Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2015/1181 E. 2018/1194 K. 05.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2015/1181 Esas
KARAR NO : 2018/1194

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/12/2015
KARAR TARİHİ : 05/12/2018

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkili …’m ——- Değerleme ve ————.’nin %33 oranında ortağı olduğunu, davalıların yönetim kurulu üyesi olarak görevlendirildiklerini, davanın TTK 558 ve yönetim kurulu üyelerinin vermiş oldukları zararlardan sorumluluklarını düzenleyen diğer maddelere dayanılarak açıldığını, şirket aktifinde yer alan araçların satışında usule aykırı davranılmak suretiyle şirketin zarara uğratıldığını, önemli miktarda şirket aktifinin toptan satışının anonim şirket genel kurulunun devredilemeyecek yetkilerinden olduğunu, araçların gerçek değerlerinin altında, bilgi verilmeksizin ve genel kuruldan yetki alınmaksızın satıldığını, önemli nitelikteki araç satışlarının pay sahiplerinin %75’inin kabulü ile yapılması gerektiğini, araçlar için öngörülen rayiç bedeller ile şirket kayıtları ve ödeme bedelleri karşılaştırıldığında zararın tespit edilebileceğini, davalıların yasa ve usule aykın kararlar neticesinde huzur hakkı olarak fahiş ödemeler aldığını, 10-04-2014 tarihli genel kurul toplantısında yönetim kurulu üyelerine her ay, her bir üye için kesintiler sonrası net 20.000,00 TL’yi geçmemek üzere huzur hakkı verileceği kararı alındığını, alacaktan huzur haklarını belirleme hususunda her ay için kesintiler sonrası net 20.000,00 TL’yi geçmemek üzere yönetim kurulunun yetkilendirildiğini, verilen kararın ana sözleşme ve kanuna açıkça aykın olduğunu, esas sözleşmenin 14. maddesinde “Yönetim kurulunun huzur hakkı ve Üyelerin Ücretleri Genel Kurul tarafından belirlenir” denildiğini, net bedelin yönetim kurulunca belirlendiğini, yönetim kurulunun huzur hakkı konusunda vermiş olduğu karar nedeniyle şirketin 2014 yılındaki tüm zarannın tespiti gerektiğini, davalıların sebebiyet verilen zarardan sorumlu olduklarını, huzur hakkının hak edilip edilmediğinin, davalıların yönetim kurulu toplantılarına katılıp katılmadığının şirket defter ve kayıtları üzerinde yapılacak inceleme ile tespitini, varsa haksız ödenen bedellerin hesaplanmasını, haksız ödemelere neden olan davalılardan zararın tazminini talep ettiklerini, huzur hakkı olarak alınan bedellerin şirketin sermayesi, kârlılığı ve çapına göre fahiş olduğunu, örtülü kar dağıtımı niteliği taşıdığını, bu nedenle şirketin ciddi zararlara uğradığını, esas sözleşmeye göre hisse devir işlemlerinde ortakların ön alım hakkı bulunduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu önalım bildirimine rağmen hissedar ve yönetim kurulu başkanı …’ın % 8 hissesini …’ye devrettiğini, sözleşmeye aykın davrandığını, hisse bedelinin dava açılması ihtimaline karşın yüksek gösterildiğini, yönetim kurulunun hisseleri usulsüz olarak devrettiğini, müvekkilinin sonradan haberdar olduğu hisse devirleri için 07-04-2015 ve 01-10-2015 tarihli Olağanüstü Genel Kurullarda muhalefet şerhlerini beyan ettiğini, …’ye yapılan % 2 hisse devrinin … tarafından hiçbir bildirim yapılmaksızın pay defterine işlendiğini, yapılan devir ile müvekkilinin haklarının ihlal edildiğini, şirkette düşük bir maaşla çalışan ———–‘nin %10 hisse sahibi ve yönetim kurulu üyesi yapıldığını, maaşının arttırıldığını, şirketin maaş, vergi ve ———- yükünün arttığını, davalıların 2014 yılına ilişkin fâaliyetleri ile bilanço ve kayıtlanıl gerçeğe aykırı olduğunu, gerçek kazancın saklandığını, davalıların haksız zenginleştiğini, müvekkilinin şirketin 2013 ve 2014 yılındaki faaliyetleri kapsamında gerçeğe