Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/20 E. 2023/668 K. 12.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/20
KARAR NO : 2023/668

DAVA : İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 11/01/2021
KARAR TARİHİ : 12/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı ile davalı/borçlu arasında ticari ilişki çerçevesinde davalıya ait cari hesap ekstresinde davacının 711.687,09 TL alacaklı olduğu ancak cari hesap ekstresinden de anlaşılacağı üzere, davalının davacıya bir kısım senetler verdiği, işbu senetlerin cari hesapta göründüğü, davalı borçlu aleyhine toplam 589.600,00 TL bedelli
senetler için kambiyo takipleri başlatıldığı, işbu bedel düşüldüğünde davacının davalıdan 122.087,09 TL bakiye
cari hesap alacağı bulunduğu, davalının ödeme yapmaması üzerine borçlu aleyhine —. İcra Müdürlüğü —- Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, borçlu davalının, yetkiye, borca, faize, faiz oranına ve takibin tüm ferilerine haksız, dayanaksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmesi üzerine takip durduğu beyan edilerek açıklanan nedenlerle davalı borçlunun yetki itirazının reddi ile—-.İcra Müdürlüğü’nün—Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazının 122.087,09 TL üzerinden iptali ile takibin devamına, davalı borçlunun itirazı haksız ve kötüniyetli
olduğundan ve alacağımız borçlu tarafından bilinmekte ve likit olduğundan, alacağın %20’sinden aşağı olmamak
üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretlerini davalık tarafa
yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Taraflar arasında mevcut ticari ilişkisi kapsamında
gerek davalıya ait gerekse davalı tarafından kendi müşterilerinden almış olduğu kambiyo senetlerini ciro ederek
davacı firmaya verdiği, kambiyo senedi ödeme vasıtası olup kambiyo senedine bağlanmış bir alacağın ayrıca
istenmesi mümkün olmadığı, ayrıca davalı tarafından davacı firmaya verilmiş olan kambiyo senetleri mevcut
borcunun çok çok üzerinde olup tarafların ticari defterleri incelendiğinde davalının davacı firmaya borçlu olmadığı
hatta alacaklı olduğu görüleceği, davacı, davalı tarafından verilen kambiyo senetleri hakkında —-.İcra Müdürlüğünün—–esas —- icra Müdürlüğün —-esas—-.İcra Müdürlüğünün—– esas sayılı dosyasıyla icraya takibi başlatmış olup takip dosyaları derdest olduğu, söz konusu icra dosyalarına konu senetler davacı firma tarafından borçtan düşülmediği, kambiyo senetleri tarafların ticari defterleri incelendiğinde müvekkilimizin davacı firmaya borçlu olmadığı gibi alacaklı olduğu görüleceği beyan edilerek açıklanan nedenlerle davanın reddine, davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle, davacı tarafça cari hesap alacağına istinaden başlatılan—-. İcra Müdürlüğünün —— Esas sayılı icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.Mahkememizce davalının defterlerinin incelenmesi için talimat yazılmasına karar verilmiş, davalı tarafça defterler sunulmadığından inceleme yapılmamıştır. Davacı tarafın 2016-2021 yıllarına ilişkin tüm yasal ticari defterleri üzerinde mahkememizce re’sen seçilen mali müşavir bilirkişi eşliğinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, alınan 06/06/2023 tarihli raporunda özetle,
“Davacı ve davalı şirketin tacir oldukları,
Davacı ile davalı şirket arasında yazılı sözleşme bulunmadığı,
Davalının usulüne uygun olarak yasal süresi içinde noter açılış tasdiklerinin yapıldığı ve elektronik
ortamda tutulan ticari defterlerinin yasal süresi içinde e-beratlarının oluşturulan ve HMK 222. Md.
