Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/560 E. 2023/851 K. 01.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/560
KARAR NO : 2023/851

DAVA : Alacak (Denkleştirici adalet ilkesi gereği ödenen tutarın güncel hali) ve Manevi tazminat
DAVA TARİHİ : 30/10/2020

DAVA : Alacak (Faiz alacağı)
DAVA TARİHİ : 04/01/2022

DAVA : Manevi Tazminat (Haksız icra takibi sebebiyle istenen)
DAVA TARİHİ : 18/05/2022
KARAR TARİHİ : 01/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan davaların yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin şirket ortağı olduğu —–. firma hakkında davalı tarafından —- İcra Müd.—–esas sayılı icra dosyası ile icra takibi yapıldığını, açılan icra takibine taraflarınca itirazda bulunulduğunu, müvekkilinin, açılan menfi tespit davasında icra dosya borcu olan 226.615,00 TL’yi haciz baskısı altında ödemek zorunda kaldığını, müvekkili tarafından ödenmek zorunda kalınan bu para kısmı için davanın istirdat davasına döndüğünü, istirdat davası aşamasında temlikname ile bu ödenen kısım da dahil olmak üzere dosyanın 226.615,00-TL’lik kısmı için tüm faiz ve ferileri ile birlikte davada taraf olduğunu, açılan davanın lehlerine sonuçlandığını, yapılan bilirkişi incelemelerinde imzanın ve senedin müvekkili firmaya ait olmadığının tespit edildiğini, davalı tarafın banka olup göstermesi gereken özen ve dikkati göstermediğini, basiretli bir tacir gibi davranmadığını, sahte senet kullanarak icra takibi ve haciz işlemleri yaptığını, yapılan bu haksız fiillerin müvekkilinin ortağı olduğu şirket nezdinde ticari itibarının zedelenmesine ve müşterileri tarafından ödeme güçlüğü içerisinde bulundukları düşüncesine neden olduğunu, müvekkilinin, firmanın ortağı olarak icra takibinin devamında ve dava aşamasında 226.615,00 TL miktarı ödeyip ödemeyi temlik almak zorunda kaldığını, bu ödemenin 2011 yılı itibariyle bankanın eline geçtiğini, davalının bu parayı 2011 yılından bu yana kullandığını, istirdat davası ile bu paranın iadesine karar verildiğini, İstirdat davası ile ödenen bu paranın aynen iadesine karar verilmesinin hakkaniyete ve mülkiyet hakkının kullanımına uygun düşmediğini, 2011 yılında yatırılan paranın aynı miktar olarak bugün tarihi itibariyle müvekkiline ödenmesinin hakkaniyete uymadığını, bu paranın yasal faiz ile iadesinin dahi haksızlık oluşturacağını, davalı bankanın bu parayı İcra Müdürlüğü’nden hesabına havale ettirerek 2011 yılından bu yana mevduatta, dövizde, altında kullanıp değerlendirdiğini, ekonomik şartlar göz önüne alındığında bu paranın aynen iadesinin büyük bir haksızlık oluşturacağını, mahkemece müvekkilinin haksız olarak ödemek zorunda kaldığı paranın dava ve ödeme tarihine kadar mevduat, döviz ve altın değerlenmesinin ortalaması alınarak hakkaniyete göre bulunan değerin müvekkiline ödenmesini talep ettiklerini, müvekkilinin haksız yere ödediği miktarı aradan geçen uzun süreye rağmen henüz tahsil edemediğini, bu paranın icra dosyasına ödendiği tarihteki satın alma gücü dikkate alındığında zararlarını kanıtlamış olduklarının kabul edilmesi gerektiğini, müvekkilinin uğradığı zararın hesaplanması çok güç olduğundan ve dava devam edip ödeme almadığı sürece bu zararın değişiklik göstereceğinden bahisle davalarını belirsiz alacak olarak açtıklarını belirtmiş olup, davanın kabulüne, sahte senetle haksız olarak müvekkilinin ortağı olduğu şirket hakkında icra işlemi uygulayıp haksız para tahsilatı yapmasından dolayı 100.