aykırı mal, hizmet ve kayıtlar nedeniyle zarara uğratıldığını öğrendiğini, müvekkilinin hukuki bilgisizliği ve iyi niyeti nedeniyle dava açma hakkını şimdiye kadar kullanmadığını, müvekkilinin ortakların haksız kararları nedeni ile Yönetim Kuruluna seçilemediğini, huzur hakkı ve ücret alamadığını, gayrimenkul değerleme şirketinde %33,33 paya sahip değerleme uzmanı olması nedeni ile her işi yapamadığını, ciddi gelir kaybına uğradığını, davalıların müvekkilinin iyi niyetini kullanarak müvekkili ve şirket zararına kararlar aldıklarını iddia ederek; fazlaya ilişkin haklan saklı kalmak kaydıyla davanın kabulü ile Yönetim Kurulu üyesi olarak vermiş oldukları zararlar için 10.000,00 TL’nin haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan alınarak—————‘ye ödenmesine, mahkeme masraftan ve avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılar vekili cevap dilekçelerinde özetle, davacının taleplerinin haksız, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davanın kötü niyetli olarak ikame edildiğini, araç satışlarının iddia edildiği gibi önemli miktarda malvarlığı satışı olmayıp yasaya ve usule uygun bir şekilde gerçekleştirildiğini, kanunda veya sair mevzuatta önemli miktarın belirlenmesi açısından bir kritere yer verilmediğini, davacı tarafın yapılan işlemi hangi yasal düzenlemeden yola çıkarak önemli miktar olarak değerlendirdiğinin anlaşılamadığını, önemli nitelikte işlem ve önemlilik ölçüsünün Sermaye Piyasası Kurulunun Önemli Nitelikteki İşlemlere İlişkin Ortak Esaslar ve Ayrılma Hakkı Tebliği’nin 5. maddesinde işleme konu mal varlığının varlık (aktif) toplamına oranının %50’den fazla olması durumu olarak belirtildiğini, şirketin gayrimenkul değerleme alanında faaliyet gösterdiğini, araç malvarlığının işletmenin esaslı unsurlarından biri olmadığını, kanuni düzenleme ile amaçlananın şirket aktifinin esaslı unsurlarından olan malvarlıklarının genel kurul kararı olmadan satılamaması olduğunu, yönetim kurulunun şirket nezdinde yer alan araçların modellerinin gün geçtikçe eskimesi ve yapılan ve yapılması muhtemel kilometre hesapları neticesinde araçların satılıp araç kiralama yöntemine geçilmesinin daha kârlı olacağı kanaatine vardığını, araçlann rayiç bedel üzerinden satıldığını, kiralama yöntemine geçilerek şirketin giderlerinde önemli ölçüde tasarruf edildiğini, huzur hakkının yasaya ve esas sözleşmeye uygun bir biçimde genel kurul tarafından belirlendiğini, davacının belirlenen tutarın üst sınır olduğu gerekçesi ile kararın butlan olduğunu iddia ettiğini, bu karar neticesi şirketin ettiği zararlardan müvekkillerinin sorumlu tutulduğunu, yönetim kurulunun bu karardan dolayı herhangi bir hukuki sorumluluğunun bulunmadığını, bu iddianın genel kurul kararının iptali davasında görülmesi gerektiğini, iddianın muhatabının müvekkilleri olmadığını, sorumluluğu kabul anlamına gelmemekle beraber verilen genel kurul kararının şirketi zarara uğratmaktan ziyade şirket lehine bir tasarruf olduğunu, genel kurulca bir rakam tespiti yapıldığını, belirlenen rakamın üzerine çıkılamayacağını, ancak daha düşük rakamlar belirlenebileceğini, huzur hakkı ödemelerinin müvekkillerinin yönetim kuruluna fiili katılımlarının, aldıkları sorumlulukların ve şirketteki yoğun mesailerinin karşılığını oluşturduğunu, şirketin hizmet sektöründe faaliyet gösterdiğini, hem zihinsel hem fiziksel çalışma gerektirdiğini, müvekkillerinin tüm mesailerini şirkete harcadığını, defer ve kayıtlar üzerinde yapılacak inceleme neticesinde müvekkillerinin tüm mesailerini şirkete harcadıkları ve tüm yönetim kurulu toplantılarına katıldıkları gerçeğinin ortaya çıkacağını, hisse devrinin usule aykırı