Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2023/164 E. 2023/750 K. 05.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2023/164
KARAR NO : 2023/750

DAVA : Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 03/03/2023
KARAR TARİHİ : 05/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Özel Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde
Müvekkili ile davalı sigorta şirketi arasında 25/02/2019 tanzim, 25/02/2019 başlangıç ve 25/02/2020 bitiş tarihli, —- numaralı İş Yeri Paket YAngın Sigorta Poliçesi düzenlendiği, davalı tarafça müvekkilinin sahibi olduğu hukuk bürosu poliçe başlangıç ve bitiş tarihleri arasında gerçekleşebilecek risklere karşı teminat altına alındığını, ilgili poliçe kapsamında teminat altına alanın hukuk bürosunun sahibinin müvekkili olduğunu, olay günü 14/06/2019 tarihinde müvekkili 06.05 sırasında odasındaki çelik kasanın kesilmiş olduğunu ve kasa içerisindeki 475.000,00 TL nakit para, müvekkillerine ait eski tarihli çek-senet, iki adet dizüstü bilgisayar, bir adet masaüstü bilgisayarının çalındığını tespit ettiğini, emniyet müdürlüğüne şikayette bulunduğu, polis ekiplerince olay konusu hırsızlıkla ilgili tutanağın tutulduğunu, meydana gelen zararların kayıt altına alındığını, davalı sigorta kuruluşuna gerekli bildirimlerin yapıldığını, hasar dosyasının oluşturulduğunu, 30/12/2019 tarihinde sigorta tahkim komisyonuna da başvurulduğunu, müvekkilinin zararının tazmini talebinde bulunulduğunu, yapılan yargılıma sonucunda uyuşmazlık hakem heyeti tarafından verilen 22/02/2020 tarih ve —– sayılı kararı ile uyuşmazlık konusu olayda maddi gerçeğin ancak adli tahkikat ve muhakeme sonucu ortaya çıkartılabilecek nitelikte olduğu, dosyanın mevcudunun uyuşmazlık konusunda kesin bir sonuca ulaşmak için yeterli olmadığı ve 5684 sayılı kanunun 30/15 md hükmü gereği hakemlikçe dosya mevcudu üzerinden karara bağlanmasının mümkün olmadığı dikkate alınarak uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmediği, genel mahkemelerde dava açılmasının gerektiği kararı alındığını, müvekkilinin uğramış olduğu zarar belgeleriyle birlikte sunulduğu, ilgili taraflar arasında akdedilen poliçe ve ilgili kanun maddeleri uyarınca sigorta şirketi tarafından müvekkilinin uğramış olduğu özleşme kapsamındaki zararın tazmin edilmesinin gerektiğini, açıklanan nedenlerden dolayı, davanın kabulüne, hırsızlığa bağlı oluşan hasar bedelinin tespitine dek belirsiz alacak davası olarak şimdilik toplam 50.000,00 TL tazminat alacağının olay tarihinden itibaren işleyecek olan avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketince müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu uyuşmazlık bakımından sigorta tahkim komisyonunca kesin olarak red kararı verildiğinden kesin hüküm nedeniyle davanın usulden reddinin gerektiğini, dava konusu somut olayda hasar 14/06/2019 tarihinde meydana geldiği, iş bu dava ise 2 yıllık zamanaşımı dolduktan sonra 03/03/2023 tarihinde açıldığını, dava kanunda öngörülen zamanaşımı süresi içerisinde ikame edilmediği, işbu sebeple zamanaşamı nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının davayı belirsiz alacak davası olarak ileri sürmede hukuki yararın bulunmadığını, hukuki yarar yoksunluğunun davacının sonradan tamamlayacağı bir dava şartı olmadığından davanın açıldığı tarihte mevcut olmasının gerektiğini, işbu sebeple davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, hırsızlık teminatının işlerlik kazanabilmesi için riziko mahallinde hırsızlık önlemlerinden kepenk sistemi, alarm sistemi, bekçi ve güvenlik sistemi önlemlerinden en az birinin alınmış olması ve çevre duvarı ile dış aydınlatma olması gerektiğini, davacı yanca poliçede belirtilen şartların hiçbiri sağlanmadığından dava konusu talepler teminatın dışında olduğunu, davacı yanca kasa giriş çıkışlarını gösteren bir defter tutulmadığı tespit edildiğinden kasa muhteviyatı klozu uyarınca da dava konusu taleplerin teminat dışında olduğunu, açıklanan nedenlerden dolayı davanın reddine karar verilerek yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmşütür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, hukuki niteliği itibariyle, tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise, davacıya ait iş yerinde meydana gelen hırsızlık olayı nedeni ile işyeri paket sigortası kapsamında davacının zararının tazmini talebinin yerinde olup olmadığı hususunda uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.
