Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/351 E. 2022/226 K. 15.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/351 Esas
KARAR NO: 2022/226
DAVA: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ: 12/12/2014
BİRLEŞEN —–SAYILI DOSYASINDA
DAVA TARİHİ: 29/04/2020
KARAR TARİHİ: 15/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı tarafından borçlu aleyhine —– ilamsız icra yoluyla takip başlatıldığını, borçlunun ödeme emrini tebellüğ ettikten sonra borca itirazı nedeniyle takibin durdurulduğunu, icra takibine konu borcun sebebinin —–sevk irsaliyeli faturadan kaynaklanan bir miktar para alacağı olduğunu, bu nedenle somut davada TBK m. 89’un uygulanması gerektiği, ayrıca taraflar arasında icra takibine konu olayda HMK gereği kesin yetki kurallarının uygulanacağı hukuki bir durumun da bulunmadığını, davalının takip dayanağı faturalar ile müvekkili şirketten bazı ürünler satın aldığını, satın alınan ürünlerin karşılığında —adet fatura düzenlendiğini, faturalardan da sübut bulduğu üzere davalı şirketin müvekkiline —- borcunun olduğunu beyanla, haksız itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Asıl davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İcra takibinde yetkiye ve borca itiraz edildiğini, mahkemenin yetkisine de itiraz edildiğini, öncelikle yetki itirazlarının görülmesi gerektiğini, ayrıca müvekkilinin alacaklı gözüken tarafa hiçbir borcunun bulunmadığını,davacı tarafın iddialarına karşı her türlü savunmalarını dosya yetkili mahkemeye gönderildiğinde vermek üzere haklarını saklı tuttuklarını, öncelikle davanın yetki yönünden reddine, yetki itirazının yerinde görülmemesi halinde müvekkilinin davacı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığından davacının itirazın iptali talebinin ve davasının reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin —–üzerinde çalışarak —— yönelik ticari faaliyet yürüttüğünü, davalı —- müvekkilinin —– aralarında satım sözleşmesi kurduklarını, davalının — ham maddesi olan—- kadar düzenli bir şekilde tedarik ettiğini, —- kapanması nedeniyle davalının müvekkile aynı ürünün —- ürününü önerdiğini, müvekkilinin söz konusu ürünün laboratuar testlerinde bir sorunla karşılaşılmaması üzerine sipariş verdiğini, müvekkilinin stoklarında —– ürünü bulunması nedeniyle yeni aldığı ürünün kullanımının —– bulduğunu, müvekkilinin müşterilerden gelen yoğun şikâyetler nedeniyle—— tespiti yaptırdığını, raporda —- olmadığının tespit edildiğini, Müvekkilinin müşterilerden iade almak zorunda kaldığı ve kullanamadığı ürünler nedeniyle zarar uğradığı, konunun davalı şirkete bildirilmesine rağmen davalının zararı karşılamadığı, müvekkilinin ürünlerin ilk testlerini yaptığı görünürde sorun ile karşılaşmaması sebebiyle malların devamını davalı taraftan tedarik ettiğini, zaman içerisinde ortaya çıkan şikayetler vasıtasıyla davalı tarafın taahhüt ettiği teknik niteliklerin hiçbirinin üründe yer almadığının anlaşıldığı, davalının sattığı ürünün gizli ayıplı olduğunu, ürünün —— inceltildiğinin anlaşıldığı,—- ürünün ise — inceltildiği, müvekkili müşterilerinin —- ürün satın aldıkları,— çevreye zararlı bir madde olduğunu, ekonomik ayıbın söz konusu olduğunu, müvekkilinin ilk testinde müşteri baskı koşullarındaki gibi hızlı buharlaşma olmadığından sorunu tespit edemediğini, müşteride baskı devam ettikçe artık ——- çözülmediği müvekkiline gelen şikayetler üzerine yapılan analiz ve araştırmalarda fark edildiğini, alınan ayıplı ürünlerin toplam bedelinin —-olduğunu, müvekkilinin sürekli iş yaptığı, her ay yüksek miktarlarda mürekkep sattığı müşterilerle yaşanan bu süreçten sonra ticari ilişkilerinin bozulması nedenli ürün satamadığnı ve ciddi