Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/928 E. 2018/1114 K. 19.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/928 Esas
KARAR NO : 2018/1114

DAVA : İtirazın İptali
DAVA DEĞERİ : 684.153,38,-TL
DAVA TARİHİ : 19/08/2015
KARAR TARİHİ : 19/11/2018

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil ile davalı arasında yapılan görüşmeler neticesinde müvekkil şirketin, davalı şirkete bir takım ———- hizmeti vermeyi ve ————- plakalı aracı muhtelif zamanlarda kiralamayı kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkilinin üzerine düşen yükümlülüğünü yerine getirdiğini ve verdiği bu hizmetin karşılığında faturalar kesip davalıya gönderildiğini, ancak davalının fatura borçlarını ödemediğini, alacağın tahsili için Anadolu———-.icra müdürlüğünün 2015/10919 E sayılı dosyası üzerinden takibe geçilmiş ise de itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, haksız itirazının iptaline ve % 20 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, yanlar arasında bir sözleşme bulunmadığı gibi grup şirketlerinden —————den hizmet alan ve bunun bedelini ödemeyenin davacı şirket olduğunu, bir an için sözleşmenin varlığı kabul edilse dahi davacı şirketin hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının bir alacağının bulunmadığını savunarak davanın reddini ve % 20 tazminata mahkumiyetini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişme konularının tespiti: Dava, hizmet bedeline yönelik düzenlenen faturaya dayalı alacağın tahsili amacıyla yapılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Ön inceleme duruşmasından önce taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A-Taraflar arasında sözleşme bulunup bulunmadığı,
B-Davalı şirketin, davacı şirketten takibe konu faturalarda yazılı hizmetleri alıp almadığı,
C-Davacı şirketin yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği,
D-Davalı şirketin fatura bedelinin tümünü ödeyip ödemediği,
E-Davanın tam veya kısmen kabulü halinde alacağın likid olup olmadığı, yani davacının icra inkar tazminatına hak kazanıp kazanmadığı,
F-Davanın tam veya kısmen reddi halinde, reddedilen alacak yönünden davacı alacaklının takibi başlatmada haksız ve kötü niyetli olup olmadığı, davalının kötü niyet tazminatına hak kazanıp kazanmadığı noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Davaya konu icra dosyası: Davaya konu İst. Anadolu ——- İcra Dairesinin 201/10919 esas sayılı icra takip dosyasının incelenmesinde, davacı/alacaklı vekili tarafından 02/06/2015 tarihli “Örnek No- 7 İlamsız Takiplerde Ödeme Emri” ile 31 adet faturaya dayalı toplam 639.033,51 TL asıl alacak ve geri kalanı işlemiş faiz olmak üzere toplam 684.153,38 TL’nin talep edildiği, davalı/borçlu vekili tarafından 11/06/2015 tarihli itiraz dilekçesi verilmesi üzerine takibin durdurulduğu anlaşılmıştır.
3-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç: Faturaya dayalı alacak davalarında davalı akdi ilişkiyi açıkça kabul etmemiş ise taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunduğunu ispat külfeti faturayı düzenleyen alacaklı tarafa düşmektedir.
Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki, bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu yazılı belgeler ile ispat etmesi gerekir.
İspatın konusu, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu HMK 187,190 ve 200. Maddelerinde açıkça belirtilmiştir. Alacaklı düzenlediği faturadaki malların ya da hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini HMK 200. Maddesinde belirtilen deliller ile ispat etmesi gerekir. Fatura tek başına taraflar arasındaki akdi ilişkinin belgesi sayılamaz. Domaniç’e göre de “bir akdin icra safhasına taalluk eden fatura, mutlaka mevcut ve evvelce tamamlanmış bir anlaşmaya dayalı olması gerektiğinden, bir icap bile değildir. Kaldı ki icabı reddetmemek kabul niteliğinde de değildir. (BK.m3-5). Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu E:2001/l, K:2003/l, T:27.06.2003. Normal şartlarda alacaklı faturaya konu mal ve hizmeti davalı borçluya teslim ettiğine dair borçlunun imzasını kabul ettiği irsaliye veya teslime dair yazılı belge ile ispat edebilir.
