Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/636 E. 2022/127 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/636 Esas
KARAR NO : 2022/127
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/02/2021
KARAR TARİHİ : 15/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Davalı —- tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi imzalanması suretiyle müvekkili şirkette çalışmaya başladığını, müvekkili şirket ile davalı arasında — hakların korunması amacıyla gizlilik ve rekabet yasağına ilişkin ayrıca sözleşme yapıldığını, davalının müvekkili şirkette — çalıştıktan————- sona erdiğini, davalının işten ayrılmasından kısa süre sonra müvekkili ——- —-çalışmaya başladığını, davalının — olduğunu, müvekkili —– çalıştığı sürede —- niteliğinde olan ————- bulduğunu, bunların —- kullanılmasının müvekkili şirket açısından büyük bir ticari zarara yol açacağının aşikar olduğunu, davalı ile işe başlamadan önce gizlilik ve rekabet sözleşmesi yapıldığını, davalının —- — yetkilerinin rekabet yasağının ihlalini doğuran düzeyde olduğunu, davalının müvekkili şirkette çalıştığı sürede öğrendiği birçok bilgiyi —- aleyhine olacak şekilde rakip şirketle paylaştığını, halen ilgili şirket tarafından müvekkili şirket bünyesinde —- geldiğini, davalının hukuka aykırı eylemleri nedeniyle müvekkili şirketin —- kaybettiğini, ——— süresinde tamamlanamadığını, bu nedenlerle davanın kabulüne, davalının hukuka aykırı eylemlerinin tespitini ve —– davalının —– maaşının —ile davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Yetki itirazında bulunduklarını, müvekkilinin davanın açıldığı tarih itibariyle —– — yetki alanında olduğunu, davanın yetki yönünden reddi ile yetkili mahkemeye gönderilmesini, davacı tarafça iddia edilen eylemlerin rekabet yasağına aykırı eylem teşkil etmediğini, müvekkilinin herhangi bir yol ve yöntemle rekabet yasağı teşkil edecek eylemi olmadığını, davacının somut kanıtlanmış nitelikte ve içerikte deliller ibraz edemediğini, müvekkilinin iş sözleşmesinin istifa şeklinde sona erdiğini, ancak bu ——üzerine davacı—– hissedarı———– kişiselleştirerek müvekkilini tehdit ettiğini, müvekkilinin çok sayıda rahatsız edici sebep nedeniyle herhangi bir yerden iş talebi almamasına rağmen istifa ettiğini, müvekkiline ——- rekabet etmeme şartlı sözleşmenin —–, işe giriş işlemleri yapılma şartı olarak dayatılarak imzalatılan——- olduğunu, geçersiz olduğunu, cezai şartın fahiş olduğunu, davacının —–iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bu konu ile ilgili davacının hiçbir delil ibraz edemediğini, bu nedenlerle davacının tüm taleplerinin ve davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, rekabet yasağına aykırı davranılması nedeniyle sözleşmede belirtilen cezai şarta göre davalının—— davalıdan —– ilişkindir.
Davada, öncelikle Mahkemenin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Gerek mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, gerekse 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda, Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının—- 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan: “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz— görevlidir” hükmü uyarınca bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
———- almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi —– Kanununa veya — sayılı —- Kanununun — sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere —- mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları —- görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “—- ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde — davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. 7036 sayılı Kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde ——- sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan——- Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları —- ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli bulunmaktadır. –önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davalarının ticari dava olduğu belirtilmişse de Dairenin son dönemde verdiği kararlar ile, bu davalarda da iş mahkemelerinin görevli olduğunu belirlemiştir.————
Açıklanan nedenlerle, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlıkta görevli mahkemenin özel yetkili İş Mahkemesi olduğu değerlendirilmiş, bu sebeple HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca, mahkemenin görevli olmasının dava şartlarından olduğu ve dava şartlarının da davanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğinden, HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle davanın HMK 114/1-c ve 115/2 uyarınca USULDEN REDDİNE,
Görevli Mahkemenin — Mahkemelerinin olduğunun tespitine,
2-HMK 20. Madde uyarınca Mahkemece verilen kararın kesinleşmesi ve kararın kesinleşmesini müteakip 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın —Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine, süresinde başvurusu yapılmaması halinde talep üzerine yargılama giderleri ve vekalet ücreti hakkında Mahkemece karar oluşturulmasına,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.