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan icra takibi tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile müvekkiline ödenmesine, müvekkilinin haksız olarak ödemek zorunda kaldığı ve temlik aldığı 226.615,00 TL miktarlı paranın ödeme tarihi olan 26.10.2011 tarihinden mahkeme karar tarihine kadar olan sürede ulaştığı değerin mahkemece hesaplanmasına, dava ve ödeme tarihine kadar mevduat, döviz ve altın değerlenmesinin ortalaması alınarak hakkaniyete göre bulunacak miktarın hesaplandıktan sonra bulunan bu miktarın üzerine ticari faiz eklenerek müvekkiline ödenmesi yönünde 1.000 TL belirsiz alacak davalarının kabulüne, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın manevi tazminat taleplerinin yersiz olduğunu, davacı tarafın herhangi bir maddi zararı olmadığı gibi işbu davayı açmakta da haksız olduğunu, davaya konu olay sebebi ile müvekkili bankanın da zarar gördüğünün açıkça ortada olduğunu, davacı tarafın kötü niyetli olduğunu, kaldı ki davacı tarafın temlik alan olup bu durumu bilerek dosyayı temlik almış olup, ortada bir maddi zarar olmadığının da açıkça belli olduğunu belirtmiş olup, usul ve yasaya aykırı davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen—–Asliye Ticaret Mahkemesinin—– sayılı dosyası yönünden davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Müvekkilinin aynı yönde ve aynı davalıya karşı açtığı maddi ve manevi alacak istemli davanın—–Asliye Ticaret Mahkemesi—— Esas sayılı dosyası derdest olarak bulunduğunu, bu davada faiz alacağı talep isteminin unutulduğunu, dava konusu yaptıkları —-. İcra Müdürlüğünün—– esas sayılı icra dosyasından yapılan ödemenin—– Asliye Hukuk Mahkemesi—– Esas nolu dosyası ile istirdadına karar verildiğini, davanın menfi tespit davasından istirdat davasına döndüğü için faiz talep edilip hüküm altına alınamadığını, belirtmiş olduğukları faiz alacağının davanın da icra dosyasındaki faiz alacağı oranından hesap edilerek bulunmasını ve müvekkile ödenmesini talep ettiklerini, bu davanın görülmekte olan—– Asliye Ticaret Mahkemesinin ——Esas sayılı dosyası ile birleştirilerek görülmesini talep ettiklerini, bu davanın birleştirilmesini istedikleri dosyada unutulan faiz alacağı istemine yönelik olduğunu, dava şartı olan arabuluculuk aşaması yerine getirildiğini anlaşma sağlanamadığını, davada zamanaşımı hususu bulunmadığını, zamanaşımının müvekkile istirdat konusu paranın iadesinden sonra başlayacağından bu yönde yapılacak olan itirazların yerinde olmayacağını, menfi tespit davası dosyası Yargıtayda karar düzeltme aşamasında olan ve birleştirme talep ettikleri—– ATM’nin —–Esas sayılı dosyasından bekletici mesele yapıldığını, bu nedenlerle davamızın hukuki ve fiili irtibattan dolayı ve unutulan bir dava olup faiz alacağı davasının ana davası olan—– ATM.nin—– Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, fazlaya dair dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla şimdilik 100.000 TL faiz alacağının davanın istirdat konusu icra dosyasındaki faize göre hesap edilerek müvekkile ödenmesine, yargılama giderlerinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen—- ATM’nin—– sayılı dosyası yönünden Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı bankaca müvekkil aleyhine sahte senet kullanılarak—– İcra Müdürlüğünün —– Esas sayılı dosyası ile 3.000.000,00 TL lik senet ile icra takibi yaptığını, icra takibine müvekkilce —-. icra Hukuk Mahkemesi —– Esas sayılı dosyası ile imza itirazında bulunulduğunu, müvekkili şirkete ait olmadığı anlaşıldığını, takip aşamasında davalı yan müvekkili firmaya araç gayrimenkul ve fiili hacizler uyguladığını, müvekkil firmayı çalışamaz hale geldiğini, icra baskısı ile 226.000 TL tahsilat yaptığını, —-. Asliye Hukuk Mahkemesi—- Esas —–kara sayılı ilamı ile açılan davada müvekkil lehine karar verilmiş olup bu karar en son Yargıtay karar düzeltmeden geçerek 03.02.2022 tarihinde kesinleştiğini, kesinleşen bu karara göre yapılan bu icra takibi sahte senede dayalı olup icra işlemi niteliği itibari ile haksız fiil niteliğinde olduğunu, dava konusu manevi, tazminat hususunda davalıyla ara buluculuk görüşmesinin başarısızlıkla neticelendiğini, 500.