Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/934 E. 2018/1294 K. 26.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2014/934 Esas
KARAR NO : 2018/1294
DAVA : Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/09/2014
DAVA DEĞERİ : 554.702,05 TL
KARAR TARİHİ : 26/12/2018
KARAR YAZIM TARİHİ: 25/01/2019
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle, müvekkil ile davalı ——– şirketi arasında 20.10.2011 tarihli protokol düzenlendiğini, protokol kapsamında davalıya ———şubesi———— nolu——-TL bedelli teminat çeki verildiğini, bahse konu protokol ile akaryakıt istasyonunun alındığını, bunun karşılığı olarak da bir kısım —– bir kısmının da çek olarak ödendiğini, ne var ki verilen teminat çekinin İst. Anadolu 24. İcra Müdürlüğünün ——— esas sayılı dosyası üzerinden müvekkil aleyhine takibe geçildiğini, dava konusu çekin, teminat çeki olması, ciro ile devredilemez kaydı bulunması durumu ortada iken takibe konulmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, ——– esas sayılı dosyası ile başlatılan——– TL bedelli ——— seri nolu çek bedelinden dolayı borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalılara dava dilekçesi tebliğ edilmiş, ancak davalılar davaya cevap vermemiştir.
Ancak davalı——–.şirketi vekili bilirkişi raporu düzenlendikten sonraki —— tarihli duruşmaya katılmış, bilirkişi raporuna karşı itirazlarını sunmuştur.
DAVANIN VE ÇEKİŞMELİ KONULARIN TESPİTİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve çekişmeli konuların tespiti: Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Davacılar vekili, müvekkillerinin İst. Anadolu 24. İcra Dairesi’nin ———-esas sayılı dosyası üzerinden takibe konulan ——- TL bedelli çekten dolayı davalılara borçlu olmadığının tespitini talep etmektedir.
Dava dilekçesi davalılara tebliğ edilmiş, davalılar davaya cevap vermemişlerdir. Bu nedenle ön inceleme duruşmasına kadar tarafların uyuştukları husus olmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşumzalığın “davacıların İst. Anadolu 24. İcra Dairesi’nin ———- esas sayılı dosyası üzerinden takibe konulan ——–TL bedelli çekten dolayı davalılara borçlu olup olmadığı, borçlu değil ise davalı ———-şirketinin icra takibini kötü niyetli olarak yapıp yapmadığı” noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler, gerekçe ve sonuç: Mahkememizce davacı tarafın delilleri toplandıktan sonra uzman bilirkişi kurulu vasıtasıyla yukarıdaki uyuşmazlık konularında gerekli incelemeler yaptırılarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiş, davalı——–.şirketi tarafından kök rapora yapılan itirazlar doğrultusunda tarafların delilleri toplandıktan sonra ek rapor alınmıştır.
a)Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler, gerekçe;
a-1)İcra takibi: Davalı ————- tarihinde, İst. Anadolu 24.icra müdürlüğünün ———- esas sayılı dosyası üzerinden; davacılar —- davalı ——- aleyhine, kambiyo senetlerine mahsus özgü yoluyla takibe geçerek;
——TL çek alacağı, ——- TL faiz, —– TL % 10 tazminat, —–TL %0 3 komisyon olmak üzere toplam —– TL alacağın tahsilini talep etmiştir.
Takip borçlusu, İst. Anadolu 15. İcra Hukuk Mahkemesine —–3 tarihli dava dilekçesiyle, çekin teminat olarak verildiğini, bu nedenle takibin iptali gerektiğini talep ve dava etmiştir. Anılan mahkemenin ——– E. —— sayılı kararında; takip konusu çekin teminat çeki olduğu, üzerinde ciro edilemez şerhinin mevcut bulunduğu, bu nedenle davanın kabulü ile takibin iptaline karar verildiği görülmüştür.
Borçlu vekili, mahkemenin bu kararını dayanak yaparak 08.01.2014 tarihli dilekçesiyle takibe itiraz ettiği görülmüştür.
a-2) Protokol: Davalı ——– ile davacı ——- şirketleri arasında —- tarihli protokol düzenlenmiştir. Protokolün konusu; tarafların mülkiyetinde bulunan istasyonların karşılıklı devir koşullarının belirlenmesini içermektedir.
