Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/92 E. 2021/76 K. 19.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/92 Esas
KARAR NO : 2021/76
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/03/2015
KARAR TARİHİ : 19/01/2021
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —- davacı firma nezdinde —– iş sözleşmesi ile satış mühendisi görevinde çalışmaya başladığını, davalının —– tarihinde iş sözleşmesini tek taraflı ve haksız olarak feshettiğini ve ihbar süresini beklemeksizin işten ayrıldığını, akabinde aynı faaliyet alanında iş yapan davalı —- başladığını, bu nedenle davalı —- iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükmünü ihlal ettiğini, bu nedenlerle —— tarihli iş sözleşmesinin eki ve mütemmim cüzü niteliğindeki —- tarihli sözleşme ile ——– geçerliliği olan — sahibi olduğu, eğitim bedelinin —— tarihli iş sözleşmesinin mütemmim cüzü olduğu, davacının müvekkil şirketten haksız ve bildirimsiz olarak ayrıldığı, ancak ihtilaf konusu —- tarihli sözleşmenin 6. Maddesinin c bendi gereği 6 aylık brüt ücreti olan —- davalılardan müvekkil şirkete ödenmesi zorunluluğu doğduğu, davalı——- tarihli iş sözleşmesinin 4. Maddesinin 4. Bendi ile davacının şirketteki görevinin sona ermesinin ardından hiçbir rakip müessesede çalışamayacağı,ortak olamayacağı,herhangi bir karşılık olmaksızın rakip firmayı destekleyemeyeceğinin hüküm altına alındığı, bu maddeye aykırı davranması halinde sözleşmenin 5.1 maddesinde davalının —— cezai şartı ve müvekkil şirketin uğramış olduğu zararları tazminle yükümlü olduğu, bu nedenle —– tarihli iş sözleşmesinde yer alan rekabet yasağı hükmünü ihlal etmesi sebebiyle —— tazminatın davalılardan tahsiline, taleplerine yasal faiz uygulanmasına, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı —– cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen anlaşmazlığın davacı ile diğer davalı ——- imzalanan iş sözleşmesindeki rekabet etmeme taahhüdünden kaynaklandığını, davalı şirketin davacı ile diğer davalı arasında imzalanan iş sözleşmesinin tarafı olmadığını, bu nedenle müvekkili şirkete husumet yöneltilemeyeceğini, İş Kanunu’nun 23 maddesinde iş sözleşmesinin işçi tarafından süresinin bitmesinden evvel veya bildirim süresine uyulmaksızın feshi halinde İş Kanunu’nu ihlalinden doğan zararlardan işçi ve yeni işverenin sorumlu tutulacağına yer verildiğini, yeni işverenin bu zararlardan sorumlu tutulabilmesinin işçinin bu davranışına yeni işverenin sebep olması veya bu davranışını bilerek onu işe alması veya öğrendikten sonra dahi işçiyi çalıştırmaya devam etmesi hallerinde mümkün olduğunu, huzurdaki davada böyle bir durumun söz konusu olmadığını beyanla haksız davanın reddine karar verilmesini yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı ———cevap dilekçesinde özetle; Müvekkiline imzalatılan hizmet sözleşmelerinde bulunan rekabet yasağına ilişkin hükümlerin geçersiz olduğunu, TBK. 445. Maddesine göre, rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz, iş sözleşmelerinde yer alan rekabet yasağına ilişkin düzenlemeler açık ve belirli bir iş ve belirli bir süre için yapılmalıdır, hükmene yer verildiğini, davalı ile imzalanan her iki sözleşmenin de rekabet etmeme yasağı ile ilgili hükümlere bakıldığında bu hükümlerde bir sınırlamaya gidilmediğini, davalının ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürdüğünün görüleceğini, davalının kendi rızasıyla işten çıktığı hususunun gerçek dışı olduğunu, davacı şirket tarafından fazla mesailerinin ödenmediğini, kendisine şartları beğenmiyorsan istifa ederek ayrılması gerektiğinin söylendiğini, davalının davacı şirket tarafından hazırlanarak önüne konulan matbu istifa dilekçesini imzalayarak iş yerinden ayrıldığını, işten ayrılmada davacı tarafın kusurunun olduğunu, bu nedenlerle rekabet yasağının sona erdiğini, talep edilen cezai şart tutarlarının mükerrer olduğu, müvekkili ile yapılan —— tarihli sözleşmede yer alan cezai şart maddesinin geçersiz hale geldiğini, davacı tarafın herhangi bir zararının oluşmadığından iş sözleşmesinde mevcut rekabet yasağı kaydının geçersiz olduğu, talep edilen——- tazminatın dayanağının olmadığı, davacı tarafın varsa müvekkilin fiilinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin bu hukuka aykırı fiili neticesi kendisini zarar uğrattığını ve uğradığı zararın miktarını belgeleriyle ayrıca tevsik etmek zorunda olduğunu beyanla, haksız davanın reddine yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsilini talep etmiştir.
