Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/942 E. 2020/44 K. 22.01.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/942 Esas
KARAR NO: 2020/44
DAVA: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/08/2015
KARAR TARİHİ: 22/01/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili banka ile dava dışı —————– arasında imzalanan ———– istinaden adı geçen şirkete kredi kullandırıldığı, borcun süresinde ödenmemesi üzerine borçlulara ——–Noterliğinden——— yevmiye no ile keşide edilen ihtarname ile ———-’nin ödenmesi ihtar edilmişse de ödemenin yapılmadığını, bunun üzerine ——–.İcra Müdürlüğünün ———–E. Sayılı dosyası ile —— tarihinde —– tarafından ——– TL nakit alacağın ödenmesi, belirtilen takip tutarından ipotek limiti olan——’lik tutarın düşülmesi ile kalan —– kısmının dava dışı ——————— tahsili talebiyle takibe başlanıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu, Açıkladıkları nedenlerle davalı borçluların itirazının İptaline, takibin devamına, asıl, Davalılar aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı ———– vekili cevap dilekçesinde özetle, icra takibine dayanak olarak —— gösterilmiş ise de,— icra takibine konu ————— bulunduğunu, Müvekkilinin bu sözleşmelerden ——— tarihli sözleşmenin hiçbir —- altında tarafı olmayıp, sözleşmede hiçbir şekilde adı geçmediğini, diğer yandan ——— tarihli eski ve geçerliliğini yitirmiş sözleşme bakımından da müvekkil ile alacaklı arasında, müvekkilin alacaklıya karşı edimini üstlendiği geçerli bir hukuki ilişki bulunmadığını, Takibe dayanak gösterilen ————- müvekkilin kefil olarak bulunduğunu, ancak sözleşmenin yapıldığı tarihte evli olan müvekkilinden eş muvafakatının alınmadığını, —– ATM —— D.İş sayılı dosyasında eş kefaleti bulunmadığı gerekçesiyle ihtiyati haciz başvurusunun reddedildiği, Daha sonra ————ATM’nin ————- D.İş Sayılı dosyasından başvurmak suretiyle hesabının kapatıldığı, borç ilişkisi kalmayan eski tarihli ———- dayanak gösterilerek yalnız müvekkili hakkında ihtiyati haciz kararı verildiğini, bu karara itiraz edilmiş olup mahkemece henüz karara bağlanmadığını, —— tarihli———- geçerliliğini yitimiş ve ödeme yapılması sebebiyle tüm sonuçları ile sona ermiş bir sözleşme olup, alacak konusu edilmesinin hukuken mümkün olmadığı, sundukları ekstreden de görüleceği üzere, takibe konu edilen alacağın borçlu şirket tarafından ödendiği ve böylelikle —- borç ilişkisinin sona erdiği, bu borç ödendikten sonra ve ———– sözleşmesi konusuz kaldıktan sonra adı geçen şirket ile yeni tarihli bir———– düzenlendiğini, ancak müvekkilin söz konusu sözleşmede imzasının bulunmadığını, Nitekim TBK md. 131’deki düzenlemeye göre, asıl borç ifa yada diğer bir sebeple sona erdiği takdirde, rehin, kefalet, faiz ve ceza koşulu gibi buna bağlı hak ve borçların da sona ermiş olacağı, dolayısı ile anılan sözleşme gereği ortada devam eden bir alacak-borç ilişkisi de bulunmadığı için alacak konusu sözleşmede müvekkilin borçlu-kefil sıfatı da bulunmadığını, Açıklanan nedenlerle Takibe dayanak gösterilen —————- gereği müvekkilin borçlu olmadığını, borcun sona erdiğinin, müvekkilinin kefaletinin geçerli olmadığının kabulü ile haksız ve mesnetsiz davanın reddine, davacının kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar—————- davaya cevap vermemişlerdir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, —————- kaynaklanan kredi alacağının tahsili için kefiller aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava ve davalı ———- cevap dilekçesine göre, davacı ile davalılar ———— uyuştukları husus bulunmadığı, davacı ile davalı ——— arasında ————– dava dışı şirketle davacı alacaklı Banka arasında yapılan ———– tarihli —————- kefil olarak imzaladığı” hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
