Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/450 E. 2023/423 K. 25.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/450
KARAR NO : 2023/423

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/06/2021
KARAR TARİHİ : 25/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinın, Tasfiye halinde —– bünyesinde çalıştığı, bu firmadan işçilik alacaklarının tahsili için —- İş Mahkemesine dava açıldığı, mahkemenin — Esas, —–Karar sayılı kararı ile davanın kabulüne karar verildiğini, davalı borçlu —- firması, mahkeme ilamının hükümsüz kalması ve alacağın tahsilini engellemek üzere muvazaalı olarak —- adında yeni bir firma kurduğunu,—- firmasının tüm aktifleri boşaltılarak—- firmasına aktarıldığı, müvekkilinin mağduriyetinin olduğunu, borçlu —–firmasına hacze gidildiğini, haczedilen malların müvekkilinin mağduriyetini karşılamadığını,—– şirketlerinin sahiplerinin aynı firma olduğu, eski şirketin tüm malvarlığı ve sermayelerinin ,mükelleflerinin yeni şirkete geçtiği, çalışanlarının büyük bir kısmının aynı kişiler olması, iş kolu aynılığı ve—- Şirketinin isminin .—- çocuklarının isimlerinden türetildiği,—- şirketinin müşterileri ve çalışanları, —- Şirketine aktarılana kadar aynı adreste faaliyet göstermeleri şirketler arasındaki organik bağı kanıtladığını, açıklanan nedenlerden dolayı davalı şirketlerin muvazaalı davranışları nedeniyle müvekkilinin alacağını tahsil edemediği nazara alınarak davanın kabulü ile aralarında organik bağ bulunan davalıların müvekkilinin alacağından, —- İcra müdürlüğü—– Esas sayılı dosyası alacağı kadar müteselsilen ve müştereken sorumlu olduğuna, davalı ..—– menkul, gayrimenkul ve alacaklarına teminatsız olarak ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararı verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı .—– vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın iddia ettiğinin aksine davalı —–. ile davalı Tasfiye Halinde —- aynı ticari adresi kullanmadığını, davalı şirketin diğer davalı şirket Tasfiye Halinde—- ile herhangi bir ticari ilişkisi bulunmadığını, iki şirket arasında organik bağdan bahsedebilmek için şirketlerin adreslerinin, faaliyet alanlarının, ortaklarının ve temsilcilerinin aynı olması gibi somut emarelerin mevcut olmadığını, ancak dava konusu olayda müvekkil şirket ile —– şirketi arasında aynı iş kolunda faaliyet gösterilmesi dışında herhangi bir ortak husus bulunmadığını, …—- davalı şirketin sahibi olmamakla birlikte şirketin ortağı veya yetkilisi olmadığını, aralarında organik bağ bulunduğunun ispatlanamamış olması sebebiyle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 06.10.2021 tarihli dilekçesi ile; Davalılar arasındaki tüzel kişilik perdesinin aralanması ile organik bağın tespitini,—- İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyasına konu işçilik alacaklarının davalı ..—– tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasıdır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise; davalı şirketler arasında organik bağ bulunup bulunmadığı, tüzel kişilk perdesinin aralanması şartlarının oluşup oluşmalıdığı ve davalı … Şirketinin —- İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyasındaki alacaklar ile ilgili sorumluluğunun bulunup bulunmadığı ve tahsili noktasında toplandığı tespit edilmiştir.Eldeki dava,—- İş Mahkemesi—- Esas, —-Karar sayılı görevsizlik kararına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine—- BAM— H.D. —- Esas, —–Karar sayılı kararı ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek dosyanın mahkememize gönderilerek yukarıdaki esasa kaydedilmiştir.
Tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanması gereken bir teoridir. Bu teoriye ihtiyatlı bir biçimde yaklaşılmalı, istisnai bir teori olduğundan mümkün olduğunca dar yorumlanmalı ve bu teorinin uygulanmasına ancak tüzel kişilik kavramının arkasına saklanılarak dürüstlük kuralına aykırı davranıldığı, kendisine tanınan hakkın kötüye kullanılarak üçüncü kişilerin zarara uğratıldığı, zarara yol açan tüzel kişinin sorumluluğuna hükmedebilmek için ise başka bir yasal nedene dayanılmasının mümkün olmadığı durumlarda başvurulmalıdır. Zira tüzel kişilik perdesinin aralanması, tüzel kişilerin borçlarından dolayı başkalarının sorumlu tutulamayacağı ilkesinin, özellikle şirketlerin sadece sermayeleri ile sorumlu olacakları ve tüzel kişilerin borçlarından dolayı ortakların sorumlu tutulamayacağı kuralının önemli bir istisnasını teşkil etmektedir—–, ” Ticaret Ortaklıkları Bağlamında Perdenin Kaldırılması Kuramı ve Yargıtay Uygulaması”,—–
Görüldüğü üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması teorisi her somut olayın özelliği gözetilerek değerlendirilmeli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (4721 sayılı Kanun) 2 nci maddesi gereğince dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılma yasağı gözetilerek tüzel kişiliğin alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla kullanılıp kullanılmadığı, tüzel kişiliği düzenleyen normların dışına çıkılıp çıkılmadığı incelenmelidir.