ciro kayıpları yaşadığını, iade alınan ürünler ve ayıplı hammadde nedeniyle müvekkilinin deposunun boş yere işgal ettiği en sonunda söz konusu ürünleri —-imha ettirdiklerini, beyanla ayıplı ifa nedeniyle zararın tespiti ile şimdilik belirsiz alacak olarak —tazminatın davalıdan tanzimine, davanın —– birleştirilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili cevap dilekçesinde özetle ; Davacı tarafın süreci uzatmak amacıyla kötü niyetli olarak işbu davayı ikame ettiğini,davaya konu ticari ilişkinin—-meydana geldiğini, aradan geçen zaman içerisinde müvekkili şirkete karşı davacının herhangi bir dava açmadığını, aleyhlerine açılan davada da ayıplı mal itirazında bulunulmadığını, kabul ve çelişki anlamına gelmemekle birlikte birleşen dosyada davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, gizli ayıp iddiasında ayıbın öğrenilmesi ile derhal dava açılması gerektiğini, birleşen dosya davacısı ayıbın ——sayılı dosyası ile tespit edildiği iddasında olduğu aradan geçen süre zarfında dava açılmadığını, zamanaşımına uğradığını,kabul anlamına gelmemekle birlikte ayıp ihbar sürelerinin kaçırıldığını, bu kontrolü zamanında yapmayan tacirin kendisine yüklenen sorumluluğu yerine getirmediğini, başka kişilerin kontrolü neticesinde ortaya çıkan ayıpların özellikle aradan geçen zaman da dikkate alındığında müvekkil davalıya kusur yüklenemeyeceğinin, davacının basiretli tacir gibi davranmadığını,TBK 223/2 uygulanmasını gerektirir olağan dışı bir ayıbın söz konusu olmadığını kanaatlerinde olduklarını bu sebeple açılan haksız ve kötü niyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl dava, hukuki niteliği itibariyle faturalara dayalı olarak davacı tarafça başlatılan —– Sayılı icra takibine davalı tarafça yapılan itirazın İİK 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili isteğine ilişkindir. Birleşen dava, hukuki niteliği itibariyle davalının satmış olduğu ürünlerin ayıplı olması nedeniyle uğranılan zararların tahsili istemli tazminat davasıdır.
Dava konusu icra dosyası celp edilmiş, incelenen icra dosyasında davalı tarafça süresi içerisinde borca ve yetkiye itiraz edildiği anlaşılmış, Mahkememizin —– tarihli ilamında takibin yetkisiz icra dairesinde yapılması sebebiyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine —- ilamında: “Mahkemece taraflar arasında akdi ilişki bulunmadığı gerekçesi ile yazılı şekilde hüküm kurulmuşsa da, davacı alacağının dayanağı olarak dava dosyasına faturalarla birlikte altında teslim alan imzası bulunan sevk irsaliyelerini sunmuştur. Yetki itirazı hadise şeklinde incelenir. Bu durumda mahkemece tarafların delil ibrazı sağlanarak sunulan bu deliller eksiksiz olarak değerlendirilerek yetki itirazının bu değerlendirmeye göre belirlenerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır” içeriğiyle mahkememiz kararının bozulmasına karar verilmiştir. Mahkememizce bozma ilamına uyulmuş, tarafların ticari defterlerinin incelenmesi için mali müşavir bilirkişiden rapor alınmasına karar verilmiş olup, bilirkişice tanzim edilen —-tarihli raporda özetle:”Davacının ibraz ettiği defterlerin davacı lehine delil vasfını haiz olduğu, davacının şirket kayıtlarında takip tarihi itibariyle davalıdan —- alacaklı göründüğü, davalının ibraz ettiği defterlerinin kendi lehine delil vasfını haiz olduğu, davalı şirketin kayıtlarında takip tarihi itibariyle davacıya—– borçlu göründüğü, cari hesaplar karşılaştırıldığında taraflar arasında davaya konu faturaların varlığı konusunda bir ihtilafın olmadığı, davacının davalıya ödeme emri göndermemesi sebebiyle temerrüde düşürmediği, takip tarihinden itibaren faiz talebinin uygun olduğu” yönünde raporunu ibraz etmiştir.
