Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1963 E. 2019/979 K. 11.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi
ESAS NO: 2016/1273 Esas
KARAR NO: 2019/958
DAVA : Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 17/11/2016
KARAR TARİHİ: 09/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davacı Bankanın —— kredi kullandırıldığını, bu kredinin müteselsil kefillerinin ——— olduğunu, kredi borçlusu şirket ile müteselsil kefillere —.Noterliğinden ——- y.sayılı ihtarname keşide edilerek — tarihi itibariyle ———– ödenmesinin ihtar edildiği, borcun ödenmemesi üzerine İstanbul Anadolu 13.İcra Müdürlüğü’nün —— esas sayılı icra dosyası üzerinden ———— TL’nin tahsili için genel haciz yolu ile takibe geçilmiş olduğunu, borçlu şirket ve kefillerin asıl alacağı kabul ederek işlemiş faizine itiraz ettiklerini, davalılardan——– kurulu olup, —-iflas erteleme talep etmiş olması nedeniyle Banka alacağının tenfizinin talep edilebilecek bir mahkeme kararına konu edilmesi gerekirse işbu alacak davasının açılması gerektiğini, bu nedenle davacının alacağı —- TL ise de, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla banka alacağının —- TL’sinin, bu tutara —— tarihinden itibaren işleyecek %36 oranında temerrüt faizi ve faizin %5 gider vergisinin davalılardan tahsiline karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA: Davalı ——vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının açtığı icra takibinin kesinleştiğini, buna rağmen davacının aynı alacak için——- mahkemesinde dava açmış olduğunu, bu dava sonuçlanmamış olmakla birlikte davacının — şehrinde icra kabiliyeti olan bir karar alması gerektiğini, bu nedenle aynı konuda iki ayrı dava olduğundan derdestlik itirazı olduğu, davacının —-de ikinci bir dava açmış olmasının haksız olduğunu, kefillerden —- aleyhine bankanın başlattığı takip kapsamında taşınmaz satışına başlanmış olduğunu, borçlunun İstanbul Anadolu 2. ATM’nin —– esas sayılı dosyasından açtığı iflas ertelemesi istemli davanın devam ettiğini, alacağın tahsil imkanı olduğunu, davacının alacağını tahsil edemediği iddiasının yerinde olmadığını, davaya dayanak alınan İstanbul Anadolu 13.İcra Müdürlüğünün —- esas sayılı icra dosyasının İstanbul Anadolu 16.İcra Hukuk Mahkemesinin —-esas sayılı dosyasında mahkemenin ——— K.sayılı kararı ile takibin iptal edilmiş olduğunu, davacının %36 nisbetinde temerrüt faizi ile faiz ürerinden %5 Gider vergisi talebinin yerinde olmadığını ileri sürülmek suretiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili — tarihli cevap dilekçesinde, davacının aynı alacak için İst. Anadolu 13. İcra Müdürlüğü’nün ——- esas sayılı dosyası ile açtığı icra takibinin davalı —- bakımından kesinleşmiş olduğunu, bu nedenle davacının alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacının aynı alacak için ikinci kez alacak davası açmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının diğer şirketlere karşı yaptığı icra takibinin iptal edilmiş olduğunu, temyiz incelemesinin devam ettiğini, bu nedenlerle davalı —– hakkındaki davanın usulden reddine karar verilmesini, davacının yabancı ülkede tenfiz amacıyla dava açmasının kanunu dolanmak maksadığını taşıdığını, bu nedenle de davanın esasa girilmeden reddi gerektiğini, davacının davalı ————hakkındaki icra takip işlemlerine devam ettiğini, taşınmaz satışları yaptığını, alacağını tahsil ettiğini, bu bakımdan icra takibinin sonuçsuz kaldığı iddiasının doğru olmadığını, davacının açmış olduğu bu alacak davasında vekalet ücretine hak kazanmaya çalıştığını, bu nedenlerle davanın esasa girilmeksizin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Hakkındaki davaların ayrılarak Mahkememizin —- esas sayılı dosyaya kaydolan davalılar ——– Vekili de cevap dilekçesi vermiş ise de, bu davalılar hakkındaki dava ayrıldığından bu dosyanın gerekçesine bu davalıların savunması yazılmamıştır.