Davacı vekili bila tarihli dava dilekçesinin ıslahına ilişkin dilekçesinde özetle; Müvekkil şirketin robotik kaynaklı çözüm uygulamalarıyla kaynak otomasyonu konusunda hem iş pazar hem dış pazara yönelik üretim ve satış faaliyetleri gerçekleştiren—— tek lider kaynak kuruluşlarından olduğu, davalı—- tarihinde iş sözleşmesini haksız olarak feshederek akabinde aynı konuda faaliyet gösteren rakip firma olan davalı şirkette işe başladığı, davalı —— müvekkil ürünleri, ürün fiyatları ve müşterilerini bildiği için tüm bu bilgileri kullanarak davalı —- lehine haksız menfaat elde ettiğini,—– bu sayede müvekkil müşterilerine müvekkil fiyatlarının altında fiyat teklifleri verdiğini, davalıların rekabet yasağına aykırı eylemlerde bulunmalarının yanı sıra eylemleri Türk Ticaret Kanunu’nun 54. Maddesi vd. Maddelerine aykırı şekilde haksız rekabette bulunduklarını,—– diğer davalı —-rakip teşebbüs çalışanı olduğunu bilerek, müvekkil şirketteki müşteri portföyünü ve müvekkil iş yerindeki ticari sırlarından faydalanacak şekilde ticari hayattaki dürüstlük kaidelerine aykırı olarak başta TTK’da yasaklanan biçimde işe alarak haksız rekabette bulunduğunu, davalı —– bu bilgileri rakip şirkette ifşa ettiğini, bu nedenlerle dava dilekçesindeki taleplerin ıslahıyla dava dilekçesindeki taleplere ek olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıların haksız rekabetinin tespiti, men’i ve haksız rekabetten dolayı müvekkil şirketin uğradığı zararın şimdilik —– davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —— dilekçesinin ıslahına ilişkin dilekçeye karşı sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Davacı taraf ıslah dilekçesinde müvekkilin diğer davalı ile giriştiği haksız rekabet nedeniyle davacı şirketin zarara uğradığını iddia ettiğini. davacının bu iddia ve talepleri soyut ve mesnetsiz olup reddi gerektiğini, Türk Borçlar Kanunu 445. maddesine göre; rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı, İş sözleşmelerinde yer alan rekabet yasağına ilişkin düzenlemeler açık ve belirli bir iş ve belirli bir süre için yapılması gerektiği, Müvekkil ile imzalanan her iki sözleşmenin de rekabet etmeme yasağı ile ilgili hükümlerine bakıldığında bu hükümlerde herhangi bir sınırlamaya gidilmediği, müvekkilin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürdüğü görüleceği, hizmet sözleşmelerinde mevcut bu hükümlerin hakkaniyete aykırı olmasının yanında Anayasa ile güvence altına alınan çalışma hakkı ve özgürlüğünü de kısıtlar mahiyette olduğunu, davacı tarafın herhangi bir zararı oluşmadığından haksız rekabete dayalı talepleri dinlenemeyeceğini, Müvekkilin, ne tür bir ticari sırra vakıf olduğu ve bu bilgilerin kullanılmasının davacı işverene önemli bir zarar verip vermeyeceği hususunda davacı tarafın bir iddia ve talebinin bulunmadığı, davacı tarafın iddiaları TTK’da sayılan ve haksız rekabet teşkil eden hallerden olmayıp müvekkilin TTK kapsamında haksız rekabetten sorumlu tutulayacağını, Davacının müvekkilin davacıya rakip bir firmada işe başlamasını haksız rekabet teşkil ettiğini iddia ettiğini, müvekkilin mühendis olduğu ve uzmanlaştığı alan olan satış ve pazarlama kolunda çalıştığı, Müvekkilin davacı şirketten ayrıldıktan sonra başka bir firmada aynı görevle çalışması tek