Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/194 E. 2022/292 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/194 Esas
KARAR NO : 2022/292
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/03/2022
KARAR TARİHİ : 28/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının dosya üzerinden yapılan incelemede;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin ——- bağlamında ——- yaptığını davalı ile de akraba olmaları ve aynı — ortaklıklarının bulunması sebebiyle bu güven ilişkisinin tüm sözleşmesel ilişkilerde —olduğunu iş yeri olarak kullanılan ve müvekkilinin — —- yılında——yapıldığını taşınmazın müvekkilinin eşi —- yarı yarıya hissedar olacakları gerekçesiyle taraflar taşınmaza daha önce konulan ipotek nedeniyle kredi borcunun yarı yarıya paylaşılmasını kararlaştırdıklarını davalının devir işleminden sonra kayın pederi —- kayıtlı bir evi satarak para vereceğini vaat ettiğini ancak devirden sonra satılan evden müvekkile herhangi bir para verilmediğini davalının böylece kötü niyetli ve hileli işlemi ile hem mezkur taşınmazın devrini sağladığını hem de vadettiği parayı ödemediğini, müvekkilini de haksız olarak borçlandırdığını, davalının ipotek borcunun ödenmesi için taraflarca kullanılan —- ödendiğini, kalan 160.000,00-TL—– borç aldığını ve bu borcu 220.000,00-TL’ye kapattığını iddia ettiğini, banka kredisinin davalının kardeşi olan — ödenerek, banka—- alacağın temliki işleminin yapıldığını ve alacaklı yerine geçen kardeş — taşınmazın diğer hissedarlarına icra dosyası borcuna müteakip cebri icra yoluna giriştiğini, bunun üzerine mezkur borcun yarısını müvekkili diğer yarısını ise davalının ödediğini , müvekkilinin borcuna karşılık —vadesinde elden olacak şekilde ödediğini ve daha sonra davalı senetlerin tamamını icra takibine konu ederek takibe giriştiğini, müvekkilinin davalıya duyduğu güven nedeniyle senetlerin vadesi gelince elden ödediğini ve ödediği bedele karşılık senetleri geri almadığını, en önemli hususun davalının sözde dostluk — ilişkisi bahanesiyle müvekkiline karşı cebri icra yoluna başvuramayacağı sebebiyle banka —— ödeterek kendisini de aynı icra takibinde borçlu olarak göstermesinden —- olduğunu, müvekkilinin dosya borcuna karşılık davalıya vermek istediği paranın transferi olarak yapılan işlemin hileli olarak müvekkilinin hesabından — hesabına 77.147,00-TL para girişi olarak gösterildiğini böylece ödenen bu paranın dosya borcuna sayılmadığını, müvekkilinin kiracısı olan —borcu karşılığında—– talebi ile elden 13.000,00-TL davalıya ödeme yaptığını davalının bu paranın dosya borcu için olduğunu söylediğini ancak icra dosyasına haricen tahsil olarak bildirilmediğini, davalı vekilinin müvekkili ile yapmış olduğu görüşmede —— devredilmesiyle dosyanın kapanacağını söylediğini, araç devri akabinde icra dosyasına haricen tahsil bildiriminde bulunduğunu ancak kalan meblağın ne müvekkile iade edildiğini ne de anlaşıldığı üzere dosya borcuna mahsup edildiğini belirterek, davanın kabulüne, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra takibinin durdurularak iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava takipten sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davaya konu olan icra takibi bonoya dayalı bir takip ise de; taraflar arasında bono düzenlenmiş olsa dâhi, asıl ilişkiye bakılması ve bonodaki hukukî ihtilafın asıl ilişkiye göre çözümlenmesi gerekmekte olduğu doktrinde ve Yargıtay içtihatlarında benimsenmiştir. — davalarında ——dairelerinin Asliye Ticaret Mahkemesi’nin görevli olduğu, bazı kararlarında ise işin niteliğine göre İş Mahkemesi, Tüketici Mahkemesi, Sulh Hukuk Mahkemesi veya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu belirtilmektedir. Özellikle burada değinilmesi gereken husus bonodan kaynaklanan her davanın ticari dava sayılıp sayılamayacağı hususudur. Hemen belirtmek gerekir ki; bononun varlığı, unsurları, imzanın borçluya ait olup olmadığı vs. gibi hususlarda değerlendirme yapılması gerekiyor ise bu durumda görevli mahkeme —- Mahkemesi olacaktır. Zira belirtilen bu hususların değerlendirilmesi için TTK hükümlerinin uygulanması gerekmektedir ki bu durumda davayı mutlak ticari dava haline getirir. Bononun varlığı, unsurları vs. hususlarında bir ihtilafın olmaması halinde TTK hükümleri uygulanmayacağı için taraflar arasındaki temel ilişkiye bakılarak görevli mahkemenin belirlenmesi gerekmektedir. Örneğin bir kira ilişkisinden kaynaklı alacak nedeniyle borçlu alacaklıya bono vermiş ve bu bononun ödenmemesine ilişkin dava açılmış ise görevli mahkeme Sulh Hukuk Mahkemesi olmalıdır. Yine işveren tarafından işçinin kıdem tazminatı alacağına ilişkin bono vermesi halinde de görevli mahkeme İş Mahkemesi olmalıdır. Bu hususta temel alınması gereken kıstas temel borç ilişkisi olmalıdır. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere temel borç ilişkisi ticari olmasa dahi bononun varlığı ve unsurları hususunda bir ihtilaf varsa TTK hükümleri uygulanacağından görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda taraflar arasındaki ihtilaf; taşınmaz satım sözleşmesi kapsamında davalıya verilen takibe konu bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Taraflar arasındaki temel ilişki taşınmaz satım sözleşmesi olup, uyuşmazlık bonodan değil, taşınmaz satım sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından takibe konu bonoların varlığı ve unsurlarına dair herhangi bir itirazı bulunmamakta, davacının iddiası genel olarak takibe konu bonolara karşılık ödeme yapılması nedeniyle bedelsiz kalmasına dayalı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir. Uyuşmazlığın çözümünde kambiyo senetlerine ilişkin kuralların dolayısıyla Türk Ticaret Kanununa ilişkin hükümlerin tartışılması gerekmeyeceğinden davanın mutlak ticari dava niteliğinde olduğu söylenemez. Tarafların tacir oldukları da iddia edilmediğine göre, uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde, Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir. Davaya bakmakla görevli mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşıldığından görevsizlik kararı verilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.——-
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevli olmaması nedeni ile 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince davanın USULDEN REDDİNE,
2-6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince iş bu kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta süre içinde başvuru halinde dava dosyasının görevli —- Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 331/2. maddesi gereği harç ve yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, davaya görevli mahkemede devam edilmemesi durumunda, mahkemece talep üzerine dosya üzerinden durumun tespiti ile yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretinin hüküm altına alınmasına,
Dair, gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içinde İstinaf yolu açık olmak üzere dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.