Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/411 E. 2021/1141 K. 19.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/411 Esas
KARAR NO : 2021/1141

DAVA TARİHİ : 04/09/2020
KARAR TARİHİ : 19/10/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; ——— idaresindeki———– bulunduğu esnada, aniden geri — müvekkili yaya …’a çarparak trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin söz konusu kaza dolayısıyla yaralandıını— tedavi altına alındığını, müvekkili ….–geçirmiş olduğu dava konusu trafik kazası neticesinde “—– —-davacı müvekkilin geçirmiş olduğu kaza neticesinde maluliyet oranının %44,2 olarak belirlendiğini, kazaya sebebiyet veren —- plaka sayılı aracın davalı —- poliçesi ile kaza tarihinde— olduğunu, kaza nedeniyle meydana gelen sakatlanma neticesinde oluşan maddi zararın davalı —– karşılanması amacıyla doğrudan doğruya—– başvurduklarını, ödeme yapılması için gerekli tüm evrakları davalı — teslim ettiklerini, davalı— cevap verilmediği takdirde dava yoluna başvurulacağının başvuru dilekçesinde ihtaren bildirildiğini, müvekkilinin maluliyetine ilişkin— göre alınan— kurulu raporunun da—- tarafından yanıt verilmediğini, dava şartının yerine getirilmesi —- başvurduklarını, anlaşma sağlanamadığını, davacıya ödenmesi gereken—- davalı ——başvuru tarihi olan 14/03/2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı —-cevap dilekçesinde özetle; Davanın —– gerektirdiğini, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü hususları kabul etmediklerini, zarar görenin,—– içinde dava yoluna gitmeden— başvuruda bulunması gerektiğini, ibrazı zorunlu olan belgelerle yapılmış bir başvuru bulunmuyor ise dava şartı yokluğundan huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, — talep ve dava—— zamana uğradığını, bu nedenle 2 yıllık dava açma süresi geçmiş ise davanın zamanaşımı sebebiyle reddini talep ettiklerini, davacı tarafa müvekkil şirketçe ödeme yapılmış ise söz konusu ödeme nedeniyle müvekkil şirketin sorumluluğunun kalmadığını, imzalanmış ibranamenin iptal edilebilmesi için 2 yıllık hak düşürücü süre içerisinde eksik ödeme iddiasının ileri sürülmesi; ayrıca hesaplama —– kaynaklanmayan açık şekilde eksik ödeme bulunduğunun tespitinin gerektiğini, kazaya karıştığı iddia edilen aracın müvekkil şirket tarafından sigortalanmamış— davanın husumet yokluğu sebebiyle reddini talep ettiklerini, olayla ilgili olarak ceza soruşturma dosyasındaki tüm delillerin, ifade tutanaklarının, tanık beyanlarının ve nihayet bilirkişi raporunun temininin gerektiğini, müvekkili —oranında sorumlu olduğunu, sözkonusu kazanın iş kazası olup olmadığının tespit edilmesinin gerektiğini belirterek yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle —- tarihinde dava dışı sürücü — plakalı aracın geri geri giderken davacıya çarptığı ve davacının yaralanarak sürekli iş göremezlik zararının doğduğundan bahisle aracın sigorta şirketine karşı açılan maddi tazminat davasıdır.
Mahkememizce ——ceza dosyası celp edilmiş, maluliyet raporu henüz alınmadan evvel davalı—– dilekçesi ile davacının 18/11/2014 tarihli feragat dilekçesi gereği davanın reddini talep etmiştir. Davacı vekili ise 12/10/2021 tarihli dilekçesi ile; davacı ile —–, ibranamenin sonuçları bakımından—dayalı olmadığını, ödenecek bedelin hangi zararlara mahsuben yapıldığının belli olmadığını, ödeme aldıktan sonra müvekkilinin rahatsızlıklarının arttığını ve bir çok kez daha ———- yazdığı yazıda:—– manevi tüm zararlarım karşılanmıştır. Şimdi ve ileriye dönük olarak hukuki ve cezai haklarımdan feragat ediyorum. Bu sebepten ötürü mahkemenizde görülen davada şikayetimden vazgeçiyorum” içeriğiyle —-zararlarının karşılandığını ve hukuki haklarından feragat ettiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Uyuşmazlık bu feragat beyanının geçerli olup olmayacağı ve eldeki yargılamayı etkileyip etkilemeyeceğidir.
Öncelikle davalı——- gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253/19. maddesindeki “…Uzlaşmanın sağlanması halinde, —- davası açılamaz; açılmış olan davadan feragat edilmiş sayılır” düzenlemesiyle, sadece uzlaşılan sürücüye karşı dava açılamayacağı gibi bir sınırlamaya gidilmediği için, suça konu eylemle ilgili olarak, tüm sorumlular bakımından dava açılamayacağı dikkate alındığında, davacının trafik sigortacısı olan davalıdan da tazminat talep edemeyeceğine ilişkin İstinaf Mahkemesi kabulünde bir isabetsizlik görülmediğinden, HMK’nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesi’nce esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi, HMK’nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre; usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile belirttiği üzere kanunda bir sınırlama olmaması halinde sorumluların tamamı yönünden feragatin geçerli olacağı anlaşılmıştır.