olduğu iddiasının bu davanın konusu olamayacağını, hisse devirlerinin ana sözleşmedeki usule uygun olarak gerçekleştirildiğini, davacıya her iki hisse devri sürecinde de bildirim yapıldığını, davacının genel kurullar başta olmak üzere hisse devrine ilişkin süreçte hiçbir itirazda bulunmadığını, huzurdaki davayı devirlerden yaklaşık 1,5 yıl sonra açtığım, davanın konusu olamayacak beyan ve iddiaların davanın kötü niyetli olarak açıldığını gösterir nitelikte olduğunu, usulüne uygun yapılmadığı tespit edilen ve yargı karan ile kesinleşen bir husus söz konusu olmadığından davacının tazminat iddiasının dayanağı bulunmadığını, bilanço ve kayıtların gerçeğe aykırı düzenlenmesi sebebi ile şirketin zarara uğratıldığı iddiasının asılsız ve mesnetsiz olduğunu, davacının dava dilekçesini soyut ve herhangi bir delile dayanmayan iddialar ile oluşturduğunu, şirkette iddia edildiği gibi hukuka aykırı bir eylemin gerçekleşmediğini savunarak; haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti: Dava, davacının ortağı, davalıların yönetim kurulu üyesi olduğu dava dışı şirkette davalıların usulsüz olarak yaptıkları işlemler nedeniyle şirketin uğradığı zararın davalılardan tazmini ile dava dışı şirkete ödenmesi istemine ilişkindir.
Buna göre taraflar arasındaki uyuşmazlığın;
A)Şirketin aktifinde yer alan araçların usule aykırı olarak satmak suretiyle şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları,
B)Huzur hakkı ödemelerinin fahiş olup olmadığı, fahiş miktarda ödeme yapılmışsa mahkememizce genel kurul kararının iptali davası açılmadan bu konuda tespit yapılıp, huzur hakkının davalılardan geri alınmasına karar verilmesinin mümkün olup olmadığı,
C)Davalı …’ın %8 hissesini davalı …’ye usulsüz olarak devredip devretmediği, davacının hakkını ihlal edip etmediği,
D)Davalıların haksız zenginleşip zenginleşmedikleri, davacıyı gelir kaybına uğratıp uğratmadıkları ve davalıların yönetim kurulu üyesi olduklar ——————-yönetirken davacı aleyhine şirkete zarar verip vermedikleri noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve gerekçe: Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişi kurulundan rapor ve ek rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Dava dışı ———– İstanbul Ticaret Sicili Müdürlüğü’nde — sicil numarasıyla kayıtlıdır.
Dava dışı şirketin ibraz edilen ticari defterleri bilirkişi heyetince incelenmiştir.
Buna göre şirketin sermayesi 502.500.- T.L. olup, davacı …’ın % 33,33 oranında hissesi bulunmaktadır.
Dava dışı şirketin 10-04-2014 tarihinde yapılan 2013 senesine ilişkin olağan genel kurul toplantısında, üç yıl süreyle görev yapmak üzere … – Yönetim Kurulu Başkanı, … – Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, … – Yönetim Kurulu Üyesi, … – Yönetim Kurulu Üyesi olarak yönetim kuruluna seçilmişlerdir.
Genel kurulda; yönetim kurulu üyelerinden herhangi ikisinin atacağı müşterek imzalar ile şirketin temsil ve ilzam edilmesi kabul edilmiştir.
Genel kurulda alınan kararlar 28-04-2014 tarihine tescil edilmiş, 05-05-2014 tarihli ve —— sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
İşbu davada, yukarıda isimleri yazılı yönetim kurulu üyelerinin tamamı davalı olarak gösterilmiştir.
Dava dışı şirketin davalılar tarafından ibraz edilen 2013 ve 2014 senelerine ait bilânçolannın özetleri bilirkişi heyetince çıkarılmış olup, buna göre 2013 yılında 4.964.504,23 TL net satış yaptığı, dönem sonu kârı 441.162,12 TL’dir. Vergiler düşüldükten sonra 334.937,91 TL net kâr kaldığı, 2014 yılında 7.726.119,48 TL net satış yaptığı, dönem sonu kârının 524.528,18 TL olduğu, vergiler çıktıktan sonra 396.574,58 TL net kâr kaldığı tespit olunmuştur.
