Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2022/510 Esas
KARAR NO : 2023/353
DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/02/2013
KARAR TARİHİ : 10/05/2023
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı adına, ilk işvereni—- tarafından, davalılardan —- (sigorta şirketi) ile akdedilen 01/10/2003 başlangıç tarihli — nolu —– sertifika nolu—–sigorta Poliçesi sözleşmesi ve buna ek 13/10/2003 tarihli ek sözleşme imzalandığını, davacı müvekkilinin bu poliçe kapsamında sözleşmenin başlangıcından 2006 yılına kadar davalı —–, 2006 yılından itibaren davalı —– ait—– Fabrikasında, 29/08/2008 tarihinde ise sözleşmenin devri sureti ile —-. üretim müdürü olarak çalıştığını, bu 3 şirkette çalıştığı süreler boyunca hem kendisi, hemde işverenlerince ödemelere aynen devam edildiğini, son şirketteki sözleşmesi 18/05/2010 tarihinde haksız olarak fesh edildikten sonra dahi 01/06/2010 tarihindeki poliçenin işveren tarafından ödenmesine devam edildiği ve ödendiğini, müvekkilinin son işyerinde —–. Noterlik 18/05/2010 tarih —–. sayılı ihtarnamesi ile sözleşmenin feshi sonrası —- İş Mahkemesi —– sayılı kararı ile iptal edilip işe iadesine karar verildiğini, kararın Yargıtayca onanarak kesinleştiğini, ancak işe iade talebinin kabul edilmediğini, bunun sonucu hesaplanan yasal tazminatlar, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak koşuluyla davacı müvekkiline ödendiğini, sigorta poliçesinin başlangıç tarihinin 01/10/2003 tanzim ve imza tarihinin 13/10/2003 olup; iş akdinin haksız feshi nedeni ile müvekkilinin davalı işverenin —– başvurarak sözleşmenin sona erdirilmesini istediği tarihin ise 13/10/2010 olup; poliçenin tanzim tarihinden itibaren 7 yılın tamamlanmasından sonra olduğunu, yani tam olarak 8. yılın ilk gününde sözleşmeden dönme hakkının sona ermesinden sonra talepte bulunduğunu, sözleşmenin 4.3 maddesine göre 7. yılın dolmasının önemi açığa çıktığını, zira sigorta himayesi başladıktan sonra sigorta ettiren bünyesinde en az 7 yıllık süreyi doldurarak kendi isteği ile ayrılması halinde, sigorta ettiren hissesi tam olarak sigortalıya ödenir denildiğini, müvekkilinin buna dayanarak davalı sigorta şirketine müracaat etmesine rağmen kendi maaşından kesilerek yatırılmış olan birikiminin 11 gün sonra ödendiğini, ancak davalı işveren tarafından en son 01/06/2012 tarihli işveren primi yatırmış olduğu dikkate alındığında işe iade kararını kabul etmeyen işverenin geçmişe yönelik 4 aylık primleri ile ihbar öneli 8 hafta kadar daha devam etmiş olduğunun kabul edilmesi gerektiğinin bu süreler eklendiğinde 7 yıllık çalışma süresinin tamamlanmış olacağını belirterek müvekkilinin 14/10/2010 tarihinde ödenen poliçeden kaynaklanan birikim değerinin USD cinsi ile ödendiği tarih itibarı ile karşılığının tespitine,fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere müvekkilinin işe iade kararının kesinleşmiş olması nedeniyle iştira bedelinin işverenlere ödenmesi yapılmayacak olması çerçevesinde 4 ay ve 8 hafta süreyle işverenin prim ödeme borcundan sorumlu olacağı ve bu sürelere eklendiğinde sözleşmeye göre —- Grup——nolu poliçeden dolayı müvekkilinin birikim değerinin USD ve TL cinsinden değerinin tespitine, USD cinsinden tahsilini talep etme hakkı ile fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak ve belirlenmiş olduğundan tamamlanmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’sinin, ticari reeskont faizi uygulanmak suretiyle davalılardan müteselsilen davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılardan —–vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının sigorta ettiren bünyesindeki fiili hizmetinin 17/10/2003 tarihinde sigorta himayesinde başladığını ve iş sözleşmesinin 18/05/2010 tarihinde sona erdiğini, yerleşik Yargıtay içtihatına göre davacı gibi işe iade davası sonucu başlatılmayan işçinin hizmet sürecine farazi olarak eklenecek sürenin 4 aylık boşta gezen süreyle sınırlı olduğunu, bu durumda iş akdinin sona erdiği 18/05/2010 tarihine 4 ay eklenmesi sonucu ulaşılan tarihin 18/09/2010 olup; 7 yıllık sürenin 17/10/2010 tarihinde dolacağı dikkate alındığında sürenin dolmadığının görüleceğini, bu itibarla davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalılardan —— vekili cevap dilekçesinde davacının, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan haklarının sigorta şirketi tarafından ayraştırılarak kendisine ödendiğini, dolayısı ile ileri sürmüş olduğu iddiaların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu iddiaların muhatabının sigorta şirketi olduğunu, müvekkili şirkette çalıştığı dönemdeki tüm yükümlülüklerini müvekkilinin yerine getirdiğini, bu nedenle müvekkili yönünden davanın husumet yönünden reddini, kaldı ki sigorta himayesinde işe başlangıç tarihine göre iş akdinin sigorta ettiren bünyesinde geçmesi gereken 7 yıllık sürenin iş akdinin fesih tarihi olan 18/05/2010 tarihi itibarı ile dolmadığını, 4 aylık boşta gezme süresine göre de bu sürenin eklenmesi ile yine 7 yıllık sürenin dolmayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı —— vekili cevap dilekçesinde özetle; diğer davalıların cevaplarını aynı mahiyette tekrarla müvekkilinin işbu poliçe icabı sigortalı davacıya, dava öncesinde 111.722,08 TL ödediğini ve poliçe icabı yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ayrıca poliçeden dolayı işveren konumundaki —– de dava öncesinde 206.733,77 TL ödemekle; poliçeye ilişkin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini, diğer davalıların müvekkiline 18/09/2010 tarihli ihbar yazısı göndererek davacının 18/05/2010 tarihinde işten ayrıldığını bildirdiklerini, davacının sözleşme şartlarını yerine getirmeyerek emekli olmaya hak kazanamadığından dolayı sözleşme icabı %10 iştira bedelinin kendisine ve %5 iştira bedelinin de davacı —– ödenmesini talep ettiklerini, davacının işten çıkarıldığından bahsedilmediğini ve işe iade davası ikame edildiğini bilmeyen müvekkilinin, 7 yıllık süreyi doldurmadan işten ayrılan davacının, sosyal sigortalar kapsamında veya şirketin yazılı muvafakati ile emekliye hak kazanmadığını, kaldı ki davacının talebinin muhatabının sigorta ettiren firma olan diğer davalı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, —-sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davacı lehine, işvereni tarafından davalı —–. nezdinde 13/10/2013 tarihinde —–Poliçesi düzenlenmiştir.Davacı, davalılardan ——diğer davalı …. sigortası kapsamında 17/10/2003 tarihinde işe başlamış daha sonra iş akdinin devri suretiyle davalı —–Şirketinde çalışmaya devam etmiş, iş akdinin —–tarafından feshedildiği 18/05/2010 tarihine kadar—– çalışmıştır.
Davaya konu —— Poliçesi’nde yer alan haklar bakımından sigorta ettiren bünyesinde 7 yıl çalışmış olmak şartı ile sigortalının hem kendi hem de işveren payından faydalanabileceği, sigortalı davacının 7 tam yılı doldurması halinde birikimin tamamını hak edeceği, 7 tam yılını doldurmaması halinde birikimin bir kısmının iş verene, bir kısmının da sigortalıya ödeneceği düzenlenmiştir.