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihi olan haksız icra takibinden (30.09.2011) itibaren işleyecek ticari reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini , yargılama giderlerinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Birleşen—-ATM’nin —–sayılı dosyası yönünden Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça —-. İcra Müdürlüğü’nün —–. Sayılı dosyası ile yapılan takibin haksız olması nedeni ile manevi tazminat talepli işbu dava açılmış olup davanın kabulünün mümkün olmadığını, somut olayda icra takibi 2011 yılında açılmış olup 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduğunu, davacı tarafça icra takibinin başlatıldığı tarihten itibaren iki yıl içerisinde işbu davanın açılarak diğer davaların bekletici mesele yapılması gerekirken manevi tazminat talebine ilişkin herhangi bir işlem yapılmamış olup manevi tazminat hakkının zamanaşımına uğradığını, davacı —-Firması ile takibe konu senedin keşideci borçlusu —- ortakları tanzim tarihi itibarı ile aynı olduğunu, Bu husus Ticaret Sicil Müdürlüğü’ne Müzekkere yazıldığında ortaya çıkacağını, —–Asliye Ceza Mahkemenin —–sayılı dosyasında dinlenen tanık beyanları ile de sabit olduğunu, Davacı —– firması durumunda olduğunu, davalı müvekkil bankaya —- Gıdaya kullandırılacak krediler için vadesinde ödenmek üzere takibe konu bono alındığını, —-.İcra Müdürlüğünün —- sayılı dosyasından geçilen icra takibine diğer grup firmaları olan —–firmaları itiraz etmemişlerdir. Bu husus değerlendirildiğinden imzanın davacı Firma yetkilisi tarafından atıldığı anlaşıldığını, davacının sadece imzaya itiraz ettiğini, kaşeye itiraz etmediğini, kaşenin kendilerine ait olduklarını kabul etttiklerini, kredi veren davalı bankanın sahte kaşe yaptırıp, sahte İmza atarak davacı firmaya kredi kullandırması hayatın olağan akışına aykırı olacağını, davacı —– Firmasının ipotekli taşınmazların satışından sonra kalan borç bakiyesini ödememesi neticesinde —–.İcra Müdürlüğünün —–sayılı dosyasından yasal takip başlatıldığını ve borçlu davacı firmaya hacze gidildiğini, şirket yetkili —–borcun 100.000.00 TL’lik kısmını kabul ettiğini beyan ettiğini ve bu beyanı zapta geçirildiğini, tüm beyanları doğrultusunda davacının davasının ve taleplerinin reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İNCELEME ve GEREKÇE :
Asıl davada, davacının borçlu olmadığı bonoya dayalı yapılan takipte ödemek zorunda kaldığı 226.615 TL ile ilgili açtığı menfi tespit davasında, dava ödemeyle istirdat davasına dönüşmüş olup; davasının kabulüne ve ödenen tutarın istirdadına karar verildiğini ileri sürerek aradan geçen sürede ödediği tutarın denkleştirici adalet ilkesi gereği güncel karşılığını istenmiştir. Birleşen 1. davada faiz isteminde, birleşen 2. Davada da manevi tazminat isteminde bulunulmuştur.
Davalı banka tarafından dava dışı —–karşı bonoya dayalı takip yapılmış, bu davanın davacısı da bu takipte borçlunun mallarını elinde bulunduran üçüncü kişi konumunda olup haciz baskısı altında 226.615 TL ödeme yapmak zorunda kalmış; açtığı menfi tespit davası ödeme ile istirdada dönüşmüş, —- AHM.nin —– ile 24/09/2019 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. İşte asıl davada, 30/10/2020 tarihli dava dilekçesiyle, 24/09/2019 tarihinde verilen istirdat kararına konu 226.615 TL nin denkleştirici adalet ilkesi gereği ulaştığı güncel tutarın hesaplanarak tahsilini talep etmiştir.İstirdat kararı (Y,—- HD, —– onanmış, ve fakat karar düzeltme aşamasındayken 04/01/2022 tarihinde davacı … 1. Birleşen davayı açarak yaptığı 226.615 TL nin ödediği tarihten itibaren faizinin de istenebileceğini belirterek bu faizin hesaplanarak yasal faizi ile tahsilini, kısmi dava açtığını şimdilik 100.000 TL faiz istemi talep etmiştir. (1. Birleşen dava, —– ATM nin —— sayılı kararı ile dosyamızla birleştirilmiştir ) Birleşen bu davada sonradan sunulan dilekçe ile davacı 26/10/2011-07/04/2022 tarihleri arasındaki yasal faizi istediğini açıklamışsa da, birleşen dava tarihi 04/01/2022 olmakla, bu davada bu tarihe kadar işlemiş faizin istenebileceği kabul edilmiştir.
