Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2022/100 E. 2023/344 K. 09.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2022/239
KARAR NO : 2023/364

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili)
DAVA TARİHİ : 01/04/2022
KARAR TARİHİ : 16/05/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan Semenin Tenzili) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, 30.09.2021 tarihli fatura ile davalı firmadan 100.100,00 TL karşılığında; 50 cm x 100 cm x 2,5 cm ölçülerinde — —- (2 10 granürlü) ihraç kaydıyla satın aldığını, akabinde söz konusu emtianın; . —- adresinde bulunan —-İsimli firmaya ihraç ve teslim ettiğini, kendileri tarafından keşide edilerek, söz konusu kayıplar ve yargılama konusu hakkında davalı yana ihtarda bulunulduğunu, davalı yanca keşide ettirilen —-Noterliğinin 11.11.2021 tarih ve —– yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile yargılama konusu vakıa ve ayıba itiraz edilmiş olmakla birlikte eksiksiz ve kullanılmadan iade halinde ürünlerin inceleneceği ancak ayıp bulunması halinde ürün bedellerinin iade edileceğinin bildirildiğini, mahkemece de takdir edileceği üzere, söz konusu emtiadaki ayıpların gizli olduğunu, kullanım alanına uygulanmadan fark edilmesinin mümkün olmadığını, — blokların aynı alana döşeneceği ve birbirine sıfır farklı birleşmesi ve boşluk bırakmaması gerektiğini, bu itibarla her bir blokta yaşanan eğrilikler gidermenin imkânsız olmakla birlikte oluşan farkları gidermenin de mümkün olmadığını, yine blok —— yüksekliklerinin birbiriyle aynı olması gerektiğini, zira ancak bu şekilde uygulandığı alanın düz ve kullanışlı olmasının sağlanabileceğini, ancak yargılamaya konu blok—- yüksekliklerinin bir birinden farklı olduğunu, uygulanan alanda zemin farklılığı ve yükselmeler – alçalmalar meydana getirdiğini, ayrıca davalı yandan alınan —- blokların kalite olarak emsal nitelikteki— çok altında bir kalitede olduğunun görüldüğünü, orta kalite sayılıp kabul edilebilecek seviyede —– dahi olmadığını, bu halde söz konusu —– ömürleri kısa olacağından, süreç içerisinde daha kolay ve hızlı deforme olacağını ve emsal —- ömürlerinden daha az bir süre yarar sağlayacağından ekonomik olarak karşılığını veremeyeceğini, bu halde ne ihraç kaydıyla davalı yandan tedarik edilerek, teslim edilen emtiaları alıcısı firma, ne de müvekkili firmanın söz konusu ayıplı emtiaları kabule zorlanamayacağı gibi ayıplı ifa sebebiyle uğranılan zararların sineye çekilmesinin beklenemeyeceğini, davaya konu emtiaları halihazırda ihraç edilen ve adresi belirtilen—–isimli firmanın koruması altında olduğunu, Mahkemece de takdir edileceği üzere, söz konusu emtiaları belirtilen adrese sevki için hem masraf, hem de meşakkatli bir süreç ve prosedürler silsilesi geçirildiğini, bu halde tersine bir işlem silsilesi ile yine —- getirilmesinin hem zor, hem de ekonomik bir durum olmadığını, mamafih söz konusu emtiaları teslim amacıyla toplamda 1.740,00 USD nakliye masrafı ve 27.273,43 TL gümrük harç ve masraflarına katlanıldığını, geçen süreçte söz konusu kalemlere gelen zamlar da düşünüldüğünde, ürünleri —– getirmenin ekonomik ve mantıklı bir yol olmadığını, Ülkemizle —– arasında var olan istinabe anlaşma ve uygulamaları çerçevesinde yargılamaya konu kılınan emtiaları belirtilen adreste ve bilirkişi aracılığıyla incelenmesi ve davaya konu kılınan ayıpların bu yolla tespitini talep ettiklerini, yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle, HMK. m. 107 uyarınca ve