Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/911 E. 2023/978 K. 05.12.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/911 Esas
KARAR NO: 2023/978
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/12/2021
KARAR TARİHİ: 05/12/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı arasında acil tıbbi yardım/danışma ve kara ——- sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin konusunun davalı tarafından davacının poliçesi olan sigortalılara acil sağlık hizmeti verilmesi olduğunu, davacının anılan hizmet karşılığında davalıya, poliçesinin yürürlükte kalması şartıyla poliçe başı yıllık ücret ödeyeceğini, sigortalıların poliçelerini süresi dolmadan iptal etmeleri halinde ise ——– bu kişilere artık davacıdan sigortalı olmadıkları için hizmet vermeyeceğini, bu nedenle davacının ücret ödemekle yükümlü olmayacağını, davalının iptal dönemine ait ücreti iade edeceğini, bu hususun belirlendiği gibi, taraflar arasındaki ilişkinin de bu şekilde süre geldiğini, ancak davalının iptal edilen poliçelere ilişkin ücretleri iade etmediğini, yapılan şifahi ve yazılı görüşmelerin sonuç vermediğini, davalının yükümlülüğünün olmadığını ileri sürerek taleplerini reddettiğini, taraflar arasındaki sözleşmedeki ücretlendirmede esas olanın poliçelerin yürürlükte kalması olduğunu, diğer değişle sigorta poliçelerinin iptal edilmemesi olduğunu, sözleşmeye göre davalının davacı sigortalılarına hizmet vereceğini, poliçelerini iptal eden kişilerin, artık davacıdan sigortalı sayılmayacağından davalının da bu kişilere hizmet vermediğini, bu nedenle vermediği hizmetin ücretini iade etmesi gerektiğini, taraflar arasında süregelen ilişkide de davalının iptal edilen poliçeleri mahsup ederek fatura düzenlediğini, bu durumun sözleşme süresince bu şekilde devam ettiğini, dolayısıyla ücret iadesi yapması gerektiğini esasen davalının da zımnen kabul ettiğini belirterek davanın kabulü ile şimdilik 1.500 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek aylık %5 gecikme faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, yargılama giderleri, arabuluculuk
ve dava vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Sözleşme hükümleri gereğince davalının iadeler ilişkin bu şekilde bir talepte bulunamayacağının belirli olduğunu, davacı her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede iadeye ilişkin hükümler bulunduğu iddia etmişse de sözleşme incelendiğinde iadeye ilişkin bir düzenlemenin bulunmadığının açık olduğunu, iade ödemelerine ilişkin bu şekilde bir düzenleme olmadığından davalı tarafından davacıya yapılması gereken bir ödemenin de bulunmadığının kabulünün gerektiğini, taraflar arasındaki ticari ilişkinin nasıl ilerlediğinin anlaşılması için bazı detaylı açıklamalar yapma gereği doğduğunu, taraflar arasında sözleşmenin akdedilmesinin akabinde davalı şirketin davacı şirket tarafından sigortası yapılan kişilere ilişkin olarak sağlık hizmeti vereceğini taahhüt ettiğini, bu nedenle davacı tarafından sigortası yapılan kişilerin dataları rakam bazlı olarak davalı şirkete bildirildiğini, böylelikle acil durumlarda işbu kişilere davalı şirket tarafından sağlık hizmeti ifa edildiğinden davacı şirketin işbu poliçe bedellerini ödemeyi kabul ettiğini, sigortalıların sigortalarının devam edip etmediği, iptal edilen poliçelerin kimlere ilişkin olduğu konusunda davalı şirketin hiçbir bilgisi bulunmadığını, davalı şirketin bu konular ile ilgili bilgiye sahip olacak konumda da olmadığını, davalı şirketin kendisine bildirilen datalardan sorumlu olduğunu, davalı şirketin yüklendiği edim davacı şirket tarafından gelen bir çağrı olduğunda