Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/623 E. 2021/1192 K. 05.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/623 Esas
KARAR NO: 2021/1192
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/11/2020
KARAR TARİHİ: 04/11/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Dava konusu alacağın davacı şirketin ticari defter ve kayıtlarında sabit olduğu, itirazda bulunan davalının %20 ‘den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesi gerektiği, taraflar arasında arabuluculuk görüşmelerine ait arabuluculuk son tutanağı dava dilekçesi ekine sunduğunu, açıklanan sebeplerden dolayı davalı tarafın icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirket—-isimli şahıs aracılığı ile davacı şirketten —- ürünlerden gönderilmesini talep ettiği, davacı firma tarafından davalıya gönderilen ürünler incelendiğinde ambalajlar üzerinde —- benzeri bir ürün olduğunun anlaşıldığı, davacı tarafından yanlış ürün teslim yapıldığı, davalı şirket yetkilisi defalarca gerek aracı olan şahısla gerekse davacı yan ilee görüşmeye çalışarak yanlış ürün teslim edildiğini, bu ürünlerin iade alınması ve doğru ürünlerin teslim edilmesi gerektiğini açıklamaya çalıştığı, ancak davacı tarafından konu ile ilgileneceğini, daha sonrasında hiç bir şekilde dönüş sağlanmadığını, davacı yan hatalı gönderilen ürünlerin iadesini ve bunların doğru ürün ile değişimi talebini yerine getirmediği gibi, davalı şirketin bu nedenle maddi zarara uğramasına da sebebiyet verdiğini, teslim edilen hatalı ürünler dolayısı ile depoda başka ürün alacak yer kalmadığını, almak istediği ürünleri satacağı firmalar ile olan anlaşması bozulduğu, ürünleri elden çıkarmak istediğinde iade edildiği bulunan davalıya ait diğer ürünlerin de bozulmasına hasar görmesine sebebiyet verdiğini, açıklanan bu sebeplerden dolayı icra takibinin iptaline, icra inkar tazminatının reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yüklenilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre davanın, davacı tarafından davalı aleyhine —–dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından yöneltilen itirazın iptaline ilişkin olduğu, dava konusu icra dosyasının incelemesinde takip alacaklısının mahkememiz dosyasının davacısı, takip borçlusunun mahkememiz dosyasının davalısı olduğu, fatura alacağına dayalı olarak toplam —— tutarlı ilamsız icra takibine davalı borçlunun süresinde itirazı doğrultusunda takibin durduğu, davanın itirazın iptali ve takibin devamı istemi ile açıldığı görülmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise; davacı tarafça davalı aleyhine faturaya dayalı alacağın ödenmediği iddiası ile başlatılan ilamsız takipte itirazın iptali ve icra inkar tazminat talebinin yerinde olup olmadığı, davalı tarafın savunmasına göre faturaya konu malın ayıplı olup olmadığı, süresinde ayıp ihbarında bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı belirlenmiştir.
Bilindiği üzere —– düzenlenmiş, tacirler arasında yapılan ticari satışlarda esas itibariyle —- hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra bu tür satışlar hakkında özel bazı hükümlere yer verilmiştir. Bu hükümlerin uygulanabilmesi için somut olayda ticari satışın mevcut olması gerekir. Ticari satış, sözleşmenin her iki tarafının da tacir olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olan satıştır. Tacirler arası ticari satımlarda satıcının ayıplı ifadan sorumluluğu esas itibariyle —- devamı madde hükümlerine tâbidir ancak tacirler arasındaki ticari satımlardan kaynaklanan ayıplı ifa hallerinde alıcının muayene ve ihbar külfetlerinin süresi hakkında —- madde hükmünde düzenlenmiş olan özel hüküm uygulanacaktır. Satıcının ayıplı ifasına ilişkin diğer konularda ise Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı hükümlerinde düzenlenen genel hükümler uygulama alanı bulacaktır.
6098 sayılı TBK’nun ayıba karşı tekeffül hukuki kurumunu düzenleyen 219 ve devamı maddelerine bakmak gerekir. Buna göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.”
