Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/991 E. 2022/942 K. 15.12.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2015/991 Esas
KARAR NO : 2022/942

DAVA : Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/09/2015
KARAR TARİHİ : 15/12/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: müvekkili banka ve davalı —–arasında kart dağıtım sözleşmesi imzalandığını, gönderilecek kartlara ilişkin sözleşme ve tebligatm davalı fima tarafından yapılması, teslim ve tebligatların müvekkil bankaya bildirilmesi konusunda anlaşıldığını, müvekkili bankaya ulaşan müşteri itirazı ve suç duyuruları neticesinde yapılan inccleme sonucu davalı firma tarafından bazı kart teslimatlarının yetkisiz kişiye yapıldığını, bazı sözleşme ve tutanaklara imza alınmadığının belirlendiğini, davalı firmanın sözleşme yükümlülüklerine uymaması nedeni ile 12.06.2016 tarihi itirbariyle 262.958 TL zarar oluştuğunu, 16.06.2015 tarihinde söz konusu zararın ödenmesi için davalı firmaya ihtarname çekildiğini, davalı firmanın sözleşme hükümlerine göre oluşan zararı tazmin etmesi gerektiğini, davalı firma tarafından tazmin talebine yanıt verildiğini iddia ederek; davanın kabulünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:Davalı vekilinin cevap dilekçesinde, özetle, kart teslimatlarının taraflar arasındaki sözleşmeye uygun biçimde yapılmış olduğunu, bütün gönderilerin belirtilen adreslerde, sözleşmeye uygun şekilde kimlik kontrolü yapılarak ve imza karşılığı teslim edildiğini, bu nedenle davacı iddaasının dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkili şirketin yükümlülüğünün teslimat esnasında müşteri kimlik belgesini kontrol ettikten sonra kimlik bilgilerini teslim tutanağıma girmek ve sözleşme ile teslim tutanağına imza almak olduğunu, atılan imzaların birebir aynı olduğunun incelenmesi yükümlülüğünün bulunmadığını, müvekkil şirket personelinden imza incelemesi yapmasını beklemesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, 41 adet teslim tutanağında ve 11 adet sözleşmede imza bulunmadığını iddaa eden davacı tarafın, tutanak ve sözleşmeleri dosyaya sunmadığını, bunların imzalı olarak teslim edildiğini, teslimatların sözleşmeye uygun yapıldığını, sözlemeye aykırı teslimat varsayımında bile oluşan zarar ile sözleşmeye aykırı eylem arasında illiyet bağı bulunmadığını, tazminat talebinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kartların kullanıma kapalı kartlar olduğunu, teslim ile zarar doğmadığını, kartların kullanımı güvenlik aşamaları geçilerek şifre oluşturulmasının mümkün olduğunu, bildirilen adreslere gidilerek geçerli kimlik belgesi ibraz eden kimselere kart teslimatı yapan müvekkilin kusurlu olmadığını, sahte kimlik ile başvuru yaparak ve bu kimlikler ile gönderileri teslim alarak doğrudan zarara sebebiyet veren dolandırıcılık suçunun failleri bakımından cezai soruşturma süreçleri tamamlanmadan, zararın suçun faaillerinden tahsil yolu tüketilmeden müvekkil şirketin zarara sebebiyet verdiği iddaası tazminat talebinin hukuka aykırılık teşkil etliğini, davacının yeterli güvenlik tedbirleri almadan kredi kartı düzenleyerek ve —– aracılığıyla şifre oluşturduğunu, davacının kendi kusuruna dayanarak hak elde edemeyeceğini savunarak davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraftan tahsilini talep ve dava etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
——Asliye Ceza Mahkemesi’ne yazılan müzekkerelere cevap verildiği görüldü.
Mahkememiz tarafından aldırılan bilirkişi raporunda özetle; “Belirlenen bulgulara göre;
1-“İNCELEME KONUSU” başlığı altında tanımlanan belgelerin fotokopi oldukları, incelemelerin belge asılları üzerinde yapılması gerekmektedir.
2-Bahse konu belgeler üzerindeki imzaların kimin eli mahsulü olup olmadıklarının belirlenebilmesi için öncelikle adına imza atılan kişinin mukayeseye esas imzaları ile karşılaştırmanın yapılması gerekmektedir.
Bu itibarla,imza inkarında bulunan şahısların “İNCELEME” bölümünde ayrıntılı olarak belirtilen karşılaştırmaya esaş imzalarının temin edilmesi gerekmektedir.
3-Adına imza atılan şahısların eli mahsulü olmadıklarının tespiti halinde şüpheli kişi yada kişilerin imzaları ile karşılaştırmaların yapılması için şüpheli şahıs/şahısların yeterli mukayeseye esas imzalarının temin edilmesi ve belge asılları ile birlikte incelemeye tabi tutulması” hususları tespit edilmiştir.