DAVANIN AŞAMALARI: İşbu dava davalılar——- karşı açılmış olup, —- tarihli duruşmanın “Davacı vekilinin, davaların ayrılması talebiyle ilgili olarak, davalılar —— karşı açılan alacak davası yazılı usule tabi olup, davalılar ——–karşı açtığı davalar, davalıların dava sırasında iflas etmeleri nedeniyle bu iflas kararlarının kesinleşmesi halinde davaların kayıt kabul davasına dönüşşeceği, bu durumda da davaların İİK’nin 235/3. Maddesi uyarınca basit usule tabi olacağı anlaşılmakla, davaların daha hızlı yürümesi ve hak ihlallerinin engellenmesi bakımından Mahkememizin —- tarihli ara kararından dönülmesine, davalılar ——– karşı açılan alacak davasının yargılamasının daha iyi bir şekilde yürütülmesi için davalılar ——- karşı açılan davaların HMK’nin 167. Maddesi uyarınca ayrılmasına, ayrılan davanın Mahkememizin yeni esasına kaydedilmesine ve o dosya üzerinden basit yargılama usulüne göre yürütülmesine,
HMK’nin 168. Maddesi uyarınca ayırma kararına karşı, ancak hükümle birlikte istinaf kanun yolunun açık olduğunun ihtarına oy birliğiyle karar verildi, açıklandı, davalılar ——yürütülen alacak davasının açık duruşmasına devam olundu.” şeklindeki 2 numaralı ara kararı uyarınca davalılar ——— karşı açılan davaların HMK’nin 167. Maddesi uyarınca ayrılmasına karar verilmiş olup, ayrılan dava Mahkememizin ——— esas sayılı dosyasına kaydedilmiştir.
DAVANIN VE UYUŞMAZLIK KONULARININ TESPİTİ, DAVA ŞARTLARININ İNCELENMESİ, DELİLLER, DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ, HUKUKİ NEDENLER VE SONUÇ:
1-Davanın ve uyuşmazlık konularının tespiti, dava şartlarının incelenmesi: Dava, genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi alacağının asıl borçlu ve kefillerden tahsili talebine ilişkindir.
Yukarıda açıklandığı üzere asıl borçlu ve bir kefil hakkındaki dava ayrılmış olup, işbu davadaki karar sadece kefiller ———— hakkında verilmiştir.
Davalılar, aynı alacakla ilgili icra takibi yapıldığını ve bu takibin davalı —— kesinleştiğini, bu nedenle davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını ileri sürmüşlerse de, ——– tarihli duruşmada “davacının alacağının ilâma bağlanmasında hukuki yararı bulunduğundan, davalılar vekillerinin hukuki yarar dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi talebinin reddine karar verilmiştir.
Davalı —–. vekili, davalı hakkında — Mahkemelerinde daha önce açılan dava nedeniyle işbu davanın derdestlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi talep etmiş ise de, —- tarihli duruşmadaki “Türk Hukuku bakımından, Türk Mahkemelerinde açılmış bir davada, yabancı mahkemede açılmış bir dava ileri sürülmek suretiyle derdestlik (yabancı derdestlik) itirazında bulunulamayacağı hususunda doktrin ittifak içerisinde olup yüksek Yargıtay — Hukuk Dairesi’nin uygulaması da aynı yöndedir.—-.Derdestlik itirazına konu davanın açıldığı —- ile ülkemiz arasında, bu nitelikteki itirazların akit taraf mahkemelerinde karşılıklı olarak ileri sürülebileceğine dair uluslar arası bir antlaşma da bulunmamaktadır. Bu nedenlerle davalı vekilinin derdestlik itirazının reddine” şeklindeki ara kararla davalı tarafın bu talebinin reddine karar verilmiştir.
