Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/152 E. 2023/780 K. 17.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/152
KARAR NO : 2023/780

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/03/2021
KARAR TARİHİ : 17/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin —– bölgesinde İnşaat ve Danışmanlık işleri ile uğraşan meşhur ve köklü bir firma olduğunu, artan inşaat maliyetleri, çevresel faktörler, enerji sistemlerinde yaşanan teknolojik gelişmeler ve geri dönüştürülebilir enerji kaynaklarıyla oluşturulmaya çalışılan yeni dünya düzenine ayak uydurmak ve —- faydalı olabilmek adına müvekkili şirketin, güneş enerji panelleri satın almak istediğini, bunun üzerine, müvekkili şirketin uzun araştırmalar ve detaylı incelemeler neticesinde güneş enerjisine ilişkin malzemeleri tedarik edebileceğine inandığı davalı şirket ile görüştüğünü ve taleplerini davalıya mail yolu ile ilettiğini, müvekkili şirketin, talep ettiği malları liste halinde gönderdiğini ve temini açısından davalı şirketten teyit aldığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında — modüle —– mal cinsinden 574 adet 68,75 EUR birim bedel ile toplamda 39.462,50 Euro üzerinde mutabık kalındığını, taraflarca, mal tesliminin ödemeden sonra —-olarak—– yüklenmesi şeklinde mutabik kalındığını, bu aşamadan sonra davalı şirketin, müvekkili şirket ile iletişime geçerek malların tamamının teminini sağlayamayacaklarını, ilk etapta en fazla 509 adet —- modüle —– cinsinden mal gönderebileceklerini, bu malların toplam fiyatının 35.000,00 EUR olduğunu, anılan bedelin ödenmesi halinde transfer işlemlerine başlayabileceklterini ilettiğini, müvekkili açısından her ne kadar ticari ahlaka ve etiğe uymayan bir durum olsa da bu taleplerini hoşgörü ile karşıladığını ve 16.10.2019 tarihinde 35.000,00 EUR bedeli davalı şirketin hesabına EFT yöntemi ile ilettiğini, davalı şirketin ödemeden 1 hafta sonra —–proformayı düzenleyerek taahhüt ettiği 509 adet malın yalnızca 390 adedini hazırlayabildiğini, 04.11.2019 tarihinde 390 adet ilgili malın, —- gemisi ile—- tesliminin yapıldığını, geriye kalan malın temini açısından defaten davalı şirketin arandığını ve eksik kalan kısmın tamamlanmasının talep edildiğini, son durumda, cari alacağın kapanmadığını ve mal tesliminin de yapılmadığını belirtmiş olup,51.993,00 TL (8.188,00 EUR karşılığı) alacağın hesaplanacak olan ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacının her ne kadar dava dilekçesinde taraflar arasında 574 adet güneş panelinin satışı için anlaşma yapıldığı belirtilse de bu hususun tamamen gerçek dışı olduğunu, 14.10.2019 tarihli ve —–numaralı proforma faturadan da anlaşılacağı üzere taraflar arasında yapılan anlaşmanın 964 adet güneş panelinin satışına ilişkin olduğunu, söz konusu proforma faturadan da görüleceği,davacının bu proformaya istinaden öncelikle 35.000 Euro ön ödeme göndermesi, sonrasında en geç 10 gün içerisinde de 31.275 Euro bedeli göndermesi gerektiğini, böylece toplam bakiye olan 66.275 Euro tutarındaki bedelin tamamlanmış olacağını ve proforma faturaya konu olan 964 adet güneş panelinin, müvekkili şirketin—- antreposundan teslim alınabileceğini, davacı