Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/559 E. 2021/1338 K. 07.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/559 Esas
KARAR NO
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 30/10/2020
KARAR TARİHİ: 07/12/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, davalı şirketin —— bulunan bina projesi için—– verdiğini, yapılan anlaşma uyarınca davacının taşeronu olan firmanın —- —- kontrol edileceğini ve düzeltileceğini, verilen hizmet karşılığında fatura kesilerek davalı şirkete tebliğ edildiğini, davalının fatura bedellerinin ödenmediğini, yapılan görüşmeler neticesinde davalı şirketin birikmiş fatura bedellerini ödeyeceğini ancak ekonomik sebepler ile artık hizmet almak istemediğini bildirdiğini, makul süre beklendiğini, ancak ödeme yapılmaması üzerine davalı şirket aleyhine —- dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötü niyetli olarak itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhinde —– aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde özetle; Davacının her ne kadar müvekkil ile aralarında ticari ilişki olduğunu, müvekkilinin———verildiğini, verilen hizmete karşılık fatura kesildiğini, ancak müvekkili şirket tarafından fatura bedelinin ödenmediğini iddia etmiş ise de müvekkili şirketin borcunun bulunmadığını, davacının iddialarını hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte, davacının hizmeti eksiksiz verdiğini ve herhangi bir ödeme almadığı yönündeki iddiasına ilişkin müvekkiline ihtarname göndermesi gerektiğini, davacının fatura tanzim etmesi ve bunu müvekkili şirkete tebliğ etmesinin alacaklı olduğu sonucunu doğurmayacağını, davacının faturalarda belirtilen işlerin yapıldığını ispat etmesi gerektiğini, davacının edimlerini eksik yerine getirdiğini, kendi edimlerini yerine getirmeksizin talepte bulunamayacağını, talep edilen faizin fahiş olduğunu, dava konusu alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatına karar verilemeyeceğini, davacı tarafın talep ve beyanlarının gerçeği yansıtmadığını belirterek, haksız davanın reddine, davacı aleyhine alacağın % 20’sinden az olmamak koşuluyla kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle —- sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Tarafların her ikisinin de tacir olması ve TTK.nun 64 vd maddeleri kapsamında defter tutma yükümlülüklerinin bulunması karşısında tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde mali müşavir bilirkişi vasıtasıyla bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilerek dosya bilirkişiye verilmiş ve —- tarihli Bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle; Davacı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, davalının ticari defterlerini ibraz etmediği, taraflar arasındaki ticari ilişki, hizmet ifasının ispatı ve davacı alacağı yönünden; davacı tarafından davalıya teslim edilen mallara ilişkin olarak takip konusu faturaların düzenlenmiş olduğu, faturaların —- sistemi üzerinden — olarak düzenlendiği ve —- davalı tarafa teslim edildiği, faturaların davacı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı şirketin ticari defterleri incelenemediği, davalı tarafça ilgili ——- bildirimi yapıldığı, bu tutarın takip konusu alacağını oluşturan — adet fatura olduğu, faturaların davalıya—– tebliğ edilmiş olduğu ve faturanın iadesine ilişkin dosya kapsamında herhangi bir somut belgenin bulunmadığı, hiç kimsenin başkasına ait faturayı sebepsiz yere defterlerine ve dayanak belgesi niteliğindeki vergi beyannameleriyle kendi borcu anlamına gelecek şekilde —-olarak aleyhine beyan etmeyeceği, aksi somut delillerle ispat edilebilmek mümkün olmakla birlikte, davalının takip konusu faturaları kendi vergi dairesine beyan etmekle, taraflar arasındaki ticari ilişkinin ispatlandığı ve mal teslimine ilişkin karinelerin oluştuğu, davalının malları teslim almadığını veya ödemenin yapılmış olduğunu ispat etmesi gerektiği, davalı vekili tarafından ticari defterlerin incelenmesi bakımından yerinde inceleme talep edilmiş olmasına rağmen, ticari defterlerin de ibraz edilmediği ve takip konusu borcunu ödediğine ilişkin ödeme dekontu vs. somut bilgi ve belge sunamadığından, davacı şirketin —- alacağını talep edebileceği, ifası ispatlanan dava konusu alacağı oluşturan fatura tarihlerine ——- günlük sürenin eklenmesi ile bu sürenin sonunda faize hak kazanacağından, davacının takip öncesinde yıllık—-hesaplandığı, avans faiz talebinin yerinde olduğu, avalı itirazın —– alacağı üzerinden iptalini isteyebileceği, şeklinde görüş bildirilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporu bir bütünlük içinde değerlendirildiğinde, Taraflar arasındaki uyuşmazlığın faturalara dayanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptaline ilişkindir. Bilirkişi raporu denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunmaktadır. Yapılan incelenmede, davacı taraf ticari defterleri ile davalı tarafın —- ile uyumlu olduğu bilirkişi tespiti ile belirlenmiş bulunmaktadır.