Davacının, davalı borçlu ile aralarında akdi bir ilişki olduğunu, bir başka anlatımla takibe konu faturadaki fatura konusu hizmet ifası ile ilgili ticari ilişkiyi ispat etmeden iddia ettiği alacağın tahsilini sağlaması mümkün değildir. Akdi ilişki ise, taraflar arasında düzenlenen imzası davalı tarafından kabul edilmiş bir sözleşme, faturaya konu malların borçluya teslim edildiğine dair bir irsaliye ve teslim fişi ile vb. somut yazılı belgelerle ispat edilebilir.
Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur.
Satışın yapılıp malın/hizmetin teslim edildiğini ve satışın veresiye yapıldığını davacının ispatlaması gerekir. Bir başka anlatımla bir alacak davasında mal sattığını iddia eden taraf karşı tarafın kabulünde değilse ispat külfeti öncelikle bu iddiayı öne sürendedir. İspatın konusu ise malın teslim edilmesidir. Malın teslim edildiği ispat edilememiş ise davalı borçlunun herhangi bir ispat külfeti altında olduğu söylenemez. Eğer alacaklı davacı malın teslimini sevk irsaliyesi ya da başkaca borçlunun imzasının içerir bir belge ile ispat ettiğinde bu kez teslim edilen malların bedelinin ödendiğini ispat külfeti davalı borçluya geçecektir.
Yukarıdaki hukuki açıklama uyarınca taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişiden rapor ve ek rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Alanında uzman bilirkişiler tarafından düzenlenen rapor dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetime elverişli ve yeterli bulunduğundan mahkememizce de hükme esas alınarak aynen benimsenmiştir.
Buna göre bilirkişi tarafından tacir olan davacının dosyaya sunduğu faturaların incelenmesi sonucunda; davacı alacağını toplam 639.033.51 TL bedelli (31) adet fatura bedeline dayandırmıştır. (TL) bazında davacının düzenlediği toplam 578.713,27 TL tutarlı 13 adet fatura içeriğinin, teknik destek bedeli, kurutum bedeli, ait yapı bedeli, teknik destek hizmet bedeli ve cihaz satana ilişkin olduğu görülmüştür. (Euro) cinsinden düzenlenen toplam 21,273,51 Euro tutarındaki (karşılığı 60.320.24 TL) 18 adet fatura içeriğinin, ——– plakalı araç kira bedeli, teknik destek hizmet bedeli ve server satışına ilişkin olduğu görülmüştür.
Mali müşavir bilirkişi tarafından, davacının ibraz ettiği 2013-2014 yılı ticari defterlerden, zorunlu kapanış tasdikine tabi YEVMİYE defterlerinin, TTK 64.maddesi uyarınca noter kapanış tasdiki yaptırılmış ise de, bu defterle birlikte tutulması ve ibrazı gereken ENVANTER defterlerinin ibraz edilmediği, bu nedenle 2013-2014 yılı ticari defterlerin delil niteliğinde bulunmadığı, 2015 yılı Yevmiye defterinin, noter kapanış tasdiki bulunmamakta ise de bu defterin son gün kapanış tasdikinin 30.06.2015 günü akşamına kadar yaptırılabileceği, inceleme yapıldığı tarih itibariyle bu sürenin henüz dolmadığı yönünde görüş bildirilmiştir.
Davacının ticari defterlerine göre, davacı şirketin, 2013-2014-2015 yılı içinde davalıya 639.543,06 TL tutarlı 32 adet satış faturası kestiği, buna karşılık davalıdan 29.300 TL tahsil ettiği, davacının, davalı şirketten bakiye (639.543.06 – 29.300.00) = 610.243.06 TL alacağının bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davalının ibraz ettiği 2013-2014 yılı ticari defterlerden, 2013 YEVMİYE defterinin, TTK 64.maddesi uyarınca noter kapanış tasdikinin yaptırılmadığı, bu nedenie 2013 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil gücüne sahip olmadığı, 2014 yılı ticari defterlerinden YEVMİYE defterinin ise kapanış tasdikinin yaptırıldığı, bu nedenle 2014 yılı ticari defterlerinin sahibi lehine delil gücüne sahip olduğu, 2015 yılı Yevmiye defterinin, noter kapanış tasdiki bulunmamakta ise de, bu defterin son gün kapanış tasdikinin 30.06.2015 günü akşamına kadar yaptırılabileceği, inceleme yapıldığı tarih itibariyle bu sürenin henüz dolmadığı anlaşılmıştır.