başına haksız rekabetin varlığı sonucunu doğurmayacağı açık ve net olduğunu, aksi iddianın müvekkilin çalışma özgürlüğünü kısıtlar nitelikte olup akıl ve mantıkla izah edilir bir yönü bulunmadığını, Davacının ıslah dilekçesinde dayandığı TTK 55/b-3 maddesinde “işçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” fiilinin haksız rekabet teşkil edeceği hükme bağlanmış ise de müvekkilin bu maddeye uyar bir eylemi bulunmadığını, davacı tarafın da aksini ispatlar somut bir delili sunmadığını, bu nedenlerle davacının haksız ve mesnetsiz davasının usul ve esastan reddine, yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin davacı taraftan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——- dava dilekçesinin ıslahına ilişkin dilekçeye karşı sunmuş olduğu cevap dilekçesinde özetle; Müvekkil —– örtülü kaynak elektrodu üretimi ile faaliyetine başladığı, —- başından itibaren de gazaltı kaynak tellerinin üretimine başladığı, — yana kaynak sektöründe faaliyet gösteren müvekkil şirket yılda —— kapasitesine sahip olup ——— geniş bir alana yayılan ——– böyle iken davacı tarafın mahkemenize ibraz ettiği ıslah dilekçesi ile müvekkil şirketin diğer davalı ile giriştiği haksız rekabet eylemi nedeniyle davacı şirketin zarara uğradığını iddia ettiği, davacının bu iddia ve talepleri soyut ve mesnetsiz olup reddi gerektiğini, Türk Ticaret Kanunu madde 55/b-3 “İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” fiilini haksız rekabet olarak düzenlemekte ise de bu fiilin haksız rekabet olarak kabul edilebilmesi ancak işçi, vekil veya diğer yardımcı kişileri kasten bu davranışa yöneltilmesi halinde mümkün olduğu, Müvekkil şirketin gerek iş akdinin sona ermesi, gerekse sonraki süreçte diğer davalıyı sözleşmeye veya yasaya aykırı bir fiile yönlendirmesi mümkün olmadığı, davacı tarafın iddialarının TTK’da sayılan ve haksız rekabet teşkil eden hallerden olmadığı, Diğer davalının davacı şirketten ayrıldıktan sonra aynı sektörde faaliyet gösteren müvekkil şirkette çalışamaya başlaması tek başına haksız rekabetin varlığı sonucunu doğurmayacağı açık ve net olduğu, Davacının ıslah dilekçesinde dayandığı TTK 55/b-3 maddesinde “işçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” fiilinin haksız rekabet teşkil edeceği hükme bağlanmış ise de müvekkilin bu maddeye uyar bir eylemi bulunmadığı, davacı tarafın da aksini ispatlar somut bir delili mevcut olmadığı, bu nedenlerle davacının haksız ve mesnetsiz davasının usul ve esastan reddine, yargılama giderleriyle vekâlet ücretinin davacı taraftan alınmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; Hukuki niteliği itibariyle davacı firmada çalışan —– sözleşme hükümlerine aykırı davranarak rakip firmada çalışmaya başlaması neticesinde, davacı ile davalı ——- akdedilen —– tarihli sözleşme hükümlerinde düzenlenen rekabet etmeme yasağına aykırı davrandığından bahisle cezai şart, yine sır saklama ve rekabet etmeme yasağına aykırılık hükümleri uyarınca cezai şart, rekabet etmeme yasağına aykırılık gereği maddi zararın davalılardan tahsili, davalıların haksız rekabet eylemlerinde bulunduklarından bahisle TTK hükümleri gereği uğranılan maddi zararın davalılardan tahsili istemli rekabet etmeme yasağı ve haksız rekabetten kaynaklanan maddi tazminat davasıdır.