Buna göre;
a————– firmasının mülkiyetinde bulunan ———- adresinde bulunan işletme hakkının ———— devredeceği, bunun karşılığında ——–nakliye dahil —— karşılığı peşin ödenmek suretiyle satıldığı,
b-İşbu ——– bedeli olarak bugünkü alış koşulları doğrultusunda yaklaşık——- TL bedel üzerinden mutabakat sağlandığı, tapu devri—————— TL bedelin ödenmesini müteakip işbu bedel üzerinden devir vekaleti alınacağı ve devir işleminin tapudan yapılacağı, ödemenin ——TL bölümünün,
Keşide tarihi Miktarı Keşide edilen firma
11.11.2011 1.150.000 ——
15.11.2011 600.000 —
02.12.2011 250.000 —
02.12.2011 350.000 —-
11.12.2011 350.000 —
Toplam ———- TL bölümünün bu çeklerle yapılacağı, bakiye ————- TL karşılığında —– verileceği,
C)Bakiye verilecek ————– şubesine ait ——— keşide edilmiş—– TL bedelli ———-nolu açık çek alındığı,
d)Bu devir ile ————-ruhsatını çıkartıncaya kadar ———– lisansı altında işletmeye devam edeceği kararlaştırılmıştır.
a-3)Verilen takip konusu çek: Dosyada mübrez ——-keşide tarihli —-TL bedelli çekin, davacı ————–tarafından davalı —–petrol lehine düzenlendiği, —– firması tarafından da diğer davalı ———– şirketine ciro ile devredildiği, bankaya ibraz edilen çekin, mahkemenin iptal kararı olması nedeniyle ödenemediğinin belirtildiği görülmüştür.
Çekin ön yüzünde, —————-kaydının olduğu görülmüştür.
Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, kambiyo taahhüdü mücerrettir. Mücerretlikten anlaşılması gereken hakkında farklı görüşler mevcut olmakla birlikte ortak fikir şudur ki; bu mücerretlik kavramı farklı iki anlam ihtiva etmektedir. Kambiyo senedi düzenlemek suretiyle oluşturulan alacak hakkı temel alacak hakkından tamamen bağımsız bir alacak hakkıdır ve bu hak temel alacak hakkından ayrı olarak devredilir. Bilindiği gibi bir borç ikrarı, sorumluluğu gerektirecek sebep belirtilmemiş olsa dahi geçerlidir(BK m.17). Kambiyo taahhüdünde bulunmak için alt bir hukuki ilişkinin bulunması mümkündür ama gerekli değildir. Kambiyo taahhüdü ifa yerine yüklenilmişse borç yenilemesinden söz etmek gerekir. Yani temel borç ilişkisi düşer; onun yerini kambiyo ilişkisi alır.
Kambiyo senetlerinin mücerretliği kambiyo senetlerinin tedavül kabiliyetinin artmasına zemin hazırlayan bir unsurdur. Asıl borç ilişkisindeki herhangi bir eksikliğin veya savunma vasıtasının ciro görmüş olan kambiyo senetlerinde cirantalar için nasıl bir tehlike yaratacağı ve bu sebeple ticari hayatın tıkanma noktasına geleceği açıktır. Bu ilke sayesinde kambiyo senetlerinin “kamu itimadına mazhar olması” mümkün hale gelebilmektedir.
Kambiyo senedi bir adi senettir. Adi senetlerin ise içerdiği hususlar yönünden kesin delil teşkil edeceği açıktır. Durum böyle olunca senet üzerinde yer alan açıklamalar (malen ya da nakden) senedi elinde bulunduran kimse tarafından kesin delille ispat edilmiş olmaktadır (HMK m.200). Esas olarak bu sonuç, kambiyo senedinin kamu güvenine mazhar olması ilkesi ile de uyum içindedir.