fazlaya ilişkin tüm hakları saklı kalmak kaydıyla, müvekkilinin zararının, (nakliye ve gümrük masrajları da eklenmek suretiyle) tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda arttırılmak üzere öncelikle tespitine, tespit edilecek müvekkili alacağının fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL’sinin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte, davalıdan tahsiline,30.000,00 TL manevi zarar taleplerinin kabulü ile dava tarihinden itibaren işleyecek bankalarca mevduata uygulanan en yüksek ticari faiz ile davalıdan tahsiline karar verilmesi talep ve dava edilmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Davacı tarafın dilekçesinde söz konusu malda gizli ayıp olduğunu iddia ettiğini, davacı tarafın dilekçe içerisinde birçok kez kendisiyle çeliştiğini, müvekkilinin —- blok üretimi yapan tanınmış bir firma olduğunu, davacı şirkete, müvekkili şirket tarafından 100.100,00 TL bedelle 20 palet —- blok ürünü satıldığını, davacı tarafın söz konusu ürünü açıp kullandığını, davacı şirket tarafından söz konusu —- blokların zemine yapıştırılmak suretiyle uygulandığını, ürünün ayıplı olduğuna ilişkin müvekkili şirkete bir ihtarname çekildiğini, davacı şirket tarafından —-. noterliğinin 21.10.2021 tarih ve —— yevmiye nolu ihtarnamesinde özetle; “…uygulama aşamasında —–blokların hepsinde eğrilik olduğu, ürünlerin talep edilen ölçülerde ve kalitede olmadığı, ayıplı mal olduğu, nakliye gümrük harç ve masrafları toplamıyla birlikte 164.646,86 TL ve 3.480,00 USD tutarının taraflarına yatırılmasını…” talep ettiklerini, müvekkili firmanın gönderdiği —– Noterliğinin 11.11.2021 tarih ve —– yevmiye nolu cevabi ihtarnamesinde özetle; “ ,bahse konu ihtarnamede belirtildiği üzere — blokların hepsinde eğrilik olduğu, ürünlerin talep edilen kalitede ve ölçüde olmadığından bahisle ürünlerin ayıplı olduğunun belirtildiği, ihtarnamede belirtilen somut gerçeklikten uzak haksız ve dayanaksız hususların kabulünün mümkün olmadığı, söz konusu —–blokların tarafımıza eksiksiz bir şekilde ve kullanılmadan iadesi durumunda, müvekkil şirket tarafından söz konusu ürün incelenecek olup, herhangi bir ayıbın olması durumunda davacı tarafa ürün bedelinin eksiksiz bir şekilde iade edileceğini, ancak ürünün kullanılmış bir şekilde iadesinin gerçekleşmesi durumunda hiçbir şekilde ürün bedelinin iadesinin yapılmayacağı…”’nın ihtar edildiğini, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacı şirketin davaya konu —- blokları yere uygulama yapmadan ayıplı olduğunu tespit etmesinin mümkün olmadığını belirttiğini, davacı tarafın söz konusu ihtarnamede ve dava dilekçesinde belirttiği üzere, —- blokları zemine uygulama suretiyle kullandığını, kullanılmış olan ürünlerin kötü niyetli olarak parasının iadesinin istenmesinin huzurdaki davanın kötü niyetli olarak açıldığının bir kanıtı olduğunu, davacı şirketin —-blokları yere uygulamadan ayıplı olduğunu tespit etmesi mümkünken, blokların yere uygulaması yapıldıktan sonra kullanılmış olan ürünlerin iade edilmesini müvekkili şirketin hiçbir surette kabul etmediğini, ihtarnameye cevabı ihtarnamede de bu hususun belirtildiğini, davacı şirketin söz konusu —- blokları aldıktan sonraki süreçte alt kalite bir ürünle değiştirilip değiştirilmediğinin ise kendileri tarafından bilinmediğini, mahkemece de iyi bilindiği üzere, açık ayıpların mal veya hizmette olağan gözden geçirme ile anlaşılabilen ayıplar odluğunu, olağan bir gözden geçirme ile anlaşılamayan, zamanla ortaya çıkabilen