Buna göre taraflar arasında “davalılarla davacı arasında davaya konu sözleşmenin imzalandığı” hususunda uyuşmazlık bulunmadığı,
Taraflar arasındaki uyuşmazlığın,
a-Davalıların davaya konu kredi borcu nedeniyle davacı bankaya ne kadar borçları olduğu,
b-Asıl borç dışında hesaplanan faiz miktarı, faiz oranları, gelir vergisi, işlemiş faiz ve buna ilişkin oranların doğru olup olup olmadığı,
c-Hakkında iflas kararı verilen davalılarla ilgili davaların ayrılmasına karar verilip verilemeyeceği noktalarında toplandığı tespit olunmuştur.
2-Deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hukuki nedenler ve sonuç:Yukarıda birinci bentte belirtilen uyuşmazlık konuları ile ilgili olarak taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için gerekli deliller toplanıp, alanında uzman bilirkişiden rapor alınarak uyuşmazlığın çözümü yoluna gidilmiştir.
Buna göre, davacı bankaca asıl borçlu ———kullandırılacak krediye karşılık asıl borçlu ve müteselsil kefillerce imza edilen Kredi Sözleşmelerinin tarih ve tutarları aşağıdaki gibidir.
Tarih Tutarı
– —–TL
—TL ilave
———–
———– ilave
——
—————-
————–
———–
Tüm kredilerin kefilleri ———‘dür.
Kredi Sözleşmesinin faiz, komisyon, vergi ve masraflar, temerrüt faizine dair hükmü;
a) Bu Sözleşmenin 1. Maddesinde limiti belirlenen kredilerde. taraflarca aksi kararlaştırılmadıkça,Banka ‘nın aynı tür krediler ve hesaplar için cari olan kredi faiz oranı akdi faiz olarak uygulanır. Banka, uygulanacak faiz oranını günün koşullarına göre belirleme yetkisine sahiptir.
Müşterinin kredinin anapara, faiz, dönem faizi, taksit ve masrafların ödenmesinde gecikmesi halinde gecikme faizi uygulanır. Gecikme faizi akdi faiz oranına % 50 oranında ilave yapılmak suretiyle tespit edilir. Ancak cari faiz oranı akdi faiz oranından daha yüksek ise gecikme faizi hesaplamasında cari faiz oranı esas alınır.
Faiz oranları üzerinden hesaplanacak ———— aittir.
Banka, uygulanacak faiz oranlarını günün koşullarına göre belirleme yetkisine sahip olup gerek cari faiz oranlarında gerekse gecikme ve temerrüt faiz oranlarında ortaya çıkan artışlar. Müşteriye aynen yansıtılır. Bankaca belirlenen cari, gecikme ve temerrüt faizi oranları Banka internet sitesinde yayınlanır, Bankanın bu konuda ayrıca bildirim yapma zorunluluğu olmadığı kabul ve beyan edilmiştir.
Müşteri ve Kefil/Kefiller, kullanacağı krediye ilişkin masraf istihbarat ücreti ve diğer ücretleri ödemeyi kabul ve taahhüt ederler.
Sözleşmenin 36.maddesine göre;
a-Müşteri cari hesabın/hesapların kesilmesi veya sözleşmenin feshi veya Bankanın bu sözleşme çerçevesinde verdiği teminat mektuplarından, kefaletlerden, kabul ve avallerden ve diğer garantilerden dolayı muhataplara herhangi bir ödeme yapması halinde borç bakiyesini veya Bankaca ödenen tutarı, ilk talepte derhal ödemeyi kabul eder.
b-Müşteri bu sözleşme gereğince kullandığı kredi hesaplarının kesilmesinden veya sözleşmenin feshinden sonra borç bakiyelerinin tamamı ödeninceye, teminat mektuplarının geri verilmesine, nakde dönüşen teminat mektupları bedellerinin tahsiline kadar faiz, komisyon, gider vergisi, ———- kesintisi, masraf ve diğer hususların kredinin kesilmesi veya sözleşmenin feshi anında geçerli olan şartlar dairesinde işlemeye devam edeceğini; öte yandan borç bakiyelerini ödemekte geciktiği takdirde, borcun hangi tür krediden doğduğuna ve bu kredi vadesine bakılmaksızın cari hesabın veya hesapların kal ı yahut sözleşmenin feshi tarihinde veya gayrinakdi kredilerden dolayı gecikme gününden itibaren, temerrüde düştüğü tarihte Bankaca belirlenen krediye ilişkin cari ticari temerrüt faiz oranı üzerinden temerrüt faizi uygulanmasını, temerrüt faizi oranlarında değişiklik olduğu takdirde yeni faiz oranını yürürlük tarihinden itibaren uygulayıp uygulamamakta Bankanın serbest olduğunu kabul ve taahhüt eder. Bu faizin gider vergisini ve (varsa) fon payını ödemeyi, bunlara ilaveten Bankanın yapacağı tüm masrafları da ödemeyi kabul ve taahhüt eder.