İstirdat hükmü karar düzeltmeden de geçmiş, 24/02/2022 tarihinde kesinleşmiştir. (Y,—-HD, ——)
Bu kez davacı olarak —–, 18/05/2022 tarihli dava dilekçesi ile 2. Birleşen davayı ikame etmiş, 500.000 TL manevi tazminatın, icra takibinin başlatıldığı 30/09/2011 tarihinden itibaren ticari faizi ile tahsili istenmiştir.(2. Birleşen dava,—– ATM.nin —–sayılı kararı ile dosyamızla birleştirilmiştir.)
Taraf teşkili sağlanmış, deliller celp edilmiştir.
Celp edilen icra ve dava dosyasına göre, davalı bankanın, davacının da ortağı olduğu dava dışı —– aleyhine —-. İcra müdürlüğünün—– sayılı takip dosyasında takip başlatmıştır. —- bankaya karşı icra takibinden sonra 25/10/2011 tarihinde —- Asliye Hukuk Mahkemesinin —– sayılı dosyasında görülen menfi tespit davası açmıştır. Menfi tespit davasından bir gün sonra da 26/10/2011 tarihinde haciz baskısıyla 226.615 TL ödemek zorunda kalmıştır.
Şirket ortağı olan —– şirket alacağını —–temlik almış, menfi tespit davasına davacı olarak katılmıştır. Derdest menfi tespit davası görülürken ödeme yapıldığı için yasa gereği dava istirdat davasına dönüşmüş; yapılan yargılama sonunda bonodaki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı anlaşılmıştır. Uzun süren yargılamada iki kez karar ve iki kez bozma kararı verildikten sonra nihayet —- AHM nin—– sayılı kararla mahkemenin——şirketinin borçlu olmadığının tespitine, 226.615 TL nin istirdadına karar verilmiştir. Bu karar Yargıtay denetiminden geçmiş, 24/02/2022 tarihinde kesinleşmiştir.
Davacı şirket hakkında başlatılan icra takibinde ihtirazi kayıtla borçlu olmadığı halde davacının 226.615 TL’yi 26/10/2011 tarihinde davalıya ödediği sabittir. Sebepsiz zenginleşme ilkelerine göre bu tutarı ödediği tarihten itibaren faizi ile talep etmekte haklı olduğu kesindir.Bir mali müşavir bir hesap uzmanı (borçlar hukuku uzmanı) bilirkişi tayin edilmiştir. Bilirkişi heyeti 08/08/2022 tarihli raporunda özetle, 26/10/2011 tarihinde davacının yaptığı 216.615 TL ödemenin 07/04/2022 tarihindeki denkleştirici adalet ilkesine göre karşılığının 1.465.711,07 TL olduğunu; birleşen dava yönünden 226.615 TL’ye 26/10/2011 tarihinden 07/04/2022 tarihine kadar 213.229,19 TL yasal faiz işlemiş olduğunu, işlemiş faiz istenebileceğine karar verilirse, asıl davada faizle karşılanmayan zararın 1.025.965,88 TL olduğunu belirtmişlerdir.
Bu rapor sonrası davacı 23/08/2023 tarihli dilekçesi ile asıl davada bedel artırım yoluna giderek talebini 1.025.965,88 TL’ye çıkarmış, birinci birleşen kısmi davasındaki faiz isteminde de ıslah ile talep sonucunu 213,219,19 TL ye çıkarmıştır.
