Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/457 E. 2022/632 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO:2021/457 Esas
KARAR NO:2022/632

DAVA: Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ :01/07/2021
KARAR TARİHİ: 21/09/2022
Mahkememizde görülmüş “— şirketin feshi istemli” davasının açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Davacı —tarafından Davalı şirket — maksadı ile —tarihinde kurulmuştur. Şirkette her —- hissedar da —sermaye taahhüt etmiş olup—hisse sahibidir. Her — hissedarı da münferiden şirket temsil ve ilzama yetkili olduklarını şirket hissedarı — ile arasında fikir ayrılıkları yaşandığını, bu sebeple şirket faaliyetlerini sürdüremez hale geldiğini, müvekkilinin— tarihinde — yevmiye numaralı ihtarname keşide ederek hisselerini devretme ve/veya ortaklıktan çıkma talebini ileri sürdüğünü ve — tarihinde tebliğ edilen ihtarnameye cevap verilmediğini, şirket genel kurulunun toplanamadığını, yönetim kurulunun da son — yıldır toplanamamış olması nedeni ile kararlar alınamadığını, şirket ortakları münferiden imza yetkilisi olması nedeni ile bir ortağın işlemini diğer ortağın kötü niyetle iptali sonucunda şirketin menfaatleri zarar göreceğini, şirketin pay sahipleri arasında yaşanan ve şirketin yönetimine dair derin fikir aykırılıkları nedeni ile şirket esas sözleşmesinde öngörüldüğü şekilde oy birliği ile bir yönetim kurulunun belirlenmesi mümkün gözükmediğinden, 6102 sayılı TTK 530. Maddesi ve TTK 412. Maddesi gereğince şirkete kayyum atanması veya feshine karar verilmesini, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı usulüne uygun şekilde — tarihinde tebligat yapılmış olmasına rağmen davaya cevap sunmamıştır. Ancak —raporu ibraz edildikten sonra rapora karşı beyan dilekçesi sunmuş; ayrıca davalı şirket yetkilisi duruşmada dinlenmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle 6102 sayılı TTK.636 maddeleri uyarınca, haklı sebeplerle— şirketin fesih ve tasfiyesi talebine ilişkindir.Yöntemine uygun duruşma açılmış taraf kanıtları toplanmıştır. Uyuşmazlık noktaları resen belirlenerek sonuca gidilmiştir.Davalı şirkete ait ticaret sicil dosyasının tam bir örneği celp edilmiştir. Şirkete ait –kayıtları dosyamıza celp edilmiştir.Tüm delillerin toplanmasından sonra mahkememizce resen seçilen — eşliğinde, dosyadaki deliller ve davalı şirketin defter ve kayıtları üzerinde —incelemesi yapılmasına karar verilmiş, yapılan inceleme sonucunda,—tarihli — raporu alınmıştır. —, raporunda davalı şirketin öz sermayesini koruduğunu, iki ortağın eşti paylı ve münferit yetkili olduğunu, ortaklar arasında görüş ayrılıkları sebebiyle konusunun imkansız hale geldiği, karlılığın bulunmadığını– yılını faaliyet zararı ile kapattığını,— dönemlerinde zarar ettiğini, en son genel kurul toplantısının —yılında yapıldığını, fesih koşullarının mevcut olduğunu belirtmiştir.Dava dilekçesi davalı şirkete tebliğ edilmiş, cevap dilekçesi sunulmamıştır. Ön inceleme duruşmasının yapıldığı celse dava dışı ortak —davanın ihbar edilmesine karar verilmiş; ihbar yapıldıktan sonra davalı şirket adına davalı vekili davaya katılmış, rapora itiraz ve beyan dilekçesi sunmuştur. Bu beyan dilekçesi ile, davacının şirketle haksız olarak rekabet içine girdiğini, şirketin kar elede edebileceği işleri şirket dışından yürüttüğünü ve şirketin zarara uğramasına sebep olduğunu, bu sebeple —tarihinde şirket adına— dava dosyasını ikame ettiğini, rekabet etmeme yasağını çiğneyen, şirketi iyi idare edemeyen davacıdan, şirketin uğradığı zararların tahsili amacıyla tazminat davası açıldığını , bu davanın bekletici mesele yapılmasını talep ederek davanın reddini talep etmiştir.— raporundaki tespitler HMK.282.maddesi uyarınca serbestçe değerlendirilmiştir.6102 sayılı TTK.636/3.maddeleri uyarınca, haklı sebeplerin varlığı halinde her ortak, mahkemeden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilir.