Öğreti ve uygulamada tüzel kişilik perdesinin aralanmasının genel olarak üç değişik durumda mümkün olabileceği ifade edilmektedir. Birinci durum perdenin düz aralanması olarak ifade edilen şirketin borcu için şirkete ilave olarak ortakların da borçtan sorumlu tutulmasıdır. İkinci durum perdenin ters çevrilerek aralanması olarak ifade edilen ortağın borcu için ortağın yanında şirketin de borçtan sorumlu tutulmasıdır. Nihayet üçüncü durum ise somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken ve perdenin çapraz aralanması olarak ifade edilen, borçlu şirketin yanında aynı ana şirkete bağlı bir kardeş şirketin sorumluluğu cihetine gidilmesidir —- Şirketler Hukuku ve İcra İflas Hukuku İlkeleri Karşısında Borçlu Şirketin Alacaklılarının Hakim Ortağa Karşı Korunması—– (Editör), I. Uluslararası Ticaret Hukuku Sempozyumu, —-Üniversitesi Hukuk Fakültesi, —— Perdenin çapraz aralanması sadece ana ve kardeş şirket için değil, aynı zamanda grup veya holding sistemi içinde yer alan — şirketler arasında da söz konusu olmaktadır (—–Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanması genellikle — şirketler arasında söz konusu olduğundan ana şirket ile —- şirket ve ortaklar arasındaki karmaşık ilişkiler zinciri net bir şekilde ortaya konulmalıdır. Bu noktada bu şirketlerin ekonomik anlamda bağımsız şirket vasfında olup olmadığının araştırılması büyük önem taşımaktadır. Çünkü — şirketler arasında perdenin aralanması teorisine başvurabilmek için tek bir iktisadi işletmenin yürütüldüğü farklı faaliyetler için birbirinden bağımsız tüzel kişiliklerin kurulmuş olması gerekmektedir. Hukuken iki farklı tüzel kişilik gibi görünen bu şirketler aslında özdeştir, alacaklılardan mal kaçırmak ya da sorumluluktan kurtulmak amacıyla kötüniyetli olarak iki farklı tüzel kişilik gibi kurulmuştur. Ayrıca bunların üretim, pazarlama ve ihracat faaliyetleri birbirini tamamlayıcı nitelikte olup, şirketler aslında tek ve aynı iktisadi işletmeye vücut vermektedir —
Tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasına benzeyen bir başka kavram organik bağ kavramıdır. Tüzel kişilik perdesinin aralanmasında olduğu gibi organik bağ kavramında da bir tüzel kişinin borçlarından bir başka tüzel kişinin sorumluluğuna gidilmektedir. Bu hâliyle organik bağ kavramının da kaynağını 4721 sayılı Kanun’un 2 nci maddesinde yer alan dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması yasağı oluşturmaktadır. Ancak organik bağ kavramı, tüzel kişilik perdesinin aralanmasına göre daha geniş bir anlama sahip olsa da organik bağın varlığı, tek başına tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirmemektedir. Başka bir deyişle şirketler arasında organik bağ tespit edilse dâhi tüzel kişilik perdesinin aralanması ve alacağın perdenin arkasındakinden de istenebilmesi için sırf alacaklıdan mal kaçırmak ve onu zarara uğratmak amacıyla kötüniyetli işlemler yapıldığının da somut verilerle ispatlanması gerekmektedir. Zirâ her hukuki ilişkide, her şirketler arasındaki küçük bir bağlantıda tüzel kişilik perdesi aralanırsa bu durumda tüzel kişilik kurumu işlev görmez hâle gelir.