Davalı şirketin ticari defter kayıtları 02.06.2015 takip tarihi itibariyle incelendiğinde; davalının takip tarihi itibariyle davacı şirkete borcunun olmadığı, bilakis 489.196,10 TL alacaklı durumda bulunduğu tespit edilmiştir. Bu durumda taraf defter kayıtları birbiriyle uyum içerisinde olmayıp, her iki defter kaydı arasında; (610.243.06 + 489.196.10) = 1.099.439.16 TL’lik fark bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu fark nedenleri araştırıldığında, davalının defterinde, kendi lehine kayıt edilen aşağıdaki ödeme ve virman tutarları, davacının defter kaydında bulunmadığı saptanmıştır. Davalının defterinde, kendi lehine kayıt edilen 28.02.2014 tarihli, 30.000,00 ödeme açıklamalı ve 27.05.2014 tarih, 5.000,00 TL ödeme açıklamalı toplam 35.000 TL tutarlı ödeme kaydı, davacı defterinde olmadığına göre öncelikle davalının, bu ödemeyi davacıya yaptığını, ödeme belgeleriyle ispat etmesi gerekecektir. Dosya içerisinde bu ödemeye ilişkin bîr belge bulunmamaktadır. Bu nedenle 35.000 TL’lik ödeme kabul edilemeyecektir. Ayrıca belirtmek gerekir ki, takip konusu faturaların tamamı, davalı defterinde kayıtlı bulunmaktadır. Ancak davalının, daha sonra aşağıdaki kayıtlarla bu faturaları, ilk önce “———–” ve daha sonra da “iade fatura” açıklamasıyla defter kaydından çıkarttığı görülmüştür.
Ekonomist bilirkişi tarafından 1. Aşama olarak hesaplanan takip konusu faturalardan; 180,391,47 TL tutarlı 22 adet fatura bedelinin davalı defterlerinde toplam 180.389,00 TL ödeme ve virman hareketiyle kapatıldığı saptanmıştır. Hâlbuki bu tutarlardan sadece 28,911 TL tutarlı ödeme, davacı defterinde kayıtlı olup, diğer ödeme ve virman hareketleri, davacı defterinde olmadığından ve davalı da virman ve ödeme kaydını, somut bir belge ile dayanağı ile kanıtlayamadığından, davalının, takip konusu faturalardan 180.391,47 TL’lik 22 adet fatura için sadece 28.911 TL ödeme yaptığının kabulüyle, 180.391,47 TL fatura bedelinden bakiye (180.391.47 – 28.911.00=) 151.480.47 TL borcunun kaldığının kabulü gerekir. Ancak, davacının defterindeki 31.01.2014 tarih 3.782.74 TL bedelli fatura, davalının defterinde 8.342,07 TL fazlasıyla 12.124,81 TL olarak kayda alınmıştır. Bu durumda davacının ilk bölümde kabul edilebilecek alacağı (151.480,47 – 8.342,07=) 143.138,40 TL olacaktır.
Ekonomist bilirkişi tarafından 1. Aşama olarak hesaplanan 2.asama virman ve iade faturaların incelenmesinde, davalının takip konusu faturalardan 467.407,71 TL tutarlı takip konusu faturayı, aldığı tarihte veya bir gün sonra, “——” açıklamasıyla (karşısına herhangi bir açıklama yapmadan) borç hesabından çıkarttığı tespit edilmiştir. ——- niteliği ve fonksiyonu itibariyle, “faturanın iptali veya iade fatura” anlamında değildir.—-; mevcut bir borç veya alacak rakamının bir hesaptan başka bir hesaba aktan iması işlemini ifade etmektedir. Kısacası ———, bir borcun mevcudiyetini ortadan kaldırmayan veya hesabı tasfiye etmeyen bir yansıtma fonksiyonudur. O halde —- kayıtlarında, — hangi nedenle yapıldığının somut bir belge ile kanıtlanmış olması gerekmektedir. Ne vak ki davalı, bu faturaları hangi hesaba ——, dayanağının ne olduğunu geçerli bir belge ile kanıtlayamadığından, faturaların alındığı tarihten veya bir gün sonra ——— açıklamasıyla hesaptan çıkarılması kabul edilemez. Bununla beraber davalının, —- hareketiyle hesaplardan çıkardığı bu faturaları, 02.06.2015 takip tarihinde tekrar İADE FATURA açıklaması İle fatura (borç) hesabından çıkarttığı, iade fatura kayıtlarının davacı defterinde olmadığı görülmektedir. 