Davacı, çalıştığı süreler boyunca hem kendisi, hem de işverenlerince prim ödemelerine devam edildiğini, iş sözleşmesinin 18/05/2010 tarihinde haksız olarak feshedildiğini, sigorta sözleşmesi doğrultusunda sözleşmedeki tam iştira bedelinin kendisine ödenmediğini açıklayıp poliçeden dolayı müvekkilinin birikim değerinin USD ve TL cinsinden değerinin tespitine, USD cinsinden tahsilini talep etme hakkı ile fazlaya dair talep ve dava hakları saklı kalmak ve belirlenmiş olduğundan tamamlanmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’sinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——. vekili, davacının, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan haklarının sigorta şirketi tarafından ayrıştırılarak kendisine ödendiğini, dolayısı ile ileri sürmüş olduğu iddiaların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, bu iddiaların muhatabının sigorta şirketi olduğunu, müvekkili şirkette çalıştığı dönemdeki tüm yükümlülüklerini müvekkilinin yerine getirdiğini, bu nedenle müvekkili yönünden davanın husumet yönünden reddini, kaldı ki sigorta himayesinde işe başlangıç tarihine göre iş akdinin sigorta ettiren bünyesinde geçmesi gereken 7 yıllık sürenin iş akdinin fesih tarihi olan 18/05/2010 tarihi itibarı ile dolmadığını, 4 aylık boşta gezme süresine göre de bu sürenin eklenmesi ile yine 7 yıllık sürenin dolmayacağını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı … vekili; davacının sigorta ettiren bünyesindeki fiili hizmet bakımından 7 yıllık sürenin dolmadığını ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı —— vekili; müvekkilinin poliçe hükümleri gereğince davacıya, dava öncesinde 111.722,08 TL ödediğini ve poliçe icabı yükümlülüğünü yerine getirdiğini, ayrıca poliçeden dolayı işveren konumundaki —– dava öncesinde 206.733,77 TL ödemekle; poliçeye ilişkin tüm yükümlülüklerini yerine getirdiğini ileri sürerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Uyuşmazlık, davacının sözleşme bedelinin tamamına hak kazanabilmesi için sigorta ettiren bünyesinde 7 tam yıl çalışıp çalışmadığı, 7 tam yılın tamamlanmamasında işverenin kusurlu olup olmadığı, kusurlu ise işverene düşen iştira bedelini davacının hak edip etmediği, davacının ne kadar iştira bedelini hak ettiği hususlarında toplanmıştır.
İş akdinin feshinden sonra davalı sigorta şirketine, davalı iş veren … tarafından 14.09.2010 tarihinde, davacı tarafından 29.11.2010 tarihinde iştira bedelinin ödenmesi için başvuruda bulunulduğu, bunun üzerine davalı sigorta şirketince sigortalı davacının 7 tam yıllık süre dolmadan iş akdinin feshedilmesi nedeniyle sistemden ayrılmış olmasından dolayı sigortalı davacının hissesine 111.722,08 TL iştira bedelinin, iş verenin hissesine 206.733,77 TL iştira bedelinin hesaplandığı ve anılan miktarların makbuzlar karşılığından ödendiği sabittir.
Mahkememizce yapılan ilk yargılamada (—–) yaptırılan bilirikişi incelemesine göre, 17/06/2013 tarihli raporunda davacının davalı işverenler bünyesinde sigortalı olarak —— Poliçesi” de yer alan haklar bakımından sigorta ettiren bünyesinde 7 yıl çalışmış olmak şartı ile hem kendi hemde işveren payından faydalanabileceği, iş akdinin feshedildiği 18/05/2010 tarihinde sigorta ettiren bünyesindeki fiili hizmet süresinin 6 yıl 7 ay 1 gün olduğu; davacı sigortalının mahkemece kabul edilmiş ve Yargıtayca onanmış işe iade talebinin iş verence kabul edilmeyerek işe başlatılmadığı, 4 aya kadar boşta geçen sürenin hizmet süresi kıdemi olarak ekleneceği ve bu sürede dikkate alındığında toplam hizmet süresinin 6 yıl 11 ay 1 güne ulaştığı dolayısı ile 7 yılın tamamlanmadığı, Yargıtay uygulamalarında kabul edildiği üzere ihbar önelinin süre olarak çalışanın kıdemine ilave edilmesi yerine ödenmesi gereken tazminat olarak kabul edildiği ve uygulamada Yargıtayla doktorin arasında görüş birliği bulunduğu, davacı sigortalının 7 tam yıllık süre dolmadan iş akdinin feshedilmesi nedeniyle sistemden ayrılmış olmasından dolayı sigortalı davacının hissesine 111.722,08 TL nin 10/12/2010 tarihinde iştira makbuzu karşılığı ödendiği, sigorta ettiren hissesi 206.733,77 TL nin işveren —— iştira makbuzu karşılığı ödenmesinin doğru olduğu rapor edilmiştir.
