Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/725 E. 2020/538 K. 27.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2015/725 Esas
KARAR NO : 2020/538
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/06/2015
KARAR TARİHİ: 27/10/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ; ——- henüz doğalgaz yokken müvekkili ile davalı arasında —- ve çevre illeri de kapsayacak şekilde bayilik alınma görüşmelerinde mutabık kalındığı ve varılan anlaşmaya göre —- yalnızca müvekkili tarafa bayilik verileceği hususunda iki tarafla anlaşmaya varıldığı, bir yıllık deneme sonucunda sözlü anlaşmanın yazılı hale dönüştürüleceği hususunun davalı tarafça beyan edildiği, müvekkilininde bunu bunu kabul ettiğini, taraflar arasında sözlü olarak akdedilen bayilik sözleşmesinin ardından müvekkilinin davalı tarafın sözüne güvenerek, işyeri kiraladığını ve elemanlar ile araç aldığı, ——–ünvanlı aile şirketi kurduğu ve büyük masraflara girdiği, açılış ve reklam yapıldığı, davalı tarafın yardımıyla çevre illerden bazı işlerin alındığı ve işe başlandığını, ——– iline doğalgazın gelmesi üzerine ıkı tane binanın işinin alındığını, davalı taraftan malzeme istendiği ancak nakit olmadan mateme vermediği, tefecilerden borç para alındığı ve malzeme parasının ödendiği, davalı tarafın müvekkili ile resmi bayilik sözleşmesini yapmadığı ve başka firmalara bayilikler verildiği, bu nedenle davalı tarafa noterden ihtarname keşide edildiği ve tahmini zararın ödenmesinin istendiği, ancak karşılık cevabi İhtarname İle davalı tarafın borçlu olmadıkları şeklinde beyanlarının olduğu, Davacı tarafın bir aile şirketi olduğu, davalı tarafın haksız, gayrr yasal, gayri ticari ve etik olmayan kötü niyetli eylemleri sonucu aldatılmış ve kandırılmış olduğunu, bunun sonucunda işbu davayı açmalarının hasıl olduğunu, fazlaya ilişkin talep haklarının saklı kalmak kaydıyla —-manevi tazminatın temerrüt tarihi —- tarihinden itibaren ticari temerrüt faizî masraf ve vekalet ücreti İle birlikte davalıdan tahsil edilmesini davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiş, bu talebini duruşmada tekrar etmiştir.
Taraflara tebligat yapılarak taraf teşkili sağlanmıştır.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya, hem davalı olarak gösterilen —- ile ticari İlişkisi bulunan—- tarihli dava dilekçesi ile açılan bu davanın davacısı olan ———— tarihinde—– terkin edilmiş olduğu, dolayısıyla tüzel kişiliğinin kalmamış olduğu. Sayın Mahkeme huzurundaki davayı ihdas etmesinin mümkün olmadığı, davacı tarafın HMK 50 ve maddeferinde düzenlenen Taraf Ehliyetinin bulunmadığı ve davanın reddedine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPARLANAN DELİLLER:
1—– Kayıtları,
2——— yevmiye sayılı İhtarnamesi.
3- ——— dosyası,
4——— sayılı dava dosyası,
5-Bilirkişi heyeti Raporu,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin feshedilmesinden ötürü müspet ve menfi zararların tazmini ile manevi tazminat talebine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
Davacı ———- yevmiyeli İhtar ile bayilik sözleşmesini fesih ettiği ve bu feshe dayalı varolan zararların giderimi istenildiğinden taraflar arasındaki somut uyuşmazlıkta —- yılında geçerli olan 818..Sayılı BK ve 6762 Sayılı TTK kapsamında uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği öncelikli olarak analaşılmıştır
Davacı ikame eylediği davada tahkikat yargılaması başlamasına değin taraflar arasında bayilik sözleşmesinin tek satıcılık sözleşmesi niteliğinde cereyan ettiğini ancak sözleşmeye, davalı tarafından ihlal edildiğine dayalı iddialarda bulunmuştur.
