Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/575 E. 2023/845 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/575
KARAR NO : 2023/845

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/08/2021
KARAR TARİHİ : 31/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;

Taraflar arasında dava dilekçesi ekinde sunulan cari ekstre ve faturalardan da anlaşılacağı üzere bir ticari ilişkinin kurulduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin cari ekstre ve faturalarla sabit olduğu, taraflar arasında fatura ilişkisinin doğduğu, davalı tarafın davacıya 13.707,23TL fatura borcu olduğu, davalının bu borcuna ilişkin herhangi bir ödeme yapmadığı, bunun üzerinde —-İcra Dairesi —-Esas sayılı dosyasıyla icra takibi başlatıldığı, borçlunun (davalının) takibi geciktirmek amacıyla icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ettiği, icra müdürlüğünce takibin durdurulmasına karar verildiği, davacı şirketin ticari defter ve kayıtları ile fatura, cari ekstre dökümünün incelenmesiyle davacının davadaki haklılığının ortaya çıkacağı açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, dava konusu icra takibinin devamına, davalı borçlu aleyhine %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davaya ilişkin usule yönelik itiraz gerekçelerinin olduğu, esasa ilişkin olarak ise; taraflar arasındaki ilişkinin ticari mal alım satım işlerine yönelik olduğu, davalı şirketin tüm edimlerini yerine getirdiği, davacı tarafın alacak iddiasına dayanak olarak hatalı, kusurlu, ayıplı ya da eksik ürün tedarik etmesi durumunda ise davalı şirketin söz konusu ürünler bakımından Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümler nazarında yine üzerine düşen edimleri yerine getirdiği, davacının haksız, mesnetsiz ve hukuka aykırı şekilde takip başlatarak davalı şirketin ticari hayatını zedelemeye yönelik hareket ettiği açıklanan nedenlerle davanın dava şartı noksanlığından usulden reddine, aksi kanaatte ise davalı hakkında açılmış buluna işbu itirazın iptali davasının esastan reddine, davacının takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava; hukuki niteliği itibariyle davacı tarafça fatura ve cari hesaba dayalı olarak başlatılan—- İcra Dairesi —– Esas sayılı icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir
.Mahkememizce taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayandığından, her iki tarafın 2016-2021 yıllarına ilişkin tüm yasal ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilmiş, alınan 06/05/2022 tarihli raporun sonuç kısmında,
“Yerinde inceleme talebinde bulunan davacı şirketin, bazı yıllara ilişkin defterlerin ellerinde olmadığı bazılarının ise tasdik edilmediği gerekçeleriyle ticari defterlerini sunmamış olması, davalı şirketin ise inceleme gününe katılımının olmaması ve yerinde inceleme talebinde de bulunmaması nedeniyle tarafların ticari defter incelemesi gerçekleştirilememiştir. İnceleme ve değerlendirmeler; dosyaya sunulan faturalar, sevk irsaliyeleri ve davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu cari hesap muavini üzerinden yapılmıştır. (Davacı şirketçe cari hesap muavini sunulmamıştır.) İnceleme sonucunda, davacının dosyaya fotokopilerini sunduğu, 2017 yılında davalı şirkete kestiği 7 adet faturanın, davalı şirketin cevap dilekçesi ekinde sunduğu cari hesap muavininde girişlerinin olduğu tespit edilmiştir. Davalının sunduğu cari hesap muavinine göre; 2016 yılından gelen herhangi bir borç/alacak devir bakiyesi bulunmayan 2017 yılında, davacının davalıya toplam tutarları 280.123,23TL olan 7 adet fatura düzenlediği, davalının ise toplam 266.416,00TL tutarında banka ödemeleri yaptığı; bu işlemler neticesinde davalı şirketin davacı şirkete 29.08.2017 tarihinde 13.707,23TL borcunun bulunduğu, bu tutarın davacının 12.02.2018 tarihli icra takibinde davalıdan talep ettiği asıl alacak rakamı olduğu tespit edilmiştir. Davalı şirketin davacı şirkete, 26.09.2017 tarihinde davacıya olan borç bakiyesi kadar; yani 13.707,23TL tutarında —–nolu iade faturası düzenleyerek davacıya olan borcunu kapattığı tespit edilmiştir. İade faturasının görüntüsü dosya kapsamında bulunmamaktadır. İade faturasının neye istinaden düzenlendiğine ilişkin detaylı bir açıklamanın da davalı tarafça yapılmadığı görülmektedir. Fakat cari hesap muavinindeki tarih dikkate alındığında iade faturasının, davalıya düzenlenen son fatura/sevk tarihinden yaklaşık 1 ay sonra düzenlendiği görülmektedir. Bu süre de TTK. 22/2’deki 8 günlük itiraz süresini ve TTK. 23/1c’deki ayıplı mal ihbar sürelerini aşmaktadır. Bu husustaki takdir Sayın Mahkemenizindir. Davacının sunduğu, davalıya kesilen 7 adet faturadan biri olan 18.08.2017 tarihli —– nolu 1.233,96TL tutarındaki faturaya ilişkin —–nolu sevk irsaliyesinde “İade edilmiştir” açıklaması yer almaktadır. Fakat önceki paragraflarda da belirtildiği üzere, davalının sunduğu cari hesap muavininde bu fatura girişi de bulunmaktadır. Davalının düzenlediği iade faturasının, davacının düzenlediği 1.233,96TL’lik faturayla ilgili olup olmadığı bilinememektedir. İlgiliyse de, düzenlenecek iade faturasının bedelinin 13.707,23TL değil, 1.233,96TL olması gerektiği dikkate alınmalıdır. Takdir Sayın Mahkemenize ait olmak üzere; her ne kadar tarafların her ikisi de ticari defterlerini sunmamışsa da, davalının sunduğu cari hesap muavininden anlaşıldığı üzere uyuşmazlığın, davalının düzenlediği iade faturasından kaynaklandığı, davalının bu iade faturasını ve iade faturasını düzenlemedeki gerekçelerini açık ve hesaplanabilir şekilde sunması gerektiği, dosyada bu yönde bir belge ve açıklama bulunmadığı, davacının düzenlediği faturalara karşı itiraz ve/veya ayıp ihbarı süreleri konusunda davalının düzenlediği iade faturası tarihinin TTK.’nun ilgili maddelerindeki süreleri aşmış olduğu, fakat bu konudaki nihai değerlendirme ve kararın Sayın Mahkemenizde olacağı, davalının iade faturasını düzenlemekte haklı olmadığına karar verilmesi durumunda davacı şirketin davalı şirketten 13.707,23TL alacağı olduğu, bu alacak üzerinden icra takip tarihinden itibaren avans faiz talebinde bulunabileceği yönünde kanaate varılmıştır.”
Yönünde rapor tanzim edilmiştir.
Rapor taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekilinin 24/05/2022 tarihli itirazı kapsamında ek rapor alınmasına karar verilmiş olup alınan 04/08/2023 tarihli ek raporun sonuç kısmında,
“Taraf vekillerinin kök rapora yönelik yapmış oldukları beyan ve itirazlar gerek kök rapor öncesi gerek kök
rapor sonrası dosya kapsamındaki belgelerle birlikte değerlendirilmiş; kök rapordaki değerlendirmelerimi ve
kanaatlerimi değiştirecek yeni bir bilgiye ve belgeye rastlanmadığı tespit ve kanaatine varılmıştır.”
Yönünde rapor tanzim edilmiştir.
Yukarıda ayrıntıları belirtilen bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere her iki taraf da ticariş defterlerini sunmamışlardır.Yine taraflar arasındaki uyuşmazlık Davalı şirketin davacı şirkete, 26.09.2017 tarihinde 13.707,23TL tutarında —– nolu iade faturası düzenlemesinden kaynaklanmıştır.İade faturasının ise 1 ay sonra düzenlendiği anlaşılmaktadır.