20.08.2014-30,12.2014 dönem içerisinde davalı tarafından ticari defterlerine kayıt edilen bu faturaların, 6 ay ile 9 ay gibi süreler içerisinde ve hem de takibin yapıldığı aynı gün, borcunu sıfırlar şekilde iade işlemine tabi tututması görülmemektedir. Nitekim davalının, takipten hemen sonra, 01.07.2015 tarih (——–) nolu ilk yevmiye kaydıyla, “2014 tarihli kayıtların geri aktarılması” açıklamasıyla 585.470.79 TL’yi tek kalemde tekrar borcuna yazması ve bu tarih itibarîyle bakiye borcunu 96.274.6d TL olarak kabul etmesi, kanaatimizce fatura iade işleminin geçersizliğini ortaya koymaktadır. Buna göre davalı, ikinci aşamadaki, 27.05.2015 tarihli 5.000 TL ödemeyi de somut bir belge ile kanıtlayamadığına göre, davalının, önce——- ve çok daha sonra iade fatura işlemine tabi tuttuğu takip öncesi 467.407,71 TL tutarlı faturalardan dolayı borçlu olduğu kanaatine varılmaktadır. Bu durumda davacının defter kaydındaki gibi (143.138,40 + 467.407.711 =) 610.243,06 TL alacaklı olduğu kanaatine varılmaktadır.
Her ne kadar davalı vekili 17.02.2015 tarihli celsede; “taraflar arasında akdi bir İlişki olmadığını, akdi ilişki olmadığı durumlarda faturanın deftere işlenmesi ve iade edilmemesi durumunun alacağın varlığına İspata yeterli olmadığını” savunmuş ise de, akdi ilişki olabilmesi için ayrıca yazılı bir sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Mal/hizmet satımının, yazılı bir sözleşme olmadan da yapılması suretiyle yanlar arasında sözlü ya da örtülü olarak akdi ilişki kurulması mümkündür. Fatura ve içeriği mal/hizmetin alınmış olması ve faturanın ticari deftere kayıt edilmiş bulunması akdi ilişkinin varlığına yeterli bir delildir.
4-Tarafların bilirkişi raporuna karşı yaptıkları itirazların incelenmesi ve gerekçe:
Davalı vekili, bilirkişi kök raporuna karşı sunduğu itiraz dilekçesinde;
a-Davacının 2013-2014 yılı ticari defterlerin davacı lehine delil vasfı taşıdığının kabul edilemeyeceğini, davacının ibrazdan kaçındığı defterleri nedeniyle iddialarının ispatlandığının kabul edilmesi gerektiğini, bilirkişi raporunda delillerin vasfına ilişkin yerinde tespitler yapılmış olmasına rağmen hesaplamanın aksi yönde yapılmasının açık ve ciddi bir çelişki niteliğinde olduğunu, bu nedenle raporun hükme esas alınamayacağını savunmuş ise de, kök bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacının 2013-2014 yılı yevmiye defterlerinin süresi içerisinde noter kapanış tasdikleri yapılmış olup, usulüne uygun tutulduğunun kabulü gerektiği kanaatine varılmıştır. Ancak 2015 yılı ticari defterlerden, Yevmiye defterinin noter kapanış ————–tasdiki yaptırılmadığından, 2015 yılı ticari defterlerin usulüne uygun tutulmadığının kabulü gerekir. Somut olayda, davacının ticari defterlerinde, bakiye 610.243,06 TL veren alacak tutarı; 11.07.2013-19.02.2015 tarihleri arasında kesilen 639.543,06 TL tutarlı (32) adet fatura bakiyesinden oluşmuştur. Bu faturalardan sadece 19.02.2015 tarihli 3.419,87 TL tutarlı fatura 2015 yılında kesilmiş olup, bu durumda davacının, usulüne uygun tutulmuş 2013-2014 yılı ticari defter kayıtlarında, (639.543.06 – 3.419.87 =) 636.123,19 TL tutarlı (31) adet hizmet faturası kayıtlıdır. Usulüne uygun tutulan salt bu kayıtlar dikkate alınsa bile davacının, davalı şirketten bakiye (636.123.19 TL fatura – 29.300.00 TL ödeme =) 606.823,19 TL alacağı kalmış olacaktır. Buna karşın davalının 2013-2014-2015 yılt ticari defterleri usulüne uygun tutulmamış olup kayıtları birbirini doğrulamadığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, davacının ticari defterleri usulüne uygun tutulmamış olsa dahi, karşılığı olan belgenin (mali hizmetin) teslimi ispatlandığı takdirde, usulsüz tutulmuş ticari defter kayıtlarının, mevcut delil karşısında bir etkisinin olmayacağı anlaşılmıştır. Bu nedenle davalı vekilinin, davacının usulsüz tutulmuş ticari defterlerin esas alınarak kanaat belirtilmesinin usul ve yasaya aykırı olacağı yönündeki itirazı varit görülmemiştir.
