Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/726 E. 2023/415 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/726
KARAR NO : 2023/415

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/09/2022
KARAR TARİHİ : 25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 01/03/2020 tarihinde— plakalı araç ile müvekkiline ait olan —- plakalı araç arasında trafik kazası meydana geldiği, kazada—– plakalı araç sürücüsü kusurlu bulunduğunu, müvekkilinin davalı borçlu sigorta şirketine belirli belgeleri sunarak kalan miktarın ödemesi hususunu talep ettiği, ancak 8 iş günü geçmesine rağmen tazminatı ödemediğini, alacağın zamanında tahsil edilmemesinden ve faizi aşan zararın ortaya çıkmış olması sebebiyle aşkın zarar talebine ilişkin huzurdaki davayı açma zarureti doğduğunu, sigortalısının kusurlu bulunduğu, müvekkilinin ise yolcu olduğu sebebiyle kusurunun bulunmadığı dikkate alındığında müvekkilini zarara uğratmak maksadıyla herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkili borcu tahsil etmek amacıyla borçluyu temerrüde düşürmüş ancak 01/12/2021 tarihinde icra kanalı ile tahsil edebildiğini, müvekkilinin davalıdan talep ettiği hasar bedelinin temerrüde düşürdüğü tarihteki alım gücü ile tahsil edeceği tarihteki alım gücü de aynı olmadığını, ve müvekkilinin zarara uğradığını, açıklanan nedenlerden dolayı, öncelikle dosyanın bilirkişiye verilmesine karar verilmesini, sonrasında müvekkilinin alacağını zamanında tahsil edememesinden kaynaklı belirsiz olan munzam zararının şimdilik 500,00 TL sinin davalıdan avans faizi ile tahsiline, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Söz konusu hasar sonucu davacının aracında meydana gelen değer kaybı bedelinin tazmini talepli müvekkili şirkete ihbar yapıldığı ve söz konusu ihbar üzerine müvekkili şirket nezdinde dosya açıldığı, davadan önce davacının değer kaybı zararı—– nolu hasar dosyası kapsamında —-nolu tahkim başvurusunda verilen kesin hükme istinaden müvekkili sigorta şirketi tarafından karşılandığını, poliçeden kaynaklı başkaca sorumluluğu bulunmadığını, munzam zarara ilişkin olarak, davacı tarafın munzam zarar talebi soyut iddialara dayanmakta olduğu, başvuranın aşkın zarara uğradığını ispat edilmediğinden talebin reddinin gerektiğini, şirket nezdinde araştırılması sonucunda 01/12/2021 tarihinde 8.000,00 TL değer kaybının davacıya ödendiğini, davacının iddiasının aksine müvekkili şirkete başvuru tarihi 18/03/2020 tarihi değil, 05/11/2021 tarihi olduğunu, davacı vekilinin soyut ve ispata dayanmayan munzam zararı talebinin reddinin gerektiğini, meydana gelen hasar sebebiyle oluşan zararın enflasyon ve kur farkı ile arttığı belirtilmiş ise de araç bedelleri de enflasyon ve kur farkından daha büyük bir hızla artış gösterdiğini, zarar miktarı sabit kalmakla birlikte hasar araçların değeri de aynı oranda artmakta olduğundan ödenecek tazminattan daha fazla bir zarara uğramayacağının tespit edilebileceği, aksi durum ise sebepsiz zenginleşmeye yol açacağını, izah edilen hususlar doğrultusunda; davacı tarafa yapılan değer kaybı ödemesi ile sorumluluğunun yerine getirildiğinden dolayı munzam zarar oluşmasının önüne geçildiğini, açıklanan nedenlerden dolayı yargıtay kararlarına aykırı taleplerinin reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle tazminat davasıdır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise; davacıya ait aracın hasarlanmasından dolayı tazminatın geç ödenmesinden dolayı davacının munzam zararının oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise davalının bundan sorum olup olmayacağı ve zararın miktarı hususlarında uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.Dava konusu kazaya karışan araçların trafik kayıtları, kaza tespit tutanağı, kazaya ilişkin sigorta hasar dosyası, sigorta poliçesi, tarafların bildirmiş olduğu deliller, Sigorta Tahkim Komisyonu dosyasının bir sureti dosya içerisine alınmıştır.Uyuşmazlık, davacının temerrüt faizi ile karşılanamayan zararının bulunup bulunmadığı ve munzam zararın koşullarının oluşup oluşmadığı, davalı bankanın varsa zarardan sorumlu olup olmadığı noktasındadır.Munzam (aşkın) zarar 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 122/1. