Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/24 E. 2019/122 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/24 Esas
KARAR NO : 2019/122
DAVALI : HASIMSIZ
DAVA : Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h))
DAVA TARİHİ: 05/02/2019
KARAR TARİHİ: 06/02/2019
Mahkememizde görülmekte olan Konkordato (Adi Konkordatodan Kaynaklanan (İİK 285 İla 308/h)) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA, SAVUNMA ve DOSYA KAPSAMI:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının ortağı olduğu ————– ile birlikte konkordato talep ettiğini, müvekkilinin konkordato talep etmesinin sebebi olarak üzerine kayıtlı gayrimenkulleri alacaklıların sıkıntı yaşamaması için borçları için kullanılacağını, müvekkilinin şahsi malvarlığında bulunan iki adet hisseli arsasını yetkilisi ve ortağı olduğu ————- borcunun ödenmesi ve alacaklıların alacağına kavuşması için konkordato sürecine girmek istediğini belirterek davacının ortağı olduğu firmalar ile birlikte İİK m 286 maddesi uyarınca davacıya 3 ay geçici mühlet verilmesini akabinde bir yıllık kesin süre verilmesini talep etmiştir.
Yukarıda yazılı gerçek kişi ile üç şirket yönünden konkordato talep edilen dava, mahkememizin ———- E sırasına kaydedilmiş, geçici mühlet verilmiş, 5 aylık geçici mühletin sonunda, mahkememizin——– E sayılı dosyasında, dosyanın gerçek kişi yönünden tefrikine karar verilmiş, tefrik edilen dosya yukarıda yazılı iş bu esas sırasına kaydedilmiştir.
(Tefrik kararı sonucunda, mahkememizin —— E sayılı dosyasında,————– yönünden 1 yıllık kesin mühlet verilmiş; —– yönünden ise dosyanın tefriki ile dosya —–5 E sırasına kaydedilmiş, iflas kararı verilmiş; nihayet gerçek kişi —– yönünden de geçici mühletin sonunda dava tefrik edilerek mahkememizin yukarıda yazılı iş bu esas sırasına kaydedilmiştir.
Tefrik kararının verildiği duruşma zaptından bir suret, komiser heyetinin hem şirketler için hazırladığı hem de gerçek kişi için hazırladıkları raporlardan birer suret dosyamız arasına alınmıştır.
Dava, İİK.nun 285 vd maddelerine dayalı olarak açılan adi konkordato taleplidir.
Mahkememizce yapılan yargılama sonucunda davacı tarafından ibraz olunan gerçek kişi müvekkillerine ait konkordato projesinin açıklanmasında ortağı olduğu ve birlikte konkordato talep ettiği şirketin ön projesi ile birlikte değerlendirilmesi gerektiğini, konkordato projesinin temel felsefesi konkordatoya tabi alacaklarına, konkordato projesinin kabulü halinde alacaklarına kavuşma olduğunu, alacaklılar ile anlaşarak borçlarının tasfiyesi düşünüldüğünü, talebin vade konkordatosu olduğunu, talepte bulundukları şirketin borçlarının ödenmesi ile birlikte kendi kefaletlerinin ve ipoteklerinin de sona ereceğini, bu sayede konkordato talep eden ortak olarak mal varlığının bütünlüğü korunarak faaliyetine devam etmesinin sağlanacağı, konkordato talep eden ortakların icra tehdidi altında bulunduklarını belirtmiştir.
7101 Sayılı Kanun ile değişik İ.İ.K’nun 285. Madde hükmü gereğince borçlarını, vadesi geldiği halde ödeyemeyen veya vadesinde ödeyememe tehlikesi altında bulunan herhangi bir borçlu vade verilmek veya tenzilat yapılmak suretiyle borçlarını ödeyebilmek veya muhtemel bir iflastan kurtulmak için konkordato talep edebilir. Bilindiği gibi konkordato; vade konkordatosu ve tenzilat konkordatosu olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu ayrım İ.İ.K’nun da yer almamakla birlikte öğreti de genellikle kabul edilen bir ayrımdır. Tenzilat konkordatosunda alacaklılar, borçluya karşı, alacaklarının belirli bir yüzdesini tahsil etmekten vazgeçerler ve borçlu borçlarının konkordato kabul edilen kısmı ( yüzdesini ) ödemek suretiyle borçlarının tamamından kurtulur. Vade konkordatosunda ise borçlu borcunun tamamını ödemek için alacaklılarından bir vade ister, veya borçlarını taksitlendirir. Borca batık olmamakla birlikte borç ödemeden haciz halinde bulunan bir borçlunun vade konkordatosu istemesi de mümkündür. Diğer bir deyişle mevcudu borçlarının tamamını ödeyecek durumda olan bir borçlunun mallarını o anda satarak vadesi gelmiş bütün borçlarına ödemesi mümkün değilse o zaman borçlu borçlarını % 100 yani tamamen ödeme taahhüdünde bulunarak alacaklılarından kendisine bir mühlet verilmesini isteyebilir.
Davacı————— tarafından sunulan konkordato projesinin incelenmesinde konkordatonun başarıya ulaşmasının, diğer üç şirketin konkordatoyu başarıya ulaştırması ihtimaline dayandırıldığı görülmektedir, yani borçlu gerçek kişinin konkordatoyu başarıya ulaştırma ihtimalleri değerlendirilirken borçlu şirketin konkordatoyu başarıya ulaştırma ihtimalini göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Bu taktirde ihtimal üzerinden ihtimal değerlendirilmesi yapılması gibi oldukça olasılıklara dayalı bir değerlendirme yapılması durumuyla karşı karşıya bulunulmaktadır. Gerçek kişilerce sunulan kendine özgü hiçbir konkordato tedbiri ve hedefi içermeyen tamamen borçlu şirketin konkordato ön projesi üzerine temellendirilmiş konkordato ön projesinin uygulanabilir olduğundan söz etmek mümkün değildir.