Eldeki davaya uygulanacak madde ise TCK’nın 73/7. Maddesi olup, maddede:”Kamu davasının düşmesi, suçtan zarar gören kişinin şikayetten vazgeçmiş olmasından ileri gelmiş ve vazgeçtiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış ise artık hukuk mahkemesinde de dava açamaz” düzenlemesi mevcuttur. Burada da bir ayrım yapılmadığından sürücüye yönelik feragatinin az yukarıda bahsedilen karar gereği sigortacıyı da sorumluluktan kurtaracağı açıktır. Madde içeriğinden hukuk davası açılmama şartlarını değerlendirmek gerekir ise;
1-Açılmış bir kamu davası olması
2-Şikayetten vazgeçme nedeniyle bu davanın düşmesi,
3-Şikayetten vazgeçildiği sırada şahsi haklarından da vazgeçtiğini ayrıca açıklamış olması gerekmektedir. Eldeki davada da kamu davasının—davacının şikayetinden vazgeçmesi nedeniyle davanın düştüğü ve davacı asilin vazgeçme dilekçesinde açıkça tüm maddi-manevi zararlarının karşılandığını ileri sürerek hukuk davasından feragat ettiğini bildirdiği yani maddenin uygulanması için tüm şartlarının mevcut olduğu anlaşılmıştır. Hal böyle olunca davalının davanın reddine karar verilmesi talebi yerinde görülmüştür.
Davacının itirazları ise —- ilişkin uzlaşma sağlandığını, ibranamenin sonuçları bakımından —dayalı olmadığını, ödenecek bedelin hangi zararlara mahsuben yapıldığının belli olmadığını, ödeme aldıktan sonra müvekkilinin rahatsızlıklarının arttığını ve bir çok kez daha ameliyat olduğu şeklinde olup, dava dilekçesi incelendiğinde herhangi bir artan maluliyet iddiasının bulunmadığı, kaza nedeniyle sürekli iş göremezlik zararının tazminini talep ettiği, artan maluliyet iddiasının ayrıca dava dilekçesinde ileri sürülmediği ve davalının beyanı üzerine süre alan davacının— sürmesinin iddia ve savunmanın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağına tabi olduğu anlaşılmıştır. Nitekim benzer nitelikte ——– ilamında:”Davacı vekili, dava dilekçesinde, kaza nedeniyle davacı müvekkilinin % 28 oranında sürekli olarak genel çalışma gücünden kaybetmiş olduğunu belirterek bu maluliyet oranına göre (yapılacak aktüer hesabı sonucu) karar verilmesini talep etmiştir. Her ne kadar başvuru devamında—–tarihli raporda davacının % 47 oranında çalışma ve meslekte kazanma gücünden kaybettiği belirtilmiş ise de, başvuru dilekçesinde maluliyet oranı % 28 ile sınırlandırılmıştır. Sonuç olarak artan maluliyet için dava dilekçesinde talep olmadığı ve itiraz dilekçesi ile artan maluliyet nedeni ile tazminat talep edilmesi olanaklı olmadığından verilen karar doğrudur. ” gerekçesi ile artan maluliyetin dava dilekçesinde ileri sürülmesi gerektiğine değinilmiştir. Yine —- benzer niteliktedir. Hal böyle olunca feragatten sonra artan maluliyet bulunmakta ise zaten bu miktar feragat dilekçesinin dışında kalmakta ancak Mahkememizin yargılama konusu olmadığı anlaşılmıştır.
Davacı tüm zararlarının karşılanmadığını iddia etmiş ise de; feragat dilekçesinde açıkça maddi-manevi tüm zararların karşılandığı belirtildiğinden ve özgür irade dışı/yanıltma sonucu anlaşma sağlandığına ilişkin delil sunulmadığından bu itirazları yerinde görülmemiştir. Kaldı ki bu hususlar da süreye tabidir. KTK’nın 111.maddesinde: “Tazminat miktarlarına ilişkin olup da,yetersiz veya fahiş olduğu açıkça belli olan anlaşmalar veya uzlaşmalar yapıldıkları tarihten başlayarak iki yıl içinde iptal edilebilir.” düzenlemesi mevcut olup, davacının yetersiz ya da fahiş olduğu iddia edilen anlaşmayı 2014 tarihinde yaptığı ve davayı 2 yıllık süre geçtikten sonra 2020 yılında açtığı nazara alınarak bu iddiaları da değerlendirilememiştir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, ceza dosyası birlikte değerlendirildiğinde, davanın — sevk ve idaresindeki—- davacıya çarptığı ve davacının yaralanarak sürekli iş göremezlik zararının doğduğundan bahisle aracın sigorta şirketine karşı açılan maddi tazminat davası olduğu, davacının 18/11/2014 tarihinde ceza mahkemesine sunduğu dilekçe ile şikayetten ve hukuki haklarından vazgeçtiği, artık TCK’nın 73/7. Maddesi gereği artık—- davası açamayacağı anlaşılmış—— Sayılı ilamında: “Açıklanan yasal düzenleme ışığında da uzlaşma raporunu düzenlenmekle davacının tazminat davası açma hakkı bulunmamaktadır. Uzlaşma tutanağında işletenin hukuki sorumluluğunu —saklı tutulmamıştır. Uzlaşma raporu ilam mahiyetinde olacağından aksinin—gerekir. Tüm bu nedenlerle uzlaşma raporu ilam mahiyetinde olduğundan ve uzlaşmanın sağlanması halinde, soruşturma konusu suç nedeniyle işletenin hukuki sorumluluğunu üstlenen davalı—– sigortacısına karşı da tazminat davası açılamayacağından açılan davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunamamaktadır——- sayılı kararları).” gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğine değinilmiş, artan maluliyet eldeki davada yargılama konusu olmadığından ve davacının feragat dilekçesine karşı diğer itirazlarının ispatlanamaması, iptal için kanunen verilen sürenin dolması nazara alınarak yukarıda bahsedilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 59,30-TL harçtan davacı tarafça peşin olarak yatırılan 54,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90-TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yargılama gideri sarf edilmediğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden —-hesaplanan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca —–gelir olarak kaydedilmesine,
7-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.