HMK m.200’deki senetle ispat kuralının bir anlam ifade etmesi, anılan hükme göre senetle ispat edilmiş olan bir vakıanın aksinin de yazılı olarak ispat edilmesi gereğini zorunlu kılar. Aksi halde, kesin delille ispat edilen vakıanın aksini ispat için tanık delili de dahil olmak üzere her tür delile müracaat imkanını tanımak senetle ispat kuralının anlamını ortadan kaldırır. Bu nedenle senede karşı senetle ispat kuralı, senetle ispat kuralının tamamlayıcısı niteliğindedir.
Kesin delille ispat edilen bir vakıanın aksinin ispatı ya da bu kesin delilin hüküm ve kuvvetini azaltmaya yönelik her tür iddianın yine kesin delillerle ispat edilmesi gerektiğine ilişkin kural HMK m.201’de yer almaktadır. HMK m.201’e göre, senede bağlı olan her çeşit iddiaya def’i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak mahiyetteki hukuki işlemler ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz———————. Nitekim Yargıtay bir kararında “Davacı, kambiyo senedinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istediğine göre, konunun hem kambiyo hem de ispat  hukuku açısından ele alınıp, değerlendirilmesi gerekir. 1086 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu gereğince; yazılı bir belgeye bağlanmış olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen hususların tanıkla ispatlanması mümkün değildir. Senet sebepten mücerret olmakla, davacının ileri sürdüğü iddiaların varlığını yazılı delille ispat yükü altında olduğunun kabulü gereklidir” ifadelerine yer verilmiştir ——–
Yüksek Yargıtay yine bir kararında “Dava kambiyo senedinden dolayı bedelsizlik iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkindir. Davacı bedelsizlik iddiasını yazılı belgeye karşı HMK’nın 201. Maddesi uyarınca yazılı belgeyle kanıtlamak zorundadır. Dava konusu olayda takip ve dava konusu bononun veriliş nedeni “malen” kayıtlıdır. Bu kayıt alınan mal karşılığı bononun verilmiş olduğuna karine teşkil eder. Hal böyle olunca, bu karinenin aksinin yani bononun verilip karşılığında mal alınmadığı iddiasının ispat yükü davacıdadır. Açıklanan bu yönler gözetilmeden ispat yükünün davalı üzerinde bırakılarak yanılgılı değerlendirmelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir” ifadelerine yer vermiştir —————–
Somut olayda taraflar arasında sözleşme ilişkisinin olduğu, ancak bu ilişkinin tamamlayıcı parçası olarak teminat ilişkisinin devreye konulduğu anlaşılmaktadır. Bir kambiyo senedinin teminat niteliğini haiz olduğu yönündeki savunma, senedin hüküm ve kuvvetini azaltmaya yönelik bir anlamda bedelsizliğe ilişkin bir iddiayı barındırmaktadır. Durum böyle olunca senetlerin teminat sebebiyle verildiği iddiasında bulunan davacının bu iddiasını ancak yukarıda Yargıtay kararlarında da vurgulandığı üzere kesin delille ispat etmesi gerekir. Somut olayda, Çekin ön yüzünde, “Teminat çekidir. Ciro edilemez” kaydının olduğu görülmekle bu ispat gereğinin yerine gelmiş sayılacağından şüphe duyulamaz.
Ancak söz konusu çekin protokolün gereklerinin yerine getirilmesinin teminatı olarak verildiği de dikkate alındığında protokol gereklerinin davacı tarafından tam olarak yerine getirmiş olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Zira davacı yanın, protokol gereklerini yerine getirmemiş olması karşısında teminatın nakde dönüştürülmesi mümkün olacaktır.
a-4)Davacının, menfi tespit talebinin irdelenmesi:
Yukarıdan da anlaşılacağı üzere, davacı şirket ile davalı —– şirketi arasında akdedilen protokol ile davacı şirket, dava dışı ————— firmasının mülkiyetinde bulunan—– adresindeki işletme hakkını, 3.700.000 TL bedelli devralmış, bunun karşılığında davacı, 2.700.000 TL’yi 5 adet çekle, 1.000.000 TL lik kısmını ise —- satışı karşılayacağını taahhüt etmiştir. ——ile karşılanacak olan kısım için ise davacının, —-şirketi lehine 500.000 TL lik teminat çeki verdiği, ancak ———- şirketinin bu çeki, diğer davalı ———– şirketine ciro yolu ile devrettiği görülmüştür.
