Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/930 E. 2023/478 K. 09.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/930
KARAR NO: 2023/478

DAVA : İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/11/2022
KARAR TARİHİ : 09/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili ile davalı arasında eser sözleşmesinden kaynaklanan ticari ilişki neticesinde davacı lehine cari alacak doğduğunu, ancak davalının borcunu eksik ödediğini, bunun üzerine —–İcra Müdürlüğü’nün —–Esas sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, ödeme emrini tebliğ alan davalının borca itirazı nedeniyle takibin durduğunu, davalının kalan bakiyenin icra takibinde yazan kadar değil 13.559 TL olduğunu iddia ettiğini, ancak davalının 17.094-TL eksik ödeme yaptığını, açıklanan nedenlerle davalı borçlunun haksız itirazının iptali ile takibin devamına, % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dosyaya sunulan icra takibine itiraz karşı taraf tebliğ edilmemiş olsa da karşı tarafın itirazın içeriğine vakıf olarak yaptığı arabuluculuk başvurusundan itibaren 1 yıl geçtiğini, hak düşürücü sürenin dolduğunu, davanın usulden reddi gerektiğini, davacının ayıplı ifası nedeniyle taraflar arasındaki ticari ilişkinin sona erdiğini, ürünlerin ayıplı olduğunu, müvekkilinin herhangi bir borcu bulunmadığını, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın öncelikle usulden reddine, mahkeme farklı görüşte olur ise davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafın üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsiline yönelik başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin bulunmaktadır. Görev dava şartı olup, Mahkemece her aşamada re’sen nazara alınması gerektiğinden, öncelikle Mahkememizin görevli olup olmadığını tartışmak gerekmiştir.Bilindiği gibi, bir davanın Ticaret Mahkemelerinde görülebilmesi için açılan davanın mutlak veya nisbi ticari davalardan olması gerekmektedir. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nun 4. Maddesi uyarınca TTK’da düzenlenmiş olan bütün hususlardan doğan davalar ile TTK’nun 4. Maddesinde belirtilen özel kanunlardaki davalardır. Nisbi ticari davalar ise, her iki tarafın tacir olduğu ve dava konusu uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili olduğu davalardır. Öte yandan 6335 sayılı Kanunun 2. Maddesi ile 6102 Sayılı TTK.’nın 5. maddesinin 3 ve 4 nolu fıkraları değiştirilerek Ticaret Mahkemeleri ile Asliye Hukuk Mahkemeleri arasındaki iş bölümü ilişkisi görev ilişkisine dönüştürülmüştür ve görev hususu HMK’nun 114/c maddesi uyarınca dava şartlarından olup yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınır. Eldeki dava, eser sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsiline yönelik başlatılan ilamsız icra takibine yapılan itirazın İİK 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkin bulunmaktadır. Bu nedenle işbu dava, mutlak ticari dava değildir. Bu durumda işbu dava bakımından nisbi ticari dava koşullarının araştırılıp değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mutlak ticari davalar; kanunda sınırlı sayıda sayılmış olup, nispi ticari davalar ise, her iki tarafın tacir olması ve uyuşmazlığın ticari işletmelerine ilişkin olması şartına bağlı tutulmuştur. İşyeri olan her şahsın aynı zamanda tacir olduğu söylenemez. Tarafların, tacir olup olmadığının araştırılarak görev hususununu değerlendirmek gereklidir.Davalının bir anonim şirket olması nedeniyle tacir olduğu sabittir. Burada araştırılması gereken husus davacı gerçek kişinin tacir olup olmadığıdır.—- Bölge Adliye Mahkemesi —-Hukuk Dairesi, 22/12/2022 tarih ve —– Esas —— Karar sayılı kararında şu hususlara yer vermiştir:
“…
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkarlar Meslek Kuruluşları Kanununun 3’üncü maddesinde, Esnaf ve sanatkar, ister gezici ister sabit bir mekanda bulunsun, Esnaf ve Sanatkar ile Tacir ve Sanayiciyi Belirleme Koordinasyon Kurulunca belirlenen esnaf ve sanatkar meslek kollarına dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya sanayici niteliğini kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabı esasına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunan meslek ve sanat sahibi kimseler olarak ifade edilmiştir. Ayrıca TTK’nın 1463. Maddesinde de önce 17. Maddeye gönderme yapılarak , Bakanlar Kurulunun bu konuda kararname çıkarması halinde onlarda gösterilen miktardar aşağıya gayrisafi geliri bulunan sanat ve ticaret erbabından başka hiç kimse kanunun 17. Maddesinde tarif edilen esnaftan sayılamaz denmek suretiyle tacir veya esnafın hangi kriterlere göre saptanacağı açık bir biçimde gösterilmiştir.