TTK. m. 23/c hükmü, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” düzenlemesini, TBK. m. 223 hükmü ise; “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” düzenlemesini içermektedir.
Dava, ticari satıştan kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itirazının iptalime ilişkindir. Taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu her iki tarafın kabulündedir. Uyuşmazlık noktası ise dava konusu faturaya ilişkin malın ayıplı olup olmadığı ve bu ayıptan davacının sorumlu olup olmadığına ilişkindir. Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere satıcı satılan maldaki ayıptan sorumludur. Ancak bu sorumluluğun doğması için TTK ve TBK’da ayıp ihbar süreleri düzenlenmiştir. Satışa konu malın açıkça ayıplı olması halinde teslimden itibaren 2 gün, açıkça ayıp olduğu belli değil ise 8 gün, ayıp gizli ayıp niteliğinde ise ayıbın ortaya çıktığı andan itibaren makul sürede satıcıya ayıp ihbarında bulunulması gerekmektedir. Somut olayda davalı kendisinin —–isimli ürün satın aldığını ancak davacı tarafından teslim edilen ürünün satın alınan bu ürün olmadığını iddia etmektedir. Dava konusu ürünün çuvallar içerisinde ağzı kapalı şekilde olması nedeniyle teslim anında ayıbın varlığının tespit edilmesi mümkün değildir. Davalı malın ayıplı olduğunu ancak dava konusu malın içerisinde bulunduğu çuvalın açılması veya kullanılması esnasında öğrenebilecektir. Bu durumda ayıbın gizli ayıp olduğu kabul edilmelidir. Ayıp gizli dahi olsa davalı alıcı makul süre içerisinde satıcıya ayıp ihbarında bulunması gerekir. Ne var ki davalı alıcı malın ayıplı olduğu hususunda davacı satıcıya usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunmamıştır. Davalı tarafından cevap dilekçesinde ve delil dilekçesi ekinde dava dışı ——isimli kişiye malın ayıplı olduğuna ilişkin mesaj gönderildiğine ilişkin mesaj görüntülerini sunmuş ise de, bu kişinin davacı şirketle bir bağlantısının olmadığı, sadece alım satım ilişkisine aracılık ettiği anlaşılmış, bu kişiye gönderilen mesajların davacıya ayıp ihbarı yapıldığı anlamına gelmeyeceği kanaatine varılarak davalının ayıp iddiası dikkate alınmamıştır. Bir an için, dava dışı —- isimli kişinin davalının ticari temsilcisi sıfatı ile hareket ettiği varsayılsa dahi, mahkememizin —— sayılı delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda da belirlendiği üzere, davaya konu ürünlerin ayıplı olmadığı ve davalı tarafından sipariş edilen ürün ile teslim edilen ürünün aynı olduğu tespit edilmiş olduğundan, bu durumda da davalının ayıp iddiasının ispat edilemediği belirlenmiştir.
Mali müşavir bilirkişi tarafından her ne kadar sadece davacı defterleri incelenmiş ise de; dava konusu ürünlerin teslimine ilişkin irsaliyelerin mevcut olduğu, davalının ürünlerin teslim alındığını kabul ettiği, bu yönüyle taraflar arasındaki ticari ilişkinin varlığının ispat edilmiş olduğu anlaşıldığından usul ekonomisi gereğince davalıya ait —- celp edilerek tekrar ek rapor alınmasına ihtiyaç duyulmamıştır. Dava konusu alacak likit olduğundan %20 icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile,—-takip dosyasına davalının yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİNE, takibin aynen devamına,
2-Kabul edilen —– üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 1.913,64-TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 478,41-TL harcın mahsubu ile kalan 1.435,23-TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 478,41-TL peşin harç, 54,40-TL başvurma harcı 1.046,50-TL bilirkişi masrafı ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.579,31-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendini vekil ile temsil ettiğinden AAÜT gereğince 4.202,10-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca — tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——– Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 05/11/2021