Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/446 E. 2022/117 K. 15.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/446 Esas
KARAR NO : 2022/117

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/09/2020
KARAR TARİHİ : 15/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafça üstüne düşen tüm edim ifa edilmesine karşın davalı taraf borcunu ödemediğini, davacı—-konusunda faaliyet gösteren bir şirket olduğu, davalının talep ve isteği üzerine davac—-yapılan ürün ve hizmetin karşılığı olarak —- tutarlı fatura düzenlediği ve davalı tarafa teslim ettiğini, davalı tarafta bu faturayı ticari defterlerine işlediğini, belirtilen bu para borcundan kaynaklı fatura alacağına ilişkin olarak genel haciz yolu ile başlatılan ilamsız icra takibi borçlunun haksiz şekilde itirazıyla durdurulduğu, — ayından bu yana verdiği mal ve hizmetin bedelini alamayan davacı tarafından dava açılmadan önce — müessesine başvurulduğunu, ancak davalı ——— ettiği bu sebeple anlaşamama tutanağı tutulduğunu, açıklanan bu sebeplerle davanın kabulüne, %20 ‘sinden az olmamak kaydı ile davalının icra inkar tazminatı ödemesine hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı şirketin bulunduğu — olduğundan dolayı — Müdürlüğü ve açılan davanın bulunduğu mahkemenin —-oradaki mahkemelerin olması gerektiği bundan dolayı yetki itirazında bulunduğunu, davacı taraf aralarındaki — yazışmalarını lehine çevirerek delil olarak kullandığını, davacı taraf ile davalı —– konusunda anlaştığını ancak —– numaralarının ve— hatalı olması nedeniyle söz –gerçekleştirilen ürünlerin kullanımı mümkün olmayacağını, davalı şirket tarafından iade edildiğini, bunun üzerine — istinaden davalı şirket tarafından— tarihinde iade faturası kesildiğini, sunulan hizmetin ayıplı olması nedeni ile kullanılmadığını, bunun üzerine 6 ay geçtikten sonra taraflar mutabık kalmadığı, davacı tarafından iade faturası kesilen bedel talep edildiği ve kendilerine davalı şirket tarafından gönderilen –ayıplı sunulan hizmetten dolayı mutabık kalındığı ve buna istinaden — kesildiğini, bundan dolayı ödeme yapılmadığını, açıklanan bu sebeplerden dolayı görevsizlik kararı verilmesi gerektiğini, mahkeme aksi kanaatteyse davanın esastan reddine ve davacının %20 den az olmamak üzere icra inkar ve kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini, yargılama gideri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
İncelenen tüm dosya kapsamına, tarafların iddia ve savunmalarına göre davanın, davacı tarafından davalı aleyhine——. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından yöneltilen itirazın iptaline ilişkin olduğu, dava konusu icra dosyasının incelemesinde takip alacaklısının mahkememiz dosyasının davacısı, takip borçlusunun mahkememiz dosyasının davalısı olduğu, fatura alacağına dayalı olarak toplam 20.296,00 TL tutarlı ilamsız icra takibine davalı borçlunun süresinde itirazı doğrultusunda takibin durduğu, davanın itirazın iptali ve takibin devamı istemi ile açıldığı görülmüştür.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ise; davacı tarafça davalı aleyhine faturaya dayalı alacağın ödenmediği iddiası ile başlatılan ilamsız takipte itirazın iptali ve icra inkar tazminat talebinin yerinde olup olmadığı, davalı tarafın savunmasına göre faturaya konu malın ayıplı olup olmadığı, süresinde —– bulunup bulunmadığı noktalarında toplandığı belirlenmiştir.