Dosya kapsamından davalı tarafın ön inceleme tutanağı sonrası delillerini sunduğu ve dosya bilirkişi incelemesindeyken—- tarihinde birleşen davasını açtığı tespit edilmiştir.Mahkememizce davacı vekiline taleplerini kalem kalem açıklaması için kesin süre verilmiş, birleşen dava davacısı vekili —– tarihli beyan dilekçesinde taleplerini ayıplı ——kullanılarak üretilen ve müşteriler tarafından iade edilen malların üretiminden dolayı ve henüz mürekkep haline getirilmemiş fakat ayıplı reçineye karıştığı için niteliğini kaybeden ——- sebebiyle uğranılmış olan zarar, imha bedeli ve depo işgal bedeli,kar kaybı, müşteri kaybı nedeniyle uğranılan zararlar olarak ayrıştırılmıştır.Mahkememizce delil tespiti dosyası celp edilmiş, birleşen davada ön inceleme duruşması yapıldıktan sonra dosya bilirkişi heyetine tevdi edilmiştir.Bilirkişi heyetince tanzim edilen —-tarihli raporda özetle: ——- kullanılan sorunsuz olan —- yerine kullanılmak üzere önerilen —– ikisinin de —-olduğu,bu — kullanıldığı —– ancak oranlarının farklı olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı, —-çözündüğünün, bu nedenle —- çözücü kaybının karşılanasına —– geleceği ve bunun sonucu olarak tıkanmalara sebep olacağının bilirkişi raporunda belirtildiği, delil tespiti bilirkişi raporunda ürünün —– ayıplı olarak değerlendirildiği, temel prensip olarak bir —– kullanılan—- işletmeye geldiklerinde kalite kontrol labaratuarında test/analiz yapılarak kontrol edildiğini ve ondan sonra üretimde kullanıldığını, bu kalite kontrolün yeni ikame edilecek bir hammadde olması halinde çok daha dikkatli şekilde yapıldığını, uygulanan test ve analizlerin çok iyi şekilde simüle edildiğini, davacının kendisine önerilen —– incelediği ve kullanabileceği kanaatine vararak sipariş ettiği,ürünün inceleme sonucunda uygun olduğuna karar verenin bizzat birleşen dosya davacısı olduğu, malzemenin kullanılması işleminin önerilme ile değil uygunluğun tespit edilmesinden sonra olduğu, bu durumda ürünün ayıplı olduğuna karar verilemeyeceği görüşüne varıldığını, bununla beraber labaratuvarda incelenmek üzere verilen numuneler ile sipariş sonrası gelen malzemeler arasında olumsuz bir fark varsa ancak o zaman ayıplı değerlendirmesi yapılabileceğini, davacının ürünleri imha ettiğinin dosya kapsamından anlaşıldığı, somut olayda davalı tarafın gözden geçirme ve bildirim külfetlerini yerine getirmiş olduğunun ispata muhtaç olduğunu, bu külfetin yerine getirilmemesinin ise alıcının ayıptan doğan haklarının düşmesine sebep olacağını, davacı ve davalının cari hesaplarının birbirini doğruladığı ve davacı şirketin, davalıdan —— alacaklı olduğu, davalı tarafından gözden geçirme ve ihbar külfetlerinin yerine getirilmemiş olduğu, bu nedenle ayıba bağlı haklarını kullanmasının mümkün olmadığı ” yönünde görüş bildirmişlerdir. Bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, birleşen davada davacının rapora itirazlarının değerlendirilmesi gerekmekle heyetten ek rapor alınmasına karar verilmiştir.
Bilirkişi heyeti ek raporunda özetle: “Davalının dilekçesine göre kalite kontrol labaratuvarında çok sayıda girdinin olması çok sayıda test, çok sayıda kalite kontrol elemanı ve çalışma tezgahını gerekli kılacağı için maliyetinin çok yükseleceği, bu durumda kalite kontrol uygulamasının mümkün olmadığı, halbuki kalite kontrol uygulaması olmayan bir —- işletme düşünülemeyeceği, yukarıda açıklandığı gibi kalite kontrol için uygun test ve analizlerin seçilmesi gerektiği, davalı/karşı davacının ürünlerdeki gizli ayıbı tespit etmek için dört adıma gerçekleşen bir——uyguladığının anlaşıldığı, uzun zamandır kullanılan —–yaratmadığının davalı tarafça iyi bilinmesi gerekeceği, bilinmesi gereken özelliğin bu ———-seyreltilebilen bir ——–olduğu, bu durumda —- — inceltilmeyeceğinin test edilmesi gerekeceğini, —– yapılması halinde ve teknik bilgi evrakı incelenebilse ——–uygun olup olmadığının daha kısa sürede anlaşılabileceği, davalının test üzerine sipariş verdiği, davacının numune vermesi gözetildiğinde kusurunu gizleme/örtme davranışında bulunmadığı, bu nedenle ———gizli ayıp olarak değerlendirilmemesi gerektiği ” yönünde görüş bildirmiştir. Mahkememizce alınan ek rapor taraflara tebliğ edilmiş, davalı tarafça bir kısım itirazlarda bulunulmuş ise de; itirazların mahkememizce giderilebileceği anlaşıldığından yeni rapor almaya gerek görülmemiştir.