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, alacaklı, temerrüt faizini aşan bir zarara uğramış olursa, borçlu kendisinin hiçbir kusuru bulunmadığını ispat etmedikçe, bu zararı da gidermekle yükümlüdür. Dava konusu edilen zararın yasal dayanağını oluşturan Türk Borçlar Kanunu’nun 122. maddesi hükmüne göre, borcun ödenmemesi veya geç ödenmesi nedeniyle alacaklı geçmiş günler için öngörülen faizle karşılanamayacak bir zarara uğramış ise, borçlu, geç ödemeden dolayı kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlamadıkça bu zararı da karşılamak zorundadır. Yasa bu hüküm ile alacaklıya temerrüt faizini aşan zararını borçludan isteme olanağı tanımıştır. Ancak bunun için uğranılan zararın varlığı ve miktarının alacaklı tarafından kanıtlanması gerekir. Zarar kanıtlandığı takdirde borçlu, ödemenin geç yapılmasında kendisinin hiçbir kusurunun bulunmadığını kanıtlaması halinde bu zararı ödeme yükümlülüğünden kurtulabilir. O halde, munzam zararın ödenmesi söz konusu olduğunda kusur, bir unsur olarak yer almaktadır. Kısacası, munzam zarar davasında davacı, zararın varlığını ve miktarını; davalı ise, borcun geç ödenmesinde kusurunun olmadığını kanıtlayacaktır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 19.06.1996 gün ve —- karar sayılı kararında da değinildiği üzere; bu konuda kanıtlanması gereken, belli paranın gününde ödenmemesinden doğan zarardır. Alacaklı, borcun kendisine geç ödenmesi yüzünden uğradığı zararın ne olduğunu ve miktarını kanıtlamak durumundadır. Doğaldır ki bu zarar paranın zamanında ödenmemesinden dolayı mahrum kalınan olası (muhtemel) kar ya da varsayılan (farzedilen) gelir değildir. Bu zarar davacının öz varlığından, ekonomik ve sosyal faaliyetlerinden, toplum içindeki statüsünden, başına gelen olaylardan kaynaklanan somut olgular nedeniyle uğramış olduğu zarardır. Hal böyle olunca davada istenen zararı doğuran somut olayın ve bu nedenle uğranılan zararın kanıtlanması gerektiği açıktır.
Munzam zararın tazmini için alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu somut olgulara dayanarak inanılır, kesin ve net bir biçimde kanıtlamak zorundadır. Genel ve soyut nitelikteki enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Davacının enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olguları değil, şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğünü kanıtlaması gerekir. Aksi halde soyut ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen, genel ekonomik gelişmeler TBK’nın 122. maddesinde sözü edilen munzam zararın tazminini gerektirmez (Yargıtay —– Hukuk Dairesi’nin 14.12.2015 Tarih, —– Sayılı kararı).
Bunun gibi, borçlunun borcunu ödemede temerrüde düşmesi durumunda, alacaklının başkaca bir hususu kanıtlamadan sadece ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumu TBK’nin 122. maddesindeki munzam zararın kanıtı olarak göstermesi ve ekonomik gelişmelerin getirdiği olumsuzluğun gerçek zarar olarak kabulü mümkün değildir. Zira, alacaklının somut olarak herhangi bir zarara uğradığını kanıtlamaksızın salt enflasyon (ya da onun yarattığı diğer olumsuzluklar) oranında bir zarara uğradığının varsayılması, 3095 sayılı Kanunla belirlenen faiz oranlarını mahkeme kararıyla enflasyon oranına çıkaracak niteliktedir. Bu ise mümkün değildir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun —–Karar sayılı ilamı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun —- Karar sayılı ilamı; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun ——Karar sayılı ilamı).).Bu halde TBK’nın 122. maddesinde karşılanması öngörülen faizi aşan-munzam zararın, Ülkede varlığı kabul edilen genel ekonomik olumsuzlukların (enflasyon oranı, yüksek ve değişken döviz kurları, mevduat faizleri vb. gibi) “malum ve meşhur” olgular olarak kabulü ile değil, bunlar dışında davacının durumuna özgü somut olaylarla kanıtlanması gerekir. Davacı ileri sürdüğü munzam zararını somut olgularla kanıtlamadıkça zarar miktarının saptanması gerçekçi olmayıp varsayımsal kalacaktır.Somut olayda davacı taraf, ıslah beyanı ile enflasyonun olumsuz etkisi sonucu paranın satın alma gücündeki düşüş nedeniyle munzam zararı oluştuğunu, aktifinin eridiğini belirterek zararın hesaplanmasını ileri sürmüş ise de, davacı tarafın iddiası bu haliyle, muhtemel kâr kaybına ve farz edilen gelire ilişkin olup, munzam zarar niteliğinde olmadığı gibi, soyut iddia olarak ileri sürülen bu hususlar somut ispat vasıtası olarak dikkate alınması da mümkün olmadığından (Yargıtay —– Hukuk Dairesi’nin 04/03/2020 tarih,—–Karar sayılı; 23/01/2018 tarih, —- Esas, —— Karar sayılı; 16/12/2014 tarih,—– Esas, —– Karar sayılı ilamları, —-Bam —- HD,—-, zararın ne şekilde oluştuğunu konusunda ispat külfeti üzerinde olan davacının munzam zararın varlığını somut deliler ile ispatlayamadığı, kendine özgü şekilde açık ve somut bir zararın varlığını ortaya koymadığı, ıslah dilekçesi ile de zararın somutlaştırılmadığı anlaşılmış olup davanın reddine karar verilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 179,90 TL harçtan peşin alınan 80,70 TL harcın mahsubu ile kalan 99,20 TL’nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-Artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde gider avansının ait olduğu tarafa iadesine,
7-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1.560,00 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı diğer tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.