Feshi istenen davalı şirketin iki ortaklı olup; davacı ortak ve dava dışı ortak— her ikisinin de münferit yetkili olarak — olduğu, şirketin faal olmadığı ihtilaf dışıdır.Yasa koyucu, haklı sebeplerin sınırlı olarak saymamış ve bir tanım da yapmamıştır. Bu konuda kanun koyucunun haklı sebepten ne anladığının tespiti için — şirketlere ilişkin TTK’nın 245.maddesinden yararlanılabilir. Buna göre haklı sebep, şirketin kuruluşuna yol açan fiili veya kişisel sebeplerin şirketin işletme konusunun elde edilmesini imkansız kılacak veya güçleştirecek şekilde ortadan kalkmış olmasıdır. Bu tanım genel bir tanım olup, Kanun’un “haklı sebep”e sonuç bağladığı tüm hallerde bu tanımdan yararlanılabilir. —TTK’ununda— haklı sebebin tanımı yapılmadığı gibi haklı sebeplere de örnek madde metninde yer verilmemiştir. Doktrinde ve emsal içtihatlarda “şirketin kötü yönetilmesi ve ortaklar arasında ciddi anlaşmazlıklar bulunması”, “fiili veya manevi güç veya baskı uygulanması”, “ortaklar arasında güven ilişkisinin zedelenmesi”, “ortakların bir araya gelemeyecek derecede husumetin oluşması” ortaklıktan çıkmak açısından haklı sebep olarak örnek olarak sayılmıştır.Toplanan bilgi ve belgelerden şirketin faal olmadığı, kazanç elde edemediği, —- ortaklı şirkette ortaklar arasında –kalmadığı, — yılından bu yana genel kurulun toplanamadığı ve fesih için koşulların oluştuğu sabittir.Şirketler hukuku bakımından şirketin devamlılığının sağlanılması esas olup; düzenleme uyarınca, ekonomik değer taşıyan şirketin feshi yerine şirketi ayakta tutacak diğer çözüm yollarının hakimce değerlendirilmesi zorunlu kılınmıştır. Bu nedenle sadece haklı nedenin olması yetmez; şirketi ayakta tutmak için başkaca çözüm yollarının da olmaması gerekir. Davalı şirketin diğer — olmasına rağmen şirketin faaliyetlerini sürdürmediği, şirketin devam eden bir işinin olmadığı, davacının ortaklıktan çıkarılarak şirketin devamında bir fayda görülmediği, bu yönde diğer ortaktan bir talep de olmadığı, duruşmada alınan beyanında kendisinin de şirketin ayakta kalmasını istemediğini beyan ettiği, şirketin faal bırakılmasının ekonomik hayata bir katkısının olmayacağı ve fesih dışında alternatif çözüm yollunun mevcut olmadığı görülmüştür.Bu noktada şirketin fesih sebepleri mevcut ise de davanın kabul edilmesi için bu fesih sebeplerinin tümüyle davacıdan kaynaklanmaması gerekmektedir. Davacının kendi kusurlu hareketleri ile fesih koşulları oluşturulmuş ise davanın dürüstlük ve iyiniyet kurallarına uygun olduğundan söz edilemez. Bu düşünceyle, belirtilen — sayılı dava dosyası celp edilerek incelenmiştir. Davacının —olduğu, davalının— olduğu, dava dilekçesi ile davacının TTK nun 626, 613/2 maddesine göre şirketle rekabet etme yasağının olduğunu, buna rağmen bazı —ilişkisi kurduğunu ve ciddi kazanç elde ettiğini, şirketin bu kazançtan mahrum kaldığını iddia ederek şimdilik —maddi tazminat talebinde bulunduğu görülmüştür. Bu dava dosyasının hukuki bağlamda bir sorumluluk davası olduğu, şirket adına — karşı açıldığı, —-rekabet etmeme yasağına aykırı davranışı sebebiyle şirketi uğrattığı zararların şirkete ödenmesinin talep edildiği söylenebilir. Bu davanın beklentici mesele yapılması gerekip gerekmediği üzerinde de durulmuştur. Bu davanın, mahkememizce dava dışı ortağa eldeki fesih davasının ihbar edildiği —tarihinden– gün sonra — tarihinde ikame edildiği, kural olarak sorumluluk davasının fesih tasfiye davası için ön sorun veya bekletici mesele olmadığı, —kusurlu hareketiyle şirketi zarara uğrattığının anlaşılması halinde tazminat tutarının tasfiye aşamasında nazara alınabileceği anlaşılmıştır. Nitekim diğer — davacının şirkete verdiği zarar varsa bunların tahsilini talep etmektedir. Bu davanın neticesinde davacı — zarara uğrattığına kanaat getirilirse, bu zarar şirkete ödenecek, ortakların tasfiye payına yansıyacaktır.Diğer ortağın da münferit —olduğu olayda, fesih koşullarının tek başına davacının eylemlerinden kaynaklanmadığı, diğer ortağın da şirketi faal tutabileceği, başka oyuncularla faaliyet yaratabileceği yahut genel kurulun toplanması için adım atabileceği kabul edilmiş ve davanın dürüstlük kuralına da aykırı bir yönü olmadığı sonucuna varılmış, davalı şirketin fesih ve tasfiyesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.Fesih kararı ile birlikte şirket tasfiye durumuna girmiş olacağından 6102 sayılı TTK.643.maddesi yollaması ile aynı Yasanın 533 ve 536/3.maddeleri uyarınca—tayini zorunludur. Tarafların üzerinde anlaştığı bir —- bulunmadığından, — mahkememizce resen atanmıştır.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KABULÜNE;
1-TTK 636/3.maddesi uyarınca— kayıtlı — FESİH ve TASFİYESİNE,
2—- olarak resen—- seçilmesine,
3—–ücreti,— tasfiye masraf avansı olmak üzere toplam —- ileride—tarafından tasfiye masraflarına eklenmek kaydıyla, davacı tarafından mahkeme veznesine yatırılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve yukarıda gösterilen tutar yatırıldığında —görevinin tebliğine,
5- Alınması gerekli— harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan — peşin harcın mahsubu ile bakiye —davalıdan tahsili ile —,
6- Davacı tarafından dava açılırken yatırılan — başvurma harcı, — peşin harcın toplamı olan — davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından sarfedilen toplam —- yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
10- Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan —- maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren — haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.