tarafından 16.10.2019 tarihinde yapılan 35.000 Euro tutarındaki bedelin ödenmesinin, yapılan anlaşmaya ilişkin belirtilen hususları doğrular nitelikte olduğunu, zira söz konusu ödemeye ilişkin dekontun açıklama kısmında 14.10.2019 tarihli ve —- numaralı proformaya istinaden ödeme yapıldığının açıkça belirtildiğini, kısmi teslimatın, davacı tarafın dilekçesinde belirtmiş olduğunun aksine davacı tarafından talep edildiğini, davalı tarafın, kalan bakiyenin ödeme tarihi olan 26.10.2019 olan tarihinin yaklaşmasıyla birlikte, 22.10.2019 tarihinde müvekkili şirket ile iletişime geçerek kalan bakiyeyi şuan için ödeyemeyeceklerini ve müşterilerine kurulum yapıp ödeme alabilmek için 964 adet güneş panelinden 390 adedinin teslimatını almaları halinde kalan bakiyeyi de bu şekilde ödeyebileceklerini belirttiğini, müvekkili şirketin davalı taraftan gelen bu talebi kabul ettiğini ve ilk etapta düzenlenmiş olan 14.10.2019 tarih ve —– numaralı proforma faturayı 390 adet ve 574 adet olacak şekilde iki kısma bölerek; bu faturaları davalı tarafa 22.10.2019 tarihinde ilettiğini, müvekkili şirketin proforma faturalarının gereklerini eksiksiz bir biçimde yerine getirdiğini, davacı tarafça 22.10.2019 tarihinde gelen talep üzerine ilk proforma şartlarının değiştiğini ve bu tarih itibariyle sipariş ve ödemeye ilişkin yeni koşulların belirlendiğini, ancak bundan önce davacı şirket tarafından 16.10.2019 tarihinde yapılan 35.000 Eur tutarındaki bir ödemenin söz konusu olduğunu, bu itibarla davacı tarafça biran önce teslim alınmak istenen 390 adet güneş panelinin karşılığı olan 26.812,50 Eur tutarındaki bedelin, yapılan 35.000 Eur tutarındaki ödemeden sayıldığını, zira 390 adet güneş paneline ilişkin proforma faturada ödeme şeklinin zaten 4100 peşin olarak düzenlendiğini ve teslim şeklinin de kendilerine söz konusu adetteki ürün gönderildiği için stoktan teslim şeklinde yazılı olduğunu, ödemesi tamamlanmış olan 390 adet güneş panelinin 25.10.2019 tarihinde davacı tarafa —–numaralı fatura ile devredildiğini ve davacı tarafın da ürünleri 01.11.2019 tarihinde depodan çektiğini, 574 adet güneş paneline ilişkin diğer proforma faturada ise 574 adet güneş panelinin karşılığı olan 39.462,50 Eur bedelin, ödeme şekli 4020 ön ödeme ve kalan 80’lik kısmının ise 1 hafta içerisinde ödeneceğinin düzenlendiğini ve teslimat şeklinin de ödeme tamamlandığında hemen şeklinde yazıldığını, davalı tarafça yapılan 35.000 Bur’luk ödemenin, 390 adet güneş panelinin bedeli ile 574 adet güneş panelinin ön ödeme tutarı olduğunu, 574 adet güneş paneline ilişkin olarak düzenlenmiş olan 22.10.2019 tarihli —–numaralı proforma faturanın 9420 peşinat şeklinde düzenlendiğini, faturada belirtilmiş olan 574 adet güneş paneli bedelinin *420’lik ön ödeme tutarı, 9.865,625 Euro’ya karsılık selmekte ise de yapılan 35.000,00 Eurluk ödemeden 390 adet güneş panelinin karşılığı olarak mahsup edilen 26.812,50 Eur sonrasında kalan 8.187,50 Bur tutarındaki bakiyeyi ön ödeme tutarı olarak kabul ettiğini, davacı tarafça 574 adet güneş panelinin karşılığı olan 39.462,50 Euro’dan ön ödeme olarak sayılan 8.187,50 Euro düşüldüğünde kalan 31.275,00 Euro bakiye