Dava konusu uyuşmazlık davacının davalıya daha önce satmış olduğu —-çözümlenen —–adlı ürünü satıp satmadığı, bu ürünün — sebebiyle ayıp olup olmadığı, davalı tarafça ayıp ihbar sürelerine uyulup uyulmadığı, birleşen dosyada tazminat talebinin zamanaşımına uğrayıp uğramadığı, varsa davalının birleşen dosyada zararının miktarı ve asıl dosyada itirazın iptali şartlarının mevcut olup olmadığı, yetki itirazının yerinde olup olmadığı konularında toplanmaktadır. Takip konusu faturalar —-arasında düzenlenmiş olup, davalının davacıdan satın almış olduğu —faturalarda değil, —- tarihli faturaların içeriğinde mevcuttur. Davalı/birleşen dosya davacısı ellerinde —- sebebiyle ürünleri uzun süre depoda bekledikten sonra müşterilere sattıklarını, —geçtikten sonra —— ile müşterilerden şikayetler geldiğini, ürün alımı yapmakla birlikte bu durumun davalı bilgisine sunulduğunu beyan etmiştir. Yine dava dilekçesinde ilk başta —— ettiklerini, ilk etapta sorun görmediklerinden siparişlerini verdiklerini de beyan etmiştir.
Davalı tarafça sunulan—– yazışmasında davacının — ürün ayıbına ilişkin fatura tarihlerinden yaklaşık —– geçtikten sonra görüşme yaptığı tespit edilmiştir. TTK’nın 23.maddesinin 1-c bendi:”Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmünü haizdir. Davacının davalıya gönderdiği — ürünlere ilişkin —- tarihinde numunelerin davalıya verildiğinin beyan edildiği anlaşılmıştır. Davalı/birleşen dava davacısı da ürünleri test ettiklerini kabul etmekte fakat bu testlerde ayıbın fark edilmesinin meşakkatli ve zaman alacağını iddia etmektedir. Ne var ki hükme esas alınan kök ve ek bilirkişi raporunda davalı/birleşen dava davacısının üründe sadece ——- testini yaptığı takdirde sorun olup olmayacağı bilebileceği belirtilmiş, bu testler yapılsa idi sorun davalı tarafça anlaşılacağından ürünün çözünme yönteminin farklı olmasının ayıp olarak değerlendirilemeyeceği belirtilmiştir. Hal böyle olunca teknik bilirkişi görüşü, mail yazışma tarihleri ve ürün satın alım tarihleri gözetildiğinde —– günlük inceleme yükümlülüğü tam olarak yetine getirilse idi farkına varılabilecek çözünme farklılığının davalı tarafından edimini tam olarak yerine getirilmemesi sebebiyle fark edilemediği, asıl davada ihbar sürelerine uyulmadığı kanaatine varılmıştır.
Öte yandan davalı/birleşen dava davacısı kendi—— deneyip, inceleyip, sipariş verdikten sonra asıl davada davacı tarafça mail yazışmasında muadil olarak bahsedilen ürünün —— ile çözümlenmediğinden bahisle ürünün ayıplı olduğunu iddia etmesinin basiretli tacir olarak kendisinden beklenen özeni göstermemesi sebebiyle dürüstlük kuralına aykırı olduğu, zira ürünleri test edip sipariş verdiği, davacının bir hilesinin de bulunmadığı, ürünün çözünme niteliğini saklamaya çalışmadığı aksine örnek gönderdiği ve ürünlerin sırf bu nedenle ayıplı olmadığı kanaatine varılmıştır. Her ne kadar bilirkişice ek raporda ürün teknik özelliğinde —– açıkça yazıldığı belirtilmiş ise de dosya kapsamında teknik bilgilerde böyle bir yazı görülememiş, davalının bu yöndeki itirazları yerinde görülmüşse de esası etkilemeyeceği, zira davalının olağan gözden geçirme ile ürünleri bizzat labaratuarında kontrol edip çözülme yöntemine ilişkin farklılığı tespit edebileceği bilirkişice ayrıca belirtildiğinden ihbar yükümlülüğününün süresinde yerine getirilmediği anlaşılmıştır.