b-Bilirkişi heyetinde Borçlar Hukuku alanında uzman bilirkişi bulunmasına rağmen yukarıda değindikleri açık kanun maddeleri ve yerleşik uygulamanın hatalı değerlendirilerek davacı lehine kanaate varıldığını iddia etmiştir.
Buna göre ihtilaf, davacının, davalı şirketle akdi ilişki kurulmadığı yönündedir.
Kök raporun 11. sayfasında da açıklandığı üzere; akdi ilişkinin olabilmesi için ayrıca yazılı bir sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Mal/hizmet satımının, yazılı bir sözleşme olmadan da yapılması suretiyle yanlar arasında sözlü ya da örtülü olarak akdi ilişkinin kurulması mümkündür. Fatura ve içeriği mal/hizmetin alınmış olması ve faturanın ticari deftere kayıt edilmiş olması akdi ilişkinin varlığına yeterli bir delildir. Somut olaya bakıldığında; davacının cari hesap bakiyesini oluşturan faturaların şirket tarafından ticari defterlerine kayıt edildiği, davalı şirketin bu kayıt işlemlerini defterine yaptıktan sonra, 30.06.2014 tarihinden itibaren hem ——- ve iade fatura kayıtlarıyla, hem de mükerrer olarak defter kayıtlanndan çıkartmak suretiyle davacıdan alacaklı hale geldiği anlaşılmaktadır. Davalı şirketin 11.07.2013 tarihinden itibaren 19.02.2015 tarihine kadar kestiği hizmet faturalarını daha sonra toplu vaziyette, virman ve iade fatura kayıtlarıyla borcundan tasfiye etmesi, öncelikle TTK’nin 21/2.maddesindeki yasal 6 günlük iade süresine aykırıdır. Davacının kestiği faturaların davalı tarafın ticari defterlerine kaydı ve ayrıca davacıya cari hesap ilişkisi içerisinde 28.02.2014 tarihinde 30.000 TL, 27.05.2015 tarihinde 5.000 TL olmak üzere toplam 35.000 TL’lik kısmi ödeme yapması akdi ilişkinin varlığına somut bir delil teşkil etmektedir. Bu nedenle davalının, davacıyla akdi ilişki kurulmadığı yönündeki iddiası yerinde görülmemiştir.
c-Davalı …Ş ile davacı arasında hiçbir akdi ilişkinin kurulmadığını, davacının, dava dışı ———— ile ortaklık yapılarından kaynaklı olarak, teknoloji alanında ortak çözümler üretmek üzere bir sinerji oluştuımak maksadıyla bir takım bilgi ve deneyim paylaşımında bulunduğunu, davacının davalı ile akdi ilişkisini ispatladığını öne sürdüğü ve bu iddialanna tek dayanak olarak gösterdiği e-posta yazışmalarından ibaret olduğunu, oysa ki bu e-postaların davalı şirket tarafından değil, dava dışı ——– ve çalışanları tarafından düzenlendiğinin kolaylıkla görüleceğini savunmuş ise de, taraflar arasındaki akdi ilişki, davacının düzenlediği faturaların davalının ticari defterlerine kaydedilmesiyle ve yasal süresi içerisinde iade edilmemesiyle ve ayrıca davalının davacıya akdi ilişki içerisinde kısmi ödemeler yapması nedeniyle kanıtlanmış bulunmaktadır.
