Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/212 E. 2020/1113 K. 24.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/212 Esas
KARAR NO : 2020/1113

DAVA : İflas (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takipten Doğan İflas (İİK 173))
DAVA TARİHİ : 12/06/2020
KARAR TARİHİ : 23/12/2020

Mahkememizde görülmekte olan İflas (Kambiyo Senetlerine Mahsus Takipten Doğan İflas (İİK 173)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin dava dışı ——kredi kullandırdığını, kredi borcu ödenmeyince dava dışı şirket ve davalı hakkında İstanbul Anadolu ———— İcra Müdürlüğü’nün ————. Sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, kredi borçlusu şirketin ————–, davalının başka şirketlerde de yönetim kurulu üyeliği olduğunu, davalı ..——–haczi kabil mal varlığı tespit edilemediğinden takip davalı yönünden——- yoluna çevrildiğini ve davalıya ——emrinin tebliğ edildiğini, davalının takibe itiraz ettiğini belirterek, davalının itirazının kaldırılarak depo emri tebliğine, ve koşulları oluştuğunda iflasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin iflasa tabi şahıslardan olmadığını, hakkında açılan bu davanın reddinin gerektiğini, müvekkilinin herhangi bir şirketin ——üyesi veya yetkilisi olmadığını, davacının dürüstlük kuralına aykırı hareket ettiğini belirterek, açılan davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME ve GEREKÇE :
Dava, iflas yoluyla yapılan takipte, itirazın iptali ile ——–taleplidir.
Davaya konu İstanbul —– İcra Müdürlüğü’nün——– esas sayılı icra dosyası incelendiğinde, davalıya karşı ——– bedelli bonoya istinaden) toplamda ——- üzerinden takip başlatıldığı, davacının takibi —–yoluyla takibe çevirdiği ve 03/12/2019 tarihli takip talebi ile iflas yoluyla takip talebi sunduğu, ödeme emrinin borçluya/davalıya ——–tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun/davalının 16/12/2019 tarihinde takibe borca,faize, ferilerine itiraz edildiği, 12/06/2020 tarihinde de iş bu itirazın kaldırılması ve ——- davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Davacı, davalının keşide ettiği bono sebebiyle iflas yoluyla takip başlatmış, itiraz üzerine iş bu davayı açarak davalının iflasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı savunmalarında özetle, kendisinin tacir olmaması nedeniyle hem takibin hem davasının usulsüz olduğunu, takibin ve davanın iptalinin gerektiğini,—- olmanın ya da şirkette yönetim kurulu üyesi olmanın kendisini tacir yapmaya yetmediğini, kendi adına işlettiği bir ticari işletmesinin olmadığını, davanın reddini talep etmiştir.
Davacı, davalının tacir gibi hareket eden, kendini tacir olarak tanıtan kişilerden olup iflasa tabi olduğunu, takibe dayanak belgenin kayıtsız şartsız borç ikrarı içeren senet vasfında olduğunu söz ileri sürmüştür.
Öncelikle, dava şartları incelenmek zorundadır. İİK’nun 43.maddesinde ”İflas yolu ile takip, ancak Ticaret Kanunu gereğince tacir sayılan veya tacirler hakkındaki hükümlere tabi bulunanlar ile özel kanunlarına göre tacir olmadıkları halde iflasa tabi bulundukları bildirilen hakiki veya hükmi şahıslar hakkında yapılır. Şu kadar ki, alacaklı bu kimseler hakkında haciz yolu ile de takipte bulunabilir.” şeklinde düzenleme mevcuttur.
Bu nedenle davalının tacir sıfatına haiz olması dava şartıdır. TTK.nun 18. maddesine göre, tacirler, her türlü borçlarından dolayı iflasa tabidir. “—– kasıt, TTK.nin 12/1. maddesinde belirtildiği gibi bir ticari işletmeyi kısmen de olsa kendi adına işleten kişidir. Ayrı yasa maddesinin ikinci fıkrasına göre bir ticari işletmeyi kurup açtığını, sirküler,——————-diğer ilan araçlarıyla halka bildirmiş veya ——— ettirerek durumu ilan etmiş olan kimse, fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Nihayet üçüncü fıkrasına göre de bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, —veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan diğer bir şirket adına ortak sıfatıyla işlemlerde bulunan kimse, iyiniyetli üçüncü kişilere karşı tacir gibi sorumlu olur.
