Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2014/1764 E. 2020/330 K. 16.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2014/1764 Esas
KARAR NO: 2020/330
DAVA: Tazminat ( Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 09/10/2014
KARAR TARİHİ: 16/07/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili yargılamada ileri sürdüğü iddialarında;Trafik kazası sebebiyle davacı müvekkilimin fazlaya ilişkin talep ve hakları saklı kalmak kaydıyla, HMK m.107’ye göre belirlenecek maddi zarar için ——– maddi tazminat davası açılmış bilahare —— tarihinde —– kontrolündeki ——— plakalı aracın hakimiyetini kaybetmesiyle işbu davanın konusunu oluşturan trafik kazası meydana geldiğini, araçta yolcu olarak bulunan müvekkili ——- geçici ve sürekli iş göremezlik maddi zararı için toplamda ———- olarak belirlendiğini ve bilirkişi % 65 oranında kusur tenzilinde bulunarak, müvekkilin hak kazandığını ve KTK 85/1. Maddesinde belirtilen sorumluluk gereğince bu tutarın davalıdan tahsilini talep artırım dilekçesinde talep etmiştir.
Davalı vekili yargılama devamında savunmalarında geçici iş göremezlikten sorumlu bulunmadığı davacının maluliyetini kabul etmediklerini müvekkil şirketin kusuru nispetinde sorumlu bulunduğu belirterek neticeten davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
ÇEKİŞMELİ VAKIALAR HAKKINDA TOPARLANAN DELİLLER:
1——- tarihli kusura ilişkin bilirkişi heyeti raporu
2———
3——– tarihli Aktuer Bilirkişi Raporu
4——— Tespitine yarar zabıta araştırma kayıtları,
5——— Kayıtları,
6—– başvuru ekrakları,
7—-CBS ——– Esas sayılı soruşturma dosyası.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :Dava,——-tarihinde davacının yaralanması ile sonuçlanan trafik kazasında uğranılan cismani zararın———– davalıdan tahsili talebine ilişkindir.
—— tarihinde meydana gelen trafik kazasında —— plakalı aracı———— davalının sigortaladığı ve davacının cismani zarardan doğan alacağının ödenmemesi nedeni ile davalı aleyhine iş bu davayı ikame eylediği anlaşılmıştır.
Davacının meydana gelen kazada gerçek zarar miktarının öncelikli olarak belirlenmesi gerektiği anlaşılarak davacının meydana gelen kazada malul hal alıp almadığı almış ise maluliyet oranın değerlendirilmesi gereken yönetmelik hükümlerinin —-tarih ve —- sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri olduğu anlaşılarak mahkememizce ————– yazı yazılmış yazılan yazıya verilen cevapta davacının ———– oranında meslekte kazanma gücünden kaybetmiş sayılacağı rapor edilmiş ve ———– ibraz edilen raporun dosya kapsamına alınan tedavi belgelerine göre tertip edilmesi nedeni ile tarafların rapora karşı itirazlarının reddine karar verilerek mahkememizce ——– maluliyete ilişkin belirlenmesinin hükme esas alınmasına karar verilmiştir.
Diğer taraftan kazada davalı —— sorumluluğunun davacının sigortalısının aracında yolcu olarak bulunduğu hususu taraflar arasında çekişme arz eylemediğinden davalının sorumluluğunun sigortalısının kusuru nispetinde mi yoksa davacıya karşı sorumluluğun müteselsil sorumluluk hükümlerine göre uğranılan zararın tamamına isabet edip etmediği hususunda toparlandığı anlaşılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ile eksik teselsül tam teselsül ayrımı ortadan kalkmıştır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun (KTK) 85. maddesinin birinci fıkrasına göre; bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi hâlinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar. Kanun’un 88. maddesinin birinci fıkrasıyla da “ Bir motorlu aracın katıldığı bir kazada, bir üçüncü kişinin uğradığı zarardan dolayı, birden fazla kişi tazminatla yükümlü bulunuyorsa, bunlar müteselsil olarak sorumlu tutulur.” düzenlemesine yer verilerek müteselsil sorumluluk ilkesi benimsenmiştir. Bu konuda zarardan sorumlu olan kişilerin trafik kazasının oluşuna katılış biçimi, hangi yasal hüküm nedeniyle sorumlu olduğu ve sorumluluğunun türü önemli olmadığı anlaşılmıştır. Zarar gören, zararın tamamını sorumlulardan birine karşı açacağı bir dava ile isteyebileceği gibi, sorumluların hepsine karşı açacağı tek dava ile de talep edebilir. Dolayısıyla zarar gören zararını hangi sorumlu için kolay ispat edebiliyorsa onu seçerek daha kolay alacağına kavuşma imkânına sahiptir. Açılan davada zarar görenin kusurunun bulunmaması durumunda, sorumlular arasındaki kusur dağılımını araştırılıp tespit edilmesine açık yasal düzenleme gereğince ihtiyaç bulunmamaktadır. Zira müteselsil sorumlulardan biri, illiyet bağını kesecek derecede olmadığı sürece diğer müteselsil sorumlunun veya üçüncü bir kişinin kusuruna dayanamaz. Kazaya katılan üçüncü kişi de diğer sorumlularla birlikte zarar görene karşı müteselsil sorumlu olur.