göre kendi lehine kesin delil teşkil ettiği kanaatini varılan -nihai takdirin Sayın Mahkemeye ait
olduğu- defter ve kayıtlarına göre davalıdan yukarıda detaylı olarak açıklandığı gibi;
—- İcra Müdürlüğünün—– sayılı dosyasında 122.087,09 TL cari
hesap alacağı bulunduğu,Davalının iddia ettiğinin aksine senetlerin davalının hesabına kayıt edildiği ve yine karşılıksız olması ve icra takibi yapılması nedeniyle —-seri no.lu Muhasebe Uygulama Genel Tebliğ Hükümlerine ve Tek
Düzen Hesap Planına uygun olarak şüpheli alacaklar hesabına virman edilmek suretiyle karşılık ayrıldığı, Davalının ticari defter ve kayıtlarında bilirkişi incelemesi için Sayın Mahkemece—- Asliye Ticaret Mahkemesine 24/02/2022 tarihinde talimat yazıldığı, —–Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —–
Talimat sayılı dosyasında davalı tarafından defter ve kayıtları ibraz edilmemesi üzerine dosyanın 21/04/2022 tarihinde iade edildiği,Tarafların mal ve hizmet satış ve alışlarına ait faturalarının BS ve BA Formlarına ilişkin yukarıdaki
beyanları dikkate alındığında davacının icra takibinde konu ettiği cari hesabın dayanağı mal veya hizmetin davalı tarafından alındığına delil oluşturacağı kanaatine varıldığı,Tarafla arasındaki ticari ilişkiye ait yazılı sözleşme bulunmadığı ve TBK’nun temerrütte ilişkin hükümlerine göre davalının icra takibinden önce temerrütte düşürüldüğüne dair herhangi bir belgenin
bulunmadığı, bu nedenle davacının icra takibindeki işlemiş faiz talebinin yerinde olup olmadığı”Yönünde görüş bildirmiştir.
Davalı taraf her ne kadar yetki itirazında bulunmuş ise de YHGK nın —– sayılı ilamında belirtildiği üzere Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili yasal düzenlemelerin açıklanmasında yarar vardır. İtirazın iptali davası, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre;
i) İlamsız takip yapılmış olması,
ii) Borçlunun bu takibe itiraz etmesi,
iii) İtirazın alacaklıya (davacıya) tebliğinden itibaren alacaklının, bir yıl içinde mahkemeye başvurmuş olması yasal koşullarının gerçekleşmesi gerekir.Takip alacaklısı tarafından ödeme emrine süresi içinde itiraz etmiş olan takip borçlusuna karşı açılan itirazın iptali davasının konusu, icra takibine konu edilen alacaklar olup, davanın amacı itirazla duran takibin devamını sağlamaktır. Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir. Davalı borçlunun icra dosyasında ileri sürdüğü itirazlar dışındaki itirazlarını da bu dava içinde ancak cevap süresi içinde ileri sürmesi olanaklıdır. Eğer cevap süresi içinde davalı/borçlu diğer itirazlarını ileri sürmezse mahkeme bunları kendiliğinden göz önüne alamaz, takibe itiraz edilirken bildirilen sebeplerle sınırlı araştırma yapmak durumunda kalır. Nitekim aynı hususlara Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 17.09.2019 tarihli ve—–. sayılı kararında da değinilmiştir.Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamasına göre, itirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın mahkeme öncelikle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır.
Kaldı ki, itirazın iptali davasını görme yetkisi, icra takibinin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.11.2013 tarihli ve—– sayılı kararı).İİK’nın 50/1. maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HMK’nın yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirlenir.HMK’nın 6. maddesine göre, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.
Aynı Kanun’un “Sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde ise, sözleşmeden doğan davaların, sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmıştır. İcra takibinin yapıldığı ve eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan TBK’nın 89. maddesinde ise borcun ifa edileceği yer düzenlenmiştir. Buna göre;“Borcun ifa yeri, tarafların açık veya örtülü iradelerine göre belirlenir. Aksine bir anlaşma yoksa, aşağıdaki hükümler uygulanır;