Banka kredilerinde faiz serbestisi uygulaması:
Genel Kredi Sözleşmesinde; Bankanın tahsil edeceği faiz ve ücretler ile her ne nam altında olursa olsun ödenecek masraf ve komisyonların, yetkili merciilerce ilan edilecek veya verilecek yetki çerçevesinde bankaca serbestçe belirlenen oranlar üzerinden ödeneceği, krediye üçer aylık dönemlerde bileşik usulde faiz tahakkuk ettirileceği taraflarca kabul ve taahhüt edilmiştir
Bankacılık Kanunu’nun bankaya tanıdığı yetki çerçevesinde, faiz ve komisyon oranlarının Banka tarafından veya Banka ile Müşteri arasında serbestçe tayin edilmesi kararlaştırıldığı hallerde Banka, açacağı her türlü kredi ve hesaplara, Müşteri’ye herhangi bir ihbarda bulunmaksızın, bu konulardaki kararname ve —– tebliği hükümleri çerçevesinde, davalı Banka, anapara faizi, temerrüt faizi, masraf, ücret ve (muhabir, akreditif, teminat mektubu, aval-kabul komisyonları, senet ve çek tahsili, havale v.s dahil) her türlü komisyonu uygulayacak ve Müşteri’nin cari hesabına borç yazacaktır. Müşteri bu hususlarda dahi hiçbir iddia ve itirazda bulunmayacağını peşinen kabul ve beyan eder. Müşteri hesabına borç yazılan faiz, vergiler ve fonların ve her çeşit ücret .komisyon, ekspertiz, muhafaza ücretleri ve sair komisyon ve masrafları ve bunların da gider vergilerini, kredi limiti müsait dahi olsa Bankaya derhal ve nakden ödemekle yükümlüdür.
Öte yandan, 5411 sayılı Bankalar Kanunun 144.maddesinde, bankaların mevduata verecekleri ve kredilerden tahsil edecekleri faizler ile bankacılık hizmetleriyle ilgili olarak faiz dışında tahsil edecekleri, ücret, komisyon, gider karşılığı ve sair adlarla alabilecekleri ücretler düzenlenmiş ve bu hususta düzenleme yetkisi Bakanlar Kuruluna tanınmıştır.
Anılan 144.maddede, Bakanlar Kurulunun, bankaların faiz dışında tahsil edecekleri masraf,ücret ve komisyonları tespit etmeye, bunları serbest bırakmaya veya bu yetkilerini—– devretmeye yetkili kılınmış iken, Bakanlar Kurulu da aldığı kararla bankalarca alınacak ve verilecek faizler ile ücretleri belirleme yetkisini ——– devretmiştir.
—- Bankası da, hükümetin kendisine verdiği yetkiye istinaden — tarih ve — sayılı Resmi Gazetede yayımladığı Tebliğine göre, bankaların, mevduata verecekleri faizler ve kredilerden tahsil edecekleri faizler dışında müşterilerinden tahsil edecekleri ücret, masraf ve komisyonları serbestçe tayin etme hususunda bankaları yetkili kıldığını, böylece ücret ve komisyonların serbest bırakılmış olduğunu, bankaların tespit ve ilan edecekleri faiz ve ücret ve komisyonları ———— bildirmeleri gerektiğini açıklamıştır.