Davalı itirazlarında özetle davacının istirdat davasında denkleştirici adalet ilkesi haklarını saklı tutmadığını, faiz isteminde bulunmadığını, sonradan faiz istenemeyeceğini, ayrıca manevi tazminat istenemeyeceğini, istenebilecek olsa bile zamanaşımına uğradığını ileri sürmüştür. Davalı ıslaha karşı da 05/09/2022 tarihli beyan dilekçesini sunarak benzer itirazlarda bulunmuştur.
Harcın tamamlatılması ile dosya miktar itibariyle heyetlik işlerden olmuş, dosya heyete tevdi edilmiştir.
Yapılan inceleme sonunda, bilirkişi heyetinin yaptığı hesaplarda dava tarihinden sonraki döneme ilişkin de inceleme ve hesaplama yapmış olması sebebiyle 18/01/2023 tarihli celsede Bilirkişilerden, Yargıtay yerleşik—–HD kararlarında benimsenen ilkelere göre azalan alım gücünün; enflasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artışlar ile memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışların ortalamaları alınarak, asıl davada 26/10/2011 tarihinden, asıl dava tarihi olan 30/10/2020 tarihine kadar, birleşen davada 26/10/2011 tarihinden birleşen dava tarihi olan 04/01/2022 tarihine kadar geçen süre için hesaplama yapılarak ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişiler 29/05/2023 tarihli ek raporda, 26/10/2011 tarihinde yapılan 227.615 TL ödemenin en az beş parametre ile dava tarihi olan 30/10/2020 tarihi itibariyle güncel ortalamasının 825.727,54 TL olduğunu, birleşen 1. Davadaki faiz istemi bakımından 26/10/2020 tarihinden birleyen dava tarihine kadar 208.032,57 TL işlemiş faiz istenebileceğini mütalaa etmiştir.
Bu ek rapora karşı davacılar vekili, kök rapor doğrultusunda karar verilmesinin daha uygun olacağının belirterek davanın kabulünü talep eden dilekçe sunmuştur. Davalı banka vekili ise, hem paranın ulaşacağı değerin bulunmasının hem de birleşen dava ile aynı alacak için faiz istenmesinin mümkün olamayacağını, asıl davada faiz istenmemişken sonradan faiz istenemeyeceğini, manevi tazminatın zamanaşımına uğradığını belirterek davaların reddini talep etmiştir.
Toplanan tüm bilgi, belge, alınan raporlardan anlaşıldığı üzere, davacı davasını asıl borçlu olmadığı halde ödemek zorunda kaldığı tutarın denkleştirici adalet ilkesine dayandırmış, maddi tazminat, faiz tutarı ve haksız icra takibine uğradığı için uğradığı manevi tazminat talep etmiştir.
Gerçekten de, geçerli bir sebebe dayanmaksızın, bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerin eksiksiz iadesi, denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Belli bir miktar paranın verildiği tarihteki alım gücü ile aynı miktar paranın aradan geçen zamana ve enflasyon oranlarına bağlı olarak iade günündeki alım gücünün farklı ve az olduğu da bilinen bir gerçektir.
Bu tanımdan hareketle, mahkememizce davacının denkleştirici adalet ilkesine göre talepte bulunabileceği düşüncesiyle bilirkişi incelemeleri yaptırılmışsa da; yapılan inceleme ve araştırma neticesinde, davacı ile banka arasında hiç bir akdi ilişki olmadığı, olduğunun da iddia edilmediği; denkleştirici adaletin her geçersiz ödeme için değil; Yargıtay içtihatlarıyla sadece şekil şartına uyulmadan yapılmış geçersiz sözleşmeler sebebiyle yapılan ödemeler için hakkaniyet ilkesi gereği benimsenen bir uygulama olduğu anlaşılmıştır. Bir diğer ifadeyle denkleştirici adalet ilkesine göre talepte bulunabilmek için taraflar arasında bir sözleşme ilişkisi olacak, bu sözleşme şekil şartı sebebiyle geçersiz olacak ve bu şeklen geçersiz sözleşmeye dayanarak ödeme yapan tarafın aradan geçen sürede sadece ödediği tutarı iade alması adalet ve hakkaniyet kurallarına aykırı olacak. Bu hallerde ödenen tutar en az beş parametre ile güncelleştirilerek (ifanın imkansız olduğu tarihteki karşılığı) istenebilecektir.