tutarın da proforma faturada belirtildiği gibi 1 hafta içerisinde ödenmesi halinde müvekkili şirket tarafından 574 adet güneş panelinin teslimatını gerçekleştirmek üzere gerekli işlemlerin başlatılacağını, ancak davacı tarafın söz konusu 31.275,00 Euro tutarındaki bakiye ödemeyi yapmadığı gibi, müvekkili şirket tarafından gerek telefon gerek e-posta yoluyla yapılan çağrılara hiçbir şekilde yanıt vermediğini, müvekkili şirketin hesaplarında kalan 8.187,50 Euro’luk bedelin, 22.10.2019 tarihli ve —-numaralı proformanın ön ödemesi niteliğinde olup, bu bedelin iadesinin proforma şartları gereği mümkün olmadığını, zira proforma faturanın ödemesini yapmayarak yapılan anlaşmanın bozulmasının sebebinin davacı taraf olduğunu belirtmiş olup, haksız ve yasal dayanağı olmayan davanın reddine,yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle taraflar arasında akdedilen satış sözleşmesi kapsamında davalının kararlaştırılan güneş panelini davacıya teslim etmediği iddiasıyla açılan alacak davasıdır.Mahkememizce her iki tarafın 2019-2021 yıllarına ilişkin tüm yasal ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmasına karar verilmiş, alınan 04/01/2022 tarihli raporun sonuç kısmında,
“A-Defterlerin Usulüne Uygun Tutulup Tutulmadığı Yönünden: Raporumuzun 4.abölümünde detayları açıklandığı üzere her iki şirketin ticari defterlerinde de usul ve hesap ince-lemesinin yapılamadığı,
B- Davacı Alacağı Yönünden:
a) Yukarıda uyuşmazlığın irdelenmesi başlığı altında (A) sayılı bentte tanıtılan Uyuşmazlık konusunun, somut olay özelinde yapılan incelemesinde, davacı iddiasının aksine, taraflar arasında 964 adet güneş paneli yönünden sözleşme kurulmasına, teslim için sözleşme kurulması için gerekli ödemeden sonra 1 hafta içinde bakiyenin tamamlanması gerektiği; davalının maillerine rağmen, davacının bakiye ödemeyi tamamlamadığı;
b) Davacı alıcının temerrütte olmasına, taraflar arasındaki sözleşme/proforma faturada, ön ödemenin TBK.m.177/f.1 hükmü uyarınca bağlanma parası olmasına, yine proforma faturada bakiyenin tamamlanmaması halinde iade edilmeyeceği kararlaştırılmasının
TBK.m.177/(2 hükmü uyarınca olanaklı bulunmasına; bu biçimdeki kararlaştırmanınTIBK.m.236’daki alıcının temerrüdü halinde satıcının uğrayacağı zararın götürü tazminatı biçiminde kararlaştırma kabul edilmekle, davacı talebine iştirak edilmediği;
c) Sayın Mahkeme’nin bilirkişi heyeti görüşünü uygun görmemesi halinde, 390adet teslim edilenin kararlaştırmadaki tutarı ile davacı havalesi arasındaki fark olan 8.187.50 Euro’nun TBK.m.99 hükmü uyarınca kullanılan seçimlik hak biçimine nazaran 02.03.2021 dava tarihinde —- saat 15.30 itibariyle gösterge niteliğinde açıkladığ; efektif satış kuruna nazaran Türk parası karşılığının (8.187,50 Euro x 8,8145 TL/Buro —) 72.168,72 TL olduğu; davacının harca esas değeri 51.993.00 TL olarak gösterdiği; (anlaşıldığı kadarıyla davacının 16.10.2019 ödeme tarihindeki kuru esas aldığı)”Yönünde görüş bildirmiştir.Uyuşmazlığın çözümü için proforma faturanın hukuki niteliği, faturanın delil olma özelliği mahiyeti ve faturaya itirazın hukuki sonuçları ile ticari defter kayıtlarının ispat etkisi üzerinde durulmalıdır.
