki yetkinin verilmesine ilişkin karar, ortak ile şirket arasında şahsi bir işe ilişkin olduğundan TTK’nin 436/1’inci maddedeki oy yoksunluğu halinin uygulanması gerekir. Yönetim kurulu üyesi ….’ye izin verilmesi oylamasında üyenin kendisi, annesi ….. ve kız kardeşi ….. oy yoksunu oldukları halde oy kullanmışlardır. Oy yoksunluğu haline göre yapılan hesaplamada red oyu kullanan …. ve ……’nin oyları ile kabul oyu kullanan …..’nin oylarının nazara alınmaması gerekmektedir.” denmektedir.
Benzer bir davada, İstanbul Anadolu —————. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/07/2013 tarih, 2012/1650 esas, 2013/378 karar sayılı ilanı Yargıtay ——–. Hukuk Dairesi’nin 12/05/2014 tarih ve 2014/685 esas, 2014/894l karar sayılı ilamıyla bozulmuştur. Bozma gerekçesi “”Dava konusu genel kurulda gündemin 9. maddesinde alınan kararla tüm yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağının kaldırıldığı anlaşılmaktadır. Bu karar sırf yönetim kurulu üyesi….. ile ilgili olmadığına göre, mahkemenin, toplantı gündeminin doğrudan yalnızca yönetim kurulu üyesi ……’yi ilgilendirdiği ve oy yoksunluğu halinin yalnızca anılan yönetim kurulu üyesi yönünden aranması gerektiği yönündeki değerlendirmesi isabetli değildir. Yönetim kurulu üyelerinin tamamı yönünden yapılan oylamada 6102 Sayılı YTTK’nın 436/1. maddesi uyarınca kendileri ile ilgili rekabet yasağının kaldırılması oylamasında, anılan yetkinin verilmesine ilişkin karar ortak ile şirket arasında şahsi bir işe ilişkin olduğundan, oy yoksunluğu halinin uygulanması ve tüm yönetim kurulu üyelerinin rekabet yasağının kaldınlmasına karar verildiğine göre, her bir yönetim kurulu üyesi yönünden şirketle rekabet yasağının kaldınlması kararının yeterli nisapla alınıp alınmadığının belirlenmesi gerekir. Bu durumda, bir yönetim kurulu üyesi kendisi ile ilgili kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de, bu halde diğer yönetim kurulu üyesi ile ilgili oylamaya katılabilir. Ayrıca somut uyuşmazlıkta, yönetim kurulu Üyesi …’ye izin verilmesi oylamasında, kendisi, annesi … ve kız kardeşi davacı ……’nin oy yoksunu oldukları halde oy kullandıkları anlaşılmaktadır. Bu itibarla mahkemece, anılan hususlar göz önüne alınmak suretiyle her bir yönetim kumlu üyesinin rekabet yasağının kaldırılması oylamasında yeterli oy nisabının sağlanıp sağlanmadığı ayrı ayrı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı sakilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.” şeklinde karar vermiş ve davacı vekilinin karar düzeltme isteğini reddetmiştir.
8 numaralı maddede belirtilen husus yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işle ilgili olduğundan, toplantıya katılan yönetim kurulu üyeleri oydan yoksundurlar. Rekabet yasağının kaldırılması oylamasında bir yönetim kurulu üyesi kendisi ile kararın alınmasında oy hakkından yoksun ise de, bu halde diğer yönetim kurulu iiyesi ile ilgili oylamaya katılabilir.
Bu durum karşısında, her yönetim kurulu üyesinin kendilerine verilecek izinlere ilişkin oylamada oydan yoksun olmalan sebebiyle oy kullanmamış olması halinde dahi, davacı dışındaki diğerler pay sahiplerinin olumlu oy kullanmalan karşısından oylama sonucu değişmeyecektir.
Bu nedenlerle 8 numaralı karar açısından, Kanun’a veya esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırı yön tespit edilmediğinden davacının bu maddenin iptali isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
D) Sonuç olarak, yukarıda belirtilen nedenlerle davalı şirketin 27/06/2016 tarihli olağan genel kurul toplantısında alınan 5, 6 ve 8 numaralı kararların Kanun’a veya esas sözleşme hükümlerine ve dürüstlük kurallarına aykırı olmadığı kanaatine varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gereken 35,90 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 29,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 6,70 TL’nin davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ———– uyarınca hesaplanan 2.180 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5- Dosyada mevcut gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
Davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.