Bu nokta da tek satıcılık sözleşmesi irdelendiğinde ; Tek satıcılık sözleşmesi sağlayıcı ile tek satıcı arasındaki hukuki ilişkileri düzenleyen çerçeve niteliğinde ve sürekli bir sözleşme olup, bu sözleşmeyle yapımcı, ürünlerinin tamamını veya bir kısmını belirli bir bölgede tekele sahip olarak satmak üzere tek satıcıya bedeli karşılığında göndermeyi üstlenmekte buna karşılık tek satıcı da sözleşme konusu malları kendi adına ve hesabına satarak malların sürümünü arttırmak için faaliyette bulunmayı yüklenmektedir.
Tek satıcılık sözleşmesinde, sözleşmelerin nisbiliği ilkesi uyarınca kural olarak edimler ve yükümlülükler bu sözleşmenin tarafları arasında geçerli olup, üçüncü kişilere herhangi bir yükümlülük getirmez. Zira tek satıcıya bu bölgedeki tekel hakkını tanımak ve bu olanağı sağlamak yapımcıya düşen akdi bir edim olmaktadır.
Değinilen tek satıcılık düzenlemesi eksenin de somut olayda; davacı iddiası aksine davalı yan bayilik sözleşmesini ve sözleşmenin —- yılında başladığı yönündeki İddiaya itiraz etmemiş ancak davacıya tek satıcılık hakkı tanınmadığını savunmuştur.
— dosyası incelenmesinde -günlü müşteki ifade tutanağında da,——yıldır tanırnıdığını da beyan ettiğinde taraflar arasında bayilik ilişkisinin —– yılları arasında sürdüğü sonucuna bu noktada da anlaşılmıştır.
Davacının——– tarihinde ticaret sicilinden resen silindiği, davacının “şirketin ihyası” için — tarihinde ——— dosya numaranası ile dava açtığı, dava hitamında verilen karar ile davacı şirketin ihyasına karar verildiği bu şekilde davacı şirketin davalı savunuşu aksine aktif dava ehliyetinin bulunduğu anlaşıldığından,davalı vekilinin davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı yönündeki savunmalarına itibar edilmemiştir.
Diğer taraftan davacı tarafından zamanaşımı defi ileri sürülmüş ise de ;Bayilik sözleşmeleri, farklı esaslı unsurları ile kendine özgü bir sözleşme türü olup bu sözleşmelerden doğan uyuşmazlıkların , on yıllık zaman aşımına tabi bulunuşu hasebi ile ve
Davada, fesihten sonra on yıllık sürenin dolduğu —– tarihinden önce ikame edilmesi nedeni ile davalının zaman aşımı def’i nin yerinde olmadığı sonucuna varılarak davalının zamanaşımı definin de dinlenebilir olmadığı anlaşılmıştır..
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın esasının taraflar arasında akdedildiği anlaşılan bayilik sözleşmesinin Malatya’da münhasır yetki içerip içermediği noktasında toparlandığı anlaşılmıştır.
Davalının bayilik sözleşmesi yapıldığını ancak münhasır yetki içermediği ikrarı, bağlantılı birleşik ikrar niteliğinde olup bağlantılı birleşik ikrarının bölünemezliği nedeni ile davacının HMK 200 vd maddeleri gereğince tek satıcılık verildiğini ispat yük altında olduğu anlaşılmıştır.
Nitekim 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 6. maddesine göre, kural olarak bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran/iddia eden taraf o vakıayı ispat etmeye mecburdur.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “İspat Yükü” başlıklı 190. maddesinde; “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir.demektedir.