acil sağlık hizmetini yerine getirdiğini, davalı şirketin, davacının iddia ettiği şekilde bir kişinin poliçesi olmadığı gerekçesiyle hizmeti geri çevirebilecek konumda olmadığını, iddia edildiği şekilde bir kişinin poliçesi iptal edildiğinde bu kişi artık ——– Sigorta’nın sigortalısı konumunda olmadığından ve bu sigortalı davalı şirkete de ——- Sigorta aracılığıyla ulaştığından davalı şirket tarafından poliçe iptali gerekçesiyle hizmetin ifasından kaçınılması şeklinde bir durumun hayatın olağan akışı uyarınca hali hazırda gerçekleşemeyeceğini, iptal edilen poliçelere ilişkin mahsuplarda her ay ——— Sigorta tarafından yapıldığından Müvekkil Şirket’in elde etmiş olduğu haksız bir kazancının olmadığının belirli olduğunu, davalı şirketin poliçelerin kimlere özgülendiğinin dahi bilmediğini, iptal edilen poliçelerin detayının ——– Sigorta tarafından bilindiğini ve işlemleri ——- Sigorta tarafından yapıldığını, davacının dilekçesinde belirttiği şekilde ——– Sigorta tarafından gönderilen data içerisinde iptal edilen poliçelerin de bulunduğunu, ancak davalı şirket tarafından düzenlenen faturalar incelendiğinde de görülecektir ki; iptal edilen poliçelerin bedeli düşüldükten sonra ——— Sigorta’nın belirttiği sayı üzerinden davalı şirket tarafından fatura düzenlemesi yapıldığını, ——– Sigortanın da bu düzenlenen faturalar üzerinden davalı şirkete ödeme yaptığını, davalı şirkete yapılan ayrıca bir ödeme bulunmaz iken neye istinaden iade talebinde bulunulduğu anlaşılamadığını, taraflar arasındaki ticari 2019 Nisan ayına kadar sürdüğünü, 06.05.2019 tarihli Nisan ayına ilişkin son faturanın davalı şirket tarafından ——Sigorta tarafından bildirilen data doğrultusunda düzenlendiğini ve taraflar arasındaki ilişkinin bu tarihte sona erdiğini, davacı şirket tarafından iddia edildiği şekilde iade edilmesi gereken tutarlar bulunmakta ise; niçin Nisan 2019 ayından gönderilen datada bu hususa hiçbir şekilde yer verilmediğini, iptal edilen ya da edilecek olan poliçeler ile ilgili niçin davalı şirket ile bir mutabakata varılmadığını, ——– Sigorta düzenlenen fatura içeriğine neden itiraz etmediğini ve ödemeyi davalı şirkete gerçekleştirdiğini, ——– Sigorta tarafından kötü niyetli hareket edildiği, basiretli bir tacir gibi davranılmadığını, aylar geçtikten sonra sırf davalı şirketi zarara uğratmak içtin bu şekilde bir talepte bulunulduğunun açık olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava; hukuki niteliği itibariyle dava dışı sigortalıların alacağı hizmete karşılık davacı ile davalı arasında akdedilen sözleşme kapsamında davacının davalıya ödediği hizmet bedellerinin iade edilmesi talepli alacak davasıdır.Mahkememizce dosyanın sigortacı bilirkişi ve SMMM uzmanı bilirkişiden oluşturulacak bilirkişi heyetine tevdii edilerek rapor düzenlenmesine karar verilmiş, alınan 18/10/2022 tarihli raporun sonuç kısmında,”Davacı ve davalı şirketin incelenen 2017, 2018, 2019, 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin GİB onaylı beratlarının süresinde alındığı, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, Davacının Alacak Talebi Yönünden: Taraflar arasındaki sözleşme kapsamında, davacı tarafından her ay yeni sigorta yaptıran kişiler ve poliçesi iptal olan sigortalıların davalıya bildirildiği, davalı tarafından da bildirilen işbu datalara göre sigortalananlardan iptal olan poliçeleri mahsubunun yapıldığı ve sözleşmede belirlenen (1,026) tutar ile çarpımı yapılarak fatura düzenlediği, ticari ilişkinin sözleşmenin ayakta kaldığı sürece her ay böyle devam ettiği, davacı ile davalı arasında bu şekilde ticari teamül bulunduğu, taraflar arasındaki