d-Dava konusu faturaların, davalı şirket tarafından düzenlenen iade faturalarıyla davacıya iade edildiğini, uhdesinde bulunan iade faturalarını defterlerine kayıt etmeyen davacının davalı şirketten talep edebileceği bir alacağının olmayacağını savunmuş ise de, davalının düzenlediğini beyan ettiği faturaların, yasal sekiz günlük süre dolduktan sonraki tarihlerde ve borcu sıfırlamak maksadıyla düzenlenmiş olduğu kanaatine varılmıştır.
e-Bilirkişi kök raporunun 8.sayfası a bendinde yer alan 27.05.2014 tarih 5.000 TL’lik ödemenin dekontunun dilekçeleri ekinde sunulduğunu, davalı şirketçe yapılan virman işlemlerinin yine sistemsel sorunlar nedeniyle muhasebesei hata olarak yapıldığının tespit edildiğini, bu hatanın 01.07.2015 tarihinde fark edilerek 913 evrak numarası ile 585.470,80 TL ———– işlemi ile yevmiye defter kayıtlarında tek kalemde düzeltildiğini ve müvekkil davacıya borçlu hale getirildiğini, bu düzeltme akabinde müvekkil şirket kayıtlarında; 20.06,2014 tarihli 81.052.19 TL, 01.08.2014 tarihli 40.425.81 TL, 28.08.2014 tarihli 128.256.01 TL, 16.09.2014 tarihli 3.491.98 TL, 03.11.2014 tarih 125.154.8 TL, 24.11.2014 tarihli 96.169.98 TL, 22.12.2014 tarihli 40.120.00 TL, 26.12.2014 tarihli 29.500.01 TL, 30.12.2014 tarih 41.300 TL lik ———– işlemi kayıtlarındaki düzeltmelerin, davacının tebliğ alıp süresinde itiraz etmediği ve uhdesinde bulundurduğu iade faturaların kayda alınmaması neticesinde hesaplarda hata olduğunun fark edilmesi üzerine yapıldığını savunmuş ise de, davalının itiraz dilekçesi ekinde 5.000 TL lik ödentiye ilişkin bir belge çıkmamıştır. Bu nedenle bu itirazın değerlendirilmesi mümkün değildir.
f-Davalı şirketin davacıya düzenlediği iade faturalarını ticari defterine kaydetmiş olup faturalara ilişkin KDV yükümlülüğünü 27.07.2015 tarih itibariyle KDV vergi beyannamesi doğrultusunda tahakkuk fişi ile beyan ettiğini ve vergi dairesi alındı makbuzları ile de ödediğini savunmuş ise de, davacının düzenlediği, ancak davacının kayıtlarında yer almayan iade faturalarındaki KDV yükümlülüğünü davalı şirketin yerine getirmiş olması, bu faturanın haklılığını geçerli kılmaz. Eğer hizmet verilmiş ise kesilen faturanın bedelinin ödenmesi gerekir. Davalı, davacının kestiği hizmet faturalarını ticari defterine tamamen kaydetmesi ve ondan sonra gecikmelerle virnıan ve iade fatura kayıtlarıyla bakiye borcunu sıfırlama cihetine gitmesi, TTK md.21/2 hükmüne aykırıdır. Kaldı ki davalı, davacıya kestiğini iade ettiği iade faturaları dosyaya sunmadığı gibi, davacıya teslim ettiğini bile kanıtlayamamış durumda bulunmaktadır.
Tüm bu nedenlerle davalı vekilinin kök rapora yaptığı itirazların reddine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davalı vekili, İst. Anadolu ——. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/98 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasını talep etmiş ise de, bekletici mesele yapılması istenen dosyanın incelenmesinde, davacılar ———— tarafından davalı ..—–.’ye karşı “davalının sözleşmeyi yerine getirme kaabiliyeti olmamasına rağmen varmış gibi hareket etmesi ve davacının para ve kaynak harcamasına sebebiyet vermesi” nedeniyle fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydıyla 10.000 TL maddi tazminat talebiyle 24.01.2017 tarihinde dava açtığı, davalı ..——. Vekili cevap dilekçesinde davanın İst. Anadolu —————-. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/928 esas sayılı dosyasındaki bilirkişi raporunun hazırlanmasından sonra bu davadaki alacağın tahsilini engellemek amacıyla açtıklarını, davanın reddine karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır.