Davacı ————- İİK.nun 285. Maddesi anlamında borçlarını ödemekte zorlandıklarını, nakit dar boğazına girdiklerini gösterir mali bir tablo yoktur. Davacı, kendine ait/özgü bir konkordato projesi sunamamıştır.
İnandırıcılıktan söz edebilmek için, gerçek kişilerin de kendi şahsi alacaklılarını, borçlu oldukları miktarları tevsik eden belgelerle birlikte sunmaları, mali durumlarını ortaya koyacak tüm belgeleri sunmaları, hedef belirtmeleri, gösterdikleri hedefe göre denetime elverişli bir kaynak yaratmaları gerekir.
Gerek İİK, gerekse İstanbul BAM 17 HD.nin kararlarından anlaşılacağı üzere gerçek kişilerin de tüm alacak ve borçlularını gösteren belgelerini sunmaları için süre verilmesi gerektiği açıksa da, somut davada, zaten geçici mühlet kararı verilmiş olup, 5 aylık geçici mühletin sonunda davacı ———— halen kendine ait bir proje sunamadığı gibi, şirket borçlarına kefaleti dışında başkaca şahsi bir borcu olmadığını, şirket geliri dışında geliri olmadığını açıkça bildirdiğinden, davacıya (olmayan) borçlularının listesini sunması için süre verilmesinde de hukuki bir yarar yoktur. Davacıya ait, şirket borçlarına ipotek gösterdiği taşınmazlara ait tapular, kefalet borçlarının alacaklıları ve alacak miktarları zaten şirket konkordato talep ettiği için dosya içinde mevcuttur. Ne var ki davacının kefalet dışında ödemekte zorlandığı şahsi hiç bir borcu olmadığından, yasanın aradığı “borçlarını ödemekte zorlanan” sıfatı yoktur. Davacı kefil olduğu borçların ödenmemesi halinde kendisine icra takibi yapılabileceğinden bahisle dava açmıştır. (Yasada mali durumu şirkete sıkı sıkıya bağlı, yüklü kefalet ve ipotek veren üçüncü kişilerin veya ortakların sırf bu nedenle konkordato talep edebileceklerine dair yasal bir düzenleme mevcut değildir. Borçlunun, ödemekte zorlandığı borçlarını, borç miktarını, alacaklarını, kaynak tedbirlerini, ödeme takvimini sunması gerekir. Tek bir borçtan kurtulmak için diğer tüm harcamalarını da kapsar şekilde tedbir kararından yararlanması yasal olarak mümkün değildir.)
Yine, davacının tacir olmadığı, şahsi bir ticari işletmesinin olmadığı, düzenli bir gelirinin olmadığı göz önüne alınırsa, ne şekilde kaynak yaratacağı da ortaya konulamamıştır. Davacının kaynak olarak sunduğu hususlar, dava dışı şirketlerin elde edeceği faaliyet karlarıdır.
Hal böyle olunca gerçek kişilerin sırf şirket lehine olan kefalet ve ipotekleri sebebiyle alacaklıların kendilerine yönelik cebri icra yöntemlerine başvurmamaları için konkordatoya başvurdukları ortaya çıkmaktadır ki, bu da konkordato hükümlerinin amacıyla bağdaşır nitelikte değildir. Aksi düşünce Türk Borçlar Kanunu’nun kefalete ilişkin hükümlerini ve İcra ve İflas Kanunu’nun menfi tespit davası hakkındaki bölümlerini işlevsiz hale getirecektir.
Bu itibarla, İİK 285. maddesindeki şartları taşımadığı, 286. maddesinde aranan şartları karşılayan belgeleri sunamadıkları, sunulan ön projede de konkordatonun başarısının borçlu şirketlerin konkordatosunun başarısına bağlandığı, kendilerine özgü konkordato tedbiri ve hedefi içermediği, bu açıdan da ön projelerin uygulanabilir olmasının mümkün gözükmediği, borçluların, sadece alacaklıların icra tehdidinden kurtulmak amacı ile konkordato talep etmelerinin bu müessesenin amaçlarına uygun düşmediği davacı tarafından açılan davanın reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Öte yandan komiserlerce de tespit edilmiş bir borca batıklıkları olmadığı gibi tacir sıfatı da bulunmamaktadır. İİK.nun 292. maddesinde sayılan iflasın açılmasın gerektiren koşulların da oluşmadığı tespit edilmekle, davanın reddine karar vermekle yetinilmiş, iflas kararı verilmesine yer olmadığı anlaşılmıştır.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1——————- Konkordato talebinin reddine,
2-Tedbirlerin kaldırılmasına komiserlerin gerçek kişi yönünden görevlerinin son verilmesine
3- Koşulları oluşmadığından iflas kararı verilmesine yer olmadığına
4- Bu kararın ———– Gazetesinde ve basın ilan kurumunda ilanına
5-Alınması gerekli 44,40 TL başvurma harcı ve 44,40 TL karar harcı toplamı 88,80 TL harcın davacıdan tahsili ile hazine adına irad kaydına,
6- Yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 10 günlük süre içinde İstinaf Kanun yolu açık olmak üzere davacı vekili ile bir kısım müdahiller vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı.06/02/2019