Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/279 E. 2022/20 K. 11.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/279 Esas
KARAR NO : 2022/20Karar
DAVA: Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 16/04/2021
KARAR TARİHİ: 11/01/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı işçi arasında —- tarihinde imzalanan belirsiz süreli iş sözleşmesinde davalının satış temsilcisi olarak çalışacağı öngörüldüğü, —- tarihinde taraflar arasında düzenlenen rekabet yasağı ve gizlilik sözleşmesinde, iş sözleşmesinin sona ermesinden itibaren — yıl süre ile benzer ve ilgili bir işyerinde çalışması halinde işçinin işverene—- cezai şart ödeyeceği öngörüldüğünü, davalının rekabet yasağına aykırı davranışları nedeniyle sözleşmede kararlaştırılan cezai şartı ve müvekkilin uğradığı zararları tazmin etmesi gerektiğini, davalının, çalıştığı bu — yıllık süre boyunca müvekkili şirkette satış temsilciliği görevini sürdürdüğü, şirkete ait teknik, ticari ve personele ilişkin iş sırlarına eriştiği ve müşteri çevresine nüfuz eden konumu nedeniyle bu işyerine dair bilgi, ticari sır ve teknik verileri öğrendiği, sözleşmesinin feshinin üzerinden henüz —yıl geçmeden dava dışı —–çalışmaya başladığını, söz konusu şirketin, müvekkili şirket gibi madeni yağ sektöründe hizmet verdiği, müvekkili şirket ile davalının yeni işe başladığı şirketin gerek aynı meslek grubunda olmaları gerekse aynı coğrafi yerde bulunmaları, davalının sözleşmede kararlaştırılan süreyi beklemeksizin işe başlamasının gizlilik taahhüdünü ihlal ettiğini gösterdiğini, davalının iş sözleşmesinde yer alan haksız rekabet koşuluna uymaması sebebiyle şimdilik —- cezai şartın arabuluculuk başvurusu ile temerrüte düşmüş olması sebebiyle temerrüt tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline, karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davanın taraflar arasında akdedilmiş iş sözleşmesi içerisinde yer alan——-hükmü temel alınarak açıldığı, bu sebeple davada İş Mahkemelerinin görevli olduğunu, müvekkilinin çalıştığı pozisyon itibarı ile davacı şirkete herhangi bir zarar vermediği ve verebilme ihtimalinin olmadığını, davacının ticari sırlarının ve bilgilerinin kullanıldığını ispatla yükümlü olduğunu, rekabet yasağının—— çalışma hakkını engeller nitelikte olduğunu, matbu sözleşme hükmü olduğunu, belirterek öncelikle görevsizlik kararı verilmesini, aksi halde haksız davanın reddi ile yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle, taraflar arasında akdedilen hizmet sözleşmesinin bitiminden sonra sözleşmede yer alan rekabet yasağına aykırı davranıldığı iddiasına dayalı olarak cezai şart bedelinin davalıdan tahsiline ilişkindir.
Davada, öncelikle Mahkemenin görevli olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir. Gerek—–rekabet yasağına ilişkin hükümlerinde öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava olduğu belirtilmiş ise de, —— bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir” hükmü uyarınca bu konuda ayrı bir düzenleme bulunup bulunmadığının göz önünde bulundurulmasını gerektirmektedir.
İşçinin haklarını adalet mercilerinde çabuk, kolay ve ucuz bir surette almasını temin etmek amacıyla özel İş Mahkemeleri Kanunu çıkarılmıştır. Ayrı bir iş yargılaması ve bu yargılamayı uygulayan özel mahkemelerin kuruluşu, esasen iş hukukunun işçiyi koruma hukuki niteliğinden kaynaklanmaktadır. 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, “a)5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere——-taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c)Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” şeklinde düzenlenmiştir.
Şu halde, İş Mahkemeleri Kanunu ile işçi ve işveren arasında iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkları çözme görevinin iş mahkemesine verilmiş olması, Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde yer alan “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin karşılığıdır. Başka bir anlatımla, İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5.maddesi, Türk Ticaret Kanununun 4.maddesinde belirtilen ticari davalara bakma görevinin ticaret mahkemelerine ait olduğunu belirten 5.maddedeki ‘aksine hükmü’ öngören bir düzenlemedir. 7036 sayılı Kanun, yeni ve özel kanun olarak 6102 sayılı TTK’dan sonra yürürlüğe girmiş ve TTK’nın 4/1-c maddesindeki düzenlemenin uygulanma imkanını ortadan kaldırmıştır.