19.02.1986 tarih ve —- sayılı —– yayımlanan 25.01.1986 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile TTK’nın 1463. maddesine göre esnaf ve küçük sanatkar ile tacir ve sanayicinin ayrımına dair esaslar tespit edilmiştir. Buna göre; 1- Koordinasyon kurulunca tespit ve yayınlanacak esnaf ve küçük sanatkar kollarına dahil olup da gelir vergisinden muaf olanlar ile kazançları götürü usûlde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre, defter tutanlardan iktisadi faaliyetleri nakdi sermayesinden ziyade, bedeni çalışmalarına dayanan ve kazançları ancak geçimlerini sağlamaya yetecek derecede az olan ve Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinin birinci fıkrasının 1 ve 3 nolu bentlerinde yer alan limitlerin yarısını, iki numaralı bendinde yazılı nakdi limitin tamamını aşmayanların esnaf ve küçük sanatkar, 2- Vergi Usûl Kanununa istinaden birinci sınıf tacir sayılan ve bilanço esasına göre defter tutanlar ile işletme hesabına göre defter tutan ve birinci madde de belirtilenlerin dışında kalanların tacir ve sanayici sayılmaları kararlaştırılmıştır.
Vergi Usûl Kanununun 177. maddesinde “Birinci Sınıf Tüccarlar” sayılmış olup bu maddedeki birinci sınıf tacirlerle ilgili şartları taşımayanlar ise ikinci sınıf tacir sayılırlar. İkinci sınıf tacirler ise ticari işletme hesabına göre defter tutarlar.Bir hukukî işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için kanunun amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlar ile bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukukî işlemin veya fiilin olması gerekir.
…”
—– Ticaret Odası’nın internet sitesinden yapılan sorgulamada davacının tacir kaydına rastlanılmamıştır.İlgili vergi dairesine müzekkere yazılarak tarafların BA-BS formları ile davacı gerçek kişinin tacir kaydının bulunup bulunmadığının, hangi faaliyet konusunda çalıştığı, işletme hesabına göre mi, bilanço usulüne göre mi defter tuttuğunun, yıllık vergiye esas gelirinin ve kaçıncı sınıf tacir olduğu hususunda bilgi verilmesi istenmiştir.—–Vergi Dairesi tarafından, davalıya ilişkin BA formları gönderilmiştir.
—– Vergi Dairesi tarafından verilen cevapta —– vergi kimlik numaralı 25/12/2020 diğer terk mükellefi —– bilgisayar kayıtları tetkikinde; ödevlinin işletme hesabına göre defter tuttuğu, Ba-Bs formu beyan zorunluluğu bulunmadığı, Herhangi Bir Malzemeden Yapılan Kapı Ve Pencere Kasaları, Kapılar (Zırhlı Kapılar Dahil, Otomatik Ve Döner Kapılar Hariç), Pencereler, Kepenkler, Panjurlar, Garaj Kapıları Ve Benzerlerinin Montajı faaliyetinden dolayı ticari faaliyetinin bulunduğu, 25/12/2020 tarihli diğer terk mükellefi olduğu ve 2020 yılına ait gelir vergisi beyanında yıllık gayrisafi satış tutarı ve gelir vergisine esas matrah tutarı bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddiaları, savunmaları ve toplanan deliller birlikte değerlendirildiğinde; davanın, davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptaline ilişkin olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın 6102 Sayılı TTK’nın kapsamı dışında kaldığı ve nisbi ticari dava niteliğinin olmadığı anlaşılmıştır. İncelenen Vergi Dairesi cevabı ve vergi beyannamelerinden ise, davalının 25/12/2020 tarihli diğer terk mükellefi olduğu, söz konusu yıllarda gelirinin çok düşük olduğu ve/veya zarar ettiği görülmüştür. Bu bakımdan da davalının incelenen kazanç miktarlarının VUK 177. maddesinin altında olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle davacının, esnaf olduğu kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla, dava konusu uyuşmazlığın nisbi ticari dava niteliğinde de olmadığı ve mahkememizin görev alanına girmemesi nedeniyle, davaya bakmakla görevli mahkeme, genel görevli Asliye Hukuk Mahkemesi olduğundan ve HMK. m. 114/1-c gereği, mahkemenin görevli olması dava şartlarından olup, dava şartlarının davanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğinden, davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu davada mahkememizin görevsizliği nedeniyle, HMK. m. 114/1-c ve 115/2 uyarınca davanın usulden reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Her ne kadar davalı vekili tarafından işbu davanın hak düşürücü süreden sonra açıldığı ileri sürülmüşse de mahkemenin görevli olması hususunun öncelikle incelenmesi gerektiği, Mahkememizce görevsizlik kararı verildiğinden davalının itirazının görevli Mahkemece değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle HMK 114/1-c ve 115/2 uyarınca davanın usulden reddine, görevli Mahkemenin —– NÖBETÇİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ OLDUĞUNUN TESPİTİNE,
2-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli——Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331/2. maddesi gereği harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda, mahkemece talep üzerine dosya üzerinden durumun tespiti ile yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinin hüküm altına alınmasına,Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.