Bankalar Kanu’nun 144.maddesinin verdiği yetkiye istinaden, bankalarca uygulanacak faiz ve ücretlerin bankalarca serbestçe belirleneceği esası halen yürürlükte olup, bu hüküm çerçevesinde, davalı banka da kredilerden tahsil edeceği faiz ve ücretler ile komisyonları ve sair gider karşılıklarını ve mevduata uygulayacağı faiz oranlarını ——- bildirmiştir. Bankalar,——- yolladıkları faiz ve komisyon, ücret listesinin bir örneğini banka şubesinde görünen mahalde banka müşterilerine de duyurmaktadırlar.
Davalı bankanın kredi açılışı ve kullandırımı sırasında yasa ve bankacılık teamüllerine göre faiz, ücret ve komisyon tahsil etmesi Bankalar Kanununun 144.maddesi ile ———– tarih ve ——- sayılı Kararı uyarınca yayımladığı ——- Sıra Numaralı Tebliğ’in 4.maddesine ve bankacılık teamüllerine uygun olup, davaya konu olayda yasal düzenlemeye aykırılık bulunmamaktadır.
Huzurda görülmekte olan davada, alacaklı bir banka olduğundan dolayı gerek 5411 sayılı Kanun md. 144 ve gerekse TTK 8.maddesine göre krediye uygulanacak akdi ve temerrüt faiz oranlarının taraflarca serbest olarak belirlenmesi mümkündür. Nitekim, yüksek Yargıtay —–Hukuk Dairesi’nin —— K. sayılı ——- tarihli kararında “genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan ticari kredi uyuşmazlığında temerrüt faizinin T.T.K’nun 8. maddesine göre tespit edileceği” hükme bağlanmıştır. Davacı bankanın ———-sunmuş oldukları ve Konusunu “azami kredi faiz oranları kredi yıllık azami faiz oranları bildirim formuna göre davacı bankanın —– tarihinden itibaren TL kredilerde geçerli olan azami faiz oranlarının % 24.24 olduğu anlaşılmış olup, sözkonusu oranın %50 fazlası ile hesaplanan % 36 nispetinde temerrüt faizi talep edilmesi sözleşmeye uygundur.
Davacı bankanın —– keşide ettiği — tarih ve —- yevmiye sayılı ihtarnamesine göre; TL ve döviz cinsinden bankaca kullandırılan kredilerin—– tarihindeki borç bakiyeleri aşağıdaki gibidir.
Hesap No Faizli Borç bakiye Kredi para cinsi
— ————- –
————————
————-
———–
TOPLAM —-
Döviz Kredisi — TL karşılığı — TL
Döviz Kredisi – – TL karşılığı —–TL
ve döviz kredilerinin—– tarihindeki —–döviz satış kurlarından toplamı aşağıda verilmiştir.
—-
—-
—-
Toplam —-
Davacı bankanın—.Noterliği’nden—- tarihinde keşide ettiği ——– yevmiye sayılı ihtarnamenin davalılara tebliğine göre verilen bir günlük sürenin sonunda temerrüt tarihleri aşağıdaki gibidir. İhtarname Davalı unvanı Tebliğ tarihiTemerrüt tarihi
Davacı bankanın noterden keşide ettiği hesap kat ihtarnamesinin tebliğ tarihlerine göre,——– tarihinden itibaren, ——— icra takip tarihinden itibaren mütemerrit olmuşlardır.
Dosyada mevcut evrakların bilirkişilerce incelenmesi sonucunda, davacı bankanın asıl borçluya kullandırdığı kredilere Bankacılık mevzuatı ile bankacılık teamüllerine göre faiz, ücret ve komisyonun — yayımladığı — Sıra Numaralı Tebliğ’in 4.maddesi ile Kredi Sözleşmesine uygun olduğu anlaşılmıştır.
Davacı bankanın “azami kredi faiz oranları kredi yıllık azami faiz oranları bildirim formuna göre,— tarihinden itibaren TL kredilerde geçerli olan azami faiz oranlarının % 24.24 olduğu, temerrüd faizine ilişkin Sözleşme hükmüne göre belirtilen oranın %50 fazlası ile hesaplanan % 36,36 nisbetinde temerrüt faizi talep etmesi mümkün bulunduğu kanaatine varılmıştır.