Yargıtay —–Hukuk Dairesi, 08.02.2016 tarih, —— Sayılı kararında da belirtildiği üzere; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 27.06.2003 tarih ve —— sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır.(Dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı TTK’nın m. 21/2.) Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. İşin bedeli sözleşme kurulurken kararlaştırılmış olup, fatura ise bu aşama ile ilgili değil, ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Fatura öncesinde taraflar arasında borç doğurucu hukuki ilişkinin bulunması, faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Faturayı alan (faturayı defterlerine kaydetmemesi koşulu ile) akdi ilişkiyi inkâr ettiğinde, faturayı gönderenin önce akdi ilişkiyi kanıtlaması gerekir. Fatura, sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. 6102 sayılı TTK’nın 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. 2. fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura içeriğinin doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 21/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkânı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler (olağan içerik) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan Yasa’nın 21. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın içeriğinden söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır (VUK’nın m. 230). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı takdirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde dosyaya sunulan faturalar, sevk irsaliyeleri ve davalının cevap dilekçesi ekinde sunduğu cari hesap muavini ve tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; davacının 2017 yılında davalı şirkete kestiği 7 adet faturanın, davalı şirketin cevap dilekçesi ekinde sunduğu cari hesap muavininde girişlerinin olduğu , davalının sunduğu cari hesap muavinine göre de, 2016 yılından gelen herhangi bir borç/alacak devir bakiyesi bulunmayan 2017 yılında, davacının davalıya toplam tutarları 280.123,23TL olan 7 adet fatura düzenlediği, davalının ise toplam 266.416,00TL tutarında banka ödemeleri yaptığı, bu işlemler neticesinde davalı şirketin davacı şirkete 29.08.2017 tarihinde 13.707,23TL borcunun bulunduğu, bu tutarın davacının 12.02.2018 tarihli icra takibinde davalıdan talep ettiği asıl alacak rakamı olduğu tespit edilmiştir. Davalı şirketin davacı şirkete, 26.09.2017 tarihinde davacıya olan borç bakiyesi kadar; yani 13.707,23TL tutarında —–nolu iade faturası düzenleyerek davacıya olan borcunu kapattığı tespit edilmiş ise de yukarı da belirtildiği üzere iade faturasının düzenlenmesi 8 günlük yasal süre içerisinde düzenlenmesi halinde ispat yükünü ters çevirir.Oysaki davalı tarafça iade faturası 1 ay sonra düzenlenmiştir. Bu haliyle düzenlenen fatura karşılığında mal veya hizmet alınmadığını ispat yükü hala davalıdadır. Davalı tarafça bu yönde bir belge sunulmamıştır. Bu yüzden denetleme ve hüküm kurmaya elverişli bilirkişi raporu nazara alınarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE,
2—— İcra Müdürlüğü’nün ——. sayılı icra takibine yapılan itirazın İPTALİ ile TAKİBİN AYNEN DEVAMINA,
3-Kabul edilen 13.707,23-TL alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Alınması gerekli 936,34-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 165,56-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 770,78-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 59,30-TL başvurma harcı, 165,56-TL peşin harç toplamı olan 224,86-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından sarfedilen toplam 1.075,50-TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 13.707,23-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-6325 Sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
9- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı verilen karar KESİN olmak üzere açıkça okundu, usulen anlatıldı.