A)Taraflar arasında geçerli bir kefalet sözleşmesi veya sözleşmeleri bulunup bulunmadığı,
B)Davalı ———- pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı,
C)Davalı ———— kefil olurken eşinin yazılı rızasının alınmaması nedeniyle takibin iptali gerekip gerekmediği,
Ç)Sözleşmenin —işlem koşullarına aykırı olup olmadığı,
D)Davalı borçluların sorumluluğunun ne kadar olduğu,
E)Asıl borçlu tarafından davacı bankaya ödeme yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa miktarının ne kadar olduğu, ödemelerin ve tahsilatların borçtan düşülüp düşülmediği,
F)İcra takibinde istenen ———- oranının doğru olup olmadığı, bu faiz oranının ve miktarının ——işlem şartlarına aykırı olarak sonradan doldurulup doldurulmadığı, fahiş olup olmadığı, ne kadar olması gerektiği,
G)Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı,
Ğ)Davanın tam veya kısmen reddi halinde davacı alacaklının haksızlığı yanında davalı ———— yönünden takibi kötü niyetli olarak başlatıp başlatmadığı, yani davalı —————— kötü niyet tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davaya konu icra dosyası: Dosyamız içine alınan davaya konu————-.İcra Dairesi’nin ———- esas sayılı dosyası ile ——— tarihinde davalılar aleyhine —- TL asıl alacak, ——– TL işlemiş temerrüt faizi,—- TL —— TL ihtar masrafı, ——- TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam ———- alacağın, takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek ——- oranında işleyecek temerrüt faizi, faizin —- vergisi, avukatlık ücreti, icra harç ve masraflarıyla birlikte(tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla fazlaya ilişkin her türlü hakları saklı kalmak kaydıyla) sözleşmelerdeki teselsül hükümleri gereğince ödenmesi talebinde bulunmuştur.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Yüksek Yargıtay ——– Hukuk Dairesi’nin ———– esas, ———– karar sayılı emsal nitelikli ilamında belirtildiği üzere “geçerli bir kefalet sözleşmesinin ne şekilde kurulacağı TBK. m. 583’de düzenlenmiştir. Madde hükmüne göre, “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefaletin tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.”
Yukarıda birinci bentte belirtilen uyuşmazlık konuları ve yukarıdaki hukuki açıklama uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman üç ayrı bilirkişi kurullarından rapor ve ek rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiş olup, birinci ve ikinci bilirkişi heyetleri tarafından düzenlenen bilirkişi raporları arasında ———— bulunduğundan üçüncü bilirkişi heyetinden rapor ve ek rapor alınmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiş, üçüncü bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen rapor ve ek rapor teknik hesaplama yönünden dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla hükme esas alınmıştır.
2-a)Akdi ilişkinin tespiti ve taraflar arasındaki sözleşmelerin incelenmesi: Dava dosyasında mevcut sözleşmenin incelenmesinde, davacı Bankanın ——— ile davalı asıl borçlu ————-arasında ———- tarihlerinde toplam —- TL limitli, ——yıl süreli çerçeve niteliğinde———düzenlendiği, davalılardan ———- tarihli sözleşmede ——— kefalet imzasının bulunduğu, ancak ————- tarihli sözleşmede davalı —— imzasının bulunmadığı, davalı – ———— tarihli sözleşmede —— sözleşmede —- olmak üzere toplam ———- TL üzerinden kefalet imzasının bulunduğu, diğer davalı ———- tarihli sözleşmede ———— üzerinden kefalet imzasının bulunduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 26. Maddesi hükmü uyarınca, Banka defter ve kayıtlarının kesin delil olacağı ve bir ihtilaf halinde bu kayıtların esas alınacağı, buna göre banka defter ve kayıtlarının HMK’nin 193. Maddesi hükmüne göre kesin delil vasfında olacağı kabul edilmiştir.