Birleşen davada davalı vekili süresinde verdiği cevap dilekçesinde zamanaşımı itirazında bulunmuş olup, —– göre satıcı daha uzun bir süre için üstlenmiş olmadıkça, satılanın ayıbından doğan sorumluluğa ilişkin her türlü dava, satılandaki ayıp daha sonra ortaya çıksa bile, satılanın alıcıya devrinden başlayarak iki yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bunun istisnası ise ağır kusurdur. Dava konusu ürünler — satın alınmış, birleşen dava ise —–açılmıştır. Bilirkişice davacının ağır kusurlu olduğu tespit edilmemiş, aksine numune vermesi sebebiyle gizleme/örtme davranışının bulunmadığı tespit edilmiştir. Hal böyle olunca eldeki davaya —- zamanaşımının uygulanması gerektiği kanaatine varıldığından, birleşen davanın zamanaşımından reddine karar vermek gerekmiştir. Aksi halde dahi yukarıda asıl dava için bahsedildiği gibi birleşen dava davacısı tarafça süresinde ihbar sürelerine uyulmadığı, aynı zamanda ürünün farklı çözünme yönteminin numune verildiği de gözetilerek ayıp olarak değerlendirilmeyeceği bilirkişi heyetince tespit edildiğinden davanın yine reddi gerekeceği açıktır.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, alınan bilirkişi raporu bir arada değerlendirildiğinde, asıl davada incelenen ticari defterlere göre davalının takip tarihi itibariyle davacıya — borçlu olduğu, her ne kadar —— üzerinden takip başlatılmışsa da aradaki farkın davacı tarafça ispat edilemediği kanaatine varılmış, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda ayıp ihbar sürelerine uyulmadığı, ve ayıbın bulunmadığı anlaşıldığından davalının itirazları yerinde görülmemiş, yine akdi ilişki ispatlandığından ——uyarınca davacının yerleşim yerinde başlatılan takip ve dava dosyasında Mahkememiz ve icra dairelerinin yetkili olduğu anlaşılmış, davalının bu yöndeki itirazları yerinde görülmemiş, alacak likit ve belirlenebilir olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmiş, birleşen davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
A-Mahkememizin —-dosyası yönünden:
Davanın KISMEN KABULÜNE,
1—– takibine davalı tarafça yapılan itirazın kısmen iptali ile takibin —asıl alacak üzerinden asıl alacağa takip tarihinden tahsil tarihine kadar —– değişen artan oranlarda avans faizi yürütülmek sureti ile devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine,
2-Kabul edilen asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Alınması gerekli 3.925,82-TL harçtan davacı tarafından peşin harç olarak yatırılan 661,40-TL harcın mahsubu ile bakiye 3.264,42-TL’nin asıl dava davalısı —— tahsili ile hazineye irad kaydına,
4-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 25,20-TL. başvurma harcı, 661,40-TL peşin harcın toplamı olan 686,6‬0-TL’nin asıl dava davalısı —-alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından sarfedilen toplam 1.014,00-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre hesaplanan 1.013,97-TL ‘nin asıl dava davalısı ——alınarak davacıya verilmesine, kalan kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından asıl davada sarf edildiği anlaşılan 27,00-TL yargılama giderinin haklılık oranına göre(%0,003) miktar da gözetilerek tamamının davalı üzerinde bırakılmasına,
7- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatıran tarafa iadesine,
8-Davacı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacı vekili için takdir olunan 8.271,19-TL nispi vekalet ücretinin asıl dava davalısı —– alınarak davacıya verilmesine,
9-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen miktar üzerinden davalı vekili için takdir olunan 1,91-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak asıl dava davalısı —- verilmesine,
B-Birleşen —– yönünden:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 80,70-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 683,10-TL peşin harcın mahsubu ile artan 602,40‬-TL’nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde birleşen dava davacısı —– iadesine,
3-Birleşen davada davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
6-Davalı kendini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 13/4. maddesine göre reddedilen miktar üzerinden davalı—–vekili için takdir olunan 5.100,00-TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak birleşen dava davalısı — verilmesine,
7-6325 sayılı Kanun’un 18-A/13. bendi uyarınca —— tarafından karşılanan 1.320,00-TL zorunlu arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak Hazineye gelir olarak kaydedilmesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.. 15/03/2022