Eldeki dava öncelikle Mahkememizde —– almış, Mahkememizce iş mahkemelerinin görevli olduğuna karar verilmiş, verilen görevsizlik kararının davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya— gönderilmiştir.——– davanın mutlak ticari dava olması sebebiyle kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkememizce—– celsede bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam edilmiştir. Bozma sonrası mahkememizce —– tarafların —— celp edilmiştir. İncelenen kayıtlara göre her iki firmanın —— benzer alanlarda faaliyet gösterdikleri tespit edilmiştir. Mahkememizce davalının —– celp edilmiştir. İncelenen —— kayıtlarına göre davalının davacı firmadan ayrıldıktan 2 gün sonra davalı firma yanında çalışmaya başladığı, davacı firmada çalıştığı meslek kodu karşılığının satış danışmanı, davalı firmada çalıştığı meslek kodunun karşılığının satış elemanı olduğu anlaşılmıştır. Yine dosyada mübrez davacı firmanın organizasyon şemasında davalının satış sorumlusu olduğu, taraflar arasında akdedilen sözleşmede ise görevinin Satış Mühendisi olarak tanımlandığı görülmektedir. Davacı vekili bila tarihli ıslah dilekçesi ile dava dilekçesine ek yeni bir dava dilekçesi sunmuş olup, Mahkememizce —- tarihli duruşmada ıslah dilekçesi yönünden de ön inceleme duruşması yapılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlığın çözümüne ilişkin bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Bilirkişi heyetinin —- tarihli raporunda özetle: “Davacı şirketin incelenen —– yılları kanuni ticari defterleri kendi adına delil vasfına haiz olduğunu, davalı şirketin incelenen —– takvim yılları kanuni ticari defterleri kendi adına delil vasfına haiz olduğunu, incelenen tablolara göre —– satış tutarlarında artış olmasına rağmen——– sorumlu olduğu şirketlerde satış tutarında azalma olduğu, —-yılında gerek bölge satış tutarlarında gerekse —- olduğu şirketlerin satış tutarlarında azalma olduğu, — yılında bölge satış tutarları —- olduğu şirketlerin satış tutarlarında artış olduğu, davalı——— işveren yüklenebilen bir nedenle feshedip etmediğinin mevcut dosya içeriğinden tespit edilemediğini,——-yer alan rekabet yasağı şartının revize edildiğini, rekabet yasağı açısından dikkate alınması gereken sözleşmenin bu olduğunu, dava dosyası incelendiğinde davalı ——– davacı şirkette satış sorumlusu olarak çalıştığı, görevi gereği satış sorumlusunun işverenini o bölgedeki müşteri ile ve satışları ile ilgili bilgilere —- olunabileceği, üretim sırlarına ve ticari sırlarına —– olmasının mümkün olmadığı,davalının —– olduğu bu bilgilerin ticari sır olarak değerlendirilebilmesinin ise, bu bilgilerin gizli olması, gizli kalmasında işverenin menfaatinin bulunması, hayatın olağan akışı içerisinde üçüncü kişilerce öğrenilmesinin olanaksız olması, bu bilgilerin ticari değerlerin olması koşullarına bağlı olduğu, dosya içeriğinde davacı şirketin başka rakip firma tarafından üretilmeyen kendisine ve daha doğrusu dava konusu olay özelinde müşterilerine özgü ürünler ürettiğinin de saptanılamadığı, ihtiyacı olan herkesin sektördeki herhangi bir satıcı veya sağlayıcı ile iletişime geçebileceği ve kolayca müşterisi olabileceği durumda müşteri çevresine vakıf olmayı tek başına ticari sır olarak yeterli görmenin mümkün olmadığı, satış fiyatlarının ise herkes tarafından kolayca öğrenilecek bir bilgi olduğu, bu sebeplerle davalıya rekabet yasağı getirilmesinde davacı işverenin TTK’nın 444/2. Maddesi anlamında hukuken korunacak haklı bir menfaatinin olmadığı, çalışma hürriyetinin ahlaka aykırı olarak kısıtlandığı kanaatine varıldığı, mahkemenin aksi kanaatte olması halinde sözleşmenin yer ve zaman bakımından hakkaniyete uygun sınırlandırıldığı, davalının yasak süresince yasağın geçerli olduğu yerde ve yasak kapsamında çalıştığının sabit olduğundan davalının eyleminin sözleşmeye aykırı olacağı sonucunun çıkarılmasının kaçınılmaz olduğu, sözleşmenin nispiliği uyarınca sadece davacı işveren ile davalı arasında sonuç doğuracağı, davalı şirketin bu sözleşmeden ötürü sorumluluğunun olmadığı, haksız rekabet ihlalinin gerçekleşebilmesi için bir işçinin rakip bir işletmede çalışmaya başlamasının yetmeyeceği, ikinci işletmenin gerçekten de ilk işletmenin ticari sırlarını ele geçirmek amacıyla onu işe aldığının somut ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde ispatlanması gerektiği, dava dosyası incelendiğinde soyut iddialar ve varsayımlar dışında herhangi bir bilgi,belge veya yazışmaya rastlanmadığı, dava konusu ihtilafta davalıların herhangi bir haksız rekabet eylemine rastlanmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır” içeriğiyle raporunu Mahkememize sunmuşlardır. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davalı vekilleri rapora karşı beyanlarını sunmuş, davacı vekili ise rapora karşı beyan ve itirazlarını sunmuş olup, davacının rapora itirazları Mahkememizce değerlendirilebilecek hususlardan olduğundan ek rapor alınmamış, rapora kısmen itibar edilerek aşağıda belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiştir.