Davacı tarafça düzenlenen faturaları, davalı taraf kayıtlarına işlemekle ve bağlı olduğu vergi dairesine bildirilmekle fatura içeriği ve faturalara konu işin eksiksiz olarak ifa edildiğini kabul edilmiş durumdadır. Belirtilen husus yerleşik hale gelmiş — da belirtildiği üzere——fatura konusu mal veya hizmetin davalı tarafa teslimine karine teşkil etmekte olup, bu karinenin aksinin davalı tarafından ispat edilmesi gerekmektedir. Taraflar arasındaki yazışmalar HMK 199.madde anlamında belge niteliğinde olup bu yazışmalardan taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulduğu anlaşılmaktadır. Esasen davalı taraf icra takibine itirazında borcu olmadığı yönünde itirazda bulunmuştur. Takip konusu tutarın ödendiğine ilişkin davalı tarafça bir delil getirilmemiştir.
Bilindiği üzere HMK’nın 222. maddesi uyarınca; ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onaylarının yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. İkinci fıkrada belirtilen şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Diğer tarafın ikinci fıkrada yazılan şartlara uygun olarak tutulan ticari defterlerinin, ilgili hususta hiç bir kayıt içermemesi halinde ticari defterler, sahibi lehine delil olarak kullanılamaz. Bu şartlara uygun olarak tutulan defterlerdeki sahibi lehine ve aleyhine olan kayıtlar birbirinden ayrılamaz.
Anılan yasa hükmü, bilirkişi raporu ve dosya kapsamının değerlendirilmesi neticesinde davacı yanın davalı yandan takip tarihi itibariyle —- alacaklı bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte davacı vekilinin dilekçesinde belirttiği taraflar arasındaki yazışmalardan anlaşıldığı üzere takip konusu faturalar dış cephe —–ilişkin olarak düzenlenmiş olup anılan işin eser sözleşmesi niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir. Bu durumda ticari nitelikteki mal ve hizmet tedarikine ilişkin faturaya bağlanan alacaklar bakımından uygulama alanı bulan TTK 1530.maddesinin somut olayda uygulanması mümkün olmadığı gibi davacı tarafça bu anlamda yazılı bir sözleşme sunulmamıştır. Davalı tarafın takip konusu alacaklar yönünden takip öncesinde temerrüte düşürüldüğüne ilişkin bir kayıt da bulunmamasına göre davalı temerrütünün takip tarihinde oluştuğu, bu sebeple de davacının takip öncesi işlemiş faiz bakımından talebinin yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Tarafların tacir olması ve aradaki ilişkinin ticari nitelikte bulunması sebebiyle davacı alacağına takip tarihinden itibaren avans faizi işletilmesi gerekmekte olup takip talebinde de bu oranda faiz talep edildiği görülmüştür.
Ayrıca takip konusu alacak takip öncesi itibariyle belirli(likit) olduğundan davalı aleyhine %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekmiş, davada reddedilen tutar yönünden davacının kötüniyetle takip yaptığı ispatlanamadığından davalı tarafın kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş olup, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE; davalının —- dosyasına yapmış olduğu itirazın kısmen iptaline, takibin —- asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Davanın kabul edilen tutarının %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
3-Davanın reddedilen kısmi yönünden davalının kötüniyet talebinin reddine,
4- Alınması gerekli 4.231,80-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 789,00- TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 3.442,80- TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
5- Davacı tarafından sarfedilen toplam 836,00-TL yargılama giderlerinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 792,58-TL ‘nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderleri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
8- Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davacı için takdir olunan 8.853,50-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9- Avukatlık asgari ücret tarifesine göre davalı için takdir olunan 3.393,92-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca —– tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davanın kabul ve red oranına göre 1.251,44-TL’sinin davalıdan 68,56-TL’snin davacıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
Dair, Davacı Vekilinin yüzüne ve Davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde İstinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/12/2021