A)Davalıların şirketin aktifinde yer alan araçların usule aykırı olarak satmak suretiyle şirketi zarara uğratıp uğratmadıkları uyuşmazlığıyla ilgili inceleme ve gerekçe: Dava dışı şirketin sahip olduğu taşıt araçları ve demirbaşlardan oluşan maddi duran varlıklarının 2013 senesi sonu itibanyla durumu da bilirkişi heyetince saptanmış olup, dava dışı şirketin aktifinin toplamının 2013 senesinde 1.323.628,30 TL, 2014 senesinde ise 1.724.609,38 TL olduğu saptanmıştır. Taşıt araçlannın net değerleri, aktifin % l0’unun altında olup, bilirkişi heyeti “davacının iddia ettiği gibi önemli nitelikte bir mal varlığı olmadığı gibi, şirketin zararına yol açacak şekilde bir işlem de olmadığı” yönünde görüş bildirmişlerdir.
Buna göre, şirketin taşıt araçlarının, şirketin varlıkları içindeki payı % 10’un altında olup, davacının iddia ettiği gibi önemli nitelikte bir mal varlığı değildir ve bilirkişi heyetince şirketin zararına yol açacak bir işlem de tespit edilememiştir.
Davacı vekili, satışların düşük fiyattan yapıldığını iddia etmiş ise de, bu konuda somut herhangi bir delil sunamamıştır. Davacı tarafın iddiası soyut olup, somut verilere dayanmadığından bu konuda teknik bilirkişiden ayrıca rapor alınmasına gerek görülmemiş, davalıların bu hususta şirketi zarara uğrattıklarının kanıtlanamadığı kanaatine varılmıştır.
B)Davalılar tarafından yapılan huzur hakkı ödemelerinin fahiş olup olmadığı, fahiş miktarda ödeme yapılmışsa mahkememizce genel kurul kararının iptali davası açılmadan bu konuda tespit yapılıp, huzur hakkının davalılardan geri alınmasına karar verilmesinin mümkün olup olmadığı uyuşmazlığı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Dava dışı şirketin 10-04-2014 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında; “yönetim kurulu üyelerinin her birine ayltk net 20.000.- TL’yi geçmemek üzere huzur hakkı ödenmesine” oy çokluğuyla karar verilmiştir. Görüldüğü üzere genel kurul, yönetim kurulu üyelerine ödenebilecek azami huzur hakkı miktarını belirlemiştir. Huzur hakkının 20.000.- TL’yi aşmamak kaydı ile, bir diğer ifadeyle TTK’nin 394. maddesi uyarınca huzur hakkını belirlemeye yetkili organ olan genel kurulun belirlediği miktarın altında bir miktarı belirleme yetkisini yönetim kurulunun kararına bırakılmıştır. Burada dikkat çekilmesi gereken nokta, huzur hakkının genel kurulun belirlediği azami miktarın altında kalmak şartıyla belirlenmesinin yönetim kuruluna bırakılması halinde, yönetim kurulunun bu miktarın altında bir rakam belirtmesinin şirketi zarara uğratmayacağıdır.
Görüleceği üzere huzur hakkını ve tavanını genel kurul belirlemiştir. Genel kurul bu tavan miktarı aşmayacak şekilde ödeme yapılmasını da yönetim kuruluna bırakmıştır. Davacı genel kurul kararının iptali için dava açıldığına dair herhangi bir delil sunmamış, Mahkememizce böyle bir saptama da yapılmamıştır. TTK’nin 394. maddesi uyarınca yönetim kurulu üyelerine ödenecek huzur hakkını belirleme yetkisi genel kurula aittir. Bu miktarın fahiş olarak belirlenip belirlenmediği hususu bu davanın konusu değildir. Davacının bu iddiasını kanıtlaması için bu belirlemenin iptali için ayrıca dava açması gerekir. Zira TTK m. 445 uyarınca kanuna aykırılık bir iptal sebebidir. TTK m. 447’de hangi hallerde genel kurul kararlarının butlanın tespitinin talep edilebileceği sayılmıştır. Davacı genel kurul kararının sadece kanuna aykırı olduğunu iddia edip, TTK m. 447’de sayılan butlan hallerinden hangisi uyarınca kararın batıl olduğunu açıklamamıştır. Yukarıda belirtildiği özere de kanuna aykırılık TTK m. 394 uyarınca kural olarak bir iptal sebebidir. Kaldı ki, yönetim kurulu genel kurul kararını uyguladığından, bir an için genel kurul kararının batıl olduğu kabul edilse bile bu kararın uygulanmasından dolayı yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu doğmayacaktır.