-Dava konusu rekabet etmeme yasağı ve bu kapsamda talep edilen cezai şart ve maddi zarar taleplerini değerlendirmek gerekirse; Davacı ile davalı—– belirli süreli iş sözleşmesi imzalanmıştır. —-saklama yükümlülüğü ve rekabet yasağına aykırılığı düzenleyen —- ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasında —-tarihinde yeni bir sözleşme yapılmış ve sözleşmede rekabet etmeme yasağı düzenlenerek ihlali halinde son aldığı brüt ücretin —– kadar cezai şart ödeyeceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmıştır. —– tarihli sözleşmenin rekabet etmeme yasağına ilişkin hükümlerin aynı konularda düzenlediği anlaşıldığından —- sözleşmede cezai şartın yenilendiği —- tarihli sözleşmenin rekabet etmeme yasağına ilişkin hükümlerinin taraflarca geçersiz kılındığı kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca davacının ——– isteminin reddi gerekmiştir.
Rekabet yasağı sözleşmesi TBK’nın 444. Maddesi vd. maddelerinde düzenlenmiş olup: “Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.
Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz. Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.
” hükümlerini haizdir. Her ne kadar sözleşmede rekabet etmeme yasağı 3 yıllık süre için düzenlenerek kanunda belirlenen azami iki yılı aşmışsa da; Davalı—– firmada ayrıldıktan 2 gün sonra davalı firmada işe başladığından —– Mahkememizce sınırlama yapıldığında davalının süre açısından sözleşmeyi ihlal ettiği açıktır. Yine sözleşmede yer sınırlaması getirilmemiş ise de; yer açısından her iki şirketin —–faaliyet gösterdiği göz önüne alındığında sözleşmenin ihlal edildiği kanaatine varılmıştır. ——– Yukarıda bahsedildiği gibi davalı ile davacı aynı konuda faaliyet gösterdiğinden rakip firma oldukları açıktır. Davalı —— her iki şirkette de benzer konularda satış konusunda çalıştığından müşteri çevresine vakıftır. Davalı ——- davacı firmada edindiği müşteri çevresini bilmesinin ve kullanılmasının davacının önemli bir zararına sebep olabileceği kanaatine varılmış, rapor bu kısım yönünden hükme esas alınamamıştır. Nitekim benzer nitelikte ———-“Davacı şirketin satış sorumlusu konumunda olan davalıların, davacı şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi edindiği ve bu bilgilerin kullanımının davacı şirket aleyhine zarar doğurabilecek nitelikte olduğuda izahtan varestedir.” gerekçesini içermektedir. Yine ——– ilamında:”Somut olayda davacı ile davalı arasında rekabet yasağını düzenleyen sözleşme hükümleri ile rekabet yasağına atıf yapan hükümler değerlendirildiğinde; mahkemece rekabet sözleşmesinde rekabet yasağı süresinin altı ay ve rekabet mahalli olarak——- belirlenmesi sözleşmenin geçersizliği sebeplerinden biri olarak benimsenmiş ise de, bu konuda davalının çalışma hayatındaki müktesebatı, tecrübesi ve uzmanlık alanına göre, rekabet yasağı sözleşmesinde yer alan yer ve süre sınırlamasının onun iktisadi geleceğini tehlikeye atacak mahiyette hakkaniyete aykırı bir sınırlama teşkil etmediğinin kabulü gerekir. Yine mahkemenin davalının kilit bir pozisyonda bulunmadığı ve şirketin sırlarına vakıf olmayan davalının haksız