Benzer bir durum, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun 76. maddesinde 03.03.2001 tarih ve 4630 sayılı Kanunun 30. maddesi ile yapılan değişikliğin sonucu olarak kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemeleri için söz konusudur. Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde fikri mülkiyet hukukuna dair mevzuatta öngörülen hususlardan doğan davalar da ticari dava sayılmasına rağmen 5846 sayılı Kanun uyarınca kurulan Fikri ve Sınai Haklar Mahkemelerinin kuruluşuna ilişkin düzenlemenin Türk Ticaret Kanunu’nun 5.maddesinde belirtilen aksine hükmü karşıladığı kabul edilmektedir. Aksi halde tüm fikri haklara ilişkin uyuşmazlıklarda ticaret mahkemelerinin görevli olması gibi bir durum ortaya çıkmaktadır.
Rekabet yasağına ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 444–447.maddeleri hizmet sözleşmesine ilişkin hükümler içinde düzenlenmiştir. Her iki kanunda da rekabet yasağına ilişkin sözleşmenin kurulması ve sınırları özellikle işçinin korunması ilkesi dikkate alınarak düzenlenmiştir. Gerçekten, işçinin çalışma hakkı, rekabet yasağına ilişkin sözleşmelerin yer, süre ve konu itibariyle sınırlandırılmasını gerektirmektedir.
İşçi ile işveren arasında sözleşmenin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağına ilişkin bir anlaşma olmadıkça, Borçlar Kanunu’ndaki hükümler tek başına işverene talep hakkı vermez. Başka bir anlatımla, taraflarca rekabet yasağı konusunda anlaşma yapılmışsa işveren, sözleşmeye aykırı davranıldığını ileri sürerek cezai şart ya da tazminat talebinde bulunabilecektir. Bu nedenle, burada borcun kaynağı kanun değil, iş sözleşmesidir.
İş sözleşmesi devam ederken işçinin sadakat borcu gereği zaten rekabet yasağı bulunduğundan bu konuda ayrı bir anlaşmanın varlığına gerek yoktur. Rekabet yasağının ihlali halinde işveren, iş sözleşmesine aykırı davranıştan ötürü sözleşmeyi haklı nedenle feshedebileceği gibi, varsa zararının tazminini de isteyebilecektir.
Türk Borçlar Kanunu’nun rekabet yasağının sona ermesini düzenleyen 447.maddesinde iş sözleşmesinin işveren tarafından haksız olarak ya da işçi tarafından haklı nedenle feshedilmiş olması halinde rekabet yasağının sona ereceği düzenlenmiş olup, haklı fesih müessesesinin iş hukuku ilkeleri çerçevesinde ticaret mahkemesince değerlendirilmesinin güçlüğü ortadadır.
Uyuşmazlığın kaynağı iş sözleşmesi olduğundan Türk Borçlar Kanununun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak İş Kanunu kapsamında işçi sayılan kişinin, rekabet yasağı sözleşmesinin ihlali nedeniyle açılan cezai şartın tahsiline ilişkin davalarda iş mahkemeleri görevli bulunmaktadır. —– önceki kararlarında işçinin iş sözleşmesi sona erdikten sonrası dönem bakımından rekabet yasağına ilişkin olarak cezai şart ve tazminat davalarıının ticari dava olduğu belirtilmişse de Dairenin son dönemde verdiği kararlar ile, yerinde bir tespitle bu davalarda da iş mahkemelerinin görevli olduğunu belirlemiştir.——
Açıklanan nedenlerle, davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlıkta görevli mahkemenin özel yetkili İş Mahkemesi olduğu değerlendirilmiş, bu sebeple HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca, mahkemenin görevli olmasının dava şartlarından olduğu ve dava şartlarının da davanın her aşamasında mahkemece re’sen dikkate alınması gerektiğinden, HMK’nun 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca davanın usulden reddine karar vermek gerekmiş olup aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Mahkememizin görevsizliği sebebiyle HMK 114/1-c ve 115/2 madde hükümleri uyarınca davanın USULDEN REDDİNE,
Görevli Mahkemenin —— İş mahkemelerinin olduğunun tespitine,
2-HMK 20. Madde uyarınca Mahkemece verilen kararın kesinleşmesi ve kararın kesinleşmesine müteakip 2 haftalık süre içerisinde talep edilmesi halinde dosyanın ——– Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine,
3-HMK 331/2 uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemece değerlendirilmesine, süresinde başvurusu yapılmaması halinde talep üzerine yargılama giderleri ve vekalet ücreti hakkında Mahkemece karar oluşturulmasına,
Dair, Davacı Vekilinin ve Davalı Vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/01/2022