Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/1052 E. 2023/730 K. 03.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/1052
KARAR NO : 2023/730

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 29/12/2022
KARAR TARİHİ : 03/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin vermiş olduğu hizmet karşılığı—— numaralı fatura düzenlediğini,faturanın, e-fatura sistemi üzerinden davalıya tebliğ edildiğin, faturaların ödenmeyen kısmı olan 21.830,00TL’nin tahsili amacıyla—-. İcra Müdürlüğü’nün —– Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, davalının faturaya süresinde itiraz etmediğinden aylık %3 vade farkı ödemesi gerektiğini beyanla, itirazın iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından başlatılan takibin haksız olduğunu, müvekkili şirketin icra takibi konusu yapılan alacak ile ilgili bir borcu bulunmadığını, davacı şirketin dava dilekçesine iddiasını ispat edecek herhangi bir delil sunmadığını, davacı şirket ile müvekkili şirket arasında faturaya ve cari hesap dökümüne dayalı satışlar gerçekleşmesi sonucunda malların devredildiğine dair bir somut delil ibraz edemediğini, davacı ticari ilişki sebebiyle müvekkil şirketçe alınan malların karşılığında müvekkili şirketin yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia etse de, davacının müvekkil uhdesinde hak ve alacağı bulunmadığını, davacı tarafından dava dilekçesi incelendiğinde, dilekçe ekinde bir adet e fatura sunduğunun görüleceğini, her ne kadar davacı tarafın iddialarını kanıtlayabilmek amacıyla e-faturaların herhangi bir ispat kabiliyetine haiz olmadığını, bilindiği üzere TTK m. 21/1 incelendiğinde, faturanın istenebilmesi ve düzenlenip verilebilmesi için, geçerli bir sözleşmenin varlığının şart olması gerektiğini, faturanın sözleşmenin icra aşamasıyla ilgili bir belge ve ifa sırasında veya daha sonradan düzenlenip verilmesinin yanında, ifadan önce de düzenlenebileceğini, bu sebeple de borcun gereği gibi ifa edildiğini kanıtlayamayacağını beyanla,davanın ve haksız ve mesnetsiz kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle davacı tarafça faturaya dayalı olarak başlatılan —–İcra Müdrülüğünün—–Esas sayılı icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Mahkememizce taraflar tacir olup ticari deftere dayanıldığından her iki tarafın 2021-2022 yılına ilişkin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, alınan raporun sonuç kısmında,
Tarafların incelenen 2021-2022 yılları ticari defterlerinin kendi adlarına delil niteliğine haiz olduğu,Dava konusu faturanın tarafların ticari defter kayıtlarında bulunduğu,Davalının tarafından kayıtlarına alınan dava konusu, 27.01.2022 tarih—–numaralı 21.830.- TL tutarındaki faturaya itiraz ettiğine dönük dosya içerisinde bir belgenin mevcut olmadığı,
Takdiri Sayın Mahkemenizin olmak üzere davacının 12.04.2022 icra takip tarihi itibariyle davalıdan 21.830.- TL alacak talebinin yerinde olduğu,Davacının icra inkâr tazminatı talebi ile icra takibi sonrası talep ettiği faiz isteminin Sayın Mahkemenizin takdirlerinde bir husus olduğu”
Yönünde rapor tanzim edilmiştir. Yargıtay Yargıtay—– Hukuk Dairesi Esas: —- Karar ,—–sayılı ilamında da belirtildiği üzere ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK`ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Diğer taraftanYargıtay —–. Hukuk Dairesi, 08.02.2016 tarih, —–Sayılı kararında da belirtildiği üzere; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve —– sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir.Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya—– aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanamaması ya da kanıtlanıp da süresinde iade edildiğinin borçlu tarafça kanıtlanması halinde, borçlu taraf alacaklının hizmet vermediğini savunmakta ise, faturaya konu hizmetin verildiğinin alacaklı tarafça kanıtlanması; borçlunun faturaları tebliğ alıp süresinden sonra iade etmesi halinde de faturanın alacaklı tarafça gönderilmesi şeklindeki icabı, borçlunun (faturayı defterine kaydetmemek ve hizmet almadığını savunmak suretiyle), kabul etmemesi ya da borçlunun faturayı kendi defterine kaydetmekle birlikte süresinde itiraz ve iade etmesi halinde hizmetin verildiğini yine alacaklının kanıtlaması gerekeceğinden, bu doğrultuda alacaklının delillerinin toplanıp değerlendirilmesi, şayet borçlunun faturaları kendi defterlerine kaydetmesi (faturaları deftere kayıt öncesinde ya da sonrasında süresi geçtikten sonra itiraz ve iade etmiş olması) halinde alacaklının (hizmet vermiş olsun ya da olmasın) HMK’nın 222. (6762 sayılı TTK’nın 84. ve 85.) maddesi uyarınca alacağını ispatladığının kabul edilmesi gerektiği gözetilmelidir. Davacı tarafın takip konusu ettiği 1 adet faturaya bağlı alacağın yaptırılan bilirkişi incelenmesinde davalı tarafın Ticari defterlerinde kayıtlı olduğu görülmüştür. Davalın faturaya itiraz ettiği veya faturayı iade ettiğine dair kayda rastlanılmamıştır. Bu bakımdan itiraza uğramadan davalı tarafın ticari defterlerine kaydedilen faturaya konu mal veya hizmet tesliminin gerçekleştiğine ilişkin karine davacı lehine oluşmuştur. Bu karinin aksine mal veya hizmet alınmadığına ilişkin davalı tarafça her hangi bir bilgi veya belge sunulamadığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir. Takip konusu alacak faturaya dayalı olup likit ve belirlenebilir olduğundan (Yargıtay —–.H.D —- v.b) davalının itirazında haksız olduğu değerlendirilerek davacı yararına alacağın %20 si oranında İcra İnkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile—-İcra Müdürlüğünün—— Esas Sayılı icra dosyasında davalı tarafça yapılan İTİRAZIN İPTALİ ile takibin 21.830,00-TL asıl alacak üzerinden devamına,
2-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen 21.830,00-TL’nin % 20’si oranınsa icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar 3095 Sayılı Yasanın 2/2 maddesi uyarınca faiz uygulanmasına,
4-Alınması gerekli 1.491,21-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 263,66-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.227,55-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 80,70-TL başvurma harcı, 263,66-TL peşin harç toplamı olan 344,36-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarfedilen toplam 2.538,00-TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-6325 Sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1.560,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
9- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.