Bilirkişi heyetince incelenen davacı şirketin ticari defterlerinde, davaya konu 500.000 TL’lik çek bulunmamaktadır. Teminat niteliğinde verilen çekler, aktif defter hesaplarına kaydedilmemekle beraber 900 kodlu nazım (hareketsiz) hesaplarda kayıtlı olması mümkün bulunmaktadır.
Bunun dışında davacı şirketin, ———- arasında, —————- kodlu ——-hesabı adı altında ticari ilişkisi mevcut olup, yapılan incelemede davacı şirketin, protokol tarihi itibariyle, davalı ——— şirketine KDV dahil, 139.252.17 TL tutarında fatura kestiği, karşılığında da 60.092 TL ödeme aldığı görülmektedir.
Buna göre davacı, 1.000.000 TL ürün gönderme yükümlülüğünden, ———— TL lik kısmını ifa ettiğinin kabulü gerekmiştir.
Protokol konusu iki adet 350.000 + 350.000 = 700.000 TL lik çekin ise 31.10.2011 gün 5892 yevmiye kaydı ile 320 kodlu hesaptan ———–şirketine verildiği görülmüş ise de çek bedellerinin ödendiğine ilişkin bir kayıt sunulmamıştır. ödeme bir hukuki işlem olup ancak kesin delille ispat edilebilir. Bu yönde bir ispat faaliyeti mevcut değildir.
Açıklanan bu durumda, protokol kapsamında kabul edilen yükümlülük; cari hesaptaki davacı şirket lehine görülen 79.160.17 TL lik kısım, ——- yükümlülüğünün yerine geçtiğinin kabulü halinde,—–ürünün bedelinin teminatı olarak verilen 500.000 TL tutarlı çekten dolayı davacının, 500.000.00 – 79.160.17 = 420.839.83 TL lik sorumluluğunun bulunduğunun kabulü gerekmektedir.
Ancak, davacı vekili, bilirkişi heyetinin kök raporuna karşı sunduğu itiraz dilekçesinde; “kök raporda bulunan 420.839.83 TL’nin doğru bir tespit olduğunu, ancak ——-kuralları ve 5307 sayılı Kanun gereğince bayilere veya akaryakıt istasyonlarına yapılacak —– otogaz satışlarının ancak —- otogaz dağıtım şirketleri aracılığıyla yapılabildiğini, davacı şirketin dağıtım şirketi olmaması nedeniyle davacı şirketin grup şirketi olan dava dışı —————otogaz dağıtım şirketi olduğunu, bu bağlamda ortak ve yöneticileri de aynı olan ————– otogaz satış ve dağıtımına yetkili olduğunu, sözü edilen —– bu şirket tarafından tedarik edildiğini, söz konusu —— otogazın dava dışı ———— şirketi tarafından davalı şirkete teslim edildiğini, davalı şirketin, biri ——— diğeri de Kütühya’da bulunan akaryakıt ve—- istasyonlarına yapılan satışlar olduğunu, ————-hesabında bugün itibariyle 85.670.55 TL,———hesabında da 478.950.54 TL alacak bulunduğunu, sonuç itibariyle müvekkillerin, söz konusu protokol ile yükümlendikleri edimden bakiye 420.839.83 TL lik kısmını da fazlasıyla ifa ettiklerini, bu nedenle anılan protokole katılmanın mümkün olmadığını beyan etmiştir.
Davalı ———-.şirketi vekili ise kök bilirkişi raporundaki tespitin eksik ve hatalı olduğunu, öncelikle davacı şirketin dava konusu çeke ilişkin olarak davalı———–veya başka bir şekilde ödeme yaptığını iddia etmediğini, davacının sadece dava konusu çek üzerindeki teminat ve ciro edilemez şerhi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini istediğini, ancak bilirkişi raporunda davacının bu talebi varmış gibi değerlendirilerek davacının alacağından çek bedelinin mahsup edildiğini beyan etmiştir.
