Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/82 E. 2020/448 K. 07.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/82 Esas
KARAR NO : 2020/448

DAVA : Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235))
DAVA TARİHİ : 25/02/2020
KARAR TARİHİ : 07/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan Sıra Cetveline İtiraz (İflas Tasfiyesinde Düzenlenen Sıra Cetveline Yönelik Kayıt Kabul Ve Terkin Talebi (İİK 235)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; —— ile davalı ——– Sözleşmeleri imzalandığını, müflis firma hakkında İstanbul Anadolu ——. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin——- Sayılı dosyasından ——– tarihinde iflas kararı verildiğini ve İstanbul Anadolu ——. İcra (İflas) Müdürlüğü’nün———- sayılı dosyasından ————- işlemlerine başlandığını, davalı şirket hakkında iflas kararı verilerek iflas dosyasının açılmasını takiben müvekkili olan bankanın müflisten —– ——— mektubundan kaynaklanan ve ———-çek kredisi riskinden kaynaklanan toplam—- alacağının olduğunu ve alacağın iflas masasına kaydının talep edildiğini, iflas idaresinin kendilerine —– tarihinde tebliğ edilen kararı ile ” talep edilen alacağın yargılamayı gerektirir nitelikte olmasından dolayı reddine” karar verildiğinin öğrenildiğini, müflis şirket ile müvekkili banka arasında —- —– imzalandığını ve bu sözleşmelere istinaden anılan firmalara kredilerin kullandırıldığını, firma lehine 3. Kişilere teminat mektubu verildiğini, ancak kredi borçlarının geri ödenmemesi üzerine hesapların kat edildiğini, bu nedenlerle reddedilen ———————— teminat mektubundan kaynaklanan ve —— — riskinden kaynaklanan müvekkili olan bankanın alacağının tamamının iflas tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte masaya kayıt ve kabulüne, öncelikle alacaklılar toplantısına katılmalarına, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulmasına yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Dava dilekçesinin İstanbul Anadolu ——-. İcra Dairesi Müdürülüğü’ne usulüne uygun tebliğ edildiği ancak davaya cevap verilmediği görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle ödenmeyen banka alacağı nedeniyle müflisten olan alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü istemine ilişkindir.
Mahkememizce ön inceleme duruşmasında dava şartlarının incelenmesine geçilmiştir. Uyuşmazlık konusu olan ilk husus iş bu dava için dava şartı olan davanın süresinde açılıp açılmadığı hususudur.
2004 sayılı İİK.nun 235. maddesine göre sıra cetveline itiraz edenler, cetvelin ilanından itibaren onbeş gün içinde iflasa karar verilen yerdeki ticaret mahkemesine dava açmaya mecburdurlar. 223 üncü maddenin üçüncü fıkrası hükmü mahfuzdur. Aynı kanunun 223/3 maddesine göre:“İflâs idaresi toplantıları, idare memurlarının veya herhangi bir alacaklının gündem belirlemek suretiyle yapacağı talep üzerine iflâs dairesi müdürünün toplantı gününden en az yedi gün önce göndereceği çağrı üzerine yapılır. İflâs idaresi, kararlarını çoğunlukla alır; ancak toplantıya her üç iflâs idare memurunun da katılmaması hâlinde iflâs dairesi müdürü iflâs idaresinin görevini yüklenir ve iflâs idaresi adına tek başına karar alır. Toplantıya iflâs idaresi memurlarından birinin veya ikisinin iştiraki hâlinde iflâs dairesi müdürü de bu toplantıya katılır. Karar alınamaması hâlinde iflâs dairesi müdürünün oyu doğrultusunda işlem yapılır. İflâs masasına alacaklı olarak müracaat eden alacaklılar, tebligata elverişli adres göstermek ve —————–çıkarılacak tarifede gösterilecek yazı ve tebliğ masrafları için avans vermek suretiyle iflâs idaresince alınacak kararların kendilerine tebliğini isteyebilirler. Bu muameleyi yaptırmış alacaklılar hakkında iflâs idare memurunun kararlarına karşı kanun yolları kendilerine tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar”.
Somut olayda, iflas müdürlüğüne yazılan müzekkereye göre gelen cevaptan, davacının, iflas masasına 10 kayıt sıra numarası ile dava konusu alacak üzerinden masaya kayıt talebinde bulunduğu, bu sırada tebliğ için de masraf yatırdığı anlaşılmıştır. Masa red kararının, davacı vekiline————— tarihinde tebliğ edilmiş, sıra cetveli ayrıca——– tarihlerinde ilan edilmiştir.
Davacı 28/01/2020 tarihinde arabulucuğa başvurmuş, arabulculuk görüşmeleri 24/02/2020 tarihinde anlaşamama ile son bulmuş, davacı eldeki davayı 25/02/2020 tarihinde açmıştır.
7155 sayılı Kanununun 20. maddesi ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa eklenen 5/A maddesi ticari davalarda dava şartı olarak zorunlu arabuluculuğu öngörmüştür.