Davalının tacir olup olmadığının araştırılması için resen ——– odasına,—- dairesine, davacının delil olarak dayandığı ———-isimli ——-müzekkereler yazılmıştır.
——————-Müdürlüğüne davalının tacir olarak kaydının bulunup bulunmadığı hususunda yazılan müzekkereye verilen cevapta adı geçenin gerçek kişi ticari işletme kaydının bulunmadığı bildirilmiştir.
Davalının iflas ———————— olduğu, şirketin iflasına karar verilmiş olduğu, ———————– —– kurulu üyesi olduğu, bu iki şirketin faal olduğu, ayrıca————- ———- olduğu ancak bu iki şirketin ———yıllarında ——– terkin olduğu bildirilmiştir.
Davacının hali hazırda iki şirketin yönetim kurul üyesi olduğu anlaşılmışsa da, bu kayıtlar davalının tacir sayılması için yeterli değildir. Yine davalının (657 sayılı yasanın 28/1 maddesi uyarınca ticari işletme işleten memur; Bankacılık Kanunun 110/1 maddesi uyarınca banka yönetici ve denetçileri, İİK.nun 292. maddesi uyarınca konkordato talep eden ve komiser talimatlarına uymayan borçlu gibi) özel kanunlar gereği tacir sayıldığı bir durum da mevcut değildir.
Vergi dairesinden gelen cevaba göre gerçek kişi olarak ticari kazanç niteliğinde kazancının olmadığı anlaşılmış, davalının tacirlere özgü vergi kaydının bulunmadığı görülmüştür. Davacı her ne kadar davalının ceza yargılamasında kendisinin ithalatçı olduğunu beyan ettiğini ileri sürmüşse de, bunun da TTK.nun 12/2 ve 3. fıkralarındaki durumun varlığını göstermeye yetmeyeceği açıktır. Davacının dava dilekçesinde emsal olarak gösterdiği Yargıtay —–HD’sinin ——Karar ve—- tarihli kararı incelenmişse de, Yargıtayın yakın geçmişte benzer bir kararının olmadığı, aksine bir kişinin çok sayıda ortak veya yönetim kurulu üyesi sıfatının o kişiyi tacir yapmaya yetmeyeceğine dair sayısız içtihadı olduğu, —— yöneticilik yapan kişilerin tacir sayılabileceği içtihadını sürdürmediği görülmüştür. Kaldı ki somut olayda davalının ———————isimli dernekte yönetim temsil, imza yetkisinin olmadığı da anlaşılmıştır. Davacı banka, davalının çek hesabı olup olmadığının sorulmasını talep etmişse de, çek hesabı sahibi olmak esasa etkili olmayacağından araştırma yapılmasına lüzum görülmemiştir.
Özetle, davalının iflasa tabi kişilerden olduğuna dair somut bir delil, belge olmadığı anlaşılmıştır. İflası talep edilen davalının tacir olması, iflas yoluyla takip için özel takip ve dava şartı olup, tacir olmayan kişi hakkında yapılan iflas yoluyla takibin usulüne uygun bir takip sayılamayacağı anlaşılmakla, HMK’nun 114/2 ve 115/2 maddeleri uyarınca dava şartı noksanlığından davanın reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Usulüne uygun takip yapılmadığı anlaşıldığından HMK 114/2, 115/2 maddeleri uyarınca reddine;
2- Alınması gerekli harç tam alındığından ayrıca harç alınmasına yer olmadığına
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra talep halinde yatırana iadesine,
6- ————– göre davalı vekili için takdir olunan——- maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 10 gün içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.