Mahkememizce yapılan ilk yargılama neticesinde Mahkememizin —— sayılı dosyasında, bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Davanın reddi kararı davacı tarafça temyiz edilmiş; Yargıtay—-HD nin—— sayılı kararı ile
“…Davacı, fiilen çalışmasına devam ederken henüz 7 tam yılını doldurmasına pek az bir süre kala iş akdi davalı iş verence feshedilmiştir. Davacı, işe devam etme iradesini iş akdinin feshi kararının iptali ve işe iade talebi ile ortaya koymuş,—–İş Mahkemesince iş akdinin feshinin haksızlığına, feshin iptaline ve davacının işe iadesine karar verilmiştir. Davacının poliçedeki tam iştira bedeline hak kazanabilmesi için doldurması gereken 7 yıllık süre, davalı iş verence iş akdinin haksız feshi ve davacının işe iade talebinin iş verence kabul edilmeyerek iş yerinde işe başlatılmaması sebebi ile davacının elinde olmayan fiili imkansılıklara dayalı olarak tamamlanamamıştır.Davacının 7 tam yılını doldurmadığının gerekçe gösterilerek davalı iş verene ödenen iştira bedeli, davalı iş verenin iş akdini haksız feshi ve işe iade talebinin reddi karşısında Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesi uyarınca hakkaniyet ve iyiniyet kurallarına açık aykırılık teşkil etmektedir. Açıklanan nedenlerle haksız fesih ve işe iade talebinin reddi ile davacının 7 tam yılını doldurmasını fiilen engelleyen davalı işverene ödenen iştira bedelinin davacıya ödenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle kararın bozulmasına karar verilmiş; dosya mahkememizin —– sırasına kaydedilmiştir.
Bozma usul ve yasaya uygun görülerek bozma ilamına uyulmasına karar verilmiş; aynı celse davacı vekili ıslah dilekçesi sunacaklarını beyan etmesi üzerine davacı vekiline beyanda bulunması için süre verilmiş, davacı vekili de 23/07/2019 tarihli ıslah dilekçesiyle, ödenmesi gereken iştira bedelinin aslında 178.854,50 USD olduğunu, bunun TL karşılığı olan 1.008.951,97 TL nin 01/12/2011 tarihli ihtarnamenin tebliğinden sonraki üç günden itibaren %26 oranında faiz ile, aksi kanaat varsa USD mevduatına uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte tahsilini talep ettiklerini beyan etmiştir.
Islah tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nın 177. maddesinde ıslahın tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği düzenlenmiş olduğundan, bozmadan sonra ıslah yapılamaycağından, ıslah dilekçesi hiç nazara alınmadan, dava dilekçesindeki talebin “şimdilik 10.000 TL nin işverene ödendiği 14.10.2010 tarihinden itibaren ticari faizi ile birlikte müştereken davalılardan tahsili” olduğu dikkate alınarak, 10.000-TL üzerinden bozma ilamı doğrultusunda, davanın tam kabulüne karar verilmiştir. Davalılar arasında davacının hak ettiği iştira bedeli bakımından teselsül ilişkisi olduğu kabul edilmiş, davalıların tümünün de davacıya karşı müştereken sorumlu oldukları kanaatine varılmıştır.Mahkememizin —– sayılı kararı da, Yargıtay —-HD nin—— sayılı kararı ile,
“Davacının temyiz itirazlarına ilişkin “22.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile değişen 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 177/2. maddesinde “Yargıtayın bozma kararından veya Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya İlk Derece Mahkemesine gönderildiğinde, İlk Derece Mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması halinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” düzenlemesine yer verilerek bozmadan sonra ıslah yapılabileceği düzenlenmiştir. Buna göre mahkemece yapılacak iş, işin esasına girilerek davacıya ödenmesi gereken iştira bedelinin tespiti ile hasıl olacak sonuca göre bir karar vermek olup hükmün bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir
Davalı —– vekilinin temyiz itirazı yönünden yapılan incelemede de “Somut olayda davacının, ilk işveren olarak davalı ——bünyesinde işe başladığı, bu iş vereni tarafından, davacı lehine davaya konu sigorta poliçesinin düzenlendiği, iş sözleşmenin devri sureti ile davacının diğer davalı ——çalışmaya devam ettiği anlaşılmaktadır.
Davaya konu sigorta poliçesinde yer alan haklar bakımından, sigorta ettiren bünyesinde 7 yıl çalışmış olmak şartı ile sigortalının hem kendi hem de işveren payından faydalanabileceği düzenlenmiş, yine aynı poliçede, süresinin dolması, malulen emekli ve vefat halinde tam hisse ödeneceği, diğer ayrılma hallerinde 1 yılı doldurmuş olmak şartıyla sigortalıya kendi hissesi, sigorta ettirene kendi hissesinin ödeneceği düzenlenmiştir.
