Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/655 E. 2023/96 K. 09.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/655 Esas
KARAR NO : 2023/96
DAVA : İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 15/10/2021
KARAR TARİHİ : 09/02/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı —–%50 şer ortağı olup aynı zamanda müştereken yönetim kurulu üyeleri olduğunu, şirkete ilişkin ödenmeyen birikmiş vergi borçları vergi affından faydalanarak yapılandırıldığı, payları oranında ödeme yapmaları gerekirken davalı kamu borçlarını ödemekten imtina ettiği için müvekkilinin yapılandırmanın bozulmaması amacıyla takibe konu tutarın tamamını kendisinin ödediğini, müvekkili hissesi oranında ödemekle yükümlü olduğu kamu borçlarının kalan kısmını davalıya rücu ettiğinden ——-esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibi vaki itiraz nedeniyle durduğundan itirazın iptali ile takibin devamını, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Uyuşmazlık anonim şirket ortakları arasındaki, Ticaret Kanunu’ndan kaynaklanan ilişkiye dayandığını, Anonim Şirket ve kanuni temsilcilere ilişkin hükümler Türk Ticaret Kanunu ile düzenlendiğini, TTK m. 4/a gereğince işbu davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması, dava açılmadan önce ise arabuluculuğa başvurulmuş olması gerektiğini, mahkemenizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın kaynağı anonim şirketin vergi borcu olduğunu, borcu ödemiş olan davacının rücu edeceği tarafın da asıl mükellef, olan anonim şirketin kendisine yöneltmesi gerektiğini, davacı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan takibe konu olan tutarın, kanuna aykırı bir biçimde müvekkilinden tahsil edilmeye çalışılması karşısında takibe haklı olarak itiraz edildiğini, tüzel kişilerin ödemekle yükümlü olduğu vergiler bakımından sorumlulukların ne şekilde yerine getirileceği Vergi Usul Kanunu’nun 10. Maddesinde ele alındığını, aynı maddenin 4. Fıkrasında ise tüzel kişiye ait vergi borçlarını ödeyen temsilcinin rücu hakkının düzenlendiğini, davacının, asıl mükellefe rücu etmeksizin müvekkili aleyhine haksız bir icra takibi başlattığını, davacının, asıl mükellefe——- rücu ederek borcun tamamını talep etme hakkına sahip olacakken, bu aşamayı atlayarak yasaya ve Yargıtay içtihatlarına aykırı bit biçimde müvekkili aleyhine haksız bir takip başlatmayı tercih ettiğini belirterek görevsizlik itirazlarının kabulü ile davanın usulden reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise öncelikle husumet itirazlarının dikkate alınarak, davanın husumet yokluğundan reddine, haksız davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; TTK 365 md istisna hükümler saklı olmak kaydıyla anonim şirketin yönetim kurulu tarafından yönetilip temsil olunacağının belirtildiği, anonim şirketlerde ortaklar açısından taahhüt edilen sermaye payı ile sınırlandırılmış olan sorumluluk 6183 sayı kanunun mükerrer 35. Md uyarınca yönetim kurulu ve kanuni temsilciler açısından şirket borcunun tamamını kapsayacak şekilde müşterek müteselsil sorumluluk esasına göre belirlendiğini, müvekkili ile davalı,—— %50 şer ortağı olup aynı zamanda müştereken yönetim kurulu üyeleri olduğunu, bu nedenle müvekkilinin payı oranında yapılan ödemeyi davalıya rücu etmesi ticari bir dava olmadığından davalının göreve ilişkin itirazı haksız olup reddinin gerektiğini, davalının cevap dilekçesinde borçlu sıfatını haiz olmadığını, öncelikle asıl mükellef olan——- başvurulması gerektiğini beyan etmiş ise de davalı yanın bu itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu, davaya konu alacağın likit olduğunun kabulü ile doğrudan davalıya karşı takip yapılmasına usule aykırılık olmadığını, fesih ve tasfiyesi talep edilen aciz haldeki dava dışı şirkete karşı takip yoluna başvurmasında hiçbir hukuki yararın bulunmadığı, müvekkilinin alacağına ulaşmasının gecikeceği ve bu sebeple zarara uğrayacağı ayrıca bu durumun usul ekonomisine