Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/591 E. 2022/267 K. 22.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/591 Esas
KARAR NO: 2022/267
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 20/07/2019
KARAR TARİHİ: 22/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında ticari alım-satım yapıldığını, davalı şirketin müvekkili şirketten sipariş ettiği malları aldığını fakat bedellerini ödemediğini, davalı şirketin ticari alımdan kaynaklı olarak müvekkiline — borcu bulunduğunu, müvekkili şirketin davalıya toplamda — adet fatura kestiğini, kesilen fatura toplam tutarının —olduğunu, davalı şirketin ise müvekkiline — ödeme yaptığını, kalan fatura bedellerini ödemediğini, bazı faturaların bedellerinin ödenmiş olduğunu, ödenmeyen fatura listesinin dilekçede sunulduğunu, —-alacak için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının borcu olmadığı iddiasıyla haksız ve dayanaktan yoksun olarak borca itiraz ederek takibin durmasına sebep olduğunu açıklanan nedenlerle davalı şirketin menkul, gayrimenkul malları ile üçüncü şahıslardaki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, haksız ve kötü niyetli itirazın iptali ile icra takibinin devamına, davalı şirket aleyhine %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmolunmasına, davalının dava şartı olan zorunlu arabuluculuk toplantısına katılmaması sebebiyle ilgili mevzuat gereği yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını, davacının —— alacağı olduğuna yönelik iddianın doğruyu yansıtmadığını, davaya konu faturalar ve sevk irsaliyelerinin müvekkiline tebliğ edilmediğini, fatura ve sevk irsaliyelerinin müvekkiline tebliği halinde bu belgelere yönelik itiraz hakkının saklı tutulduğunu açıklanan nedenlerle haksız ve mesnetsiz davanın reddine, haksız dava nedeniyle %20’den az olmamak üzere tazminatın davacı yandan alınarak müvekkili şirkete verilmesine, mahkeme masrafları ve avukatlık ücretinin davacı yan üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; hukuki niteliği itibariyle, davacı tarafça fatura alacağına istinaden başlatılan —- sayılı icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı isteminden ibarettir.
Mahkememizce icra dosyası celp edilmiş, incelenen icra dosyasında davalı yana ödeme emrinin — tarihinde tebliğ edildiği davalının süresi içerisinde — tarihinde borca itiraz ettiği anlaşılmıştır. Her iki tarafın — celp edilmiş, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla dosyanın mali müşavir bilirkişiye tevdine karar verilmiş, bilirkişice tanzim edilen —tarihli raporda özetle: “Davacı—– yıllarına ait ticari defterlerinin zamanında ve usülüne uygun şekilde açılış ve kapanış noter tasdiklerinin yapıldığı, buna göre söz konusu ticari defterlerin davacı şirket lehine —— niteliğine sahip olduğunun tespit edildiği, — yılına ilişkin yevmiye defterinin kopyasının getirildiği, bu sebeple davacı şirketin — ilişkin yevmiye defterinin kendi lehine delil niteliğine haiz olmadığı kanaatine varıldığı, davalının —yıllarına ait ticari e- defterlerinin zamanında ve usulüne uygun şekilde — yapıldığı, buna göre söz konusu ticari defterlerin davalı şirket lehine delil niteliğine sahip olduğu, — yılına ait ticari defterleri arşivden bulunamadığı gerekçesiyle yerinde incelemede sunmadığı, — yılına ilişkin tespitlerin sadece davalının sunduğu cari hesap özetleri üzerinden yürütüldüğünü, taraflar arasında — yılındaki işlemlerde bir uyuşmazlık bulunmadığını, — yılında da, davacı şirketin davalıya kestiği tüm faturaların davalı şirket defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı tarafça yapılmış tüm havale ödemelerinin davacı şirket defterlerinde kayıtlı olduğunun tespit edildiğini, davacının defter ve kayıtlarına göre davalıdan — alacaklı olduğu, davalının defter ve kayıtlarına göre davacıya –borçlu göründüğü, davalı tarafça davacı şirkete yapılan — tutarında bir araç satış işlemi ve bu satışa ilişkin — davacıdan alınan—- tutarında çek işlemi, davalı şirket defterlerinde kayıtlı iken, davacı şirket defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalı şirketçe araç satışına jlişkin belgelerin tarafına sunulduğu, fatura, noterlik araç satış sözleşmesi ve çek belgeleri incelendiğinde söz konusu araç satışının gerçekleşmiş olduğu değerlendirmesine varıldığını, bu sebeple davalı tarafın kendi defterlerine söz konusu araç satış işlemlerini kaydetmesinde haklı olduğu kanaatine varıldığını, inceleme ve değerlendirmeler sonucu, davacı şirketin davalı şirketten— alacaklı olduğu sonucuna varıldığını, bu alacağa göre hesaplanan temerrüt faiz tutarının —olduğu asıl alacak ve faiz tutarı toplamının —- olduğu tespit edildiği” yönünde görüş bildirmiştir.
Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davacı vekili — tarihli dilekçesi ile talep sonucunu ıslah ederek faiz ve alacaklar dahil —-olarak en yüksek faizi ile davalıdan alınarak davacıya verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ise rapora itiraz ve ıslah dilekçesine itiraz dilekçesinde özetle, ıslahı kabul etmediklerini, davacı şirketin gönderdiği yazıda — tarihi itibariyle — bakiye borcunun bulunduğuna ilişkin —— gönderdiği, bunun yanında— tarihinde davacı şirkete —-ödeme yapıldığını, müvekkilin mutabakata göre borcunun — olduğu, bu miktar üzerinden hüküm altına alınmasını talep ettiklerini beyan etmiş ve ekine mutabakatname, ödeme belgesi sunmuştur. Mahkememizin üç numaralı celsesinde davacı vekiline davasını alacak davasına mı dönüştürdüğü hakkında beyanda bulunması, işlemiş faiz ve mutabakatname hakkında açıklama yapması için kesin süre verilmiş, davacı vekili —– tarihli dilekçesinde —— şirketten habersizce tanzim edildiği, iş akdinin sonlandırıldığı, bu yazışmayı kabul etmediklerini, defter kayıtlarına itibar edilmesini talep ettiklerini beyan etmiştir. Yine —- celsede davanın itirazın iptali davası olduğunu ıslah dilekçesinde sehven alacak davası gibi tahsil beyanında bulunduklarını beyan etmiştir. Davacının bu celsedeki beyanı ve ıslah dilekçesinin ayrı bir dava dilekçesi olarak sunulmaması, davacı tarafça esasen bu dilekçede netice-i talebin miktar itibariyle ıslah edilmesi sebebiyle davanın itirazın iptali davası olarak görülmeye devam edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
Davacının —– kabul etmemesi sebebiyle,davalıya rapordan sonra —- davalı lehine olan kaydın dayanak belgelerini sunması için süre verilmiş, davalı sadece —- sunmuştur. Mahkememizce mutabakatnamenin ve rapordaki farklılığın sebebinin tespit edilmesi için bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiş, bilirkişinin — ek raporunda özetle: ” Kök raporda,—sonu itibariyle davacı şirketin davalıdan icra takip tarihi itibariyle —- asıl alacaklı olduğu kanaatine varıldığı, — senesinde tarafların ticari defterlerinde uyuştuğu tek işlemin davalının — tarihinde davacıya yaptığı —- tutarındaki ödeme işlemi olduğunu, bu ödeme her iki şirketin ticari defterlerinde kayıtlı olduğunu, taraflar arası yapılan mutabakatta, mulabakat mailini gönderen davacı şirketin muhasebe çalışanının bu maili gönderdiği tarihte — davacı şirketin ticari defterlerine göre davacının davalıdan alacak tutarının — olduğu, dolayısıyla davacı çalışanınca gönderilen —– davacının davalıdan — alacaklı olduğu yönündeki teyit talebinin davacının kendi defterleriyle uyuşmadığı, davalı şirketin ticari defterlerine göre, davalı şirketin —-dönem başında davacıya — borçlu iken,—- tutarında davacıya olan borcunu azaltıcı —–işlemini ticari defterlerine kaydettiğini, ayrıca —- tularında bir ödeme işlemini kaydettiğini bu işlemler sonucunda davalının ticari defterlerine göre davah tarafın davacıya borcunun — düştüğünü, mutabakatla teyitleşilen tutar da —olduğunu, —-tutarındaki küsurat farkı bulunduğunu, ——fişinde davalının, davacıya olan borcunun —–yaptığı tespit edildiğini, davalı şirket yetkililerince ———işlemine ilişkin bir ödeme belgesi veya borcu azaltmayı haklı gösterebilecek herhangi bir belge sunulmadığını, buna göre davacının davalıdan icra ve dava tarihi itibariyle — asıl alacaklı olduğu, icra takip tarihi itibariyle hesaplanan temerrüt faiz tutarının —- olduğu, temerrüt faizinin faturaların düzenlenme tarihiyle aynı tarih olan faturaların üzerinde yazılı vade tarihlerinden icra takip