Bilindiği gibi sözleşme ilişkisi, sözleşmenin esaslı unsurları üzerinde tarafların karşılıklı ve birbirine uygun iradelerinin birleşmesi ile kurulur (BK m.1/I ve 2/I; TBK m.1/I ve 2/I). Bunun için de sözleşmenin taraflarından birinin teklifinin (icabının, önerisinin) diğeri tarafından kabul edilmesi yeterlidir. Sözleşmenin esaslı olmayan unsurlarının (ikincil hususların) bu aşamada kararlaştırılması şart değildir, bir diğer deyişle bunların kararlaştırılmamış olması hâlinde dahi sözleşme kurulmuş sayılır. Ticari teamülde de sözleşmeler tarafların çeşitli kanalları kullanarak icap ve kabul iradelerini birbirine iletmeleri ile kurulmaktadır. Proforma fatura gerek (sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 s.) Türk Ticaret Kanunu (m.23) ve gerek Vergi Usul Kanunu (m.229 vd) anlamında bir fatura olmayıp, satıcının, satım konusu malın niteliklerini ve özellikle satış tutarını gösterdiği bir metindir (aynı yönde HGK, 14.11.1970 gün ve —-. Yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde bu metin sadece sözleşmenin asli unsurlarını gösteriyor ve karşı yanın (alıcının) karşı tekliflerinin de dikkate alınabileceği yönünde açıklık içeriyor veya bunun mümkün olduğu metinden anlaşılıyorsa, borçlar hukuku bakımından “icaba davet” sayılabilirken; satım sözleşmesine konu malın niteliklerine ve semenin tartışmasız, net tutarı gibi asli ve teslim yer ve şekli ile ödeme koşulları gibi tali tüm unsurları içeriyor ve alıcının karşı tekliflerini sunmasına imkân vermiyorsa “icap” sayılabilir (bkz. —-). Metnin bu ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi üzerine icaba davet niteliğindeki bir proforma fatura bakımından alıcının iradesini açıklaması “icap=öneri” sayılır; oysa proforma fatura tam anlamıyla icap niteliğinde ise alacaklının iradesini açıklaması ile sözleşme kurulmuş sayılmalıdır.
Sınırlı biçimde sayılmış birkaç sözleşme türü dışında, icap ve kabulün mutlak suretle sarih bir irade açıklaması yolu ile yapılması şart değildir. Gönderilmiş malın alınıp kabul edilmiş ya da tüketilmiş olması, bedelinin ödenmesi, hizmetin kullanılması gibi davranışlar da sözleşmenin kuruluşunu sağlayan irade açıklamaları olarak yorumlanabilmektedir.
Fatura ise proforma faturadan farklı olarak sözleşmenin bağıtlanması sürecinde değil ifası sürecinde düzenlenen bir belgedir. Nitekim (sözleşmenin akdedildiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 s.) Türk Ticaret Kanunu’nun 23’üncü maddesinde ticari işletmesi icabı bir mal satmış veya imal etmiş veyahut bir iş görmüş yahut bir menfaat temin etmiş olan tacirin, diğer tarafın talebi üzerine bir fatura düzenlemek ve bedeli ödenmiş ise bunu da faturada göstermek zorundadır (benzer şekilde VUK.m.229).
Fatura sadece sözleşmenin ifası ile ilgili olmayıp, gerek vergi sorumluluğu bakımından kamu hukuku ile ve gerek ispat yükünün belirlenmesi bakımından usul hukuku ile de ilgisi mevcuttur. Nitekim 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 23’üncü maddesinin ikinci fıkrasında, bir faturayı alan kimsenin, bunu aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamış olması hâlinde, bunun içeriğini kabul etmiş sayılacağına dair bir adi kanuni karine öngörülmüştür. Aksi ispat edilebilen bu kanuni karine çerçevesinde faturayı tebliğ alan fakat yasal süresi içinde itiraz etmeyen alıcı, faturada gösterilen mal veya hizmeti teslim aldığını ve faturada yazılı tutardan sorumlu olduğunu kabul etmiş sayılır. Faturaya itiraz hâlinde ispat yükü yer değiştirir ve bu kez satıcı veya hizmet sağlayıcısı o miktarda mal ve hizmeti teslim ettiğini ve bedelin faturada yazılı olduğu tutar kadar olduğunu ispat yükü altına girer. Ticari defterlerin delil niteliğine gelince; bu husus taraflar arasındaki sözleşmenin bağıtlandığı, faturaların düzenlendiği, malın teslim edildiği ve icra takibi ile eldeki davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 82’nci ve izleyen maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanun’un 84’üncü maddesinde, kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin içeriğinin, sahibi ve halefleri aleyhinde delil sayılacağı açıkça yazılmıştır. Daha sonra 01.07.2012 günü yürürlüğe giren 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda ticari defterlerin delil niteliği hakkında düzenleme getirilmemiş, onun yerine 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 222’nci maddesinde bu yönde düzenleme yapılmıştır. (—– )