Taraflar arasındaki sözleşmenin 4. Maddesi “Bu sözleşmenin 1.maddesinde limiti belirlenen kredilerde, taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça,
a) Bankanın aynı tür krediler ve hesaplar için cari olan ———– olarak uygulanır. ——— ————bildirdiği ve kredi türlerine göre farklılaşan azami kredi faiz oranlarını geçemez.
b) Müşterinin kredinin anapara, faiz, dönem faizi, taksit ve masraflarını ödenmesinde gecikmesi halinde gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi akdi faiz oranına azami % 50 oranında ilave yapılmak suretiyle tespit edilir. Ancak cari faiz oranı akdi faiz oranından daha yüksek ise gecikme faizi hesaplamasında cari faiz oranı esas alınır.
c) Müşterinin temerrüde düşmesi halinde temerrüt faizi uygulanır. Temerrüt faizi akdi faiz oranına azami % 100 Oranında ilave yapılmak suretiyle tespit edilir. Ancak ———— oranından daha yüksek ise ——— oranına azami % 100’ü oranında ilave yapılmak suretiyle tespit edilir.“ hükmünü haizdir.
2-b)Hesap kat ihtarnamesi: Davacı Bankanın, muhataplar dava dışı ——— davalılar karşı ——-.Noterliği kanalıyla ——– tarih ve ————- yev.no’lu ihtarnamesini keşide ettiği, ihtarnamede özetle “Bankaları ile akdedilen sözleşmeler uyarınca asıl borçlu şirkete nakdi krediler açılarak kullandırıldığı, diğer muhatapların söz konusu kredi sözleşmeleri gereğince müteselsil kefiller/rehin/ipotek borçlusu oldukları, kredi hesaplarının ———- tarihi itibariyle kat ediliği, bu tarih itibariyle alacağın ——–TL’ye baliğ olduğu, kat edilen kredi hesabından kaynaklanan tutarın tasfiye edileceği tarihe kadar ——- oranı üzerinden faiz,——— masraf vesair her türlü ferileriyle birlikte en geç 1 gün içinde ödenmesi, aksi takdirde alacaklarının tahsili için haklarında yasal yollara başvurulacağını, bu durumda belirtilen borç tutarlarına ihtarname tarihi ile ödeme yapılacak tarih arasında geçecek her gün için gecikme faizi ve gider vergisi tahakkuk ettirileceğini, ayrıca sarfına mecbur kalınacak masraflar ile avukatlık ücreti ve icra ve yargılama giderlerinin taraflarına yükleneceği” ihtarında bulunduğu görülmüştür.
Sözkonusu ihtarnamenin tebliğ şerhinden; ihtarnamenin davalı borçlu Şirketin gösterilen adreste bulunmaması/taşınması nedeniyle ———- tarihinde merciine iade kaydını taşıdığı, diğer muhataplardan davalı borçlu ———– tarihinde “muhatabın o anda evde olmamasından dolayı muhatapla aynı adreste sürekli oturduğunu beyan eden reşit kişiye tebliğ edildiği”, davalı ———– bizzat kendi imzasına ——– tarihinde tebliğ edildiği, diğer davalı ————-tarihinde “muhatap evde olmamasından dolayı muhatapla aynı adreste sürekli oturduğunu beyan eden reşit kişiye tebliğ edildiği” kaydını içerdiği görülmüş olup, davalı borçlulara ihtarnamenin tebliğ edildiği, davalıların ertesi günün hafta sonu resmi tatil olması nedeniyle verilen — günlük mehil süresinin bittiği ————- tarihinde temerrüde düştükleri kanaatine varılmıştır.
2-c)Davalı ————– pasif husumet ehliyeti(taraf sıfatı)nin bulunup bulunmadığı hususunda yapılan inceleme ve değerlendirme: İşbu dava sadece kefillere açılmıştır.
Davalı kefil ———– tarihli sözleşmede imzası bulunmamaktadır. Davalı————– bu ikinci sözleşmenin yeni bir ————— olduğunu, bu nedenle bu sözleşmede yer almayan davalının icra takibine konu edilen alacağın borçlu olmadığını savunmaktadır.
Taraf sıfatı, dava konusu subjektif hakka ilişkindir. Bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Davayı açabilmek için gerekli sıfat, dava konusu şey üzerinde hak sahibi olan kişiye aittir. Aynı şekilde bir hakkın kendisinden istenebilecek o hakka uymak yükümlülüğü olan kişi olup bu da davalı olma pasif husumet ehliyetidir. Bir kimsenin davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı tıpkı hakkın mevcut olup olmadığının tayininde olduğu gibi maddi hukuka göre belirlenir.