tarihine kadarki süre için hesaplandığıi faize hükmedilmesi durumunda asıl alacak ve faiz tutarı toplamının — olduğu, davacının ayrıca icra takip tarihinden — ödemenin yapıldığı —-tarihinden sonrası için ——- üzerinden ticari avans faizi talep edebileceği ” yönünde görüş bildirmiştir.Mahkememizce alınan bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, defter ve kayıtlarda mutabakatı doğrulayacak bir ödeme/anlaşmanın tespit edilemediği anlaşıldığından davalı vekiline —— numaralı celsede mutabakatname aslını sunması, imzanın davacı şirket yetkilisince mi çalışanlarınca mı tanzim edildiği hususunda beyanda bulunması, kesin süreye rağmen evrak sunulmadığı takdirde HMK 220/3. Maddesi gereği belgenin içeriği konusunda davacı tarafın beyanlarının kabul edilebileceğinin ihtarına karar verilmiş, davalı tarafça kesin sürede evrak aslı sunulmamıştır.
Fatura tek başına alacağı ispata elverişli değildir. Fatura konusu hizmetin/malın karşı tarafa teslim edildiğine yönelik başkaca yazılı belgelerle desteklenmesi gerekir.Ancak davacı tarafından düzenlenen faturanın davalı ticari defterlerine kaydedilmesi faturada belirtilen malın/hizmetin davalı tarafça teslim alındığına karine teşkil eder.Mal/Hizmet alınmadığının ispat yükü bu durumda davalıya aittir. Davalı bu hususu ancak yazılı delillerle ispat edebilir. Dosya kapsamında alınan raporlarda taraflar arasında araç alım satım ilişkisi dışındaki tüm faturalar ve ödemeler uyumlu olarak kaydedilmiş olup, taraflar arasındaki ilk ihtilaf davalı şirketin davacı şirkete satmış olduğu —bedelli araç satımı sonrası davacının sadece — ödeme yapıp yapmadığı noktasındadır. Bilirkişi raporunun ekinde araç satışına ilişkin fatura, noter belgesi ve çek mevcut olup, davacının bu satıştan halen davalıya —borcunun olduğu kanaatine varılmıştır. Kaldı ki davacı da —tarihli ıslah dilekçesi ile alacaklarını rapor doğrultusunda — olarak ıslah etmiş olup, bilirkişice yapılan bu hesaplama davacının davalıya araç satışından dolayı —borcu olduğunun kabulü ile takip tarihi itibariyle —- işlemiş faiz toplamından bulunmuştur. Esasen davacı da bu hesabı ıslah ile benimsemiştir. Hal böyle olunca kök rapor doğrultusunda davalının defter ve kayıtlarına itibar etmek gerekmiş, takip tarihi itibariyle davacının davalıdan —– alacaklı olduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflar arasındaki diğer ihtilaf ise; mutabakatnamenin dikkate alınıp alınmayacağı noktasındadır. Davalının sunmuş olduğu mutabakatname dava tarihinden sonra tanzim edilmiş olup, incelendiğinde davacı kaşesi altında —-içerir imza bulunduğu,mailin muhasebe departmanından davacı çalışanı —— tarihinde gönderildiği anlaşılmıştır.Davacı vekili —– imzanın şirket çalışanına ait olduğunu, işten çıkardıklarını, mutabakatnameyi kabul etmediklerini bildirmiştir.—– çalışanlarının imza atma yetkileri olmadığı takdirde şirket adına işlem yapmaya yetkileri olmayacağı açıktır. — azaltıcı beyan ve imzaların yetkili kişice verilmesi/atılması gerekir. —– ise böyle bir yetkisi yoktur. Bilirkişi tarafından tanzim edilen ek raporda her iki tarafın defter ve kayıtları incelenmiş, mutabakatnamedeki borç azaltıcı işlemin dayanak bir belgesi tespit edilememiş, sadece dava tarihinden sonraki ödemenin kayıtlara işlendiği anlaşılmıştır. Yine——-kayıtlarından davacının bu çalışanı işten çıkardığı da tespit edilmiştir. Davalı ihtaratlı kesin süreye rağmen mutabakatname aslını sunmadığından ve imzanın davacı şirket yetkilisine ait olduğunu ispat yükü davalıda olduğundan mutabakatname üzerinde imzanın şirket yetkilisine