ihtilafsız sözleşmede de iade poliçelerin ücretlerinin iade edileceğine ilişkin sarih maddenin bulunmadığı, davacı tarafından sisteme yeni eklenen sigortalılar ile birlikte iptal poliçeleri bildirildiği, davalı tarafından yeni eklenen poliçelerden iptal poliçelerin mahsubu yapılarak faturalandırma yapıldığı, iptal poliçelerine ilişkin olarak fatura tanzim edilmediğinden takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, davacının iptal poliçeler nedeniyle oluşan ücret iadesi alacağının bulunmadığı”Yönünde görüş bildirmiştir.Rapor taraflara tebliğ edilmiş, tarafların tüm beyanları ve itirazları dikkate alınarak bilirkişilerden ek rapor alınmasına karar verilmiş, alınan 04/08/2023 tarihli ek raporun sonuç kısmında,” Defterlerin Usulüne Uygun Tutulup Tutulmadığı Yönünden: Davacı ve davalı şirketin incelenen 2017, 2018, 2019, 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin ticari defterlerinin GİB onaylı beratlarının süresinde alındığı, TTK ve VUK hükümlerine göre usulüne uygun tutulduğu, Tarafların bilirkişi raporunun dosyaya ibrazından sonra ileri sürdükleri beyanlar dikkate alındığında temel meselenin, taraflar arasındaki mahsuplaşma yönteminin nasıl uygulandığı ile ilgili olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda da işaret edildiği gibi, taraflar arasındaki ilişkide davacı tarafından sisteme yeni eklenen sigortalılar ile birlikte iptal poliçelerin bildirildiği, davalı tarafından yeni eklenen poliçelerden iptal poliçelerin mahsubu yapılarak faturalandırma yapıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre taraflar arasında yerleşmiş uygulama, iade poliçelere ilişkin bedellerin iadesinin yapılmaması, bu bedellerin yeni düzenlenen poliçelere mahsup edilmesi yönündedir. İade poliçelerin bedel iadesi uygulanması söz konusu olmamıştır.
Heyetimiz hem bu uygulamadan yola çıkarak hem de sözleşmede iadeye yönelik açık hüküm bulunmaması sebebiyle yukarıdaki neticelere ulaşmıştır. Farklı bir anlatımla, taraflar arasındaki teamül iptal poliçelerinin ücret iadesi şeklinde değil, yeni düzenlenen poliçelerden mahsuplaşma şeklinde yürümüştür. Heyetimiz bu tespitiyle, iptal edilen poliçeler bakımından davacının alacak hakkının bulunmadığı tespiti yapmamaktadır. Taraflar arasındaki ilişkide, iptal sebebiyle doğan alacak haklarının yeni düzenlenen poliçelerden mahsup edilerek düzenlendiğine işaret etmektedir”Yönünde görüş bildirmişlerdir.Her şeyden önce taraflar arasında imzalanan 27/03/2017 tarihli sözleşme hükümlerinin taraflar açısından bağlayıcı olduğu noktasında ihtilaf yoktur.Bu sözleşme ile davacı ——– sigorta kendi sigortalıları için yapmış oldujları poliçeleri davalı şirkete bildirecek, davalı şirkette yapılan sigorta poliçelerinden belirli bir oranda (1,026 poliçe tutar ile çarpımı) ücrete hak kazanacak ve karlılığında da tıbbı yardım, danışma ve kara ambulans hizmetlerini sağlayacaktır.Sözleşmenin süresi 1 yıl olarak kararlaştırılmıştır.Taraflar arasındaki sözleşme sürenin dolması ile kendiliğinden münfesih hale gelmiştir.Sözleşme yürürlükte olduğu sürece , davacı tarafından her ay yeni sigorta yaptıran kişiler ve poliçesi iptal olan sigortalıların davalıya bildirilmiş, davalı tarafından da bildirilen işbu datalara göre sigortalananlardan iptal olan poliçeleri mahsubunun yapılarak ve sözleşmede belirlenen (1,026) tutar ile çarpılarak fatura düzenlenmiştir. Ticari ilişkinin sözleşmenin ayakta kaldığı sürece her ay böyle devam ettiği, davacı ile davalı arasında bu şekilde ticari teamül bulunduğu anlaşılmaktadır.Davacı taraf sözleşme sona erdikten sonra yeni poliçelerin doğal olarak davalı