Mahkememiz tarafından aldırılan 03/05/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle;
“1. Davacı Bankanın, Davalı Şirketin taraflar arasında aktedilen “Kart Dağıtım Sözleşmesi” hükümlerine aykırı davranarak , hatalı ve yetkisiz kişilere kart teslimleri yapması neticesinde 12.06.2015 tarihi itibariyle 262.958,00 TL zarara uğradığı, uğranılan zararın tespiti ve şimdilik kaydıyla 10.000,- TL’nin tazmini için huzurdaki davayı açtığı,
2. Davalı ŞİRKETİN,—— Kredi Kartı Başvurularının alınması, Kredi Kartı tahsisinin yapılması, ve Basımı süreçlerinde ——- bir dahlinden söz edilemeyeceği, öte yandan yukarıda açıklandığı üzere Davacı Bankanın sunmakta olduğu internet bankacılığı hizmetleri için, bu hizmetlerin arz ettiği risk seviyelerine uygun ve güvenilir bir kimlik doğrulama Mmekanizması tesis ile —— müşterilerin, kurulan kimlik doğrulama mekanizmasından geçmeden hizmetlerden yararlanmasına müsaade etmeyecek bir yapı kurduğuna dair bir veri de bulunmadığı,
3. Netice itibariyle bilişim Sistemlerinin banka veya Kredi kartı kurumlarını araç olarak kullanılması suretiyle ——- Nitelikli Dolandırıcılık Suçu kapsamında yürütülen——-henüz iddianame düzenlenmediği ve hazırlık soruşturmasının neticelenmediği,
4. Davacı Banka Dolandırıcı kişilerin ele geçirdiği kimlik bilgileri ile yaptığı kart başvurularını alması ve kart tahsis ile basım süreçleri uhdesinde başlatarak gerçekleştirmesi nedeni ile 41 aded kredi kartı yönünden %50 oranında mütarafik kusurlu olduğu,Davalı yanın ise müşterinin kimlik bilgilerinin herhangi bir şüpheye mahal vermeyecek şekilde doğruluğunu, kabul edilebilir (ehiyet/nüfus cüzdanı/pasaport gibi) gibi belgeler ile tespit ederek, yetkili personeli tarafından doldurulmak suretiyle müşteriye imzalatılması edimini gerçekleştirmediğinden 41 adet kredi kartı yönünden %50 oranında mütarafik kusurlu olduğu
5. Sözleşmeye imza alınmaması veya sözleşmedeki imzalar ile tutanaklardaki İmzaların farklı olmasından kaynaklanan zararlardan ise Davalı’nın kusurundan veya müterafik kusurundan söz edilemeyeceği,
6. Dolandırıcılık olayında kullanılan kredi kartlarıyla ilgili olarak zarara uğrayan üçüncü şahısların bu aşamada uğranıldığı iddia olunan 262.958,00. TL zarar rakamı hususunda da kesinleşmiş bir veri bulunmadığından bu aşamada zararın miktarının belirlenmesinin mümkün olmadığı” hususları tespit edilmiştir.Mahkememiz tarafından aldırılan 31/07/2018 tarihli bilirkişi heyeti raporunda özetle; “Uyuşmazlık konusu toplam tutarın sahte başvuru neticesinde temin edilen 139 adet kredi kartından gerçekleştirilen 357.890,05 TL olduğu. (bu kartların 4 adedine ilişkin 7.292.-TL zararın davalı şirket tarafından tazmin edildiği)
* Bankanın —– gelen yüksek riskli sahte başvuruların tespiti ve önlenmesine yönelik kontrollerinin yeterli olmaması nedeniyle meydana gelen zarar yönünden asli sorumlu olduğu.
* Kurye şirketinin basiretli bir tacir olarak sözleşme hükümlerine uygun şekilde yürütmesi gereken teslimat süreçlerindeki kontrolleri bazı kart teslimatlarında sağlıklı şekilde icra etmemesi nedeniyle;
– İnceleme yapılabilen teslimatlara ilişkin olarak : Sahte/manipüle edilmiş adreslere teslim edilen 4 adet kredi kartı için oluşan 8.426.TL ve teslimat adresinden farklı bir —–adresine teslim edilen 9 adet kredi kartı için oluşan 19.900 TL zarardan banka ile birlikte sorumlu olduğu,
– Ayrıca, kimlik bilgilerinin kabul edebilcbilir (ehliyet-nüfus cüzdanı-pasaport) belgeler ile tespil edilerek, ilgili tutanakların müşteriye imzalatılması edimini gerçekleştirmediğinden dolayı imzalı teslim tutanakları mevcut olmayan 32 adet kredi kartı için oluşan 91.490,5 TL ve hatalı —— teslim edilen 2 adet kredi kartı için oluşan 6.000 TL zarardan banka ile birlikte sorumlu olduğu,” hususları tespit edilmiştir.