Somut olayda davacı taraf vekili müvekkilinin Ticari defterlerinin —-bulunduğundan ve oradaki ticari defterlerin tutulma usulünün Türkiye’de farklı olduğundan bahisle incelenmesi için teslim edememiş, davalı taraf da davacı tarafça Ticari defterlerin ibraz edilmediğinden bahisle kendi ticari defterlerini ibraz etmemiştir. Bu sebeple tarafların Ticari defterleri üzerinde inceleme yapılmamıştır. Kanaatimizce buna gerek de yoktur. Zira taraflar arasındaki uyuşmazlık noktaları malların teslim edilip edilmediği noktasında değildir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık anlaşmanın ne miktarda güneşi paneli şiparişi verildiği, sözleşmenin kimin tarafından yerine getirilimediği, başka bir ifade ile alıcının mı yoksa satıcının mı temerrüde düştüğü ve davalıya yapılan yapılan ödemenin niteliğinde olup üzerinde toplanmaktadır. Her şeyden önce davacı da davalı da 8.188,00 EURO nun davalıda olduğunu (davalı 8.177,50 olarak kabul etmiştir.) kabul etmiştir. Ancak davacı peşin olarak davalıya gönderilen güneş panellerine ilişkin ödemenin kararlaştırılandan eksik panel gönderildiğinden dolayı iadesini talep etmiş, davalı ise kendisinin bir temerrütünün olmadığını, taraflara arasında kararlaştırtan ve anlaşılan güneş paneli sayısının davacının iddia ettiği gibi 509 adet değil 964 adet olduğunu, ancak davacının ödeme güçlüğü çekeceği gerekçesi ile 390 adet teslimat istediğini, ilk teslimatın buna göre yapıldığını, davacı tarafından kendilerine gönderilen 35.000,00 EURO dan 390 adet mala ilişkin bedel düşüldükten sonra kendilerinde 8.177,50 EURO kaldığını, geriye kalan 450+124 adet solar panel için ise davalıya yeni bir Profarma faturası düzenlendiğini, 22.10.2019 tarihli bu faturaya göre kendilerinde kalan 8.177,50 EURO nun davacı ürünlerin teslim alınmaması nedeni ile ön ödeme olarak kabul edildiğini, zira söz konusu faturada kararlaştırılan ücretin %20 sinin ön ödeme olarak alınmasının da kararlaştırıldığını ve alıcının malları almaktan vaz geçmesi halinde ödeme iadesinin talep edilemeyeceğinin de proforma faturasında kabul edildiğini belirterek kendilerinde kalan paran ön ödeme niteliğinde olduğunu ve tarafların anlaştıkları Proforma faturası hükümlerine göre bunun iadesinin mümkün olmadığını savunmuştur.
Davalı revize edilen proforma faturasının da davalı tarafça kabul edildiğini beyan etmiş ve iddiaları ile ilgili olarak bir takım mail yazışmalarını sunmuştur. Buna göre E-posta Yazışmalarının İncelenmesi:
“—– tarafından —-.net adresine
14 10.2019 tarihinde gönderilen yazışmada; “—– bey merhabalar, proformanız ekledir. ”
“——tarafından —- adresine
14.10.2019 tarihinde gönderilen yazışmada; —– bey merhabalar, 30’lu paletlerin bir kısmı satılmış
olup 28 adet 30’lu palet kalmıştır. Kalan 4 paleti 31’li paletler olarak revize ediyorum. Sizlerden ön ödeme
alabilirsek kalanların satılmaması için sizin adınıza ayırabiliriz. Revize proformanız ektedir. ”
“—- adresine 15.10.2019 tarihinde gönderilen yazışmada; “Merhaba —-Hanım,Proforma için yarın sabah transfer yapacağım, bugün gerekliyse yetiştirmeye çalışırım lütfen konuşalım —-Bu arada banka adı, adresi ve telefon bilgilerini rica ederim, iban ve swift code dışında bir şey göremedim proformada. Acil dönüşünüzü beklerim.”
“—– tarafından—– adresine 15.10.2019 tarihinde
gönderilen yazışmada; “—- Banka bilgileri aşağıdaki gibidir.—- Şube: ——-tarafından—-net adresine 22.10.2019 tarihinde gönderi-
len yazışmada; —–bey merhaba, proforma faturalarınız ektedir. ”
“—— tarafından —–adresine 25.10.2019 tarihinde gönderi-
len yazışmada; —– merhaba, faturanız ektedir. ”
“—- tarafından —- adresine 04.11.2019 tarihinde gönderi-
len yazışmada; “—- bey, faturanızı tekrar iletiyorum ektedir. Ayrıca çeki listesi de ektedir.”