rekabetinin de söz konusu olamayacağı yönündeki gerekçesi ise, TBK’nın 444/2. madde hükmü karşısında isabetli görülmemiştir. Zira, davacı şirketin satış sorumlusu konumunda olan davalının, davacı şirketin müşteri çevresi hakkında bilgi edindiği ve bu bilgilerin kullanımının davacı şirket aleyhine zarar doğurabilecek nitelikte olduğu izahtan varestedir.” gerekçesi ile bu hususa değinilmiştir. Davacının cezai şart talep edebilmesi için bir zararının olması da gerekmez. ——- Davacı ile davalı arasında görülen —— ilamında Mahkemece, davalı-karşı davacı —–açmış olduğu karşı davada:” Karşı dava yönünden ise; yukarıda da belirttiğimiz üzere karşı davacı- davalının iş akdini haklı nedenle feshettiği iddiası destekler delil bulunmadığından kıdem tazminatı talebi red edilmiştir. Davacının ödendiği yönetimince ispatlanmayan ücret alacak talebi ve karşılığı ödendiği ya da kullandırıldığı ispatlanamayan yıllık izin alacak talebi kabul edilmiştir.” içeriğiyle karar verilmiş, ———ilamı ile hüküm onanmıştır. Hal böyle olunca davalının iş akdini haklı nedenle feshettiği ispat edilemediğinden koşulları oluştuğu takdirde davacının rekabet etmeme yasağı sözleşmesi hükümleri uyarınca cezai şart ve tazminat talep edebileceği açıktır. Dosyada mübrez bordrodan davacının son aldığı brüt ücretin —– olduğu sabittir. Bu durumda davacı —— cezai şart talep edebilir ise de; talep edilen miktar işçinin sosyal ve ekonomik durumu gözetilerek fazla bulunmuş, davalı lehine %60 indirim yapmak gerekmiştir. Bilindiği gibi takdire elverişli bulunan alacak iddialarında mahkemece davacının istediği miktardan daha az bir miktara hükmedilmesi halinde, davalı yararına ayrıca vekalet ücreti takdiri yoluna gidilmez. Bu noktada, Borçlar Kanunu’nun 161.maddesi uyarınca cezai şartın tahsili istemiyle açılan davada, cezai şart miktarının fahiş olup olmadığının takdiri hakime aittir. Davacının bunu önceden takdir ve tespit etmesi mümkün değildir. O nedenle, sözleşme ile tayin edilen bir cezai şartın tahsilini istemek hakkını haiz olan davacının açtığı dava sonunda cezai şartın mahkemece fahiş görülerek tenkis edilmesi halinde, tenkis edilen miktardan dolayı davalı yararına vekalet ücretine hükmedilemiyeceği açıktır. Hal böyle olunca tenkis edilen kısım yönünden davalı —–yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemiştir. Davacının diğer talebi olan zarar kalemi yönünden davalı ——– somut olarak hangi sebeple zarara uğratıldığı dosya kapsamında ispat edilemediğinden, hangi müşteri ile davalı firmada sözleşme kurulduğu ve davalının iddia edilen eylemlerine yönelik dosya kapsamında delil bulunmadığından ve bilirkişi heyetince de davacı delil sunmadığından bu yönde bir tespit yapılmadığından reddi gerekmiştir.
Davalı şirketin davacı ile davalı ——– akdedilen sözleşme kapsamında sorumluluğuna değinmek gerekir ise; davalı şirket sözleşmenin tarafı olmadığından rekabet etmeme yasağına ilişkin hükümlerin davalı şirkete uygulanmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmış ve davalı şirket yönünden cezai şart, zarar taleplerinin husumet yokluğundan esastan reddi gerekmiştir.