Davalı taraf süresinde sunduğu cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur.
Sigorta poliçesinin düzenlenme tarihi ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK nun 1420. maddesinde zamanaşımı düzenlenmiştir. Düzenlemede “Sigorta sözleşmesinden doğan bütün istemler, alacağın muaccel olduğu tarihten başlayarak iki yıl ve 1482’nci madde hükmü saklı kalmak üzere, sigorta tazminatına ve sigorta bedeline ilişkin istemler her halde rizikonun gerçekleştiği tarihten altı ay geçmekle zamanaşımına uğrar. Diğer kanunlardaki hükümler saklıdır “ ifadelerine yer verilmiştir. Bu alacağın muacceliyet tarihi ise, TTK nun 1427/1. madde hükmü yollaması İle 1446. maddesi hükmü uyarınca yapılacak ihbar borcunun doğduğu tarihten itibaren olacaktır. 1446. maddede, sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildireceği, 1427/2. fıkrada ise, sigorta tazminatı ve bedelinin, rizikonun gerçekleşmesine müteakip ve riziko İle ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmalar bitince ve herhalde 1446 ‘ncı maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olacağı belirtilmiştir.
Değerlendirilmesi gereken hususlardan birisi, hırsızlık olayı ile ilgili ceza davası açıldığı ve bu durumda 6098 sayılı TBK nun 72. maddesi gereğince uzamış ceza zamanaşımı uygulanması gerekip gerekmediğine ilişkindir. Davacı, davalı sigorta şirketine karşı davasını haksız fiil hükümlerine göre değil, sigorta sözleşmesi hükümlerine göre ileri sürmüştür. Uzamış ceza zamanaşımı hükümlerinin iş bu davada sigorta şirketine karşı uygulanması mümkün değildir. Yukarıda ifade edildiği üzere, sigorta ilişkisinden doğan her türlü talep hakkı iki yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Zamanaşımı süresini değiştiren sözleşme hükümleri geçersizdir. Zamanaşımın başlangıç tarihi alacağın muaccel olduğu tarihtir. TTK 1420/2’de, diğer kanunlardaki hükümler saklı tutularak, zamanaşımı süresi İle ilgili olarak başka kanunlarda farklı bir düzenleme yapılabileceği öngörülmüştür. Nitekim, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 109. maddesinde TTK 1420 ‘den daha değişik bir düzenleme mevcuttur. Ancak söz konusu düzenleme somut uyuşmazlığa ilişkin değildir. (—- Bölge Adliye Mahkemes —–. Hukuk Dairesi —-.) (Yargıtay HGK —–)
Davacının talebinin mal sigortalarının bir türü olan işyeri sigorta poliçesine dayalı ve 2 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, 14.06.2019 tarihinde hırsızlık olayının gerçekleştiği, davacı tarafından davalı sigorta şirketine başvuruda bulunduğu, davalı sigorta şirketi tarafından davacının talebinin reddedildiği, davacı tarafından 30.12.2019 tarihinde Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvurduğu, —– sayılı kararı ile esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği, itiraz üzerine 13.05.2020 tarihinde—– sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, zamanaşımının sigorta tahkim komisyonuna başvuru ile kesildiği, itiraz hakem heyeti kararının verildiği 13.05.2020 tarihinde yeniden zamanaşımı süresinin başladığı, 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra arabuluculuk yoluna başvurulduğu ve zamanaşımı süresi dolduktan sonra eldeki davanın açıldığı anlaşılmıştır. Yukarıda bahsedildiği üzere uzamış ceza zamanaşımı süresinin somut olayda da uygulanamayacağı anlaşıldığından davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın zamanaşımı nedeniyle REDDİNE,
2-Alınması gerekli olan 269,85 TL maktu harcın davacı tarafından peşin olarak yatırılan 853,88 TL’nin mahsubu ile kalan 584,03 TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri sarfedilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Taraflarca yatırılmış gider avansından artan miktarın hüküm kesinleştiğinde ve talep halinde yatırana iadesine,
6-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 3.120,00 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,Dair, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 hafta süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.