aykırı olacağını, açıklanan nedenlerden dolayı itirazın iptali ile takibin devamına, %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, ——- eas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmasına karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.Davalı vekili 2. Cevap dilekçesinde özetle; Cevap dilekçesindeki hususları tekrarla uyuşmazlık anonim şirket ortakları arasındaki, Ticaret Kanunu’ndan kaynaklanan ilişkiye dayandığını, Anonim Şirket ve kanuni temsilcilere ilişkin hükümler Türk Ticaret Kanunu ile düzenlendiğini, TTK m. 4/a gereğince işbu davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde açılması, dava açılmadan önce ise arabuluculuğa başvurulmuş olması gerektiğini, mahkemenizin görevsizliğine ve davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın kaynağı anonim şirketin vergi borcu olduğunu, borcu ödemiş olan davacının rücu edeceği tarafın da asıl mükellef, olan anonim şirketin kendisine yöneltmesi gerektiğini, davacı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan takibe konu olan tutarın, kanuna aykırı bir biçimde müvekkilinden tahsil edilmeye çalışılması karşısında takibe haklı olarak itiraz edildiğini, tüzel kişilerin ödemekle yükümlü olduğu vergiler bakımından sorumlulukların ne şekilde yerine getirileceği Vergi Usul Kanunu’nun 10. Maddesinde ele alındığını, aynı maddenin 4. Fıkrasında ise tüzel kişiye ait vergi borçlarını ödeyen temsilcinin rücu hakkının düzenlendiğini, davacının, asıl mükellefe rücu etmeksizin müvekkili aleyhine haksız bir icra takibi başlattığını, davacının, asıl mükellefe ——- rücu ederek borcun tamamını talep etme hakkına sahip olacakken, bu aşamayı atlayarak yasaya ve Yargıtay içtihatlarına aykırı bit biçimde müvekkili aleyhine haksız bir takip başlatmayı tercih ettiğini davacı tarafın dava dışı ——- aciz halde olduğu ve taraflarınca fesih ve tasfiye davası açıldığını, taraflarınca ——aleyhine ——Asliye Ticaret Mahkemesi nezdinde——-Numaralı dava ikame edilmiş olsa da davacı tarafın açıklamalarının bir çok açıdan eksik olduğunu, mahkemeyi yanıltma amacı taşıdığını, taraflarınca ikame edilen davanın, şirketin diğer ortağı ve huzurdaki davanın davacısı ——– tarafından şirketin daha fazla zarara uğratılmasının önüne geçilmesi amacıyla TTK m.530 ve 531. maddeleri tahtında açılmış olan “anonim şirketin haklı sebeple feshi” konulu dava olduğunu, davacın şirket esas sözleşmesine aykırı ve usulsüz davranışları ile şirketi bilinçli olarak zarara uğrattığını, şirket ortağı olan müvekkilini şirkete erişimini engellediğini, açılan davada ortaya çıkan veriler doğrultusunda, şirket faaliyetlerinin durmadığını, müvekkilinin izni ve bilgisi dışında, başka şirket bünyelerinde faaliyete devam edildiğini, ——-kaynakları kullanılarak üretilen ürünler için fatura kesilmediğini, satışların başka şirketler üzerinden yapılarak şirketin kazancının gizlenmeye çalışıldığını ve ——— zarar etmesinin sağlandığını, davacının şirketi sürüklediği ekonomik duruma ilişkin olarak müvekkili tarafından TTK 553. Maddeleri uyarınca sorumluluk davası açılmak üzere arabuluculuk başvurusunun da yapıldığını, şirketin zararları ve yoksun kaldığı kar kalemlerinin de şirkete ödenmesi talepli dava ikame edileceğini, davalar sonuçlanmadan şirketin ekonomik durumunun net olarak bilinemeyeceğini, şirket tasfiye edilse dahi şirketin borca batık olup olmayacağı bir kesinlik taşımadığından——Asliye ——– Numaralı dosyasının şirketin aciz halde olduğuna yönelik karine oluşturmayacağın da açık olduğunu belirterek görevsizlik itirazlarının kabulü ile davanın usulden reddine, Mahkeme aksi kanaatte ise öncelikle husumet itirazlarının dikkate alınarak, davanın husumet yokluğundan reddine, haksız davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına, karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, anonim şirketin vergi borcunu ödeyen ortağın payına düşen kısmı aşan miktarın diğer ortaktan payı oranında tahsili istemine