Davacının haksız rekabete yönelik açtığı davanın değerlendirilmesi gerekir ise ; Davacının iddiası davalı ——— diğer davalı şirkette çalışmaya başlayarak müşteri listeleri, fiyat/maliyet bilgileri, üretim teknikleri gibi ticari sırları rakip firmada ifşa ettiği, diğer davalı ile birlikte bu bilgileri kullanarak davacının müşteri portföyünden faydalanıp, haksız rekabet eylemlerinde bulundukları, davacı firmanın fiyatlarının altında fiyat teklifi vererek davacının müşterilerinin davalı firmaya geçmesi için çapa sarf ettikleridir TTK 54.maddesinde: “Haksız rekabete ilişkin bu kısım hükümlerin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız hukuka aykırıdır.” içeriğiyle haksız rekabet hallerinin çerçevesi düzenlenmiştir. Aynı konuda faaliyet gösteren firmalardan biri nezdinde çalışan personelin kendi isteğiyle görevden istifa ettikten sonra davalı şirkete iş başvurusu yaparak davalı şirket nezdinde çalışmaya başlamasının başlı başına haksız rekabet olarak kabul edilmeyeceği zira bu durumun dürüstlük kurallarına aykırılık oluşturmayacağı açıktır. Aynı konuda faaliyet gösteren firmaların ekonomik faaliyette bulunma hakkı mevcut olduğu gibi hizmet akdiyle çalışan işçilerin de anayasadan kaynaklanan çalışma özgürüklerinin mevcut olduğu açıktır——— Kalifiyeli,tecrübeli işçi alımı yalnızca davalı firmaya özel değil tüm şirketler için ekonomik faaliyeti devam ettirmekte, kar oranını arttırmakta önemli bir şirket yönetim biçimidir. Bu işçilerin geçmişteki tecrübelerinden dolayı davalı firmanın kar oranını arttırması, müşteri çevresini genişletmesi tek başına haksız rekabet eylemi teşkil etmez. Mahkememizce alınan bilirkişi raporunda davacı firmada —– bölgesinde satış tutarlarında artış olmasına rağmen —– sorumlu olduğu şirketlerde satış tutarında azalma olduğu, —– yılında gerek bölge satış tutarlarında —-sorumlu olduğu şirketlerin satış tutarlarında azalma olduğu, —–sorumlu olduğu şirketlerin satış tutarlarında artış olduğu tespit edilmiştir. Davacı taraf davalı—– davalı firmaya geçmesinden sonra somut olarak hangi müşterilerin davalıya kazandırıldığı, hangi müşterilerin davacı firma ile ticari ilişkisini sonlandırdığını ve hangi müşterilerin davacı ile ticari ilişki içerisinde bulunurken, davalı firmanın işçi alımından sonra davalı ile ticari ilişkiye başladığını bildirmemiş bu hususta delil sunamamıştır. Bilirkişi raporunda da tespit edildiği gibi; davalının sorumlu olduğu şirketlerinin davalı davacı yanında çalışırken dahi önemli oranda ciro kaybettiği görülmüş, davalının iş yerinden ayrılmasından sonra sadece davalının müşterilerine özel değil, şirketin tüm ticari faaliyetlerinin aynı anda azalıp, devam eden yıllarda da davalı—– müşterileri dahil diğer kişilerin sorumlu olduğu müşterilerden olan satış miktarlarının arttığı tespit edilmiştir. Davalıların dosya kapsamında dürüstlük kuralına aykırı olarak davacının müşterilerine verdiği fiyat listesinden daha düşük fiyat vererek portföyünü genişlettiği ispat edilemediğinden ve bu hususta somut hiçbir delil sunulamadığından, yine Mahkememizce alınan raporda davacı satışlarında davacının iddiasının aksine bir zarar meydana gelmediği anlaşıldığından davacının iddiaları yerinde görülmemiş ve haksız rekabet davasının reddi gerekmiştir.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile, takdiren —- cezai şartın davalılardan —– tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye kısmın her iki davalı yönünden esastan reddine,
2-Alınması gerekli 819,72-TL harçtan, davacı tarafından yatırılan 1.536,98-TL peşin harç ile 853,90-TL ıslah harcı toplamı olan 2.390,88-TL’nin mahsubu ile bakiye 1.571,16-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Kabul edilen miktar üzerinden davacı tarafça yatırılan harçtan kullanılan 819,72-TL ve 27,70-TL başvuru harcı toplamından oluşan 847,42-TL’nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından harç dışında harcanan 2.797,60-TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre ve tenkise göre hesaplanan (%21,43 Kabul %78,57 Ret) 559,53-TL’nin davalı —– alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı —- tarafından sarf edilen 55,50-TL yargılama giderinden kabul ve ret oranına göre hesaplanan (%21,43 Kabul %78,57 Ret) 43,61-TL’nin davacıdan alınarak davalı—– verilmesine, bakiye kısmın davalı —- üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı —- tarafından sarf edilen 29,00-TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalı — verilmesine,
7-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden 2020 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davalı—- alınarak davacıya verilmesine,
9-Davalı —- kendini vekille temsil ettirdiğinden 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine 13/3 göre davalılar vekilleri için takdir olunan 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
10-Tarafların artan gider avansı bulunması ve talep etmeleri halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.19/01/2021