Kayıt kabul davasının zorunlu arabuluculuğa tabi olup olmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ——————– Sayılı ilamında:” Açıklanan yasal düzenlemeler kapsamında, kayıt kabul davasının, 6325 sayılı “Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu “nun amaç ve kapsamını düzenleyen 1/2. fıkrasında ki tanıma uyduğunu kabul etmek mümkün görülmemektedir. İlgili yasada, Kanunun, yabancılık unsuru taşıyanlarda dahil olmak üzere, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri iş veya işlemlerden doğan özel hukuk uyuşmazlıklarının çözümlenmesinde uygulanacağı belirtilmiştir. Ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, özellikle, İİK‘nun 226. maddesi gereğince, masanın kanuni temsilcisi olan İflas idaresinin, ikimilyar liraya kadar olan alacaklardan doğrudan doğruya, daha ziyade alacaklardan alacaklılar toplanmasının vereceği yetkiyle sulh olabileceği düzenlemesi kapsamında, masaya kayıt işleminin, iflas idaresinin serbestçe tasarruf edebileceği iş ve işlemlerden olduğunun kabulü olanaklı değildir. Şu halde, kayıt kabul talebinin, 5325 sayılı Kanunun 1/2. fıkrası gereğince, arabuluculuk kanunu hükümleri uyarınca çözümlenmesi de düşünülemeyecektir. Bu durumda, kayıt kabul davasının, özü itibariyle, TTK 5/A maddesinde ifade edildiği üzere, alacak ve/veya tazminat talebi olduğuna dair tartışmaya da gerek olmayacaktır. Arabuluculuk Kanunun uygulanmasının, yasa gereğince öngörülmediği kayıt kabul davasının, sırf ticari dava olması gerekçesi ve alacak niteliğine benzer niteliği taşıdığı gerekçesiyle, davanın, arabuluculuk dava şartı yokluğu nedeniyle usülden red kararında isabet görülmemiştir. Bir uyuşmazlığın ticari dava olması yanında, davanın niteliği gereğince, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunun 1/2. fıkrasında ki düzenleme kapsamında, arabuluculuk kanunun uygulanabileceği davalar arasında yer alıp almadığının tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi isabetli olacaktır. ( Dairemiz —- Esas,— — Sayalı kararı)Açıklanan nedenlerle, dava tarihinde yürürlükte bulunan, İİK‘nun 226. ve ilgili maddeleri uyarınca, masayı temsil eden iflas idaresinin, masa alacakları konusunda, belirli miktar alacak dışında serbestçe tasarruf hakkına sahip olmadığı, bu anlamda, ticari dava olmakla birlikte, 6102 sayılı TTK‘nun 5/A maddesi gereğince, ticari davalarda, dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmuş olmasına dair dava şartının, iş bu uyuşmazlıkta uygulanamayacağı, mahkemece asıl ve birleşen dosyalar yönünden işin esasına dair bir karar verilmesi gerekirken, yasanın hatalı ve eksik değerlendirilmesi neticesinde, davanın, dava şartı yokluğu nedeniyle usülden red kararında isabet görülmemiş ve davacı vekilinin istinaf başvurusunun esasa dair hususlar incelenmeksizin kabulüne dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.” gerekçesini haizdir. O halde kayıt kabul davası zorunlu arabuluculuk dava şartına tâbi değildir.
Eldeki davaya dönecek olursak esasen 15 günlük hakdüşürücü süre, ——–kararının alacaklıya tebliğ edildiği 26/01/2020 tarihinden on beş gün sonra 10/02/2020 (Pazartesi) günü sona ermektedir. Bu durumda dava 15 günlük hak düşürücü süre geçtikten sonra açılmıştır. Burada tartışılması gereken husus, arabulucuğa tabi olmayan bir davada davacının hataya düşerek arabuluculuğa başvurması halinde, bunun hakdüşürücü süreye etkisinin ne olacağıdır. 6325 sayılı yasanın 18/A maddesinin, 15 nolu bendine göre “Arabuluculuk bürosuna başvurulmasından son tutanağın düzenlendiği tarihe kadar geçen sürede zamanaşımı durur ve hak düşürücü süre işlemez”. Kanun koyucu, arabulucuya tabi bir davada sürelerin duracağını düzenlemekle yetinmiştir.
Hal böyle olunca zorunlu arabuluculuğa tabi davalardan olmayan somut davada, sırf davacının arabuluculuk kurumuna başvurmasının hak düşürücü süreyi durdurduğuna dair bir yorumda bulunmanın yasal bir dayanağı bulunmamaktadır.
Açıklanan sebeplerle hak düşürücü süre içinde açılmadığı anlaşılan davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Hak düşürücü süre içinde açılmayan davanın HMK.nun 114/2,115/2 maddeleri usulden REDDİNE,
2-Alınması gerekli harç peşin alındığından, yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerine bırakılmasına, davalı tarafından yapılan yargılama gideri olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraflara tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.