veya kullanıma bağlı olarak anlaşılabilen ayıpların ise gizli ayıp olarak kabul edildiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde belirttiği üzere, davaya konu üründe gizli ayıp olduğunun iddia ettiğini, fakat yine dava dilekçesindeki anlatımlara göre üründeki ayıbın olağan bir gözden geçirme ile anlaşılabilen bir ayıp olduğunu iddia ettiğini, davacı tarafın dava dilekçesindeki beyanlarının kendisiyle çeliştiğini, iş bu hususta Türk Borçlar Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun hükümlerinin açık olduğunu, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte yine davaya konu üründe açık bir ayıbın bulunduğu varsayımla hareket edilmesi durumunda ise, bu hususun müvekkili şirkete zamanında bildirilmediğini, TTK 23. maddesinde, teslim sırasında açıkça belli olan ayıplar yönünden ayıbın 2 gün içinde satıcıya bildirilmesi gerektiğinin düzenlendiğini, davacı şirketin kanunda açık olan iş bu bildirim süresine uymadığını, kötü niyetli olarak huzurdaki davayı ikame ettiğini, Yukarıda arz ve izah edilen ve Mahkemece resen gözetilecek nedenlerden ötürü öncelikle hukuka ve yasaya aykırı davanın reddine karar verilmesi talep edilmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, alacak istemine ilişkin olduğu belirlendi.Davacı vekili tarafından uyuşmazlığa konu —- blokların fotoğrafları sunulmuştur.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilmek üzere dosya nitelikli hesaplama uzmanı ve İnşaat mühendisi bilirkişi heyetine tevdii edilerek, rapor alınmıştır. 22/02/2023 tarihli bilirkişi raporunda özetle: davacı, davalı tarafından kendisine satılıp teslim edilmiş olan — blokların” ayıplı olduklarını ispat etmekle yükümlüdür. Ne var ki raporumuzun teknik kısmındaki tespitlere göre; davacı “— blokların” ayıplı olduklarını ispat edememiştir. Raporumuzun Teknik Kısmındaki tespitlerden hareketle, “blok —-” ayıplı olduğu yönünde bir kanaate ulaşılamamaktadır. Kanaatimizce, “davacının” ya da “davacının müşterisinin” —- bir Mahkemeye başvurmak suretiyle “delil tespiti” talebinde bulunması ve blok — “ölçü farklılıklarından kaynaklanan ayıplar” ve “malların orta kalitenin altıda (düşük kalitede) olmasından kaynaklanan ayıplar” olduğunu tespit ettirmesi gerekmektedir. Ya da davacının, davalıdan satın almış olduğu — Blokların tümünü yerinde söktürüp —getirmek suretiyle —bir Mahkemeye başvurmak suretiyle “delil tespiti” yaptırması gerekmektedir. Zaten, eğer davacı satım bedelinin iadesini ve nakliye masrafları nedeniyle uğradığı zararların tazminini talep ediyor ise; bu talebinin haklı görülebilmesi için, her halükarda satım konusu malları davalıya iade etmesi gerekecektir. Zira sözleşmeden dönen alıcı, ayıplı malları iade etme yükümlülüğü altına girer (TBK.md.229/f.1)Davacı, davalıya keşide ettiği ihtarnamede; satım sözleşmesinden döndüğünü bildirmiş ve ödemiş olduğu satış bedeli ile nakliye ve gümrük masraflarının ödenmesini talep etmiştir. Davacı, dava dilekçesinde ise; davalı tarafından davacıya satılıp teslim edilmiş olan —– ayıplı olması nedeniyle uğradığı zararın tazminin talep etmiştir. Ancak hangi zarar kalemlerine uğradığını ve hangi zarar kalemlerinin tazminini talep ettiğini detaylı olarak açıklamamıştır. Sadece, nakliye ve gümrük masrafları nedeniyle uğradığı zararları belirtmiştir. Bu durumda kanaatimizce davacı; dava dilekçesinde “TBK.md.227/f.1/bent uyarınca satım sözleşmesinden dönme, satım bedelinin iadesi ve uğramış olduğu zararların tazminini” mi talep