Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/431 E. 2021/1280 K. 23.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/431 Esas
KARAR NO : 2021/1280

DAVA : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/09/2020
KARAR TARİHİ : 23/11/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ” Davalı şirket ile akdedilen üye iş yeri sözleşmesi gereğince, müvekkili banka tarafından çıkarılan ve ileride çıkartılacak tüm kartlar ile —- — kabul edilebilecek — veya —– ödeme aracı olarak kabul ettiğini, davalı —– konusu ——-sözleşmesini müvekkili banka ile imzaladığı ve borcun tamamından sorumlu olduğunu, asıl —- — müşteriden çekilen sonrasında iade edilip müvekkili bankaya —– toplam ——– davalı —– edilemediğinden hesapların kat edildiğini, hesabın kat edildiğine dair ihtarnamenin borçlu şirkete tebliğ edildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi nedeniyle — dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı tarafça yapılan itiraz nedeniyle takibin durduğunu, davalının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu açıklanan nedenlerle davalının haksız ve yersiz itirazının iptali ile takibin devamına, davalı borçlu aleyhine alacağın % 20′ sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafça bildirim yapılmadan, teyit ve onay alınmadan yapılan herhangi bir ödemeden sorumlu olmadıklarını, ihtarnamenin müvekkili şirkete usulüne uygun tebliğ edilmediğini, tebliğ işleminin evrak almaya yetkili olmayan, müvekkili yanında çalışması bulunmayan müvekkil şirketle ilgisiz olduğunu düşündükleri kişiye yapılmış olduğu,— isimlerinin de dosyaya sunulması gerektiğini, ilgili sözleşmeler gereği gibi bir ödeme yapılması durumunda dahi bunun detaylarının bildirilip, yapılacak mutabakat sonucunda gerekirse ödeme yapılması ve buna bağlı olarak talepte bulunulması gerekirken bu yönde hiçbir işlem ve bildirim yapılmadığını, müvekkili şirkete herhangi bir ödeme başvurusu olmadığının bu nedenle temerrüte düşülmediğini, borç tutarını kabul etmemekle birlikte borcun belirlenebilir olmadığını, belirlenebilir olmayan ve yargılamayı gerektiren borçlar üzerinden de icra inkar tazminatına hükmedilemeyeceğini açıklanan nedenlerle haksız ve hukuki dayanağı olmayan davanın reddine, davacı aleyhine %20 den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle taraflar arasında akdedilen —- sözleşmesi kapsamında banka alacağına istinaden başlatılan —- sayılı icra takibine davalının yapmış olduğu itirazın İİK 67 maddesi gereğince iptali ile icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Mahkememizce icra dosyası celp edilmiş olup, incelenen icra dosyasında davalı yana ödeme emrinin 29/04/2019 tarihinde tebliğ edildiği davalının 06/05/2019 tarihinde süresine borca itiraz ettiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlığın çözümü amacıyla bankacı bilirkişiden rapor alınmış, bilirkişinin 16/06/2021 havale tarihli raporunda özetle:”Davacı banka tarafından — alamadıklarına yönelik olarak ibraz edilen harcama itiraz belgelerinin tetkikinde 15.322,74-TL iade yapıldığı, davacı banka tarafından ibraz edilen kayıtlara göre firmanın kendi yaptığı iadelerin 62.401,93-TL olduğunun görüldüğü, davacı bankanın ibraz ettiği davalı şirket hesap hareketlerinde ise 70.882,40-TL alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacı bankanın yıllık %32,50 temerrüt faiz oranının dayanağı olan faiz genelgesini sunmadığı, diğer taraftan 5464 sayılı kredi kartları yasasının 26. Maddesinin 3. Bendi gözetildiğinde gecikme faizinin yıllık %33 olduğu ve taleple bağlı kalınarak %32,50 talep edilebileceği, temerrüt tarihine kadar akdi faiz temerrüt tarihinden sonra %32,50 oranında faiz işletildiğinde davacı alacağının— olacağı” görüş ve kanaati ile raporunu ibraz etmiştir. Davacı işlemiş faize ilişkin bir kısım itirazlarını sunmuş olup, mahkememizce faizin dayanağı tüm belgelerini sunması için kesin süre verilmiş, verilen sürede davacı tarafça bir belge sunulmamıştır. Davalı vekili rapora itirazında davacı banka tarafından mutabakat yapılmaksızın takibe geçtiğini, taraflarına herhangi bir bildirim yapılmadığını, teyit onay alınmadığını bu nedenle kendilerinden bir talepte bulunulamayacağını iddia etmiştir.
Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 9.1 maddesi gereği davalı malların teslim edildiğini, hizmetin sağlandığını müşteri tarafından veya müşterilerin yetki verdiği kişi tarafından imzalanmış bir belge ile ispata yükümlüdür. Yine 9.5. Maddesinde mal veya hizmet alan kart hamillerinin herhangi bir süre ile kısıtlı olmaksızın söz konusu işlemlere itirazını banka, üye işyerine bildirmekle birlikte aynı anda itiraz konusu tutarı üye işyeri nezdindeki hesaptan alma, hesaba bloke koyma, hesapta yeterli para olmaması durumunda borç kaydetme yetkisinin olduğu düzenlenmiştir. Yine 9.6 bendi de bu yöndedir. Bilirkişice bu şekilde müşteriler tarafından itiraz edilen ve davalıya borç olarak kaydedilen toplam —-alacak hesaplanmış olup, tek tek hangi işlemlerin iade yapıldığı da raporda denetime elverişli olarak yer verilmiştir. Bankanın aynı anda itiraz konusu tutarı üye işyeri nezdindeki hesaptan alma, hesaba bloke koyma, hesapta yeterli para olmaması durumunda borç kaydetme yetkisinin olduğu gözetildiğinde, davalının gelinen aşamada rapora itirazı var ise hangi kayıtlara itibar edilmemesi gerektiğini kendi kayıtlarını kontrol ederek bildirmesi gerekirken, soyut olarak itiraz etmiş olup, alınan raporun aksi bir somut bir itirazda bulunulmadığından davacı bankanın toplam 70.882,39-TL alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
Davalı cevap dilekçesinde ihtarnamenin yetkili bir çalışanına tebliğ edilmediği bu nedenle usulsüz olduğunu iddia etmiştir. Bilindiği gibi hesap kat ihtarı ile alacak muaccel hale gelmekte, tebliğ ile de temerrüt faizi talep etme hakkı oluşmaktadır. Taraflar arasında akdedilen sözleşmenin 10.7. Maddesinde:”— maddelerdeki yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi de dahil olmak üzere sözleşmeden doğan her türlü alacağı ve tazmin hakkı için alacağın/tazmin hakkının doğduğu tarihten tahsil edildiği tarihe kadar geçecek süreci için yürürlükte olan en yüksek ticari kredi faiz oranının %50 fazlasıyla hesaplanacak faizi, bu tutara ilişkin bankanın ödemekle yükümlü olduğu vergiler de dahil —- ödemeyi kabul beyan ve taahhüt eder.” düzenlemesi mevcut olup, bilirkişice terditli hesaplama yapılarak davacı bankanın yıllık %32,50 temerrüt faiz oranının dayanağı genelgeyi sunmadığına değinilmiştir. Mahkememizce verilen süreye rağmen de sunulmamıştır. Bu durumda sözleşmede belirtilen en yüksek ticari kredi faiz oranı Mahkememizce tespit edilemediğinden 10.7. maddesi uygulanamaz. Öte yandan bilirkişice 5464 sayılı kredi kartları yasasının 26/3 maddesinin eldeki davaya uygulanabileceği ihtimaline binaen faiz hesaplaması yapılmış ise de; ilgili yasa kart çıkaran banka ile —- arasındaki ilişkiyi düzenlemekte olup, davacı ile davalı arasındaki ilişki — tanımlanması sebebiyle 3.kişilerin –bir kısım hizmetlerin yerine getirilmemesi halinde iadesine ilişkin olup, davalının kendi— kullanıldığından bu yasanın uygulanabilirliği yoktur. Hal böyle olunca her iki tarafın da tacir olduğu gözetilerek 3095 sayılı kanun 2/2 uyarınca avans faizi uygulanması gerektiği anlaşılmış, avans faiz oranı temerrüt ve akdi faizle aynı olacağından ve davacı tarafça her halükarda hesap kat ihtarı tarihi itibariyle akdi faiz talep edilebileceğinden davalıya usulüne uygun olarak ihtarnamenin tebliğ edilip edilmediğinin araştırılmasına gelinen aşamada gerek görülmemiş, neticeten 03/12/2018 kat tarihi ile 12/04/2019 takip tarihi arasında toplam 4.922,93 TL işlemiş faiz hesaplanmış, davanın kısmen kabulüne, itirazın kısmen iptaline karar vermek gerekmiş, kabul edilen asıl alacak likit ve belirlenebilir olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmiş, her ne kadar bilirkişi ücreti davalı tarafça yatırılmış gibi gözükse de; sürenin davacıya verildiği ve ücret yatırma makbuzu içeriğinde ——yatırıldığının anlaşılmakla davacı yargılama giderlerinden sayılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE—icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin 70.882,39-TL asıl alacak 4.922,93-TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 75.805,32-TL üzerinden asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar 3095 sayılı kanun 2/2 md. uyarınca yıllık %19,50 ve değişen artan oranlarda ticari avans faizi yürütülmek sureti ile devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Kabul edilen asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 5.178,26-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 954,42-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 4.223,84-TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 54,40-TL başvurma harcı, 954,42-TL peşin harcın toplamı olan 1.008,82- TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından harç dışında harcanan 1043,75-TL yargılama giderinin davanın ret ve kabul oranına göre (%95,93 Kabul %04,07 Ret) hesaplanan 1.001,27-TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından harcanan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden — vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden —-13/3. maddesine göre hesaplanan 3.218,84- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-6325 Sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca——- davalıdan, bakiye 53,73-TL’sinin davacıdan alınarak hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
10-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde ilgili tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.