Kanun maddeleri yukarıdaki şekilde izah edildikten sonra, usul hukukunda yer alan taleple bağlılık ilkesi (6100 sayılı HMK m. 24) de dikkate alındığında müteselsil sorumluluğa hükmedebilmek için zarar gören davacının dava dilekçesinde açıkça zararın müteselsilen ödenmesi talebinde bulunması gerekmektedir.
BK’nın 141. maddesi gereğince teselsül ister kanundan ister sözleşmeden doğmuş olsun, bu kuraldan yararlanma hakkı sadece zarara uğrayanın, daha geniş bir deyim ile alacaklınındır.
Ana kural bu olmakla ve davacının dava dilekçesinde müteselsilen sözcüğünü kullanmak suretiyle tahsil isteği bulunmamakla beraber; dava dilekçesindeki sözlerden ve ileri sürülen olaylardan ve bunların yorumundan, davacının dolaylı bir biçimde müteselsilen bir ödetme isteği bulunduğu anlaşıldığında yukarıda belirtilen kuralın somut olayda uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
Bu genel yorum kuralı, dava sırasındaki bir beyanın ya da dava ve cevap dilekçeleri ile tarafların yine dava sırasındaki yazılı bildirimlerinin yorumunda gerek dava dilekçeleri, gerekse tarafların dava sırasındaki sözlü ve yazılı diğer bildirimleri, kural olarak birer hukuksal işlem bulunduğundan ve her hukuk işlemi gibi TMK’nın 2. maddeleri gereğince bildirimde bulunanın kullandığı sözlere bakılmayarak afaki iyi niyet kurallarınca kullanılan sözlerden veya yazılardan ne gibi bir anlam çıkarılması gerektiği belli edilerek yorumlanması gerektiğinden ve bu yorum sonucuna göre işlem yapılması gerektiğinden bir başka anlatımla müteselsil kavramı dilekçede aynen davacının kullanma zorunluluğu olmadığından davacı açıkça müteselsil sorumluluk esasına göre tahsil talep etmediğini ve pay oranına göre zararın giderilmesini istediğini belirtmedikçe (dava dilekçesinden müteselsil talep isteği anlaşılıyorsa) talebin teselsüle dayandığı kabul edilmesi gerektiği mahkememizce değerlendirilmiştir.
Nitekim davacı vekili tarafından bu yöndeki talep mahkememize ibraz edilen talep artırım dilekçesinde ayrıca ve açık bir şekilde belirtilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay ayrıca değerlendirildiğinde; davacının yolcu konumunda bulunduğu ve kazanın oluşumunda kusursuz olduğu davacı tarafın dava dilekçesindeki ve özellikle talep artırım dilekçesindeki anlatımlarından davacının kusursuz olduğu, kusurun tamamının kazaya karışanlarda bulunanlara ait olduğunun iddia edildiği anlaşılmakta olduğundan eş söyleyişle dava dilekçesinde ve talep arıtırm dilekçesinde olayda davacının kusurunun bulunmadığı açıkça vurgulamış bulunduğundan üstelik davalı tarafa da belli bir oranda kusur atfetmek suretiyle iddiasını da sınırlamamış ve sonuçta da zararın tümünü talep ettiğinden artık burada teselsül talebinin sadece kazaya karışan aracın sürücü-işleten ve———— ilişkin bulunduğundan bahsedilemeyeceği kabul edilerek, davalının zararın tümünden davacıya karşı dava dışı kişiler ile birlikte sorumlu olduğu ve davada teselsül kuralına dayanıldığı gözetilerek aktuer bilirkişi tarafından davalının kusuruna göre yaptığı sonuç tazminata değil, davacının kazada gerçekleşen zararın istek doğrultusunda tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiği anlaşılarak aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜ ile
1—— daimi işgöremezlik tazminatının ——- tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE,
2-Davacı taraf vekil ile temsil olunduğundan 2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 8.003,07 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile Davacıya VERİLMESİNE,
3-Karar tarihi itibari ile davalıdan tahsili gereken 3.784,93 TL karar ve ilam harcının davacı tarafından ödenen peşin nispi harç tutarı 184,79 TL harçtan mahsubu ile 3.600,14 TL bakiye karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile davacıya ÖDENMESİNE
4-Davacı tarafından davanın devamında sarf edilen 2.853,00 TL yargılama gideri ve 184,79 TL peşin nispi harç tutarı olmak üzere toplam 3.037,79 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
4-Taraflarca yatırılan ve kararın kesinleşmesi itibari ile sarf edilmediği anlaşılan bakiye gider avansının yatıran tarafa İADESİNE,
Dair, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde ——— Adliye Mahkemesi’nin ilgili Hukuk Dairesine istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/07/2020