Davalı sigorta şirketince verilen cevapta, davacının iş yerinden ayrılması nedeni ile poliçe hükümleri gereğince davacı sigortalının 7 tam yıllık süre dolmadan iş akdinin feshedilmesi nedeniyle sistemden ayrılmış olmasından dolayı sigortalı davacının hissesine isabet eden kısmın kendisine, sigorta ettiren hissesine isabet eden kısmının da işverene ödendiği bildirilmiştir. Sigorta şirketinin yazı cevabından hangi iş verene ödeme yapıldığı anlaşılmadığından davacı tarafça her iki iş veren aleyhine açılan davada, husumetin hangi iş verene yöneltileceği de dosya kapsamından anlaşılmadığından her iki iş veren yönünden işin esasına girilerek işverene ödenen iştira bedelinin davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği yönünden dairece hüküm bozulmuştur. Buna göre mahkemece, iştira bedelinin hangi iş verene ödendiğinin tespiti ile sadece kendisine ödeme yapılan iş veren/davalı şirket yönünden işin esasına girilerek karar verilmesi, kendisine ödeme yapılmayan diğer davalı/diğer iş veren yönünden davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerekirken her iki iş veren/davalıların da tazminattan sorumlu tutulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle de bozulmasına” karar verilmiştir.Böylece dosya mahkememizin iş bu esas sırasına kaydedilmiştir. Usul ve yasaya uygun bozma ilamına uyulmuştur. Mahkememizce karar verilmesinden sonra, dosya Yargıtay aşamasındayken HMK.nun 177. maddesinde yapılan değşiklikle, bozmadan sonra ıslah yapılabileceği kabul edilmiştir.Ancak, dosyamız temyiz aşamasında iken, karar tarihindeki yasal mevzuata göre ıslah mümkün kabul edilmediğinden, davacı, ıslaha konu ettiği tüm taleplerini ayrı bir takip konusu yaparak, davalılara karşı 11/11/2020 tarihinde itirazın iptali davası ikame etmiştir. Davacının açtığı bu itirazın iptali davası—–ATM nin—— sırasına kaydedilmiş, anılan mahkemece —– 26/11/2020 tarihli kararla tüketici mahkemesinin görevli olduğundan bahisle davanın görev şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir. Bu karar (bu işlemin tüketici işlemi sayılamaycağı gerekçeleriyle) davacı tarafından istinaf edilmiştir. —–BAM—- HD nin—— sayılı kararla “Somut uyuşmazlık, davacının sigortalı olarak yer aldığı —- Poliçesinden kaynaklanmaktadır. Davacı vekili tarafından emsal olarak ibraz edilen ve asliye ticaret mahkemesinin görevli olarak karar vermiş olduğu kararlarla İş bu karar arasında görev nedeniyle herhangi bir çelişki mevcut değildir. Çünkü söz konusu kararlara konu davalar, iş bu davada uygulanması gereken 6502 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce açılan davalardır. Dava tarihi ile yasanın yürürlük tarihi nedeniyle uyuşmazlık 6502 sayılı TKHK kapsamında kaldığından davaya bakmakta görevli mahkeme tüketici mahkemesi” olduğu belirtilerik istinaf talebinin reddine karar verilmiştir.
İstinafın bu kararı HMK nun 353/1-a/3 maddesi gereğince kesin olup; dosya tüketici mahkemelerine gönderilmiş, —-Tüketici Mahkemesinin—— sırasına kaydedilmiştir.Bu dosya celp edilerek incelenmiş, bilirkişi incelemesi aşamasında olduğu anlaşılmıştır.Dosyadaki davacı vekilinin 29/07/2019 tarihli ıslah dilekçesinde —-. Tüketici Mahkemesinin —– sayılı dava diyekçesi ile aynı), gerçekte ödenen iştira edelinin de eksik olduğunu, %91 değil %94 oranı üzerinden hesap edilmesi gerektiğini, %15 stopaj kesintisinin sadece getiriden yapılması gerektiğini ileri sürmüştür.
Bu talepler ıslah dilekçesinde zikredilmiş olmasına rağmen; ıslah tarihindeki yasal mevzuat gereği bozmadan sonra ıslah yapılmamış sayılacağından, davacı tarafça yeni bir takip ve dava konusu yapılmış, yukarıda belirtildiği gibi bu dava da halen—- tüketici mahkemesinde —— sayılı dosyada derdesttir. Yargıtay aşamasında bu bilgi dosyaya kazandırılmadığından, dairenin bozma kararında, tüketici mahkemesinde görülen dava hakkında bir değerlendirme yapılmadan, artık yasal mevzuat gereği ıslahın mümkün olduğu belirtilmiştir.