Davacı vekilinin iddiası üzerine bilirkişi heyetince incelenen dava dışı ————ticari defterlerinde, bu şirketle davalı —- şirketinin ve tedarikçi olarak da davacı—– şirketinin ticari ilişkisinin olduğu tespit edilmiş, yine bilirkişi heyetince dava dışı —–şirketince davalı——- kesilen fatura ve alınan ödeme miktarları tespit edilmiştir. Bu kayıtlara göre dava dışı —–şirketinin, davalı —- şirketine —kodlu —- hesabından 2011 yılında 1.223.092,38 TL tutarında satış faturası kestiği ve karşılığında 744.141,84 TL ödeme aldığı, bu hesaptan bakiye 478.950,54 TL alacağın bulunduğu, dava dışı ————— şirketinin 2011-2012 yılında davalı ———– 120.03.11997 kodlu —————-hesabından toplam 219.780,41 TL tutarında satış faturası kestiği, karşılığında 133.749,66 TL ödeme aldığı, bu hesaptan bakiye 85.670,75 TL alacağın bulunduğu, böylelikle her iki hesaptan alacak tutarının (478.950.54 + 85.670.75) = 564.621,29 TL olduğu tespit edilmiştir. Buna ilişkin satış faturaları ve ayrıca BS formları da dosyaya sunulmuştur. Faturalar, dava dışı ———- tarafından davalı —-şirketine düzenlenmiş olup içeriğinin —– olduğu görülmüştür.
Her ne kadar davalı ——–.şirketi vekili aksini savunmuş ise de, davacının ————- dava dışı————- şirketi tarafından davalı şirkete teslim edildiği, davacı şirketin grup şirketi olan dava dışı ———————————otogaz dağıtım şirketi olduğu” biçimindeki vakıa dermeyanları iddianın genişletilmesi ya da değiştirilmesi mahiyetinde değildir. Zira somut olayda, ana vakıa “ödeme” olup , bu ödemenin grup şirketi tarafından yapıldığının beyan edilmiş olması, bu ödemeye ilişkin vakıaların detaylandırılması mahiyetindedir. Bu yönü ile dikkate alınması ve mali yönden incelenmesi gerekir.
Dava dış————-ile davacı arasında bir organik bağın bulunduğu bellidir. ———– ———kavramı altında ilk olarak tüzel kişilik ile üyelerinin özdeş olması meselesi önem taşır. Yani, organik bağın varlığını gündeme getirebilecek hallerden bir tanesi özdeşlik kriteridir. Bu özdeşlik, vasıf, bilgi sahibi olma ve fiiller açısından olabilir. Burada ifade edilmek istenen, tüzel kişilik perdesinin kaldırılarak üyelerin çeşitli vasıflarının, bir şeyden haberdar olma hallerinin veya fiillerinin tüzel kişiye ya da tüzel kişiye ilişkin bu durumların üyelerine izafe edilmesidir. Bu tüzel kişilik perdesinin kaldırılmasının bir şeklini oluşturmaktadır. Ancak bu halde, her üye değil, tüzel kişinin malvarlığı ve idaresi üzerinde etkin olacak derecede güce sahip üyeler sorumluluk altındadır 1. Alacaklıya zarar verici işlemde bulunan borçlu ile tüzel kişinin yönetimi arasında bir akrabalık ilişkisinin varlığı da organik bağ açısından önem taşımaktadır.
Yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde; dava dışı firmanın davacının grubuna dahil şirketler olduğundan, başka bir ifadeyle kardeş şirketler olması sebebi ile dava dışı ——— şirketinin davalılardan —–.şirketinden olan alacağının davacıya izafe edilmesi önünde bir hukuki engelin olmadığı, dava dışı———— şirketinin ——-..şirketi ile olan münasebetinin tamamen davanın tarafları arasındaki protokol sebebi ile olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında, somut olayın incelenmesinden ve mali yönden yapılan değerlendirmede, dava dışı ———- şirketinin, davalı —– şirketine 120.43.11792 kodlu —— hesabından 2011 yılında 1.223.092.38 TL tutarında satış faturası kestiği ve karşılığında 744.141.84 TL ödeme aldığı, bu hesaptan bakiye 478.950.54 TL alacağın bulunduğu, dava dışı ———-şirketinin 2011-2012 yılında davalı—— şirketine 120.03.11997 kodlu ———–hesabından toplam 219.780,41 TL tutarında satış faturası kestiği, karşılığında 133.749,66 TL ödeme aldığı, bu hesaptan bakiye 85.670,75 TL alacağın bulunduğu, böylelikle her iki hesaptan alacak tutarının (478.950.54 + 85.670.75=) 564.621,29 TL olduğu kanaatine varılmıştır.
Buna göre, davacı şirketin protokolden doğan borcunu ifa etmiş olduğu sonucuna varıldığından, davacının davalıya takibe konu borcunun olmadığı kanaatine varılmıştır.
b)Sonuç: Yukarıda açıklanan hukuki nedenler, bilirkişi kök ve ek raporu ve tüm dosya kapsamından; dava dışı ————- davalı ——– şirketinden 478.950.54 TL alacağının bulunduğu, dava dışı ———– şirketinin 2011-2012 yılında davalı ——- şirketine toplam 219.780,41 TL tutarında satış faturası kestiği, karşılığında 133.749,66 TL ödeme aldığı, bu hesaptan bakiye 85.670,75 TL daha alacağın bulunduğu, böylelikle her iki hesaptan alacak tutarının (478.950.54 + 85.670.75=) 564.621,29 TL olduğu, buna göre, davacı şirketin protokolden doğan borcunu ifa etmiş olduğu ve davacının davalıya takibe konu borcunun olmadığı, bu nedenle dava konusu İst. Anadolu 24. İcra Müdürlüğünün —————- esas sayılı icra takip dosyasına konu 23.03.2013 keşide tarihli 500.000 TL bedelli çekten dolayı davacılar ————————- davalılar ———- borçlu olmadığının tespitine karar vermek gerekmiştir.
Her ne kadar davacı vekili takibin iptalini de talep etmiş ise de, İst. Anadolu 24. İcra Müdürlüğünün ————esas sayılı icra takibi İst. Anadolu 15. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 21/11/2013 tarih ve ————–esas, ————- karar sayılı ilamı ile iptal edildiğinden davacının işbu davadaki takibin iptali talebiyle ilgili karar oluşturulması gerekmediği anlaşılmıştır.
3-Davacının kötü niyet tazminatı istemi ile ilgili inceleme ve gerekçe: Davacı, kötü niyet tazminatı talep etmiştir.
Kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için alacaklı-davalının, icra takibinin haksızlığı yanında, ayrıca kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerekir. Yani davacının, davalının takip ve dava konusu alacağın hiç doğmadığını veya sona erdiğini bilmesine ya da bilebilecek durumda olmasına rağmen takip başlattığını veya dava açtığını ispatlaması gerekir.
Olayımızda, icra takibi başlatan davalı ———–.şirketinin icra takibinde kötüniyetli olduğuna yönelik dosya içerisinde herhangi bir delil bulunmadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,
Dava konusu İst. Anadolu 24. İcra Müdürlüğünün ———— esas sayılı icra takip dosyasına konu ———- keşide tarihli 500.000 TL bedelli çekten dolayı davacılar ————- davalılar ——————– BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE,
2-Alacaklının reddine karar verilen kısımla ilgili kötü niyetli olduğu ispatlanamamakla davacı yararına tazminat takdirine yer olmadığına,
3-Alınması gereken 34.155 TL harcın peşin alınan 9.472,95 TL harçtan mahsubu ile bakiye 24.682,05 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak Hazineye gelir kaydına,
4-Davacılar tarafından yatırılan 9.472,95 TL peşin harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
5-Davacılar tarafından sarf edilen 3.277,50 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara ödenmesine,
6-Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi gereğince 33.950 TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
7-Dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Davacılar vekilinin yüzüne karşı, davalı şirketlerin yokluğunda, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkca okunup usulen anlatıldı.26/12/2018