Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/500 E. 2021/698 K. 01.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/500 Esas
KARAR NO: 2021/698
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/05/2018
KARAR TARİHİ: 01/06/2021
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
İDDİA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, davalının, borçlusu —— tarihinde düzenlenen senedin üzerine müvekkili şirketin kaşesini bastığını ve vade tarihi olarak ——tarihini yazıldığını, senet üzerinde oynama yapıldığını, davalının senedin üzerinde bu oynamaların yapıldıktan sonra müvekki şirkete zarar verme amacı ile——– dosyası ile icra takibinin başlatıldığını ve müvekkili şirkete ait araçlara haciz şerhi işlenerek yakalattırıldığını, dava konusu senedin vade tarihi ve kaşe kısmı sonradan açık gözle dahi anlaşılacak şeklide kötüniyetle doldurulduğunu, senedin düzenlendiği tarihte ticari işletmesi olmayan müvekkili şirketin kaşesinin basıldığını, daha sonra icra takibi başlatıldığını, davalının aynı zamanda yaptığı takip sonrası bankalara göndermiş olduğu haciz ihbarnamesinin müvekkili şirketin ticari itibarını zedeleyerek müvekkili şirketi ciddi anlamda zarara uğrattığını, açıklanan nedenlerle takibin iptaline, alacaklısı ——— bedelli senet sebebi ile müvekkili şirketin borçlu olmadığının tespitine, davalının alacağın %20 oranında kötü niyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
SAVUNMA: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili aleyhine açılan davanın kötüniyetli ve zaman kazanmak için açılmış olduğunu, kambiyo senetlerini sebepten mücerret olduğunu, TTK. m. 645 gereği senette yer alan hak ile bu hakkın oluşmasına neden olan temel borç ilişkisi arasındaki bağ ortadan kalktığını, senedin temel borç ilişkisinden soyutlanmış bağımsız bir varlık kazandığını, davacının müvekkili ile aralarında ticari ilişkiden kaynaklı bir borç bulunmadığı halde icra takibi başlatıldığı iddiasının yasal dayanaktan yoksun olduğunu, kaldı ki davacı borçlu şirket, senette aval veren konumunda olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinin temelini oluşturan bir diğer soyut iddiası ise senedin sonradan doldurulduğunu ve davacı şirketin düzenlendiği tarihte ticari işletmesi olmayan şirketin kaşesinin basılı olduğunu, davaya konu senedin—— tarihinde düzenlendiği vade ——— tarihine kadar herhangi bir ödeme olmadığını ve borcu teminat altına almak için de ——- sahibi olduğu şirket ——–adına kefil olduğunu, TTK gereği ise aval verdiğini, TTK. 700-702 maddeleri gereği aval veren kimin için aval verdiğini belirtmemiş ise düzenleyen lehine aval vermiş sayıldığını, davacının kötüniyetli olarak, şirket kaşesinin müvekkili tarafından basıldığı iddiasında bulunarak borçtan kurtulma çabası içinde olduğunun aşikar olduğunu, senedin sonradan kötüniyetli olarak takibe konulmasını davacı şirkete zarar verme ve ticari itibarını zedelemek için olduğunu iddia ettiğini, müvekkilinin davacı şirkete neden kaynaklı bir zarar verme kastı olabileceğini ve halihazırda aktif faaliyette olmayan şirketin ne kadar ticari itibarını zedeleme amacı olabileceğini anlamlandıramadıklarını——– icra takibi başlatıldığını, takibin üzerinden yaklaşık ——— aya yakın süre geçtiğini, borçlu şirket kaşeyi kendisi basmadığını iddia etseydi, icra takibi sonrası —- böyle bir borcunun olmadığı itirazında bulunduğunu, işbu dava için bu kadar süre beklemeyeceğini, kaldı ki aval veren şirket yetkilisi de senedin borçlusu da aynı kişi ————-olduğunu, işbu davanın açılmasının sebebi yalnızca süreci uzatma girişimi olduğunu, açıklanan nedenlerle haksız ve yasal dayanaktan yoksun davanın reddine, davacının %20 den aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, hukuki niteliği itibariyle, davalı tarafından—— dosyasıyla başlatılan icra takibine konu edilen bono nedeniyle, davacı tarafından davalıya borçlu olmadığının tespiti talebiyle açılan menfi tespit davasıdır.
Dosya,—– Sayılı dosyasından verilen görevsizlik kararıyla mahkememize tevzi edilmiştir.
———– tarihli bilirkişi raporunda, bono üzerinde yer alan yazıların, rakamların ve imzaların hangilerinin önce, hangilerinin sonra yazıldığının ya da yazı ve rakamların yazılması ve imzaların atılması zamanlarının tespitinin, yine kaşenin senet üzerine basıldığı zamanın mevcut teknik ve bilimsel gelişmelere dayanarak tespitinin mümkün olmadığı, ancak söz konusu bonodaki —-tediye tarihlerini oluşturan rakamlar ile aynı bonoda yer alan ——- tarihi rakamlarının grafolojik ve kaligrafik tanı unsurları bakımından farklılıklar gösterdikleri, aynı kişinin eli ürünü olmadıkları yönünde görüş bildirilmiştir.