İstanbul Anadolu 13.İcra Müdürlüğünün —— esas sayılı icra dosyasındaki —– icra takip tarihinde, davacı bankanın asıl borçlu ——olan anapara alacağı ile işlemiş temerrüt faizi ve gider vergisi tutarı;
Davacı bankaca kullandırılan kredi anapara tutarı ———–TL ——- arası %36,36 tem.faizi TL
Temerrüt faizinin %5 GV’si ——- TL
İcra takip tarihindeki alacak tutarı—- TL olarak hesaplanmıştır.
Davacının alacak miktarına ilişkin olarak bilirkişi heyetince düzenlenen kök ve ek rapor dosya kapsamına uygun, denetime elverişli ve yeterli bulunmakla teknik hesaplamalar yönünden hükme esas alınmıştır.
İşbu dava başlangıçta ——- TL üzerinden kısmi dava olarak açılmış olup, davacı Banka tarafından ——- tarihli dilekçe ile alacak miktarı ıslah edilerek ——– icra takip tarihinden itibaren %36,36 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5 oranında BSMV’si ile birlikte tahsili talep edilmiş, —— tarihli duruşmada davacı vekiline ıslah dilekçesi doğrultusunda eksik peşin nispi harcı tamamlaması için süre verilerek ihtar yapılmış, ancak davacı vekilince —— tarihli dilekçe ile ikinci bir ıslah dilekçesi verilerek —— TL’nin ——– icra takip tarihinden itibaren %36,36 oranında temerrüt faizi ve faizin % 5 oranında BSMV’si ile birlikte tahsili talep edilmiş ve ıslaha konu ——–TL üzerinden eksik kalan peşin nispi harç yatırılmıştır.
İşte tam burada, ilk ıslah dilekçesinin geçerli olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
Islah, HMK’nin 176. Maddesinde düzenlenmiş olup, madde “(1) Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir.
(2) Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” hükmünü içermektedir.
Yine, HMK’nin 181. Maddesinde “(1) Kısmen ıslaha başvuran tarafa, ıslah ettiği usul işlemini yapması için bir haftalık süre verilir. Bu süre içinde ıslah edilen işlem yapılmazsa, ıslah hiç yapılmamış gibi davaya devam edilir.” hükmüne yer verilmektedir.
Buna göre, taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Ancak ıslah işlemi harca tabi bir işlem olup ıslah edilen husus değer artırımı ise nispi tarifeye göre harç tamamlanmalı, değil ise maktu harç yatırılmalıdır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinin birinci cümlesinde “Yargı işlemlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz” hükmü yer almaktadır. Bu kanuni düzenleme gereğince ıslah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Yüksek Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ———- K. sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.
Olayımızdaki gibi ilk ıslahın geçerli olup olmadığı ile ilgili olarak, Doktrinde sayın Prof. Dr. ——- tarafından kaleme alınan “İstinaf Sistemine Göre Yazılmış Medeni Usul Hukuku”, Ağustos 2016 basımlı kitabın 594. Sayfasında”ıslah harcının yatırılmaması halindeıslahı yapan taraf artık ikinci ıslah yoluna başvuramaz” denmektedir.
Yine, sayın Prof. Dr. ——— tarafından yazılan HMK şerhi, ————– Sayfasında da, “bu durumda ıslah hakkının tüketildiği, bir daha ıslah yoluna gidilemeyeceği” hükmü yer almaktadır.
Her ne kadar, Doktrinde Baki Kuru ve ——– bu görüşte ise de yüksek Yargıtay bu görüşte değildir.
Yüksek Yargıtay —– Hukuk Dairesi’nin ———– karar sayılı emsal ilâmının ilgili bölümünde aynen “Mahkemece verilen karar usul ve kanuna aykırıdır. Şöyle ki; taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Islahın kısmen veya tamamen olduğuna bakılmaksızın taraflar aynı davada ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir. Ancak ıslah işlemi harca tabi bir işlem olup ıslah edilen husus değer artırımı ise nispi tarifeye göre harç tamamlanmalı, değil ise maktu harç yatırılmalıdır.
