Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/57 E. 2023/622 K. 18.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO:2020/57 Esas
KARAR NO:2023/622
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 29/03/2018
KARAR TARİHİ: 18/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, proje sahibi olarak——- yılları arasında davalı şirket ile yapılan sözleşmeler kapsamında bir kısmı da sözleşmesiz işler olmak üzere yüklenicilik işlemine girişmiş ve davalı şirketlerden bu konuda hizmet almış olduğunu, davalı şirketin düzenlemiş olduğu faturalar karşılığında hak ediş niteliğinde olmak üzere ödemeler yapıldığı ve taraflar arasındaki ticari ilişkinin —- sonlandırıldığını, Müvekkili şirket ile davalı şirket arasındaki iş ilişkisinin sona ermesi safhasında şirketin iç denetiminin yapılması gerektiği ve müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarında bir—– vasıtası ile inceleme yaptırılmış olduğu, davalının almış olduğu hak edişlerin muhasebeleştirilmelerinin yerinde olup olmadığının denetlendiği, Müvekkili şirketin — adresinde bulunan binası ile alakalı olarak verilen görevde davalı şirketin —tarihli hak ediş raporunda belirtilen zemin etüt planı vs adı altında bir harcama kaleminin bulunduğunun tespit edildiği ve bu harcamayı doğrulayan belgenin hak ediş dosyasında bulunmadığı, bu harcamanın %15 mühendislik karı ve —- birlikte toplamda 67.850 TL olarak ödendiği ve buna göre bu tutar kadar davalı şirketin haksız kazanç temin ettiği ve müvekkili şirketi zarara uğrattığının ortaya çıktığını, davalı tarafın usulsüz işlemlerinin fark edildiği, — raporu alınığı ve huzurdaki davanın ikame edildiğini, müvekkili şirketin geriye dönük olarak ticari defter kayıtlarını denetlemesinin nedeninin çalışanları olan — şirketler grubunun mali işler direktörü——– tarafından davalı taraf ile anlaşma yapılmak suretiyle müvekkili ve grup şirketlerinin aldatıldığının anlaşılması olduğu, müvekkili şirketçe hiçbir belgesi olmadığı halde zuhulen ödemesi yapılan meblağın iadesini gerektiğini, 67.850,00-TL nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak avans faizleri ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, gerçek zarar miktarı yapılacak bilirkişi ile ortaya çıkacağından dava değerinin şimdilik 10.000-TL ile kabulüne, ileride arttırma hakları saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf ile müvekkiller arasında — Yargılaması yapılmış olduğunu, —– bulunduğunu, —kararı sonrasında ise taraflar arasında —- tarihli Sulh Protokolü’nün imzalandığını, — kararı ve sulh protokolünün —— sayısına kayıtlı olarak mahkeme yazı işleri müdürlüğüne teslim ve depo edildiği, hakem kararına karşı itiraz olmadığı ve kararın kesinleştiğini, kesinleşmiş hakem kararı olan bir konuda açılan davanın reddi gerektiğini, tahkim itirazında bulunduklarını, davanın HMK 413.madde uyarınca usulden reddi gerektiğini, Mahkemenin görevli olmadığını, hakem sözleşmesinin kapsamının taraflarca genişletildiğini ve tarafların grup şirketlerinin tamamının hakem sözleşmesinin ve sulh protokolünün tarafı olduğunu, dava konusu taleplerin hem kesinleşmiş hakem kararı ile karara bağlanmış hususlar olduğu, hem de taleplerin hakem tarafından görülmesi gerektiğini, Tahkim sözleşmesi var iken, mahkemece davaya bakılamayacağını, derdestlik ve kesin hüküm itirazlarının kabulü ile davanın reddine, davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, eksik harcın tamamlanması gerektiğini, zamanaşımı itirazlarının kabulü ile davanın reddine karar verilmesini, davacı tarafça alınan yeminli mali müşavir raporunun tek taraflı talep ve tek taraflı sunulan belgeler üzerinden hazırlandığından tarafsız olamayacağını, tahkim kararı ve sulh protokolü olmasına rağmen ve sulh protokolü ile taraflar birbirlerini en geniş anlamda ibra etmiş olmalarına rağmen, davacının, yeni bir —- raporu ile alacak yaratmaya çalışma gayretinin hukuken dayanaksız olduğu, davacı tarafın —– denetimine tabi bir şirket olduğunu, aradan bu kadar zaman geçtikten sonra yeni bir —-raporu üzerinden harcama tespit edildiği iddiasının her yönüyle dayanaksız olduğunu, davacı tarafın zarara uğratıldığı iddiasının gerçek dışı olduğunun tahkim kararı ve sulh protokolü ile sabit olduğunu, davacının haksız ve hukuka aykırı beyan ve taleplerinin tümden reddi ile, hakem kararının taraflara ne şekilde tebliği edildiğine ilişkin tebliğ evraklarının kararı veren Hakemden sorulmasını ve haksız açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.