“—- tarafından—- adresine 04.11.2019 tarihinde gönderi-
len yazışmada;—– bey merhaba, Antrepo hizmet bedeli faturanız ektedir. ”—- adresinden —-
adresine 15.01.2020 tarihinde gönderilen yazışmada; “—- Bey merhaba, Urunleriniz halen durmakla ve bizlere finans yükü oluşturmaktadır. En geç önümüzdeki hafta bakiyenin kapanmasını rica ederiz. Bakiye: 31.275 EUR malzeme ve bir önceki sevkiyatta sizin adınıza ödeme yaptığımız 1065 TL (167 EUR) depo ücretidir.”
“—– adresinden —–
adresine 17.01.2020 tarihinde gönderilen yazışmada;—–Bey merhaba, Sizlerden dönüş alamadık.
—-merkezde bu ürünlerin bakiyesinin en geç önümüzdeki hafta kapatılması, aksi halde proformanın iptal edilip malzemelerin ivedilikle satılması için bize talimat verdi. Malzemeler biliyorsunuz ki aylardır sizin için depoda tutuluyor. Kalan bakiye kapanmaz ise maalesef önümüzdeki hafta sonrası bu malzemelerin satışıni gerçekleştirmek zorunda kalacağız. Lütfen bize dönüş yapınız.”—-
adresine 20.01.2020 tarihinde gönderilen yazışmada; —–Bey merhaba, Kalan malzemeleriniz için proformayı ekte yeniden gönderiyorum. Bakiye: 31.275 EUR malzeme ve bir önceki sevkiyatta sizin adınıza ödeme yaptığımız 1065 TL (167 EUR) depo ücretidir.31.276 EUR4 1065 TE(167 EUR)”—- adresinden —–
adresine 23.01.2020 tarihinde gönderilen yazışmada; “—– Bey merhaba, durum ile ilgili bilgi verebilir
misiniz? ”—–
adresine 24.02.2020 tarihinde gönderilen yazışmada; “Merhabalar —-Bey,Uzun bir süredir hem mail hem —- hem de telefon ile konuyu görüşüyorduk ancak bir sonuç alamadık.Sizin de bildiğiniz gibi anlaşma şartları tarafınızdan ihlal edilmiş olup aylardır malzemelerin kalan ödemesi ve teslimi yapılmamıştır—- olarak aylardır sizler için elimizden geleni yapmış bulunmaktayız ancak maalesef bu durum artık bizlere zarar vermektedir. Size sözlü ve —– üzerinden de belirttiğimiz gibi sözleşmenin iptal edildiğini yazılı olarak da iletmek durumundayım. ” Seklinde yazışmalar olduğu sörülmüstür.Sırası gelmişken taraflarca itiraza uğramamış bu yazışma içeriklerinin de delil niteliği üzerinde durmak gerekmiştir.Yargıtay—-. HD nin—–sayılı ialmında “… mahkemece belirtilen mail yazışmasının değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. HMK’nun 199. maddesinde ”Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film, görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir.” yazılıdır. Bu düzenleme ile mail yazışmaları da belge olarak kabul edilmiştir. O halde, mahkemece mail yazışmaları ve davacı tarafından yapılan ödemeler değerlendirilerek davacının borçlu olup olmadığına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” şeklinde karar vermiştir.Bu bakımdan taraflar arasında elektronik ortamda yapılan ve itiraza uğramayan bu yazışmaların belge mahiyetinde olduğu değerlendirilmiştir.
Yukarıda belirtilen ve belge olarak kabul edilen bu yazışmalarda taraflara arasında, davacı taraf yetkili temsilcisinin ” “Merhaba— Hanım,Proforma için yarın sabah transfer yapacağım, bugün gerekliyse yetiştirmeye çalışırım lütfen konuşalım—– Bu arada banka adı, adresi ve telefon bilgilerini rica ederim, iban ve swift code dışında bir şey göremedim proformada. Acil dönüşünüzü beklerim.” şeklindeki mail cevabı ile sözleşme ilişkisinin kurulduğunun kabulü gerekmiştir.Yine yazışma içeriklerinden ve proforma faturasından sözleşmenin 964 adet solar panel alım-satımı ile ilgili olduğu anlaşılmıştır.