ait olup olmadığı hususunda inceleme yapılamamış, HMK 220/3 gereği davacının beyanına itibar etmek gerekmiş, hal böyle olunca davacının kayıtlarının aksi davalı tarafça ispatlanamadığından mutabakatname dikkate alınmadan kök rapor doğrultusunda karar vermek gerekmiştir. Yine davalıya cevap dilekçesinde yemin deliline dayanması sebebiyle mutabakatnamedeki lehine azalan borç yönünden yemin deliline dayanıp dayanmadığı sorulmuş, davalı vekili ödeme banka dekontu ile sabit olduğundan yemin deliline dayanmadıklarını beyan etmiş ise de; dosya kapsamına yalnızca —–ödeme dekontu sunulduğundan mutabakatnamedeki lehine eksilen kısım yönünden ödemeyi kesin delillerle ispatlayamadığı anlaşılmıştır.
Davalı dava tarihinden sonra ——- Sayılı ilamında: “Davadan sonra yapılan ödemelerin borcu tamamen sona erdirip erdirmeyeceğine göre karar değişkenlik arzedecektir. Şöyle ki, davadan sonra icra dosyasındaki kapak hesabını da kapsayacak şekilde ———–konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulur. Davadan sonra borcun kısmen ödenmesi halinde ise, bu tutar hükme bağlanan miktardan düşülmeksizin “infaz aşamasında nazara alınmasına” şeklinde ibare düşülür.” gerekçesi ile bu ödemenin nasıl değerlendirilmesi gerektiğine değinilmiştir. Davalının yapmış olduğu ödeme borcu tamamen sona erdirmediğinden emsal nitelikte—–ışığında bu tutar hükme bağlanan miktardan düşülmeksizin infaz aşamasında nazara alınmasına şeklinde hüküm kurmak gerekmiş, incelenen takip talebinde yıllık %9 oranında yasal faiz talep edildiğinden talep gibi asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar yıllık — oranında yasal faiz yürütülmek suretiyle takibin devamına karar vermek gerekmiştir. Yine faturalar üzerinde vade tarihi yazmakta ise de; —— ilamında:”Alacağın muaccel olması ile temerrüt birbirinden farklı olgulardır. Somut olayda, faturaya dayalı alacak yönünden takip öncesinde bir temerrüt uyarısının bulunmadığı sabittir. Fatura üzerinde yazılı olan ödeme tarihleri temerrüt tarihi olarak kabul edilemez. VUK hükümlerince faturanın muhteviyatı belirlenmiş olup, fatura üzerinde yazılı bulunan vadenin alacağın muaccel olduğu tarihi göstermesi ve salt faturaya itiraz edilmemesi sebebiyle taraflarca kararlaştırılmış kesin vade olarak kabul edilemeyeceğinden, davacının işlemiş faiz isteminin reddine ilişkin hükme yönelik istinaf nedenleri yerinde olmadığından davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” gerekçesi ile belirtildiği üzere bunun takip öncesi işlemiş faiz talep edilebileceği anlamına gelmeyeceği, davalının takip öncesi temerrüde düşürülmediği anlaşıldığından işlemiş faize ilişkin istemin reddine karar vermek gerekmiş, kabul edilen alacak likit ve belirlenebilir olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmiş, reddedilen kısım yönünden davacının kötü niyeti sabit olmadığından kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar vermek gerekmiş, her ne kadar davanın kısmen kabulüne karar verilmesi sebebiyle davacının kısmen haksız çıktığı düşünülse dahi; 6325 sayılı Kanunun 18/A maddesinin 11. Fıkrası: “Taraflardan birinin geçerli bir mazeret göstermeksizin ilk toplantıya katılmaması sebebiyle arabuluculuk faaliyetinin sona ermesi durumunda toplantıya katılmayan taraf, son tutanakta belirtilir ve bu taraf davada kısmen veya tamamen haklı çıksa bile yargılama giderinin tamamından sorumlu tutulur. Ayrıca bu taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmez. ” hükmünü haiz olup, dosya kapsamında mübrez arabuluculuk tutanağı incelendiğinde davalının ilk toplantıya