Davalı tarafından icra takibine konu edilen ve davacı şirketin borçlu olmadığının tespitini talep ettiği dava konusu bononun incelenmesinde, bononun —-tarafından tanzim edilmiş olduğu,———–ve soyadının altında iki tane imzasının bulunduğu, davacı şirketin kaşesi üzerinde imza bulunmadığı görülmüştür.
Davacı taraf, bononun tanzim tarihinde davacı şirket unvanında bir şirketin bulunmadığını beyan etmiş, davalı taraf ise, bonoyu tanzim eden ——- davacı şirketin yetkilisi olduktan sonra yani tanzim tarihinden sonra davacı şirket adına aval verdiğini, imzaların bir tanesinin bono tanzim edilirken, bir tanesinin ise —– davacı şirketin yetkilisi olduktan sonra borcu teminat altına almak amacıyla atıldığını, dolayısıyla davacı şirketin aval veren sıfatıyla sorumlu olduğunu beyan etmiştir. Davacı şirketin ticaret sicil kayıtları celp edilerek incelendiğinde, davacı şirketin ——– olarak değiştirildiği, —- tarihinde şirketin unvanının —— olduğu, şirket yetkilisi olarak ——– atandığı, dava konusu bononun tanzim tarihindeki şirket unvanıyla dava dışı ——-yetkili olduğu tarihteki şirket unvanının farklı olduğu anlaşılmıştır.
Davalı tarafından, dava konusu bononun borcu teminatlandırmak maksadıyla verildiği iddia edilmiş olup, konu ile ilgili ———— kararında; “Dava konusu bono incelendiğinde bono keşidecisinin şirket temsilcisi, şirketin ise temsilciye aval veren olduğu anlaşılmaktadır. Davacı —- —– asli müdahil şirketi temsile yetkili bulunduğu, kendisinin keşideci olduğu bonoda davacı ——- şirketi temsil yetkisini kötüye kullanarak asli müdahil şirketi bonoda aval veren yaptığı temsilin, temsil yetkisinin kötüye kullanması nedeniyle bu aval işleminin batıl olduğu ve bu nedenle asli müdahil şirketin dava konusu bonodan dolayı borçlu olmadığı anlaşılmaktadır.” şeklinde gerekçeyle, şirket temsilcisinin, kendi adına tanzim ettiği bonoya şirket adına aval veren olarak attığı imzanın geçersiz olduğu, bu bonodan şirketin sorumlu olmayacağı belirtilmiştir. Yine ———-Keşidecisinin dava dışı ———– verenin davacı şirket, lehtarın ise davalı olduğu davaya konu bonoda, keşideci —aynı zamanda bononun düzenlenme tarihinde davacı aval veren şirketin yetkili temsilcisi olduğu anlaşılmaktadır. Temsil edilenin izni olmadan kendi lehine işlem yapan temsilci, temsil yetkisinin sınırları aşmış demektir. Bu durumda temsilcinin, temsil edilenin önceden verdiği bir izin olmaksızın kendi lehine ve temsil ettiği şirket aleyhine/zararına yapmış olduğu işlemlerin, yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemler niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. 818 sayılı BK’nun 38. maddesi (6098 sayılı TBK’nun 46. maddesi) uyarınca yetkisiz temsilcinin yapmış olduğu işlemin geçersiz olmasından dolayı somut olayda davaya konu bono ile ilgili borçtan davacı şirketin hukuken sorumlu tutulamayacağı gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” şeklinde gerekçeyle, temsil edilenin izni olmadan, temsil edilen adına ve kendi lehine işlem yapan temsilcinin yapmış olduğu işlemin geçersiz olduğu belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, tarafların iddiaları, savunmaları ve toplanan deliler ve konu ile ilgili yerleşik hale gelmiş —- birlikte değerlendirildiğinde, —– da belirtildiği üzere, bono tanzim eden kişinin, önceden özel yetki almadan, yetkilisi olduğu şirket adına kendisi lehine aval vermesi halinde, yapmış olduğu işlem geçersiz olacağından ve dava konusu bononun tanzim edeni — lehine aval verilmek üzere davacı şirket yetkilisi —– verildiği hususunda dosyaya bir delil de sunulmadığından, dava konusu bono nedeniyle davacı şirketin sorumlu olmadığı sonucuna varılmış, davanın kabulüne, mevcut dosya kapsamıyla davalının kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
KARAR : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davanın KABULÜNE, alacaklısı—- borçlusu ——-bedelli bono nedeniyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine,
2-Davanın kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından şartları oluşmayan kötüniyet tazminatı talebinin reddine,
3-Alınması gerekli 4.781,70-TL harcın 1.195,43-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 3.586,27-TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 35,90-TL başvurma harcı, 1.195,43-TL peşin harcın toplamından oluşan 1.231,33-TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından harç dışında harcanan 1.138,00-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesindeki esaslara göre belirlenen 9.900,00-TL avukatlık ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
8-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde kendilerine iadesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzlerine karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/06/2021