Mahkememiz tarafından aldırılan —— bilirkişi incelemesi raporunda özetle; “—– Asliye Ticaret ——esas sayılı istemi ile gönderilen dosya ile ilgili olarak bilirkişi seçilmekle ——tarayıcı, bilgisayar analiz programları kullanılarak, —— esaslar dahilinde yapılan mukayeseli incelemede;
İmzalar başlangıç, bitiş hareketleri, ara gramaları açısından ve genel kabul görmüş karakteristik tanı unsurlarından; işleklik derecesi, alışkanlıklar, tersim biçimi, istil, eğim, doğrultu, seyir, hiz ve baskı derecesi bakımından değerlendirildiğinde ; bazı imzaların tanı unsurları açısından benzerlikler gösterdiği Çok işaretleri ile gösterilen), imzaların genellikle farklı tersim özelliklerinde olduğu,
İnceleme konusu belgeler —– tanı unsurları açısından incelendiğinde irmzaların aynı el ürünü olduğunu gösterir nitelik ve yeterlilikte bulgu saptanmadığı” hususları tespit edilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME VE GEREKÇE:
a)Cevap dilekçesinin ve yetki ilk itirazının süresinde olup olmadığı yönünden;
Dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ işleminin davalı şirkete 21/09/2015 tarihinde yapıldığı, tebliğ evrakının üzerinde “Tebliğ evrakı iş yerinde daimi işçisi —— imzasına tebliğ edilmiştir” şerhinin bulunduğu, davalı vekili tarafından cevap dilekçesinin 02/12/2015 tarihinde sunulduğu ve cevap dilekçesinde yetki ilk itirazı olduğu görülmüştür.7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. Maddesi uyarınca “(1)Hükmi şahıslara tebliğ, salahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise, yalnız birine yapılır. (2)Bir ticarethanenin muamelelerinden doğan ihtilaflarda, ticari mümessiline yapılan tebliğ muteberdir.”7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 13. Maddesi uyarınca “Hükmi şahıslar namına kendilerine tebliğ yapılacak kimseler her hangi bir sebeple mütat iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamıyacak bir halde oldukları takdirde tebliğ, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır.”Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 20/1 maddesi uyarınca “(1) Tüzel kişilere tebliğ yetkili temsilcilerine, bunlar birden çok ise yalnız birine yapılır.”Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmelik’in 21. maddesi uyarınca “(1) Tüzel kişiler adına tebligatı almaya yetkili kişiler, herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmamaları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde olmaları durumunda tebliğ, tüzel kişinin o yerdeki sürekli çalışan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. (2) Ancak, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olması gereklidir. (3) Bu kişilerin de bulunmaması halinde, bu husus tebliğ mazbatasında belirtilir ve tebliğ, o yerdeki diğer bir memur veya müstahdeme yapılır.”7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 20. Maddesi uyarınca “(1)13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı şahıslar, kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğini belirtirlerse; keyfiyet ve beyanda bulunanın adı ve soyadı tebliğ mazbatasına yazılarak altı beyan yapan tarafından imzalanır ve tebliğ memuru tebliğ evrakını bu kişilere verir. Bu kişiler tebliğ evrakını kabule mecburdurlar. Kendisine tebliğ yapılacak kimsenin muvakkaten başka bir yere gittiğini belirten kimse, beyanını imzadan imtina ederse, tebliğ eden bu beyanı şerh ve imza eder. Bu durumda ve tebliğ evrakının kabulden çekinme halinde tebligat, 21 inci maddeye göre yapılır. Bu maddeye göre yapılacak tebligatlarda tebliğ, tebliğ evrakının 13, 14, 16, 17 ve 18 inci maddelerde yazılı kişilere verildiği tarihte veya ihbarname kapıya yapıştırılmışsa bu tarihten itibaren onbeş gün sonra yapılmış sayılır.”Mahkememizce yapılan değerlendirmede, yukarıda atıf yapılan yasa ve yönetmelik hükümlerinde tüzel kişilere yapılacak tebligat usulünün açıkça düzenlendiği, buna göre tüzel kişilere çıkartılacak tebligatın yetkili temsilcilerine yapılması gerektiği, bunların herhangi bir sebeple iş yerinde bulunmaması durumunda tebligatın sırasıyla orada hazır bulunan görevli veya işçilerden birisine yapılması gerektiği, yine kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin, tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olmasının gerekli olduğu, bunların bulunmaması durumunda tebligatın görevli veya işçilerden birisine yapılması gerektiği, yine Tebligat Kanunu’nun 20. Maddesine göre şirket yetkilisinin geçici olarak başka yere gittiğini beyan eden kişinin beyanı (keyfiyet) ve adı soyadının tebliğ mazbatasında tevsik edilmesi