DELİLLER ve GEREKÇE:Dava; Hukuki niteliği itibariyle; davalı şirketin —– tarihli Hak ediş raporunda zemin etüt planı v.s. adı altında karşılıksız harcama kalemi olduğu buna dayalı olarak 67.850,00-TL nin ödendiği, bu ödemenin dayanaksız olduğu iddialarının yerinde bulunup bulunmadığı, davacı şirket çalışanları ile davalının anlaşmak suretiyle davacıyı zarara uğratıp uğratmadığı, uğranılan zararın dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle davalıdan tahsilinin mümkün olup olmadığı, davalının tahkim itirazının yerinde olup olmadığı, uyuşmazlık kapsamının tahkim yoluyla çözümlenip çözümlenmeyeceği, hakem kararın bu uyuşmazlığı kapsayıp kapsamadığına ilişkin olduğu belirlendi.
—- müzekkere ile Mahkemenin—-dosyası ile saklanan Hakem kararının kesinleşip kesinleşmediğinin sorulması üzerine tarafların kanuni yollara başvurmadığı, hakem kararı kesinleştirilmeden dosyanın bir başka mahkemeye gönderildiği bildirilmiştir.
İLK KARAR:Mahkememizin —-sayılı ilamında: —- bila tarihli — Sözleşmesinin akdedildiği, Sözleşme ile; —- tarafından (ortak ve bağlı grup şirketler tarafından) —adına (ortak ve bağlı grup şirketler adına) yapılan işlerin maliyet tutarına %15 ilave edilerek bulunacak tutarın,— tarafından —-ödeneceği hususunda taraflar arasında anlaşma bulunduğu, bu anlaşma kapsamında, —- bir kısım yapı ve inşaat işleri yaptığı,—, geçen süreçte bir kısım maliyet faturalarını ve hak edişlerini — teslim ettiği,— tarafından da bir kısım ödemeler yapıldığı, hak edişlerin ödenmeyen kısmı ve/veya — tarafından –adına yapılan işler için — tarafından karşılanan harcama kalemleri sebebiyle —- olan alacak tutarı konusunda taraflar arasında ihtilaf oluştuğu, —– alacağı konusunda itirazı üzerine, tarafların, ihtilafın hakem usulüyle çözülmesine karar verdikleri, taraflar arasındaki ihtilafın hakem eliyle çözülmesi konusunda mutabık olunduğu, hakem tarafından alınacak kararlara uymayı kabul ve taahhüt ettikleri, hakem olarak —– seçildiği, görülmüştür. Tarafların sözleşme ile belirledikleri—- tarafından yapılan yargılama sırasında —- vekillerinin talebi ve onayı ile tahkim sözleşmesinin kapsamının genişletilerek her iki tarafa ait diğer grup şirketlerininde dahil edildiği,— tarihli Tutanağın imza altına alındığı, neticede —- sayfadan ibaret — kararının verildiği görülmüştür. Tarafların —-yargılaması ile; —–inşaat işlerinin maliyet kalemlerinin incelenmesi—– ile olan alacak-borç hesabının netleştirilmesini amaçlandığı, —- olmayan inşaatların giderlerinin bu şirket adına yazıldığı, taşeronlardan yüksek fatura alınıp farkın iade kesildiği, taraflar arasındaki projelere ilişkin maliyetlerin kontrol edilmesi, taşeron cari hesaplarının ve kesilen faturaların metraj ve fiyat kontrolünün yapılması hususlarının tahkim yargılamasında gündeme geldiği, neticede davacı ve davalının da dahil olduğu grup şirketlerin kayıt ve verileri incelenmek suretiyle taraflar arasındaki ihtilaf konularından—— kararının verildiği, görülmektedir. Taralar, aralarındaki iş ilişkisini—- yılında sonlandırmışlar ve hakem kararı neticesinde —- tarihinde Sulh Anlaşması imzalamışlardır. Dava konusu yapılan uyuşmazlık yeni gelişen bir husus olmayıp tarafların iş ilişkisinin devam ettiği —dönemine ilişkin bulunmaktadır. Kural olarak, uyuşmazlıkların çözüm yeri mahkemelerdir. Ancak, sözleşmenin tarafları kamu düzenini ilgilendirmeyen ve arzularına bağlı olan konularda aralarında çıkacak uyuşmazlıkların halli için tahkim yolunu seçebilirler. Uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümlenebilmesi için taraflar arasında geçerli olarak yapılmış bir tahkim anlaşmasının varlığı zorunludur. Tahkim anlaşması, bağımsız bir