Davada taraf ehliyeti, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 28. maddesi gereğince, sağ doğmak şartıyla ana rahmine düştüğü andan itibaren başlar. Medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler. Dava ehliyeti bir kişinin kendisi veya yetkili temsilcisi aracılığıyla bir davayı, davacı veya davalı olarak takip etme ve usul işlemleri yapabilme ehliyetidir. Sonuç olarak davacı ve davalı olarak gösterilen kişiler taraf ehliyetine sahip olsalar bile bu kişilerin o davada maddi hakka ilişkin olarak davacı ve davalı olmak sıfatlarının bulunması gerekmektedir.
Dava ve taraf ehliyeti kamu düzenine ilişkin olup, Mahkemece re’sen göz önünde tutulması gereken hususlardandır.
Bu nedenle davalı —————— pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Davamıza konu kefaletle ilgili olarak, TBK’nin 493 ve 494. maddeleri emredici nitelikli ve kamu düzenine ilişkin bulunmadığından kefilin anılan yasa hükümleri ile kendisine tanınan haklardan başlangıçta vazgeçmesi olanaklıdır. Süresiz kefalette kefilin TBK’nin 493 ve 494. maddelerindeki haklardan başlangıçta feragati, onu kefalet limiti ve kendi temerrüdün hukuki sonuçlarıyla sınırlı olmak kaydıyla borçlu ile birlikte sözleşme ilişkisi devam ettiği sürece yükümlülük altına sokar. ———– karşılıklı taahhütleri içerdiğinden kefil tek yanlı irade beyanı ile kefaletten vazgeçemez, bu şekildeki bir bildirim akdin diğer tarafınca açıkça kabul edilmedikçe hukuki sonuç doğurmaz.
Bir cari hesap sözleşmesine geçerli şekilde kefil olmak da mümkündür. —————- göre, kefil olunan asıl borç, normal bir ödünç değil, cari hesap sözleşmesinden doğan alacaktır. Cari hesabın niteliği gereği, münferit edalar bağımsız talep hakları doğrumaz, sadece birer kalem teşkil ederler. Ancak bir hesap devresi sonunda bakiye, alacak olarak talep edilebilir. Belli bir kredi miktarı ile sınırlı olarak tekeffül eden kefilin borçtan kurtulması, ancak hesabın kapanması ve cari hesabın sona erdirilmesi halinde ortaya çıkan bakiyenin kefil olunan meblağı aşması oranında düşünülebilir.
Bir kredi borcuna, bir cari hesaba kefil olunduğu takdirde kural olarak tek bir borç değil, fakat belli bir sınır içinde çeşitli zamanlarda ve değişik miktarlarda açılan krediler tek bir kefalet yükümlülüğünün kapsamına dahil olmaktadır.
———–unsurları belli olmak kaydıyla değişik içerikli bir borç ilişkisine, bir cari hesaba kefil olmanın geçerli olduğunu kabul etmektedir. ———— ferdileştirmenin dar anlamda alınmaması gerekmesine, bugün öğretide de uygulamada unsurları belli olmak kaydıyla devamlı, değişik muhtevalı, birden ziyade mükellefiyetleri havi bir borç münasebeti için kefil olmanın mümkün görülmesine, bir kredi borcuna veya bir hesabı cariye kefil olunduğu takdirde kaideten tek bir borca değil, fakat muayyen bir hudut dahilinde çeşitli zamanlarda ve değişik miktarlarda açılan kredilerin tek bir kefalet mükellefiyetinin kapsamına dahil olacağına karar vermiştir. Yüksek Yargıtay –. Hukuk Dairesi’nin ———-,———– karar sayılı ilamının ilgili bölümü “..Davacı, davalı banka ile dava dışı—– arasında düzenlenen ———— kefil olarak imzalamıştır. Dava konusu borcun ise, davacının imzası bulunmayan kredi kartı ve tüketici kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Davacı kefilin kefil olarak imzalamadığı sözleşmelerden doğan borçtan sorumlu tutulması doğru değildir. Her ne kadar mahkemece ———- 41.1 madde hükmüne dayanılarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş ise de anılan sözleşme hükmü davacıyı, imzası bulunmayan sözleşmeler nedeniyle sorumluluk altına sokacak biçimde yorumlanamaz. Mahkemece, delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün bozulmasına“ şeklindedir.