gerektiği, somut olayda ise 21/09/2015 tarihli tebligat üzerinde yukarıda da belirtildiği gibi yalnızca “Tebliğ evrakı iş yerinde daimi işçisi —– imzasına tebliğ edilmiştir” şerhinin bulunduğu, tebliğ evrakının yetkili temsilciye teslim edilmediği, yetkili temsilci o anda geçici olarak başka yerde ise bunun belgelendirilmediği, tebliğ yapılan kişinin şirketin memur veya müstahdemi olup olmadığı ve tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde görev itibariyle tebligatın muhatabı olan tüzel kişinin temsilcisinden sonra gelen bir kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu tür işlerle görevlendirilmiş bir kişi olup olmadığı hususunun belgelendirilmediği, tüm bu sebeplerle dava dilekçesi ve tensip zaptına ilişkin tebligatın açık açık hukuka aykırı olduğu, tüm bu sebeplerle cevap dilekçesinin ve yetki ilk itirazının süresinde sunulduğu ve ileri sürüldüğü, mahkemece cevap dilekçesinin ve yetki ilk itirazının süresinde olmadığı yönündeki 11/02/2016 tarihli ön inceleme duruşmasındaki değerlendirme ve ara kararın da açıkça yasaya ve usule aykırı olduğu, davalı tarafın anayasal güvence altına alınan hukuki dinlenilme ve mülkiyet hakkının da ihlali niteliğinde olduğu, zira cevap dilekçesinin süresinde kabul edilememesinin usul hukuku ve esas bakımından sonuçlarının olduğu kanaatine varılmış, 11/02/2016 tarihli ön inceleme duruşmasındaki yetki ilk itirazının reddine ilişkin ara karardan dönülmesine karar verilmiştir.
b)Yetki ilk itirazının değerlendirilmesi bakımından;
Davanın açıldığı tarih 04/09/2015 olup davanın açıldığı ve taraflar arasındaki 01/11/2012 tarihli sözleşme tarihi itibariyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu konusunda tereddüt bulunmamaktadır.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 17. Maddesi uyarınca “(1) Tacirler veya kamu tüzel kişileri, aralarında doğmuş veya doğabilecek bir uyuşmazlık hakkında, bir veya birden fazla mahkemeyi sözleşmeyle yetkili kılabilirler. Taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça dava sadece sözleşmeyle belirlenen bu mahkemelerde açılır.”
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 18. Maddesi uyarınca “(1) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri konular ile kesin yetki hâllerinde, yetki sözleşmesi yapılamaz. (2) Yetki sözleşmesinin geçerli olabilmesi için yazılı olarak yapılması, uyuşmazlığın kaynaklandığı hukuki ilişkinin belirli veya belirlenebilir olması ve yetkili kılınan mahkeme veya mahkemelerin gösterilmesi şarttır.”Davanın sözleşmeden kaynaklanan alacak davası olduğu, taraflar arasındaki 01/11/2012 tarihli sözleşmenin 12. maddesinde tarafların “İşbu Sözleşmenin tatbikinde ve yorumlanmasında Türk Hukuku ve Kanunları esas alınacak olup, taraflar arasında doğabilecek her fürlü anlaşmazlıkların çözümünde—— Mahkemeleri yetkilidir” şeklinde yetki sözleşmesi yaptığı görülmüştür.
Mahkememizce yapılan değerlendirmede, davanın belirtildiği gibi sözleşmeden kaynaklanan alacak davası olduğu, taraflar arasındaki 01/11/2012 tarihli sözleşmenin 12. maddesinde yetki sözleşmesi yaptığı, tarafların tacir olması ve yazılı olması nedeniyle yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, bu sebeple süresi içerisinde yetki ilk itirazı yapılması durumunda davanın ancak sözleşmeyle belirlenen mahkemede açılabileceği, yukarıda da ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere davalının yetki ilk itirazının süresinde olduğu, tüm bu sebeplerle mahkememizin davayı görmekle yetkili olmadığı,—— Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğu kanaatine varılmış, mahkememizin yetkisizliğine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi açıklandığı üzere,
1-Mahkememizin YETKİSİZLİĞİNE,——Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun TESPİTİNE,
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi uyarınca; yetkisizlik kararının süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın—— Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Yukarıda hüküm fıkrasında belirtilen süre içerisinde dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20/1. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına dair resen karar verilmesine,
4-Harç ve yargılama giderlerinin HMK’nın 331/2 maddesi uyarınca görevli ve yetkili mahkemece değerlendirilmesine,Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde mahkememize verilecek veya mahkememize gönderilmek üzere başka yer mahkemesine sunulacak dilekçe ile——Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf yolu açık olmak üzere karar verildi.