Buna göre, davalı …————.’nin, işbu Mahkememiz dosyasında davacı ..——-. tarafından düzenlenen kiralama faturalarını ticari defterlerine işlediği, bu şekilde davacı tarafından kabulüne karar verilen alacağa ilişkin faturalarda yazılı hizmetin yerine getirildiği sabit olduğundan davalı vekilinin İst. Anadolu ————-. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/98 esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılması talebinin reddine karar verilmiştir.
5-Sonuç: Sonuç olarak, somut olayda davacı şirketin bilirkişi tarafından hesaplanan 610.243,06 TL alacağının olduğu kanaatine varıldığından davalı borçlunun İstanbul Anadolu —————. İcra Müdürlüğünün 2015/10919 E. sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 610.243,06 TL. asıl alacak ve taleple bağlı kalınarak takip tarihinden itibaren işleyecek %9 ve değişen oranlarda yasal faiz üzerinden devamına, davacının fazlaya ilişkin 28.790,45 TL asıl alacak isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
6-İşlemiş faiz yönünden inceleme ve gerekçe: Kural olarak TBK 117/gereği; “muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse bugünün geçmesiyle…” temerrüdün başlayacağı kabul edilir.
Somut olayda, davacı alacaklı takip öncesinde faiz talebinde bulunmuş ise de, yanlar arasında fatura bedelinin hangi tarihte ödeneceğine ilişkin yazılı bir sözleşme olmadığı gibi, TBK’nin 117. Maddesi uyarınca davalı takip öncesinde temerrüde düşürülmediğinden işlemiş faiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
7-İcra-inkar tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı taraf, davalıdan icra-inkar tazminatı istemiştir.
İcra ve İflas Kanunu’nun 67.maddesinin 2. Fıkrası hükmünce, icra inkar tazminatına hükmedilebilmesi için, borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması yasal koşullardandır. Borçlunun itirazının kötüniyetli olması ise yasal koşul değildir. İcra inkar tazminatı, aleyhindeki icra takibine itiraz eden ve işin çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan başka, alacağın likit ve belli olması da gerekir. Alacağın gerçek miktarı belli, sabit veya borçlu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurlar bilinmekte ya da bilinmesi gerekmekte, böylece borçlu tarafından borcun tutarının tahkik ve tayini mümkün ise; başka bir ifadeyle borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir.
Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, davacının alacaklı olduğu miktar likid olmayıp bilirkişi tarafından hesaplandığından davacının icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
8-Kötü niyet tazminatı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davalı taraf, kötü niyet tazminatı talebinde bulunmuştur.
Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davacının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davalının, davacının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir.
Müsnet davada, taraflar arasında hukuki ilişki olduğu ispatlanmış olup, davacı sadece davaya konu borcun bir kısmının varlığını ispatlayamamıştır. Bu nedenle davalı, davacının icra takibini yaparken veya dava açarken kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile; davalı borçlunun İstanbul Anadolu ——— İcra Müdürlüğünün 2015/10919 E. sayılı icra dosyası üzerinden yapılan itirazın kısmen iptali ile, takibin 610.243,06 TL. asıl alacak ve taleple bağlı kalınarak takip tarihinden itibaren işleyecek %9 ve değişen oranlarda yasal faiz üzerinden devamına,
2-Davacının fazlaya ilişkin 28.790,45 TL asıl alacak ve 45.119,87 TL işlemiş faiz istemlerin REDDİNE,
3-Alacak likid olmadığından kabulüne karar verilen kısım yönünden davacının inkar tazminatı isteminin reddine,
4-Alacaklının takibi başlatmada haksız ve kötü niyetli olduğu ispatlanamadığından reddine karar verilen kısım yönünden davalı yararına ayrıca tazminat takdirine yer olmadığına,
5-Alınması gereken 41.685,70 TL harcın peşin alınan 8.277,58 TL harçtan mahsubu ile bakiye 33.408,12 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 8.277,58.-TL. peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından sarf edilen 2.155.-TL. yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen red oranına göre hesaplanan 1.922,19.-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan 232,81.-TL’sinin davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı tarafından sarf edilen 1.026 TL yargılama giderinin davanın kısmen kabul kısmen red oranına göre hesaplanan 110,85 TL’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, kalan 915,15.-TL’sinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan ———————nin 13/1.maddesi uyarınca 38.359,72 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —————nin 13/1.maddesi uyarınca 8.480,14 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-HMK’nin 333. Maddesi uyarınca bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Davacı vekili ve davalı vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.-