ilişkindir.Tüzel kişi mükelleflerin kamu alacaklarından kaynaklanan yükümlülüklerinin yerine getirilmesinden, kanuni temsilcileri sorumlu tutulmuştur. Ancak vergi borcunun temsilciden istenebilmesi için öncelikle temsil edilen tüzel kişiden talep edilmesi ve bu tüzel kişinin ödeme kabiliyetinin olmadığını gösteren “aciz vesikasının” düzenlenmiş olması gereklidir (6183 SK.m.75). Kanuni temsilcilerin kim olduğu konusu ise tüzel kişinin türüne göre değişmektedir. Anonim şirketler ve kooperatiflerde kanuni temsilciler yönetim kurulu başkan ve üyeleri iken limited şirketlerde şirketin müdürü, kolektif şirketlerde ise ortakların her birisidir.Limited şirketlerde kanuni temsilciler şirket müdürleri ise de getirilen bir düzenleme ile kanuni temsilciye ilaveten ortaklar da kamu borcundan sorumlu tutulmuştur. Buna göre limited şirketin malvarlığından tahsil edilemeyen kamu alacakları ortaklardan, ortaklık payı oranında istenebilecektir (6183 SK. m.35).Tüm bu hallerde temsilcilerin, sadece ortak oldukları veya görevde bulundukları dönemde tahakkuk eden kamu alacaklarından sorumlu olacakları, diğer bir deyişle limited ve kolektif şirketlerde ortaklıktan, anonim şirketlerde ve kooperatiflerde ise yöneticilikten usulünce ayrıldıkları tarihten sonraki kamu alacağından sorumlu olmayacakları tabiidir.Temsilcinin bu şekilde ödediği vergi için asıl mükellefe rücu etme hakkı bulunmaktadır (213 sayılı VUK. M.10). Dolayısıyla yukarıda belirtilen tüzel kişi temsilcileri, ödedikleri kamu alacağının “tamamını” öncelikle asıl mükelleften rücuen talep edebilirler.Bu aşamada anonim şirketlerde kamu borcunu ödeyen ortağın, ödediği kamu alacağını, asıl mükellef olan temsil edilenden değil de şirketin diğer ortağından talep etmesinin mümkün olup olmadığı, mümkün ise rücu oranının ne olacağı konusu incelenmelidir. Borcu ödeyen ortağın asıl mükellef dışındaki diğer sorumlulardan talepte bulunabilmesi için öncelikle bu kamu alacağının asıl yükümlüden tahsilinin mümkün olmaması gereklidir. Zira asıl yükümlüsünden tahsili mümkün olduğu halde bu alacağı kamu idaresine ödeyen ortağın, asıl yükümlü dışındaki diğer sorumlulardan rücuen talepte bulunmaları mümkün değildir.
Yapılan bu açıklamalar doğrultusunda somut olayda, davacı tarafından ortağı olduğu ——vergi borcunu ödediği, davalı diğer ortağa payı oranında rücuya ilişkin icra takibi başlattığı, davalının takibe süresinde itiraz ettiği, takibin durduğu, eldeki davanın itirazın iptali davası olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda yapılan açıklamalarda da belirtildiği üzere, davacının yapmış olduğu vergi ödemesini ilk önce adına ödeme yapmış olduğu şirketten talep etmesi gerekir. Yapılan ödemenin şirketten tahsil edilmesi imkansız ise bu durumda şirket ortaklarının sorumluluğu gündeme gelecektir. Davacı tarafından şirkete hiç müracaat edilmediği, şirketten tahsil edilemediğine dair aciz vesikası sunulmadığı anlaşılmış, şirket hakkında fesih davasının devam ediyor olması tek başına şirketin ödemede aciz halinde olduğunu göstermeyeceğinden fesih davasının sonucunun beklenilmesi talebi değerlendirmeye alınmadan davanın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Davalının kötüniyet tazminat talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 179,90 TL harcın peşin alınan 140,70 TL harçtan mahsubu ile bakiye 39,20 TL ‘nin davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Tarafların artan gider avansı olması halinde, talep halinde iadesine,
7-Davalı kendilerini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince belirlenen 9.200,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde yatıran tarafa iadesine ,
9-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca —–tarafından karşılanan 1.320,00 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir olarak kaydedilmesine,Dair, miktar itibariyle KESİN olmak üzere taraf vekillerinin yüzlerine karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.