Tüketici mahkemesinde görülen davanın görev yönünden mahkememiz dosyası ile birleştirilmesi mümkün değildir. (tüketici mahkemesinde görülen davada, dava tarihinde mahkememizde derdest bir dava olmadığından derdestlik olayamacak, bağımsız bir dava varken de artık mahkememizce ıslaha göre araştırma yapmak mümkün olmayacaktır.) Bu sebeple eldeki davada haksız olan işverene ödenen iştira payının, davacıya ödenmesine karar verilmekle yetinilmesi; fazlaya ilişkin bir istemi varsa bu tutarın yeni bir dava ile istenen ——. Tüketici Mahkemesi dosyasında hükme bağlanacağı anlaşılmıştır. (Ayrıca davacı, işverene ve kendisine ödenen tutarın da eksik olduğunu ileri sürmüşse de, 6 tam yılın doldurulduğu ve yatırılan primlere göre sigorta şirketi yönünden yapılan %91 oranındaki hesaplamanın doğru olduğu kanaatine varılmıştır. Davacı %94 oran üzerinden iştira bedeli ödenmesi gerektiğini ileri sürerek eksik ödeme yapıldığını ileri sürmüşse de, dosyada mübrez olan poliçeye göre ancak 9 tam yılını dolduran sigortalı için %94 oran uygulanacaktır.)
Bozma ilamları birlikte değerlendirdirildiğinde; hangi davalı işverene ödeme yapılmış ise o işverenin tespiti ile ona ödenen iştira bedelinin davacıya ödenmesine karar verilmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Mahkememizce daha evvelden davalı işverenler—– firması olduğundan aralarında teselsül var kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş, ödeme yapılan şirketin —- olduğu anlaşılmış, onun yönünden hüküm kurulmuş; diğer işveren —–yönünden husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Davalı —– şirketi yönünden ise, ikinci bozma defaten okunmuştur. Mahkememizin —– sayılı yargılamasında verilen (10.000 TL nin tüm davalılardan müştereken müteselsilen tahsili) kararı tüm taraflarca temyiz edilmiş; Yargıtay ——HD’nce, davalı sigorta şirketinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazları dışında sair temyiz itirazlarının reddine karar verilmiştir. (Davalı sigorta şirketinin vekalet ücreti temyizi de şudur: Mahkmemizce ——sayılı dosyada, o zamanki meri mevzuat gereği bozmadan sonra ıslah olmayacağından, ıslahın hiç yapılmamış sayılacağından, ıslahla istenen tutar için davalılar lehine vekalet ücreti de takdir edilmemiştir. Sigorta şirketi de bunu temyiz sebebi yapmış idi.) Yargıtay ilamında sigorta şirketinin vekalet ücretine ilişkin bu temyizinin şimdilik incelenmesine yer olmadığı belirtilerek sair temyiz itirazları reddedilmiştir. Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş; dosyada mevcut bulunan davacının sigorta şirketine yaptığı 29/11/2010 tarihli başvurusu da nazara alınarak sigorta şirketinin de ödeme yapılan işveren ——ile birlikte sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.Açıklanan sebeplerle aşağıdka işeklide hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜNE;
1-Davacı —— yönünden davanın pasif husumet yokluğu sebebiyle REDDİNE;
2-Davalı —— yönünden KISMEN KABULÜ ile;
206.733,77 TL nin 14/10/2010 tarihinden itibarin 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi uyarınca işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin kısımlar —-Tüketici Mahkemesi’nin ——Esas sayılı davada karara bağlanacağından bu davada esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına;
3-Tahsilde tekerrüre yer verilmemesi amacıyla karardan bir suretin——Tüketici Mahkemesi’nin —— Esas sayılı dosyaya gönderilmesine;
4- Alınması gerekli 14.121,98-TL harçtan davacı tarafından yatırılan 17.398,50-TL peşin ve tamamlama harcının mahsubu ile kalan 3.276,52TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
5- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 21,15-TL başvurma harcı, 14.121,98-TL peşin harcın toplamı olan 14.143,13-TL’nin davalı —–müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarfedilen toplam 730,00-TL yargılama giderinin davalı——müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı —– tarafından sarfedilen yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Davalı ——tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9- Davalı —– tarafından yapılan 285,10-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı —— verilmesine,
10- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
11- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım yönünden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 31.942,73-TL vekalet ücretinin davalı —— müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
12- Davalı—–kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı ——- verilmesine, verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde Temyiz Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili, davalı —–vekili ile davalı —— vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.