Kefil, borçlunun kusur veya temerrüdünün yasal sonuçlarından da sorumludur. Doktrinde çoğunlukla benimsenen görüşe göre, kefilin sorumluluğu kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktar oranında kabul edilmelidir. Bir başka ifade ile, asıl borcun yanı sıra, ana para faizi, temerrüt faizi, mahkeme masrafları gibi başka borçların toplamının kefalet sözleşmesinde belirtilen kefilin sorumlu olduğu azami miktarı geçmemesi gerekmektedir. Yeni TBK.md. 583/f.1’de kefilin azami sorumluluğunun açıkça belirlenmesi şartı getirilmiş, Yeni TBK.md.589/f.1’de de, kefilin sorumluluğunun sınırının her durumda kefalet sözleşmesinde belirtilen azami miktarı aşamayacağı düzenlenmiştir. Madde 492/IV’te yasada aksi öngörülmedikçe kefilin kendisini korumak amacıyla öngörülmüş olan haklarından önceden feragat etmesinin geçersiz olduğu belirtilmiştir.
Dava konumuzla ilgili yüksek Yargıtay — Hukuk Dairesinin içtihat oluşturan emsal nitelikli ———- karar, ——— tarihli kararının ilgili bölümünde “…davalının kefil olduğu ——– tarihli sözleşme uyarınca, asıl borçluya kullandırılan 2 ayrı ——-TL spot kredisi borcunun ödendiği ve bu kredilerden dolayı borç kalmadığından kapatıldığı, davaya konu taşıt kredisinin ——– tr. ———.-TL olarak kullandırıldığı, kredinin kullandırım tarihi olan —– tarihi dikkate alındığında kredi dayanağının —– düzenleme tarihli ————TL limitli —— taahhütnamesi olduğunun belirtildiği, bu nedenlerle davalının kefili olduğu sözleşme uyarınca kullandırılan kredi borçlarının ödenerek hesabın kapatıldığı, davalının ——— düzenleme tarihli ———TL limitli ———- kefalet imzasının olmaması nedeni ile takibe konu alacaktan sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir. Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere delillerin taktirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre temlik alan davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanması” şeklindedir.
Buna göre, yukarıda belirtildiği üzere, davalılardan ———tarihli sözleşmede ——-TL kefalet imzasının bulunduğu, ancak ———- tarihli sözleşmede imzasının bulunmadığı hususu uyuşmazlık konusu olmayıp, uyuşmazlık alacağa dayanak olan ve ——– tarihinde kullandırılan krediden dolayı davalı ——–sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Bilirkişi ——- tarafından düzenlenen —– tarihli kök ve — tarihli ek raporda asıl borçluya — tarihinde kullandırılan kredinin davalı ———–olarak sorumlu olduğu ——– tarihli sözleşme kapsamında kullandırılmadığı, ——– tarihli sözleşme kapsamında kullandırıldığı tespit edilmiştir. Yine Bilirkişiler ————tarafından düzenlenen ——- tarihli ek raporda ———- tarihli kredinin yeni açılan ——— ilgili olduğu ve bu sözleşme ile eski kredilerin açma kapama işlemi ile kapatıldığı, bu nedenle eski sözleşmeye dayanarak kefil ——————— talepte bulunulmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Bu durumda alacağa dayanak olarak gösterilen kredinin ———— tarihli ———– kaynaklanmadığı,——– tarihli ———– kapsamında kullandırıldığı, ———- tarihli sözleşmede —– imzası bulunmadığı, —– tarihli ———– tarihli ——— atfı yapan bir hüküm bulunmadığı,——— Hukuk Dairesi’nin ——– tarih ve ——– esas,—— karar sayılı ilâmında da işaret edildiği üzere ——-tarihli sözleşmede davalının aynı sözleşmeden dolayı birlikte kefaletleri bulunmadığı, ——– tarihli sözleşmenin, davalının kefaletinin bulunduğu ——– tarihli sözleşmenin devamı niteliğinde olmadığı, bu nedenlerle de icra takibine konu borcun davalı ——— istenemeyeceği kanaatine varıldığından davalı ——— hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
2-ç)Davalılar ———açısından inceleme ve değerlendirme: Yukarıda 2-c maddesindeki hukuki açıklamalar ışığında, davalı ——— tarihli sözleşmede —— TL ve ——– sözleşmede —— TL olmak üzere toplam —– üzerinden kefalet imzasının bulunduğu, diğer davalı ———–tarihli sözleşmede————– üzerinden kefalet imzasının bulunduğu dikkate alındığında müteselsil kefil olan davalılardan ———— kefalet limitleri takip tarihi itibariyle hesaplanan borç tutarından yüksek olduğundan borcun tamamından sorumlu oldukları, takip tarihlerinden sonra doğacak faiz ve ferilerinden de sorumluluklarının limite bağlı olmadan devam edeceği kanaatine varılmıştır.