katılmadığı, bu nedenle arabuluculuk sürecinin anlaşamama olarak sona erdiği, davalı vekilinin ilk oturum toplantısına katılmayacağını bildirdiği, davalı vekilinin geçerli mazereti bulunsa idi toplantının arabulucu tarafından erteleneceği, hatta arabulucu tarafından davacıya oturumun ertelenmesi teklif edildiği, davacı vekilinin ise davalının mazeretinin olmaması sebebiyle kabul etmediği nazara alınarak, kanunun aradığı tüm şartların gerçekleştiği, davalının geçerli mazereti olmaksızın ilk oturuma katılmadığı ve bu nedenle arabuluculuk görüşmesinin sona erdiği anlaşılmış, yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulmuş ve lehine vekalet ücreti takdir edilememiştir. Nitekim benzer nitelikte —–Somut olayda, davanın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu ancak arabulucu tarafından yapılan davete rağmen davalı şirketin mazeret sunmadan görüşme toplantısına katılmadığı dosyada mevcut —– tarihli arabuluculuk ilk oturum/açılış tutanağından anlaşılmış olup ilk derece mahkemesince yukarıda belirtilen yasal düzenleme uyarınca yargılama giderlerinin tamamından davalı şirketin sorumlu tutulması gerekirken davanın kısmen reddi dikkate alınarak yargılama giderlerinden kabul/red oranında sorumlu tutulması isabetli olmamıştır.” içeriğiyle bu yönde hüküm kurulmuştur. ——Hal böyle dosya kapsamına göre yukarıda belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve yargılama gideri ve vekalet ücretinde Kanunun amir hükmü gözetilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın KISMEN KABULÜ ile
1-Davacının,—- Sayılı dosya ile başlattığı icra takibine davalı tarafça yapılan İTİRAZIN KISMEN İPTALİNE, takibin —- asıl alacak üzerinden, asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar talep gibi yıllık %9 oranında yasal faiz yürütülmek suretiyle devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Davalı tarafın dava sırasında, davacıya yapmış olduğu —- ödemenin—– infaz aşamasında nazara ALINMASINA,
3-Alacak likit ve belirlenebilir olduğundan kabul edilen asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
4-Reddedilen kısım yönünden davacının kötü niyetli olduğu sabit olmadığından davalı yararına tazminat hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Alınması gerekli 10.527,30-TL harçtan davacı tarafından yatırılan 2.973,38 TL peşin harç ile 68,00-TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 7.485,92 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
6-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 2.973,38-TL peşin harç, 68,00-TL ıslah harcı ve 44,40-TL başvuru harcı olmak üzere toplam 3.085,78-TL harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davacı tarafından harç dışında harcanan 1.817,10-TL yargılama giderinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/1 ve 6325 sayılı Kanun’un 18/A/11.maddesi uyarınca tamamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı tarafından masraf yapılmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 18.590,52-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
10-Reddedilen kısım yönünden davalı taraf arabuluculuk görüşmesine mazeretsiz katılmadığından 6325 sayılı Kanun’un 18/A/11.maddesi uyarınca lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca —— tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 326/1 ve 6325 sayılı Kanun’un 18/A/11.maddesi uyarınca tamamının davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,
12-Tarafların artan gider avansı bulunması halinde karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.22/03/2022