Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/816 E. 2023/683 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/816
KARAR NO : 2023/683

DAVA : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/11/2021
KARAR TARİHİ : 14/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan tazminat davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafından —- plakalı—- marka aracın 23.11.2020 tarihli fatura ile —– yetkili satıcısından 219.000 TL bedel ile satın alındığını ve kredili şekilde ödendiğini aracın henüz 3 ay ve 3.437 km kullanıldıktan sonra arızalandığı için—–yetkili servisinde 16 gün kaldığını davalı şirkete noterden ihtarname gönderildiğini ancak cevap verilmediğini açıklanarak; gizli ayıplı aracın 0 km eşdeğer yenisi ile değiştirilmesi ve geri alınarak 219.000 TL bedelinin avans faizi ile iadesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının seçimlik hakkını onarımdan yana kullandığı için başka bir seçimlik hakkı talep edilemeyeceğini; araçtaki arızanın giderildiğini ve aynı arızanın tekrarlanmadığını ve yaklaşık 1 yıldır sorunsuz kullanıldığını hali hazırda araç-cın davacı tarafından kullanılmaya devam ettiği için faiz talep edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davacı vekili cevaba cevap dilekçesinde özetle; davalı vekilinin seçimlik haklar kullanılmakla sona erer beyanını kabul etmediklerini, müvekkilinin aracın önce aynı marka ve modelini istediğini olmazsa bedelinin iadesini talep ettiğini içerir ihtarname ile davalı tarafa beyan ettiğini ancak zamanında cevap verilmediğini belirterek davanın kabulünü talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle; ayıplı mal satışından dolayı onarılan araçta oluşan değer kaybı tazminatına ilişkindir. Davacı vekili dava dilekçesinde aracın misli ile değişimini, bunun mümkün olmaması halinde araç bedelinin iadesini talep etmiştir. Yargılama esnasında davacı tarafından aracın 3. bir kişiye satılmasından dolayı misli ile değişimin veya bedel iadesinin fiilen mümkün olmayacağı gerekçesi ile aracın ayıpsız satışı ile ayıplı satışı arasındaki farkın (değer kaybı zararının) ıslah ile talep edildiği anlaşılmıştır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise; davacının 30/11/2020 tarihinde satın aldığı aracın gizli ayıplı olup olmadığı, davalının ayıptan sorumlu olup olmadığı, ayıptan dolayı araçta değer kaybının olup olmadığı, değer kaybı oluşmuş ise miktarı hususunda uyuşmazlık olduğu tespit edilmiştir.Mahkememiz dosyasının bir borçlar hukuku alanında nitelikli hesaplama uzmanı ve bir makine mühendisi bilirkişiden oluşan heyete tevdine karar verilmiş olup, 21/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda özetle; “…Dava konusu —- plakalı—–marka tipi, —-motor ve —-şase numaralı, 26.11.2020 tarihinde trafiğe çıkmış, —- model,—– adına tescilli —- otomobilin, Silindir kapağının üretimden kaynaklı gizli ayıplı olduğu; 3 ay ve 3.437 km kullanıldıktan sonra gizli ayıplı silindir kapağının orijinal yenisi ile değiştirilmesi gerekirken —- yetkili servisinde 23.02.2021 tarihinde garanti kapsamında tamir edilmesi nedeniyle fabrikasyon özelliğinde eksikliğe ve piyasa şartlarında değer kaybına neden olduğu; 23.02.2021 tarihinde, anti kapsamında yapılan onarımdan sonra benzer arızanın tekrar etmediği ve otomobilin normal kullanıldığı dikkate alındığında teknik yönden iadesine gerek olmadığı; Davacı araç sahibi—– tarafından —– plakalı otomobilin 23.11.2020 tarihli fatura ile 206.694 TL bedel ile satın alındığı ve piyasa rayicine uygun olduğu; aynı tarihte ayıplı onarılmış otomobilin rayiç değerinin 177.000 TL ve piyasa şartlarında değer kaybının 29.694 TL olduğu…” şeklinde rapor düzenlenmiştir.Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu 23’üncü maddesinde; “Ticari satış ve mal değişimi” düzenlenmiş, tacirler arasında yapılan ticari satışlarda esas itibariyle Türk Borçlar Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra bu tür satışlar hakkında özel bazı hükümlere yer verilmiştir. Bu hükümlerin uygulanabilmesi için somut olayda ticari satışın mevcut olması gerekir. Ticari satış, sözleşmenin her iki tarafının da tacir olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olan satıştır. Tacirler arası ticari satımlarda satıcının ayıplı ifadan sorumluluğu esas itibariyle Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı madde hükümlerine tâbidir ancak tacirler arasındaki ticari satımlardan kaynaklanan ayıplı ifa hallerinde alıcının muayene ve ihbar külfetlerinin süresi hakkında Türk Ticaret Kanunu 23/1-c madde hükmünde düzenlenmiş olan özel hüküm uygulanacaktır. Satıcının ayıplı ifasına ilişkin diğer konularda ise Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı hükümlerinde düzenlenen genel hükümler uygulama alanı bulacaktır.6098 sayılı TBK’nun ayıba karşı tekeffül hukuki kurumunu düzenleyen 219 ve devamı maddelerine bakmak gerekir. Buna göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.”TTK. m. 23/c hükmü, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” düzenlemesini, TBK. m. 223 hükmü ise; “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.”düzenlemesini içermektedir.Dava ilk olarak ayıplı araç satışından dolayı davacının misli ile değişim talebi ile açılmış, dava devam ederken aracın davacı tarafından 3. bir kişiye satılmasından dolayı ıslah dilekçesi ile değer kaybı tazminatı talep edilmiştir. Dava konusu aracın davalı tarafından ithal edilerek bayileri aracılığı ile ülke piyasasında satışa sunduğu, satıcı ile birlikte ithalatçının da ayıptan dolayı sorumluluğunun düzenlenmiş olduğu anlaşıldığından davalı araçtaki ayıptan sorumlu olacaktır. Öncelikli olarak araçta ayıp olmadığı, ayıbın gizli ayıp kapsamında olup olmadığı, zamanında ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususlarında değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, dava konusu —– plakalı otomobilin silindir kapağının üretimden kaynaklı gizli ayıplı olduğu, davacı tarafından —– Noterliğinin 19.03.2021 tarihli—— yevmiye numaralı ihtarı ile süresinde ayıp ihbarında bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı tarafından dava devam ederken aracın satılmış olması ve talebin değer kaybına ilişkin olarak ıslah edilmiş olması dikkate alınarak değer kaybı yönünden değerlendirme yapılması gerekmiştir. Denetime elverişli ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, gizli ayıplı silindir kapağının orijinal yenisi ile değiştirilmesi gerekirken yetkili servisinde 23.02.2021 tarihinde garanti kapsamında tamir edilmesi nedeniyle fabrikasyon özelliğinde eksikliğe ve piyasa şartlarında değer kaybına neden olduğu, davacı tarafından otomobilin 23.11.2020 tarihli fatura ile 206.694 TL bedel ile satın alındığı ve piyasa rayicine uygun olduğu, aynı tarihte ayıplı onarılmış otomobilin rayiç değerinin 177.000 TL ve piyasa şartlarında değer kaybının 29.694 TL olduğu kanaatine varılmış, davacı tarafından ıslah dilekçesi ile daha fazla değer kaybı olduğu iddia edilmiş ise de, mevcut ayıptan dolayı davacının iddia ettiği değer kaybının oluşamayacağı, davacının bu yöndeki talebinin fahiş olduğu anlaşıldığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, dava ayıplı ifadan dolayı tazminat alacağına ilişkin olduğundan reddedilen kısım yönünden davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 29.694,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebinin reddine,
2-Alınması gerekli 2.028,40 TL harcın davacının peşin olarak yatırdığı 3.739,98 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.711,58 TL harcın davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yatırılan 2.028,40 TL peşin harç ve 59,30 TL başvurma harcı toplamı olan 2.087,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından harcanan 2.219,10 TL yargılama giderinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 306,74 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacının üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı kendini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı kendini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT gereğince 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7- 6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1.320,00 TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davanın kabul ve ret oranına göre hesaplanan 182,42 TL’sin davalıdan 1.137,58 TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
8-Arta kalan gider avansının karar kesinleşince taraflara iadesine,Dair tarafların yüzüne karşı gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.