Taraflar arasında sözleşme ilişkisi tespit edildikten sonra sıra bu sözleşmenin hangi tarafça ihlal edildiği ve her iki tarafın kabulünde olan 8.188,00 EURO nun (davalı 8.177,50 olarak kabul etmiştir.) cayma tazminatı mı yoksa bağlanma parası mı olduğunun değerlendirilmesine gelmiştir.
Yukarıda mahkememizce belge olarak değerlendirilen mail yazışma içeriklerinden davalı tarafça siparişi talep edilen —- enerji panellerinin tamamının teslime hazır olduğu,bunların bir depoda bekletildiği hatta depo ücretlerinin davalı tarafça karşılandığı,davalı-satıcı şirket yetkilisinin defalarca davacı şirket yekilisinden ödemelerin yapılması halinde kararlaştırlan malların teslimine hazır olduklarını bildirdiği,buna karşılık davacı şirket yetkilişinin bu maillere bir dönüş yapmadığı anlaşılmaktadır. Burada klasik anlamda alacaklının temerrüdü söz konusu olup, alıcı satın almak istediği ürünlerin bedelini göndermediği için temerrüte düşmüş ve satıcı-davalı taraf da 24.02.2020 tarihli mailde sözleşmeyi iptal ettiklerini karşı tarafa bildirmiştir.TBK madde 235 kapsamınsa satılanın bedeli ödendikten sonra veya ödenme anında devredilmesi halinde alıcı temerrüde düşerse, satıcı herhangi bir işlem gerekmeksizin satıştan dönme hakkını kullanabilir. Hükmünü içermekte olduğundan satıcı-davalının sözleşmeden dönmesi haklıdır.TBK m. 208/II göre ise “Taşınır satışlarında, alıcının satılanın zilyetliğini devralmada
temerrüde düşmesi durumunda zilyetliğin devri gerçekleşmişçesine satılanın yarar ve hasarı alıcıya geçer” şeklindedir.Bunun aynında alıcının temerrüte düşmesi halinde satıcının sözleşme konusu malı tevdi etme,malın satılarak parasını tevdi etme ve sözleşmeden dönme hakları da bulunmaktadır.Sözleşmeden dönme hakkını kullanması durumunda Sözleşmeden dönmenin hukuki niteliğine yüklenebilecek anlam, henüz ifa edilmemiş bir edim bakımından herhangi bir soruna sebebiyet vermez. Ancak ifa edilmiş olan bir edimin iadesinin hangi hukuki temele dayandırılabileceği tartışmalıdır.Borçlunun davranışı yüzünden edimi elde edemeyen alacaklı, sözleşmeden dönme hakkını kullanabiliyorsa, aynı hakkın, usulüne uygun ifa teklifi kabul edilmeyenborçluya da tanınması isabetli olmakla birlikte, maddede, sözleşmeden dönen borçlunun, borçlu temerrüdünde sözleşmeden dönen alacaklıya tanınan menfi zararının tazminini talep hakkını kullanıp kullanamayacağına yönelik açıklık olmaması, doktrinde farklı görüşlere yol açmıştır. Doktrinde savunulan bir görüşe göre borçlu temerrüdüne ilişkin hükümlere yollama yapılmış olması ve TBK m. 485/II’deki düzenleme nedeniyle borçluya kusuruyla temerrüde düşen alacaklıdan, uğradığı zararı tazmin edilmesini isteme hakkının tanınması gerekir. Aynı sonuca ulaşan bir başka görüş ise, alacaklının tazminatla yükümlü tutulmamasının onun, dürüstlük kuralına aykırı bu davranışına prim vermek ya da onu temerrüde özendirmek anlamına geleceği ve borçlunun sözleşmenin ifa edileceğine duyduğu güvenin boşa çıkması nedeniyle uğradığı zararlara katlanmak zorunda bırakılmasının, adalet ve hakkaniyet duygularını zedeleyeceğini, bu sonuca ulaşılmasının gerekçesi olarak belirtmektedir. Bir diğer görüş ise alacaklının borcun ifasını kabul etmesinin borç sayılabileceği haller dışında, alacaklı temerrüdünün sorumluluğa yol açmayacağı gerekçesiyle, alacaklının tazminat ödeme zorunluluğu olmayacağını savunmaktadır. Bu görüşe göre borcun ifasını kabul alacaklı için aynı zamanda bir borç sayılıyorsa, sözleşmeden dönme halinde tazminat talebi mümkün olacaktır. Örneğin, bir
satış sözleşmesinde alıcının borcu hem sunulan edimi kabul etmek hem de semeni ödemektir. Edimi kabul borcunu haklı bir sebep olmaksızın yerine getirmeyen alıcı, borçlu temerrüdüne düşmüştür. Bu durumda satıcının sözleşmeden dönmesi halinde menfi zararının tazmini istemi TBK m. 123-125 (eski BK m. 106 ve 108) çerçevesinde mümkün olmalıdır.