tahkim sözleşmesi şeklinde yapılabileceği gibi asıl sözleşmeye tahkim şartı konulması suretiyle de yapılabilir. Tahkim anlaşmasının kurucu unsuru uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesine ilişkin irade açıklaması olup, bu anlaşmanın geçerli olabilmesi için tarafların tahkim iradelerinin şüpheye ve karışıklığa yer vermeyecek şekilde açık ve kesin olması gerekir. HMK 412/4.maddesinde; Tahkim sözleşmesine karşı, asıl sözleşmenin geçerli olmadığı veya tahkim sözleşmesinin henüz doğmamış olan bir uyuşmazlığa ilişkin olduğu itirazında bulunulamayacağı düzenlenmiştir. Aynı Kanunun 413.maddesinde; tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa, karşı tarafın tahkim ilk itirazında bulunabileceği, bu durumda tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkansız değilse mahkemenin tahkim itirazını kabul edeceği ve davayı usulden reddedeceği hususu düzenlenmiştir. HMK 114/1-ı maddesinde aynı davanın daha önceden açılmamış ve halen görülmemekte olması dava şartı olarak öngörülmüştür. Aynı Kanunun 115/2 maddesinde mahkemece dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddedileceği düzenlenmiştir. Dava konusu yapılan hususu da kapsar şekilde hakem yargılanması yapıldığı, dosyaya sunulu bilgi ve belgelerden ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Taraflar arasından HMK 407 ve devamı madde hükümleri uyarınca geçerli bir Tahkim Sözleşmesi bulunmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin geçerli bulunduğu, uyuşmazlığın tahkime elverişli olduğu, taraflar arasındaki dava konusu ihtilafın anılan sözleşmeye dahil olduğu ve hakemde görülmesi gerektiği, dava konusu uyuşmazlığı da kapsar şekilde tahkim yargılamasının devam ettiği, hakemce verilen kararın henüz kesinleşmediği, derdest olduğu değerlendirilmiştir, gerekçesiyle davacının davasının, dava şartı yokluğundan HMK. 114/1-ı ve 115/2 gereği usulden reddine karar verilmiştir.
BAM KARARI:—-karar sayılı ilamında: ——-arasında Tahkim Sözleşmesinin akdedildiği, sözleşme ile—— adına (ortak ve bağlı grup şirketler adına) yapılan işlerin maliyet tutarına %15 ilave edilerek bulunacak tutarın,—-tarafından ——- ödeneceği hususunda taraflar arasında anlaşma bulunduğu ve aralarındaki ihtilafların hakem usulüyle çözülmesine karar verdikleri, hakem tarafından yapılan yargılama sonunda — tarihli hakem kararı verildiği anlaşılmaktadır. Taraflar hakem kararı sonrasında —- Sulh Protokolü düzenlemiştir. Taraflar arasında imzalanan tahkim sulh protokolü ile —- tarihli tahkim yargılaması hakem kararı kapsamında belirlenen taraflar arasındaki alacak borç ilişkisini sona erdirmek, hakem kararını icra takibine konu etmeden borcun tasfiyesini sağlamak, —-alacağının ödenmesi şartlarını ve işbu protokol tarihi itibariyle taraflar arasındaki her türlü ticari ilişkiden dolayı oluşan hak ve yükümlülüklerden taraflardan birini ibra etme şartlarını düzenlemek” amaçlanmıştır. Mahkemece, davacı tarafın dava konusu ettiği yeminli mali müşavir raporunda tespit edildiği ileri sürülen hususların sulh protokolü kapsamında kalıp kalmadığının değerlendirilerek, sonucuna göre esas hakkında karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu hususlar değerlendirilmeksizin, dava konusu ihtilafın sözleşmeye dahil olduğu ve hakemde görülmesi gerektiği gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmesi hatalı olmuştur, gerekçesiyle Mahkememiz kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