ettiğini; yoksa “TBK.md.227/f.2 uyarınca, uğramış olduğu Zzararların genel hükümlere istinaden tazminini mi talep ettiğini” açıklamalıdır. Eğer genel hükümlere istinaden, zararlarının tazminini talep ediyor ise, hangi zararlarının tazminini talep ettiğini detaylı olarak açıklamalı ve bunları ispata ilişkin delillerini sunmalıdır. Dava dosyasında şu anda var olan delillere göre ise; davalının davacıya satıp teslim ettiği malların —– ayıplı olduğu yönünde bir kanaate ulaşılamadığından, davacının davalıyı ayıplı mal tesliminden dolayı sorumlu tutma hakkına sahip olduğu yönünde bir kanaate de ulaşılamamaktadır, tespitinde bulunmuştur.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından;
Somut uyuşmazlıkta, davacı 30.09.2021 tarihli fatura ile davalı firmadan 100.100,00 TL karşılığında; 50 cm x 100 cm x 2,5 cm ölçülerinde —2 10 granürlü) ihraç kaydıyla satın aldığını, akabinde söz konusu emtianın; —-adresinde bulunan—- İsimli firmaya ihraç ve teslim ettiğini, emtialardaki ayıbın gizli ayıp olduğunu, ayıptan kaynaklı maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiştir.
Eser sözleşmelerinde ayıplı imalât halinde 6098 sayılı TBK’nın 474/I. maddesi uyarınca açık ayıplarda iş sahibi eserin tesliminden sonra işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek, gizli ayıplarda ise aynı Kanun’un 477/son maddesi uyarınca ortaya çıkması üzerine gecikmeksizin ayıp ihbarında bulunmak zorundadır. İş sahibi gözden geçirmeyi ve ihbarda bulunmayı ihmâl etmişse eseri olduğu gibi kabul etmiş sayılır. Bilirkişi incelemesi doğrultusunda; ölçü ayıpları ve —- malzemesi üzerinde bulunan granül malzemenin dökülmesi olayının başlangıçta uygulama yapılmadan şantiye ortamında basit bir ölçü ve kalite kontrolü ile tespitinin yapılması ve bu tespitlerin formen veya Şantiye Şefi ve hatta uygulamacı usta tarafından kontrol edilmesi durumunda dahi tespit edilebilecek ayıplar olduğu, dolayısı ile iddia edilen ayıpların açık ayıp niteliğinde olduğu ancak davacı tarafından ne kadar uygulama yapıldığı hususunda dosya kapsamında bilgi belge olmadığı görülmüş, davacının davasını ispat edemediğine kanaat edilmiştir.
Manevi tazminat davasının ise davacının ayıplı mal tesliminden dolayı manevi bir elem duyduğu gerekçeleri ile manevi tazminat istemiş ise de haksız fiilerde beden bütünlüğüne ve kişilik haklarına saldırı hallerinde manevi tazminat istenebileceği, maddi kayıplar nedeniyle yaşanılan üzüntülerin manevi zarar adı altında istenmesinin yasal dayanağının bulunmadığı, karşı tarafın doğrudan davacıya yönelik herhangi bir eyleminin olmadığı anlaşıldığından manevi tazminat isteminin reddine karar verilerek, davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-)Alınması gerekli 179,90-TL harcın 683,10-TL peşin harçtan mahsubu ile bakiye 503,2‬0‬- TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-)Davacı tarafça yatırılmış olan gider avansı bakiyesinin, karar kesinleştiğinde HMK. 333. maddesi uyarınca davacıya iadesine,
5-)Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-)Maddi tazminat davası yönünden; davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
7-)Manevi tazminat davası yönünden; davalı taraf kendisini vekille temsil ettiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir olunan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
😎 Uyapta yapılan sorgulamada sarf kararı bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, Dair; karar davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.