Diğer taraftan proforma faturasında “alıcı malzemeyi almaktan cayması halinde ödeme iadesi talep edemez” hükmü bulunduğundan bunun da hukuki nitelendirmesini yapmak gerekmiştir. Bilinen adıyla Kapora, 6098 s. Türk Borçlar Kanunu’nda (TBK) “Bağlanma Parası (Pey Akçesi)” ve “Cayma Parası” olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Söz konusu iki kurum da fer’i nitelikte (temel hukuki ilişkinin geçerliliğine bağlı) olmakla birlikte aralarında bazı önemli farklar bulunmaktadır. Hukuki uyuşmazlığın tam anlamıyla kavranabilmesi için kapora olarak verilen paranın bağlanma parası niteliğinde mi yoksa cayma parası niteliğinde mi verildiğinin tespiti gerekmektedir.Sözleşmenin kurulduğuna kanıt olarak bir tarafın diğer tarafa sözleşme kurulurken verdiği paraya bağlanma parası denir. Bağlanma parasının diğer bir işlevi de kısmi ifadır. Zira kanun koyucu, başta bağlanma parası olarak verilen paranın asıl borçtan mahsup edileceğini düzenlemiştir (TBK m. 177).a Sözleşmenin kurulması sırasında bir tarafa geçen para, karşı tarafın sözleşmesini ifa etmemesi durumunda da teminat fonksiyonu üstlenmektedir. Taraflar arasında bağlanma parasının kararlaştırılması için herhangi bir şekil şartı öngörülmemiştir.
Sözleşmenin ifa edilememesi durumunda, sözleşmenin kurulması esnasında verilen kapora şayet bağlanma parası (pey akçesi) niteliğindeyse kural olarak iade edilmesi gerekmektedir (….Davacının ödediği paranın açıkça cayma tazminatı olduğu kanıtlanmamıştır. Akit feshedildiğine göre pey akçesinin iadesi gerekir. Yargıtay —-. H D E.—- 13.5.2019.”…. cayma tazminatı olduğu şart edilmedikçe kaparo, pey akçesi gibi verilen paraların iadesi gerektiği, davaya konu sözleşmede ödenen paranın pey akçesi olarak ödendiğinin anlaşıldığı, davacının paranın iadesini talep edebileceği…Yargıtay —- hukuk dairesi —- )Ancak taraflar arsındaki sözleşmede anlaşma koşullarına uyulmaması halinde önceden ödenen bedelin iade edilmeyeceğine yönelik hüküm varsa Sözleşme hükümleri tarafları bağlayıcı nitelikte olduğundan bunun iadesi mümkün değildir.(YHGK —-Taraflar arsında icaba davet niteliğinde olan proforma faturasında (ki daha sonra mail içeriklerinden davacı tarafın bunu kabul ettiği ve taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu yukarıda açıklanmıştır.) açıkça “alıcının malzemeyi almaktan cayması halinde avans iadesi talep edemez,ödeme iadesini talep edmez” şeklindeki belirtmeler karşısında davacının bedel iadesi talebinde bulunamayacağı değerlendirilerek davanın reddine karar vermek gerekmiştir.

HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 269,85-TL harçtan peşin alınan 887,92-TL harcın mahsubu ile artan bakiye 618,07-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 Sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.