Somut olayda davacı davalı ile her hangi bir akdi ilişki kurmamış, bunu iddia da etmemiştir. Yine, somut olayda bir akdi ilişkinin şekil şartı ihlal edilmiş değildir. Sadece davacı, takipte borçlu olmadığı bir tutarı icra tehdidi altında ödemek zorunda kalmıştır. Bu durumda sadece sebepsiz zenginleşme hükümleri gereği ödediği tutarı geri isteyebilir. Şayet bu dayanaksız ödeme sebebiyle faizi aşan zararı var ise, o zaman da munzam zarar talep edebilir. Yargılama süreci boyunca davacı defaten yazılı ve sözlü beyanlarında, munzam zarar istemediğini, bu davada denkleştirici adalet ilkesine dayandığını, tekrar etmiştir. Bu sebeple asıl alacağın ödendiğini, munzam zararın istenmediği asıl davada istenen alacak bakımından davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
Asıl davada davacı temlik alan ortak —— ayrıca manevi tazminat talep etmişse de, manevi zararlar TMK nun 25. Maddesine göre devredilemeyeceğinden, temlik tarihinde asıl alacaklı şirketin manevi tazminat talebinde bulunmadığı, dolayısıyla temliğin de bunu kapsamadığı açık olduğundan davacı ortağın asıl davadaki manevi tazminat talebi reddedilmiştir. Limited şirketin ortağı olarak kendisi için manevi tazminat talebinde de bulunamayacağı kabul edilmiştir.
Birleşen birinci davada temlik alan ortak tarafından istenen faiz istemi bakımından, faiz isteminin haklı bir talep olduğu kabul edilmiştir. Menfi tespit davası iken istirdada dönen davada faiz istenmemiş olması, davacının faiz alacağı isteyemeyeceği sonucunu doğurmayacaktır. Davalı asıl alacak borcunu ödemediği sürece faizden de sorumlu olur. Davalı vekilinin itiraz dilekçesi ekinde sunduğu Yargıtay kararları da bu doğrultudadır. Davalının dayandığı içtihatlarda asıl alacak ihtirazi kayıt olmadan tahsil edilmiş olduğu için faiz istenemeyeceği belirtilmiştir. Somut olayda banka asıl alacağı 07/02/2022 tarihinde ödemiş olup, henüz asıl alacak ödenmeden davacı 04/01/2022 tarihinde faiz isteminde bulunmuştur. Bu noktada kural olarak faiz ödeme gününe kadar işletilirse de, davacının birleşen dava tarihi 04/01/2022 olup, bu tarihe kadar işlemiş faiz tutarı bilirkişilere hesaplatılarak 208.032,57 TL faiz hüküm altına alınmıştır. Ancak bu birleşen dava kısmi dava olarak 100.000 TL üzerinden açılmış, yargılama sırasında 23/08/2022 tarihinde ıslahla (213.229,19 TL ye) artırılmıştır. Bu sebeple ıslahla artan kısım için faiz ıslah tarihinden başlatılmıştır. Yine taleple bağlı kalınarak yasal faize hükmedilmiştir.