1. Para borçları, alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde,
2. Parça borçları, sözleşmenin kurulduğu sırada borç konusunun bulunduğu yerde,
3. Bunların dışındaki bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde, ifa edilir.
Alacaklının yerleşim yerinde ifası gereken bir borcun doğumundan sonra alacaklının yerleşim yerini değiştirmesi sebebiyle ifa önemli ölçüde güçleşmişse borç, alacaklının önceki yerleşim yerinde ifa edilebilir”.Kısaca özetlemek gerekirse, HMK’daki yetki kuralları ilamsız icra takiplerinde kıyasen uygulanır. İtirazın iptali davalarında icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazlar da öncelikle incelenmelidir. HMK’nın 6. maddesine göre ilamsız icrada genel yetkili icra dairesi borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesi iken, sözleşmeden doğan para borçlarının takibi için başlatılan takipte sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda sözleşmede aksine bir şart konulmamış ise para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ödeneceğinden, ifa yeri de alacaklının yerleşim yeri olacaktır. Böyle bir durumda alacaklı kendi yerleşim yerinde bulunan icra dairesinde de takip yapabilecektir. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Eldeki dava,cari hesaba dayalı alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkin olup, icra dairesinin yetkisi İİK’nın 50. maddesine göre HMK hükümleri çerçevesinde değerlendirilmelidir.Dosyada yaptırılan Ticari defterler üzerindeki bilirkişi incelemesi ile taraflara ait 2016-2019 yılları arasındaki BA-BS formlarının incelenmesinde taraflar arasında süregelen bir ticari ilişkinin varlığı kanıtlanmıtır.Bu bakımdan davanın bir miktar para alacağına ilişkin olduğu gözetilerek TBK’nın 89/1. maddesi ve HMK’nın 10. maddesi hükümleri uyarınca davacı alacaklının muamele merkezinin bulunduğu —- İcra Dairelerinin de yetkili olduğunun kabul edilmiştir.
Diğer taraftan ticari defterlerin delil niteliği üzerinde de durmak gerkmiştir.HMK Madde 222-(1) Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir.
(2) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır.
(3) İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. (Ek cümle:22/7/2020-7251/23 md.) Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi hâlinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
(4) Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur.
(5) Taraflardan biri tacir olmasa dahi, tacir olan diğer tarafın ticari defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir; ancak, karşı taraf defterlerini ibrazdan kaçınırsa, ibrazı talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılır. Hükümlerini içermektedir. Davacı taraf delil olarak ticari defterlere dayanmıştır.Her iki tarafın defterleri üzerinde inceleme yapılması kararlaştırılmış ise de davalı taraf kendisine verilen sürede ticari defterlerini ibraz etmemiştir.Ancak davacı tarafın defterleri üzerinde bilirkişi incelmesi yapıldıktan sonra flash bellek içerisinde bir kısımı eksik olduğunu bildirdiği kayıtları sunmuş ise de zamanında ve tam olarak defterleri sunmadığı için davalı tarafın defterleri üzerinde inceleme yapılmamıştır. İncelenen davacı defterleri üzerinde yaptırılan bilirkişi incelenmesinde defterlerin tam ve usulüne uygun olarak tutulduğu belirlendiğinden sahibi lehine delil oluşturduğu değerlendirilmiştir.Bilrikişi raporunda da belirtildiği üzere davacının icra takibine konu ettiği 122.087,09 TL cari hesap alacağı olduğu,bunların deftelere işlendiği,taraflara ilişkin BA-BS formlarının da davacının icra alacağına konu ettiği dava konusu mal ve hizmetlerin davalı tarafça alındığının teyit ettiği değerlendirilmiştir. Dava açılışında dava değeri esas alacak üzerinden belirtilmiş olmasına rağmen icra takibinde asıl alacağa faiz yürütülerek takip yapıldığı anlaşıldığından davanın tam kabulüne icra takinin ise kısmen iptaline(faiz kısmına yönelik açılmış dava olmadığından) karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile ; davalının —–İcra müdürlüğünün —- Esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptali ile, takibin 122.087,09-TL üzerinden devamına,
2-Alacak likit olduğundan kabul edilen 122.087,09-TL üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 8.339,77-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 1.440,48-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 6.899,29-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 59,30-TL başvurma harcı, 1.440,48-TL peşin harç toplamı olan 1.499,78-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarfedilen toplam 2.405,00-TL yargılama giderlerinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 19.533,93-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 Sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
8- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine, Dair; karar davacı vekilinin yüzüne karşı, davalının yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.