Şirketlerin aynı faaliyeti yürütüyor olması tek başına organik bağ veya tüzel kişilik perdesinin aralanması için yeterli değildir. Şirketler arasında organik bağ olup olmadığı; şirketlerin adreslerinin aynı olması, ortaklık yapılarının ve yönetim kurullarının benzer olması veya temsilcilerinin aynı olması, faaliyet alanları, hisse devirleri, muvazaalı işlemler gibi hususlar ve somut olayın özellikleri de gözetilerek tespit edilebilir. Ancak tüzel kişilik perdesinin çapraz aralanmasında her iki şirketin faaliyet alanı, ortaklık yapısı, ortakları gibi konularda öyle büyük ve derin bir kesişme vardır ki; bu şirketlerle iş yapan kişiler nezdinde iktisadi bir bütünlük içerisinde tek bir şirketle iş yapılıyor algısı oluşmaktadır. Ayrıca üçüncü kişiler nezdinde uyandırılan bu algı neticesinde ticaret yaparken güçlü bir yapıya sahip görüntüsü oluşturularak şirketlerden birinin borca batırılması ya da içinin boşaltılıp iş alanının diğerine kaydırılması işlemleri tipik bir hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilmelidir.Organik bağın tek bir görünüm biçimi olmamakla önemli olan gerçek durumun tespiti ve dürüstlük kurallarına aykırı kullanım sonucunda işçinin haklarının kısıtlanıp kısıtlanmadığıdır. Bu noktada işçinin hakkının kısıtlanması sonucunun doğmasına engel olmak için tüzel kişilik perdesinin aralanması devreye girmektedir (—–İşverenin Tespitinde Birlikte İstihdam ve Tüzel Kişilik Perdesinin Kaldırılması Kurumları, İş Uyuşmazlıklarında Yargıtay ve Bölge Adliye Mahkemeleri Kararları Değerlendirme Toplantısı (—–Yukarıda yapılan açıklamalar ve tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacı, davalı Tasfiye Halinde—— arasında iktisadi bütünlük, malvarlığının birbirine karışması, organik bağın bulunması, hakkın kötüye kullanılması gerekçeleri ile tüzel kişilik perdesinin aralanması ile davacının işçilik alacaklarından davalı —– —– sorumlu olduğunun tespitini talep etmektedir. Tüzel kişilik perdesinin aralanması için davalı tarafların ticari defter ve kayıtları incelenmek suretiyle davalıların ticari faaliyet alanlarının belirlenmesi, her iki davalının aynı müşteriler ile çalışıp çalışmadığı, ticari kayıtların bütünlük veya benzerlik teşkil edip etmediği, mal varlıklarının birbirine karışıp karışmadığı, davalılar arasında iktisadi bütünlüğün bulunup bulunmadığı hususlarının belirlenmesi gerekmektedir. Bu nedenle 19/01/2023 tarihli —- nolu celse —-nolu ara kararı gereği tarafların ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilerek, dosyanın bir mali müşavir bilirkişi ile bir ticaret hukuku alanında nitelikli hesaplama uzamanı bilirkişiye tevdine karar verilmiştir. Bilirkişiler için takdir olan gider avansının tamamlanması için duruşmaya katılan davacı vekiline ihtar edilmesine rağmen defter inceleme gün ve saatine kadar gider avansını tamamlanmadığı görülerek defter incelemesi yapılamadığına dair tutanak tutulmuştur. Davacı tarafından her ne kadar —–ve Vergi Dairesine yeniden müzekkere yazılması talep edilmiş ise de, müzekkereler yazılarak gelen yazı cevapları dosya içerisine alınmış olsa dahi tüzel kişilik perdesinin aralanması iddiası ispat edilememiş olacaktır. Zira ticaret sicil kayıtları, —–kayıtları, vergi dairesi kayıtları davalılar arasındaki organik bağın varlığını ispat edebilecekse de tek başına organik bağın varlığı tüzel kişilik perdesinin aralanması için yeterli değildir. Yukarıda belirtildiği üzere tüzel kişilik perdesinin aralanması ancak istisnai ve sınırlı durumlarda titizlikle uygulanmalıdır. Bu istisnai ve sınırlı durumun varlığının davacı tarafından ispatı gerekmektedir. Bu durumun ispatı içinde davalıların ticari kayıtlarının bilirkişi tarafından incelenmesi gerekmekte olup davacı tarafından ihtara rağmen bilirkişi ücretini yatırmamış olması nedeniyle iddiasını ispat edemediği kanaatine varılmış davanın reddine karar verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 179,90 TL harcın peşin yatırılan 1.071,70 TL harçtan mahsubu ile kalan 891,80 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı .—- tarafından yapılan 200,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı ..—- -verilmesine,
5-Davalı —–kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı —– -verilmesine,
6-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
7-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 720,00 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okundu usulen anlatıldı.