Son olarak ikinci birleşen davada, şirket tarafından istenen manevi tazminat talebi yönünden ise, haksız bir icra takibi altında kalan şirketin uğradığı haksız icra takibi sebebiyle ticari itibarının zedeleneceği kabulü ile manevi tazminat istenmektedir. Davalı bu manevi tazminat isteminin zamaanışımına uğradığını ileri sürmüşse de, menfi tespit davası istirdada dönüşmüş ve nihayetinde verilen karar 24/02/2022 tarihinde kesinleşmiştir. Manevi tazminat istenen ikinci birleşen dava 18/05/2022 tarihinde açılmış, zamanaşımına uğramadığı anlaşılmıştır. Öte yandan manevi tazminatın şartları da oluşmamıştır. Somut olayda banka, dava dışı —-şirketine 2010 yılında 3.000.000 TL lik kredi tahsis etmiş, 3.000.000 TL tutarı bu bonoyu da teminat olarak almıştır. Asıl kredi borçlusu —– ile ortak üç paydaşı olan davacı—–..şirketinin bu bonoda avalist olarak kaşe ve imzası mevcuttur. Davalı banka avalisti de ekleyerek —-. İcra müdürlüğünde takip başlatmış; açılan menfi tespit (hemen sonra istirdat davasına dönüşmüş) davasında imza incelemesi ile —– şirketinin kaşesi üzerindeki imzanın şirket yetkililerine ait olmadığı anlaşılmıştır. Bu şekilde takibe maruz kalan şirket manevi tazminat talep etmişse de, kişilik haklarının zedelendiği, ticari itibarının sarsıldığı hususları usulünce ortaya konmuş değildir. Malvarlığında bir zarar meydana gelmesi halinde de kişinin az veya çok üzüleceği ve manevi olarak acı çekeceği kuşkusuzdur. Ancak manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan manevi zarar, kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Yerleşik içtihatlarla benimsendiği üzere haksız takip yapan alacaklının kötüniyetli veya ağır kusurlu olması gerekir. Davaya konu olayda bankanın sahte imzanın varlığını bildiği halde kötüniyetle takip yaptığı ortaya konamadığı gibi senette avalist olarak atılmış imzanın —- şirket yetkililerine ait olmadığını bilebilecek durumda olduğu da söylenemeyeceğinden ağır kusurlu da sayılmaz. Celp edilip incelenen (ayrıca dava dilekçesine ekli) —– Asliye Ceza Mahk.nin —— sayılı dosyada alınan tanık beyanları ve mahkeme kabulü de takibin haksız ve kötü niyetli yapılmadığını ortaya koymaktadır. Bu nedenle manevi tazminat istemi reddedilmiştir.

HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
A-Asıl davada istenen denkleştirici adalet ilkesine göre istenen alacak ile manevi tazminat taleplerinin AYRI AYRI REDDİNE:
1-Alacak yönünden alınması gerekli 269,85-TL harçtan davacı tarafından peşin ve tamamlama harcı olarak yatırılan 19.245,76-TL harcın mahsubu ile kalan 18.975,91-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
2- Manevi tazminat yönünden alınması gerekli 269,85-TL harcın davacıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
3- Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
6- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen alacak yönünden AAÜT’ne göre hesaplanan 142.856,25-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen manevi tazminat yönünden AAÜT’ne göre hesaplanan 17.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-6325 sayılı Kanunun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazine adına irad kayına,
B-1.Birleşen —–. ATM’nin—-Esas,—– Karar) davanın KISMEN KABULÜNE;
1-208.032,57 TL alacağın, 100.000 TL’sine birleşen dava tarihi olan 04/01/2022 tarihinden itibaren, bakiyesi 108.032,57 TL/sine ıslah tarihi olan 23/08/2022 tarihinden itibaren işleyecek talep gibi yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine; fazlaya ilişkin KISMIN REDDİNE;
2- Alınması gerekli 14.210,70-TL harçtan davacı tarafından peşin ve tamamlama harcı olarak yatırılan 5.349,17-TL harcın mahsubu ile bakiye 8.861,53-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 80,70-TL. başvurma harcı, 5.349,17-TL peşin ve tamamlama harcın toplamı olan 5.429,87-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından sarfedilen toplam 1.565,83 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre takdiren (%97,56 kabul %2,44 ret oranında ) olmak üzere 1.527,67 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
7- Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım yönünden AAÜT’ne göre hesaplanan 33.204,89-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden reddedilen kısım yönünden AAÜT’ne göre hesaplanan 5.196,62 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-6325 sayılı Kanunun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1560-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin 1521,98 TL’sinin davalıdan, kalan 38,02-TL’sinin davacıdan tahsili ile hazine adına irad kayına,
C-2. Birleşen —–ATM’nin —- Esas,—– Karar) davanın REDDİNE;
1- Alınması gerekli 269,85-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 80,70-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 189,15-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
2-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
3- Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
4- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
5- Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden kabul edilen kısım yönünden AAÜT’ne göre hesaplanan 17.900,00TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı Kanunun’un 18-A/13. bendi uyarınca Adalet Bakanlığı tarafından karşılanan 1560,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile hazine adına irad kayına,Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere asıl ve birleşen dosyalar davacı vekilinin yüzüne karşı, asıl ve birleşen dosya davalısı —- vekilinin e-duruşma yolu ile yüzüne karşı, oy birliği ile verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.