2-d)Şirket ————-kaynaklanan alacağın tespiti: Hesap Kat ihtarnamesinde davacı banka tarafından davalı kefillerden kredi kartı kartı sözleşmesinden kaynaklanan ——- TL alacak da talep edilmiş ise de, sözleşmenin incelenmesinde, sözleşmede kefil olarak ————–imzasının bulunduğu, fakat kefalet tarihlerine, limitlerine sözleşmede yer verilmediği, sözleşmenin herhangi bir sayfasında tarih ve limit bulunmadığı gibi sözleşmeden ——–sözleşmeleri ile bağlantısını gösterecek şekilde bir hüküm de bulunmadığı görülmekle geçerli bir kefalet ilişkisi bulunmadığı anlaşıldığından davalıların kredi kartı borcundan dolayı sorumluluklarının bulunmadığı tespit edilmiştir.
2-e)Temerrüt tarihi itibariyle alacak tutarlarının tespiti: Temerrüt faizi ile ilgili —- Tebliği; “Bilindiği üzere,—- tarihinde yürürlüğe giren — tarih, ———– sayılı Kararname ve bu Kararnameye ilişkin —— tarih, ——– sayılı Resmi Gazete.de yayımlanan —– no.lu Bankamız Tebliği.nin 2 ve 4 üncü maddeleri, —— tarihinde yürürlüğe giren — ——— sayılı Kararnameye ilişkin ——— Resmi Gazete.de yayımlanan ——-sayılı Bankamız Tebliği.nin ——— üncü maddeleri ile —– tarihinde yürürlüğe giren —- sayılı Kararnameye ilişkin ———- sayılı Resmi Gazete.de yayımlanan ——— sayılı Bankamız Tebliğinin 3 ve 4′ üncü maddelerinde, bankaların mevduat ve kredi işlemlerinde uygulayacakları faiz oranlarını vade ve türlerine göre serbestçe tespit etmeleri ve bu faiz oranlarını Bankamıza bildirmeleri esası getirilmiştir.” şeklindedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesi açısından bankaların taraf olduğu tüm sözleşmeler “ticari iş” olarak kabul edilmektedir. Yine TTK’ye göre taraflardan biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça diğeri için de ticari iş sayılmaktadır. Türk Ticaret Kanunu’nun 8/1. maddesine göre “Ticari işlerde faiz oranı serbestçe belirlenir”.
Taraflar arasındaki ———– tarihli sözleşmenin 2.7.1 maddesine göre, kredinin kullandırıldığı tarih ile temerrüt tarihi arasındaki süre içinde bankaca uygulanan (TL krediler için TL kredilere uygulanan, yabancı para krediler için ise o döviz cinsinden kredilere uygulanan ) en yüksek kredi faiz oranının 2 katı tutarında, temerrüt tarihi itibariyle temerrüt faizi hesaplanabileceği, sözleşmenin bu hükmüne göre davacı bankanın temerrüt tarihi itibariyle talep edebileceği temerrüt faizi oranının, akdi faiz oranı olan yıllık —– oranının ——— oranında hesaplanması gerektiği, davacı bankanın takip talebinde ——— oranında temerrüt faizi talep ettiği görülmüş olup, talep edilen temerrüt faiz oranının mevzuata uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
Bilirkişiler ———- tarafından hesap kat tarihindeki alacak miktarı kredi kartı alacağı ayrıştırılmak suretiyle toplam olarak——– olarak hesaplanmış olup —– tarihli bilirkişi ek raporunun 2. Sayfasında tablo halinde gösterilmiştir. Diğer raporların aksine, geçerli bir kefalet sözleşmesi bulunmaması nedeniyle kredi kartı sözleşmesinden kaynaklanan ——TL alacak dışlanarak hesaplama yapılan ———— tarihli bilirkişi ek raporuna üstünlük tanınmıştır. Aynı bilirkişiler tarafından takip tarihi itibariyle alacak miktarı hesaplanmış olup, ek raporun 3. Sayfasında tablo halinde gösterilmiştir.