Davacı Doğalsan’ın yasal düzenlemelere göre davalıdan sadır bir belge ibraz zorunluluğu altında bulunmasına rağmen bu noktada bir delilin ibraz edilmediği ve Mahkmemizce taraflar arasında var olan soruşturma dosyası ile sunulan belgeler titizlikle irdelendiğinde davacının davalıdan sadır tek satıcılık verildiği noktasında kesin delil ortaya koyamadığı, dava dosyası kapsamına davalı yanca ——— bayilerin kamuoyuna duyurulduğuna ilişkin haber küpürüne davacnın genel olarak dayandığı ancak burada da —- günlü İlanda, — isminin yanında bir tek Davacı— ismi ve telefon numarasının yazıldığı görülmüş bu haberinde —-da daimi olarak davacıya tek satıcılık verilmesi sonucu doğuracak belge vasfında bulunmadığı anlaşıldığı gibi davacının davalı aleyhine keşide ettiği — tarihli ihtarname irdelendiği bayilik sayısının ikiyi aşmayacağının davacı tarafından kalem alınan ihtarname de açıkça belirtilişine ve yine davalının————-başlığı taşıyan yazısı karşısında —– tarihi itibarı ile—- bîrden fazla bayi olduğu sonucuna varıldığı ve davacının davada tek satıcılık noktasında anlaşmaya davalı tarafından riayet edilmemesi nedeni ile duçar olduğunu bildirdiği zarararın tahsilini ve manevi tazminatı talep edemeyeceği anlaşılmıştır.
Diğer taraftan 818 Sayılı BK 106.2 maddesi “borç ifa edilmemiş bulunduğu surette alacaklı her zaman onun ifasını talep ve teahhür sebebi ile zarar ve ziyan davası ikame eylemek hakkını haizdir; birde aktin icrasından ve teahhürü sebebiyle zarar ve ziyan talebinden vaz geçtiğini derhal beyan ederek borcun ifa edilmemesinden mütevellit zarar ve ziyanı talep veya akdi fesh edebilir” hükmüne havidir.
Davacı ——— yevmiyeli ihtarda,—— demiş yine davacı tarafından ———- tarihli sözlü yargılama duruşmasında bayilikten neticeten kendisinin vazgeçtiğini beyan etmiştir.
Bu halde sözleşmenin davac—— tarafından fesh edildiği sabit olduğundan davacı kusursuz olarak sözleşmeyi fesh etmiş ise yada eş söyleyiş ile davalının münhasırlık şartını ihlal etmesi nedeni ile sözleşmeyi fesih ettiğinde ancak olumsuz zararını isteyebilir.
Olumsuz zarar da : Uyulacağına ve yerine getirteceğine inanılan bir sözleşmenin hüküm ifade etmemesi ve yerine getirilmemesi yüzünden güvenin boşa çıkması dolayısıyla uğranılan zarardır. Olumsuz Zarar; borçlunun sözleşmeye aykırı davranması yüzünden sözleşmenin geçersiz bale gelmesi dummunda ortaya çıkar . Bu husus Borçlar Yasasının 108. maddesindeki düzenlemeden kaynaklanmıştır. Burada alacaklının sözleşmenin hükümsüzlüğünden kaynaklanan zarann giderimi söz konusudur;çünkü sözleşme fesih edilerek geçersiz olduktan sonra, artık sözleşmeye dayanılarak borcun yerine getirilmemesinden kaynaklanan zarardan söz edilemez. Genellikle şu hususların olumsuz zarar kavramına gireceği kabul edilmektedir.
Davacı ise ——- maddi talebini tefrik etmeksizin “yapılan yatırımlara ilişkin giderler, yoksun kalınan kazanç” olarak açıkladığından davacının yoksun kalınan kar isteminin zaten müspet zarar kapsamında kaldığı diğer menfi zarar ve manevi tazminat talebinin ise şartlarının oluşmadığı anlaşıldığından davacı tarafından ikame edilen davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İspat edilemeyen davanın REDDİNE,
2-Karar tarihi itibari ile alınması gerekli 54,40 TL Karar ve ilam harcının davacı tarafça yargılama da peşin olarak ödenen 3.415,50 TL peşin nispi harçtan mahsubu ile peşin olarak yatırılan harçtan bakiye kalan 3.361,10 TL harcın davacıya istek halinde İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 2020 yılı AAÜT 13.Maddesi uyarınca 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak DAVALIYA VERİLMESİNE,
5-Taraflar tarafından dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair, davacı şirket yetkilisinin ve davalı vekillinin yüzüne karşı kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde —– Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 27/10/2020