Bilindiği üzere Türk Ticaret Kanunu 23’üncü maddesinde; “Ticari satış ve mal değişimi” düzenlenmiş, tacirler arasında yapılan ticari satışlarda esas itibariyle Türk Borçlar Kanunun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtildikten sonra bu tür satışlar hakkında özel bazı hükümlere yer verilmiştir. Bu hükümlerin uygulanabilmesi için somut olayda —– mevcut olması gerekir. Ticari satış, sözleşmenin her iki tarafının da tacir olduğu ve her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili olan satıştır. Tacirler arası ticari satımlarda satıcının ayıplı ifadan sorumluluğu esas itibariyle Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı madde hükümlerine tâbidir ancak tacirler arasındaki ticari satımlardan kaynaklanan ayıplı ifa hallerinde alıcının muayene ve ihbar külfetlerinin süresi hakkında Türk Ticaret Kanunu 23/1-c madde hükmünde düzenlenmiş olan özel hüküm uygulanacaktır. Satıcının ayıplı ifasına ilişkin diğer konularda ise Türk Borçlar Kanunu 219 ve devamı hükümlerinde düzenlenen genel hükümler uygulama alanı bulacaktır.
6098 sayılı TBK’nun ayıba karşı tekeffül hukuki kurumunu düzenleyen 219 ve devamı maddelerine bakmak gerekir. Buna göre “Satıcı, alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese bile onlardan sorumludur.”
TTK. m. 23/c hükmü, “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanunu’nun 223’üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” düzenlemesini, TBK. m. 223 hükmü ise; “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” düzenlemesini içermektedir.
Dava, ticari satıştan kaynaklanan fatura alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalının itirazının iptalime ilişkindir. Taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu her iki tarafın kabulündedir. Uyuşmazlık noktası ise dava konusu faturaya ilişkin malın ayıplı olup olmadığı ve bu ayıptan davacının sorumlu olup olmadığına ilişkindir. Yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği üzere satıcı satılan maldaki ayıptan sorumludur. Ancak bu sorumluluğun doğması için TTK ve TBK’da ayıp ihbar süreleri düzenlenmiştir. Satışa konu malın açıkça ayıplı olması halinde teslimden itibaren 2 gün, açıkça ayıp olduğu belli değil ise 8 gün, ayıp gizli ayıp niteliğinde ise ayıbın ortaya çıktığı andan itibaren makul sürede satıcıya ayıp ihbarında bulunulması gerekmektedir.
Somut olayda davalı dava konusu —– hatalı olması nedeniyle bu ürünlerin kullanılamadığını iddia etmektedir. Dava konusu ürünün — kullanılmadan hatalı basıldığının bilinemeyecek olması nedeniyle teslim anında ayıbın varlığının tespit edilmesi mümkün değildir. Davalı malın ayıplı olduğunu ancak dava —kullanılması esnasında öğrenebilecektir. Bu durumda ayıbın gizli ayıp olduğu kabul edilmelidir. Ayıp gizli dahi olsa davalı alıcı makul süre içerisinde satıcıya ayıp ihbarında bulunması gerekir. Ne var ki davalı alıcı malın ayıplı olduğu hususunda davacı satıcıya usulüne uygun şekilde ayıp ihbarında bulunmamıştır. Davalı tarafından davacının düzenlediği faturaya karşı iade faturası düzenlemiş ve cevap dilekçesinde ve delil dilekçesi ekinde malın ayıplı olduğuna ilişkin mail gönderildiğine ilişkin mail görüntülerini sunmuş ise de; düzenlenen bu iade faturasının davacıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilmediği, bu nedenle iade faturasının dikkate alınamayacağı, mail yazışmalarının incelenmesinde ise; ayıp iddiasında bulunan davalının bu iddiasını ispatlaması gerektiği, ayıp konusunda taraflar arasında bir mutabakat sağlanamadığı, bu durumda da davalının ayıp iddiasının ispat edilemediği belirlenmiş, davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu alacak likit olduğundan %20 icra inkar tazminatına hükmedilerek aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ ile;—– sayılı icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ile takibin aynen devamına,
2-Kabul edilen 20.269,00 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 1.386,42 TL harçtan davacının peşin olarak yatırdığı 245,13 TL harcın mahsubu ile kalan 1.141,29 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 245,13 TL peşin harç, 54,40 TL başvurma harcı 815,50 TL bilirkişi masrafı ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 1.115,03 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı kendini vekil ile temsil ettiğinden—–vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca — ücretinin davalıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
Dair, taraf vekillerinin yüzüne karşı gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.