Sonuç olarak, davacı bankanın davalılar ————- asıl alacak (yapılan maddi hata sonucunda hükümde ———- TL işlemiş temerrüt faizi, —– ihtar masrafı, — TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam ——– alacak talep edebileceği kanaatine varılmış ve davalılar —————– karşı açılan davanın kısmen kabulü ile; tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı borçluların ———— İcra Müdürlüğünün ———— esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptaline ve takibin; ——– TL asıl alacak, ——— TL işlemiş temerrüt faizi,— TL —-TL ihtar masrafı, —— TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam ——-TL alacak ve ——— TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek ———– azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile———- işletilmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin —– TL asıl alacak, — TL işlemiş faiz, — işlemiş faizin—– olmak üzere toplam ——- isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
3-İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, davalılardan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar sözleşme ile kararlaştırılmış olup likit olduğundan, daha fazla takdir edilmesine ilişkin neden bulunmadığından likit ve muayyen nitelikte bulunan asıl alacak, işlemiş faiz ve —— toplamı üzerinden hesaplanan %20 icra inkar tazminatı tutarı olan —— TL icra inkar tazminatının davalılar ————alınarak davacıya verilmesine karar vermek gerekmiştir.
4-Kötü niyet tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Hakkındaki dava taraf sıfatı yokluğu nedeniyle reddedilen davalı ————-, davacıdan kötü niyet tazminatı isteminde bulunmuştur.
Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davacının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davalının, davacının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir.
Müsnet davada, taraflar arasında hukuki ilişki olduğu her iki tarafın kabulünde olup, davalı hakkındaki dava pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddedilmiştir. Bu nedenle davalı, davacının icra takibini yaparken veya dava açarken kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığından kötüniyet tazminatı takdirine yer olmadığında karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalılar ————- karşı açılan davanın KISMEN KABULÜ ile; tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla, davalı borçluların —- İcra Müdürlüğünün ———– esas sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptaline ve takibin;
a)—— TL asıl alacak,—– TL işlemiş temerrüt faizi, —– TL ihtar masrafı, —– TL ihtiyati haciz vekalet ücreti olmak üzere toplam —– TL alacak ve —– TL asıl alacağa takip tarihinden itibaren tahsil tarihine kadar işleyecek ——– oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile % 32 temerrüt faizi işletilmek suretiyle devamına,
b)Davacının fazlaya ilişkin — asıl alacak, —- TL işlemiş faiz, —–TL işlemiş faizin —- olmak üzere toplam ——– isteminin REDDİNE,
c)Likit ve muayyen nitelikte kabul edilen asıl alacak, işlemiş faiz ve —— toplamı üzerinden hesaplanan —— icra inkar tazminatı tutarı olan ——- TL icra inkar tazminatının davalılar ———-alınarak davacıya verilmesine,
2-a)Davalı ————– hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle REDDİNE,
b)Davalı ———- yönünden, davacının kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından davalı ————– yararına tazminat takdirine yer olmadığına,
3-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 46.831,39 TL harcın davalılar ————— alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacı tarafından sarf edilen—- TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen ret oranına göre hesaplanan ——- TL’nin davalılar ——— alınarak davacıya verilmesine, geriye kalan ——– davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Kabul olunan dava yönünden davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca 51.328,57 TL vekalet ücretinin davalılar————— alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı ———- kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/2.maddesi uyarınca 3.400 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ———— verilmesine,
7-HMK’nin 333. Maddesi uyarınca bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,
Dair, davacı vekili ve davalı——– vekilinin yüzlerine karşı, davalılar —————- yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ———– Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.22/01/2020