492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 32. maddesinin birinci cümlesinde “ Yargı işlemlerinde alınacak harçlar ödenmedikçe müteakip işlemler yapılmaz ” hükmü yer almaktadır. Bu kanuni düzenleme gereğince ıslah edilen miktar yönünden bakiye nispi karar ve ilam harcı ödenmeksizin sonraki işlemlerin yapılmasına olanak bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun—– gün ——K. sayılı kararında da bu görüş benimsenmiştir.
Kısmi ıslah ile dava değeri artırılmış ise bu durumda ıslah, bir taraf usul işlemi olduğundan nisbi harcın yatırılması gerekecektir. Eğer harç yatırılmamış ise ıslah beyanı yok hükmünde olup dilekçenin ıslah dilekçesi niteliği yoktur. Harcı yatırılmayan ıslah beyanının yok hükmünde olduğunun kabulü halinde, ıslah hakkı kullanılmış sayılmayacaktır. HMK m. 180’de yer verilen tam ıslahta bir haftalık süre içerisinde ıslah dilekçesi verilmemesinin yaptırımı ıslahın yapılmamış sayılması ve ıslah hakkının kullanılmış sayılmasıyken; HMK m. 181’de yer alan kısmen ıslah başlıklı madde, ıslah hakkının kullanılmış sayılmasına yönelik bir ibare içermemektedir. Dava değerinin artırılmasına yönelik kısmi ıslahın yargılamayı geciktirmesi söz konusu olmayacaktır; sadece dava değeri değişecektir. Sırf harcın yatırılmamış olması sebebiyle, ıslah hakkının kullanılmış sayılmasını kabul etmek orantısız ve ağır bir yaptırım olacaktır. Bu nedenle, yargılama sırasında yeni bir ıslah beyanı verilebileceği ve durumun da HMK m. 176/2’de düzenlenen ıslah yoluna yargılama sırasında bir kez başvurulabileceği kuralına aykırılık teşkil etmeyeceği kabul edilmelidir.
Buna göre ilk ıslah dilekçesi için süresi içerisinde harç ödenmemiş ise aynı yargılama içerisinde yeni bir ıslah dilekçesi verilmesi mümkündür.” şeklinde görüş bildirilmiştir.
Mahkememizce, yüksek Yargıtay —–. Hukuk Dairesi’nin ilgili bölümü yukarıya alıntılanan görüşü benimsenerek, davacının sırf harcın yatırılmamış olması sebebiyle, ıslah hakkının kullanılmış sayılmasını kabul etmenin orantısız ve ağır bir yaptırım olacağı, bu nedenle, yargılama sırasında verdiği yeni ıslah beyanının geçerli olduğu kanaatine varılmış ve davanın harcı yatırılan ıslah dilekçesine göre tam kabulü ile —– TL alacağın, — tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek —- azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile % 36 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si ile birlikte davalılar———- alınarak davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın KABULÜ ile,— TL alacağın, — tarihinden tahsil tarihine kadar işleyecek — azami faiz oranları genelgeleri doğrultusunda değişen oranlarda tahsilde tekerrür olmamak kaydı ile % 36 temerrüt faizi ve faizin %5 BSMV’si ile birlikte davalılar———- alınarak davacıya verilmesine,
2-Harçlar yasasına göre alınması gerekli — TL harcın, davacı tarafından yatırılan — TL peşin harç ile ——- TL ıslah harcı olmak üzere toplam — TL harçtan mahsubu ile bakiye ——– TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından peşin yatırılan —- TL harç ve —TL harç olmak üzere toplam ——- TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarf edilen —— TL yargılama giderinden, tefrik edilerek ayrılan davalılar için sarf edilen 196 TL tebligat gideri düşüldükten sonra bu dosyada sarf edilen 2.055,50 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalılar tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 13/1.maddesi uyarınca ——– TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Bakiye gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, davacı vekili —– ile davalı——-, davalı ——— yüzlerine karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere oy birliğiyle verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.09/10/2019