şirkete gönderilemeyeceğini, dolayısıyla da mahsuplaşmanın da yapılamayacağını iddia ettiğinden yukarıda da belirtildiği üzere öncelikle taraflar açısından bağlayıcı olan sözleşmedeki bu konudaki hükümlere bakmak gerekmiştir. Söz konusu sözleşmenin 15. Maddesi Taraflar arasındaki “sözleşmenin feshinden/Sona ermesinden sonraki durum” başlığı altında bu durumu düzenlemiştir.Buna göre ” Sözleşmenin feshedilmesi veya herhangi bir sebeple sona ermesi durumunda, ——– Sigorta fesih veya sona erme tarihine kadar tanzim edilmiş olan poliçelerin bu sözleşme ile belirlenen tutarlarını, sözleşme şartlarına göre ödemeye devam edecek, buna mukabil ———- sözleşme geçerlilik süresi sonrasında dahi olsa, bu poliçelerin vade bitim tarihine kadar, işbu sözleşme ve ekinde taahhüt edilen hizmetleri/ edimleri ifa etmeye devam edecektir.Ancak sözleşme, tarafların mutabakatı ile “———” hesaplaşma yöntemine göre fesihedilebilir. “——” hesaplaşma yöntemininde mutabakata varılması durumunda, iş bu sözleşmeye konu hizmetlerin temin edildiği poliçelerin son geçerlilik tarihinin, sözleşmenin bitim tarihi olduğu varsayılır ve bu kabule göre de, gün hesabı üzerinden tahakkuk eden ve iadesi lazım gelen tutar hesaplanır. Bu şekilde ——— tarafından tespit edilecek ve diğer akit tarafa bildirilecek olan iade meblağ ,bildirime müteakip 15 gün içinde defaten ——– tarafından, ——– şirketine nakden ödenir. Söz konusu ödemenin ———- tarafından zamanında yapılmaması halinde aylık %5 gecikme faizi uygulanacaktır.” hükümlerini içermektedir. Başka bir ifade ile sözleşmede belirlenen tutarların iadesi ancak taraflar arasındaki sözleşme ” ———” yani karşılıklı mutabakat halinde iade edileceği kararlaştırılmış, bunun haricinde sona ermesi halinde ise bedel iadesine yönelik her hangi bir hükme yer verilmemiştir. Yukarıda da belirtildiği üzere taraflar arasındaki sözleşme sürenin dolması ile kendiliğinden fesh edilmiştir. Tarafların karşılıklı mutabakatı ile bir fesih söz konusu değildir. Bunun karşılığında da davalı şirket sözleşme geçerlilik süresinden sonra dahi olsa poliçelerin vade bitim tarihine kadar hizmet vermeyi taahhüt etmiştir.Sözleşme geçerlilik süresi içerisinde iptal edilen poliçelerin iadesine yönelik sözleşmede hüküm olmamakla birlikte taraflar arasında bu konuda bir teammül oluştuğu da incelene defter kayıtları ve faturalardan anlaşılmaktadır. Buna göre Davacı tarafından sisteme yeni eklenen sigortalılar ile birlikte iptal poliçeleri davalı tarafa bildirilmekte, davalı tarafından yeni eklenen poliçelerden iptal poliçelerin mahsubu yapılarak faturalandırma yapılmaktadır. Başka bir ifade ile davalının taraflar arasındaki tammüle göre iade borcu ancak yeni sigorta poliçeleri kendisine bildirildiği taktirde doğmaktadır. Somut uyuşmazlıkta böyle bir durum da söz konusu değildir.Sonuç olarak gerek taraflar arasında iptal edilen poliçeler yönelik olarak gerçekleşen teammül uygulaması, gerekse imzalanan sözleşme hükümlerine göre ancak sözleşmenin “——–” yöntemi ile sona erdirilmesi halinde bedel iadesi istenebileceğine yönelik sözleşmenin 15. Maddesi hükümleri birlikte değerlendirildiğinde davalının, taraflar arasındaki sözleşme hükümleri ortadan kalktıktan sonra bedel iadesi ile sorumlu olmayacağı değerlendirilerek davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85-TL harçtan peşin alınan 59,30-TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 1.500,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 Sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca ——— tarafından karşılanan 1.1320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 05/12/2023