Mahkememizce bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan —– tarihli bilirkişi raporu dosyamız arasına alınmıştır. Bilirkişi raporunda, proje kapsamından tespitlere yer verilmiş, eksik bilgi belgeler talep edilmiştir.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları ve karar ilamındaki hususlar değerlendirilmek üzere dosya nitelikli hesaplama ve sözleşme uzmanı, inşaat mühendisi ve mali müşavir bilirkişi heyetine tevdii edilerek, rapor alınmıştır. — tarihli bilirkişi raporunda özetle: ——istisnasız her türlü ticari ilişkiden kaynaklanan bütün alacak ve borçlar” konusunda olduğu gibi, işbu davanın tarafları arasındaki ticari ilişkilerden dolayı Tahkim Kararında tespit edilmiş olan bütün alacak ve borçlar konusunda da, işbu Sulh Protokolü ile tarafların sulh ve ibralaşma yoluna gittikleri bu nedenle de davacının bu davadaki alacak talebinin yerinde olmadığı, bu davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığın — tarihli Sulh Protokolü kapsamında kaldığı; davacının davalılardan iddia ve talep ettiği gibi bir alacağının bulunmadığı, gizli ayıp iddialarının ise ancak yerinde inceleme yapılarak anlaşılacağı, tespitinde bulunmuştur.———- tarihli bilirkişi heyet ek raporunda özetle:Sözleşmesinde hataya düştüğünü iddia edenin bu iddiası her zaman göz önüne alınmaz; tarafların ancak ihtilaflı olmadıkları hususta hata iddiası dinlenir; buna karşılık ihtilaflı (tereddütlü) hususlara ait hata iddiası dinlenmez; zira sulh zaten bu husustaki şüpheye dayanır; şüphe ise hatayı bertaraf eder ———-Şu halde, doktrinde de haklı olarak belirtildiği üzere; tarafların ihtilaflı oldukları ve fakat Sulh Sözleşmesi ile bu ihtilafı çözdükleri ve anlaştıkları hususlara ilişkin hatta iddiası dikkate alınmaz. Protokolde sözü edilen “gizli ayıplar”, davacı şirket (ve grup şirketleri) ile davalı şirket (ve grup şirketleri) arasında akdedilmiş olan eser sözleşmelerine istinaden yapılmış olan inşaat işlerindeki gizli ayıplardır. Yoksa Sulh Protokolünden kaynaklanan borçların ifasındaki gizli ayıplar değildir. Zaten taraflar arasındaki Sulh Protokolü’nde, davalı şirketin (ve grup şirketlerinin) davacı şirketten (ve grup şirketlerinden), taraflar arasında akdedilmiş olan eser sözleşmelerinden ve bu sözleşmelere dayalı akdi ilişkiden (cari hesap ilişkisinden) dolayı bir kısım alacaklarının olduğu ve bu alacaklarının davalı şirkete (ve grup şirketlerine) ödeneceği hususunda anlaşmaya varılmış olup, anlaşmaya varılan bu alacakların da ödenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki davacı şirket, eser sözleşmelerine istinaden davalı şirket (ve grup şirketleri) tarafından yapılmış olan inşaat işlerinde ne gibi “gizli ayıplar” bulunduğunu açıklamadığı gibi, bu “gizli ayıpların” varlığına ilişkin herhangi bir delil de sunmamıştır. Bu nedenle, herhangi bir gizli ayıplı işin yapılmış olduğu, davanın konusunu oluşturan uyuşmazlığın —- tarihli Sulh Protokolü kapsamında kaldığı; Sulh Protokolünün geçerli ve bağlayıcı olduğu; —– adresinde bulunan binanın alt katında yapılan işin tadilat, tesisat, dekorasyon ve tefrişat işleri olduğu, yeni bir bina yapılmasının söz konusu olmadığı anlaşılmış olup, söz konusu işler kapsamında olmayan 50.000,00-TL+KDV tutarındaki ——giderinin geçerli nitelikte bir harcama olmadığı, davacının davalılardan iddia ve talep ettiği gibi bir alacağının bulunmadığı; taraflar arasında düzenlenen Sulh Protokolü’ndeki borç-alacak hesaplarında kapsam dışı birakılan gizli ayıplar ile ilgili olarak dosyada herhangi bir ihtilaf, tespit veya bildirim bulunmadığından herhangi bir teknik değerlendirme yapılmamış olup, davacı tarafından yapılan işlerdeki gizli ayıpların yerleri ve ayrıntıları konusunda yazılı beyanda bulunulması ve Sayın Mahkeme’nin de onayı doğrultusunda inceleme yapılabileceği, aksi takdirde bu konuda sağlıklı ve doğru bir tespit yapılamayacağı, tespitinde bulunmuştur.