Bu nedenlerle davalıların bu konuda da şirketi zarara uğrattıklarının kanıtlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı vekili, bilirkişi heyetinin kök raporuna karşı sunduğu itiraz dilekçesinde; huzur hakkı konusunda alınan kararın batıl, butlan ve yoklukla malul olduğunu, bu nedenle üç aylık iptal süresine tabi bulunmadığını, bilirkişilerin bu konuda değerlendirme yapmadıklarını ileri sürmüş ise de, butlan ve yokluk şartlan farklı geçersizlik sebepleri olup, bilirkişi kök raporunda belirtildiği üzere, huzur hakkının fahiş olup olmadığının tartışılacağı dava genel kurul kararınının iptali davası olup, işbu davanın konusu değildir. Zira TTK m. 445 uyarınca kanuna aykırılık bir iptal sebebidir. TTK m. 447’de hangi hallerde genel kurul kararlarının butlanın tespitinin talep edilebileceği sayılmıştır. Davacı genel kurul kararının sadece kanuna aykırı olduğunu iddia edip, TTK m. 447’de sayılan butlan hallerinden hangisi uyarınca kanunen batıl olduğunu bildirmemiş olup, Mahkememizce de bu konuda bir tespit yapılmadığından davacı vekilinin bu konudaki itirazları Mahkeme heyetince kabul görmemiştir.
C)Davalı …’ın %8 hissesini davalı …’ye usulsüz olarak devredip devretmediği, davacının hakkını ihlal edip etmediği uyuşmazlığı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Hisse devri ortaklar arasındaki bir işlem olup, bu işlemin iptali de yine hisse devrinin iptali davasının konusunu oluşturacaktır ki davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde davacı tarafından davalı …’ye karşı hisse devrinin iptali ve önalımı hakkında ayrıca bir dava açtığını bildirmiştir. Bu nedenle işbu davada davalı …’ın hisselerinin bir kısmını davalı …’ye devretmesi nedeniyle doğan zararının saptanması ve dava dışı şirkete ödenmesine karar verilmesi mümkün değildir.
Bu nedenle davacının bu husustaki talebinin reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.
D)Davalıların haksız zenginleşip zenginleşmedikleri, davacıyı gelir kaybına uğratıp uğratmadıkları ve davalıların yönetim kurulu üyesi olduklar yi yönetirken davacı aleyhine şirkete zarar verip vermedikleri uyuşmazlığı ile ilgili inceleme ve gerekçe: Her ne kadar davacı vekili, davalıların gerçeğe aykırı kayıtlar tutarak davacı aleyhine, davalılar lehine kazanç sağladıklarını iddia etmiş ise de, bu konuda herhangi bir delil sunmamıştır. İbraz edilen bilânçolar ve gelir tabloları, ticari defter kayıtlarına uygun düzenlenmiş olup, işlemlerin sonucu yansıtmaktadır. Bilirkişiler tarafından yapılan incelemede yukarıda belirtildiği şekilde dava dışı şirketin 2014 senesinde 7.726.119.48 TL’lik net satış yaptığı, 2013 senesindeki aktifinin toplam 1.323.628,30 TL, 2014 senesindeki aktifinin toplamının ise 1.724.609,38 TL olduğu saptanmıştır. Görüldüğü üzere dava dışı şirketin varlıkları 2014 senesinde önceki seneye nazaran artmıştır.
4-Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların şirketin aktifinde yer alan araçların usule aykırı olarak satmak suretiyle şirketi zarara uğratmadıkları, davalıların haksız zenginleştikleri iddiasının kanıtlanamadığı, davacının gelir kaybına uğradığı iddiasının kanıtlanamadığı, davalıların yönetim kurulu üyesi olduklar ————— yönetirken davacı aleyhine şirkete zarar verdikleri iddiasının kanıtlanamadığı, davalılar tarafından yapılan huzur hakkı ödemelerinin fahiş olup olmadığının tespiti ve davalı …’ın %8 hissesini davalı …’ye usulsüz olarak devredip devretmediği iddialarının bu davada değerlendirilemeyeceği kanaatine varıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasasına göre alınması gereken 35,90 TL harcın, davacı tarafından yatırılan 170,78 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 134,88 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca 2.180 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-HMK’nin 333.maddesi gereğince bakiye gider ve delil avanslarının karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
Davacı vekili ve davalılar vekilinin yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.