Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/155 E. 2022/520 K. 14.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/155 Esas
KARAR NO: 2022/520
DAVA: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/05/2018
KARAR TARİHİ: 14/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalıların müvekkillerine yönelik olarak —– tarihlere dayanırken iki —–şeklindeki ifadelerle — hain darbe girişimini yapan— faaliyetleri ile müvekkilleri ilişkilendirerek, —- olduğuna dair son derece ağır ithamlarda bulunduğunu, ticari başarısını bu hain örgüt sayesinde elde etmiş olduğunu, terör destekçisi olduğunu, marka ve şahsi saygınlığın temelinin—- olduğu gibi ağır ithamlarda bulunarak son derece ağır, aşağılayıcı, tahkir edici bir olgu isnadında bulunduklarını, bu yayınların tekzip edilmesi için davalılara ihtarname gönderilerek müvekkilleri hakkındaki haksız karalama kampanyasının düzeltilmesinin istendiği açıklanan nedenlerle davanın kabulüne, her bir müvekkili için ayrı ayrı olmak üzere —— manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davalılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Usulüne uyun çağrı kağıdı tebliğine rağmen davalı taraf davaya cevap vermemiş, duruşmalara katılmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, hukuki niteliği itibariyle davalı— tarihli nüshasında davalı — tarafından kaleme alınan—— —- başlığı altındaki yazıda davacıların kişilik haklarına saldırıda bulunulduğu iddiasıyla açılan manevi tazminat davasıdır.
Mahkememizce gazete yazısına söz konusu olan ceza dosyası celp edilmiş, incelenen dosyada ——adına imtiyaz sahibinin davalı —– olduğu tespit edilmiştir. Tarafların husumet itirazı bulunmamakla birlikte Mahkememizce de tarafların husumetlerinin bulunduğu tespit edilmiştir. Davalı tarafların sosyal ekonomik durum araştırmaları yapılmıştır.
Dava bakımından öncelikle ifade özgürlüğünü açıklamak gerekmektedir. İfade özgürlüğü; haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilme, düşünce, tavır ve kanaatlerinden dolayı kınanmama ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilme, anlatabilme, savunabilme, başkalarına aktarabilme ve yayabilme imkânlarına sahip olma anlamlarına gelir. Düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirme ve bu konuda başkalarını ikna çabaları ve bu çabaların hoşgörüyle karşılanması çoğulcu demokratik düzenin gereklerindendir. Dolayısıyla toplumsal ve siyasal çoğulculuğu sağlamak, her türlü düşüncenin barışçıl bir şekilde ve serbestçe ifadesine bağlıdır. Bu itibarla düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü demokrasinin işleyişi için hayati önemdedir. İfade özgürlüğü; yokluğu hâlinde demokratik bir toplumdan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
Ne var ki ifade özgürlüğü sınırsız değildir. İfade özgürlüğünün, kişilerin itibarına zarar verecek boyuta ulaşmaması gerekir. Bu gereklilik, temel hak ve hürriyetlerin; kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva ettiğini belirten Anayasa’nın 12. maddesinin ikinci fıkrasından doğan bir zorunluluktur. Bu itibarla, Anayasa’nın 26. maddesinin ikinci fıkrasına göre ifade özgürlüğünün sınırlandırılma nedenlerinden biri de başkalarının şeref ve itibarının korunmasıdır. Davalının dava konusu yayında davacı hakkında sarf ettiği söz ve ifadelerin, ifade özgürlüğünün sınırlarını aştığını tespit ederken ortaya konulan gerekçenin, bu özgürlüğü sınırlamak için yeterli ve ilgili olmasının yanında, ifade özgürlüğüne getirilecek sınırlamanın, demokratik bir toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyacın karşılanması amacına yönelik, ölçülü, orantılı ve istisnai nitelikte olması gerekir. Buna göre, ifade özgürlüğüne yapılan bir müdahale, zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamıyorsa ya da zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılamakla birlikte orantılı değil ise demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun bir müdahale olarak değerlendirilemez. Kamuya mal olmuş kişilerin şeref ve itibarı ile ifade özgürlüğünün çatışması hâlinde bu iki hak arasında makul bir denge kurulmalıdır. Dengeleme yapılırken; dava konusu açıklamanın kamu yararına ilişkin bir tartışmaya sağladığı katkı, ilgili kişinin tanınırlığı, toplumdaki rolü ve işlevi ile yazıya konu olan faaliyetin niteliği, açıklama veya yayının konusu, kapsamı, şekli ve etkileri, ilgili kişinin daha önceki davranışları, bilgilerin elde edilme koşulları ve gerçekliği ile uygulanan yaptırımın niteliği göz önüne alınmalıdır.
Somut olayda gazete yazısı bir bütün olarak incelendiğinde; davacıların terör örgütü ile ilişkilendirildiği, davacıların muhafazakar kesimi istismar ettiğine değinildiği, Mahkememizce —— yapılan kontrollerde davacı hakkında terör örgütü ile ilişkili olduğuna ilişkin kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı tespit edilemediği, yazı içeriğinde bu ifadelerin bulunmasının açıkça davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olup kişilerin şeref ve itibarının korunması hakkına aykırı hareket edildiği anlaşılmıştır.
Bu durumda davacıların şeref ve itibarının korunmasını isteme hakkı, davalıların ifade özgürlüğünden üstün tutulmalı ve davacıların kişilik haklarının saldırıya uğradığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla davaya konu yayında geçen ifadeler nedeniyle ve davacı tarafın bir terör örgütü ile ilişkilendirmesi suretiyle davacının kişilik haklarının saldırıya uğradığı sonucuna varılmış, tarafların sosyal ekonomik durumları da gözetilerek davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:Yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜ İLE , davacı—–olmak üzere toplam —— davalılardan dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara ödenmesine,
2-Alınması gerekli 2.049,30-TL harçtan davacı tarafından peşin olarak yatırılan 512,33-TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 1.536,97-TL’nin davalılardan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan 35,90-TL başvurma harcı, 512,33-TL peşin harç toplamı olan 548,23-TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
4-Davacılar tarafından sarfedilen toplam 488,00-TL yargılama giderlerinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine,
5-Davacılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre davacılar vekili için takdir olunan 5.100,00-TL vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştikten sonra yatırana iadesine,
Dair, Gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğinden itibaren 2 haftalık süre içinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere davacılar vekilinin yüzüne karşı davalılar vekilinin ve diğer davalının yokluğunda verilen karar açıkça okundu, usulen anlatıldı. 14/06/2022