Mahkememizce tarafların itirazları değerlendirilmek üzere ek rapor alınmıştır. — tarihli ek bilirkişi raporunda kök rapordaki tespitlerle bağlı kalındığı, —-adresinde bulunan binanın alt katında yapılan işin tadilat, tesisat, dekorasyon ve tefrişat işleri olduğu, yeni bir bina yapılmasının söz konusu olmadığı anlaşılmış olup, söz konusu işler kapsamında olmayan 50.000.-TL+KDV tutarındaki —- geçerli nitelikte bir harcama olmadığı, taraflar arasında düzenlenen Sulh Protokolü’ndeki borç-alacak hesaplarında kapsam dışı bırakılan gizli ayıplar ile ilgili olarak dosyada herhangi bir ihtilaf, tespit veya bildirim bulunmadığından herhangi bir teknik değerlendirme yapılmamış olup, davacı tarafından yapılan işlerdeki gizli ayıpların yerleri ve ayrıntıları konusunda yazılı beyanda bulunulması ve Sayın Mahkeme’nin de onayı doğrultusunda inceleme yapılabileceği, aksi takdirde bu konuda sağlıklı ve doğru bir tespit yapılamayacağı, bildirilmiştir.
Bilirkişi raporları denetime açık, karar vermeye yeterli ve elverişli mahiyettedir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından;Sulh Protokolü’nün 3.11 nolu maddesinde;——- tarihli Tahkim Yargılaması Hakem Kararı ile belirlenen yükümlülükler kaldırılmamak kaydıyla, kararın uygulanmasına yönelik olmak üzere düzenlenen işbu Sulh Protokolü ile taraflar arasındaki alacak/borç ilişkisinin sona ermekte olduğu, tarafların, Sulh Protokolü’nde belirlenen edimlerin yerine getirilmesi kayıt ve şartı ile aralarındaki her türlü ticari ilişkiden kaynaklanan alacak-borçlardan, gizli ayıplar dışındaki her türlü yapılan, yapılmayan işlerden, kira bedeli, ecrimisil bedeli ve benzeri alacak kalemleri ile diğer tüm konularda tarafların birbirlerini en geniş anlamda gayrikabili rücu ibra ettikleri belirtilmiştir. Davacı tarafın sulh görüşmelerini yürüten —— davalılarla el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacı tarafı zarara uğrattığı, davalıların davacı tarafın aldattığı iddiasının ispatlanamadığı, Mahkememiz——- nolu ara kararda delillerini bildirmek üzere taraflara süre verildiği, ancak davacı vekili tarafından tanık listesi sunulmadığı, kaldı ki uyuşmazlık konusunun tanıkla ispat edilecek nitelikte olmadığı gözetilerek tanık dineltme talebinin reddine, davacı vekilinin dilekçesinin ve talep sonucunun içeriğinden ayıplı ifa ile ilgili bir talebinin olmadığı, gizli ayıplı işin bedeline istinaden fazla hakediş ödemesinin yapılmış olduğu hususunun ispat edilemediği de nazara alınmış, dava konusu hususların tahkim kararı ve —– tarihli sulh protokolü kapsamında kaldığı anlaşılmakla davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın USULDEN REDDİNE,
2- Alınması gerekli 269,85 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 170,78-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,07- TL harcın davacıdan alınarak hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 9.200,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde gider avansının ait olduğu tarafa iadesine,
Dair; karar davacı vekilinin ve davalılar vekilinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı18/07/2023